Bir dönem burada çok güzel muhabbetler döndü, bende gece gece o eski muhabbetleri okuyup gülümsemek, sizleri anmak için girdim foruma. Forum adeta bizim için bir "messenger" işlevi görüyordu. Çok özlüyorum o günleri çok...
Saat mi? Gece 03:30. Ashab-ı Kehf için son bir Kadim kalır ve İhsan abim o saatte Kadim'i alabilmek için arkadaşını arayıp uyandırır. Yediği küfürlerde cabası. Ashab-ı ürettikten sonra o ilk "Başardık!" pozu. E o zamanlar kolay değil şaheser üretmek.
Mustafa'nın silinen büyücüsü olan Merlin'e ceket basıyoruz. Herkes seferber...
Gece 03:00 sıraları. Aylardan Ağustos. Günün anlam ve önemi sanırım çifte bayramlardan Ramazan Bayramı ve Zafer Bayramı. Lodos avlamanın haklı gururunu yaşıyoruz. Kıyafetler Janti
Umay Ablamız vardı. Burdan ona da selam olsun. Kurt görevini yaparken mağaradaki birliktelik pozu.
Bir aralar her gece seri Kenan turları atardık. Mustafa ya Maraton Ayak düşürmek için mi dersin, şifacıma Funditores Kolye düşürmek için mi yoksa İhsan abinin kardeşinin "Zübükzade" çarını dizme mi dersin bilemem. Aslında oraya item için girmiyorduk, o muhabbet, sıcaklık için giriyorduk. Kenan'a ulaşma süresi mi? Belki 1.30 saat ama hiç anlamıyorduk bile. Bazen de kesip çıkamıyorduk ama "keyif alıyorduk". Sanırım en önemlisi buydu.
Hepinize saygılar ve selamlarımı iletiyorum.
Sizi çok seven kardeşiniz; Yusuf.
Börteçinexvif
Son olarak da bir video eklemek istiyorum. Junon daha çok fazla kesilmediği zamanlar. Biz de 3-5 defa gitmişizdir heralde en fazla, fakat çok yardımseveriz ya o eski takoz bilgisayarım hem IKV hem Fraps'ı kasarak çalıştırıyor. Görüntü kalitesiyse yerlerde ama kameraman Yusuf "Savaş Meydanını" canlı görüntülüyor. Bu arada Mustafa'nın ahı tutulan büyücüsü Börteçinexmerlin'e tabiki de hiç bir şey düşmüyor.
Maziyi anımsattığın için teşekkürler Yusuf. O yediğim küfür hala kulaklarımda çınlamaktadır nasıl bir tesir ettiyse. :lol: Gerçekten muazzam günlerdi, daha iyilerini ve güzellerini yaşamak temennisi ile, sevgilerimle.
Oyuna başladığım ilk zamanlardan bu günlere kadar hep; anca beraber kanca beraber diyip her zaman yanımda olan kardeşim Yusuf İnan yazdıklarını defalarca okudum ve beni baya duygulandırdın. Az ugrastirmadim sizi vefasız büyücüm merlin icin Önce ejder,sonra ceket bide bunlar yetmezmiş gibi defalarca Junon Ama o vefasız junonda zırh vermiyordu be Şimdi tekrar buradayız ama kardeşim şimdi birazda senin icin uğraşma vakti ve seve seve elimden geleni yapacağımı biliyorsun
Seni ve sizleri seviyorum, her seyin eskisi gibi olması dileğiyle
Amasya, Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz Bölgesi'nde bulunan bir ildir. Merkezi Amasya'dır. 2010 TUIK verilerine göre merkez ilçe ile birlikte 7 ilçe, bunlara bağlı 20 belde ve 349 köyü vardır.
Amasya'nın bilinen ilk adı "Amaseia"'dır. Bu isim dünyanın ilk coğrafyacısı olarak bilenen Strabon tarafından verilmiştir. "Amaseia" amozonlardaki yaşayan halkın kraliçelerine verdikleri isimdir.
Tarihçe
Yapılan arkeolojik araştırma ve bulgulara göre Amasya'da ilk yerleşme M.Ö. 5500 yıllarında başlayıp Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellen, Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz olarak devam etmiştir.
Pontuslar (M.Ö.333 - M.Ö.26) tarafından yapılan Kral Kaya Mezarları, günümüze kadar ulaşarak kentin anıt eserleri arasına girmiştir.
700 yıl Bizans egemenliğinde kalan Amasya, Melik Ahmet Danişmend Gazi tarafından 1075 yılında fethedilerek bu kentte ilk Türk - İslam Egemenliği kurulmuştur.
Osmanlı Anadoluda Türklerin ilk şehir hayatına geçiş yaptıkları yerlerden birisi de Amasya olup öz be öz Türk oymaklarının Amasya ve civarında yerleşmiş olması, korunaklı bir yapıya sahip olması nedenleri ile Osmanlı Şehzadelerinin Amasyada yetiştirilmesi uygun bulunmuştur. Bu Sebeplerledir Şehzade Çelebi Mehmet Timur nedeni ile dağılan Anadolu birliğini Amasya ve civarındaki Türkmenlerden sağladığı güçle tekrar sağlamıştır. .
Şehzade Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid (II)), Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad (III) çeşitli tarihlerde Amasya'da Valilik yapmışlardır.
Bu dönemde kentte birçok ilim admı yetişip saray, çeşme, medrese, cami, türbe v.b. kalıcı eserlerle, şehir bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır.
Tarihin akışı içerisinde önemli roller üstlenen Amasya, Kurtuluş Savaşı sırasında yine ön plana çıkmış, Kurtuluş mücadelesinin planları bu kentte hazırlanmıştır.
Kaz Dağı (Antik İda Dağı) eteklerinde, Çanakkale il sınırları içinde yer alan tarihî kent. Homeros tarafından yazıldığı sanılan iki manzum destandan biri olan İlyada'da bahsi geçen Truva Savaşı'nın gerçekleştiği antik kenttir. 1870'lerde Alman amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından Tevfikiye köyü civarında keşfedilen antik kentte çıkan eserlerin çoğu günümüzde Türkiye, Almanya ve Rusya'dadır. Antik kent, 1998 yılından beri Dünya Miras Listesinde, 1996 yılından beri de Milli Park statüsündedir.
Fransızcanın etkisiyle antik kentin bu dildeki "Troie" kelimesinin okunuşundan Türkçeye Truva olarak geçmiştir. Kentin adı Yunanca belgelerde Τροία (Troia) olarak geçer. Bazı uzmanlar, kentin Türkçe "Troya" olarak anılmasının daha doğru olduğunu savunmaktadır. Bununla birlikte Türkçe belgelerde Truva adı Truva Savaşı, Truva Atı örneklerinde görüldüğü gibi yaygın olarak kullanılmaktadır.
Antik kent, Çanakkale merkez ilçesini bağlı Tevfikiye köyünün batısında, "Hisarlık Tepesi" nde bulunur (39°58′K, 26°13′D). Tepe, 200x150m boyutlarında, 31.2m rakımlı ve aynı zamanda geniş bir kalker tabakasının parçasıdır.
Hisarlık Tepesinde bir antik kentin olduğu uzun süre bilinmesede, tepenin isminden de anlaşılacağı gibi bölgede arkeolojik kalıntıların yüzeye yakın olduğu ve bu yüzden yerel sakinlerince tepeye Hisarlık adı verildiği görüşü savunulabilinir. Ayrıca Troya kentinin kurulduğu zamanlarda Hisarlık Tepesi, Karamenderes ve Dümrek Çaylarının döküldüğü ve Çanakkale Boğazına açılan bir koyun kenarında[3] , şimdikinde denize çok daha yakın bir yerde bulunduğu düşünülür. Kentin bulunduğu ve adını verdiği, bugün yaklaşık olarak Çanakkale İlinin Asya kıtasında temsil eden tarihsel bölge Troas (yada Troad) olarak adlandırılır.
İlk olarak Efes ve Milet antik kentleri gibi denize yakın olan kent, Çanakkale Boğazının güneyinde bir liman kenti olarak kurulmuştur. Zamanla Karamenderes nehrinin kent kıyılarına taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden uzaklaşmış ve önemini yitirmişitir. Bu yüzden yaşanan doğal felaketler ve saldırılar sonrasında yeniden iskan edilmeyip, terk edilmiştir.
Troyalılar, Sardis kökenli Herakleid hanedanının yerine geçmiş ve Anadolu'yu 505 yıl boyunca Lidya krallığı Candaules (MÖ 735-718) dönemine dek yönetmişlerdir. İyonlar, Kimmerler, Frigyalılar, Miletliler onlardan sonra Anadolu'da yayılmış, ardından MÖ 546 yılında Pers istilası gelmiştir.
Troya antik kenti, Athena tapınağı ile özdeşleşmiştir. Pers egemenliği sırasında imparator I. Serhas çıktığı Yunanistan seferinde, Çanakkale Boğazını geçmeden önce kentte gelerek bu tapınağa kurban sunduğu, aynı şekilde Büyük İskenderinde Perslere karşı giriştiği mücadele sırasında kenti ziyaret ettiği ve zırhını Athena tapınağına bağışladığı tahrihsel kaynaklarda belirtilir.
1871'de amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedilen antik şehrin kalıntılarında, ilerleyen zamanlarda gerçekleştirilen kazılar sonucu, aynı yerde yedi kez -farklı dönemlerde- kent kurulduğu ve farklı dönemlere ait 33 katman olduğu saptanmıştır. Şehrin bu karmaşık tarihsel ve arkeolojik yapısı, daha kolay inceleyebilmek için kent tarihsel dönemlere göre sırayla roma rakamlarıyla ifade edilen 9 ana bölüme ayrılmıştır.
Marmara Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise beşinci büyük doğal gölü olan İznik Gölü, tektonik bir tatlı su gölüdür. En büyükleri kuzeydoğudaki Karasu ve güneybatıdaki Sölöz olmak üzere, derelerin göle girdiği noktalarda küçük deltalar ve geniş sazlıklar oluşmuştur. Gölü besleyen derelerin gölle buluştuğu noktalarda küçük sazlıklar ve deltalar var. Gölün çevresi piknik sahaları, turistik tesisler, gezi alanları ve florası çok zengin bitki örtüsüyle kaplıdır.
Alan sık sazlıkların arasında karışık koloniler kuran küçük karabatak ve gece balıkçılığı ile önem kazanmıştır. Nedeni tam bilinmemekle birlikte, İznik Gölü kış aylarında önemli sayıda su kuşu barındırmamaktadır. Yine de, İç Anadolu gölleri donduğunda kuşlar için önemli bir sığınak oluşturduğu söylenebilir. İznik’te balıkçı kooperatifleri bulunur. Tutulan deniz ürünlerinin başında kerevit gelir. Gölün su ürünleri arasında, yayın, sazan, alabalık ve istakoz da bulunuyor. Gölde yosun ve bitki türleri de zengindir. Dipte pamuk veya üstüpü şeklinde açık yeşil renk bir yosun türü yaygındır. Bu yosun suyun çalkalanmasını ve göl suyunun oksijeninin azalmasını önler. Balıkların beslenmesini sağlar. Gölde mart, nisan ve mayıs aylarında sportif amaçlı avlama dışında üç ay av yasağı vardır. Kerevit yasağı ise aralık ayında başlamaktadır. Göl bütünüyle tarım alanları ve zeytinliklerle çevrilidir. Tarım alanları için gölden su alınmaktadır. Çevresindeki zeytin ormanlarının altın sarısı müşküle üzüm bağları ve her mevsim bin bir çeşit sebze ve meyvenin yetiştiği bitek topraklarının yaşam kaynağıdır. Gölün batısında, Türkiye'nin en geniş ve en güzel piknik alanları bulunmaktadır. Bir tarafı çamlık diğer yanı tertemiz gölü, Türkiye'nin her yerinden binlerce insanı çeker kendisine. Günü birlik dinlenme alanları dışında çadır turizmine de açıktır. Burada her tür sosyal tesisler bulunur. Gölün bu bölgesi, 1950'li yıllara kadar bataklık idi. Yapılan çalışmalar ile suyun taşması engellenmiş ve bataklık kurutulmuştur. Gölün su düzeyi, yıllara göre büyük farklılıklar göstermektedir. Özellikle birkaç yüzyılda bir, suyun alçalıp yükselmesi sunucu, gölün özellikle batı bölümü, 2 km kadar daha genişlemektedir. Bir teknotik çukur içinde oluşan İznik Gölünün yüzölçümü 310km², Doğu-batı doğrultusunda uzanan bu elips şeklindeki gölün uzunluğu 33 km, genişliği 12 km, çevresi 95 km.dir. Göl seviyesi kış ve ilkbahar aylarında (şubat-nisan arası) yükselmekte, yaza doğru alçalarak en düşük seviyesini sonbaharda (eylül) bulmaktadır. Yüksek-alçak seviyeler arasındaki fark ortalama 50-60 sm’yi (bazen 100 sm) bulur. Gölün yüzey suları nisanda 11,5°, kasımda 12°, ağustosta 24,5°C olarak ölçülmüş, yaz aylarında en hızlı sıcaklık değişmesi 10-20 m arasında tespit edilmiş, 45 m derinlikte 8°-8,5°C kaydolunmuştur. Gölün güney kesiminde, doğu-batı doğrultusunda uzanan derin bir oluk bulunmaktadır. 13 km uzunluktaki oluğun en derin yeri, 65 m ile aynı zamanda İznik Gölü’nün de en derin yeridir. Ortalama derinliği 30 m olan gölün kıyılarından uzaklaştıkça derinlik hızla artmaktadır. Yağışlı dönemlerde iyi beslenen gölün yağış alanı 1.246 m²’dir. Gölün su düzeyi mevsimlere göre değişmekte, aralık ayında alçalma, mayıs ayında yükselme görülmektedir. Su, en düşük ortalama düzeyini aralık ayında almakta, mayısta ise en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Göl suyunun sıcaklığı olağan olarak derine indikçe azalmakta, soğuk kar sularının göle döküldüğü ilkbahar döneminde dip sularının sıcaklığı 5°C’ye değin düşmektedir. Bu dönemde, gölün yüzey suları da soğuk olduğundan yüzeyle dip arasındaki sıcaklık farkı oldukça azalır. Buna karşılık yaz döneminde, yüzey suları ile derin sular arasındaki sıcaklık farkı fazladır. Örneğin, ağustos ayında yüzeydeki sıcaklık 25°C iken, 30 m derinlikte bu değer 9°C dolayındadır. İznik Gölü 1990 yılında Sit Alanı ilan edilmiştir. Gölün toplam toprak potansiyeli 6674 ha olup topraklarının PH’ı 7,8 - 8,5 arasındadır.
aramıza yeni katılan kardeşlerim neden tanışmak için dahi olsa, neden katılmyorlar. Sayımıza göre forum sayfamız muhabbetle coşmalı. Fakat dut yemiş bülbül gibi suskun