Selamünaleyküm ,
Sohbet amaçlı değişik bir konu açayım dedim, kimse kimsenin düşünce ve fikirlerine hakaret etmeden saygı çerçevesinde fikirlerini yazabilirler.
Ben her türlü ırkçılık ve milliyetçiliğe karşıyım ırkçılık ve milliyetçilik Sayın Başbakanımızında dediği gibi Ayaklar altına alınmalı ezilmeli. Irkçılık ve milliyetçilik üzerine bir çok hadisi -i şerif vardır.
Örneğin:
"Toplumlar ya cehennem tuğlaları olmuş babaları ile iftihar etmeye son verecekler yada Allah’ın nezdinde burnuyla necaseti yuvarlayan böcekten daha alçak olacaklardır
Şüphesiz Allah azze ve celle sizden Cahiliyye’nin kibrini ve babalarıyla iftiharını gidermiştirAncak o, takva sahibi mümin veya yalancı ve şakidirTüm insanlar Ademoğullarıdır, Adem de(as) topraktan yaratılmıştır"
[hasendirEbu Davud(5094); Tirmizi(3955); Ahmed(2/361); Beyhaki(10/232); Begavi, Mesabih(3807); İbni Teymiyye, İktizaus Sıratı Mustakim(S93)]
"Ümmetimin helâk olması üç şeyden ileri gelecektir: Kaderiye (Kişi kendi fiilinin yaratıcısıdır, cümlesinde ifadesini bulan, kaderi inkâr dâvâsı.); unsuriyet dâvâsı (ırkçılık) ve dînî meselelerde gevşeklik etmek."
(Taberanî, Mu'cemü's-Sağir,158.)
Bunlara benzer bir çok hadis-i şerif mevcuttur,
Saygı ve Sevgiyle Kalın
IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
- XDEVAX
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 77
- Kayıt: 06 Ağu 2011 21:33
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Deva
IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
ASPIRINN,ASPIRINXBÜYÜ,drASPİRİN


"Küçükken, iki resim arasındaki 7 farkı bulurdum.. Büyüdüm, insanla hayvan arasındaki 7 farkı ayırt edemez oldum."
- IIxSaDoSaDoxII
- FareAdam Düşmanı
- Mesajlar: 301
- Kayıt: 25 May 2012 21:24
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Lodos
- Lonca: Cihan I Hükümdar.
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
Aleyküm Selam
Yüzyıllardır Irkçılık Yalan Bir Devletin Başına,Siyahı Bir Başkan Şeçiliyorsa Bizim Sanal Ortamda Irkçılık Yapmamız Biraz Garip Geliyor İnsana...
Son Olarakta Yunus Emrenin Bir Sözü;
gelin tanış olalım
işin kolayın tutalım
sevelim sevilelim
dünya kimseye kalmaz
Son Olarakta Yunus Emrenin Bir Sözü;
gelin tanış olalım
işin kolayın tutalım
sevelim sevilelim
dünya kimseye kalmaz
- kurtreis
- İstihbarat Üyesi
- Mesajlar: 1560
- Kayıt: 04 Ara 2009 21:09
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Kurt
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
Irkçılığa (asabiyyeye) çağıran Bizden değildir; ırkçılık için savaşan Bizden değildir; ırkçılık üzere, asabiyye uğruna ölen Bizden değildir." (Müslim, İmâre 53, 57, hadis no: 1850; Ebû Dâvud, Edeb 121; İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3948; Nesâî, Tahrim 27, 28)
"Asabiyet (kavmiyetçilik) dâvâsına kalkan, onu yaymaya çalışan, bu dâvâ yolunda mücâdeleye girişen Bizden değildir." (Ebû Dâvud, Edeb 112)
Vasîle bin el-Eskâ (r.a.) anlatıyor: "Ben, 'Yâ Rasûlallah! Adamın kendi kavmine bir zulüm üzerine yardım etmesi asabiyetten (ırkçılıktan) mıdır?' diye sordum. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Evet" buyurdu." (İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3949; Ebû Dâvud, Edeb 121, hadis no: 5119; Ahmed bin Hanbel, 4/107, 160)
Rasûlullah (s.a.s.)'a soruldu: "Kişinin soyunu, sülâlesini (kavmini, ulusunu) sevmesi asabiyet (kavmiyetçilik, ırkçılık) sayılır mı?" Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: "Hayır. Lâkin kişinin kavmine zulümde yardımcı olması asabiyettir/kavmiyetçiliktir."(Ahmed bin Hanbel, 4/107, 160; İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3949)
"Zulüm ve haksızlıkta kavmine yardıma kalkışan kişi, kuyuya düşmüş deveyi kuyruğundan tutup çıkarmaya çalışan gibidir." (Ebû Dâvud, Edeb 113, 121, hadis no: 5117)
"Kim kâfir olan dokuz atasını onlarla izzet ve şeref kazanmak düşüncesiyle
sayarsa, cehennemde onların onuncusu olur." (Ahmed bin Hanbel, 5/128)
"Bir kısım insanlar vardır ki, cehennem kömüründen başka bir şey olmayan adamlarla iftihar ederler, övünürler. İşte bunlar ya bu övünmeden vazgeçerler, ya da Allah nezdinde, pisliği burunlarıyla yuvarlayan pislik böceklerinden daha değersiz olurlar." (Ahmed bin Hanbel, 2/524; Ebû Dâvud, Edeb 111)
"Aziz ve Celil olan Allah sizden câhiliyye devrinin kabalığını ve babalarla övünmeyi gidermiştir. Mü' min olan, takvâ sahibidir. Kâfir olan ise şakîdir. Siz, Âdem'in çocuklarısınız. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bazı adamlar, (kâfir olarak ölen) kavimleriyle övünmeyi terketsinler. Çünkü onlar cehennemin kömüründen bir kömürdürler, yahut onlar, Allah indinde burnu ile pislik yuvarlayan pislik böceğinden daha aşağıdırlar." (Ebû Dâvud, Edeb 120, hadis no: 5116)
"Müslüman cemaatten ayrılan ve itaat yolunu terketmiş olarak ölen kimsenin ölümü, câhiliyye ölümüdür. Ümmetime karşı harekete geçerek mü'minin imanına saygı duymaksızın ve sözleşmeli bulunduğu kimseye karşı olan ahdine vefâ göstermeksizin suçlusuyla suçsuzuyla bütün ümmetimi vurmaya kalkışan kimse Benim ümmetimden değildir. Asabiyet/ırkçılık duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken yahut ırkçılık dâvâsı güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü câhiliyye ölümüdür." (Müslim, İmâre 57; Nesâî, Tahrim 27; İbn Mâce, Fiten 7; Ahmed bin Hanbel, 2/306, 488.
"Kim hevâsına uyarak bâtıl yolda cenkeder, kavmiyetçiliğe (asabiyet) çağrıda bulunur veya kavmiyetçiliğin sevkiyle öfke ve tehevvüre kapılırsa, câhiliyye ölümü üzere (kâfir olarak) ölür." (İbn Mâce, Fiten 7)
"Bir kimseyi ameli geri bırakmışsa, nesebi, soyu onu kurtaramaz, yükseltemez, ilerletemez." (İbn Mâce, Mukaddime 17, hadis no: 225)
"Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Siyah derili olanın beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, beyazın da siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir." (Cem'u'l-Fevâid, 1/510, hadis no: 3632)
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah, Kıyamet gününde, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı zamanda, onları kendi gölgesinde gölgelendirecektir:
1- Adaletli davranan yönetici.
2- Allaha ibadet ederek büyüyüp yetişen genç.
3- Çıkıp dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kişi.
4- Buluştuklarında da, ayrıldıklarında da Allah sevgisinde birleşip, birbirini seven iki kişi.
5- Alımlı bir kadın kendisini sevişmeye davet edince, "Ben âlemlerin Rabbi olan Allahtan korkarım," diyen namuslu kişi.
6- Sağ elinin verdiğini sol eli bilemiyecek derecede yardımını gizli yapan insan.
7- Issız yerde Allahı anıp da gözleri dolu dolu olan kişi."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
Bu kadar örnek insanlara şunu öğretmeli Irkçılık, Kavimcilik büyük bir günahtır. Hiç bir insanoğlunun başka bir insanoğlunu hakir görmek yada kendinden düşük görmek gibi bir hakkı yoktur Allah insanları eşit yaratmıştır, diğer insanlara üstün olabilen insanlar bunu yüreklerinde ki Allah sevgisi ile İmanları ile yükseltmiştir. Tabi şuda vardır Kavmini, Vatanını sevmekte imandandır ama bu kadar sıf bu noktayı görmek insanlara Irkçı ayrılıkçılık yapma hakkı vermez Vatanını ve milletini sevmek imandandır bu kavramları tüm kavramların ütünde tutmak çok büyük bir günahtır yukarıda paylaştığım Ayet ve Hadis ler bunu söyler.
"Asabiyet (kavmiyetçilik) dâvâsına kalkan, onu yaymaya çalışan, bu dâvâ yolunda mücâdeleye girişen Bizden değildir." (Ebû Dâvud, Edeb 112)
Vasîle bin el-Eskâ (r.a.) anlatıyor: "Ben, 'Yâ Rasûlallah! Adamın kendi kavmine bir zulüm üzerine yardım etmesi asabiyetten (ırkçılıktan) mıdır?' diye sordum. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Evet" buyurdu." (İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3949; Ebû Dâvud, Edeb 121, hadis no: 5119; Ahmed bin Hanbel, 4/107, 160)
Rasûlullah (s.a.s.)'a soruldu: "Kişinin soyunu, sülâlesini (kavmini, ulusunu) sevmesi asabiyet (kavmiyetçilik, ırkçılık) sayılır mı?" Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: "Hayır. Lâkin kişinin kavmine zulümde yardımcı olması asabiyettir/kavmiyetçiliktir."(Ahmed bin Hanbel, 4/107, 160; İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3949)
"Zulüm ve haksızlıkta kavmine yardıma kalkışan kişi, kuyuya düşmüş deveyi kuyruğundan tutup çıkarmaya çalışan gibidir." (Ebû Dâvud, Edeb 113, 121, hadis no: 5117)
"Kim kâfir olan dokuz atasını onlarla izzet ve şeref kazanmak düşüncesiyle
sayarsa, cehennemde onların onuncusu olur." (Ahmed bin Hanbel, 5/128)
"Bir kısım insanlar vardır ki, cehennem kömüründen başka bir şey olmayan adamlarla iftihar ederler, övünürler. İşte bunlar ya bu övünmeden vazgeçerler, ya da Allah nezdinde, pisliği burunlarıyla yuvarlayan pislik böceklerinden daha değersiz olurlar." (Ahmed bin Hanbel, 2/524; Ebû Dâvud, Edeb 111)
"Aziz ve Celil olan Allah sizden câhiliyye devrinin kabalığını ve babalarla övünmeyi gidermiştir. Mü' min olan, takvâ sahibidir. Kâfir olan ise şakîdir. Siz, Âdem'in çocuklarısınız. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bazı adamlar, (kâfir olarak ölen) kavimleriyle övünmeyi terketsinler. Çünkü onlar cehennemin kömüründen bir kömürdürler, yahut onlar, Allah indinde burnu ile pislik yuvarlayan pislik böceğinden daha aşağıdırlar." (Ebû Dâvud, Edeb 120, hadis no: 5116)
"Müslüman cemaatten ayrılan ve itaat yolunu terketmiş olarak ölen kimsenin ölümü, câhiliyye ölümüdür. Ümmetime karşı harekete geçerek mü'minin imanına saygı duymaksızın ve sözleşmeli bulunduğu kimseye karşı olan ahdine vefâ göstermeksizin suçlusuyla suçsuzuyla bütün ümmetimi vurmaya kalkışan kimse Benim ümmetimden değildir. Asabiyet/ırkçılık duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken yahut ırkçılık dâvâsı güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü câhiliyye ölümüdür." (Müslim, İmâre 57; Nesâî, Tahrim 27; İbn Mâce, Fiten 7; Ahmed bin Hanbel, 2/306, 488.
"Kim hevâsına uyarak bâtıl yolda cenkeder, kavmiyetçiliğe (asabiyet) çağrıda bulunur veya kavmiyetçiliğin sevkiyle öfke ve tehevvüre kapılırsa, câhiliyye ölümü üzere (kâfir olarak) ölür." (İbn Mâce, Fiten 7)
"Bir kimseyi ameli geri bırakmışsa, nesebi, soyu onu kurtaramaz, yükseltemez, ilerletemez." (İbn Mâce, Mukaddime 17, hadis no: 225)
"Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Siyah derili olanın beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, beyazın da siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir." (Cem'u'l-Fevâid, 1/510, hadis no: 3632)
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah, Kıyamet gününde, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı zamanda, onları kendi gölgesinde gölgelendirecektir:
1- Adaletli davranan yönetici.
2- Allaha ibadet ederek büyüyüp yetişen genç.
3- Çıkıp dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kişi.
4- Buluştuklarında da, ayrıldıklarında da Allah sevgisinde birleşip, birbirini seven iki kişi.
5- Alımlı bir kadın kendisini sevişmeye davet edince, "Ben âlemlerin Rabbi olan Allahtan korkarım," diyen namuslu kişi.
6- Sağ elinin verdiğini sol eli bilemiyecek derecede yardımını gizli yapan insan.
7- Issız yerde Allahı anıp da gözleri dolu dolu olan kişi."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
Bu kadar örnek insanlara şunu öğretmeli Irkçılık, Kavimcilik büyük bir günahtır. Hiç bir insanoğlunun başka bir insanoğlunu hakir görmek yada kendinden düşük görmek gibi bir hakkı yoktur Allah insanları eşit yaratmıştır, diğer insanlara üstün olabilen insanlar bunu yüreklerinde ki Allah sevgisi ile İmanları ile yükseltmiştir. Tabi şuda vardır Kavmini, Vatanını sevmekte imandandır ama bu kadar sıf bu noktayı görmek insanlara Irkçı ayrılıkçılık yapma hakkı vermez Vatanını ve milletini sevmek imandandır bu kavramları tüm kavramların ütünde tutmak çok büyük bir günahtır yukarıda paylaştığım Ayet ve Hadis ler bunu söyler.
*** Kurt Loncaları Genel Başkanı ***
Kurt Loncası
Kurt Loncası
KurtReiis
KurtReis
cCcREİScCc
Geciken Şafak Bir Kurt Uluması ile Sökecektir.
2008 Yılından Beri...
KurtReis
cCcREİScCc
Geciken Şafak Bir Kurt Uluması ile Sökecektir.
2008 Yılından Beri...
- cCckorcancCc
- Cin Avcısı
- Mesajlar: 168
- Kayıt: 13 Nis 2012 20:11
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders of Anatolia
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
Irkçılıkla milliyetçiliği aynı yerde tutabiliyorsanız sizinle konuşabilecek fazla birşey olmasa gerek.
Ayrıca Türk ırkçılığındanda edinmeniz gereken çok ders var. ATSIZ beyin dediği gibi " Irkçı değil misin? Irkçılığa düşman mısın? Öyleyse sen günün birinde Atenagoras'ın Türkiye Cumhurbaşkanı görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hristiyan dünyasının sevgisini kazanırız diye düşünürsün.
Sen yahudi bir sarrafın maliye bakanı olmasına da ses çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail'e transferler yapmasına rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hatta kürt devleti kurmak için bunca Türk'ün kanına giren şeyh Sait'in torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın.
Sen yalnız Türkçülüğe karşı çıkar, Türk ırkçılığını yerer, Turancılığa düşmanlık edersin. Çünkü sen ya Türk ırkına yüzyıllarca kölelik etmiş bir milletin mensubu yahut beyni işlemeyen, yobazlaşmış, okuduğunu sindirememiş bir budalasın. "
Sen yahudi bir sarrafın maliye bakanı olmasına da ses çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail'e transferler yapmasına rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hatta kürt devleti kurmak için bunca Türk'ün kanına giren şeyh Sait'in torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın.
Sen yalnız Türkçülüğe karşı çıkar, Türk ırkçılığını yerer, Turancılığa düşmanlık edersin. Çünkü sen ya Türk ırkına yüzyıllarca kölelik etmiş bir milletin mensubu yahut beyni işlemeyen, yobazlaşmış, okuduğunu sindirememiş bir budalasın. "
-
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 79
- Kayıt: 29 Nis 2011 18:55
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Kyk
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
Hüseyin Nihal Atsız'ın Türkçülük Turancılık Davasındaki savunmasından;
"Irk, aynı kökten gelen insan veya hayvan topluluğu demektir. Arapça olan bu kelimenin Türkçesi Doğu Türklerinde “uruk”, Batı Türklerinde “soy”dur. “Soy” dilimizde asalet ifade eder. “Soylu” demek asil, necip demektir. “Soysuz” bunun zıddıdır. Bir şeyin bozulması “soysuzlaşma”dır. Demek ki soyun varlığı ve iyi mânâ ifade etmesi, milletin şuurundan tahteşşuuruna kadar, yahut tahteşşuurundan şuuruna kadar geçmiş ve dilde temellenmiştir. Nitekim soy ve ırk hayvanların bile asillerinde, değerlilerinde aranır, yarış atlarında olduğu gibi.
Savcı Kâzım, iddianamesinin ikinci sahifesinde “20'nci asra gelinceye kadar dünya yüzünde en müfrit milliyetçi memleketlerde bile kan esasına dayanarak ırk tasfiyelerine rastlanmamıştır” diyor ve bunu yalnız son zamanların Alman ırkçılığı ile başlamış bir hareket diye gösteriyor. Hâlbuki tarihte ırkçılık vardır. Uzak ve yakın zamanlarda vardır. Yabancılar bile Türk ırkına övünç verecek şekilde Türk ırkçılığı yapmıştır: Arap devleti olan Abbasî İmparatorluğu’nun hükümdarları Türk ırkının üstünlüğünü anlamışlar, ordularını bu üstün ırkın askerleriyle kurarak kuvvetlenmişler, Türkler başka milletlerle karışarak soyları bozulmasın diye Türkistan’dan Türk kızları getirip Türk askerlerinin bunlarla evlenmesini kanun hâline sokmuşlar, hattâ Türkler ahlâkça da başka milletlerin tesirinde kalmasınlar diye yeni bir şehir kurarak Türk askerlerini zevceleriyle birlikte o şehre yerleştirmişlerdi. Tarihteki türlü Türk hanedanlarında hükümdarın Türk zevcesinden doğan şehzade veliaht olurdu. Osmanlı padişahı İkinci Selim, cinsî hayatta kadın rolü oynayarak Türk halkının ahlâkını bozuyorlar diye Arnavutların Anadolu’ya geçmelerini yasak etmişti. İkinci Mahmud, yeni kurduğu Türk ordusunda, zekâlarının azlığından dolayı Çerkezlerin miralaylıktan daha yukarı terfi etmemeleri için ferman çıkarmıştı. Vaktiyle Yeniçeri Ocağı’nın kurulmuş olması da ırkçılığın aleyhinde bir hareket değil, onun tamamlayıcısıdır. Çünkü Osmanlı ordusunun 400.000 kişi olduğu heybetli günlerde devşirmeler en çok 20.000 kişiyi geçmiyordu. Evlenmeleri yasak olan bu devşirmeler kapıkulu, yani padişahın köleleri idi. Çünkü Türk devletinde Türk’ten köle olmazdı.
SONUÇ
Netice olarak şunları söylüyorum:
1- Türkçüyüm. Türkçülük milliyetçiliktir. Irkçılık ve Turancılık da bunun şümûlüne dahildir. Memleket ya bu iki temel üzerinde yükselecek veya yıkılacaktır. Irkçılık ve Turancılık Anayasaya aykırı değildir. Ceza Kanununda sarahatle suç olduğu yazılmayan bir hakaretten dolayı kimse suçlandırılamaz. Devlet de icraatıyla açıkça ırkçı, Hatay’ı ilhak etmekle de Turancıdır.
2- Yalnız gönderilenlere malûm mektuplara ve herkese meçhul vasiyetnameme bakılarak hükûmeti alenen tahkir ettiğim iddia olunamaz. Bunlar polisin başka bir mesele için yaptığı arama dolayısıyla elde edilmiştir. Hükûmeti tahkir ettiğim hakkında bir şikayet veya ihbar yapılmış değildir. Şu dakikada böyle mektuplar yazmış veya vasiyetname hazırlamış kaç bin kişinin bulunduğunu Tanrı bilir. Anayasaya göre istediğim gibi düşünmekte serbestim. Çünkü eşit adaletin hüküm sürdüğü hür vatandaşlar diyarının vatandaşıyım.
3- Ankara nümayişini hazırlamadım. Bu nümayiş mebusların teşvik ve Sabahattin Ali’nin tahrik ettiği milliyetçi gençliğin kalbinden kopmuş maşerî ve millî bir harekettir. Bunu hükûmet aleyhinde bir hareket diye gösteren benim şahsi ve barışmaz düşmanlarım olan Hasan Âli ile Falih Rıfkı olmuştur.
Sözlerimi bitirirken tarihî bir misâl zikretmeden kendimi alamıyorum: Taşa tutularak öldürülecek bir maznun hakkında İsa Peygamber’e fikrini sordukları zaman ilk önce hiçbir söz söylememiş. Israr olununca “içinizde hiç günahsız olan kim ise ilk taşı o atsın” diye cevap vermiş.
Siz de, eğer bir parça olsun benim gibi düşünmüyorsanız, iyi veya kötü daima doğruyu söylediğime kani değilseniz istediğiniz şekilde karar verin. Siz hâkimler de insan olduğunuz için belki insanlık icabı zuhûllerde bulunabilirsiniz. Fakat yanılmaz hâkim olan zaman, yani tarih, hepimiz hakkında en âdil kararı verecek, Irkçı ve Turancı olduğum için mahkûm olursam bu mahkûmluk hayatımın en büyük şerefini teşkil edecektir.
Pazartesi Saat 16.55
19 Şubat 1945
NİHÂL ATSIZ
BU SAVUNMA SONUCUNDA TAHLİYE KARARI ÇIKMIŞTIR. SAVUNMA DAHA UZUNDUR AMA COK DA SIKICI OLMASINI İSTEMEDIGIM İÇİN KISALTMAYA ÇALIŞTIM.
"Irk, aynı kökten gelen insan veya hayvan topluluğu demektir. Arapça olan bu kelimenin Türkçesi Doğu Türklerinde “uruk”, Batı Türklerinde “soy”dur. “Soy” dilimizde asalet ifade eder. “Soylu” demek asil, necip demektir. “Soysuz” bunun zıddıdır. Bir şeyin bozulması “soysuzlaşma”dır. Demek ki soyun varlığı ve iyi mânâ ifade etmesi, milletin şuurundan tahteşşuuruna kadar, yahut tahteşşuurundan şuuruna kadar geçmiş ve dilde temellenmiştir. Nitekim soy ve ırk hayvanların bile asillerinde, değerlilerinde aranır, yarış atlarında olduğu gibi.
Savcı Kâzım, iddianamesinin ikinci sahifesinde “20'nci asra gelinceye kadar dünya yüzünde en müfrit milliyetçi memleketlerde bile kan esasına dayanarak ırk tasfiyelerine rastlanmamıştır” diyor ve bunu yalnız son zamanların Alman ırkçılığı ile başlamış bir hareket diye gösteriyor. Hâlbuki tarihte ırkçılık vardır. Uzak ve yakın zamanlarda vardır. Yabancılar bile Türk ırkına övünç verecek şekilde Türk ırkçılığı yapmıştır: Arap devleti olan Abbasî İmparatorluğu’nun hükümdarları Türk ırkının üstünlüğünü anlamışlar, ordularını bu üstün ırkın askerleriyle kurarak kuvvetlenmişler, Türkler başka milletlerle karışarak soyları bozulmasın diye Türkistan’dan Türk kızları getirip Türk askerlerinin bunlarla evlenmesini kanun hâline sokmuşlar, hattâ Türkler ahlâkça da başka milletlerin tesirinde kalmasınlar diye yeni bir şehir kurarak Türk askerlerini zevceleriyle birlikte o şehre yerleştirmişlerdi. Tarihteki türlü Türk hanedanlarında hükümdarın Türk zevcesinden doğan şehzade veliaht olurdu. Osmanlı padişahı İkinci Selim, cinsî hayatta kadın rolü oynayarak Türk halkının ahlâkını bozuyorlar diye Arnavutların Anadolu’ya geçmelerini yasak etmişti. İkinci Mahmud, yeni kurduğu Türk ordusunda, zekâlarının azlığından dolayı Çerkezlerin miralaylıktan daha yukarı terfi etmemeleri için ferman çıkarmıştı. Vaktiyle Yeniçeri Ocağı’nın kurulmuş olması da ırkçılığın aleyhinde bir hareket değil, onun tamamlayıcısıdır. Çünkü Osmanlı ordusunun 400.000 kişi olduğu heybetli günlerde devşirmeler en çok 20.000 kişiyi geçmiyordu. Evlenmeleri yasak olan bu devşirmeler kapıkulu, yani padişahın köleleri idi. Çünkü Türk devletinde Türk’ten köle olmazdı.
SONUÇ
Netice olarak şunları söylüyorum:
1- Türkçüyüm. Türkçülük milliyetçiliktir. Irkçılık ve Turancılık da bunun şümûlüne dahildir. Memleket ya bu iki temel üzerinde yükselecek veya yıkılacaktır. Irkçılık ve Turancılık Anayasaya aykırı değildir. Ceza Kanununda sarahatle suç olduğu yazılmayan bir hakaretten dolayı kimse suçlandırılamaz. Devlet de icraatıyla açıkça ırkçı, Hatay’ı ilhak etmekle de Turancıdır.
2- Yalnız gönderilenlere malûm mektuplara ve herkese meçhul vasiyetnameme bakılarak hükûmeti alenen tahkir ettiğim iddia olunamaz. Bunlar polisin başka bir mesele için yaptığı arama dolayısıyla elde edilmiştir. Hükûmeti tahkir ettiğim hakkında bir şikayet veya ihbar yapılmış değildir. Şu dakikada böyle mektuplar yazmış veya vasiyetname hazırlamış kaç bin kişinin bulunduğunu Tanrı bilir. Anayasaya göre istediğim gibi düşünmekte serbestim. Çünkü eşit adaletin hüküm sürdüğü hür vatandaşlar diyarının vatandaşıyım.
3- Ankara nümayişini hazırlamadım. Bu nümayiş mebusların teşvik ve Sabahattin Ali’nin tahrik ettiği milliyetçi gençliğin kalbinden kopmuş maşerî ve millî bir harekettir. Bunu hükûmet aleyhinde bir hareket diye gösteren benim şahsi ve barışmaz düşmanlarım olan Hasan Âli ile Falih Rıfkı olmuştur.
Sözlerimi bitirirken tarihî bir misâl zikretmeden kendimi alamıyorum: Taşa tutularak öldürülecek bir maznun hakkında İsa Peygamber’e fikrini sordukları zaman ilk önce hiçbir söz söylememiş. Israr olununca “içinizde hiç günahsız olan kim ise ilk taşı o atsın” diye cevap vermiş.
Siz de, eğer bir parça olsun benim gibi düşünmüyorsanız, iyi veya kötü daima doğruyu söylediğime kani değilseniz istediğiniz şekilde karar verin. Siz hâkimler de insan olduğunuz için belki insanlık icabı zuhûllerde bulunabilirsiniz. Fakat yanılmaz hâkim olan zaman, yani tarih, hepimiz hakkında en âdil kararı verecek, Irkçı ve Turancı olduğum için mahkûm olursam bu mahkûmluk hayatımın en büyük şerefini teşkil edecektir.
Pazartesi Saat 16.55
19 Şubat 1945
NİHÂL ATSIZ
BU SAVUNMA SONUCUNDA TAHLİYE KARARI ÇIKMIŞTIR. SAVUNMA DAHA UZUNDUR AMA COK DA SIKICI OLMASINI İSTEMEDIGIM İÇİN KISALTMAYA ÇALIŞTIM.
******* UĞUR ******** lııALPERENııl , llııKÜRŞADııll , lııAYBÜKEııl
GÖKTE TANRI YERDE BİZ, ASİL KANLI TÜRKLERİZ....
GÖKTE TANRI YERDE BİZ, ASİL KANLI TÜRKLERİZ....
- Ayhilallll
- Cin Avcısı
- Mesajlar: 189
- Kayıt: 22 Kas 2010 16:41
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
Alparslan Türkeş'in (1944) ırkçılık davasındaki savunması.
Aşağıdaki yazı Alparslan Türkeş'in 1944 Irkçılık Turancılık Davası'nda hakime verdiği savunmanın metnidir.Günümüze ışık tutması açısından önemli bir belge olduğunu düşünüyorum...Sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim...
Saygılarımla...
Türkeş - Ilk tahsilimi Kıbrıs'ta, Lefkoşe'de Sarayönü İlkokulu'nda ve orta tahsilimi yine orada yaptım. Lise tahsilimi Kuleli Askeri Lisesi'nde tamamlayarak 1 Mayıs 1936'da Harp Okulu'na girdim. 1938 yılı 30 Ağustos'unda asteğmen olarak Harp Okulu'nu bitirdim. 28 Şubat 1939'da teğmenliğe yükseldim.
1939 yılı Haziran'ında askeri postaya 15008 "Isparta" takım subayı olarak katıldım. 1941 Nisan'ında kıt'amla birlikte Bandırma bölgesine intikal ettik. 1942 yılı 30 Ağustos'unda üsteğmenliğe yükseldim, 1944 yılı 18 Haziran'ında tevkif edildim.
Hakim - Takım subayı olarak mı tevkif edildiniz?
Türkeş - Hayır, bölük kumandan vekili olarak.
Hakim - Yabancı dillerden bildiğiniz var mı?
Türkeş - Biraz İngilizce bilirim.
Hakim - Efendim, Harp Akademisi imtihanını kazandı...
Türkeş - Evet. Kazandığım savcılık tarafından tebliğ olundu.
Hakim - Son tahkikat kararında hakkınızda ileri sürülenleri dinlediniz. Bunlara karşı bir diyeceğiniz var mı?
Türkeş - Efendim, önce beni çok müteessir eden bir nokta hakkında bir iki şey söylemem yüksek müsaadelerinizi dilerim. Son tahkikat kararında diğer sanıklarla birlikte bana da vatan hainliği isnat olunmuştur. Bunu şiddetle reddederim. Ben yeryüzünde MİLLETİ ve VATANI herşeyden çok severim. Kelimenin mutlak manasiyle milletsever bir Türk subayıyım.
Son tahkikat kararında benim hakkımda: "ATSIZ'ı gölgede bırakacak kadar Turancı, ırkçı ve menfi" buyrulmaktadır. Bu mefhumlar hakkında kanaatlerimi yüksek mahkemenize sunmak isterim. Ben daima devletimin kabul ettiği prensiplere inandım. Ve onlara hürmet ve riayetten ayrılmadım. Ben koyu bir milliyetçiyim, fakat zannedildiği manada ırkçı değilim. Yani memleket içerisinde ayrılıklara ve düşmanlıklara yol açacak hiç bir fikrim yoktur. Yalnız ben Türk Milleti'nin yeryüzünde eşsiz bir yaradılışa sahip olduğunu ve kahramanlıkta bu milletten üstün bir millet bulunmadığına iman ediyorum. Buna en yakın olarak da İstiklâl Savaşı'nı gösteriyorum. Dört taraftan sarılmış olmamıza rağmen bu kahramanlığımız ve üstün yaradılışımız sayesindendir ki bizden her bakımdan on misli, yirmi misli üstün olan düşmana karşı üstün gelmiş ve İstiklâlimizi, yere düşmüş olan bayrağımızı kurtarmış ve onu tekrar yükseltmişizdir. Bu, milli hasletimizden ileri gelmiştir. Ben buna iman ediyorum. Bunu kısaca ve askerce şöyle izah ve hülasa edebilirim: Bir Türk bölüğü, üç-beş ve daha fazla düşman bölüğünü tepeleyebilir, kolayca tepeleyebilir. Ve tepelemiştir de...
Bizim kışlalarımızda, Yüksek Mahkemeniz de takdir buyururlar, "Bir Türk on düşmana bedeldir." , "Bir Türk dünyaya bedeldir." gibi ATATÜRK tarafından ifrad edilmiş vecizeler asılı durur. Bu üstünlüğü okullardan başlayarak, bütün askeri hayatımda bana öğretmenlerim, kıtalarda komutanlarım ve generallerim daima tekrarlamışlar, telkin etmişlerdir.
Hakim - Evvela şu noktayı size soralım: Türkiye'de mevcut saf bir soydan gelme ve karışık ırktan olanların bulunmayacağı hakkındaki düşüncenizin ne olduğunu öğrenmek istiyoruz.
Türkeş - Bugün devletimizin kabul ettiği ve üzerinde yürüdüğü prensip bence de en doğru, en makul prensiptir. Yani Türklüğü her şeyden üstün görmekle beraber, gayri Türk unsurları da gerek kültür, gerek telkin yoluyla çok kısa zamanda temsil etmek... Ben de bunu doğru görüyorum. İdare işine gelince: Benim de şahsi kanaatim mühim işlerimizi görecek şahsiyetleri ya tamamiyle Türk olan, yani temsil olunmuş ve kendisini Türk'ten başka bir şey saymayan veyahut da Türk ırkından gelen kimseler tarafından idare edilmesini uygun bulurum.
Hakim - Karışık ırklar hakkında ne olacak?
Türkeş - Arz ettim efendim. Madem ki Türkleşmiştir, dedesi veya ninesi şöyledir diye aranmasını doğru bulmam.
Hakim - Demek Türk'üm diyenleri kabul ederim diyorsunuz!
Türkeş - Türklüğü tamamiyle temessül etmiş olanları... Efendim, yalnız demek kafi gelmez. Bugün bir Yahudi de gelir, ben Türk'üm der. Fakat onun dili Türkçe değildir, annesi Türk değildir. Her şeyi başkadır. Buna Türk denemez. Benim söylediğim; annesi, dili ve her şeyiyle Türk olmasıdır.
Hakim - Turancılık hakkındaki fikirlerinizi söyleyiniz.
Türkeş - Benim fikrime göre her şeyden mühim olan vesair sahada en ileri dereceye ulaşması için çalışmak lazımdır... Turan, yani Türk Birliği yalnız Asya'dakiler değil, bütün Türklerdir. Yani ilmi manasından başka olarak TÜRKİYE'dir. Memleketimizin ilim, irfan, sanayi, iktisadı bütün yeryüzündeki Türklerdir. Yani Türk Birliği yalnız Asya'dakilerle değil, Bulgaristan'daki, Yunanistan'daki vesair yerlerdeki Türkleri de içine alan bir mefhumdur.
Hakim - Hazırlık tahkikatında: "Küçük nüfuslu milletler tehlikeye maruzdur." Onun için ilk fırsatta bütün Türklerin birleşmesi lazımdır diyorsunuz!
Türkeş - Efendim, izah edeyim: Bunlar benim istikbale ait temennilerimden ibarettir. Tabiatiyle takdir buyurursunuz ki bir devletin kuvvetini teşkil eden bir çok unsurlar vardır. Bunlardan birisi de devletin nüfusudur. Bu, Türk Birliği'ne ait temennilerimizden birisi olabilir. Ben tahkikatta bunu arz ettim. Tavzih etmek istiyorum. Bugün nüfusumuz azdır. Bunu çoğaltmak için, hemen kalkıp birliğe doğru gidelim demedim. Bu da istikbale ait bir meseledir. Ve devletimiz için bir kuvvet teşkil eder.
Hakim - Peki, bu fırsattan istifade nasıl edilebilir?
Türkeş - Efendim, mesela 1917'de olduğu gibi, !965'te veya 1999'da Rusya'da bir ihtilal zuhur edebilir. O zamana kadar Türkiye Harp Endüstrisi bakımından da, ilim ve irfan bakımından da ilerlemiş bulunur. Ve Türkiye'nin müzahereti ile bu birliğe doğru yürünebilir. İşte fırsat budur.
Hakim - BİRLİĞİN hududu ne olacak?
Türkeş - Türklerin bir bayrak altında birleşmesi.
Hakim - Coğrafi hudutları soruyorum.
Türkeş - Efendim, coğrafi hudutlar, Türkiye'nin kesif olarak bulunduğu yerlerdir.
Hakim - Demin bütün Türkler dediniz. Bulgaristan'da filan da Türk var. İran'da, İngilizlerin elinde de var!
Türkeş - Efendim, en büyük Türk kütlesi Rusya'da olduğu gibi, bizim başka sebeplerden, başka amillerden de en büyük düşmanımız Rusya'dır. Bizi bu hale getiren, bize diş bileyen, imparatorluğumuzu parçalayan da Rusya'dır. Bugünkü coğrafi vaziyetimiz dolayısiyle bizimle dalaşmaya, uğraşmaya mecbur kalacak devlet de yine odur. Onun için benim kanaatimce en büyük düşmanımız Rusya'dır. Bulgaristan küçüktür, İran bizden her bakımdan geridir. İngilizlere gelince, onların elinde yalnız Kıbrıs vardır. Kıbrıs'ta ise yetmiş-seksen bin Türk vardır.
...........................................
Hakim - Atsız, demek size Turancılıktan bahsederdi!
Türkeş - Türk Birliği'nden konuşurduk efendim.
Hakim - Ne derdi size?
Türkeş - "Mazide olmuş olan şeyler istikbalde de olabilir." şeklinde Ali Fuat Paşa'nın bir sözü vardır. Bu sözün gayet doğru olduğunu söylerdi. Türklerin Oğuz Han zamanında birleştikleri gibi istikbalde de birleşebileceklerini konuşurduk.
Hakim - Atsız ile nasıl tanıştınız?
Türkeş - Efendim, ben Harbiye'de iken, hatta daha eskiden bile bilhassa Türk tarihine ve edebiyatına meraklı idim. Harbiye'de Hüseyin adlı bir sınıf arkadaşım vardı. Konuşurken bana Atsız'dan bahsederdi. Edirne'de iken talebesi imiş. Bir gün Atsız'ın "Kahramanlık" ve "Toprak-Mazi" adlı şiirlerini okudu. Kendisini bu suretle tanıdım. Bir yaz tatili kendisini İstanbul'da ziyaret ettim. Bu suretle tanıştık.
AlıntıdıR...Alparslan Türkeş'in (1944) ırkçılık davasındaki savunması. Gayet Acık ve neT Anlatmış BAŞBUĞUMUZ
Aşağıdaki yazı Alparslan Türkeş'in 1944 Irkçılık Turancılık Davası'nda hakime verdiği savunmanın metnidir.Günümüze ışık tutması açısından önemli bir belge olduğunu düşünüyorum...Sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim...
Saygılarımla...
Türkeş - Ilk tahsilimi Kıbrıs'ta, Lefkoşe'de Sarayönü İlkokulu'nda ve orta tahsilimi yine orada yaptım. Lise tahsilimi Kuleli Askeri Lisesi'nde tamamlayarak 1 Mayıs 1936'da Harp Okulu'na girdim. 1938 yılı 30 Ağustos'unda asteğmen olarak Harp Okulu'nu bitirdim. 28 Şubat 1939'da teğmenliğe yükseldim.
1939 yılı Haziran'ında askeri postaya 15008 "Isparta" takım subayı olarak katıldım. 1941 Nisan'ında kıt'amla birlikte Bandırma bölgesine intikal ettik. 1942 yılı 30 Ağustos'unda üsteğmenliğe yükseldim, 1944 yılı 18 Haziran'ında tevkif edildim.
Hakim - Takım subayı olarak mı tevkif edildiniz?
Türkeş - Hayır, bölük kumandan vekili olarak.
Hakim - Yabancı dillerden bildiğiniz var mı?
Türkeş - Biraz İngilizce bilirim.
Hakim - Efendim, Harp Akademisi imtihanını kazandı...
Türkeş - Evet. Kazandığım savcılık tarafından tebliğ olundu.
Hakim - Son tahkikat kararında hakkınızda ileri sürülenleri dinlediniz. Bunlara karşı bir diyeceğiniz var mı?
Türkeş - Efendim, önce beni çok müteessir eden bir nokta hakkında bir iki şey söylemem yüksek müsaadelerinizi dilerim. Son tahkikat kararında diğer sanıklarla birlikte bana da vatan hainliği isnat olunmuştur. Bunu şiddetle reddederim. Ben yeryüzünde MİLLETİ ve VATANI herşeyden çok severim. Kelimenin mutlak manasiyle milletsever bir Türk subayıyım.
Son tahkikat kararında benim hakkımda: "ATSIZ'ı gölgede bırakacak kadar Turancı, ırkçı ve menfi" buyrulmaktadır. Bu mefhumlar hakkında kanaatlerimi yüksek mahkemenize sunmak isterim. Ben daima devletimin kabul ettiği prensiplere inandım. Ve onlara hürmet ve riayetten ayrılmadım. Ben koyu bir milliyetçiyim, fakat zannedildiği manada ırkçı değilim. Yani memleket içerisinde ayrılıklara ve düşmanlıklara yol açacak hiç bir fikrim yoktur. Yalnız ben Türk Milleti'nin yeryüzünde eşsiz bir yaradılışa sahip olduğunu ve kahramanlıkta bu milletten üstün bir millet bulunmadığına iman ediyorum. Buna en yakın olarak da İstiklâl Savaşı'nı gösteriyorum. Dört taraftan sarılmış olmamıza rağmen bu kahramanlığımız ve üstün yaradılışımız sayesindendir ki bizden her bakımdan on misli, yirmi misli üstün olan düşmana karşı üstün gelmiş ve İstiklâlimizi, yere düşmüş olan bayrağımızı kurtarmış ve onu tekrar yükseltmişizdir. Bu, milli hasletimizden ileri gelmiştir. Ben buna iman ediyorum. Bunu kısaca ve askerce şöyle izah ve hülasa edebilirim: Bir Türk bölüğü, üç-beş ve daha fazla düşman bölüğünü tepeleyebilir, kolayca tepeleyebilir. Ve tepelemiştir de...
Bizim kışlalarımızda, Yüksek Mahkemeniz de takdir buyururlar, "Bir Türk on düşmana bedeldir." , "Bir Türk dünyaya bedeldir." gibi ATATÜRK tarafından ifrad edilmiş vecizeler asılı durur. Bu üstünlüğü okullardan başlayarak, bütün askeri hayatımda bana öğretmenlerim, kıtalarda komutanlarım ve generallerim daima tekrarlamışlar, telkin etmişlerdir.
Hakim - Evvela şu noktayı size soralım: Türkiye'de mevcut saf bir soydan gelme ve karışık ırktan olanların bulunmayacağı hakkındaki düşüncenizin ne olduğunu öğrenmek istiyoruz.
Türkeş - Bugün devletimizin kabul ettiği ve üzerinde yürüdüğü prensip bence de en doğru, en makul prensiptir. Yani Türklüğü her şeyden üstün görmekle beraber, gayri Türk unsurları da gerek kültür, gerek telkin yoluyla çok kısa zamanda temsil etmek... Ben de bunu doğru görüyorum. İdare işine gelince: Benim de şahsi kanaatim mühim işlerimizi görecek şahsiyetleri ya tamamiyle Türk olan, yani temsil olunmuş ve kendisini Türk'ten başka bir şey saymayan veyahut da Türk ırkından gelen kimseler tarafından idare edilmesini uygun bulurum.
Hakim - Karışık ırklar hakkında ne olacak?
Türkeş - Arz ettim efendim. Madem ki Türkleşmiştir, dedesi veya ninesi şöyledir diye aranmasını doğru bulmam.
Hakim - Demek Türk'üm diyenleri kabul ederim diyorsunuz!
Türkeş - Türklüğü tamamiyle temessül etmiş olanları... Efendim, yalnız demek kafi gelmez. Bugün bir Yahudi de gelir, ben Türk'üm der. Fakat onun dili Türkçe değildir, annesi Türk değildir. Her şeyi başkadır. Buna Türk denemez. Benim söylediğim; annesi, dili ve her şeyiyle Türk olmasıdır.
Hakim - Turancılık hakkındaki fikirlerinizi söyleyiniz.
Türkeş - Benim fikrime göre her şeyden mühim olan vesair sahada en ileri dereceye ulaşması için çalışmak lazımdır... Turan, yani Türk Birliği yalnız Asya'dakiler değil, bütün Türklerdir. Yani ilmi manasından başka olarak TÜRKİYE'dir. Memleketimizin ilim, irfan, sanayi, iktisadı bütün yeryüzündeki Türklerdir. Yani Türk Birliği yalnız Asya'dakilerle değil, Bulgaristan'daki, Yunanistan'daki vesair yerlerdeki Türkleri de içine alan bir mefhumdur.
Hakim - Hazırlık tahkikatında: "Küçük nüfuslu milletler tehlikeye maruzdur." Onun için ilk fırsatta bütün Türklerin birleşmesi lazımdır diyorsunuz!
Türkeş - Efendim, izah edeyim: Bunlar benim istikbale ait temennilerimden ibarettir. Tabiatiyle takdir buyurursunuz ki bir devletin kuvvetini teşkil eden bir çok unsurlar vardır. Bunlardan birisi de devletin nüfusudur. Bu, Türk Birliği'ne ait temennilerimizden birisi olabilir. Ben tahkikatta bunu arz ettim. Tavzih etmek istiyorum. Bugün nüfusumuz azdır. Bunu çoğaltmak için, hemen kalkıp birliğe doğru gidelim demedim. Bu da istikbale ait bir meseledir. Ve devletimiz için bir kuvvet teşkil eder.
Hakim - Peki, bu fırsattan istifade nasıl edilebilir?
Türkeş - Efendim, mesela 1917'de olduğu gibi, !965'te veya 1999'da Rusya'da bir ihtilal zuhur edebilir. O zamana kadar Türkiye Harp Endüstrisi bakımından da, ilim ve irfan bakımından da ilerlemiş bulunur. Ve Türkiye'nin müzahereti ile bu birliğe doğru yürünebilir. İşte fırsat budur.
Hakim - BİRLİĞİN hududu ne olacak?
Türkeş - Türklerin bir bayrak altında birleşmesi.
Hakim - Coğrafi hudutları soruyorum.
Türkeş - Efendim, coğrafi hudutlar, Türkiye'nin kesif olarak bulunduğu yerlerdir.
Hakim - Demin bütün Türkler dediniz. Bulgaristan'da filan da Türk var. İran'da, İngilizlerin elinde de var!
Türkeş - Efendim, en büyük Türk kütlesi Rusya'da olduğu gibi, bizim başka sebeplerden, başka amillerden de en büyük düşmanımız Rusya'dır. Bizi bu hale getiren, bize diş bileyen, imparatorluğumuzu parçalayan da Rusya'dır. Bugünkü coğrafi vaziyetimiz dolayısiyle bizimle dalaşmaya, uğraşmaya mecbur kalacak devlet de yine odur. Onun için benim kanaatimce en büyük düşmanımız Rusya'dır. Bulgaristan küçüktür, İran bizden her bakımdan geridir. İngilizlere gelince, onların elinde yalnız Kıbrıs vardır. Kıbrıs'ta ise yetmiş-seksen bin Türk vardır.
...........................................
Hakim - Atsız, demek size Turancılıktan bahsederdi!
Türkeş - Türk Birliği'nden konuşurduk efendim.
Hakim - Ne derdi size?
Türkeş - "Mazide olmuş olan şeyler istikbalde de olabilir." şeklinde Ali Fuat Paşa'nın bir sözü vardır. Bu sözün gayet doğru olduğunu söylerdi. Türklerin Oğuz Han zamanında birleştikleri gibi istikbalde de birleşebileceklerini konuşurduk.
Hakim - Atsız ile nasıl tanıştınız?
Türkeş - Efendim, ben Harbiye'de iken, hatta daha eskiden bile bilhassa Türk tarihine ve edebiyatına meraklı idim. Harbiye'de Hüseyin adlı bir sınıf arkadaşım vardı. Konuşurken bana Atsız'dan bahsederdi. Edirne'de iken talebesi imiş. Bir gün Atsız'ın "Kahramanlık" ve "Toprak-Mazi" adlı şiirlerini okudu. Kendisini bu suretle tanıdım. Bir yaz tatili kendisini İstanbul'da ziyaret ettim. Bu suretle tanıştık.
AlıntıdıR...Alparslan Türkeş'in (1944) ırkçılık davasındaki savunması. Gayet Acık ve neT Anlatmış BAŞBUĞUMUZ
Ezan Oldum Dinmedim
Bayrak Oldum İnmedim
Şehit Oldum Ölmedim
Adım Müslüman
Soyadım TÜRK Benim
Eymenbey Çığlıkx
Bayrak Oldum İnmedim
Şehit Oldum Ölmedim
Adım Müslüman
Soyadım TÜRK Benim
Eymenbey Çığlıkx
- XDEVAX
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 77
- Kayıt: 06 Ağu 2011 21:33
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Deva
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
S.Aleyküm,
Sohbet amaçlı açtığım konu sanırım yanlış anlaşıldı, ben konu üzerinde fikirlerinizi beyan etmenizi istemiştim görüyorumki bazılarınız bazı kişilerin mahkemelerdeki savunma amaçlı konuşmalarını yazdınız, bu şekilde konu amacını aşar ve tartışma ortamı yaratır.
Türküm ama İngiliz, Alman, Kürt, Laz ayırt etmem.
Müslümanım ama Yahudi ,Hıristiyan , süryani ayırmam ve herkesin görüş, din, renk ve ırkına saygılıyım diyebiliyorsak ne mutlu bize.
İnsanlık ve dünya için birlikte birşeyler yapalım.
Saygılar
Sohbet amaçlı açtığım konu sanırım yanlış anlaşıldı, ben konu üzerinde fikirlerinizi beyan etmenizi istemiştim görüyorumki bazılarınız bazı kişilerin mahkemelerdeki savunma amaçlı konuşmalarını yazdınız, bu şekilde konu amacını aşar ve tartışma ortamı yaratır.
Türküm ama İngiliz, Alman, Kürt, Laz ayırt etmem.
Müslümanım ama Yahudi ,Hıristiyan , süryani ayırmam ve herkesin görüş, din, renk ve ırkına saygılıyım diyebiliyorsak ne mutlu bize.
İnsanlık ve dünya için birlikte birşeyler yapalım.
Saygılar
ASPIRINN,ASPIRINXBÜYÜ,drASPİRİN


"Küçükken, iki resim arasındaki 7 farkı bulurdum.. Büyüdüm, insanla hayvan arasındaki 7 farkı ayırt edemez oldum."
- Ayhilallll
- Cin Avcısı
- Mesajlar: 189
- Kayıt: 22 Kas 2010 16:41
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
Sohbet Amaclı acmışsın aMa Başbakanın dedini örnek vermişsin sen öyle örnek verirsen herkez de bu şekil savunmaları vermekde haksız deil Kürt romanı lazı cerkezi bende ayırt etmem Ama pkk yandaşı kürtleri apo ya sayın deyenlere karşıyım Bebek katilinle anlaşmak icin masaya oturanlara karşıyım bu ırkcılıksa ben ırkcıyım .....
Ezan Oldum Dinmedim
Bayrak Oldum İnmedim
Şehit Oldum Ölmedim
Adım Müslüman
Soyadım TÜRK Benim
Eymenbey Çığlıkx
Bayrak Oldum İnmedim
Şehit Oldum Ölmedim
Adım Müslüman
Soyadım TÜRK Benim
Eymenbey Çığlıkx
- kurtreis
- İstihbarat Üyesi
- Mesajlar: 1560
- Kayıt: 04 Ara 2009 21:09
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Kurt
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
Ayhilallll yazdı:Sohbet Amaclı acmışsın aMa Başbakanın dedini örnek vermişsin sen öyle örnek verirsen herkez de bu şekil savunmaları vermekde haksız deil Kürt romanı lazı cerkezi bende ayırt etmem Ama pkk yandaşı kürtleri apo ya sayın deyenlere karşıyım Bebek katilinle anlaşmak icin masaya oturanlara karşıyım bu ırkcılıksa ben ırkcıyım .....
Tebrikler öylenebilicek sözleri söylemişsin Emrullah kitabın ortasından konuşmuşsun
*** Kurt Loncaları Genel Başkanı ***
Kurt Loncası
Kurt Loncası
KurtReiis
KurtReis
cCcREİScCc
Geciken Şafak Bir Kurt Uluması ile Sökecektir.
2008 Yılından Beri...
KurtReis
cCcREİScCc
Geciken Şafak Bir Kurt Uluması ile Sökecektir.
2008 Yılından Beri...
- XDEVAX
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 77
- Kayıt: 06 Ağu 2011 21:33
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Deva
Re: IRKÇILIK ve MİLLİYETCİLİK
Düşüncemde haksız olmadığımı bir kere daha anlamış oldum, PKK çocuk katilleri vatan hainleri konumuza ne alaka onlara karşı olmak Türk'lük değildir sadece, insanlık görevidir. Başbakan tarafsız yorumlanacak bir söz söylemişse bunda utanılacak çekinecek ne var , sadece benimle ayni fikirde olduğunu söyledim, karşı fikirdeyseniz biz karşıyız dersiniz ve açıklarsınız, yazdıklarımın içinden çımbızla kelime seçmeye gerek yok.
ASPIRINN,ASPIRINXBÜYÜ,drASPİRİN


"Küçükken, iki resim arasındaki 7 farkı bulurdum.. Büyüdüm, insanla hayvan arasındaki 7 farkı ayırt edemez oldum."