OSİRİS GEZEGENİ
HD 209458b, Dünya'dan 150 ışıkyılı uzakta bir Güneşdışı gezegendir. Bulucuları tarafından Mısırlıların verimlilik ve ölüm tanrıçası Osiris adıyla gayrı resmi olarak da anılır.
HD 209458b'nin çapı Jüpiter'in 1,3 katı, kütlesiyse Jüpiter'den ⅓ daha azdır. Güneş benzeri merkezî yıldız (HD 209458)'den 6,92 milyon km uzaktadır, yani yörünge çevresi, Merkür'ün yörünge çevresinin ⅛'idir. Dolanım süresi ise 3½ gündür. Dar yörüngesi ve büyük kütlesinden dolayı Osiris, "sıcak Jüpiter" olarak sınıflandırılmıştır.
Jüpiter HD 209458 b
Yörüngesinin kenarı Dünya'ya baktığından 1999'da Osiris'in merkezî yıldız önünden geçişiyle ilk kez güneşdışı bir gezegenin böyle bir geçişi izlenebildi. Bu geçiş sonucu yıldızın görünür parlaklığı her 3½ günde bir takriben %2 azalmaktadır.
2003 yılında Hubble Uzay Teleskobu yardımıyla Osiris'in atmosferinin merkezî yıldızına yakınlığından dolayı "buharlaştığı" ve kuyruklu yıldızlara benzer bir kuyruk oluşturduğu saptandı. Gezegenin atmosferinde oksijen ve karbon tespit edilmiştir.
2007 Nisan'ında Hubble Uzay Teleskobu, gezegenin atmosferinde büyük miktarda su buharı tespit etmiştir[2]. Böylece HD 209458b, güneş sistemi dışında su bulunan ilk gezegendir.
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
29 Kasım Tarihte Bugün
Olaylar
1877 - Thomas Edison, fonograf cihazının tanıtımını yaptı.
1913 - Uluslararası Eskrim Federasyonu (FIE, Fédération Internationale d'Escrime), Paris'te kuruldu.
1922 - Howard Carter, Firavun Tutankhamun'un mezarını halkın ziyaretine açtı.
1929 - ABD'li Amiral Richard Byrd Güney Kutbu üzerinde uçan ilk insan oldu.
1935 - İstanbul'da Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası açıldı.
1937 - Hatay'da bağımsız rejim yürürlüğe girdi.
1944 - Arnavutluk Halk Cumhuriyeti kuruldu.
1944 - Mavi Bebek Sendromu adı verilen yenidoğan kalp hastalığını düzeltmek için insan üzerinde ilk cerrahi tedavi Alfred Blalock ve Vivien Thomas adlı cerrahlar tarafından Baltimore, Maryland'deki Johns Hopkins Hastanesi nde gerçekleştirildi.
1945 - Yugoslavya Federal Cumhuriyeti kuruldu.
1947 - Birleşmiş Milletler, Araplar'ın şiddetli muhalefetine karşın, Filistin'in bölünmesini ve bağımsız bir İsrail devleti kurulmasını kararlaştırdı.
1974 - Pakistan'da deprem; 4.700 kişi öldü.
1978 - Halkın Tapınağı adlı tarikata üye 913 kişi Guyana ormanlarındaki merkezlerinde zehir içerek topluca intihar etti.
1990 - Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi.
Olaylar
1877 - Thomas Edison, fonograf cihazının tanıtımını yaptı.
1913 - Uluslararası Eskrim Federasyonu (FIE, Fédération Internationale d'Escrime), Paris'te kuruldu.
1922 - Howard Carter, Firavun Tutankhamun'un mezarını halkın ziyaretine açtı.
1929 - ABD'li Amiral Richard Byrd Güney Kutbu üzerinde uçan ilk insan oldu.
1935 - İstanbul'da Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası açıldı.
1937 - Hatay'da bağımsız rejim yürürlüğe girdi.
1944 - Arnavutluk Halk Cumhuriyeti kuruldu.
1944 - Mavi Bebek Sendromu adı verilen yenidoğan kalp hastalığını düzeltmek için insan üzerinde ilk cerrahi tedavi Alfred Blalock ve Vivien Thomas adlı cerrahlar tarafından Baltimore, Maryland'deki Johns Hopkins Hastanesi nde gerçekleştirildi.
1945 - Yugoslavya Federal Cumhuriyeti kuruldu.
1947 - Birleşmiş Milletler, Araplar'ın şiddetli muhalefetine karşın, Filistin'in bölünmesini ve bağımsız bir İsrail devleti kurulmasını kararlaştırdı.
1974 - Pakistan'da deprem; 4.700 kişi öldü.
1978 - Halkın Tapınağı adlı tarikata üye 913 kişi Guyana ormanlarındaki merkezlerinde zehir içerek topluca intihar etti.
1990 - Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
FONOGRAF
Fonograf, sesleri kayıt ve tespit ederek istenildiğinde tekrar edilmesini sağlayan makine. Ünlü Amerikalı bilgin Edison tarafından 1877 tarihinde icat edilmiştir. Edison, ilk deneylerinde, sesleri tespit için madenî bir silindire sarılı ince kalay bir levha kullanmıştır. Silindir, çevrilen bir kolla, yavaşça ileri geri hareket ediyordu. Silindire karşı konulmuş borumsu bir ağızlıktan kelimeler kuvvetlice söylenince meydana gelen ses titreşimleri, ağızlığın önündeki ince ve hassas tablaya çarpar, böylece, o tablaya iliştirilmiş olan çelik iğne, seslerin titreşimine göre kımıldanarak kalay levhada çizgiler meydana getiriyordu. Bu silindirin yeniden hareket ettirilmesi ile de tespit edilmiş sözler, yeniden duyuluyordu.
İlk zamanlarda çok basit olan fonograf, daha sonraları geliştirilerek yerini gramofona ve diktafona bırakmıştır.
Fonograf, sesleri kayıt ve tespit ederek istenildiğinde tekrar edilmesini sağlayan makine. Ünlü Amerikalı bilgin Edison tarafından 1877 tarihinde icat edilmiştir. Edison, ilk deneylerinde, sesleri tespit için madenî bir silindire sarılı ince kalay bir levha kullanmıştır. Silindir, çevrilen bir kolla, yavaşça ileri geri hareket ediyordu. Silindire karşı konulmuş borumsu bir ağızlıktan kelimeler kuvvetlice söylenince meydana gelen ses titreşimleri, ağızlığın önündeki ince ve hassas tablaya çarpar, böylece, o tablaya iliştirilmiş olan çelik iğne, seslerin titreşimine göre kımıldanarak kalay levhada çizgiler meydana getiriyordu. Bu silindirin yeniden hareket ettirilmesi ile de tespit edilmiş sözler, yeniden duyuluyordu.
İlk zamanlarda çok basit olan fonograf, daha sonraları geliştirilerek yerini gramofona ve diktafona bırakmıştır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Paşabahçe Şişe Cam
Şişecam (Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş), Türkiye'nin cam ihtiyacını karşılamak amacıyla İstanbul'un Paşabahçe semtinde 4 Temmuz 1935'te faaliyete geçen cam fabrikasıdır. Fabrikanın bu semtte kurulmasıyla birlikte Paşabahçe semti cam üretimi ile anılır olmuştur.
Şişecam Topluluğu ana faaliyet alanları cam ve kimyasal üretimi olan bir sanayi topluluğudur. Topluluk düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile cam hammaddeleri üretimini (kum, dolomit, kalker, feldspat, soda ve krom bileşiklerini) kapsayan işkollarında Türkiye'de lider konumdadır.
Tarihçe
17 Şubat 1934'te Bakanlar Kurulu'nun kararıyla Türkiye'de yerli cam sanayinin kurulması için Türkiye İş Bankası görevlendirildi. 4 Temmuz 1935'te ilk üretimini gerçekleştiren fabrika o dönemde Türkiye'nin cam tüketimi 3500 ton iken 3000 ton üretim kapasitesiyle faaliyete geçti. İlk yıllardan itibaren sadece şişe ve bardak üreten fabrikada üretim el emeğine dayanıyordu. 1954'te alınan makinelerle seri üretime geçildi ve üretim kapasitesi 5000 tona çıktı. Ancak bu yatırımlara karşın fabrikanın düz cam üretem teknolojisine geçmesi 1968'de gerçekleşti. İngiliz tekniği olarak bilinen Pilkington düz cam üretme tekniği ile şişe ambalaj üretimi İstanbul'un Topkapı semtinde açılan yeni fabrikada başladı ve böylelikle üretim kapasitesi de artmış oldu. 1980'li yıllardan itibaren ise sadece bardak, cam gibi mutfak eşyaları değil, cam endüstrisinin her alanında üretim yapılmaya başlandı.
Şişe-Cam kurulduğu 1934 yılında Türkiye'de cam üretimi için gerekli altyapı olmadığı için, cam üretiminde hammadde olan kum, dolomit, feldspat, kalker, soda gibi malzemeleri kendisi sağlamış ve ambalaj için gerekli kağıt ve karton üretimini de yine kendisi gerçekleşirtirmiştir.
Toplulupa Bağlı Şirketler ve Faaliyet Alanları
Cam Ev Eşyası Gurubu(Paşabahçe)
Paşabahçe Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş. Kırklareli, Eskişehir, Mersin fabrikaları.
Denizli Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş. Geleneksel cam ev eşyası üretimi.
Camiş Ambalaj Sanayi A.Ş Kağıt, karton ambalaj üretimi.
Cam Ambalaj Gurubu
Anadolu Cam Sanayi A.Ş Mersin ve Topkapı Fabrikaları ile ağırlıklı Cam ambalaj üretimi.
Anadolu Cam Yenişehir Sanayi A.Ş Şişecam Bursa Yenişehir fabrikasında Cam ambalaj üretimi.
Ruscam Ltd.
S.S Mina Ksani Cam Ambalaj Fabrikası Gürcistan
Omco İstanbul Kalıp San. ve Tic. A.Ş. Cam üretimi kalıpları üretimi.
Düzcam Gurubu
Şişecam Bulgaria Ltd.
Trakya Cam Sanayi A.Ş. Kırklareli Lüleburgaz düzcam ve otocam, Mersin fabrikasında düzcam ve işlenmiş cam üretimi.
Trakya Yenişehir Cam San. A.Ş. Şişecam Bursa Yenişehir fabrikasında düzcam, otocam, işlenmiş cam üretimi.
Trakya Glass Bulgaria EAD Bulgaristan düzcam fabrikası.
Kimyasallar Gurubu
Camiş Madencilik A.Ş. (Kum, dolomit, kalker, feldspat, kaolen üretimi)
Soda Sanayii A.Ş. Cam kimyasalları üretimi.
Cam Elyaf Sanayi A.Ş
Camiş Egypt Mining Ltd. Co.
Çayırova Cam Sanayii A.Ş.
Madencilik Sanayii ve Ticaret A.Ş.
Oxyvit Kimya Sanayii Ve Ticaret A.Ş.
Asmaş Ağır Sanayi Makinaları A.Ş.
Sintan Kimya Sanayii ve Ticaret A.Ş.
Şişecam (Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş), Türkiye'nin cam ihtiyacını karşılamak amacıyla İstanbul'un Paşabahçe semtinde 4 Temmuz 1935'te faaliyete geçen cam fabrikasıdır. Fabrikanın bu semtte kurulmasıyla birlikte Paşabahçe semti cam üretimi ile anılır olmuştur.
Şişecam Topluluğu ana faaliyet alanları cam ve kimyasal üretimi olan bir sanayi topluluğudur. Topluluk düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile cam hammaddeleri üretimini (kum, dolomit, kalker, feldspat, soda ve krom bileşiklerini) kapsayan işkollarında Türkiye'de lider konumdadır.
Tarihçe
17 Şubat 1934'te Bakanlar Kurulu'nun kararıyla Türkiye'de yerli cam sanayinin kurulması için Türkiye İş Bankası görevlendirildi. 4 Temmuz 1935'te ilk üretimini gerçekleştiren fabrika o dönemde Türkiye'nin cam tüketimi 3500 ton iken 3000 ton üretim kapasitesiyle faaliyete geçti. İlk yıllardan itibaren sadece şişe ve bardak üreten fabrikada üretim el emeğine dayanıyordu. 1954'te alınan makinelerle seri üretime geçildi ve üretim kapasitesi 5000 tona çıktı. Ancak bu yatırımlara karşın fabrikanın düz cam üretem teknolojisine geçmesi 1968'de gerçekleşti. İngiliz tekniği olarak bilinen Pilkington düz cam üretme tekniği ile şişe ambalaj üretimi İstanbul'un Topkapı semtinde açılan yeni fabrikada başladı ve böylelikle üretim kapasitesi de artmış oldu. 1980'li yıllardan itibaren ise sadece bardak, cam gibi mutfak eşyaları değil, cam endüstrisinin her alanında üretim yapılmaya başlandı.
Şişe-Cam kurulduğu 1934 yılında Türkiye'de cam üretimi için gerekli altyapı olmadığı için, cam üretiminde hammadde olan kum, dolomit, feldspat, kalker, soda gibi malzemeleri kendisi sağlamış ve ambalaj için gerekli kağıt ve karton üretimini de yine kendisi gerçekleşirtirmiştir.
Toplulupa Bağlı Şirketler ve Faaliyet Alanları
Cam Ev Eşyası Gurubu(Paşabahçe)
Paşabahçe Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş. Kırklareli, Eskişehir, Mersin fabrikaları.
Denizli Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş. Geleneksel cam ev eşyası üretimi.
Camiş Ambalaj Sanayi A.Ş Kağıt, karton ambalaj üretimi.
Cam Ambalaj Gurubu
Anadolu Cam Sanayi A.Ş Mersin ve Topkapı Fabrikaları ile ağırlıklı Cam ambalaj üretimi.
Anadolu Cam Yenişehir Sanayi A.Ş Şişecam Bursa Yenişehir fabrikasında Cam ambalaj üretimi.
Ruscam Ltd.
S.S Mina Ksani Cam Ambalaj Fabrikası Gürcistan
Omco İstanbul Kalıp San. ve Tic. A.Ş. Cam üretimi kalıpları üretimi.
Düzcam Gurubu
Şişecam Bulgaria Ltd.
Trakya Cam Sanayi A.Ş. Kırklareli Lüleburgaz düzcam ve otocam, Mersin fabrikasında düzcam ve işlenmiş cam üretimi.
Trakya Yenişehir Cam San. A.Ş. Şişecam Bursa Yenişehir fabrikasında düzcam, otocam, işlenmiş cam üretimi.
Trakya Glass Bulgaria EAD Bulgaristan düzcam fabrikası.
Kimyasallar Gurubu
Camiş Madencilik A.Ş. (Kum, dolomit, kalker, feldspat, kaolen üretimi)
Soda Sanayii A.Ş. Cam kimyasalları üretimi.
Cam Elyaf Sanayi A.Ş
Camiş Egypt Mining Ltd. Co.
Çayırova Cam Sanayii A.Ş.
Madencilik Sanayii ve Ticaret A.Ş.
Oxyvit Kimya Sanayii Ve Ticaret A.Ş.
Asmaş Ağır Sanayi Makinaları A.Ş.
Sintan Kimya Sanayii ve Ticaret A.Ş.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Hatayda Bağımsız Rejim
HATAY’DA "BAĞIMSIZ REJİM"
Fransa Başbakanı Leon Blum’un, Suriye’ye bağımsızlık verileceği şeklinde beyanı, Hatay’ın Suriye’ye geçmeden anavatana katılması için yapılacak çalışmaların hızlandırılmasını gerekli kıldı. Bu sırada Türk nüfusun aleyhine gelişeceği sezilen, 14-15 Kasım 1936 genel seçimlerine Türkler katılmayarak seçimi boykot ettiler. 1937 yılı başında, Hatay’daki huzursuzluğu gündemine alarak görüşen Milletler cemiyeti, “...her Hataylı dilediği cemaat listesine yazılmak ve rey vermek hakkına sahiptir” maddesini içeren Türk tezini kabul etti ve yapılacak halk oylaması için Antakya’ya bir gözlemci heyeti gönderdi.
Heyetin halk oylaması konusunda olumlu bir kanı ile Cenevre’ye dönmesinden ve raporlarını 27 Ocak 1937’de Milletler Cemiyeti’ne vermelerinden sonra, İskenderun Sancağı için yeni bir statü ve anayasa taslağı hazırlanarak sancakta, Millet Meclisi seçimi yapılması kararı alındı. Türkiye adına Numan Menemencioğlu’nun katıldığı anayasa taslağı hazırlama komisyonu, Fransız, İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı diplomatlardan oluşmaktaydı. Komisyon tarafından 15 Mayıs 1937’de tamamlanan tasarı Milletler Cemiyeti’nce 29 Mayıs 1937’de kabul edildi. Bu taslağa göre sancak, içişlerinde bağımsız, dışişleri, maliye, gümrük işlerinde Suriye’ye bağlı kalacaktı. Sancağın toprak bütünlüğü, Türkiye ve Fransa’nın garantörlüğü altındaydı.
Milletler Cemiyeti’nce kabul edilen tasarı esasları çerçevesinde Ekim 1937’de Antakya ve İskenderun’da Türk konsoloslukları açıldı. 29 Kasım 1937’de bağımsız rejim yürürlüğe girdi.
HATAY’DA "BAĞIMSIZ REJİM"
Fransa Başbakanı Leon Blum’un, Suriye’ye bağımsızlık verileceği şeklinde beyanı, Hatay’ın Suriye’ye geçmeden anavatana katılması için yapılacak çalışmaların hızlandırılmasını gerekli kıldı. Bu sırada Türk nüfusun aleyhine gelişeceği sezilen, 14-15 Kasım 1936 genel seçimlerine Türkler katılmayarak seçimi boykot ettiler. 1937 yılı başında, Hatay’daki huzursuzluğu gündemine alarak görüşen Milletler cemiyeti, “...her Hataylı dilediği cemaat listesine yazılmak ve rey vermek hakkına sahiptir” maddesini içeren Türk tezini kabul etti ve yapılacak halk oylaması için Antakya’ya bir gözlemci heyeti gönderdi.
Heyetin halk oylaması konusunda olumlu bir kanı ile Cenevre’ye dönmesinden ve raporlarını 27 Ocak 1937’de Milletler Cemiyeti’ne vermelerinden sonra, İskenderun Sancağı için yeni bir statü ve anayasa taslağı hazırlanarak sancakta, Millet Meclisi seçimi yapılması kararı alındı. Türkiye adına Numan Menemencioğlu’nun katıldığı anayasa taslağı hazırlama komisyonu, Fransız, İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı diplomatlardan oluşmaktaydı. Komisyon tarafından 15 Mayıs 1937’de tamamlanan tasarı Milletler Cemiyeti’nce 29 Mayıs 1937’de kabul edildi. Bu taslağa göre sancak, içişlerinde bağımsız, dışişleri, maliye, gümrük işlerinde Suriye’ye bağlı kalacaktı. Sancağın toprak bütünlüğü, Türkiye ve Fransa’nın garantörlüğü altındaydı.
Milletler Cemiyeti’nce kabul edilen tasarı esasları çerçevesinde Ekim 1937’de Antakya ve İskenderun’da Türk konsoloslukları açıldı. 29 Kasım 1937’de bağımsız rejim yürürlüğe girdi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
ARNAVUTLUK
Arnavutluk (Arnavutça: Shqipëria), resmî adı Arnavutluk Cumhuriyeti (Arnavutça: Republika e Shqipërisë, /ɾɛpuˈblika ɛ ʃcipəˈɾiːs/), Balkan Yarımadası'nda ülkedir. Komşuları kuzeyde Karadağ, kuzeydoğusunda Kosova, doğusunda Makedonya ve güneyinde Yunanistan'dır. Ayrıca ülkenin batıda Adriyatik Denizi ve güneybatıda İyonya Denizi'ne kıyısı vardır. İyon Denizi ile Adriyatik Denizi arasındaki Otranto Boğazı'nın karşısındaki İtalya'ya uzaklığı 72 km'den (45 mi) daha azdır.
Arnavutluk, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Konseyi, Dünya Ticaret Örgütü, İslam Konferansı Örgütü, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Orta Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması, Frankofon ve kurucu üye olarak Akdeniz İçin Birlik'e üyedir.
Ocak 2003'ten 28 Nisan 2009'a kadar Avrupa Birliği'ne potansiyel aday olan Arnavutluk, 28 Nisan 2009'da Avrupa Birliği'ne aday olmak için başvuruda bulunmuştur. Arnavutluk, parlamenter demokrasiye ve bir geçiş ekonomisine sahiptir. Arnavutluk'un başkenti olan Tiran, ülkedeki 2.6 milyon kişinin yaklaşık 495.000'i burada yaşamaktadır ve aynı zamanda ülkenin ekonomik başkentidir. Serbest piyasa reformları, özellikle enerji ve ulaşım altyapılarının gelişiminde, ülkeye yabancı yatırımların kapısını açmıştır.
Arnavutluk (Arnavutça: Shqipëria), resmî adı Arnavutluk Cumhuriyeti (Arnavutça: Republika e Shqipërisë, /ɾɛpuˈblika ɛ ʃcipəˈɾiːs/), Balkan Yarımadası'nda ülkedir. Komşuları kuzeyde Karadağ, kuzeydoğusunda Kosova, doğusunda Makedonya ve güneyinde Yunanistan'dır. Ayrıca ülkenin batıda Adriyatik Denizi ve güneybatıda İyonya Denizi'ne kıyısı vardır. İyon Denizi ile Adriyatik Denizi arasındaki Otranto Boğazı'nın karşısındaki İtalya'ya uzaklığı 72 km'den (45 mi) daha azdır.
Arnavutluk, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Konseyi, Dünya Ticaret Örgütü, İslam Konferansı Örgütü, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Orta Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması, Frankofon ve kurucu üye olarak Akdeniz İçin Birlik'e üyedir.
Ocak 2003'ten 28 Nisan 2009'a kadar Avrupa Birliği'ne potansiyel aday olan Arnavutluk, 28 Nisan 2009'da Avrupa Birliği'ne aday olmak için başvuruda bulunmuştur. Arnavutluk, parlamenter demokrasiye ve bir geçiş ekonomisine sahiptir. Arnavutluk'un başkenti olan Tiran, ülkedeki 2.6 milyon kişinin yaklaşık 495.000'i burada yaşamaktadır ve aynı zamanda ülkenin ekonomik başkentidir. Serbest piyasa reformları, özellikle enerji ve ulaşım altyapılarının gelişiminde, ülkeye yabancı yatırımların kapısını açmıştır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
YUGOSLAVYA
Yugoslavya (Arnavutça: Jugosllavia; Hırvatça, Sırpça, Slovence: Jugoslavija; Macarca Jugoszlávia; Makedonca, Kiril Sırpça: Југославија; Türkçe: Yugoslavya) Balkanlar’ın batısında 20. yüzyılda, üç defa farklı yapı ve idari şekille kurulmuş olan bir devlet olmuştur. Bu ad sahip olan devlet, 1918-2003 yıllarında çeşitli idari yapılarda varlığını sürdürmüş bir Balkan devletidir.
Yugoslavya adıyla bilinen ilk devlet 1918 yılında kurulan Yugoslavya Krallığı’dır. 1943 yılında Demokratik Federal Yugoslavya ilan edilmiştir. Bu devlet, 1946 yılında “Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti” adını almıştır.
Tarih
Bugünkü Yugoslavya topraklarında yaşadığı bilinen ilk kavim İliryalılardır. Bu bölgede 4. yüzyıl civarında Hun grupları yaşamıştır. Hunlar, Gotlardan, Alanlardan ve Germen Taifallardan oluşturdukları yardımcı kuvvetlerle takviyeli olarak ilk defa 378 baharında Tuna’yı geçmişlerdir. Romalılardan karşılık görmeksizin Trakya’ya kadar ilerlemişlerdir. Roma imparatoru I. Theodosius’un ölüm yılı olan 395’te Hunlar yeniden Balkanlar’da hareketlenmişlerdir. Daha sonra Slav grupları Yugoslavya topraklarına göç etmişlerdir. Beşinci yüzyılda artık Yugoslavya topraklarında İliryalılar kalmamıştır. Slavlar tarih boyunca daima başkaları tarafından yönetilmişlerdir. Avusturyalılar, Macarlar, İtalyanlar, Türkler ve Fransızlar değişik zamanlarda Slav gruplarını idareleri altına almıştır. En uzun ve önemli dönemleriyse Türk idaresinde kaldıkları yıllardır.
Yugoslavya (Arnavutça: Jugosllavia; Hırvatça, Sırpça, Slovence: Jugoslavija; Macarca Jugoszlávia; Makedonca, Kiril Sırpça: Југославија; Türkçe: Yugoslavya) Balkanlar’ın batısında 20. yüzyılda, üç defa farklı yapı ve idari şekille kurulmuş olan bir devlet olmuştur. Bu ad sahip olan devlet, 1918-2003 yıllarında çeşitli idari yapılarda varlığını sürdürmüş bir Balkan devletidir.
Yugoslavya adıyla bilinen ilk devlet 1918 yılında kurulan Yugoslavya Krallığı’dır. 1943 yılında Demokratik Federal Yugoslavya ilan edilmiştir. Bu devlet, 1946 yılında “Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti” adını almıştır.
Tarih
Bugünkü Yugoslavya topraklarında yaşadığı bilinen ilk kavim İliryalılardır. Bu bölgede 4. yüzyıl civarında Hun grupları yaşamıştır. Hunlar, Gotlardan, Alanlardan ve Germen Taifallardan oluşturdukları yardımcı kuvvetlerle takviyeli olarak ilk defa 378 baharında Tuna’yı geçmişlerdir. Romalılardan karşılık görmeksizin Trakya’ya kadar ilerlemişlerdir. Roma imparatoru I. Theodosius’un ölüm yılı olan 395’te Hunlar yeniden Balkanlar’da hareketlenmişlerdir. Daha sonra Slav grupları Yugoslavya topraklarına göç etmişlerdir. Beşinci yüzyılda artık Yugoslavya topraklarında İliryalılar kalmamıştır. Slavlar tarih boyunca daima başkaları tarafından yönetilmişlerdir. Avusturyalılar, Macarlar, İtalyanlar, Türkler ve Fransızlar değişik zamanlarda Slav gruplarını idareleri altına almıştır. En uzun ve önemli dönemleriyse Türk idaresinde kaldıkları yıllardır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
1 947 - BM'NİN FİLİSTİN PROJESİ
VE İSRAİL DEVLETİNİN KURULUŞU
1947 yılında, Filistin'i 1920 yılından beri yöneten İngiltere, Siyonist-Arap sorununu çözme sorumluluğunu Birleşmiş Milletler'e devretti. Bölge, Araplarla Yahudi göçmenler arasındaki kronikleşmiş huzursuzluğun pençesinde kıvranıyordu. Yahudiler artık toplam Filistin nüfusunun üçte birini oluşturuyorlardı ve toprakların yüzde 6'sının sahibi olmuşlardı. Tüm bunların üzerine, yüzbinlerce Yahudi'nin Avrupa'daki Nazi katliamından kaçmasıyla birlikte durum daha kritik bir hal aldı. Katliamdan kaçamayan 6 milyon Yahudi, II. Dünya Savaşı sırasında öldürüldü. Birleşmiş Milletler, bölgeyi Yahudiler ve Filistinliler arasında bölmeyi öngören tavsiye kararını aldı. Yahudi tarafı BM'nin önerisini kabul ederken, Filistin temsilcileri reddettiler.
Bölme planı, Filistin topraklarının yüzde 56.47'sinin Yahudi devletine, 45.53'ünün ise Arap devletine verilmesini öngörüyordu. Kudüs'ün etrafında ise uluslararası bölge oluşturulacaktı. 29 Kasım 1947'de plan BM ülkeleri arasında oylamaya açıldı. 33 ülke planı kabul ederken, 13 ülke aleyhte oy kullandı, 10 ülke ise çekimser kaldı. Filistinlilerin reddettiği plan, hiç bir zaman uygulanmadı.
İngiltere, 15 Mayıs 1948'de Filistin üzerindeki yönetimine son verme kararını açıkladı. Filistin'deki çatışmalar sırasında İngiliz askerlerinin ölmesi, bölgedeki İngiliz varlığını İngiltere kamuoyunda kabul edilemez hale getiriyordu. Ayrıca İngiltere, ABD'nin bölgeye daha fazla Yahudi göçmen alınması için yaptığı baskıdan bunalmıştı. Araplar ve Yahudiler, İngiliz varlığı olmadan yüzyüze gelecekleri güne hazırlanmaya başladılar. Her iki taraf da silahlanıyor, birliklerini seferber ediyordu. İlk operasyonlar, 1947 yılının Aralık ayında Yahudi güçleri tarafından Filistin köylerine düzenlendi.
2000 yıllık süreçten sonra kurulan ilk Yahudi devleti olan İsrail, 14 Mayıs 1948 tarihinde Tel Aviv'de ilan edildi.
Kuruluş bildirisi, son İngiliz birliğinin bölgeden çekilmesinin ardından derhal yürürlüğe kondu. Filistinliler, 15 Mayis'ı 'El Nakba', yani 'felaket günü' ilan ettiler.
1948 yılı, Yahudi ve Arap ordularının birbirlerinin bölgesine düzenlediği saldırılarla başladı. İrgun ve Lehi militan grupları tarafından desteklenen Yahudi güçleri, ilerlediler. Yahudi devleti için tahsis edilen bölgelerin yanısıra Filistin devletine verilmesi öngörülen topraklara da girdiler.
İrgun ve Lehi örgütleri, 9 Nisan 1948'de Deir Yassin köyünün sakinlerini katlettiler. Katliam korkusuyla yüzbinlerce Filistinli Lübnan, Mısır ve Bati Şeria'ya kaçtı. Yahudi birlikleri, Negev, Galilee, Batı Kudüs ve kıyı bölgesinin çoğunu aldı.
İsrail devletinin ilan edilmesinin ardından Ürdün, Mısır, Lübnan, Suriye ve Irak'tan gelen birlikler İsrail'i istila etti fakat püskürtüldüler. Yapılan ateşkes anlaşmaları, İsrail'in sınırlarını oluşturdu.
Mısır Gazze Şeridi'ni alırken, Ürdün Doğu Kudüs çevresindeki bölgeyi ve bugün Batı Şeria olarak bilinen kesimi ilhak etti.
VE İSRAİL DEVLETİNİN KURULUŞU
1947 yılında, Filistin'i 1920 yılından beri yöneten İngiltere, Siyonist-Arap sorununu çözme sorumluluğunu Birleşmiş Milletler'e devretti. Bölge, Araplarla Yahudi göçmenler arasındaki kronikleşmiş huzursuzluğun pençesinde kıvranıyordu. Yahudiler artık toplam Filistin nüfusunun üçte birini oluşturuyorlardı ve toprakların yüzde 6'sının sahibi olmuşlardı. Tüm bunların üzerine, yüzbinlerce Yahudi'nin Avrupa'daki Nazi katliamından kaçmasıyla birlikte durum daha kritik bir hal aldı. Katliamdan kaçamayan 6 milyon Yahudi, II. Dünya Savaşı sırasında öldürüldü. Birleşmiş Milletler, bölgeyi Yahudiler ve Filistinliler arasında bölmeyi öngören tavsiye kararını aldı. Yahudi tarafı BM'nin önerisini kabul ederken, Filistin temsilcileri reddettiler.
Bölme planı, Filistin topraklarının yüzde 56.47'sinin Yahudi devletine, 45.53'ünün ise Arap devletine verilmesini öngörüyordu. Kudüs'ün etrafında ise uluslararası bölge oluşturulacaktı. 29 Kasım 1947'de plan BM ülkeleri arasında oylamaya açıldı. 33 ülke planı kabul ederken, 13 ülke aleyhte oy kullandı, 10 ülke ise çekimser kaldı. Filistinlilerin reddettiği plan, hiç bir zaman uygulanmadı.
İngiltere, 15 Mayıs 1948'de Filistin üzerindeki yönetimine son verme kararını açıkladı. Filistin'deki çatışmalar sırasında İngiliz askerlerinin ölmesi, bölgedeki İngiliz varlığını İngiltere kamuoyunda kabul edilemez hale getiriyordu. Ayrıca İngiltere, ABD'nin bölgeye daha fazla Yahudi göçmen alınması için yaptığı baskıdan bunalmıştı. Araplar ve Yahudiler, İngiliz varlığı olmadan yüzyüze gelecekleri güne hazırlanmaya başladılar. Her iki taraf da silahlanıyor, birliklerini seferber ediyordu. İlk operasyonlar, 1947 yılının Aralık ayında Yahudi güçleri tarafından Filistin köylerine düzenlendi.
2000 yıllık süreçten sonra kurulan ilk Yahudi devleti olan İsrail, 14 Mayıs 1948 tarihinde Tel Aviv'de ilan edildi.
Kuruluş bildirisi, son İngiliz birliğinin bölgeden çekilmesinin ardından derhal yürürlüğe kondu. Filistinliler, 15 Mayis'ı 'El Nakba', yani 'felaket günü' ilan ettiler.
1948 yılı, Yahudi ve Arap ordularının birbirlerinin bölgesine düzenlediği saldırılarla başladı. İrgun ve Lehi militan grupları tarafından desteklenen Yahudi güçleri, ilerlediler. Yahudi devleti için tahsis edilen bölgelerin yanısıra Filistin devletine verilmesi öngörülen topraklara da girdiler.
İrgun ve Lehi örgütleri, 9 Nisan 1948'de Deir Yassin köyünün sakinlerini katlettiler. Katliam korkusuyla yüzbinlerce Filistinli Lübnan, Mısır ve Bati Şeria'ya kaçtı. Yahudi birlikleri, Negev, Galilee, Batı Kudüs ve kıyı bölgesinin çoğunu aldı.
İsrail devletinin ilan edilmesinin ardından Ürdün, Mısır, Lübnan, Suriye ve Irak'tan gelen birlikler İsrail'i istila etti fakat püskürtüldüler. Yapılan ateşkes anlaşmaları, İsrail'in sınırlarını oluşturdu.
Mısır Gazze Şeridi'ni alırken, Ürdün Doğu Kudüs çevresindeki bölgeyi ve bugün Batı Şeria olarak bilinen kesimi ilhak etti.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
HALKIN TAPINAĞI TARİKATI
James Warren "Jim" Jones (13 Mayıs 1931 - 18 Kasım 1978) ABD'li "People's Temple" (Halkın Tapınağı) kilisesinin kurucusu olan vaiz. 1978 yılında Guyana'da kendisi ve müridlerine has kasabası Jonestown'da 911 müridini aynı anda intihar etmeye ikna etmiş ve kendisi de müridleriyle birlikte ölmüştür.
Eşcinsel olduğu için medyanın eleştirilerine maruz kalan Jones, sekse aşırı düşkünlüğüyle tanınıyordu. Jones'un oğlu sonradan basına yaptığı açıklamada, babasının yoğun amfetamin, marijuana ve LSD deneyimlerinin aile arasında iyi bilindiğini söylemiştir.
İnsan Tapınağı, zenci ve beyazlara eşit muamelesiyle diğerlerinden ayrılıyordu. Bu yüzden birçok siyah amerikan vatandaşı tarikata üye oldu. Müritler Jones'a "Baba" diyorlardı. Jones onlar için İlahi bir varlıktı. Onun mucizevi iyileştirici özellikler olduğunu düşünüyorlardı. Jones da bu ününü kullanarak mucizevi iyileştirme gösterileri düzenledi ve bunlar sayesinde tarikatina birçok yeni üye kazandırdı. Kilise üyeleri kendi hareketlerinin toplumun problemlerine çözüm getireceğine inandılar. Bunun yüzünden ana akım hristiyanlıktan uzaklaştılar.
Travis Jones adıyla 1931'de Lynn, Indiana'da dünyaya geldi. Babası Ku Klux Klan üyesiydi. Eğitimini burada tamamladı, 1950' lerde vaiz oldu. Kendi kilisesine para yardımı olsun diye kapı kapı dolaşıp evcil maymun sattı. Sonraları kilise büyüdü ve "Halkın Tapınağı (People's Temple) adında bir tarikat kurdu. Tarikat üyelerinin toplantıları kilisede halka kapalı bir şekilde oluyordu, dolayısıyla halk üyelerin toplantılarını, içeride neler olup bittiğini merak ediyordu. Üyeler çoğalınca bu ilgi de arttı. Jones itibar kazandı ve ülke çapında hristiyan birliklerinde önemli görevlere geldi.
Jonestown Katliamı
1977'de İnsan Tapınağı tarikatı, Guyana'da ormanın içine bir araziye taşındı. Jones'un hayali burada tarikatiyle kommünal bir yaşam sürüp medyanın ve halkın artan ilgisinden uzak kalmaktı. Fakat kasaba yaşamına geçince işler değişmeye başladı. Jones, ağırlaşan uyuşturucu bağımlılığını gizlememeye başladı. Müridlerine sık sık toplu intihar provaları yaptırıyordu. Tarikat mensuplarının yakınları dernekler oluşturup Jonestown'da insan hakları ihlalleri yapıldığını iddia edip bölgeyi ziyaret etmek için bir basın ekibi ve senatör göndermeyi başardılar. Ekip Jonestown'dayken her şey normal gözüküyordu, fakat birkaç kişi ertesi gün ziyaretçi ekibe artık oradan ayrılmak istediklerini söylediler. Ekip dönerken ayrılmak isteyenleri de aldı ve havaalanına gitti. Uçağa binerlerken kamyon üstünde İnsan Tapınağı tarikatı mensubu silahlı adamlar tarafından saldırıya uğradılar. 5 kişi hayatını kaybetti. Bu olayın patlak verdiği günün akşamı ise aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu 911 müridiyle birlikte Jim Jones kasabasında aynı anda intihar etti. Müridler siyanürlü kokteyl ve enjektörler vasıtasıyla intihar ederken, koltuğunda ölü bulunan Jones'un kendini silahla vurduğu görüldü. Ertesi gün bu olaydan haberi olmayan basın helikopterle bölgeye geldiğinde her yere dağılmış 900 ün üzerinde cesetle karşılaşınca şoke oldu. Tüm dünyayı ayağa kaldıran bu eşine rastalnması zor olay Jonestown katliamı olarak tarihe geçti.
Ölümlerinin son derece kutsal olacağını söyleyerek son konuşmasını yapan Jim Jones'un bu konuşmasının ses kaydı mevcuttur.
Halkın Tapınağı mezhebi, liderleri olan papaz Jim Jones tarafından, müritlerinin büyük bir kısmı ABD’den Guyana ormanları içindeki vaadedilmiş topraklara götürülüp ve orada yine bu adam tarafından 900’den fazlası ilk önce çocuklardan başlamak üzere siyanür içmeye ikna edilince, yok olmuştur. Bu korkunç olay San Francisco Chronicle gazetesi tarafından detaylıca araştırılmıştır.
‘Peder’ Jones müritlerini bir araya toplamış ve onlara artık cennete doğru yola çıkmanın zamanı geldiğini bildirmiş. ‘Başka bir yerde,’ diye söz verdi ‘buluşacağız.’ Kelimeler kampın hoparlörlerinden dökülmeye devam ediyordu. ‘Ölümde büyük bir şeref var. Bu ölecek olan herkes için büyük bir gösteri.’
Jones’in mezhebi içinde ilk günlerde ‘seks yapmasına izin verilen tek insanın kendisinin olduğunu bildirdiği (muhtemelen partnerlerine de izin verilmişti)’ eğitimli sosyobiyologların dikkatinden kaçmamıştı. Jones’in ilişkilerini bir sekreter düzenleyecekti. Telefon açıp ‘Peder bunu yapmaktan nefret ediyor fakat bunu yapmak için çok zorlanıyor, siz lütfedip…’ diyecekti. Kurbanları sadece kadınlar değildi. Jones’in tarikatının hala San Francisco’da olduğu günlerde, 17 yaşındaki bir erkek müridi bu kirli hafta sonlarında, Papaz olduğu için Jones’e indirim yapılan bir otel odasına nasıl götürüldüğünü anlattı. Otel odası Jim Jones ve oğlu için kiralanıyordu. Aynı çocuk şöyle anlatıyor:
Gerçekten de ona karşı saygı, korku ve şaşkınlık hisleri taşıyordum. Bir babadan öteydi. Anne ve babamı onun için öldürebilirdim.
Sayın Papaz Jim Hones hakkında dikkat çekici olan şey kendi kendine hizmet ettiren davranışından çok müritlerinin insanüstü ahmaklıklarıydı. Böylesi olağanüstü ahmaklıklar göz önüne alındığında, herhangi birisinin insan zihinlerinin zararlı enfeksiyonlar için tam kıvamında olduğuna kim şüphe edebilir?
Richard Dawkins - Bir Şeytan'ın Papazı
James Warren "Jim" Jones (13 Mayıs 1931 - 18 Kasım 1978) ABD'li "People's Temple" (Halkın Tapınağı) kilisesinin kurucusu olan vaiz. 1978 yılında Guyana'da kendisi ve müridlerine has kasabası Jonestown'da 911 müridini aynı anda intihar etmeye ikna etmiş ve kendisi de müridleriyle birlikte ölmüştür.
Eşcinsel olduğu için medyanın eleştirilerine maruz kalan Jones, sekse aşırı düşkünlüğüyle tanınıyordu. Jones'un oğlu sonradan basına yaptığı açıklamada, babasının yoğun amfetamin, marijuana ve LSD deneyimlerinin aile arasında iyi bilindiğini söylemiştir.
İnsan Tapınağı, zenci ve beyazlara eşit muamelesiyle diğerlerinden ayrılıyordu. Bu yüzden birçok siyah amerikan vatandaşı tarikata üye oldu. Müritler Jones'a "Baba" diyorlardı. Jones onlar için İlahi bir varlıktı. Onun mucizevi iyileştirici özellikler olduğunu düşünüyorlardı. Jones da bu ününü kullanarak mucizevi iyileştirme gösterileri düzenledi ve bunlar sayesinde tarikatina birçok yeni üye kazandırdı. Kilise üyeleri kendi hareketlerinin toplumun problemlerine çözüm getireceğine inandılar. Bunun yüzünden ana akım hristiyanlıktan uzaklaştılar.
Travis Jones adıyla 1931'de Lynn, Indiana'da dünyaya geldi. Babası Ku Klux Klan üyesiydi. Eğitimini burada tamamladı, 1950' lerde vaiz oldu. Kendi kilisesine para yardımı olsun diye kapı kapı dolaşıp evcil maymun sattı. Sonraları kilise büyüdü ve "Halkın Tapınağı (People's Temple) adında bir tarikat kurdu. Tarikat üyelerinin toplantıları kilisede halka kapalı bir şekilde oluyordu, dolayısıyla halk üyelerin toplantılarını, içeride neler olup bittiğini merak ediyordu. Üyeler çoğalınca bu ilgi de arttı. Jones itibar kazandı ve ülke çapında hristiyan birliklerinde önemli görevlere geldi.
Jonestown Katliamı
1977'de İnsan Tapınağı tarikatı, Guyana'da ormanın içine bir araziye taşındı. Jones'un hayali burada tarikatiyle kommünal bir yaşam sürüp medyanın ve halkın artan ilgisinden uzak kalmaktı. Fakat kasaba yaşamına geçince işler değişmeye başladı. Jones, ağırlaşan uyuşturucu bağımlılığını gizlememeye başladı. Müridlerine sık sık toplu intihar provaları yaptırıyordu. Tarikat mensuplarının yakınları dernekler oluşturup Jonestown'da insan hakları ihlalleri yapıldığını iddia edip bölgeyi ziyaret etmek için bir basın ekibi ve senatör göndermeyi başardılar. Ekip Jonestown'dayken her şey normal gözüküyordu, fakat birkaç kişi ertesi gün ziyaretçi ekibe artık oradan ayrılmak istediklerini söylediler. Ekip dönerken ayrılmak isteyenleri de aldı ve havaalanına gitti. Uçağa binerlerken kamyon üstünde İnsan Tapınağı tarikatı mensubu silahlı adamlar tarafından saldırıya uğradılar. 5 kişi hayatını kaybetti. Bu olayın patlak verdiği günün akşamı ise aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu 911 müridiyle birlikte Jim Jones kasabasında aynı anda intihar etti. Müridler siyanürlü kokteyl ve enjektörler vasıtasıyla intihar ederken, koltuğunda ölü bulunan Jones'un kendini silahla vurduğu görüldü. Ertesi gün bu olaydan haberi olmayan basın helikopterle bölgeye geldiğinde her yere dağılmış 900 ün üzerinde cesetle karşılaşınca şoke oldu. Tüm dünyayı ayağa kaldıran bu eşine rastalnması zor olay Jonestown katliamı olarak tarihe geçti.
Ölümlerinin son derece kutsal olacağını söyleyerek son konuşmasını yapan Jim Jones'un bu konuşmasının ses kaydı mevcuttur.
Halkın Tapınağı mezhebi, liderleri olan papaz Jim Jones tarafından, müritlerinin büyük bir kısmı ABD’den Guyana ormanları içindeki vaadedilmiş topraklara götürülüp ve orada yine bu adam tarafından 900’den fazlası ilk önce çocuklardan başlamak üzere siyanür içmeye ikna edilince, yok olmuştur. Bu korkunç olay San Francisco Chronicle gazetesi tarafından detaylıca araştırılmıştır.
‘Peder’ Jones müritlerini bir araya toplamış ve onlara artık cennete doğru yola çıkmanın zamanı geldiğini bildirmiş. ‘Başka bir yerde,’ diye söz verdi ‘buluşacağız.’ Kelimeler kampın hoparlörlerinden dökülmeye devam ediyordu. ‘Ölümde büyük bir şeref var. Bu ölecek olan herkes için büyük bir gösteri.’
Jones’in mezhebi içinde ilk günlerde ‘seks yapmasına izin verilen tek insanın kendisinin olduğunu bildirdiği (muhtemelen partnerlerine de izin verilmişti)’ eğitimli sosyobiyologların dikkatinden kaçmamıştı. Jones’in ilişkilerini bir sekreter düzenleyecekti. Telefon açıp ‘Peder bunu yapmaktan nefret ediyor fakat bunu yapmak için çok zorlanıyor, siz lütfedip…’ diyecekti. Kurbanları sadece kadınlar değildi. Jones’in tarikatının hala San Francisco’da olduğu günlerde, 17 yaşındaki bir erkek müridi bu kirli hafta sonlarında, Papaz olduğu için Jones’e indirim yapılan bir otel odasına nasıl götürüldüğünü anlattı. Otel odası Jim Jones ve oğlu için kiralanıyordu. Aynı çocuk şöyle anlatıyor:
Gerçekten de ona karşı saygı, korku ve şaşkınlık hisleri taşıyordum. Bir babadan öteydi. Anne ve babamı onun için öldürebilirdim.
Sayın Papaz Jim Hones hakkında dikkat çekici olan şey kendi kendine hizmet ettiren davranışından çok müritlerinin insanüstü ahmaklıklarıydı. Böylesi olağanüstü ahmaklıklar göz önüne alındığında, herhangi birisinin insan zihinlerinin zararlı enfeksiyonlar için tam kıvamında olduğuna kim şüphe edebilir?
Richard Dawkins - Bir Şeytan'ın Papazı


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Medeni Kanunun değişen 159 maddesi
Yeni Medeni Yasada eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeyle eşler mesleklerini diğer eşten izin almadan sürdürebilecektir. (Zaten , Eski Medeni Kanunun 159. maddesinde yer alan kadının meslek ve iş yapabilmesi için kocasının iznini alacağı şeklindeki hüküm 1990 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.)
* Eski Medeni Kanuna göre diğer rejimlerden biri seçilmemişse geçerli olan kanuni mal rejimi "mal ayrılığı" iken Yeni Yasada "edinilmiş mallara katılma" rejimi getirilmiştir. Her eşin kendi adına kayıtlı olan mallara sahip olmaya devam etmesi denilen mal ayrılığı yerine, yeni rejime göre yine eşler evlenirken başka bir rejim seçmemişlerse evlilik birliğinin kurulmasından sonra her eşin karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri (edinilmiş mallar) evliliğin sona ermesiyle eşit olarak paylaşılır. Kişisel mallar ise sahiplerinde kalır.
* Eski Medeni Kanuna göre evin ve çocukların geçimi kocaya ait iken Yeni Medeni Yasada, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Yeni Medeni Yasada eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeyle eşler mesleklerini diğer eşten izin almadan sürdürebilecektir. (Zaten , Eski Medeni Kanunun 159. maddesinde yer alan kadının meslek ve iş yapabilmesi için kocasının iznini alacağı şeklindeki hüküm 1990 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.)
* Eski Medeni Kanuna göre diğer rejimlerden biri seçilmemişse geçerli olan kanuni mal rejimi "mal ayrılığı" iken Yeni Yasada "edinilmiş mallara katılma" rejimi getirilmiştir. Her eşin kendi adına kayıtlı olan mallara sahip olmaya devam etmesi denilen mal ayrılığı yerine, yeni rejime göre yine eşler evlenirken başka bir rejim seçmemişlerse evlilik birliğinin kurulmasından sonra her eşin karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri (edinilmiş mallar) evliliğin sona ermesiyle eşit olarak paylaşılır. Kişisel mallar ise sahiplerinde kalır.
* Eski Medeni Kanuna göre evin ve çocukların geçimi kocaya ait iken Yeni Medeni Yasada, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar şeklinde düzenleme yapılmıştır.


[right]Arif YAMAN[/right]