ALADAĞLI
I.BÖLÜM Başlangıç ve İstanbul Saldırıları
Zihninde sadece kaybettiği sevdiklerinin hayaliyle,’’Şarapçı’’ diye bilinen kişiye yaklaştı.Hava karanlık ve bir bahar akşamına göre soğuktu.Cebinden kalan son parasını çıkartıp karşısındakine uzatarak tek bir kelime mırıldandı;
-Şarap.
Şarapçı başını ağır ağır çevirerek son günlerde sıklıkla gördüğü delikanlıya baktı.Aklından onu neyin bu hale getirdiğini geçirirken parayı aldı.Boş bir şekilde baktıktan sonra buruşturup denize attı.
-İstediğin kadar al.
Genç arkadaki kutulardan bir şarap seçip yakamozu görecek bir şekilde şarapçının karşısına kuruldu.Dalgın,mavi gözlerine vuran ay ışığı içindeki yaşayamadığı çocukluğunu gizlemesini engelliyordu.İçkisini yavaş yavaş yudumlayan genç,bir geceyi daha özlediği ailesinin hayaliyle geçirmeye hazırlanıyordu…
Hava aydınlanmış,kıyametin vurduğu İstanbul yeni bir güne başlıyordu.Balıkçı İdris’in yanından dönen Ziya Bey’in gözüne bir şey takıldı.Şarapçının yanında sızmış genci bir süre süzüp önce bir kolundan tutarak,sırtladı.Bu delikanlı ona yıllar önce kaybettiği oğlunu hatırlatmıştı…
Genç uyandı.Bambaşka bir yerdeydi.Başındaki ağrı ile etrafını incelemeye koyuldu.Dışarı çıktığında hayatında sadece bir kez Mısır Çarşısında görmüş olduğu birini gördü.Adam gülümseyerek ona doğru yaklaştı;
-Uyandın demek.Bu sabah seni sahilde buldum.Kendinden geçmiş bir halde yatıyordun.Donmak üzereydin…O Şarapçı gibi adamlarla fazla zaman geçirme.Ona güven olmaz.
Genç şaşkınlığını üzerinden atamamıştı.Bu yabancının ona yardım etmek istediğinden emin olamıyordu.
-İsmin nedir ?
-Emre.
-Benim adımda Ziya.
İkisininde birbirine kanı ısınmıştı.Bir saat sonra kahvaltıda ikiside sanki kırk yıllık dostmuş gibi muhabbet ediyorlardı.Ziya Bey delikanlıya dün gece neden o kadar içki içtiğini sorduğunda,genç başına gelen talihsizlikleri anlatmaya başladı.
-Bir gün evime geldiğimde,kapı aralıktı.Bir tuhaflık olduğunu anlayıp silahımı çektim.Yavaşça içeri girdiğimde…
Genç durakladı.Artık gözyaşlarını durduramıyordu.Ağlamıyordu,öylesine konuşurken iki damla yaş süzüldü gözlerinden.
-Evimiz basılmıştı.Caniler annemi ve babamı öldürmüştü.Durumu o zamanlar 12 yaşında olan kız kardeşime açıklamak her şeyden zordu.Ağlayarak durmadan aynı soruyu tekrarlıyordu,’’Ama neden ?’’Kimlerin yaptığını ne kadar araştırsamda bulamadım.Dört yıl sonra,tek yaşama sebebim,kız kardeşim,çeteciler tarafından öldürülünce hayattan soğudum ve bir gün ailemin intikamını alacağıma yemin ettim.
Neşeli bir sabah artık diğerlerinden farksız bir şekilde üzüntü doluydu.Ziya Bey oturduğu yerden kalkarak delikanlıya yaklaştı.Elini omzuna atarak ‘’Bu yolda sana yardım etmek istiyorum.’’ dedi.
Genç artık Ziya Bey ile yaşıyordu.İyi bir büyücü olan babası ona birkaç büyü öğretmişti.Ziya Bey de dönemin en iyi savaşçılarından onu eğitmelerini istedi.Sadece bir yıl önce içki içip sızan genç,artık ‘’Aladağlı’’ lakabı ile tanınıyordu.Ziya Bey ondan manevi oğlu olmasını istemiş ve Aladağlı ona ikinci bir hayat veren bu adamı kıramamıştı.Kısa sürede teşkilatın en iyi savaşçılarından biri olmuştu…
Bir gün Ziya Bey onu yanına çağırdı.
-Evlat,sanırım ailenin katilini bulduk…
Aladağlı’nın içinde bir alev parlamıştı.
-Yeraltındaki yerleşimin yöneticisi Domuz…Yıllar önce,babanla onun arasında bir anlaşmazlık varmış.Olayın sebebinin bu olduğunu biliyoruz,eğer olayın tamamını bilmek istersen…
-Olayın tamamını zaten biliyorum...
diyerek odadan ayrıldı.Babası başına gelen acı olayı oğluna zaten anlatmıştı.Ancak Domuz diye bahsettiği birinin gerçekten Domuz olmasını beklemiyordu,babası ondan nefret ettiği için o haine o ismi taktığını düşünmüştü sadece.Dışarı çıkıp Agâh Bey’e doğru yola koyuldu.Ondan intikamını almak için bir fırsat istediğinde,Agâh Bey ona kendinden emin bir şekilde cevap verdi;
-İnan bana,bu fırsat çok yakında ayağına gelecek.Domuz’un şu anki politikası bize ters.Bildiğin üzere aramız zaten gergin.Bizim böyle bir harekette bulunmamız halk tarafından kötü karşılanır.Sen sadece sabret.
Aladağlı,günlerini kendini bekleyen savaşa hazırlanarak geçirmeye başlamıştır.Her gün saatlerini çeşitli silahlar konusunda uzmanlaşarak geçiriyordu.
Bir Ağustos günü,Jandarma Ali ile konuştuktan sonra Bankacı’ya doğru ilerlerken Mısır Çarşısının duvarının dibindeki bir şey gözüne çarptı.Yavaşça yaklaşıp baktığında durumu anlamasıyla birlikte çok geç olduğunun da farkındaydı.Yine de son bir umutla çevresine bağırdı;
-YERE YATII
Sözünü bitiremeden,bomba büyük bir gürültüyle patladı.Birkaç dakika sonra bilinci yerine geldiğinde başını kaldırdı,ortalık kan gölüydü.Olay yerine büyük bir kalabalık toplaşmış,şifacılar yaralılara yardım etmeye çalışıyordu.Tam bu sırada ikinci patlama ile sarsıldı herkes.Bu sefer banka tarafında patlama olmuştu.Jandarma birlikleri hemen alarm durumuna geçti ve bir bölümü sınırları kontrol altında tutmak için sevk edilirken kalan askerler yaralılara yardım ile görevlendirilmişti.Teşkilat yönetimi olaylardan 1 saat sonra toplandı.Bu sefer,önceki toplantılardan farklı olarak toplantıya sadece yönetim yani yetkili kişiler değil,İstanbul’un önde gelen,söz sahibi insanları da katılmıştı.
-Durumumuz nedir ?
-11 sivil 2 jandarma ölü,40 küsür yaralı.
-Bombalar kimse farkına varmadan yerlerine bırakılmış,çeteciler olabilir.
-Neden Domuz’un adamları yapmış olmasın ki ?
-Bu sıralar faaliyetleri artan Gizit yapmış olabilir.
Toplantıda binbir türlü fikir ortaya atılırken İstanbul hâlâ sakinleşmiş değildi.Halk dışarıda bir açıklama bekliyordu.Toplantı bitmek üzereyken Aladağlı,Agâh Bey’e yaklaşarak sessizce araştırmak için izin istedi;
-Uygun görürseniz yeraltına inip bu konuyu araştırmak istiyorum.
-Tamam,ama dikkatli olmalısın.
-Merak etmeyiniz.
Bu sırada teşkilata yeni katılan gençlerden biri bir haber getirdi.
-Efendiler,bugün saldırılar yapıldığı sırada,depodan çok miktarda silah ve değerli taş çalınmış.Bekçiler şehit düşmüş.
Ziya Bey sinirlenerek;
-Kesinlikle çetecilerin işi,derhal birlik toplayıp baskın yapmak için izin vermelisiniz.
-Olay kesinlik kazanmadan üstlerine gitmek doğru olmaz.Eğer bunu yapan onlar değilse bu zor zamanımızdan onlar da faydalanmak isteyeceklerdir.
-Ne önerirsiniz ?
-Öncelikle herkes bu saldırının kaynağını araştırmakla görevlidir.Düşmanı tespit ettikten sonra ona ağır bir darbe indiririz.Toplantı bitmiştir.
Aladağlı önce meteor bölgesine gidip Mebrure Hanım ile temasa geçti.Haber buraya da ulaşmıştı.Mebrure Hanım üzüntülerini belirterek olayın suçlularının yakalanmasında yardımcı olmak istediğini söyledi.
-Domuz için çalışan yaşlı bir fareadam var.Belki tanırsın,topal derler ona.Onun birçok bağlantısı var,eminim bu konuda bir şeyler biliyordur.
-Teşekkür ederim,elime bir bilgi geçtiğinde sizi de bilgilendiririm.
diyerek yeraltına iner.Fazla dikkat çekmemeye çalışarak Topal’ın yanına gider ve bir şey konuşmak istediğini söyler.Topal onu ciddiye almaz ve alaycı bir ifadeyle;
-Ne konuşmak istiyorsun ? Konuş.
-Özel bir konu.
dedikten sonra kimsenin onları duyamayacağı bir yere geçerler.
-Üç saat kadar önce Eminönü’de iki bomba patladı.Saldırıyı düzenleyenler hakkında bir fikrin var mı ?
-Ne ? Şu an şaşkınlık ve üzüntümü sizinle paylaştığımı bilmenizi isterim,eğer bu konuda bir şey duyacak olursam emin olun…
Aladağlı birden ciddileşir,fareadamı bir kolundan tutup sarsarak,
-Beni dinle,geçmişte ne türlü işler karıştırdığını biliyorum ve eminim ki sen bu saldırıyı önceden biliyordun!Bana hemen neler döndüğünü anlatacaksın ki Domuz da senin Gizit ajanı olduğunu öğrenmesin!
Aladağlı’nın blöfü işe yaramıştır.Yaşlı fareadam umutsuzca Aladağlı’nın gözlerine bakıp konuşmaya başlar;
-Bu bilgiye nasıl ulaştığını bilmiyorum genç adam,ama dikkatli olsan iyi edersin.Şimdi sana söyleyeceklerimi iyi dinle,büyük bir savaş yaklaşıyor.Şimdiye kadarki en büyük savaş.Bugünkü saldırıdan tek bir kişi veya grup sorumlu değil.İşin içinde birden fazla topluluğun parmağı var.
-Açık konuş!
-Bu saldırının sorumluları Domuz,Gizit ve Zincir Çetesidir.Domuz,teşkilatın halkı iyi koruyamadığı yönünde propaganda yaparak halkı kendi tarafına çekmeyi planlıyor.Gizit ve Zincir ise bu teşkilat karşıtı oluşumun araçları sadece.Ayrıca bilgin olsun,teşkilatın son zamanlarda Lodos ile yakınlaşmasından dolayı Arzın Çocukları da bu oluşuma destek veriyorlar.Bütün bunlar uzun zamandır planlanıyordu,bir kıvılcım gerekliydi sadece.
-Peki ya depodan çalınan silahlar?
-O silahlar savaşta kullanılacak.Teşkilata karşı…
Aladağlı iç geçirerek etrafına bakınır.Yavaşça uzaklaşmaya başlayan yaşlı fareadama arkasından seslenir;
-Topuz!Burayı yıkmaya geldiğimde,etrafta olsan iyi olur…
II.BÖLÜM Savaş Hazırlıkları
Aladağlı öğrendiklerini Mebrure Hanım’a anlatmamaya karar vererek doğruca Eminönü’ye gelir.Yönetimin ikinci toplantısını yarıda keserek kapıları açar.Bütün gözler ona çevrilmiştir.O anın ne kadar önemli olduğunun farkındadır ve anlatmaya başlar;
-Saldırının sorumlularını buldum!
-Kim yapmış bu alçaklığı ?
-Domuz için çalışan yaşlı bir fareadamı köşeye sıkıştırıp ondan bilgi aldım.Bu saldırının sorumlularu Domuz,Gizit ve Zincir Çetesiymiş.Anlaşılan uzunca bir süre önce bu üç topluluk bir araya gelip teşkilat karşıtı bir grup oluşturmuşlar.Ayrıca teşkilatın son zamanlarda Lodos ile yakınlaştığını iddia eden Arzın Çocukları da onlara destek veriyormuş.Ayrıca çalınan silahlarda savaşta bize karşı kullanılacakmış!
-Savaşa hazırlıklı olmalıyız,hemen tedbirleri almaya başlayalım.
-Ya da..
Tüm gözler toplantının başından beri fazla sesini çıkarmayıp sadece dinlemeyi seçen Ziya Bey’e çevrilir.
-Onların saldırmasını beklemeden ani bir saldırı ile işlerini bitiririz.
Agâh Bey saatine bakar ve komutana bir soru yöneltir.
-Saat yedi.Bütün akşamı hazırlanarak geçirirsek,şafak sökmeden baskın yapma şansımız ve gücümüz var mı ?
-Tüm gücümüzü kullanmalıyız ve kaynaklarımızı zorlamalıyız.Aynı zamanda kimse de bilmemeli.Bana pek mümkün görünmüyor.
-Tamam onu geçiniz,eğer böyle bir şey yaparsak başarılı olma ihtimalimiz nedir sizce?
-Eğer karşı tarafa tamamen sürpriz bir baskın yaparsak büyük ihtimalle muzaffer oluruz.
Agâh Bey topluluğa dönerek;
-Üç ayrı ordu oluşturulup,yeraltına,gizit kampları ve çetecilere baskın yapılmasını,Arzın Çocukları ile ilgili durumun sonradan değerlendirilmesini öneriyorum.
Ve Agâh Bey’in önerisi kabul edilir.O an Aladağlı sözü alıp,meclise baskın ekiplerinden birine liderlik etmekte gönüllü olduğunu söyler.Agâh Bey;
-Sana sadece sabretmeni,fırsatın ayağına geleceğini söylemiştim.İzin verilmiştir.
Uzun tartışmalardan sonra,üzerinde karara varılan hususlar şunlar olmuştur;
Aladağlı önderliğindeki teşkilat çalışanları yer altı baskınına katılacak,Çetecilere saldıracak orduya İsmet Bey önderlik edecek olup,bu ordu Lodos üyelerinden oluşacak.Meteor bölgesi girişinin korunmasında görevli askerler dahil jandarmalar Gizit kamplarını basacak orduya katılacaklar.Bu baskın sırasında meteor bölgesi girişinin korunmasında Dış Şehir yönetiminden yardım istenecek…
III.BÖLÜM Büyük Savaş ve Büyük Kayıplar
Şafağın sökmesine bir saat kala üç orduda harekete geçti.Gizlilik son derece önemli olduğundan,halk bilgilendirilmemişti.Dış şehir yönetimi yardım etmeyi kabul edip Eminönü ve meteor bölgesi geçişinde birliklerini hazır bulunduruyordu…
Aladağlı yönetimindeki askerler yeraltına indiler.Uçurumun kenarından sakince geçtikten sonra,köprüyü gördüler.Her zamanki gibi köprünün başında Domuz’un iki adamı vardı.Aladağlı askerlere yerinde kalmasını emredip,iki adamı etkisiz hale getirmek için tek başına karşılarına çıktı.Önemli olan sessizlikti yoksa işin anlamı kalmazdı.Aladağlı elinde mızrakla iki adama yaklaşır.Adamlar onu daha önce gördüklerinden silahlarına davranmazlar,Aladağlı yeterince yakın olduğunu anladığında mızrağını savurup birini boğazını keser,diğeri şaşkınlık içinde silahını doğrulturken,yere yatıp onunda bileğine tekme atar.Adamın silahı elinden fırlayıp uçurumdan aşağı düşer.Adam tam bağırmak üzereyken hızlıca doğrulan Aladağlı,mızrağını adamın gırtlağına saplar..
-Hainler,ölmeyi en çok hak edenlerdir.
Eliyle işareti verdikten sonra diğerleride onu izler.Yeraltı yerleşimindeki kulelerdeki gözcüler artık kalabalığı görmüşlerdi.Hemen alarm verilir.Baskın askerleri yoldaki düşmanları teker teker öldürüp ilerliyordu.Domuz hemen daha önceden inşa ettirdiği güvenli bir mağaraya nakledilir.Ve baskın askerleri hedeflerine varır.Büyük bir çatışma başlar.Kulelerden açılan makineli tüfek atışlarına büyüler karşılık verir.Modern dünyanın çelik zırhlarına demir balyozlarına eski zamanın efsunları karışmıştır.Uzun süren çarpışmalardan sonra Aladağ,Domuz’u öldürmeden onu koruyan adamlarının pes etmeyeceğini anlar ve onu aramaya koyulur.
-Topal!
-Ben,gidiyordum yemin ederim ki…
-Domuz nerede ?
-Bilmiyorum bir yere saklanmıştır hiçbir fikrim…
Aladağlı kılıcını yaşlı fareadamın boynuna dayayarak,
-İyi düşün,yoksa yıllar önce yapılması gerekeni bir çırpıda gerçekleştiririm.
-Domuz iki ay önce sığınak gibi bir mağara yaptırdı,evinden giriliyor.Bizzat ben planladım.Güç kullanarak girilmesi zordur.Kilitlenen kapılar sadece içeriden açılabilir…
Aladağlı,çoktan çarpışmanın tamda ortasına doğru depar atmıştır.Yarım saat sonra güçlükle,bölge kontrol altına alınmış,savaş,artık yeraltının ücra köşelerinde devam ediyordu.Aladağlı evin gizli bölmesini bulup uzun koridora indi.Koridorun sonuna ulaştığında büyük çelik bir kapıyla karşılaştı.Gerçektende kapıyı dışarıdan açmanın hiçbir yolu yoktu.Sinirden deliye dönmüşken,babasının küçükken ona anlattığı bir büyü aklına gelir;
-Evlat,bu büyüyü bana bizzat Kuklacı öğretti.Dikkatlice dinlesen iyi olur.Zor bir anında hayatını bile kurtarabilir.
-Dinliyorum baba.
-Bu yer değiştirme büyüsüdür evlat,dikkatlice uygulamazsan ölebilirsin.Ayrıca bu büyüyü yapmak için damarlarındaki son kudret zerresini bile hissetmen,ruhundan ve özünden güç alman gerekir.
-Sen hiç yer değiştirme büyüsü yaptın mı ?
-Sadece bir kez.Bak,söylemen gereken iki eski Latince kelimeyi bu kağıda yazıyorum.Unutma,asıl büyü beyinde başlar beyinde biter.Kelimeler sadece araçtır.
Eski günleri hatırladığından,bir damla yaş süzülmüştü mavi gözlerinden.Bir büyü yapmayalı epeyce uzun zaman olmuştu.Kendi kendine tekrar etti.’’Kelimeler sadece araçtır.Kelimeler sadece araçtır.’’Ve iki Latince kelime aklına geldiğinde onları dile dökmekten kaçınmaz.Bir anda karşısında bir savaşçı gören Domuz, donakalır.
-Ama sen…
Aladağlı’nın kendine olan güveni artmıştır.
-Ne oldu?
Yavaşça kılıcını çeker
-En son bir yer değiştirme büyüsü görmeyeli uzun zaman mı oldu ?
İyice üstüne gitmiştir.Gözleri bu sefer sulanmaz.Kılıcını Domuz’un kalbine saplar.
-Mehmet Bey’in selamı var.İhanet ettiğin.
Domuz yere yığılır.Aladağlı,Domuz’un burnunu keser ve bir torbaya koyar.Kapıyı açıp koridoru geçerek Domuz’un evine çıkar.Dışarı çıktığında Domuz’a hizmet eden Kanpençe diye tanınan bir Kurtadam önderliğindeki 20 kişilik bir grubun haricinde her yerin kontrol altına alındığını söylerler.Aladağlı hemen yanlarına gider.
-Durun! Domuz’u öldürdüm!Teslim olun ve teşkilat mahkemelerinde yargılanın,ya da burada kalıp boşu boşuna ölmeyi seçin!
Domuzu öldürdüğüne inanmamaları üzerine Aladağ,kestiği burnu onların önüne atar.Ve yirmi kişilik grup teslim olunca Aladağ askerlerine dönüp şu emri verir;
-Yer altı insanlara ölüm ve acıdan başka bir şey getirmedi!Her yeri yıkın!
Ve yeraltındaki tüm insan yerleşimi yıkıldıktan sonra,yer altı girişi de yıkılıp mühürlenir.Başka bir cephede ise Gizit kamplarına saldırı başarılı olmuştur.Fareadam topluluğu büyük ölçüde dağıtılmıştı.Ama karanlığın sakladığı bir trajedi,gün aydınlanınca ortaya çıktı.Çetecilere baskına giden Lodos’a pusu kurulmuştu…
Askerler karanlıktan sessizce ilerliyorken,en öndekileri İsmet Bey elini kaldırıp durmalarını emretti.Karanlığın içinden sakin olduğu kadar kendinden emin bir ses İsmet Bey’i şaşkına döndürmeye yetti.
-İsmet.
Bu ses,Handan Hanım’ın sesiydi,burada ne işi var? Bu o olamaz,geldiğimizi bilmiyor olmaları gerekirdi diyordu içinden..
-Hata ettiğini söylemiştim.
Ve karanlığın içinden çıkagelen Arzın Çocukları Lodos’a saldırır.Daha şehrin içindeyken pusuya düşürülmüşlerdi.İsmet Bey devam ederlerse yenileceklerini anladı.
-Kaleye!
Emir askerler arasında iletiliyordu.
-Kaleye!
-Kaleye dönüyoruz!
Muhafızlara rağmen kalabalık olan Arzın Çocukları kaleye girmişti.Savaş bütünüyle kalenin içinde devam ediyordu,önüne çıkan bir düşmanı alt eden İsmet Bey,Handan Hanım ile göz göze geldi.
Handan Hanım bir yıldırım savurdu,en az İsmet Bey’in narası kadar gürültülüydü.Yıldırım İsmet Bey’i durdurmaya yetmedi.Bir anda Handan Hanım’ın karşısında bitti.Zihnini durduran bir büyü yaptıktan sonra vücuduna bir kılıç darbesi indirdi.Soğukkanlı davranan Handan Hanım vücudundaki tüm ruhsal engellemeleri kaldıran bir büyü yaptı,İsmet Bey tam bir darbe daha indirmeye hazırlanıyordu ki aniden ortalığı buz kapladı.İkisini de buzlar sarmıştı.Handan Hanım’ın buzları daha önce çözüldü.Hemen düşmanından uzaklaştı ve en kuvvetli büyülerinden birini yapmak için konsantrasyon durumuna geçti.Fazla zamanı kalmadığını anlayan İsmet Bey,ne kadar depar atsa da,ardı ardına aldığı 3 büyük darbeden sonra Handan Hanım’a ulaştığında vücudu cansız yere serildi…
-Hata ettiğini söylemiştim…
Arzın Çocuklarından büyük bir gürültü koptu.Düşmanın liderini öldürdüklerinden onlardan sevinçlileri yoktu.Tam savaş kaldığı yerden devam edecekken ve Lodos sancağı düşmek üzere iken Zincir Çetesi’nin Eminönü’ye girdiği haberi ulaşır.Arzın Çocukları müdahale etmek için derhal geri çekilir.Mısır Çarşısına kadar gelen Zincir Çetesine müdahale edilir.Bir saat süren zorlu mücadeleden sonra Gizit baskınından Komutan’ı kaybederek dönen askerlerin yardımıyla çeteciler mağlup edilir.Saat sabahın dokuzu olduğunda,çeteciler sığındıkları yere kadar takip edilip orda kuşatılıp imha edilmişlerdi…
IV.BÖLÜM Geriye Kalanlar ve Barış Döneminin Başlangıcı
26 Ağustos,Türk tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.Bu savaşlar da bu tarihe denk geldi.
Zincir Çetesi ve Gizit toplulukları dağıtılmış,teşkilat yönetiminin rakibi Domuz öldürülmüştü.Son dönemlerde teşkilatla arası gergin olan Dış Şehir yönetimi ile artık tüm anlaşmazlıklar çözülmüş,kesin bir barış dönemine girilmişti.Bu barışın bilançosu ağır olmuştu.İsmet Bey öldürülmüştü.Arzın Çocukları lideri Handan Hanım hainlik suçundan yargılandı.Ve sonuç olarak Lodos’un onlara saldıracaklarını sandıkları ortaya çıktı.Handan Hanım suçsuz bulundu.Lodos’un başına ise Hikmet Bey geçti.Lodos mensupları İsmet Bey’in yerini ondan daha iyi dolduracak biri olmadığını düşünmüşlerdi.Teşkilata yıllarca hizmet eden,’’Komutan’’ diye anılan kişi Gizit kampı baskınında şehit düşmüştü.Savaşlarda gösterdiği başarılardan ve üstün hizmetlerinden dolayı Aladağlı Komutanlığa yükseltildi.Fareadamların ve Çetecilerin mağlup edilip dağıtılmasıyla Eminönü’de güvenli olmayan bazı bölgeler artık güvenli hâle gelmişti.Teşkilat yönetimi bu savaşlar sonunda tamamen barışçıl bir politika izlemeye başlamış,barış dönemine girildiğini varsaymıştır.Zira yapılacak her savaş,barış uğruna canlarını verenlerin anısına saygısızlık olurdu…
İntikamını almış olan teşikilatın en iyi savaşçısı Aladağlı Emre’ye gelince…
Domuz’u öldürdüğü an,artık ne yapsada ailesini geri getiremeyeceğini anladı.İntikamını aldığı an hiçbir mutlulukta yaşamamıştı.Dışarıdan her ne kadar mutlu,neşeli biri gibi görünsede,halk arasında bazı akşamlar Şarapçı denen ayyaşın yanına gidip ona içki arkadaşlığı yaptığı anlatılır…
V.BÖLÜM Aydınlanmayan Karanlıklar
Bu kaosun yaşandığı iki günde,açıklanamayan bazı olaylar vardı elbet,sadece mantıklı düşünen insanların gözünden kaçmadı bunlar.Örneğin şafağa bir saat kala Arzın Çocukları’nın tam da Lodos’un yolu üzerinde tam silahlı halde olması.Baskınlardan haberleri olamazdı,ki olsa bile baskının onlar üzerine yapılmayacağını da biliyor olmaları gerekirdi.Burada bir komplo olduğu açık.Bu olayın içinde kimin veya kimlerin parmağı varsa,İsmet Bey’in ölümünden onlar sorumludur.Teşkilat içinde köstebek mi var ? Üzerinde durmak istediğim bir konu daha var.O da planlanmadığı halde yer altı yerleşimini yıkan Aladağlı’nın kimse tarafından sorgulanmamış olmasıdır.İçerisinde çeşitli değerli madenler bulunduran,gün ışığı görmemiş bu mağaralar,teşkilat yönetiminin ilgisini çekmemiş olamazdı.Aladağlı’nın bazı askerleri mağarada değerli maden ve yaratıktan daha fazlası olduğunu bugün hâlâ anlatır.Lakin,baskın sonrası askerlere yer altı hakkında konuşma yasağı getirilmişti.Orada ne var ? Yer altı yerleşimini yıkıp ulaşımı sağlayan yolu kapatan ‘’Komutan’’,tüm bunları emredilmeden yaptı.Manevi babası,ve onu çok seven Agâh Bey böylesi bir kahramanlık yapan gencin yargılanmasını uygun bulmadılar.Madenlerden söz etmiştim,depodan çalınan silahlar hem Gizit kamplarında hem de çeteci barınaklarında bulundu.Ama aynı depodan çalınan değerli taşlar,hiçbir yerde bulunamadı.Domuz ile Mehmet Bey arasındaki anlaşmazlık neydi ? Tüm bu bilinmeyenleri sonraki yazımda açıklayacağım.O zamana kadar,hayatta kalın kâfi…