KADİR GECESİ
Peygamber efendimiz (s.a.v) daha önceki ümmetlerden bin sene cihad eden insanları düşünüp, benim ümmetimin ömrü kısadır, az ibadet ederler diye üzülünce, Allahü teâlâ, (Kadir gecesi senin ve ümmetinindir) buyurup Habibinin kalbini ferahlandırdı. Kadir gecesi, her Ramazan ayında gelir.
Kadir Gecesinin değeri ise Kur'an-ı Kerim'in ilk o gece indirilmeye başlanmasındandır.
Kadir Gecesi, üç ayların sonuncusu olan ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlamaktadır. Kur'an-ı Kerim'de Kadir Gecesinin Önemi şu şekilde dile getirilmiştir.
'' Biz Onu (Kur'an-ı Kerim'i) Kadir Gecesinde indirdik. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen bilirmisin? Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.O gecede,Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail a.s) her iş için iner dururlar. O gece esenlik,gün ağarıncaya kada sürer.'' (Kadir Süresi 1-5 Ayetler)
Dinimizce kabul edilen gün ve geceler, dini hayatın canlanmasını ve inananların yeni bir güç kazanmalarını sağlar. Çünkü bu gün ve gecelerde Müslümanlar daha fazla ibadet ederler. Mübarek günlerin gündüzlerini oruç tutarak, gecelerini ise namaz kılarak, Ku'an okuyarak ve dua ederek geçirirler.
Baliğ olarak 50 yıl yaşayan kimse, 50 tane Kadir gecesi geçirir. Bir gece, 80 yıl değerinde olunca, 50x80=4000 yıl eder. 4 bin yıl ibadet etmiş gibi sevaba kavuşur. Kadir gecesi hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar, Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi]
Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz buyuruyor:
"Kim Kadir Gecesi'nde inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır."
"Kadir Gecesi yatsı namazında cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıştır."
Müminlerin annesi Hz.Aişe (r.a.) şöyle diyor :
-Dedim ki: Ya Resullullah, Kadir Gecesi'ni bilirsem onda ne şekilde dua edeyim? Şöyle buyurdu:
- Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni. (Allah'ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle.)
Peygamberimiz (sav) buyuruyor:
"Kadir gecesinde bir defa, Kadir sûresini okumak, (başka zamanda) Kur"ân-ı kerîmi hatmetmekten daha sevâptır. Bu gece koyun sağma müddeti kadar namaz kılmak, ibâdet etmek, bir ay her geceyi ibâdetle geçirmekten daha kıymetlidir."
Bu mübarek gecede dua sünnettir. O icabet vakitlerinden birisidir. Süfyan-ı Sevrî demiştir ki, o gece dua etmek, namaz kılmaktan daha sevaptır. Kur'ân okuyup da dua ederse güzel olur.
İbnü Hacer Heytemî Tuhfetü'l-Muhtâc'da der ki:
"Kadir gecesini görene, saklaması sünnettir. Onun kemâliyle faziletine ancak Allah Teâlâ'nın bildirdiği kimseler nail olur."
(Sevabını Allah"tan umarak, Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolur.) [Buhari, Müslim]
(Kadir gecesinde, bir kere Kadir suresini okumak, başka zamanda Kur"an-ı kerimi hatim etmekten daha sevabdır. Kadir gecesinde bir Sübhanallah, bir Elhamdülillah, bir La ilahe illallah söylemek 700 bin tesbih, tahmid ve tehlilden kıymetlidir. Bu gece koyun sağımı müddeti kadar [az bir zaman] namaz kılmak, ibadet etmek, bir ay bütün geceleri sabaha kadar ibadet etmekten daha kıymetlidir.) [Tefsir-i Mugni]
(Kadir gecesi üç defa “La ilahe illallah” söyleyen müslümanın, birincisinde bütün günahları bağışlanır. İkincisinde Cehennemden kurtulur, üçüncüsünde Cennete girer.) [Tefsir-i Mugni]
Kadir gecesinin zamanı
Kadir gecesinin hangi gece olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, Ramazan'ın yirmi yedinci gününün gecesinde olma ihtimali yüksektir. İslam peygamberi Muhammed Kadir gecesinin hangi gece olduğunu kesin şekilde belirtmemiş, ancak; "Siz Kadir gecesini Ramazan'ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız" emiştir
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
24 TEMMUZ; TARİHTE BUGÜN
1823 - Şili'de kölelik yasaklandı.
1915 - Şikago'da yolcu gemisi battı, 845 kişi öldü.
1923 - Günümüz Türkiye'sinin sınırlarının çizildiği Lozan Antlaşması imzalandı.
1936 - İspanya hükümeti iç savaş nedeniyle dünyadan yardım istedi.
1943 - II. Dünya Savaşı: İngiliz ve Kanada uçakları geceleri, ABD uçakları da gündüzleri Hamburg'u bombalıyor. Kasım'da operasyon bittiğinde 9.000 ton patlayıcı atılmış, 30.000 den fazla insan ölmüş ve 280.000 bina yıkılmış olacak.
1958 - Türkiye’nin Kıbrıs’a asker gönderme önerisini İngiltere reddetti.
1959 - Irak’ta 1000 kadar Kerkük Türkmeninin katledildiği açıklandı.
1967 - Dokunulmazlığı kaldırılan Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Çetin Altan, iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
1974 - Yunanistan’da yedi yıldır süren cunta yönetimi sona erdi; sürgündeki Konstantin Karamanlis, hükümeti kurmak üzere geri döndü.
1977 - Dört gün süren Libya-Mısır savaşı sona erdi.
1823 - Şili'de kölelik yasaklandı.
1915 - Şikago'da yolcu gemisi battı, 845 kişi öldü.
1923 - Günümüz Türkiye'sinin sınırlarının çizildiği Lozan Antlaşması imzalandı.
1936 - İspanya hükümeti iç savaş nedeniyle dünyadan yardım istedi.
1943 - II. Dünya Savaşı: İngiliz ve Kanada uçakları geceleri, ABD uçakları da gündüzleri Hamburg'u bombalıyor. Kasım'da operasyon bittiğinde 9.000 ton patlayıcı atılmış, 30.000 den fazla insan ölmüş ve 280.000 bina yıkılmış olacak.
1958 - Türkiye’nin Kıbrıs’a asker gönderme önerisini İngiltere reddetti.
1959 - Irak’ta 1000 kadar Kerkük Türkmeninin katledildiği açıklandı.
1967 - Dokunulmazlığı kaldırılan Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Çetin Altan, iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
1974 - Yunanistan’da yedi yıldır süren cunta yönetimi sona erdi; sürgündeki Konstantin Karamanlis, hükümeti kurmak üzere geri döndü.
1977 - Dört gün süren Libya-Mısır savaşı sona erdi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
LOZAN ANTLAŞMASI
Lozan Barış Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedenamesi), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşması.
Görüşülen konular ve alınan kararlar
Türkiye-Suriye Sınırı: Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması'nda çizilen sınırlar kabul edilmiştir.
Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda İngiltere ve Türkiye Hükûmeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı.
Türk-Yunan Sınırı: Mudanya Ateşkes Antlaşması'nda belirlenen şekliyle kabul edildi. Meriç Nehri'nin batısındaki Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy, ve Yunanistan'ın Batı Anadolu'da yaptığı tahribata karşılık, savaş tazminatı olarak Türkiye'ye verildi.
Adalar: Gökçeada ile Bozcaada özerk bir yönetime tabi tutulmak şartıyla (Türkiye antlaşmanın bu maddesini uygulamadı) Türkiye'de, diğer Ege Adaları İtalya'ya kaldı. İtalya'nın Türk sınırına yakın adaları silahsızlandırması kararlaştırıldı. Sevr Antlaşmasıyla Oniki Ada İtalya'ya diğer adalar Yunanistan'a bırakılmıştı. Oniki Ada ve Rodos 1945 yılında müttefiklerin eline geçti ve Nisan 1947'de resmen Yunanistan'a teslim edildi.
Türkiye-İran Sınırı: Osmanlı İmparatorluğu ile Safevî Devleti arasında 17 Mayıs 1639'da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması'na göre belirlenmiştir.
Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı.
Azınlıklar: Lozan Barış Antlaşması'nda azınlık, Müslüman olmayanlar olarak belirlenmiştir. Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edildi ve hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacağı belirtildi. Antlaşmanın 40. maddesinde şu hüküm yer almıştır: "Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapma konularında eşit hakka sahip olacaklardır." Batı Trakya'daki Türklerle, İstanbul'daki Rumlar dışında, Anadolu ve Doğu Trakya'daki Rumlar ile Yunanistan'daki Türkler'in mübadele edilmeleri kararlaştırıldı.
Savaş tazminatları: İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler. Sadece Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç bölgesini verdi.
Osmanlı'nın borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkiye'ye düşen bölümün taksitlendirme ile Fransız frangı olarak ödenmesine karar verildi. Düyun-u Umumiye de böylece tarihe karıştı.
Boğazlar:
Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı. Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir.
Yabancı okullar: Eğitimlerine Türkiye'nin koyacağı kanunlar doğrultusunda devam etmesi kararlaştırıldı.
Patrikhaneler: Dünya Ortodokslarının dini lideri durumundaki patrikhanenin siyasi yetkilerinden arındırılarak İstanbul'da kalmasına izin verildi.
Lozan Barış Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedenamesi), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşması.
Görüşülen konular ve alınan kararlar
Türkiye-Suriye Sınırı: Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması'nda çizilen sınırlar kabul edilmiştir.
Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda İngiltere ve Türkiye Hükûmeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı.
Türk-Yunan Sınırı: Mudanya Ateşkes Antlaşması'nda belirlenen şekliyle kabul edildi. Meriç Nehri'nin batısındaki Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy, ve Yunanistan'ın Batı Anadolu'da yaptığı tahribata karşılık, savaş tazminatı olarak Türkiye'ye verildi.
Adalar: Gökçeada ile Bozcaada özerk bir yönetime tabi tutulmak şartıyla (Türkiye antlaşmanın bu maddesini uygulamadı) Türkiye'de, diğer Ege Adaları İtalya'ya kaldı. İtalya'nın Türk sınırına yakın adaları silahsızlandırması kararlaştırıldı. Sevr Antlaşmasıyla Oniki Ada İtalya'ya diğer adalar Yunanistan'a bırakılmıştı. Oniki Ada ve Rodos 1945 yılında müttefiklerin eline geçti ve Nisan 1947'de resmen Yunanistan'a teslim edildi.
Türkiye-İran Sınırı: Osmanlı İmparatorluğu ile Safevî Devleti arasında 17 Mayıs 1639'da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması'na göre belirlenmiştir.
Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı.
Azınlıklar: Lozan Barış Antlaşması'nda azınlık, Müslüman olmayanlar olarak belirlenmiştir. Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edildi ve hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacağı belirtildi. Antlaşmanın 40. maddesinde şu hüküm yer almıştır: "Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapma konularında eşit hakka sahip olacaklardır." Batı Trakya'daki Türklerle, İstanbul'daki Rumlar dışında, Anadolu ve Doğu Trakya'daki Rumlar ile Yunanistan'daki Türkler'in mübadele edilmeleri kararlaştırıldı.
Savaş tazminatları: İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler. Sadece Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç bölgesini verdi.
Osmanlı'nın borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkiye'ye düşen bölümün taksitlendirme ile Fransız frangı olarak ödenmesine karar verildi. Düyun-u Umumiye de böylece tarihe karıştı.
Boğazlar:
Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı. Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir.
Yabancı okullar: Eğitimlerine Türkiye'nin koyacağı kanunlar doğrultusunda devam etmesi kararlaştırıldı.
Patrikhaneler: Dünya Ortodokslarının dini lideri durumundaki patrikhanenin siyasi yetkilerinden arındırılarak İstanbul'da kalmasına izin verildi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
25 TEMMUZ; TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1934 - Avusturya başbakanı Engelbert Dollfuss ülkesindeki Naziler tarafından Viyana’da öldürüldü.
1950 - Bakanlar Kurulu Kore’ye 4500 kişilik bir askeri birlik gönderme kararı aldı.
1958 - Sovyetler Birliği Türkiye’ye nota verdi: “Türkiye’nin Irak’a girmesi kötü sonuçlar doğurur.”
1973 - Türkiye Barolar Birliği Genel Başkanı Profesör Faruk Erem, üniversite özerkliğinin gasp edildiği gerekçesiyle öğretim üyeliğinden istifa etti.
1975 - Türkiye İncirlik dışındaki bütün Amerikan üslerine el koydu.
1978 - İlk tüp bebek, İngiltere'de doğdu (Louise Brown).
1992 - Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mesut Barzani ve Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani’ye diplomatik Türk pasaportu verildiği açıklandı.
1992 - Atatürk Barajı’nın iki ünitesi açıldı.
1994 - Ürdün kralı Hüseyin ile İsrail Başbakanı İzak Rabin savaş durumunu sona erdiren deklarasyonu imzaladılar.
2000 - Concorde uçağı Paris’ten kalkıştan kısa bir süre sonra düştü; 100 yolcu ve 9 mürettebattan kurtulan olmadı.
Olaylar
1934 - Avusturya başbakanı Engelbert Dollfuss ülkesindeki Naziler tarafından Viyana’da öldürüldü.
1950 - Bakanlar Kurulu Kore’ye 4500 kişilik bir askeri birlik gönderme kararı aldı.
1958 - Sovyetler Birliği Türkiye’ye nota verdi: “Türkiye’nin Irak’a girmesi kötü sonuçlar doğurur.”
1973 - Türkiye Barolar Birliği Genel Başkanı Profesör Faruk Erem, üniversite özerkliğinin gasp edildiği gerekçesiyle öğretim üyeliğinden istifa etti.
1975 - Türkiye İncirlik dışındaki bütün Amerikan üslerine el koydu.
1978 - İlk tüp bebek, İngiltere'de doğdu (Louise Brown).
1992 - Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mesut Barzani ve Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani’ye diplomatik Türk pasaportu verildiği açıklandı.
1992 - Atatürk Barajı’nın iki ünitesi açıldı.
1994 - Ürdün kralı Hüseyin ile İsrail Başbakanı İzak Rabin savaş durumunu sona erdiren deklarasyonu imzaladılar.
2000 - Concorde uçağı Paris’ten kalkıştan kısa bir süre sonra düştü; 100 yolcu ve 9 mürettebattan kurtulan olmadı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
TÜRKİYE DEKİ AMERİKA VE NATO ÜSLERİ
CIA’ya yakınlığı ile bilinen Washington enstitüsünün yayınladığı Richard Outzen imzalı bir raporda Türkiye’deki Nato radarları, ABD üsleri ve hepsinden önemlisi de Türkiye toprakları içinde konuşlanmış nükleer bombalar bir harita üzerinde tam liste olarak gösterildi.
Bu güne kadar bilinenlerin aksine bir şok etkisi yaratacak rapora göre Türkiye’nin taşı toprağı adete nükleer bomba ve ABD üssü.
İzmit, Balıkesir, Eskişehir, Konya, Ankara, Malatya ve Erzurum’da ABD’nin nükleer silah depoları yer alıyor. Bilinenin aksine İncirlik üssünde ise Nükleer silah yer almıyor.
Türkiye’nin tam 16 noktasında ise ABD’nin irili ufaklı üsleri yer alıyor. 15 farklı noktada ise NATO radarları Türkiye’yi sarmalamış durumda. Ayrıca 5 farklı noktada da ABD’nin füze ve nükleer bomba kontrol merkezleri konuşlanmış.
Karadeniz’den Marmara’ya Ege’den Doğu Anadolu’ya kadar Türkiye’nin dört bir yanını sarmış olan NATO ve ABD yerleşkeleri ilerleyen günlerde çok büyük tartışmaları da beraberinde getireceğe benziyor.
Raporda nükleer bombaların sayısı belirtilmezken konuşlandığı yerler itibariyle Türkiye’nin nükleer bomba üzerinde oturduğu söylenebilir. Ayrıca raporda ABD üslerindeki silah envanteri ve çalışan sayısı da belirtilmiyor. Ancak bu üslerde CIA ajanlarının yoğun şekilde konuşlandığı buradan yola çıkarak da Türkiye’nin yine en can alıcı noktalarının CIA’ın kontrolünde ve izlemesinde olduğu da ortaya çıkan bir gerçek.
Raporda geçmişden bugüne Türk hükümetlerinin NATO ve ABD ile olan ilişkileri de ilginç detaylarla ele alınmış. Rapora göre Özal dönemi ABD-NATO-Türkiye ilişkilerinde en iyi dönem olarak anlatılırken AKP dönemi de bu ilişkilerin tavan yaptığı dönem olarak gösteriliyor.
CIA’ya yakınlığı ile bilinen Washington enstitüsünün yayınladığı Richard Outzen imzalı bir raporda Türkiye’deki Nato radarları, ABD üsleri ve hepsinden önemlisi de Türkiye toprakları içinde konuşlanmış nükleer bombalar bir harita üzerinde tam liste olarak gösterildi.
Bu güne kadar bilinenlerin aksine bir şok etkisi yaratacak rapora göre Türkiye’nin taşı toprağı adete nükleer bomba ve ABD üssü.
İzmit, Balıkesir, Eskişehir, Konya, Ankara, Malatya ve Erzurum’da ABD’nin nükleer silah depoları yer alıyor. Bilinenin aksine İncirlik üssünde ise Nükleer silah yer almıyor.
Türkiye’nin tam 16 noktasında ise ABD’nin irili ufaklı üsleri yer alıyor. 15 farklı noktada ise NATO radarları Türkiye’yi sarmalamış durumda. Ayrıca 5 farklı noktada da ABD’nin füze ve nükleer bomba kontrol merkezleri konuşlanmış.
Karadeniz’den Marmara’ya Ege’den Doğu Anadolu’ya kadar Türkiye’nin dört bir yanını sarmış olan NATO ve ABD yerleşkeleri ilerleyen günlerde çok büyük tartışmaları da beraberinde getireceğe benziyor.
Raporda nükleer bombaların sayısı belirtilmezken konuşlandığı yerler itibariyle Türkiye’nin nükleer bomba üzerinde oturduğu söylenebilir. Ayrıca raporda ABD üslerindeki silah envanteri ve çalışan sayısı da belirtilmiyor. Ancak bu üslerde CIA ajanlarının yoğun şekilde konuşlandığı buradan yola çıkarak da Türkiye’nin yine en can alıcı noktalarının CIA’ın kontrolünde ve izlemesinde olduğu da ortaya çıkan bir gerçek.
Raporda geçmişden bugüne Türk hükümetlerinin NATO ve ABD ile olan ilişkileri de ilginç detaylarla ele alınmış. Rapora göre Özal dönemi ABD-NATO-Türkiye ilişkilerinde en iyi dönem olarak anlatılırken AKP dönemi de bu ilişkilerin tavan yaptığı dönem olarak gösteriliyor.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
ATATÜRK BARAJI
Atatürk Barajı, Adıyaman ve Şanlıurfa illeri arasında, Fırat Nehri üzerinde kurulu olup, enerji ve sulama amaçlıdır. GAP Projesi içinde, Karakaya Barajının 180 km mansabında, Şanlıurfa ilinin Bozova ilçesine 24 km uzaklıkta Fırat Nehri üzerinde kurulan barajdır.
1983 yılında inşaatı başlamış olan baraj 1992 yılında işletmeye açıldı. 8 türbine sahip barajın yüksekliği 169 metredir. Kaya dolgu tipinde bir barajdır. Gövde hacmi 84,5 milyon m³ tür. Dış yüzeyi kaya içi kil ve topraktır. Baraj gölünün baskısı ile ilk inşaasındaki yüksekliği 10 metre kısalmıştır.
İnşaatına; 4 Kasım 1983 tarihinde başlandı. 1994 senesinde bitirilmesi planlanan baraj; sulama ve enerji elde etmek maksadıyla yapılmıştır. 84.4 milyon m3 kaya ve toprak dolgu ile dolgu hacmi bakımından bugüne kadar dünyada inşa edilen barajlar arasında beşinci sıradadır. Meydana gelen göl alanı 817 kilometrekaredir.
Temelden yüksekliği 169 metredir. Nehir seviyesinden yükseklik bakımından minimum su kotu 513, ideal su kotu 526, maksimum su kotu ise 524 metreye ulaşır. Barajda elektrik üretimi için derinliğin en az 133 metre olması gerekir. Baraj duvarının boyu 1644, eni ise 15 metredir.
2400 MW gücüyle yıllık 8900 GWh elektrik enerjisi üretim kapasitesine sahiptir. İnşasından günümüze 144 milyar kilovat enerji üretmiştir. Bu değerin ekonomik karşılığı 15 milyar $'dır. Atatürk Barajı, Türkiye'deki hidroelektrik santrallerinde üretilen enerjinin yüzde 20'sini tek başına karşılayacak seviyededir.
Atatürk Barajı, dolgu hacmi bakımından dünyanın en büyük 6. barajı durumundadır. Hidroelektrik Santralı da, dünyada halen yapımı sürenler arasında 3., inşa edilmiş olanlar arasında da 5. en büyük santraldır. Aynı zamanda Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük barajıdır. İstanbul'un yıllık su ihtiyacını 5 günde sağlayabilecek seviyededir
Yıllık ortalama su akışı 26.654 milyar metreküptür. Toplam su depolama hacmi 48.7 milyar metreküptür. Her bir grupta; gücü 300 Megawatt olan 8 adet türbün jeneratör bulunmaktadır. 25 Temmuz 1992'de bu 8 üniteden ikisi hizmete açılmıştır. Halen inşaatı devam eden Şanlıurfa Tünelinin de tamamlanması ile, Şanlıurfa, Harran, Mardin, Ceylanpınar, Siverek-Hilvan ovaları ile beraber 1.43 milyon dönüm arazi sulanır hale gelecektir. Atatürk Barajı'ndan toplam 874 bin 200 hektar alanın sulanmasının planlanmaktadır. 207 bin hektarının sulamaya açıktır. Ülke ekonomisine bu haliyle katkısı topma 5.5 milyar $ olmuştur. Tüm alanın sulamaya açılması halinde, yıllık getirisi 2,5 milyar $ olacaktır.
Şu an 400.000 kişiye istihdam sağlamaktadır. Planlanan alan sulanmaya başladığında 1 milyon 750 bin kişiye istihdam sağlaması planlanmaktadır.
Atatürk Barajı, Adıyaman ve Şanlıurfa illeri arasında, Fırat Nehri üzerinde kurulu olup, enerji ve sulama amaçlıdır. GAP Projesi içinde, Karakaya Barajının 180 km mansabında, Şanlıurfa ilinin Bozova ilçesine 24 km uzaklıkta Fırat Nehri üzerinde kurulan barajdır.
1983 yılında inşaatı başlamış olan baraj 1992 yılında işletmeye açıldı. 8 türbine sahip barajın yüksekliği 169 metredir. Kaya dolgu tipinde bir barajdır. Gövde hacmi 84,5 milyon m³ tür. Dış yüzeyi kaya içi kil ve topraktır. Baraj gölünün baskısı ile ilk inşaasındaki yüksekliği 10 metre kısalmıştır.
İnşaatına; 4 Kasım 1983 tarihinde başlandı. 1994 senesinde bitirilmesi planlanan baraj; sulama ve enerji elde etmek maksadıyla yapılmıştır. 84.4 milyon m3 kaya ve toprak dolgu ile dolgu hacmi bakımından bugüne kadar dünyada inşa edilen barajlar arasında beşinci sıradadır. Meydana gelen göl alanı 817 kilometrekaredir.
Temelden yüksekliği 169 metredir. Nehir seviyesinden yükseklik bakımından minimum su kotu 513, ideal su kotu 526, maksimum su kotu ise 524 metreye ulaşır. Barajda elektrik üretimi için derinliğin en az 133 metre olması gerekir. Baraj duvarının boyu 1644, eni ise 15 metredir.
2400 MW gücüyle yıllık 8900 GWh elektrik enerjisi üretim kapasitesine sahiptir. İnşasından günümüze 144 milyar kilovat enerji üretmiştir. Bu değerin ekonomik karşılığı 15 milyar $'dır. Atatürk Barajı, Türkiye'deki hidroelektrik santrallerinde üretilen enerjinin yüzde 20'sini tek başına karşılayacak seviyededir.
Atatürk Barajı, dolgu hacmi bakımından dünyanın en büyük 6. barajı durumundadır. Hidroelektrik Santralı da, dünyada halen yapımı sürenler arasında 3., inşa edilmiş olanlar arasında da 5. en büyük santraldır. Aynı zamanda Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük barajıdır. İstanbul'un yıllık su ihtiyacını 5 günde sağlayabilecek seviyededir
Yıllık ortalama su akışı 26.654 milyar metreküptür. Toplam su depolama hacmi 48.7 milyar metreküptür. Her bir grupta; gücü 300 Megawatt olan 8 adet türbün jeneratör bulunmaktadır. 25 Temmuz 1992'de bu 8 üniteden ikisi hizmete açılmıştır. Halen inşaatı devam eden Şanlıurfa Tünelinin de tamamlanması ile, Şanlıurfa, Harran, Mardin, Ceylanpınar, Siverek-Hilvan ovaları ile beraber 1.43 milyon dönüm arazi sulanır hale gelecektir. Atatürk Barajı'ndan toplam 874 bin 200 hektar alanın sulanmasının planlanmaktadır. 207 bin hektarının sulamaya açıktır. Ülke ekonomisine bu haliyle katkısı topma 5.5 milyar $ olmuştur. Tüm alanın sulamaya açılması halinde, yıllık getirisi 2,5 milyar $ olacaktır.
Şu an 400.000 kişiye istihdam sağlamaktadır. Planlanan alan sulanmaya başladığında 1 milyon 750 bin kişiye istihdam sağlaması planlanmaktadır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
CONCORDE YOLCU UÇAĞI
Concorde, yolcu uçağı olarak hazırlanmış hava taşıtı.
Dünyada sesten hızlı uçakla uçan ilk insan, II. Dünya Savaşı pilotlarından Charles Yeager'di.
Concorde'un yapımına giden yolda ilk fikir, 1956 yılında ortaya çıktı ve bu amaçla ilk olarak, İngiltere'de "Sesten Hızlı Uçak Komitesi" adıyla bir komite kuruldu.
Fransa'da 1962 yılında aynı yönde bir proje üzerinde çalışmaya başladı. Sonuçta iki ülke, Concorde projesinin İngiliz-Fransız ortak yapımı olarak gerçekleştirilmesi konusunda anlaştı.
ABD, 1965 yılında Başkan Lyndon B. Johnson'ın ağzından "kendi sesten hızlı yolcu uçağını geliştireceğini" açıkladıysa da Başkan Richard Nixon, 1971 yılında imzaladığı bir kararla bu projeyi tarihe gömdü.
Concorde uçağı, ilk uçuş denemesini 2 Mart 1969'da Fransa'nın Toulouse kentinde yaptı. Concorde'un ilk ticari uçuşu ise Londra-Bahreyn arasında gerçekleşti. Fransız Concorde'unun ilk uçuşu da Paris-Dakar arasında yapıldı. Air France, 1977 yılından itibaren Paris-New York arasında sesten hızlı uçaklarla yolcu taşımaya başladı. Concorde'un ülkemize 1976-1977 yıllarında Air-Condor ve Air-France şirketleri envanterinde kayıtlı uçaklarıyla sınırlı uçuşları olmuşsa da İstanbul Yeşilköy Havalimanının teknik altyapısı o yıllarda gerekli donanımı sağlayamadığı için ilerleyen yıllarda bu uçuşlardan vazgeçilmiştir.
Concorde uçakları, normal uçuşlarında saatte 2 bin 132 kilometre hıza erişiyor ve yerden 18 bin 200 metre yüksekten uçuyordu. Uçaklar, Atlantik'i normal koşullarda 3 saatte aşabiliyordu.
Başlıca amacı hız yapmak olan Concorde uçaklarının dış yüzeyi, çok hafif ve ısıya dayanıklı titanyum maddesinden üretildi. Uçuş sırasında sürtünme nedeniyle uçağın dış cephesindeki sıcaklık 92, burun kısmındaki sıcaklık ise 130 dereceye çıkıyordu. Isınma nedeniyle uçağın boyunun uçuş sırasında 7.5 santim uzadığı saptandı.
Dev yolcu uçakları 200 yolcuyu rahatlıkla taşırken, dar gövdeli Concorde'un yolcu kapasitesi 125 kişiydi. Yolcuların büyük çoğunluğunu zengin ve ünlüler oluşturuyordu, çünkü Concorde'un New York-Paris arasında tek gidiş için bilet fiyatı 12 bin doları buluyordu. 30 yıllık macerası boyunca toplam 16 Concorde uçağı üretildi. Bunların tanesinin maliyeti 42 milyon dolardı.
Concorde Uçağı Sesüstü olarak tasarlanmıştır. 25 Temmuz 2000 tarihinde Paris Charles de Gaulle Havaalanı'ndan kalkışından 1,5 dk sonra geçirdiği kaza ile uçuşları durdurulmuştur. Güvenilirliğinin az, yüksek maliyeti ve sınırlı yolcu kapasitesi olduğu için üretimden kaldırılmıştır.Concorde uçaklarının son ticari seferi, 24 Ekim 2003'te Londra-NewYork arasında yapıldı
Concorde, yolcu uçağı olarak hazırlanmış hava taşıtı.
Dünyada sesten hızlı uçakla uçan ilk insan, II. Dünya Savaşı pilotlarından Charles Yeager'di.
Concorde'un yapımına giden yolda ilk fikir, 1956 yılında ortaya çıktı ve bu amaçla ilk olarak, İngiltere'de "Sesten Hızlı Uçak Komitesi" adıyla bir komite kuruldu.
Fransa'da 1962 yılında aynı yönde bir proje üzerinde çalışmaya başladı. Sonuçta iki ülke, Concorde projesinin İngiliz-Fransız ortak yapımı olarak gerçekleştirilmesi konusunda anlaştı.
ABD, 1965 yılında Başkan Lyndon B. Johnson'ın ağzından "kendi sesten hızlı yolcu uçağını geliştireceğini" açıkladıysa da Başkan Richard Nixon, 1971 yılında imzaladığı bir kararla bu projeyi tarihe gömdü.
Concorde uçağı, ilk uçuş denemesini 2 Mart 1969'da Fransa'nın Toulouse kentinde yaptı. Concorde'un ilk ticari uçuşu ise Londra-Bahreyn arasında gerçekleşti. Fransız Concorde'unun ilk uçuşu da Paris-Dakar arasında yapıldı. Air France, 1977 yılından itibaren Paris-New York arasında sesten hızlı uçaklarla yolcu taşımaya başladı. Concorde'un ülkemize 1976-1977 yıllarında Air-Condor ve Air-France şirketleri envanterinde kayıtlı uçaklarıyla sınırlı uçuşları olmuşsa da İstanbul Yeşilköy Havalimanının teknik altyapısı o yıllarda gerekli donanımı sağlayamadığı için ilerleyen yıllarda bu uçuşlardan vazgeçilmiştir.
Concorde uçakları, normal uçuşlarında saatte 2 bin 132 kilometre hıza erişiyor ve yerden 18 bin 200 metre yüksekten uçuyordu. Uçaklar, Atlantik'i normal koşullarda 3 saatte aşabiliyordu.
Başlıca amacı hız yapmak olan Concorde uçaklarının dış yüzeyi, çok hafif ve ısıya dayanıklı titanyum maddesinden üretildi. Uçuş sırasında sürtünme nedeniyle uçağın dış cephesindeki sıcaklık 92, burun kısmındaki sıcaklık ise 130 dereceye çıkıyordu. Isınma nedeniyle uçağın boyunun uçuş sırasında 7.5 santim uzadığı saptandı.
Dev yolcu uçakları 200 yolcuyu rahatlıkla taşırken, dar gövdeli Concorde'un yolcu kapasitesi 125 kişiydi. Yolcuların büyük çoğunluğunu zengin ve ünlüler oluşturuyordu, çünkü Concorde'un New York-Paris arasında tek gidiş için bilet fiyatı 12 bin doları buluyordu. 30 yıllık macerası boyunca toplam 16 Concorde uçağı üretildi. Bunların tanesinin maliyeti 42 milyon dolardı.
Concorde Uçağı Sesüstü olarak tasarlanmıştır. 25 Temmuz 2000 tarihinde Paris Charles de Gaulle Havaalanı'ndan kalkışından 1,5 dk sonra geçirdiği kaza ile uçuşları durdurulmuştur. Güvenilirliğinin az, yüksek maliyeti ve sınırlı yolcu kapasitesi olduğu için üretimden kaldırılmıştır.Concorde uçaklarının son ticari seferi, 24 Ekim 2003'te Londra-NewYork arasında yapıldı


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
İLK TÜP BEBEK
Üreme tedavilerinde çığır açan tüp bebek yönteminin ilk ‘ürünü’ Louise Brown’ın doğumuyla dünyanın her yerinden milyonlarca kısır çifte tüp bebek veya deneme tüp bebek yoluyla çocuk sahibi olmanın kapılarını açılmıştı. Dünyanın ilk tüp bebeği olan Louise Brown yarın 30 yaşına basıyor.
Türkiye'nin ilk tüp bebeği Dilek Katrancı 18 yaşına girdi. Onunla birlikte Türk tıp tarihinde tüp bebek uygulamaları da tam 18 yılı geride bıraktı. Dilek'in ardından Türkiye'de 20 bini aşkın tüp bebek dünyaya geldi. Annesi Birsen ve babası Türkay Katrancı şu sıralar yaşıtı binlerce genç gibi üniversite sınavına hazırlanan Dilek'le birlikte Denizli'de yaşıyor.
Üreme tedavilerinde çığır açan tüp bebek yönteminin ilk ‘ürünü’ Louise Brown’ın doğumuyla dünyanın her yerinden milyonlarca kısır çifte tüp bebek veya deneme tüp bebek yoluyla çocuk sahibi olmanın kapılarını açılmıştı. Dünyanın ilk tüp bebeği olan Louise Brown yarın 30 yaşına basıyor.
Türkiye'nin ilk tüp bebeği Dilek Katrancı 18 yaşına girdi. Onunla birlikte Türk tıp tarihinde tüp bebek uygulamaları da tam 18 yılı geride bıraktı. Dilek'in ardından Türkiye'de 20 bini aşkın tüp bebek dünyaya geldi. Annesi Birsen ve babası Türkay Katrancı şu sıralar yaşıtı binlerce genç gibi üniversite sınavına hazırlanan Dilek'le birlikte Denizli'de yaşıyor.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
26 TEMMUZ TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1923 - İskoç mühendis John Logie Baird, ilk mekanik televizyonun patentini aldı.
1933 - Adolf Hitler görme, duyma gibi sorunları olan engelli Almanların kısırlaştırılacağını açıkladı.
1951 - Şair Nazım Hikmet vatandaşlıktan çıkarıldı.
1951 - Türkiye'deki ilk petrol Raman dağı yöresinde bulundu.
1952 - Mısır Kralı I. Faruk, tahtını oğlu II. Fuad'a devretti.
1953 - Moncada kışlası baskınıyla Küba devrimi başladı. Devrimcilerin lideri Fidel Castro tutuklandı.
1956 - Dünya Bankası'nın Asvan Barajı'nın inşasını desteklemekten vazgeçmesi üzerine Mısır devlet başkanı Cemal Abdül Nasır, Süveyş Kanalı'nı millileştirdi.
1974 - Yedi yıl süren askeri rejimden sonra, Yunanistan'da Konstantin Karamanlis'in başbakanlığında sivil hükümet kuruldu.
1995 - İstanbul Altın Borsası açıldı.
Olaylar
1923 - İskoç mühendis John Logie Baird, ilk mekanik televizyonun patentini aldı.
1933 - Adolf Hitler görme, duyma gibi sorunları olan engelli Almanların kısırlaştırılacağını açıkladı.
1951 - Şair Nazım Hikmet vatandaşlıktan çıkarıldı.
1951 - Türkiye'deki ilk petrol Raman dağı yöresinde bulundu.
1952 - Mısır Kralı I. Faruk, tahtını oğlu II. Fuad'a devretti.
1953 - Moncada kışlası baskınıyla Küba devrimi başladı. Devrimcilerin lideri Fidel Castro tutuklandı.
1956 - Dünya Bankası'nın Asvan Barajı'nın inşasını desteklemekten vazgeçmesi üzerine Mısır devlet başkanı Cemal Abdül Nasır, Süveyş Kanalı'nı millileştirdi.
1974 - Yedi yıl süren askeri rejimden sonra, Yunanistan'da Konstantin Karamanlis'in başbakanlığında sivil hükümet kuruldu.
1995 - İstanbul Altın Borsası açıldı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
TÜRKİYE DE İLK PETROL
1945 yılında keşfedilen Raman petrol sahasının keşfinden bugüne yapılan çalışmalar Türkiye'de petrol ve gazın varlığını kanıtlamıştır. Bugüne kadar yaklaşık 120 petrol ve doğal gaz sahası keşfedilmiştir. Keşifler ağırlıklı olarak Kilis'ten Siirt'e kadar uzanan ve Adıyaman-Diyarbakır-Batman'ı kapsayan Güneydoğu Anadolu bölgesinde ve Trakya bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Trakya bölgesinde genelde doğal gaz sahaları, Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise genelde petrol sahaları keşfedilmiştir. 1954 sonrası dönemde aramaya verilen önem neticesinde 1965'te 150 000 m'lik maksimum metraja ulaşıldı. Arama etkisini 4 yıl sonra 1969'da yıllık üretimi 3.6 milyon tona ulaştırarak gösterdi. 1973 sonrasında arama çalışmaları 1985'de 260 000 m'lik meksimum metraja ulaştı. 6 yıl sonra ise 1991'de üretim rekor sayılan 4.5 milyon ton olarak gerçekleşti. Aramaya yapılan yatırım etkisini 4-6 yıl sonrasında üretimde göstermektedir. 1991'de 4.5 milyon ton olan yıllık yerli üretimimiz şu anda 2.5 milyonton kadardır. Söz konusu azalmanın önümüzdeki yıllarda da devam edeceği kesindir. Yalnız; kanıtlanmış bir ilişki vardır, o da şudur: Türkiye'de petrol aramacılığına ve sondajına bütçe ayrılırsa petrol bulunabilmektedir. Türkiye'de bugüne kadar yaklaşık 1 milyar ton petrol keşfi yapılmıştır. anak bunun %15'i olan yaklaşık 150-160 milyon ton petrol üretilebilir olarak tahmin edilmiştir. Bunun 112 milyon tonu (2000 sonu itibariyle) bugüne kadar üretilmiş olup, geriye kalan 40-50 milyon ton pertol Türkiye'nin üretilebilir petrol rezervidir. Bir başka deyişle, Türkiye'nin petrol rezervi yüksek değildir, ve ancak 1.5 yıllık Türkiye petrol tüketimini karşılamaya yetecek kadardır. Türkiye'de petrole ülkemizin değişik bölgelerinde rastlanmıştır, varlığı kanıtlanmıştır ve ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu bölgesindeki sahalardan üretim yapılmaktadır. Güneydoğu Anadolu bölgesinde Batman, Mardin, Siirt, Diyarbakır, Adıyaman ve Kilis illeri içinde bulunan sahalardan ve ayrıca Trakya bölgesinde küçük sayılabilir 1-2 sahadan petrol üretimi yapılmaktadır. Karadeniz ve Akdeniz'de petrol ve özellikle doğal gaz aramaları bütçe elverdiğince sürdürülmektedir. Türkiye'de son yıllarda yapılan en önemli keşif, 2 yıl önce Ege bölgesinde Manisa Alaşehir'de delinen bir kuyuda petrolün bulunması olmuştur. Çünkü, Ege bölgesinde ilk defa petrol bulunmuş oldu. Bundan sonra da aranırsa bulunabileceği ipucunu vermiştir.
1945 yılında keşfedilen Raman petrol sahasının keşfinden bugüne yapılan çalışmalar Türkiye'de petrol ve gazın varlığını kanıtlamıştır. Bugüne kadar yaklaşık 120 petrol ve doğal gaz sahası keşfedilmiştir. Keşifler ağırlıklı olarak Kilis'ten Siirt'e kadar uzanan ve Adıyaman-Diyarbakır-Batman'ı kapsayan Güneydoğu Anadolu bölgesinde ve Trakya bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Trakya bölgesinde genelde doğal gaz sahaları, Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise genelde petrol sahaları keşfedilmiştir. 1954 sonrası dönemde aramaya verilen önem neticesinde 1965'te 150 000 m'lik maksimum metraja ulaşıldı. Arama etkisini 4 yıl sonra 1969'da yıllık üretimi 3.6 milyon tona ulaştırarak gösterdi. 1973 sonrasında arama çalışmaları 1985'de 260 000 m'lik meksimum metraja ulaştı. 6 yıl sonra ise 1991'de üretim rekor sayılan 4.5 milyon ton olarak gerçekleşti. Aramaya yapılan yatırım etkisini 4-6 yıl sonrasında üretimde göstermektedir. 1991'de 4.5 milyon ton olan yıllık yerli üretimimiz şu anda 2.5 milyonton kadardır. Söz konusu azalmanın önümüzdeki yıllarda da devam edeceği kesindir. Yalnız; kanıtlanmış bir ilişki vardır, o da şudur: Türkiye'de petrol aramacılığına ve sondajına bütçe ayrılırsa petrol bulunabilmektedir. Türkiye'de bugüne kadar yaklaşık 1 milyar ton petrol keşfi yapılmıştır. anak bunun %15'i olan yaklaşık 150-160 milyon ton petrol üretilebilir olarak tahmin edilmiştir. Bunun 112 milyon tonu (2000 sonu itibariyle) bugüne kadar üretilmiş olup, geriye kalan 40-50 milyon ton pertol Türkiye'nin üretilebilir petrol rezervidir. Bir başka deyişle, Türkiye'nin petrol rezervi yüksek değildir, ve ancak 1.5 yıllık Türkiye petrol tüketimini karşılamaya yetecek kadardır. Türkiye'de petrole ülkemizin değişik bölgelerinde rastlanmıştır, varlığı kanıtlanmıştır ve ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu bölgesindeki sahalardan üretim yapılmaktadır. Güneydoğu Anadolu bölgesinde Batman, Mardin, Siirt, Diyarbakır, Adıyaman ve Kilis illeri içinde bulunan sahalardan ve ayrıca Trakya bölgesinde küçük sayılabilir 1-2 sahadan petrol üretimi yapılmaktadır. Karadeniz ve Akdeniz'de petrol ve özellikle doğal gaz aramaları bütçe elverdiğince sürdürülmektedir. Türkiye'de son yıllarda yapılan en önemli keşif, 2 yıl önce Ege bölgesinde Manisa Alaşehir'de delinen bir kuyuda petrolün bulunması olmuştur. Çünkü, Ege bölgesinde ilk defa petrol bulunmuş oldu. Bundan sonra da aranırsa bulunabileceği ipucunu vermiştir.


[right]Arif YAMAN[/right]