Herşey çok güzeldi belkide bana göreydi ama çocukların sevinçle koşup oynaması,sevgililerin sahilde gezmesi,kuşların ötmeside sayarsak bence İstanbul içinde
güzeldi.Ta ki o zaman gelene kadar...
Çok büyük gürültüydü yerdeki karınca yerinden hopluyordu,adeta yer çıkacakmış gibisine bir anda tüm sesler duruldu sevinç çığlıkları yerine belkide acı
çığlıkları atacaktı birazdan.Herkes evine kaçmaya başlamıştı çünkü bu sarsıntı git gide artıyordu.Boğuk bir sesle Agah bey:
-Herkes sakin olsun !Bu bir deprem sakın evinize girmeyin olduğunca uzaklara kaçın !
Agah beyin yüz ifadesinden bile anlaşılıyordu durumun kötü olduğu.Aslında bu bir depremde değildi sadece sakinleştirmek için söylemişti Agah bey camiye
girdi ardından bende sorunun ne olduğunu anlamak için peşinden gittim.
Ben[Savaş]:
-Neden bunlar oluyor eğer bu depremse siz neden kaçmıyorsunuz bana anlatın bütün olanları !
Agah:
-Canını seviyorsan kaç başka diyecek sözüm yok !
Suratına baktığımda yüzü sapsarı olmuştu buruşuk elleriyle çeşmeden ellerini yıkadı ve yavaş adımlarla Mısır çarşısına gitti.Galiba kaçmalıydım biraz daha
durarsam korkudan ölecektim.Koşarak bankaya doğru gittim ki komutanla birlikte en az 50 kişilik ordu sahile gidiyordu.Biraz daha koştuktan sonra bu seferde
Handan ve arz muhafızları koşuyordu.Gerçekten büyük bir savaş çıkacaktı dahada çok korkmuştum nereye gittiğimi bilmiyordum ama tek bildiğim şey buradan
uzaklaşmaktı.En sonunda nefesim daraldı ağzımdan derin bir nefes çektim dayanamayıp yere oturdum.Yer sarsıntıları buraya kadar geliyordu.Meteordan baba-ali
komutanı ve Mebrure hanımla birlikte 100 - 125 ordu geliyordu arkasından şaşkın yüzle baktı bana, baba-ali komutanı gözünü kırptı nedemek istediğini
anlamadım ama diğer orduya baktığımda onlarında yüzü sapsarı olmuştu ama komutanın dediğini yapmak zorunda olduğunuda biliyordu.Belkide Meteora inmek
daha güvenli olur diye düşünüyordum hiç girmemiştim ilk defa girecektim yerdeki şarjörler,yırtılmış ayakkabılar derken içime bir cesaret geldi ve inmeye
karar vermiştim etrafta kimse yoktu derken çok büyük bir patlamayla olduğum yerde zıpladım o büyük patlamayla birlikte silah sesleri ama oda ney Aman
Allah'ım burdan 4 kafası gözükebiliyordu o yaratığın !Kafasında olan tırtıllar çok çok korkunçtu sivri büyük dişleri ve o büyük gözleriyle bakışları derken
birden kıvrak bir zıplamayla Balyoz Nazım keskin kılıcıyla kafasını kopardı yaratığın büyük kafası yere yıkıldı büyük bir sesle o acıyla kaçmaya
başladı yaratık.Ohaaa olamaz buraya geliyordu her adımları yeri sarsıyordu bana doğru geliyordu kaçmalıydım ama nereye hemen meteora indim arkamdanda sanki
beni takip ediyormuş gibisine oda geliyordu kaçtım kaçtım bir mağara vardı karanlık nemli bir okadarda korkunç ama kurtulmam için girmek zorundaydım.Ardımdan
yaratık ilerledi arkasından bakarken o upuzun tırtıllı kuyruğu ayağındaki büyük pençeleri çok korkunçtu.Aniden bir adam soğuk kılıcı boğazıma dayadı.
Adam:
-Sakın sesini çıkarma velet.
Ben:
-Ben bir şey yapmadım yani ben.
Derken kılıcın sapıyla enseme indirmişti gerçekten çok kötü acımıştı.Geri kalanını hatırlamıyorum çünkü bayılmıştım.
Gözümü açtığımda büyük dev bir kadına benziyen yaratık vardı bu buda ney etrafımda çok yaratık vardı.Bu yüzüne maske takan kadına ne demeli ve onu söylemek
bile korkunçken elinde zincir arkasında balta çok korkunçtu benim ona baktığımı görünce hemen kaşlarını çattı ve....
İstanbul Kıyamet Vakti BaşLangıç...Bölüm 1
-
- Salgın Koruyucusu
- Mesajlar: 15
- Kayıt: 06 Şub 2011 14:03
- Sunucu: Meran
Re: İstanbul Kıyamet Vakti BaşLangıç...Bölüm 1
Hikaye çok güzel ama
Hidranın başını kesen Balyoz Nazım değil Büyücü Selimdir
Bu arada bir yanlışın daha var Balyoz Nazım diyorsun Kılıçla saldırtıyorsun adamı
Hidranın başını kesen Balyoz Nazım değil Büyücü Selimdir
Bu arada bir yanlışın daha var Balyoz Nazım diyorsun Kılıçla saldırtıyorsun adamı
Son gün geldiğinde , Bizde oyunumuzu oynayacağız
İki Ters , Bir Düz

RoAnka
İki Ters , Bir Düz

RoAnka