4. Efsun oyunu

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Cevapla
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

4. Efsun oyunu

Mesaj gönderen LadyEowyn »

-‘Işıl! Semih! Nerdesiniz!’
-‘İlerideyiz! Dikkat edin! Işıl ağır yaralı!’, diye cevap aldım.
-‘Salih! Alper! Sizde Şifacısınız, gidin Işıl için gerekeni yapın! Nur! Sen Efsun’u koru, gücünü toparlayınca bizi koru. Akın! Sezgi! Siz Şifacıları koruyun! Ahmet! Yağmur! Dövüşe katılın! Savaşcılar silahlarınızı çekin!’

Önümüze Kurtadamlar ve sıradan Şamanlar çıktı. Çok sayıdalardı. Çok uzun sürdü onları yenmemiz. Hepsi öldüğünde fark ettim. Efsun’un durumu daha iyiye gidiyordu. Kudreti yerinde ve yaralanmamıştı. Işılda kendine gelmiş ve sağlığına kavuşmuştu.
-‘Peşimizden gelmeseydinz Işıl ölmüştü. Onlara daha fazla direnemedim. Kudretim bitmişti zaten.’
-‘İyi iş çıkarmışsın yinede. Biz inerken daha çok yaratıkla karşılaşıcağımızı düşünüyordum’, dedim.
-‘Sallanmayın! Eğer ileride Toprak Şamanları ve daha Güçlü Şamanlar var ise bu yaratıkların öldüklerinin farkına varınca diriltecektir. Plan nedir?’, diye sordu Akın.
-‘Tüm Savaşcılar ve Büyücüler dövüşe hazırlanacak. Hasar artıran iksirlerin içmenin vakti geldi.’
-‘Bekleyin. Bu işinize yarar’, dedi Efsun bir iksir dağıttı Büyücülere. ‘Gelmeden önce almıştım yanıma. Ateş büyüsünün hasarını arttırmakla yardımcı olur.’

Hepimiz iksirlerimizi içtik ve ilerledik. Karşımıza 2 Toprak Şaman çıktı.
-‘Savaşcılar! Büyücüler! Saldırın!’
Biz saldırmaya devam ederken Şifacılar şifa dağıtmaktan yoruluyorlardı. Toprak Şamanları büyük bir zorlukla alt ettik. Hayatımda bu kadar sert vuruşlar yapmadım.
-‘Dinlenelim bence. İlerde olmalı bu bahsettiğiniz Şamanlar. Ama onların etrafı yaratık dolu.’
-‘Büyücüler sayesinde onları kendimize doğru çekmemiz gerek’, dedi Savaşcılardan biri, Fatma. ‘Onları kendimize doğru çekersek biraz olsa bile diğer yaratıklardan uzak dururuz.’
-‘Haklı olabilir. Diğerlerini bizi farketmiş olsalar üzerimize gelirlerdi. Şimdi Şamanları üzerimize doğru çekerken sessiz ve dikkatli olmamız gerek’, dedi Efe.
Biraz dinlendikten sonra devam etmek için kalktık. Efsun Semih’in kolundan tuttu ve ona kudret iksirini geri verdi. Semih şaşırdı:
-‘Kullanmadın mı?’
-‘İdare etmeye çalıştım. Senin için sakladım. Birazdan hayatında vuracağın en sert darbeleri indirmen gerek. İlave kudret her zaman savaşcı için lazımdır’, dedi ve gülümsedi.
Bir çığlık duyduk ve üzerimize iki cisim yaklaşıyordu.
-‘Beyler! Biz gitmeden onlar geldiler!’, dedi Fatma.
İki Kurt Alfa yaklaştı.
‘Saldırın!’, diye bağırdım, ama baktım ki iki tane daha geliyordu peşlerinden. ‘Dikkat edin! Çoğalıyorlar!’

Efe, ben ve Akın Alfalardan birine saldırdık. Akın direncini düşürüp ateş büyüsünü yapıp duruyordu. Ama Alfalar sürekli enerji yeniliyordu.
-‘Rüzgar! Her kim yaptıysa onlardada Can Verme büyüsü var! Yaralanamıyorlar!’
-‘Aynı büyüyü sende tekrar yap!’
O an içlerinden biri Efsunun omzuna bir hançer sapladı.
-‘Efsun! Halit gel buraya!’
Efsunun yanına koştum.
-‘Bişeyler yapın’, dedim diğer şifacılara.
-‘Yapamazlar. Zehirli hançer bu. Dokunanı öldürür. Kıpırdadığımda canım çok yanıyor.’
-‘Nasıl çıkartacağız peki?’
-‘Yeni Bab-ı Ali’de bakarlar çaresine. Şimdi kıpırdamaması daha. Kimsede dokunmasın hançere,’ dedi Salih, Şifacı. ‘Hançere dokunursan elinde eldiven olmasına rağmen zehirlenirsin. Yarım saatimiz var. Ondan sonra Efsun...’
-‘Merak etme iyileşiceksin’, dedim Efsun’a ve Alfalara saldırdım. Birden yüzüğüm parlamaya başladı. Aldırış etmedim. Devam ettim darbe indirmeye. Alfaları yendik.
-‘Çok az vaktimiz var! İleri!’
-‘Bir saniye...’, dedi Efsun ve Can Verme büyüsünü yaptı. Ardından çığlık attı.
-‘Çok acıyor!’
-‘Savaşcılar, ilerleyelim! Alper ve Ahmet. Siz Efsun’u koruyun. Diğerleri koşsun!’
Efe’nin emriyle hepberaber koştuk. İleride gerçekten iki büyük Şaman vardı. Zırhları vardı. Yeni Bab-ı Ali’dekileriyle aynı Şamanlar.
-‘Onlar etrafdakilerini diriltmeden onları üzerime çekiceğim’, dedi Sezgi ve Şamanların ikisinede Meteorit fırlattı.
İkiside üzerimize doğru geliyordu. Önce birine odaklandık. Çok büyük zorlukla yendik. Parmağımdaki yüzük dahada parlamaya başladı. Aynısı Efe’nin yüzüğünede oldu. Agah bey’in hediye ettiği olan yüzükler!
-‘Efe!’
-‘Farkındayım!’, dedi darbe indirmeye devam etti.
Bir Şamanı öldürmeyi başardık. Zamanımız çok az. Efsun ölmek üzere!
Hepberaber diğer Şamana odaklandık. Sonra Işıl bir darbe alıp yere düştü. Şaman tam ona bir darbe indirecekti ki eli havada kaldı.
-‘Dokunmana ona kürktorbası!’, dedi ve Semih Şamana bir darbe daha indirdi. Şamanın kolunu o durdurmuştu! Işıl gözlerini açınca durumun farkına vardı ve tüm gücüyle Şamanın direncini kırdı.
-‘Tamam Sezgi! Yağmur! Şimdi ateşleyin!’
Şaman çığlıklar içinde alev aldı ama ölmüyordu. Kendine şifa basıyordu. Can Verme büyüsü ona aitti!
-‘Bir fikrim var! Geri çekilin!’, diye bağırdı Efsun ve omzundaki hançeri çıkardı. Çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu ve hançeri Şamanın boynuna fırlattı. Şaman yere yığıldı ve çığlıklar içinde can verdi. Ama Efsun’da yere yığılmıştı ve bir tepki vermiyordu.
-‘Hadi! Çıkışa! Kurt Adamları unutun! Saldırmadan koşun çıkışa!’, diye bağırdı Efe.
-‘Önden ben koşayım, hepsini üzerime çekeyim. Merak etmeyin zırhım çok sağlamdır’, dedi Savaşcı Süleyman. Önden koştu ve çıkışa yakın tüm yaratıkları üzerine çekti.
-‘Hadi çabuk olun!’, diye bağırdı.
Efsun’u sırtıma aldım ve hepimiz koştuk, taşa dokunduk. Gözlerimi açtığımda çıkıştaydık.
-‘Fazla vaktimiz yok Efe. Ben Yeni Bab-ı Ali’ye doğru koşuyorum. Sen ardımdan sağ salim varmalarını sağla.’
-‘Şüphen olmasın kardeşim’, dedi ve ben hayatımda hiç koşmadığım kadar hızlı koştum. Cinlerin azı Yeni Bab-ı Ali girişine toplanmıştı. Galiba koşarken yarattığım toz bulutundan korkup yoldan kaçtılar.

-‘Komutanım! Bir toz bulutu yaklaşıyor!’
-‘Ne? Ver şu dürbünü bana!’
Komutan askerin elinden dürbünü alıyor ve gülümsüyor.
-‘Kapıyı derhal açın!’, emrini veriyor.

-‘Efsun! Yetiştik! Kapı açılıyor! Gördüler bizi!’
İçeriye girer girmez Efsun’u sırtımdan alıyorlar ve içeriye taşıyorlar.
-‘Dikkat edin! Omzundaki yara zehir dolu! Dokunanı yaşatmaz!’, diye bağırdım ardından ve dizlerim daha fazla tutmadı beni. Yere yığıldım. Gözlerimi açtığımda Komutan başımda dikiliyordu.
-‘Görev tamamlandı mı asker?’
-‘Tamamlandı Komutanım.’
Komutan gülümsedi ve bir askere bana su getirmesini söyledi.
-‘Diğerleri yolda. Her an gelebilirler.’
-‘Kayıbınız ne kadar?’
-‘Mağaradan hepberaber çıktık Komutanım.’
Komutan kulaklarına inanamıyordu.
-‘Sen şimdi bana Lodoslar ve Arzların arasında sataşma çıkmadı, yaralanan yok, hiçbirimiz ölmedik ama görev tamamlandı mı diyorsun?’
-‘Evet Komutanım. İlk başlarda sataşmalar oldu. Ama bir birlik gibi hareket ettik. İksirlerimiz ve Şifacılarımız olmasa hepimiz ölmüş olacaktık. Savaşcılar ve Büyücüler sayesindede tüm yaratıkları yok ettik. Lakin Efsun... O iyi olmayacak gibi Komutanım.’
Komutan elini omzuma koydu: ‘Merak etme evlat. Onun için elimizden geleni yapıyoruz. Hadi uyu biraz.’

Uyandığımda yatağımdaydım. Gözlerim açtığımda gece olmuştu. Gözlerim karanlığa alışınca bir ateş sesi fark ettim.
-‘Günaydın!’
-‘Işıl?’
-‘Evet. Yanındaki mumu ben yaktım. Hadi giyin. Dışarıda seni bekliyoruz.’
Işıl dışarı çıktı ve ben hemen ardından baktım. Tüm silah arkadaşlarım oradaydı!
-‘Efe!’
-‘Gel! Hepimiz buradayız!’
Efe’nin yanına koştum ve hepsine sarıldım.
-‘Başardık! Görevi yerine getirdik!’
-‘Bende inanamıyorum’, dedi Semih.
Bir gürültü duyduk ve Yeni Bab-ı Ali’nin kapısı açıldı. Dünkü misafirler geri gelmişti: Agah bey, Handan hanım ve İsmet Bey. İsmet bey bize doğru baktı. Neredeyse hayatta olmamıza memnun değil gibi bir hali vardı!

Komutanın odasına girdiler ve fazla vakit geçmeden çağırıldık:
-‘Lodoslardan Savaşcı Halit! Lodoslardan Savaşcı Semih! Lodoslardan Savaşcı Feriha! Lodoslardan Savascı Süleyman! Lodoslardan Savaşcı Fatma! Arzlardan Büyücü Işıl! Arzlardan Büyücü Ahmet! Arzlardan Büyücü Sezgi! Arzlardan Büyücü Akın! Arzlardan Büyücü Yağmur! İçeriye gelin!’
Lodos ve Arz olan silah arkadaşlarımız içeriye girdiler.
-‘Bizi neden çağırmadılar?’ diye sordu Nur. ‘Biz Teşkilattanız diye mi acaba?’
-‘Bizimde orada olmaya hakkımız var’, dedi Efsun.
-‘Senin yataktan kalkmaman gerek! Kim kaldırdı seni?’, diye kızdım.
-‘Ben. Kendi istedi bende mecbur kaldım’, dedi Efe.
Efsun’un kolu Efe’nin omuzunda yavaş yavaş ilerliyorlardı odaya.
-‘Efsun haklı. Bende giriyorum’, dedi Alper. ‘Hadi Halit!’
Efe bana işaret etti ve odanın kapasını çalmadan girdik.
İsmet bey kızgın bakışıyla bana bakıyordu.
-‘Bizde sizleri bekliyorduk’, dedi Agah bey.
-‘Bu ne cürret!’, diye bağırdı İsmet bey.
-‘Biz bu odada olmayı göreve başlarken hakettik. Bizi dışlayamazsınız’, dedi Halit.
-‘Sen ne zamandan beri...’, diye başladı İsmet bey.
-‘Bence haklılar. Burada olmayı hakediyorlar’, dedi Semih. ‘Biz hepberaber girdik o mağaraya ve hepberaber çıktık. Huzurunuzada hepberaber çıkmalıyız.’
-‘İsabet olmuş evladım. Şimdi baştan anlatın’, dedi Agah bey.
Hepimiz olan biteni anlattık ve dışarı çıktık. Efsun daha fazla ayakta duramıyordu o yüzden onu tekrar ben taşıdım.

-‘Ne olacak şimdi? Neyin tartışmasını yapıyorlar? Hiçbir ganimet toplamadan gittik geldik’, dedi Alper.
-‘Şimdi ne olacak diye konuşuyorlar. İki düşman el ele verip silah arkadaşı oldu. Bu hiçbir bölgede daha önce gerçekleşmedi. Büyük bir gelişme tabi. İsmet bey ve Handan hanım zaten bu göreve askerlerini göndermek istemiyorlardı. Şimdi ne olacak diye konuşuyorlar. Yarın siz birbirinizi klan savaşlarında görünce ne yapacaksınız, onu konuşuyorlar. Sen, Işıl: Semih’e silah çekermisin? Yada sen Süleyman: Yağmur yere düşerse ona kalkması için yardımcı olurmusun?’
Efe’nin bu sözleri herkezin susmasını sağladı.

-‘Efsun’un acısı artıyor. Onu odasına götüreceğim’, dedim ve ayrıldım yanlarından.

-‘Koluma değen senin yüzüğün mü?’ diye sordu Efsun.
-‘Evet. Agah bey’in hediyesi. Bu görev için.’
-‘Uzatırmısın? İçinde ne yazıyor bakalım.’
Yüzüğü çıkardım ve Efsun’a verdim.
-‘Efsun inter lusus qui cogitat si uxor fuerit inauditum virtutis. Anulum gerit, non timere hostes ignem fide.’
-‘Latince biliyormusun sen?’
-‘Başka nasıl Kimyacı olacaktım? Anlamı ‘her kim efsun oyununu takar ise, eşi benzeri olmayan bir güce kavuşacaktır. yüzük taşıyıcısı, ateşe güven düşmandan korkma’ Güzel yüzük. Adı ‘Efsun oyunu’.’
Gülümsedim. Tam birşey daha diyecektim ki Efsun uykuya dalmış. Üstünü örttüm ve diğerlerinin yanına vardım.

-‘Ne oluyor?’
-‘Düşmanların kardeşliği buraya kadarmış’, dedi Semih.
-‘Bu da ne demek?’
-‘Yani klan liderleri karar aldı ki bu saatten sonra tekrar düşmanız. Teşkilatın tarafsız toprağında olduğumuz için birbirimize saldırmıyoruz. Kapıdan çıktıktan sonra tekrar düşmanız, demek.’
-‘Peki bu kadar mı şimdi?’, diye sordum. ‘Semih senin elin Akın’a vurmaya kalkmaz. Aynısı sizin içinde geçerli.’
-‘Evet öyle’, dedi Akın. ‘Bu yüzden artık klan üyeleri değiliz. Teşkilat askerleriyiz. Ama henüz bildirmedik.’
Efe’ye şaşkınlıkla baktım.
-‘Sevinsem bile içeridekiler sevinmeyecek, Agah bey hariç’, dedim. ‘Biliyormusun...’
-‘Sst! Sonra!’, dedi Efe.
Klan liderleri dışarıya çıktılar. Sancaklara dönmelerini emrettiler. Lakin kimse kıpırdamadı.
-‘Bu da ne demek?’ diye sordu Handan hanım.
-‘Biz Teşkilata katılmak istiyoruz’, dedi Sezgi. ‘Bize verdiğiniz emekler...’
-‘... şimdi ihanete uğruyor!’, dedi Handan hanım. ‘Nasıl böyle bir aptallığı düşünebilirsiniz!’
-‘Lodoslar! Gidiyoruz!’, emrini verdi İsmet bey.
-‘Aynı kararı paylaşıyoruz. Sizde istersiniz ihanet değin efendim ama bizim asıl düşmanlarımız İstanbulu bize dar ederken ben silahımı insanlara yada silah arkadaşlarıma çekmem’, dedi Semih.
İsmet bey önce kızgın bir bakış attı ve sonra şunu dedi:
-‘Yanlış zamanda yanlış yerde bulunmayın sakın. Lodos sancağı nerede biliyorsunuz. Uzak durun’, dedi ve Yeni Bab-ı Ali’yi terk etti.
-‘Yanlış yapıyorsunuz. Eğer Arz’ın Çocuklarını terk ederseniz bizide düşman bilin’, dedi Handan hanım. Ama hiçbiri kararlarından vazgeçmedi.
-‘Ahmaklar!’, deyip çekti gitti Handan hanım.
-‘Şimdi herşey bitti mi?’, diye sordu Alper.
-‘Hayır. Artık herşey şimdi başlıyor. Klan üyeleri liderine sırt çevirdi. Bu savaşa farklı bir yön verecektir. İnşallah olumlu bir yön verir. Ama bir iken iki düşmanımız var şimdi. Biz Teşkilatta tarafsız olsakta klan savaşlarında onlar bizi gördükleri yerde harcayacaklar’, dedi Süleyman.
-‘Peki ya şimdi?’
-‘Henüz bilmiyoruz’, dedi Süleyman ve iki klanın düşmanları olarak gelen Lodoslar ve Arzlar silah arkadaşı olarak Komutan’a doğru yol aldılar.
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: 4. Efsun oyunu

Mesaj gönderen LadyEowyn »

Cevapla

“Yazım” sayfasına dön