-Yeni Umut Işığı-
"Bu,sen misin?"
Yolculuk sırasında gözlerim sürekli dalgındı.Sanki ruhum başka dünyadaydı.Bedenim ise Büyü Bozan adamı takipteydi.Kendime geldiğimde Eminönü'ne varmıştık bile.Eminönü'ne gelene kadar hiçbir şey hatırlamıyorum.Buraya metafizik güçlerle geldiğimden yanaydım.Büyü Bozan kolumu dürterek
"Haydi,limana gidiyoruz." dedi.Bir eve gelmiştik.Kapının tokmağını ağır ağır çaldı.Kapıyı sakalları ağırmış,karnına kadar uzanan,derviş emsali bir dede açmıştı.Bizi içeri buyur etmişti.Bu dede,büyü bozanın ustasıymış.Tüm olanları anlattı.Onlar kendi aralarında konuşurken benim gözüm bir sağa bir sola sallanan saatteydi.Kafamın içinde tik tak sesleri vardı.Usta dede bana ne yapacağını anlattı ve bir iki hususta ikaz etti.Büyüleri sözleri okudu.Ruhum katılaşmıştı.Bedenim hemen yere yığıldı.Fısıltıların sesi başladı kafamda.Azdan çoğa doğru artıyorlardı.Ruhum katılaşmıştı.Bedenim yerde kıvranırken ruhum yine ayrı bir alemdeydi.Sisin içinde bulmuştum kendimi.Kalın,garip bir ses sisin arkasından seslendi:
"Haydi,limana gidiyoruz." dedi.Bir eve gelmiştik.Kapının tokmağını ağır ağır çaldı.Kapıyı sakalları ağırmış,karnına kadar uzanan,derviş emsali bir dede açmıştı.Bizi içeri buyur etmişti.Bu dede,büyü bozanın ustasıymış.Tüm olanları anlattı.Onlar kendi aralarında konuşurken benim gözüm bir sağa bir sola sallanan saatteydi.Kafamın içinde tik tak sesleri vardı.Usta dede bana ne yapacağını anlattı ve bir iki hususta ikaz etti.Büyüleri sözleri okudu.Ruhum katılaşmıştı.Bedenim hemen yere yığıldı.Fısıltıların sesi başladı kafamda.Azdan çoğa doğru artıyorlardı.Ruhum katılaşmıştı.Bedenim yerde kıvranırken ruhum yine ayrı bir alemdeydi.Sisin içinde bulmuştum kendimi.Kalın,garip bir ses sisin arkasından seslendi:
- Koruyucu sen misin?
- Anlamadım ben mi?
Sisin içinden gözleri belli olmaya başlamıştı.Kırmızı hiddetli gözler.Fakat sinirli değil şüpheci ve arayışlı bakıyordu.Gözleriyle üstten bana bakıyordu."Beni hatırlamıyor musun?"
- Hayır,hiçbir şey hatırlamıyorum!
- Sen kentle bütünleştin koruyucu.İkisiyle de.Ama artık vazgeçer gibisin?(!)
- Bak,bana ne olduğunu bile...
- Anlamadım ben mi?
Sisin içinden gözleri belli olmaya başlamıştı.Kırmızı hiddetli gözler.Fakat sinirli değil şüpheci ve arayışlı bakıyordu.Gözleriyle üstten bana bakıyordu."Beni hatırlamıyor musun?"
- Hayır,hiçbir şey hatırlamıyorum!
- Sen kentle bütünleştin koruyucu.İkisiyle de.Ama artık vazgeçer gibisin?(!)
- Bak,bana ne olduğunu bile...
Artık o kırmızı gözler yoktu.Sis kayboldu.Yerde yine aşina olduğum ve Latince diyebildiğim yazıdan türler vardı.Sütunlar,taşlar...Daha sonra ise uyandım.Dede bana olumsuz yönde başını salladı."Evladım,sana yapılan büyüyü çözebilmenin tek yolu üzerindeki şeylerin dilini bilmek.Tılsım ve efsunların etkisini kaldırmak için bir şey istenir.İşte burada bu dili bilmemiz gerekir.Benden geçti artık öğrenemem ancak çağımız da cehalet çağı.Bu dili bilen biri lazım bize.Üzerindeki büyülerden sadece bir tanesini bozabildim.Kendine dikkat etmelisin evladım.Çok tuhaf görünüyorsun ve davranıyorsun.Hiçbir şey de hatırlamıyorsun."Dede haklıydı.İki ustanın da elini öperek kendi davama tek başıma devam ediyordum.Fakat bana bilgin biri gerekliydi.Bu dil neydi,Latince mi?Kim bilebilirdi?Aklıma Agah Bey geldi ancak o kördü.Tabi ya...Eminönü'nde en fazla kitaba kim sahipti?Necmi Bey...O,bu dili bilebilirdi.Kesinlikle ona gitmeliydim.