İLK TELEVİZYON
Televizyon veya kısaca TV, bir vericiden elektromanyetik dalga hâlinde yayınlanan görüntü ve seslerin, ekranlı ve hoparlörlü elektronik alıcılar sayesinde yeniden görüntü ve sese çevrilmesini sağlayan haberleşme sistemidir. Yayınlanan görüntü ve sesleri alıcıya ulaştıran elektronik cihaz da sistemin adı ile anılır.
Televizyon 1923 yılında, John Logie Baird tarafından İngiltere'nin Hastings kasabasında icat edilmiştir. İlk televizyon görüntüsü ise yine Baird tarafından 1926 yılında yayınlanmıştır. Başlangıçta noktalar halinde ve titrek olan görüntülerin kalitesi Baird tarafından geliştirilmiştir. Baird'in televizyon sisteminde mekanik olarak döndürülen diskler kullanmasına karşın aynı dönemde Marconi - Emi sistemi gibi elektronik olarak işleyen rakip sistemler de üretildi.
1930'ların başında televizyon elektronik eşya olarak satılmaya ve geniş kitlelere hitap etmeye başladı. Örneğin 1936 Berlin Yaz Olimpiyatları Almanya'da evlerdeki televizyonlardan izlendi.
1940'larda renkli televizyon çalışmaları hız kazandı. 1950'lerde ABD'de ilk renkli televizyon satışa çıktı, ancak renkli televizyon ABD'de 1960'larda geniş kitlelerce kullanılmaya başlandı.
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
ASVAN BARAJI
Asvan Barajı (Arapça: السد العالي; okunuşu: es-Sed el-'Aly), Mısır devleti sınırları içinde kalan, Nil nehrinin en büyük barajı.
1960'da yapımına başlanmış 10 Aralık 1970'te bitirilmiştir. Sulama ve elektrik üretimi için kullanılır. Baraj 2 kısımdan oluşmaktadır. Baraj sayesinde Nil'in Mısır sınırları içindeki taşkınları önlenmiştir. Baraj Mısır'ın ekonomisine katkı sağlamakla beraber alüvyonları engellediğinden tarımı olumsuz etkilemiştir.
Asvan Barajı (Arapça: السد العالي; okunuşu: es-Sed el-'Aly), Mısır devleti sınırları içinde kalan, Nil nehrinin en büyük barajı.
1960'da yapımına başlanmış 10 Aralık 1970'te bitirilmiştir. Sulama ve elektrik üretimi için kullanılır. Baraj 2 kısımdan oluşmaktadır. Baraj sayesinde Nil'in Mısır sınırları içindeki taşkınları önlenmiştir. Baraj Mısır'ın ekonomisine katkı sağlamakla beraber alüvyonları engellediğinden tarımı olumsuz etkilemiştir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
SÜVEYŞ KANALI
Süveyş Kanalı (Arapça: قناة السويس, okunuşu: Qanā el-Suways). Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan yapay su yoludur. Temelleri Osmanlı İmparatorluğu tarafından atılmış, Baharat Yolu'nun canlandırılması sağlanmıştır. Kanal (Süveyş) Cephesi, Almanya'nın isteği üzerine açılmıştır. 1. Dünya Savaşı'nda İngiltere ve de Arapların yardımı ile Osmanlı topraklarından (sınırlarından) çıkarak İngiltere'nin sınırlarına girmiştir. İngiltere tarafından da 1869'da açılmıştır.
Napolyon Mısır'ı işgal ettikten sonra 1799'da bu konuda olurluluk raporu istemiştir. Sina Yarımadası'nın batısındadır. 163 kilometre uzunluğunda ve en dar yerinde 300 metre genişliğindedir. Kanal, Afrika çevresinde dolaşmaya gerek kalmadan Asya ile Avrupa arasında deniz taşımacılığı yapılmasını sağlar.
Dünyanın en önemli su yolları arasında yer alır. Eski gemiciler ticarette çok uzun yol ve mesafe kat ettikleri için böyle bir kanal yapma gereksinimi ortaya çıkmıştır.
Derinliği 11-12 m'dir. Su kesimi 10,36 m'den fazla olan gemiler kanaldan geçemez. 1951 yılında trafiği kolaylaştırmak amacıyla el-Kantara ile el-Firdan arasında 13,5 km' lik bir yan geçit açılmıştır.
Dünyada kapakları olmayan en uzun kanaldır. Diğer kanallarla karşılaştırıldığında kaza oranı hemen hemen sıfırdır. Gece ve gündüz geçiş yapılabilir.
Süveyş Kanalı (Arapça: قناة السويس, okunuşu: Qanā el-Suways). Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan yapay su yoludur. Temelleri Osmanlı İmparatorluğu tarafından atılmış, Baharat Yolu'nun canlandırılması sağlanmıştır. Kanal (Süveyş) Cephesi, Almanya'nın isteği üzerine açılmıştır. 1. Dünya Savaşı'nda İngiltere ve de Arapların yardımı ile Osmanlı topraklarından (sınırlarından) çıkarak İngiltere'nin sınırlarına girmiştir. İngiltere tarafından da 1869'da açılmıştır.
Napolyon Mısır'ı işgal ettikten sonra 1799'da bu konuda olurluluk raporu istemiştir. Sina Yarımadası'nın batısındadır. 163 kilometre uzunluğunda ve en dar yerinde 300 metre genişliğindedir. Kanal, Afrika çevresinde dolaşmaya gerek kalmadan Asya ile Avrupa arasında deniz taşımacılığı yapılmasını sağlar.
Dünyanın en önemli su yolları arasında yer alır. Eski gemiciler ticarette çok uzun yol ve mesafe kat ettikleri için böyle bir kanal yapma gereksinimi ortaya çıkmıştır.
Derinliği 11-12 m'dir. Su kesimi 10,36 m'den fazla olan gemiler kanaldan geçemez. 1951 yılında trafiği kolaylaştırmak amacıyla el-Kantara ile el-Firdan arasında 13,5 km' lik bir yan geçit açılmıştır.
Dünyada kapakları olmayan en uzun kanaldır. Diğer kanallarla karşılaştırıldığında kaza oranı hemen hemen sıfırdır. Gece ve gündüz geçiş yapılabilir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
27 TEMMUZ; TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1302 - Osmanlı Beyliği ile Bizans İmparatorluğu arasındaki Koyunhisar Savaşı, Osman Gazi'nin zaferiyle sonuçlandı.
1794 - Fransız Devrimi'nin jakoben önderlerinden Maximilien Robespierre iktidardan düşürüldü ve Fransa Millî Meclisince tutuklandı. Robespierre, 28 Temmuz'da idam edildi.
1914 - Avusturya, Sırbistan'a resmen savaş ilân etti; I. Dünya Savaşı başladı.
1953 - İki milyondan fazla kişinin öldüğü Kore Savaşı sona erdi. Ateşkes anlaşması Panmuncon'da imzalandı.
1957 - Kıbrıs'ta "Türk Mukavemet Teşkilâtı" kuruldu.
1964 - Amerika Birleşik Devletleri'nde siyahlar, Federal Mahkeme'ye başvurma hakkını elde etti.
1971 - Türkiye - Ortak pazar Geçici Ticaret Anlaşması imzalandı.
1976 - Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'e, Waldorf Astoria Oteli'nde konuşurken, Kıbrıslı Rum Staviros Skopetrides tarafından suikast girişiminde bulunuldu.
1991 - Adige Cumhuriyeti Rusya Federasyonu sınırları içinde kuruldu.
1993 - Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in görev süresinin 1 yıl uzatılmasına karar verildi.
2002 - Ukrayna'da hava gösterisi sırasında bir savaş uçağının (Su-27) düşmesi sonucu izleyicilerden 77 kişi öldü.
2008 - İstanbul'da ünlü heavy metal grubu Metallica çok fazla kişinin rağbet ettiği konserini sundu.
Olaylar
1302 - Osmanlı Beyliği ile Bizans İmparatorluğu arasındaki Koyunhisar Savaşı, Osman Gazi'nin zaferiyle sonuçlandı.
1794 - Fransız Devrimi'nin jakoben önderlerinden Maximilien Robespierre iktidardan düşürüldü ve Fransa Millî Meclisince tutuklandı. Robespierre, 28 Temmuz'da idam edildi.
1914 - Avusturya, Sırbistan'a resmen savaş ilân etti; I. Dünya Savaşı başladı.
1953 - İki milyondan fazla kişinin öldüğü Kore Savaşı sona erdi. Ateşkes anlaşması Panmuncon'da imzalandı.
1957 - Kıbrıs'ta "Türk Mukavemet Teşkilâtı" kuruldu.
1964 - Amerika Birleşik Devletleri'nde siyahlar, Federal Mahkeme'ye başvurma hakkını elde etti.
1971 - Türkiye - Ortak pazar Geçici Ticaret Anlaşması imzalandı.
1976 - Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'e, Waldorf Astoria Oteli'nde konuşurken, Kıbrıslı Rum Staviros Skopetrides tarafından suikast girişiminde bulunuldu.
1991 - Adige Cumhuriyeti Rusya Federasyonu sınırları içinde kuruldu.
1993 - Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in görev süresinin 1 yıl uzatılmasına karar verildi.
2002 - Ukrayna'da hava gösterisi sırasında bir savaş uçağının (Su-27) düşmesi sonucu izleyicilerden 77 kişi öldü.
2008 - İstanbul'da ünlü heavy metal grubu Metallica çok fazla kişinin rağbet ettiği konserini sundu.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
KOYUNHİSAR MUHAREBESİ
18 Temmuz ve 27 Temmuz 1302 tarihleri arasında Osmanlı Beyliği ile Bizans İmparatorluğu'nun yaptığı muharebedir. Koyunhisar Savaşı Osmanlı Beyliği ve Bizans İmparatorluğu arasında yapılan tarihteki ilk silahlı çarpışmadır. Savaşı Osman Bey yönetimindeki Osmanlı ordusu kazanmıştır.
Osmanlıların İzmit'e yaklaşmalarından korkuya kapılan Bizans tekfurlarının aralarında anlaşarak Osmanlı Beyliği'ne saldırması.
Köyünhisar Muharebesi diye tanımlanan savaş bugün Bursa ili Yenişehir ilçesine bağlı Koyunhisar ya da diğer adı ile Hamidiye köyünün bulunduğu ovada gerçekleşmiştir.
Başta Bursa valisi Atranos, Ketel ve Kite tekfurları Osman Bey'e karşı birleştiler. İmparator II. Andronikos Palaiologos da 2.000 kişilik çoğu paralı asker olan Alan'lardan oluşan bir merkezi ordu gücü gönderdi. Ancak bu birleşik Bizans ordusu Osman Bey komutasındaki Osmanlı kuvvetleri tarafından, İzmit'in kuzeydoğusunda Koyunhisar (Baphaeon) denilen yerde ağır bir yenilgiye uğratıldı.
Bu savaş sırasında yenilen Bizanslı güçlerin çok fazla zayiata uğramadıkları ve birçok merkezi Bizans gücüne ait Alan asıllı paralı askerin dağınık şekilde İzmit'e döndüğü bildirilmektedir. Osmanlı gücünden ise Osman Bey'in yeğeni Aydoğdu Bey hayatını kaybetmiştir. Osman Gazi yeğeninin ölümüne çok üzülmüştür. Aydoğdu Bey'in kabri halen Koyunhisar beldesinin girişindedir.
Muharebenin önemi
Osmanlı Devleti Bizans'a karşı gücünü göstermiştir.
Osmanlılar Bizans tekfurlarının güçlü ordusunu yenerek zaten zayıflamış olan Bizans'ın gücünü iyice zayıflatmıştır.
Bursa'nın kuzeyi hariç üç tarafı Osmanlı topraklarıyla çevrilmiştir.
Osman Gazi'nin ününe ün katmıştır ve Anadolu'nun dört bir yanından gönüllüler Osman Gazi komutasındaki Osmanlı ordusuna katılmışlardır.
Tarihçi Halil İnalcık 2009'da verdiği bir konuşmada Osmanlı beyliğinin devlet niteliğini 1302 yılında Koyunhisar Muharebesi'ndeki Osman Bey'in galibiyetinden sonrası kazandığını iddia etmektedir.
18 Temmuz ve 27 Temmuz 1302 tarihleri arasında Osmanlı Beyliği ile Bizans İmparatorluğu'nun yaptığı muharebedir. Koyunhisar Savaşı Osmanlı Beyliği ve Bizans İmparatorluğu arasında yapılan tarihteki ilk silahlı çarpışmadır. Savaşı Osman Bey yönetimindeki Osmanlı ordusu kazanmıştır.
Osmanlıların İzmit'e yaklaşmalarından korkuya kapılan Bizans tekfurlarının aralarında anlaşarak Osmanlı Beyliği'ne saldırması.
Köyünhisar Muharebesi diye tanımlanan savaş bugün Bursa ili Yenişehir ilçesine bağlı Koyunhisar ya da diğer adı ile Hamidiye köyünün bulunduğu ovada gerçekleşmiştir.
Başta Bursa valisi Atranos, Ketel ve Kite tekfurları Osman Bey'e karşı birleştiler. İmparator II. Andronikos Palaiologos da 2.000 kişilik çoğu paralı asker olan Alan'lardan oluşan bir merkezi ordu gücü gönderdi. Ancak bu birleşik Bizans ordusu Osman Bey komutasındaki Osmanlı kuvvetleri tarafından, İzmit'in kuzeydoğusunda Koyunhisar (Baphaeon) denilen yerde ağır bir yenilgiye uğratıldı.
Bu savaş sırasında yenilen Bizanslı güçlerin çok fazla zayiata uğramadıkları ve birçok merkezi Bizans gücüne ait Alan asıllı paralı askerin dağınık şekilde İzmit'e döndüğü bildirilmektedir. Osmanlı gücünden ise Osman Bey'in yeğeni Aydoğdu Bey hayatını kaybetmiştir. Osman Gazi yeğeninin ölümüne çok üzülmüştür. Aydoğdu Bey'in kabri halen Koyunhisar beldesinin girişindedir.
Muharebenin önemi
Osmanlı Devleti Bizans'a karşı gücünü göstermiştir.
Osmanlılar Bizans tekfurlarının güçlü ordusunu yenerek zaten zayıflamış olan Bizans'ın gücünü iyice zayıflatmıştır.
Bursa'nın kuzeyi hariç üç tarafı Osmanlı topraklarıyla çevrilmiştir.
Osman Gazi'nin ününe ün katmıştır ve Anadolu'nun dört bir yanından gönüllüler Osman Gazi komutasındaki Osmanlı ordusuna katılmışlardır.
Tarihçi Halil İnalcık 2009'da verdiği bir konuşmada Osmanlı beyliğinin devlet niteliğini 1302 yılında Koyunhisar Muharebesi'ndeki Osman Bey'in galibiyetinden sonrası kazandığını iddia etmektedir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
KORE SAVAŞI
25 Haziran 1950 tarihinde, Kuzey Kore’nin
Güney Kore’ye saldırması ile başlayan savaş.
İkinci Dünya Savaşı sonunda
Japonya tamamen teslim olunca,
Kore Yarımadasının aşağı yukarı tam ortasından geçen 38’inci paralelin güneyini
ABD, kuzeyini de
Rusya işgal etti. Ruslar, kuzeyde
komünist bir idare kurup çekilince, orada Kuzey Kore, güneyde de Güney Kore olmak üzere iki devlet ortaya çıktı. Rusya’nın gayreti ile, bu iki devletin birleşmesi önlendi ve 1948’de yapılan seçimlere Kuzey Kore katılmadı. Seçimlerin sonunda Güney Kore’de normal bir hükûmet kurulunca burada bulunan elli bin civârındaki Amerikan askeri yurtlarına döndü.
Daha önce başlayan sınır çatışmaları sonunda, 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ordusu, 38’inci paraleli geçerek Güney Kore topraklarını istilâya başladı. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Teşkilâtı toplanarak, üye devletlerin katılmaları ile meydana gelecek bir ordunun, derhal Güney Kore’nin yardımına gönderilmesine karar verdiler. ABD başta olmak üzere on beş devlet asker, beş devlet de para ve sağlık malzemesi yardımında bulundular. Kore’ye ABD, İngiltere, Türkiye, Yeni Zelanda, Belçika, Filipinler, Kanada, Yunanistan, Lüksemburg, Habeşistan, Avustralya, Fransa, Güney Afrika Birliği, Hollanda ile Kolombiya asker gönderdi. Kuzey Kore’ye Çinliler yardım edince savaş büyüdü. Üç seneden fazla süren savaş, çok sayıda insanın hayâtına mâl oldu ve dünyâ ekonomisine menfi yönden tesirli oldu. Temmuz 1953’te 38’inci paralel civârında mütâreke imzâlanarak savaşa son verildi. Bu barış antlaşmasına göre, 38’inci paralel sınır oluyor, arada 4 km’lik silahtan arınmış bir tampon bölge bırakılıyordu. Bu savaşta Birleşmiş Milletler ordusu, ölü, kayıp, yaralı esir olarak 450.000 kişi kaybetti. Komünistlerin kaybı ise 1.500.000’in üzerindeydi.
Türkiye, Kore Savaşına 17 Ekim 1950 târihinde General Tahsin Yazıcı komutasında 5090 kişilik bir tugay gönderdi. Katıldığı savaşlarda muhtelif vazîfeler alan Türk tugayı, büyük başarılar kazanarak, dünyânın takdirini topladı. Türk tugayı, Kore’de 900’den fazla şehit vermiş, 2000 kişi de yaralanmıştı. Şehitlerin defnedildiği önemli bir şehitlik Güney Kore’de bulunmaktadır. Değiştirme birliği hâlinde Kore’ye gönderilen subay, astsubay ve erlerimizin genel toplamı, 50.000 kişi civârındadır.
25 Haziran 1950 tarihinde, Kuzey Kore’nin
Güney Kore’ye saldırması ile başlayan savaş.
İkinci Dünya Savaşı sonunda
Japonya tamamen teslim olunca,
Kore Yarımadasının aşağı yukarı tam ortasından geçen 38’inci paralelin güneyini
ABD, kuzeyini de
Rusya işgal etti. Ruslar, kuzeyde
komünist bir idare kurup çekilince, orada Kuzey Kore, güneyde de Güney Kore olmak üzere iki devlet ortaya çıktı. Rusya’nın gayreti ile, bu iki devletin birleşmesi önlendi ve 1948’de yapılan seçimlere Kuzey Kore katılmadı. Seçimlerin sonunda Güney Kore’de normal bir hükûmet kurulunca burada bulunan elli bin civârındaki Amerikan askeri yurtlarına döndü.
Daha önce başlayan sınır çatışmaları sonunda, 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ordusu, 38’inci paraleli geçerek Güney Kore topraklarını istilâya başladı. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Teşkilâtı toplanarak, üye devletlerin katılmaları ile meydana gelecek bir ordunun, derhal Güney Kore’nin yardımına gönderilmesine karar verdiler. ABD başta olmak üzere on beş devlet asker, beş devlet de para ve sağlık malzemesi yardımında bulundular. Kore’ye ABD, İngiltere, Türkiye, Yeni Zelanda, Belçika, Filipinler, Kanada, Yunanistan, Lüksemburg, Habeşistan, Avustralya, Fransa, Güney Afrika Birliği, Hollanda ile Kolombiya asker gönderdi. Kuzey Kore’ye Çinliler yardım edince savaş büyüdü. Üç seneden fazla süren savaş, çok sayıda insanın hayâtına mâl oldu ve dünyâ ekonomisine menfi yönden tesirli oldu. Temmuz 1953’te 38’inci paralel civârında mütâreke imzâlanarak savaşa son verildi. Bu barış antlaşmasına göre, 38’inci paralel sınır oluyor, arada 4 km’lik silahtan arınmış bir tampon bölge bırakılıyordu. Bu savaşta Birleşmiş Milletler ordusu, ölü, kayıp, yaralı esir olarak 450.000 kişi kaybetti. Komünistlerin kaybı ise 1.500.000’in üzerindeydi.
Türkiye, Kore Savaşına 17 Ekim 1950 târihinde General Tahsin Yazıcı komutasında 5090 kişilik bir tugay gönderdi. Katıldığı savaşlarda muhtelif vazîfeler alan Türk tugayı, büyük başarılar kazanarak, dünyânın takdirini topladı. Türk tugayı, Kore’de 900’den fazla şehit vermiş, 2000 kişi de yaralanmıştı. Şehitlerin defnedildiği önemli bir şehitlik Güney Kore’de bulunmaktadır. Değiştirme birliği hâlinde Kore’ye gönderilen subay, astsubay ve erlerimizin genel toplamı, 50.000 kişi civârındadır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI
Türk Mukavemet Teşkilatı (kısaca TMT), Kıbrıs'ta 1 Ağustos 1958'de EOKA örgütüne karşı mücadele etmek için kurulan silahlı örgüt. Daha sonraları EOKA'nın yerine EOKA-B'ye bırakmasıyla bu örgütle mücadele etmiştir. 1 Ağustos 1976 tarihinde Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'na dönüştürülmüştür. Üyelerine "mücahit" denmekteydi. Kıbrıs Harekâtı'nın başladığı 20 Temmuz 1974 tarihinde TMT üyesi 17.151 mücahit bulunuyordu.
Tarih
Rum EOKA örgütü, aslen İngilizlere karşı mücadele etmek için 1955 yılında kurulmuştu. Örgütün ideolojisi olan Enosis, adadaki Kıbrslı Türk varlığını tamamen yok saymaktaydı. EOKA İngilizlere karşı mücadeleye başlayınca İngiliz yönetimi polis gücüne çok sayıda Kıbrıslı Türk aldı ve böylece EOKA'nın saldırılarında Türk polislerle Rum EOKA'lılar karşı karşıya geldi.
EOKA'nın Enosis ideolojisine dayalı saldırılarından huzursuz olan Kıbrıslı Türkler ve Türkiye, buna karşılık olarak Taksim ideolojisini geliştirdi. EOKA'nın Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılarına karşılık vermek amacıyla 1956 yılında Volkan örgütü kuruldu. Bu dönemde Fazıl Küçük tarafından kurulmuş olan Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği ve Kara Çete gibi diğer örgütler başarısızlığa uğrayarak Volkan'a katıldı.
Türk Mukavemet Teşkilatı, 23 Kasım 1957 akşamı, Lefkoşa varoşlarındaki Eğlence'de, Türkiye Kıbrıs Büyükelçiliği görevlisi Mustafa Kemal Tanrısevdi'nin evinde, Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi tarafından kuruldu. Lefkoşa Türk Lisesi tarafından basılıp 26 Kasım 1957 günü örgüt, tüm Kıbrıslı Türk direnişçilerini TMT çatısı altında toplanmaya çağıran ilk bildirisini yayınladı. Ancak Türkiye tarafından desteklenmeyen bir mücadelenin başarıya ulaşmayacağı düşünülmesi nedeniyle, bu dönemde herhangi bir yapılanmaya gidilmediği gibi herhangi bir lider de belirlenmedi.
Denktaş, 2 Ocak 1958 günü Fazıl Küçük'le gittiği Ankara'da Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'yla görüştü ve konudan bahsetti. Zorlu Denktaş'a gönderirlerse silah alıp alamayacaklarını sorunca Denktaş alabileceklerini söyledi. Rüştü konuyu Genelkurmay Başkanlığı'na bildirdi. Konuyla ilgili olarak birkaç ay süren değerlendirmeler sonrasında örgütün kurulması için izin çıktı ve bu iş için Daniş Karabelen görevlendirildi. İzinde hükümetin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin adının bu olaya karıştırılmaması da kesin bir dille emrediliyordu.
Bu gelişmeler üzerine örgütün kuruluşu için çalışmalara başlandı. Konuyla ilgili olarak "Kıbrıs'ı İstirdat Projesi" (KİP) adlı bir proje hazırlandı. Daha sonra TMT'nin Kuruluş ve Çalışma Planı hazırlandı ve üst düzey yetkililerin onayı alındı. Bu plana göre TMT lideri doğrudan Özel Harp Dairesi'ne bağlı ve sorumlu olacak; ama arada herhangi bir resmi bağlantı olmayacak, tüm bağlantılar sözlü olarak yürütülecekti. Örgütün liderliği Türkiye'den gönderilecek ve "süresiz izinli" sayılacak subaylarla yapılacak, TMT'nin varlığının açığa çıkarılacağı gün EOKA saldırılarına göre belirlenecekti. Bu güne kadar örgüt toplantı veya gösteri yapmayacak, bildiri dağıtmayacaktı. Örgüt 18 yaşını geçmiş erkek veya kız gençlerle oluşturulacak, örgüte alınanların Türkiye'de veya Kıbrıs'ta eğitimden geçirilmesi zorunlu olacaktı. Planda örgüt mevcudu kısa vadede 5000, uzun vadede 10,000 olarak planlanmıştı. Kıbrıs'a TMT lideri başkanlığında ilk etapta beş subay gönderilecek, örgütün gelişmesine paralel olarak bu sayı ilk önce ona, daha sonra yirmiye çıkarılacaktı. Bunların yanı sıra en az on beş yedek subay da adaya gönderilecekti.
Nisan 1958'de Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş TMT'nin yapılanmasını konuşmak üzere Ankara'ya çağrıldı. Yapılan toplantıda 1958-60 döneminde TMT'de görev alacak Türk askerlerine ilişkin 23 kişiden oluşan bir liste hazırlandı. Toplantıda ilk TMT lideri olarak Rıza Vuruşkan'ın (kod adıyla "Ali Conan") atanması kararlaştırıldı. 5000 gençten oluşan silahlı gücün eğitiminin ise 1959 yılı sonu itibariyle tamamlanmış olması hedeflendi.
Vuruşkan ve dört diğer subay 31 Temmuz/1 Ağustos 1958 gecesi Kıbrıs'a vardı. TMT'nin fiili olarak kuruluşu bu tarihte gerçekleşmiştir ve bu nedenle bu tarih kuruluş yıldönümü olarak kutlanır. Bundan kısa bir süre sonra adaya altı subay daha gönderildi. Örgütün kurulmasının ardından kişiliği, yaşı ve sağlığı itibariyle uygun görülenler yemin ederek örgüte üye oldular. Böylece ağustos ayı başlarında TMT'nin ilk hücresi oluşmuş olur ve Türkiye'de faaliyete geçen eğitim kamplarına gençler gönderilmeye başlanır.
Türk Mukavemet Teşkilatı (kısaca TMT), Kıbrıs'ta 1 Ağustos 1958'de EOKA örgütüne karşı mücadele etmek için kurulan silahlı örgüt. Daha sonraları EOKA'nın yerine EOKA-B'ye bırakmasıyla bu örgütle mücadele etmiştir. 1 Ağustos 1976 tarihinde Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'na dönüştürülmüştür. Üyelerine "mücahit" denmekteydi. Kıbrıs Harekâtı'nın başladığı 20 Temmuz 1974 tarihinde TMT üyesi 17.151 mücahit bulunuyordu.
Tarih
Rum EOKA örgütü, aslen İngilizlere karşı mücadele etmek için 1955 yılında kurulmuştu. Örgütün ideolojisi olan Enosis, adadaki Kıbrslı Türk varlığını tamamen yok saymaktaydı. EOKA İngilizlere karşı mücadeleye başlayınca İngiliz yönetimi polis gücüne çok sayıda Kıbrıslı Türk aldı ve böylece EOKA'nın saldırılarında Türk polislerle Rum EOKA'lılar karşı karşıya geldi.
EOKA'nın Enosis ideolojisine dayalı saldırılarından huzursuz olan Kıbrıslı Türkler ve Türkiye, buna karşılık olarak Taksim ideolojisini geliştirdi. EOKA'nın Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılarına karşılık vermek amacıyla 1956 yılında Volkan örgütü kuruldu. Bu dönemde Fazıl Küçük tarafından kurulmuş olan Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği ve Kara Çete gibi diğer örgütler başarısızlığa uğrayarak Volkan'a katıldı.
Türk Mukavemet Teşkilatı, 23 Kasım 1957 akşamı, Lefkoşa varoşlarındaki Eğlence'de, Türkiye Kıbrıs Büyükelçiliği görevlisi Mustafa Kemal Tanrısevdi'nin evinde, Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi tarafından kuruldu. Lefkoşa Türk Lisesi tarafından basılıp 26 Kasım 1957 günü örgüt, tüm Kıbrıslı Türk direnişçilerini TMT çatısı altında toplanmaya çağıran ilk bildirisini yayınladı. Ancak Türkiye tarafından desteklenmeyen bir mücadelenin başarıya ulaşmayacağı düşünülmesi nedeniyle, bu dönemde herhangi bir yapılanmaya gidilmediği gibi herhangi bir lider de belirlenmedi.
Denktaş, 2 Ocak 1958 günü Fazıl Küçük'le gittiği Ankara'da Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'yla görüştü ve konudan bahsetti. Zorlu Denktaş'a gönderirlerse silah alıp alamayacaklarını sorunca Denktaş alabileceklerini söyledi. Rüştü konuyu Genelkurmay Başkanlığı'na bildirdi. Konuyla ilgili olarak birkaç ay süren değerlendirmeler sonrasında örgütün kurulması için izin çıktı ve bu iş için Daniş Karabelen görevlendirildi. İzinde hükümetin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin adının bu olaya karıştırılmaması da kesin bir dille emrediliyordu.
Bu gelişmeler üzerine örgütün kuruluşu için çalışmalara başlandı. Konuyla ilgili olarak "Kıbrıs'ı İstirdat Projesi" (KİP) adlı bir proje hazırlandı. Daha sonra TMT'nin Kuruluş ve Çalışma Planı hazırlandı ve üst düzey yetkililerin onayı alındı. Bu plana göre TMT lideri doğrudan Özel Harp Dairesi'ne bağlı ve sorumlu olacak; ama arada herhangi bir resmi bağlantı olmayacak, tüm bağlantılar sözlü olarak yürütülecekti. Örgütün liderliği Türkiye'den gönderilecek ve "süresiz izinli" sayılacak subaylarla yapılacak, TMT'nin varlığının açığa çıkarılacağı gün EOKA saldırılarına göre belirlenecekti. Bu güne kadar örgüt toplantı veya gösteri yapmayacak, bildiri dağıtmayacaktı. Örgüt 18 yaşını geçmiş erkek veya kız gençlerle oluşturulacak, örgüte alınanların Türkiye'de veya Kıbrıs'ta eğitimden geçirilmesi zorunlu olacaktı. Planda örgüt mevcudu kısa vadede 5000, uzun vadede 10,000 olarak planlanmıştı. Kıbrıs'a TMT lideri başkanlığında ilk etapta beş subay gönderilecek, örgütün gelişmesine paralel olarak bu sayı ilk önce ona, daha sonra yirmiye çıkarılacaktı. Bunların yanı sıra en az on beş yedek subay da adaya gönderilecekti.
Nisan 1958'de Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş TMT'nin yapılanmasını konuşmak üzere Ankara'ya çağrıldı. Yapılan toplantıda 1958-60 döneminde TMT'de görev alacak Türk askerlerine ilişkin 23 kişiden oluşan bir liste hazırlandı. Toplantıda ilk TMT lideri olarak Rıza Vuruşkan'ın (kod adıyla "Ali Conan") atanması kararlaştırıldı. 5000 gençten oluşan silahlı gücün eğitiminin ise 1959 yılı sonu itibariyle tamamlanmış olması hedeflendi.
Vuruşkan ve dört diğer subay 31 Temmuz/1 Ağustos 1958 gecesi Kıbrıs'a vardı. TMT'nin fiili olarak kuruluşu bu tarihte gerçekleşmiştir ve bu nedenle bu tarih kuruluş yıldönümü olarak kutlanır. Bundan kısa bir süre sonra adaya altı subay daha gönderildi. Örgütün kurulmasının ardından kişiliği, yaşı ve sağlığı itibariyle uygun görülenler yemin ederek örgüte üye oldular. Böylece ağustos ayı başlarında TMT'nin ilk hücresi oluşmuş olur ve Türkiye'de faaliyete geçen eğitim kamplarına gençler gönderilmeye başlanır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- BilgeTonyukuk
- Çınaraltı Müdavimi
- Mesajlar: 808
- Kayıt: 22 Kas 2010 21:43
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Kısa Bir Mola
- Bugünkü paylaşımlarımız:
- 27.07.2014 Tarihte Bugün
- Günün Müziği; Ersan Erdura - Çocuk Gözler (1977)
- Günün Hikayesi; Evliya - Cüneyd Suavi, Hayatın İçinden Hikayeler
- Günün Şiiri; Necip Fazıl KISAKÜREK - Bayram
- Günün Atasözü; Buldum bilemedim, bildim bulamadım.

Tarihte Bugün
- İtalyan besteci Antonio Vivaldi öldü. (1741)
- Alman besteci Johann Sebastian Bach öldü. (1750)
- Fransız devrimci lider Maximillien Robespiere idam edildi. (1794)
- Feuerbach, Ludwig (Andreas) doğdu. Maddeci insani öğretisiyle Karl Marx ve çağdaşı filozoflar üzerinde bıraktığı derin etkiyle bilinen Alman filozof ve ahlakçı. (1804)
- Fransız sürrealist ressam Marcel Duchamp doğdu. (1887)
- Sir Karl Popper doğdu. Bilginin zihnin deneyimiyle geliştiği inancına dayanan antideterminist metafizik öğretinin savunucusu.Avusturya kökenli İngiliz filozof. (1902)
- I. Dünya Savaşı başladı. (1914)
- 48 ülke, savaş esirlerine ilişkin Cenevre Konvansiyonu imzalandı. (1929)
- İzmir Gazeteciler Cemiyeti kuruldu. (1946)
- Türk Barışseverler Cemiyeti'nin Türkiye'nin Kore'ye asker göndermesini protesto amacıyla bildiri dağıtmasına izin verilmedi, bildiriler toplatıldı. (1950)
- Adapazarı'nda 8 bin esnaf belediyeyi protesto etti. (1962)
- Kar nedeniyle, 10 aydır kapalı Beytüşşebap yolu açıldı. (1963)
- Amerika, Vietnam'a 50 bin asker daha gönderdi. (1965)
- Samsun Cezaevi'nde 800'e yakın mahkum ayaklandı. Jandarma ateş açtı: 1 ölü, 9 yaralı. (1969)
- Adana Ceyhan'da bir genci döverek öldüren iki polis tutuklandı. (1976)
- Tarım alanlarının topraksız ve az topraklı köylülere kiralanacağı açıklandı. (1978)
- Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu (MİSK) yöneticileri silahlı çete kurma iddiasıyla tutuklandı. (1979)
- Kemençe virtüözü Ruşen Ferit Kam öldü. (1981)
- Cumhuriyet Başsavcılığı Türkiye Huzur Partisi ve Fazilet Partisi'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. (1983)
- Gazeteci, yazar Nimet Arzık öldü. (1989)
- Erdal İnönü, yeniden Sosyal Demokrat Halkçı Parti, SHP genel başkan seçildi. (1991)
- Cumhuriyet döneminin ilk kadın yazarlarından Mebrure Alevol öldü. (1992)
- Barcelona'da düzenlenen 25. Olimpiyat Oyunları'nda halterci Naim Süleymanoğlu 60 kiloda altın madalya kazandı. (1992)
- Emperyal gazinolarının sahibi Ömer Lütfü Topal öldürüldü. (1996)
- Muğla, Aydın ve Antalya'da çıkan yangınlarda 1300 hektar yeşil alan yandı. (1996)
- Gözaltında öldürülen gazeteci Metin Göktepe davası sanığı 6 polis teslim oldu. (1997)
- İçişleri Bakanlığı'nın hazırladığı yeni "fuhuş tüzüğü tasarısı"na göre seks işçilerinin sigortalı çalıştırılması zorunlu hale getiriliyor. (2000)

Günün Müziği
[youtube]http://youtu.be/qP8sbVB8Wn0[/youtube]

Günün Hikayesi
Yaşlı adamın hastalığına çare bulunamayınca,
kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler.
Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla
iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi
çaresizlik içinde cebine atıp doktorun yanından
ayrıldığında, sokağın köşesinde simit satan 6 - 7
yaşlarındaki bir çocuğa rastladı. Çocuk son
derece masum gözlerle kendisine bakıyor
ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu.
Adam, o yaştaki çocukların tamamen günahsız
olduğunu düşünerek yoluna devam ederken,
aniden duruverdi. Simitçinin üzerindeki eski
tişörtün üzerinde bir "E" harfi yazılıydı. Ve bu
"E" mutlaka evilyanın "E" si olmalıydı...
Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın
heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra;
- "Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler,"
dedi. "İyileşmem için bana dua eder misin?"
Çocuk bu teklif karşısında şaşırmışa benziyordu.
Kafasını olur der gibi sallarken;
- "Bende sık sık hastalanıyorum," diye karşılık verdi.
"Ama dedem, Allaha inananların ölünce yıldızlara
uçtuklarını ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor.
Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan."
Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun
soğuktan moraran yanaklarına bir öpücük kondururken ;
- "Deden çok doğru söylemiş," dedi.
"Ama ben yine de yardım istiyorum senden."
Çocuk, duasının kıymetini anlamış gibiydi. Karşı
kaldırımdan geçmekte olan baloncuyu gösterek ;
- "Size dua edeceğim" diye cevap verdi. "Ama eğer
iyileşirseniz, bana 10 tane balon alacaksınız , tamam mı?"
Bu sefer adam başını salladı. Fakat çocuk bu kadar
büyük bir hazineyi istemekle haksızlık yaptığına
hükmetmişti. Mahcubiyetten kızaran yanaklarını
elleriyle örtmeye çalışırken ;
- "Uçan balon almanıza gerek yok," diye devam etti.
"Normalinden 10 tane istemiştim. "
Adam elini uzatarak çocukla tokalaştı. Anlaşma
nihayet yapılmış, ayrıntılara geçilmişti. Buna göre
hastalıktan kurtulması halinde 6 ay sonraki ramazan
bayramında çocukla buluşacak ve her hangi bir sebeple
gelemediği takdirde, önceden hazırlanan balonların
ona ulaşmasını veya postalanmasını sağlayacaktı.
Adam küçük çocuğun adını ve adresini bir kâğıda
yazdıktan sonra, başını okşayarak onunla vedalaştı.
Aradan soğuk bir kış geçip ramazana ulaşıldığında ,
adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. Hayata
tekrar dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan
bir paket hazırladı ve bayramın ilk gününü iple
çekerek randevü yerine gitti. küçüklerin cıvıl cıvıl
kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler,
çocuğu tanımıyordu. Adam onu biraz ilerdeki
bakkala sorduğunda , dükkân sahibi ;
- "Ciğerleri hastaydı yavrucağın," dedi.
"Geçen hafta aniden ölüverdi."
Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü.
Ve koşar adımlarla orayı terkederken , önüne
çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp;
- "Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum," dedi.
"Çabuk ol, gecikmeden ulaşmalı yerine."
Adam, satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini
birbirine düğümledikten sonra, onları besmeleyle
gökyüzüne bıraktı. Bayram yerindeki herkes gibi
baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp ;
- "Ne yaptığınızı anlayamadım." dedi.
"Neden bıraktınız onları öyle?"
Adam, nazlı nazlı yükselmekte olan balonları
buğulu gözlerle takip ederken ;
- "Onları bekleyen küçücük bir dostum var,"
diye mırıldandı. "Hemde evliya gibi bir dost.
Balonları adresine postaladım sadece."
kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler.
Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla
iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi
çaresizlik içinde cebine atıp doktorun yanından
ayrıldığında, sokağın köşesinde simit satan 6 - 7
yaşlarındaki bir çocuğa rastladı. Çocuk son
derece masum gözlerle kendisine bakıyor
ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu.
Adam, o yaştaki çocukların tamamen günahsız
olduğunu düşünerek yoluna devam ederken,
aniden duruverdi. Simitçinin üzerindeki eski
tişörtün üzerinde bir "E" harfi yazılıydı. Ve bu
"E" mutlaka evilyanın "E" si olmalıydı...
Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın
heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra;
- "Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler,"
dedi. "İyileşmem için bana dua eder misin?"
Çocuk bu teklif karşısında şaşırmışa benziyordu.
Kafasını olur der gibi sallarken;
- "Bende sık sık hastalanıyorum," diye karşılık verdi.
"Ama dedem, Allaha inananların ölünce yıldızlara
uçtuklarını ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor.
Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan."
Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun
soğuktan moraran yanaklarına bir öpücük kondururken ;
- "Deden çok doğru söylemiş," dedi.
"Ama ben yine de yardım istiyorum senden."
Çocuk, duasının kıymetini anlamış gibiydi. Karşı
kaldırımdan geçmekte olan baloncuyu gösterek ;
- "Size dua edeceğim" diye cevap verdi. "Ama eğer
iyileşirseniz, bana 10 tane balon alacaksınız , tamam mı?"
Bu sefer adam başını salladı. Fakat çocuk bu kadar
büyük bir hazineyi istemekle haksızlık yaptığına
hükmetmişti. Mahcubiyetten kızaran yanaklarını
elleriyle örtmeye çalışırken ;
- "Uçan balon almanıza gerek yok," diye devam etti.
"Normalinden 10 tane istemiştim. "
Adam elini uzatarak çocukla tokalaştı. Anlaşma
nihayet yapılmış, ayrıntılara geçilmişti. Buna göre
hastalıktan kurtulması halinde 6 ay sonraki ramazan
bayramında çocukla buluşacak ve her hangi bir sebeple
gelemediği takdirde, önceden hazırlanan balonların
ona ulaşmasını veya postalanmasını sağlayacaktı.
Adam küçük çocuğun adını ve adresini bir kâğıda
yazdıktan sonra, başını okşayarak onunla vedalaştı.
Aradan soğuk bir kış geçip ramazana ulaşıldığında ,
adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. Hayata
tekrar dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan
bir paket hazırladı ve bayramın ilk gününü iple
çekerek randevü yerine gitti. küçüklerin cıvıl cıvıl
kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler,
çocuğu tanımıyordu. Adam onu biraz ilerdeki
bakkala sorduğunda , dükkân sahibi ;
- "Ciğerleri hastaydı yavrucağın," dedi.
"Geçen hafta aniden ölüverdi."
Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü.
Ve koşar adımlarla orayı terkederken , önüne
çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp;
- "Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum," dedi.
"Çabuk ol, gecikmeden ulaşmalı yerine."
Adam, satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini
birbirine düğümledikten sonra, onları besmeleyle
gökyüzüne bıraktı. Bayram yerindeki herkes gibi
baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp ;
- "Ne yaptığınızı anlayamadım." dedi.
"Neden bıraktınız onları öyle?"
Adam, nazlı nazlı yükselmekte olan balonları
buğulu gözlerle takip ederken ;
- "Onları bekleyen küçücük bir dostum var,"
diye mırıldandı. "Hemde evliya gibi bir dost.
Balonları adresine postaladım sadece."

Günün Şiiri
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var

Günün Atasözü
Buldum bilemedim, bildim bulamadım.
İnsan elinde fırsat varken yararlanmayı bilemez. Yararlanma yollarını öğrendiği zaman da eline fırsat geçmez.

- BilgeTonyukuk
- Çınaraltı Müdavimi
- Mesajlar: 808
- Kayıt: 22 Kas 2010 21:43
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Selamun aleyküm sevgili ailem;
Hepinizin bayramını en içten hislerimle kutlarım. Kiminizle beraber geçirdiğimiz 12'inci bayram bu, kiminizle ise daha ilk. Rabb'im beraber huzur, mutluluk ve sağlık içerisinde ağız tadıyla nice bayramlara erişmeyi nasib eylesin. Allah bizleri birbirimizden ayırmasın, aramıza kin, düşmanlık, kırgınlık sokmasına aman vermesin.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. 
Bayram coşkusu bizler için erken başladı, oyunda olan loncadaşlarımız ile bayramlaştık.
ATSIZ hepsine bayram harçlığı verdi. Kürşad'a ise özel bir harçlık teslim edildi. :lol:




Hepinize kucak dolusu sevgiler, iyi bayramlar, esen kalın.
Hepinizin bayramını en içten hislerimle kutlarım. Kiminizle beraber geçirdiğimiz 12'inci bayram bu, kiminizle ise daha ilk. Rabb'im beraber huzur, mutluluk ve sağlık içerisinde ağız tadıyla nice bayramlara erişmeyi nasib eylesin. Allah bizleri birbirimizden ayırmasın, aramıza kin, düşmanlık, kırgınlık sokmasına aman vermesin.
Bayram coşkusu bizler için erken başladı, oyunda olan loncadaşlarımız ile bayramlaştık.




Hepinize kucak dolusu sevgiler, iyi bayramlar, esen kalın.

- xtengiz
- Kobra Takipçisi
- Mesajlar: 943
- Kayıt: 04 Tem 2010 21:01
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Börteçine
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Sevgili Loncam Bayramınızı En İçten Dileklerimle Kutlarım Bu Bayramda Ki Programımız şöyle Olucak ;
-Bayramın 1. günü Saat 23:00 Açılış Konuşması
-2. Harçlık dağıtımı
-Günün Anlam Ve Önemi (İhsan Yedier)
-Günlük Bilgiler (Arif Yaman)
-İhityarların Elini Öpme Öpülecekler (Arif Yaman , ''''ihsan Yedier'' , Mertkan Reis(Gerisi Kendini Genç Hissediyormuş
) '
- Alparslan & Kürşad Ws'si ( Bahisli
)
-Kapanış (Kadirin Özel Hediyeleri )
Ben bunu nasıl üşenmeyip yazdım bilmiyorum
ama böyle bir program olmaz sanırım
Hepinizi Seviyorum :lol:
-Bayramın 1. günü Saat 23:00 Açılış Konuşması
-2. Harçlık dağıtımı
-Günün Anlam Ve Önemi (İhsan Yedier)
-Günlük Bilgiler (Arif Yaman)
-İhityarların Elini Öpme Öpülecekler (Arif Yaman , ''''ihsan Yedier'' , Mertkan Reis(Gerisi Kendini Genç Hissediyormuş
- Alparslan & Kürşad Ws'si ( Bahisli
-Kapanış (Kadirin Özel Hediyeleri )
Ben bunu nasıl üşenmeyip yazdım bilmiyorum