ALP ER TUNGA
Alp Er Tunga, veya Alp Er Tonğa (Altay Türkçesi: İlb Er Tonga), efsanevi bir Türk hakanıdır. "الب Alp" (alp, yiğit, kahraman, bahadır), "ار Er" (er, erkek, adam) ve "تنكا tonğa" (babür/bebür) anlamındadır. Zaman zaman Saka Hanı olarak bahsedilir.
Tonga sözcüğü aslında leopar cinsinden yırtıcı bir hayvanın adıdır. Bir yiğitlik simgesi olarak alplara isim diye verilir. Uzun saçlı olmak Tonga’yı çağrıştırdığı için alplar saç uzatırlar. Ayrıca cengaverler yırtıcı hayvanların özellikle de aslan, kaplan, pars, tonga gibi hayvanların postlarını giyerler. Bu postlar savaşçılığın sembolüdür. Alpar Tonga Han, yanında iki tane tunga (leopar) ile resmedilir, sırtında da bir post vardır, postun dişleri başının üzerinden görünür. Tüm Türk Dünyasında olduğu kadar, İran ve Ortadoğu haklarının pek çoğu tarafından tanınır. Selçukluların 33 atasından biri olarak sayılır. Yeraltındaki 100 sütunlu demir sarayında yaşar. Alpar (Alper) sıfatıyla anılır. İran mitolojisinde adı Afrasyab olarak geçer.
Yaşamıyla ilgili bilgiler efsanelere dayanan Alp Er Tunga'nın, Turancılarca Türklerin eski atalarının soyundan geldiği öne sürülür. Ayrıca, Divân-ı Lügati't-Türk'te ve Kutadgu Bilig'de, İran destanı Şehnâme'nin kahramanlarından Efrasiyab (Afrasyab)'la aynı kişi olduğu belirtilir. Şehname'ye göre İran - Turan savaşları sırasında Zaloğlu Rüstem ile giriştiği mücadele sırasında pusuya düşürülüp öldürülmüştür. Öldürülmesiyle ilgili Alp Er Tunga Sagusu, Divân-ı Lügati't-Türk'ün çeşitli yerlerinde örnek metin olarak verilmiştir.
Çeşitli kaynaklarda Alper Tunga
Orhun Yazıtlarında "Alp Er" ve "Tunga" isimlerİ
"tunga tigin yoghinda kiri ölürtimiz."
Alp Er ismi, Altay Dağlarından bulunan eski runik Türk yazıtlarında da bahsedilmiştir. Orhun Yazıtlarıında (i, kuzey. 7, ii, doğu. 31), Kül Tigin 714 yılında Oğuzlara karşı beşinci defa yaptığı seferi başarı ile kazanınca, hitabeye şöyle yazdırmıştır.
Divânu Lügati't-Türk'te Alp Er Tunga
Kaşgarlı Mahmud'un kızı olduğunu belirttikten sonra; "Çünkü Kaz'ın babası olan "تنكا الب ار Tonğa Alp er" Afrasyap demektir; "مءرڤ Merv" şehrini yapan zattır" sözleriyle Efrasiyab ve Alp Er Tunga'nın aynı kişiler olduğunu bildirir.
Kutadgu Bilig'de Alp Er Tunga Yusuf Has Hacib'in Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a armağan olarak sunduğu Kutadgu Bilig adlı eserinde dünya hükümdarları içinde en adaletli olanların Türk hükümdarları olduğunu ve onların içinde adı meşhur olanın Taciklerin (İranlıların) Efrasiyab dedikleri Alp Er Tonga olduğunu belirtir.
Ayrıca Efrasiyab'dan şu sözlerle bahseder: "Kent: Şeher. Bu kelmeden alınaraq Qaşqar üçün "Ordu Kend" derlər. Hanın oturduğu şeher demekdir. Çünki Afrasiyab, havası gözel olduğu üçün burada otururdu."
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Selahaddin Eyyubi (1138 - 1193)
Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarı. Kudüs’ü Haçlılardan alarak (2 Ekim 1187) kentte 88 yıl süren Frank işgaline son vermiş, Hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri III. Haçlı Seferi’ni etkisiz hale getirmiştir.
Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zengi’nin hizmetinde görevliydi. Baalbek ve Şam’da büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Askeri yaşamı Zengi’nin oğlu ve ardılı Emir Nureddin’in komutanlarından, amcası Asadeddin Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuh’un, Mısır’ın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlediği üç sefer sırasında, Kudüs’ün Latin kralı I. Amalricus, Mısır’ın Fatımi halifesinin güçlü veziri Şavar ve Şirkuh arasında karşılıklı bir mücadele gelişmişti. Salaheddin Şirkuh’un ölümünden ve Şavar’ın öldürülmesinden sonra, henüz 31 yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı (1169).
1171’de Mısır’da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ilan eden Salaheddin Eyyubi böylece Mısır’ın tek yöneticisi durumuna geldi. Bir süre için kağıt üzerinde Emir Nureddin’in vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174’te ölmesiyle sona erdi. Mısır’daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Salaheddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174’ten 1186’ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelini sağladı.
Salaheddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187’de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187’de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistin’de Taberiye yakınındaki Hattin’de sıkıştırdı ve bir hamlede yok etti. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.
Salaheddin’in başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard (Aslan Yürekli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Salaheddin başkent Şam’a çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden sonra çok yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en eli açık hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler.
Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarı. Kudüs’ü Haçlılardan alarak (2 Ekim 1187) kentte 88 yıl süren Frank işgaline son vermiş, Hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri III. Haçlı Seferi’ni etkisiz hale getirmiştir.
Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zengi’nin hizmetinde görevliydi. Baalbek ve Şam’da büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Askeri yaşamı Zengi’nin oğlu ve ardılı Emir Nureddin’in komutanlarından, amcası Asadeddin Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuh’un, Mısır’ın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlediği üç sefer sırasında, Kudüs’ün Latin kralı I. Amalricus, Mısır’ın Fatımi halifesinin güçlü veziri Şavar ve Şirkuh arasında karşılıklı bir mücadele gelişmişti. Salaheddin Şirkuh’un ölümünden ve Şavar’ın öldürülmesinden sonra, henüz 31 yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı (1169).
1171’de Mısır’da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ilan eden Salaheddin Eyyubi böylece Mısır’ın tek yöneticisi durumuna geldi. Bir süre için kağıt üzerinde Emir Nureddin’in vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174’te ölmesiyle sona erdi. Mısır’daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Salaheddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174’ten 1186’ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelini sağladı.
Salaheddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187’de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187’de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistin’de Taberiye yakınındaki Hattin’de sıkıştırdı ve bir hamlede yok etti. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.
Salaheddin’in başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard (Aslan Yürekli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Salaheddin başkent Şam’a çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden sonra çok yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en eli açık hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
PADİŞAH III. AHMET
III. Ahmet (30 Aralık 1673, Hacıoğlu Pazarcık – 1 Temmuz 1736, İstanbul), 23. Osmanlı padişahı 102. İslam halifesidir.
Babası Sultan IV. Mehmet, annesi Meh-Pâre Emetullah (Ümmetullah) Râbi'a Gül-Nûş Sultân'dır. Annesi Giritlidir. Sultan II. Mustafa'nın öz kardeşi olan Sultan III. Ahmet, iyi bir tahsil ve terbiye görmüş, ünlü hocalardan dersler almıştı.
Sultan III. Ahmet, ağabeyi Sultan II. Mustafa'nın tahttan indirilmesi üzerine 22 Ağustos 1703 tarihinde 30 yaşında iken Edirne'de tahta geçti. Osmanlı Devleti açısından önemli bir yere sahip olan Lale Devri boyunca padişahlık yapan Sultan III. Ahmet, hattat ve şairdi. "Necib" mahlasıyla şiirler yazdı. Ayrıca Musiki ile de yakından ilgileniyordu. Divan şairlerinden Urfalı Nabi Efendi'nin hem kendisini hem de şiirlerini çok severdi.
Gençliği diğer Osmanlı şehzadelerine göre bir hayli serbest geçti. Şehzadelerin öldürülmesi geleneği kalktığından, rahat bir hayat sürdü. İstediği her şeyle ilgilendiği için bilgisi de, görgüsü de arttı. Avrupa'daki gelişmeleri inceleme fırsatı buldu ve matbaanın Osmanlı Devletine gelmesi için çok çaba sarfetti. 27 yıl gibi uzun bir süre tahtta kalan Sultan III. Ahmet, çıkan Patrona Halil İsyanı sonunda, 1 Ekim 1730 tarihinde padişahlıktan çekildi.
Sultan III. Ahmet'in padişahlığının ilk günleri, tamamen disiplinden çıkmış yeniçerileri yatıştırma gayretleri ile geçti. Ancak kendisini padişah yapan yeniçerilere karşı etkili olamadı. Sultan III. Ahmet'in sadrazamlığa getirdiği Çorlulu Ali Paşa, ona idari konularda yardımcı olmaya çalıştı, hazine için yeni düzenlemelerde bulundu ve Sultan III. Ahmet'e rakipleriyle mücadelesinde destek oldu.
Sultan III. Ahmet zamanında Rusya ile olan ilişkilerde gerginlik yaşandı. Bunun sebebi Rusya'nın Orta Asya üzerinde yayılma siyaseti izlemesi, balkanlardaki toplumları Slavlaştırmaya çalışması, açık ve sıcak denizlere inmek istemesiydi.
III. Ahmet ve I. Mahmut döneminde ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir.
III. Ahmet (30 Aralık 1673, Hacıoğlu Pazarcık – 1 Temmuz 1736, İstanbul), 23. Osmanlı padişahı 102. İslam halifesidir.
Babası Sultan IV. Mehmet, annesi Meh-Pâre Emetullah (Ümmetullah) Râbi'a Gül-Nûş Sultân'dır. Annesi Giritlidir. Sultan II. Mustafa'nın öz kardeşi olan Sultan III. Ahmet, iyi bir tahsil ve terbiye görmüş, ünlü hocalardan dersler almıştı.
Sultan III. Ahmet, ağabeyi Sultan II. Mustafa'nın tahttan indirilmesi üzerine 22 Ağustos 1703 tarihinde 30 yaşında iken Edirne'de tahta geçti. Osmanlı Devleti açısından önemli bir yere sahip olan Lale Devri boyunca padişahlık yapan Sultan III. Ahmet, hattat ve şairdi. "Necib" mahlasıyla şiirler yazdı. Ayrıca Musiki ile de yakından ilgileniyordu. Divan şairlerinden Urfalı Nabi Efendi'nin hem kendisini hem de şiirlerini çok severdi.
Gençliği diğer Osmanlı şehzadelerine göre bir hayli serbest geçti. Şehzadelerin öldürülmesi geleneği kalktığından, rahat bir hayat sürdü. İstediği her şeyle ilgilendiği için bilgisi de, görgüsü de arttı. Avrupa'daki gelişmeleri inceleme fırsatı buldu ve matbaanın Osmanlı Devletine gelmesi için çok çaba sarfetti. 27 yıl gibi uzun bir süre tahtta kalan Sultan III. Ahmet, çıkan Patrona Halil İsyanı sonunda, 1 Ekim 1730 tarihinde padişahlıktan çekildi.
Sultan III. Ahmet'in padişahlığının ilk günleri, tamamen disiplinden çıkmış yeniçerileri yatıştırma gayretleri ile geçti. Ancak kendisini padişah yapan yeniçerilere karşı etkili olamadı. Sultan III. Ahmet'in sadrazamlığa getirdiği Çorlulu Ali Paşa, ona idari konularda yardımcı olmaya çalıştı, hazine için yeni düzenlemelerde bulundu ve Sultan III. Ahmet'e rakipleriyle mücadelesinde destek oldu.
Sultan III. Ahmet zamanında Rusya ile olan ilişkilerde gerginlik yaşandı. Bunun sebebi Rusya'nın Orta Asya üzerinde yayılma siyaseti izlemesi, balkanlardaki toplumları Slavlaştırmaya çalışması, açık ve sıcak denizlere inmek istemesiydi.
III. Ahmet ve I. Mahmut döneminde ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Benden başka yazan olmayacakmı buraya.....................................................


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
14 EKİM TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1808 - Nizam-ı Cedid, Sekban-ı Cedid adıyla yeniden kuruldu.
1882 - Pencap üniversitesi (Pakistan) kuruldu.
1913 - İngiltere'de kömür madeni kazası; 439 kişi öldü.
1925 - Türkiye'de ilk betonarme köprü, Menderes Nehri üzerinde yapıldı.
1926 - İlk medeni nikah Şehremini Muhittin Bey tarafından İstanbul'da kıyıldı.
1933 - Adolf Hitler, Cenova Silahsızlanma Konferansı'na katılmayacağını ve Milletler Cemiyeti'nden ayrılacağını açıkladı.
1944 - Hitler'e suikastta rol alan mareşal Erwin Rommel intihar etti.
1944 - İngilizler Atina'ya girdi.
1947 - Amerika Birleşik Devletleri test pilotu Chuck Yeager, ses duvarını aştı.
1950 - Kore'ye Türk askeri birliği ulaştı.
1958 - ABD Nevada'da bir yeraltı nükleer deneme yaptı.
1960 - Yassıada Yargılamaları başladı. İlk dava Afgan Kralı'nın Celâl Bayar'a hediye ettiği köpeğin hayvanat bahçesine satışıyla ilgili "Köpek Davası" idi.
1964 - Tokyo'daki Olimpiyat Oyunları'nda Türk serbest güreş milli takımı şampiyon oldu.
1964 - Leonid Brejnev, Nikita Kruşçev'in yerine Sovyetler Birliği Komünist Parti'sinin başkanı ve devlet başkanı oldu.
1964 - Nobel Barış Ödülü zenci rahip Martin Luther King'e verildi.
1968 - Avustralya'nın Meckering kentinde 6,8 şiddetinde bir deprem meydana geldi.
1968 - ABD'li Jim Hines, Meksiko'da düzenlenen olimpiyatlarda 100 m'de 10 saniyenin altına inen (9,95 s) ilk kişi oldu. Hines bu unvanı 1983'e kadar koruyabildi.
1969 - Olof Palme İsveç başbakanı oldu.
1973 - Tayland üniversitesi öğrencilerinin demokratik bir hükümet için protesto eyleminde 77 kişi öldü, 857 kişi yaralandı.
1973 - Kutsal Yom Kippur gününde Mısır ve Suriye orduları İsrail'e saldırdı..
1973 - Genel seçimler sonuçlandı. Cumhuriyet Halk Partisi 187, Adalet Partisi 148, Milli Selamet Partisi 48, Demokratik Parti 44, Cumhuriyetçi Güven Partisi 13, Milliyetçi Hareket Partisi 3, Türkiye Birlik Partisi 1 milletvekilliği kazandı. 6 da bağımsız milletvekili seçildi.
1980 - Diyarbakır'a kaçırılan Türk Hava Yollarına ait Diyarbakır uçağına operasyon düzenlendi. Köktendinci oldukları öne sürülen 4 hava korsanı yakalandı. Operasyon sırasında bir yolcu öldü.
1981 - Hüsnü Mübarek, Enver Sedat'ın suikast sonucu öldürülmesinin bir hafta sonrasında Mısır cumhurbaşkanı oldu.
1982 - Yaşar Kemal Fransa'da uluslararası Cino del Duca ödülünü kazandı.
1987 - Uluslararası Atatürk Barış Ödülü, Almanya cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker'e verildi.
1987 - Yerli üretim ilk F-16 savaş uçağı, Şener Koltuk tarafından test edilerek Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesine katıldı.
1994 - Nobel Barış Ödülü Yaser Arafat, İzak Rabin ve Şimon Perez'e verildi.
Olaylar
1808 - Nizam-ı Cedid, Sekban-ı Cedid adıyla yeniden kuruldu.
1882 - Pencap üniversitesi (Pakistan) kuruldu.
1913 - İngiltere'de kömür madeni kazası; 439 kişi öldü.
1925 - Türkiye'de ilk betonarme köprü, Menderes Nehri üzerinde yapıldı.
1926 - İlk medeni nikah Şehremini Muhittin Bey tarafından İstanbul'da kıyıldı.
1933 - Adolf Hitler, Cenova Silahsızlanma Konferansı'na katılmayacağını ve Milletler Cemiyeti'nden ayrılacağını açıkladı.
1944 - Hitler'e suikastta rol alan mareşal Erwin Rommel intihar etti.
1944 - İngilizler Atina'ya girdi.
1947 - Amerika Birleşik Devletleri test pilotu Chuck Yeager, ses duvarını aştı.
1950 - Kore'ye Türk askeri birliği ulaştı.
1958 - ABD Nevada'da bir yeraltı nükleer deneme yaptı.
1960 - Yassıada Yargılamaları başladı. İlk dava Afgan Kralı'nın Celâl Bayar'a hediye ettiği köpeğin hayvanat bahçesine satışıyla ilgili "Köpek Davası" idi.
1964 - Tokyo'daki Olimpiyat Oyunları'nda Türk serbest güreş milli takımı şampiyon oldu.
1964 - Leonid Brejnev, Nikita Kruşçev'in yerine Sovyetler Birliği Komünist Parti'sinin başkanı ve devlet başkanı oldu.
1964 - Nobel Barış Ödülü zenci rahip Martin Luther King'e verildi.
1968 - Avustralya'nın Meckering kentinde 6,8 şiddetinde bir deprem meydana geldi.
1968 - ABD'li Jim Hines, Meksiko'da düzenlenen olimpiyatlarda 100 m'de 10 saniyenin altına inen (9,95 s) ilk kişi oldu. Hines bu unvanı 1983'e kadar koruyabildi.
1969 - Olof Palme İsveç başbakanı oldu.
1973 - Tayland üniversitesi öğrencilerinin demokratik bir hükümet için protesto eyleminde 77 kişi öldü, 857 kişi yaralandı.
1973 - Kutsal Yom Kippur gününde Mısır ve Suriye orduları İsrail'e saldırdı..
1973 - Genel seçimler sonuçlandı. Cumhuriyet Halk Partisi 187, Adalet Partisi 148, Milli Selamet Partisi 48, Demokratik Parti 44, Cumhuriyetçi Güven Partisi 13, Milliyetçi Hareket Partisi 3, Türkiye Birlik Partisi 1 milletvekilliği kazandı. 6 da bağımsız milletvekili seçildi.
1980 - Diyarbakır'a kaçırılan Türk Hava Yollarına ait Diyarbakır uçağına operasyon düzenlendi. Köktendinci oldukları öne sürülen 4 hava korsanı yakalandı. Operasyon sırasında bir yolcu öldü.
1981 - Hüsnü Mübarek, Enver Sedat'ın suikast sonucu öldürülmesinin bir hafta sonrasında Mısır cumhurbaşkanı oldu.
1982 - Yaşar Kemal Fransa'da uluslararası Cino del Duca ödülünü kazandı.
1987 - Uluslararası Atatürk Barış Ödülü, Almanya cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker'e verildi.
1987 - Yerli üretim ilk F-16 savaş uçağı, Şener Koltuk tarafından test edilerek Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesine katıldı.
1994 - Nobel Barış Ödülü Yaser Arafat, İzak Rabin ve Şimon Perez'e verildi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
NİZAM-I CEDİD
Nizam-ı Cedid Kavramı
Şehid Halife Sultan, III. Selim, Selīm-i sālis, سليم ثالث Han
Yeni Düzen anlamını taşıyan Nizam-ı Cedid deyimi, Osmanlı Devleti'nin gerileme devrinde, askerin ıslah ve yenileştirilmesine karşılık gelir.
III. Selim'den önce Nizam-ı Cedid kavramının kullanıldığı görülmektedir.
1689-1691 yılları arasında sadrazamlık yapan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa döneminde, Hıristiyanların, Musevi ve Kıptilerin cizyelerinin tek elden toplanması, Cizye Kalemi'ne kayıt ve tescil edilerek, hem tahsilatın emektar ve mutemet cizyedarlar tarafından icrası, hem de devlete fazla irad temini için yapılan yeniliğe Nizam-ı Cedid Tertibi denmiştir.
1717 yılında İstanbul'a gelen Fransız subayı De Rochefort'un, sadaret kayslahat projesinin tercümesinde, yapılacak askeri yeniliğe Nizam-ı Cedid denmiştir.
Eski usul ve teşkilatı ifade eden Nizam-ı Kadim'e mukabil,ileri bir düzen kurma faaliyetini ifade için kullanılan Nizam-ı Cedid tabiri ise III. Selim zamanında yaygınlaşmıştır. III. Selim'in 1791 Ziştovi ve 1792 Yaş antlaşmalarıyla Avusturya ve Rusya ile harbe son verdikten sonra, devleti düştüğü zorluktan kurtarmak için yapmayı kararlaştırdığı harekat da Nizam-ı Cedid anlamıyla anılır.
Nizam-ı Cedid'i iki anlamda inceleyebiliriz
Dar Anlam: Avrupa usulünde yetiştirilmek istenen talimli asker
Geniş Anlam: Yeniçeriliği kaldırmak veya hiç değilse faydalanabilecek şekle getirmek, Avrupa talim usulünü yeni kurulan askeri kuvvetin baskısı ile kabul ettirmek, ulemanın çağdışı düşüncesine karşı koyup nüfuzlarını kırmak, Osmanlı Devleti'ni Avrupa'nın ilim, sanat, ticaret, ziraat, teknik ve sanayide yaptığı ilerlemelere ortak etmek için gelişen yenilik hareketlerinin bütünü.
III. Selim, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları'ndan sonra, pek çok ıslahat yapmaya karar vermişti. İşe başlamadan önce, devlet adamlarının bu konudaki fikirlerini öğrenmek istedi. Böylece hem onların devlete ait düşüncelerini ve askeri ıslahat hakkındaki görüşlerini öğrenmek imkânı bulacak, hem de istihdam edeceği ekibin bilgi derecesini ve kabiliyetini öğrenip, onları faydalı olabilecekleri sahalarda çalıştıracaktı.
Nizam-ı Cedid Kavramı
Şehid Halife Sultan, III. Selim, Selīm-i sālis, سليم ثالث Han
Yeni Düzen anlamını taşıyan Nizam-ı Cedid deyimi, Osmanlı Devleti'nin gerileme devrinde, askerin ıslah ve yenileştirilmesine karşılık gelir.
III. Selim'den önce Nizam-ı Cedid kavramının kullanıldığı görülmektedir.
1689-1691 yılları arasında sadrazamlık yapan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa döneminde, Hıristiyanların, Musevi ve Kıptilerin cizyelerinin tek elden toplanması, Cizye Kalemi'ne kayıt ve tescil edilerek, hem tahsilatın emektar ve mutemet cizyedarlar tarafından icrası, hem de devlete fazla irad temini için yapılan yeniliğe Nizam-ı Cedid Tertibi denmiştir.
1717 yılında İstanbul'a gelen Fransız subayı De Rochefort'un, sadaret kayslahat projesinin tercümesinde, yapılacak askeri yeniliğe Nizam-ı Cedid denmiştir.
Eski usul ve teşkilatı ifade eden Nizam-ı Kadim'e mukabil,ileri bir düzen kurma faaliyetini ifade için kullanılan Nizam-ı Cedid tabiri ise III. Selim zamanında yaygınlaşmıştır. III. Selim'in 1791 Ziştovi ve 1792 Yaş antlaşmalarıyla Avusturya ve Rusya ile harbe son verdikten sonra, devleti düştüğü zorluktan kurtarmak için yapmayı kararlaştırdığı harekat da Nizam-ı Cedid anlamıyla anılır.
Nizam-ı Cedid'i iki anlamda inceleyebiliriz
Dar Anlam: Avrupa usulünde yetiştirilmek istenen talimli asker
Geniş Anlam: Yeniçeriliği kaldırmak veya hiç değilse faydalanabilecek şekle getirmek, Avrupa talim usulünü yeni kurulan askeri kuvvetin baskısı ile kabul ettirmek, ulemanın çağdışı düşüncesine karşı koyup nüfuzlarını kırmak, Osmanlı Devleti'ni Avrupa'nın ilim, sanat, ticaret, ziraat, teknik ve sanayide yaptığı ilerlemelere ortak etmek için gelişen yenilik hareketlerinin bütünü.
III. Selim, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları'ndan sonra, pek çok ıslahat yapmaya karar vermişti. İşe başlamadan önce, devlet adamlarının bu konudaki fikirlerini öğrenmek istedi. Böylece hem onların devlete ait düşüncelerini ve askeri ıslahat hakkındaki görüşlerini öğrenmek imkânı bulacak, hem de istihdam edeceği ekibin bilgi derecesini ve kabiliyetini öğrenip, onları faydalı olabilecekleri sahalarda çalıştıracaktı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
1964 TOKYO OLİMPİYAT OYUNLARI
1964 Tokyo Olimpiyatlarına katılan Türkiye, güreşte takım hâlinde olimpiyat şampiyonu oldu. Türk güreşçileri greko-romende 70 kiloda Kâzım Ayvaz gümüş; serbest güreşte 78 kiloda İsmail Ogan altın; 57 kiloda Hüseyin Akbaş, 87 kiloda Hasan Güngör, 97 kiloda Ahmet Ayık gümüş, Ağırda Hamit Kaplan bronz madalya aldılar.
1964 Tokyo Olimpiyatlarına katılan Türkiye, güreşte takım hâlinde olimpiyat şampiyonu oldu. Türk güreşçileri greko-romende 70 kiloda Kâzım Ayvaz gümüş; serbest güreşte 78 kiloda İsmail Ogan altın; 57 kiloda Hüseyin Akbaş, 87 kiloda Hasan Güngör, 97 kiloda Ahmet Ayık gümüş, Ağırda Hamit Kaplan bronz madalya aldılar.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Yaşar KEMAL
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana'nın Osmaniye İlçesi'ne bağlı Hemite Köyü'nde doğdu. Henüz ortaokul sıralarındayken halk yazınına duyduğu ilgi, onu folklor derlemeleri yapmaya yöneltti. O dönemde şiirleri, Adana Halkevi'nin yayını olan "Görüşler Dergisi" nde yayımlandı. Ortaokulun son sınıfındayken okulu bırakmak zorunda kalarak; ırgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi işlerde çalıştı. Bu arada Ülke, Kovan, Millet, Beşpınar Dergilerinde, şiirleri görüldü. 1951 yılında İstanbul'a yerleşerek, Cumhuriyet Gazetesi'nde fıkra ile röportaj yazarlığı yapmaya başladı. "Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün" başlıklı röportajıyla, Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı'nı kazandı.
O yıllarda öyküleriyle de ilgi çeken sanatçının, 1952 yılında "Sarı Sıcak" adlı öykü kitabı yayımlandı. İlk romanı "İnce Memed" 1955 yılında çıktı. 1955-1984 yılları arasında öykü, roman, röportaj ile makalelerinden oluşan 33 kitabı yayımlandı. Yaşar Kemal, ilk romanı "İnce Memed" ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı'nı kazandı. 1974 yılında "Demirciler Çarşısı Cinayeti" adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. "Yer Demir Gök Bakır" Fransa'da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. "Binboğalar Efsanesi", 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı.
1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü'ne layık görülen Yaşar Kemal, 1984 yılında Fransa' nın Légion D'Honneur Nişanı'nı aldı. Yapıtlarında; Torosları, Çukurova'yı, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu,çarpıcı bir biçimde ortaya koyan yazarın eşsiz betimlemeleri, eserlerinin en önemli özelliğidir. 29 dilde yayımlanmış olan kitaplarıyla, dünya yazınında çok önemli bir yeri vardır.
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana'nın Osmaniye İlçesi'ne bağlı Hemite Köyü'nde doğdu. Henüz ortaokul sıralarındayken halk yazınına duyduğu ilgi, onu folklor derlemeleri yapmaya yöneltti. O dönemde şiirleri, Adana Halkevi'nin yayını olan "Görüşler Dergisi" nde yayımlandı. Ortaokulun son sınıfındayken okulu bırakmak zorunda kalarak; ırgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi işlerde çalıştı. Bu arada Ülke, Kovan, Millet, Beşpınar Dergilerinde, şiirleri görüldü. 1951 yılında İstanbul'a yerleşerek, Cumhuriyet Gazetesi'nde fıkra ile röportaj yazarlığı yapmaya başladı. "Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün" başlıklı röportajıyla, Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı'nı kazandı.
O yıllarda öyküleriyle de ilgi çeken sanatçının, 1952 yılında "Sarı Sıcak" adlı öykü kitabı yayımlandı. İlk romanı "İnce Memed" 1955 yılında çıktı. 1955-1984 yılları arasında öykü, roman, röportaj ile makalelerinden oluşan 33 kitabı yayımlandı. Yaşar Kemal, ilk romanı "İnce Memed" ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı'nı kazandı. 1974 yılında "Demirciler Çarşısı Cinayeti" adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. "Yer Demir Gök Bakır" Fransa'da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. "Binboğalar Efsanesi", 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı.
1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü'ne layık görülen Yaşar Kemal, 1984 yılında Fransa' nın Légion D'Honneur Nişanı'nı aldı. Yapıtlarında; Torosları, Çukurova'yı, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu,çarpıcı bir biçimde ortaya koyan yazarın eşsiz betimlemeleri, eserlerinin en önemli özelliğidir. 29 dilde yayımlanmış olan kitaplarıyla, dünya yazınında çok önemli bir yeri vardır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
TÜRK UÇAK SANAYİ
TUSAŞ HAVACILIK ve UZAY SANAYİİ
3238 sayılı kanun çerçevesinde, Türk Uçak Sanayii Anonim Şirketi (T.U.S.A.Ş.) 28 Haziran 1973 tarihinde kuruldu. Kuruluş sermayesinin yüzde 55’i Savunma Sanayii Müsteşarlığı, yüzde 45’i Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na (O zamanlar ki ortak, Türk Hava Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı idi, sonradan tüm vakıflar tek çatı altında birleştirilip, adı TSK’yi Güçlendirme Vakfı oldu. O.G.B.) aitti. Ardından Hava Kuvvetleri’ne avcı jet uçağı üretim projesini gerçekleştirmek için faaliyetlere başladı. F-16 C/D uçakların Türkiye'de montaj ve üretimiyle ilgili antlaşmalar ABD’nin General Dynamics şirketiyle imzalandı. (TUSAŞ'ın General Dynamics ile ortaklık sözleşmesi imzalanırken, tıpkı 1925 yılı TOMTAŞ sözleşmesindeki gibi, bazı madenleri işletme hakkının ABD şirketlerine verileceğine dair bazı haberler gazetelerde yer aldı… Ancak bu haberi doğrulayacak herhangi bilgiye ulaşılamadı… O.G.B.)
TUSAŞ, kendi içinde yeni yapılanmalara giderek, TAI ve TEI kuruluşları hayata geçirildi. Başlangıçta F16C/D av uçaklarının üretimi, daha sonraları belirlenecek başka model uçakların üretim hedeflerini kapsayan TAI bir Türk-Amerikan ortaklığı olarak 15 Mayıs 1984 tarihinde kuruldu. Kuruluş sermayesinin YÜZDE 49’u TUSAŞ, YÜZDE 42’si General Dynamics, YÜZDE 7’si General Electric ve YÜZDE 2’si THK ile Türk Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na aitti. 137 Milyon Dolarlık kuruluş sermayesinin 67 milyon dolarlık bölümü Amerikalı ortaklar tarafından karşılanmıştır.
Kuruluşun ilk zamanları fabrikada, F16 C/D uçaklarının gövde ve kanatlarda bazı parçaların üretimi ile son montaj ve uçak teslimatı yapılacaktı.
Ankara Mürted'te TAI tesislerinin inşaatına 1984 yılında başlandı. 5 milyon metrekarelik bir alana kurulan tesislerde kapalı alan, zamanla 200 bin metrekareyi geçmiştir. Fabrika, ana üretim ve montaj hattı, yakıt kalibrasyon ve kontrol, uçak boyama, kimyasal işlem, uçuş hattı, atık malzeme bölümlerinden oluşmaktaydı. 1987 yılında 600 kişi çalışırken zamanla bu sayı üç bini geçmiştir.
F-16C/D: TAI’de ilk F-16C tipi uçağın üretimi Şubat 1986’da başladı ve 11 Ekim 1987’de test uçuşunu tamamladı. TAI başlangıçta uçağın yüzde 25’ini üretirken, 1993 yılında uçağın yüzde 70’ini hammaddeden üretir hale geldi. Daha sonra bu oran yüzde 80’lere çıktı. ABD Hava Kuvvetleri’nin F-16 uçakları için kuyruk, kanat, gövde imalatı, aynı şekilde Tayvan Hava Kuvvetleri için 23 adet kanat üretmiştir. ABD ve Mısır Hava Kuvvetleri için bazı parçaların üretimi, TAI'nin yurtdışına verdiği hizmetleri içinde sayılabilir. Avrupa'da konuşlu ABD’nin F-16 uçaklarının fabrika bakımı ile Güney Kore Hava Kuvvetleri’nin F-16 personeline eğitim hizmetleri yine TAI’de verilmiştir. 1995 yılında bir başka proje için Mısır Hava Kuvvetleri’ne 46 adet F-16C/D uçaklarının üretimi başladı…
SF-260D: Mart 1990 yılında İtalyan SF-260D tipi eğitim uçağından 40 adet temini için antlaşma yapılır. Bu uçağın 34 adedinin montaj-üretimi, sözleşmeye göre TAI’de yapılmıştı.
Casa CN-235: 11 Aralık 1990 tarihinde Espanol Aircraft Technology&Industries firmasıyla imzalan 52 adet hafif nakliye uçağı projesinde, CN-235-100M tipi 50 uçağın montaj-üretimi TAI tesislerinde gerçekleştirilmişti. Türkiye'de montajı tamamlanan ilk uçağın test uçuşu 24 Eylül 1992’de yapıldı. 7 aşamalı projenin son aşamasında ise 12 uçağın tüm gövde parçalarının üretimi gerçekleştirildi. 1997 yılında 9 adet CN-235 uçağı, Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için üretilmiştir. TAI’de üretilen CN-235 uçaklarının gövde ve diğer bazı parçaları, yurtdışına ihraç edilmiştir.
TAI’nin Diğer Uçak Proje ve Üretimleri:
-IHA-X1 Şahit (İnsansız Hava Aracı) Nisan 1992 yılında iki tane üretilip, Temmuz 1992’de test uçuşu yapıldı. Ancak Savunma Bakanlığı’ndan sipariş alınamadığı için üretimi durduruldu.
-TURNA S-38 Atış Hedef Uçağı (Target Drone) prototipi rampa ve yer donanımıyla birlikte üretildi. Kasım 1996 da Savunma Bakanlığı proje ve prototipi kabul etti. 1997’de tasarımdaki son değişiklikler tamamlandıktan sonra Kara Kuvvetleri için üç adet, Hava Kuvvetleri için 10 adet Turna S-38 üretildi.
- KEKLİK Takip Hedef Uçağı ise Turna modelini uçuracak personelin eğitimi amacıyla tasarlanmış ve üç adet üretilmiştir.
- GÖZCÜ Kısa menzilli İnsansız Hava Aracı sistemi projesi Ocak 2007 başlamış, prototipin ilk uçuşu ise 4 Nisan 2007 de gerçekleşmiştir. Sistem yer kontrol istasyonu, hava aracı, fırlatma sistemi, veri link sistemi ile jeneratör birimlerinden oluşmaktadır.
- HÜRKUŞ, Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağını geliştirme programı; Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile TUSAŞ-TAI arasında Mart 2006’da imzalanan antlaşmayla yürürlüğe girmiştir.
- HD-19 Hava Dolmuş Uçağı projesi: 30 yolcu kapasiteli, basınçlı kabini, iki motorlu, 600km/h hızı, 9 bin metre uçuş tavanı, gerekirse kargo uçağı olarak kullanılabilme özelliklerine sahipti. Ancak projeye parasal destek bulunamadığı için, rafa kaldırıldı. Aynı modelin turbo-fan motorla güçlendirilmiş versiyonları olan HD-XX-19 ve HD-XX-30 tiplerine ait proje, 1999 yılında yine finansal destek problemlerine çözüm bulunamadığı için iptal edilmiştir.
- TG-X1 YARASA modeli, ABD’li Sadler şirketinin üretimi olan A-22 Piranha hafif taarruz uçağının, Türkiye'de üretilmesi planlanan ve orijinaline göre biraz daha güçlendirilmiş modeli idi. Tek kişilik olan modelin prototipi, 17 Şubat 1997 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. İki kişilik versiyonu olan T-22 modeli de planlanmasına rağmen, Savunma Bakanlığı’ndan talep gelmeyince, proje 1998’de durduruldu.
- İHA-X2 PELİKAN uzaktan kumandalı, çift motorlu, insansız hava aracı olarak tasarlanmıştır. Projeyle ilgili fazla bilgi edinilememiştir.
- ZIU (Zirai İlaçlama Uçağı) 1998 yılında GAP bölgesinde görev yapabilecek, tamamen Türk yapımı bir zirai uçak olarak projelendirildi. 26 Haziran 2000 tarihinde prototipin ilk test uçuşunu takiben, proje durdurulmuştur..
- S-2E Yangın Söndürme Uçağı, Deniz Kuvvetleri’nin 1993 yılında envanterinden çıkardığı Grumman S2-E Tracker deniz karakol uçakları için, TAI ile ABD’den Marsh Aviation firmasıyla ortaklaşa bir proje oluşturmuşlardı: Hizmetten çıkarılan S-2E uçaklarının yangın söndürme uçağına dönüştürülmesi projesine göre, 15 uçaklık bir paket program uygulanacaktı… İlk uçağın modifikasyonu 22 Şubat 1998’de başlandı. İlk prototip 6 Ağustos 1999 tarihinde Orman Bakanlığı’na teslim edilmişti. Bu uçak, 1999 depremindeki Tüpraş yangınında 38 sorti uçarak söndürme çalışmalarına katılmıştı... Orman Bakanlığı uçağa ve projeye ilgi göstermeyince, proje tek uçak modifikasyonunda kalmıştı!.. Tek uçak daha sonra 2003 yılında, Arizona Orman İdaresi’ne satılmıştır.
- MELTEM II Projesi, Eylül 2002’de yürürlüğe girmiştir. 9 adet CN-235 uçağının Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için deniz karakol ve gözetleme yeteneklerinin kazandırılma projesidir. İlk test uçuşu Haziran 2007’de yapılmıştır.
- MELTEM III Projesi,10 adet ATR72-500 uçağının T.A.I. tesislerinde, deniz karakol ve gözetleme uçağına dönüştürülmesini kapsamaktadır. TUSAŞ-T.A.I. İle İtalyan Alenia Aeronautica S.p.A. şirketleri arasında Aralık 2005 tarihli sözleşmeyle yürürlüğe girmiştir. İlk uçağın dönüşüm işlemleri Şubat 2008 tarihinde başlamıştır.
- Eurocopter AS-532UL Cougar MK1 Arama Kurtarma Helikopterinden (SAR), Phoenix-II programının içinde, Haziran 1995 tarihinde 30 adet alınmasına karar verildi. Yapılan sözleşmeye göre, helikopterlerin 28 adeti TAİ tarafından montaj-üretimi gerçekleştirilecekti. TAI tarafından üretilen ilk helikopter 31 Mayıs 2000 tarihinde Hava Kuvvetleri’ne teslim edilmişti. Sonuncu helikopter ise 2003 yılında üretilmiş olup, yakın zamanlarda aynı helikopterlerin modernleştirilme çalışmaları başlamıştır.
- ATAK Helikopter programı, KKK için 2 Temmuz 2008 tarihinde Augusta Bell ve TAI arasındaki sözleşmeyle başlatılmıştır. 50 adet T-129 tipi helikopter, TAI tesislerinde montaj-üretimi yapılarak 2013 sonlarında teslim edilmeye başlanacaktır. Ayrıca tüm T-129 ATAK helikopterlerinin kullanım ömürleri süresince entegre lojistik destek, yine TAI tarafından sağlanacaktır. T-129 P1 prototipin ilk uçuşu 28 Eylül 2009 tarihinde yapılmıştır.
- Türk Hava Kuvvetleri’nin C-160 Transall nakliye uçaklarının yerine yeni uçak modeli arayışlarını sürdüren Savunma Bakanlığı, Avrupa'nın Airbus'ın liderliğinde ortak üretim nakliye uçağı olan A400M projesine, TAI ile katılmıştı… TAI’nin yaklaşık yüzde 7’lik bir üretim katkısı sağlayacağı belirtilen bu proje, Avrupa'da çok yavaş ilerlemekte, program tarihleri sürekli revize edilmektedir…
- KT-1 Eğitim Uçağı: 18 Temmuz 2007 tarihinde TUSAŞ-TAI ile Korea Aerospace Industries (KAI) firmasıyla üretim sözleşmesi imzalanmıştır. Buna göre 40 adet KAI KT-1 Ungbi tipi temel eğitim uçağının 5 âdeti KAI tesislerinde, 35 tanesinin montaj-üretimi, uçuş testleri TAI tesislerinde yapılacaktır.
- Joint Strike Fighter (J.S.F.) Ortak Saldırı Uçağı F-35 Lightning II, üretim projesine, 16 Haziran 1999 tarihinde ABD’de imzalanan antlaşmayla TAI, 8’inci üye olarak (III. Katman üye) olarak katılmıştır. Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından yürütülen müzakereler henüz netleşmemiştir… Ayrıca uçağın uçuş testleri de devam etmektedir..
- Barış Kartalı projesi, 23 Temmuz 2003 tarihinde Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile Boeing firması arasında imzalanmıştır. Buna göre 4 adet B-737-700 tipi uçak, Havadan Erken İhbar ve Kontrol (AWACS) uçağına dönüştürülecektir. İlk uçak Boeing Seattle tesislerinde, diğer üç tanesinin yapısal modifikasyonu, sistem enstalâsyonu, kontrol, test ve teslim işlemleri ise TAI tesislerinde yapılacaktır.
- Pakistan Hava Kuvvetleri’nin envanterindeki 41 adet F-16 uçağının TAI tarafından modernizasyonu, 20 Haziran 2009’da imzalanan sözleşmeyle yürürlüğe girmiştir. 2010 yılının son çeyreğinde uçakların modernizasyon işlemleri TAI tesislerinde peyderpey başlayacaktır.
- Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin (RJAF) 12 adet F-16 uçağı yine TAI tesislerinde modernize edilmiştir.
- Airbus A-319, A-320, A-321 uçakları için bazı paneller TAI tarafından üretilmiştir. Ayrıca Airbus A-350XWB yeni nesil uçağının “aileron” üretim paketi üzerine ortak çalışmaları da sürmektedir.
- Boeing B-373NG uçağının Winglet (Kanat ucu kıvrımı) parçasının TAI tarafından üretimi ilk kez, Mart 2000 tarihinde gerçekleştirildi. Ayrıca B-747, B-757, B-767, B-777 uçakları için bazı parçalar da üretilmiştir… Kesinleşmeyen bilgiye göre TAI, Boeing 787 modeli için 2022 yılına kadar 3066 adet kompozit parça üretecektir.
6. e ) TEI (TUSAŞ ENGINE INDUSTRIES INC.)
TEI Ocak 1985 yılında Eskişehir'de TAI, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı, THK ve General Electric şirketinin ortak katılımıyla kurulmuştur. Fabrikanın 508 bin metrekarelik toplam alanın 50 bin metrekaresi kapalı mekândan oluşurken, tesislerde toplam çalışan 1030 civarındadır. Başlangıçta tesislerin kuruluş amacında, F-16C/D uçaklarının F-110 jet motorlarının parça, montaj-üretimi ile testlerinin yapılması hedeflenmişti..
1997 yılında Hava Kuvvetleri’nin T-38 ve F-5 uçaklarının, J-85 tipi motorlarının itki arttırıcı, yakıt tasarrufu sağlayan parçaların araştırmaları, ardından da üretimleri yapılır. Ayrıca J-79 tipi jet uçağı motorlarının yanma odaları da, üretim çeşitleri içindedir.
Nato'nun E-3A Awacs uçaklarının TF-33-PW100A tipi motorlarından 40 tanesinin onarım, bakım-revizyonları projesini tamamlamıştır.
TEI, 2003 yılında Ortak üretim A400m ve TP400 nakliye uçakları projelerinin motorları ile 2004 yılında JSF F-35 Lightning II uçakları için geliştirilen F-136 jet motoru projesine de katılmıştır.
TEI, ATAK helikopter projesi kapsamında motorun güç türbin modülünü üretmektedir.
TUSAŞ HAVACILIK ve UZAY SANAYİİ
3238 sayılı kanun çerçevesinde, Türk Uçak Sanayii Anonim Şirketi (T.U.S.A.Ş.) 28 Haziran 1973 tarihinde kuruldu. Kuruluş sermayesinin yüzde 55’i Savunma Sanayii Müsteşarlığı, yüzde 45’i Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na (O zamanlar ki ortak, Türk Hava Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı idi, sonradan tüm vakıflar tek çatı altında birleştirilip, adı TSK’yi Güçlendirme Vakfı oldu. O.G.B.) aitti. Ardından Hava Kuvvetleri’ne avcı jet uçağı üretim projesini gerçekleştirmek için faaliyetlere başladı. F-16 C/D uçakların Türkiye'de montaj ve üretimiyle ilgili antlaşmalar ABD’nin General Dynamics şirketiyle imzalandı. (TUSAŞ'ın General Dynamics ile ortaklık sözleşmesi imzalanırken, tıpkı 1925 yılı TOMTAŞ sözleşmesindeki gibi, bazı madenleri işletme hakkının ABD şirketlerine verileceğine dair bazı haberler gazetelerde yer aldı… Ancak bu haberi doğrulayacak herhangi bilgiye ulaşılamadı… O.G.B.)
TUSAŞ, kendi içinde yeni yapılanmalara giderek, TAI ve TEI kuruluşları hayata geçirildi. Başlangıçta F16C/D av uçaklarının üretimi, daha sonraları belirlenecek başka model uçakların üretim hedeflerini kapsayan TAI bir Türk-Amerikan ortaklığı olarak 15 Mayıs 1984 tarihinde kuruldu. Kuruluş sermayesinin YÜZDE 49’u TUSAŞ, YÜZDE 42’si General Dynamics, YÜZDE 7’si General Electric ve YÜZDE 2’si THK ile Türk Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na aitti. 137 Milyon Dolarlık kuruluş sermayesinin 67 milyon dolarlık bölümü Amerikalı ortaklar tarafından karşılanmıştır.
Kuruluşun ilk zamanları fabrikada, F16 C/D uçaklarının gövde ve kanatlarda bazı parçaların üretimi ile son montaj ve uçak teslimatı yapılacaktı.
Ankara Mürted'te TAI tesislerinin inşaatına 1984 yılında başlandı. 5 milyon metrekarelik bir alana kurulan tesislerde kapalı alan, zamanla 200 bin metrekareyi geçmiştir. Fabrika, ana üretim ve montaj hattı, yakıt kalibrasyon ve kontrol, uçak boyama, kimyasal işlem, uçuş hattı, atık malzeme bölümlerinden oluşmaktaydı. 1987 yılında 600 kişi çalışırken zamanla bu sayı üç bini geçmiştir.
F-16C/D: TAI’de ilk F-16C tipi uçağın üretimi Şubat 1986’da başladı ve 11 Ekim 1987’de test uçuşunu tamamladı. TAI başlangıçta uçağın yüzde 25’ini üretirken, 1993 yılında uçağın yüzde 70’ini hammaddeden üretir hale geldi. Daha sonra bu oran yüzde 80’lere çıktı. ABD Hava Kuvvetleri’nin F-16 uçakları için kuyruk, kanat, gövde imalatı, aynı şekilde Tayvan Hava Kuvvetleri için 23 adet kanat üretmiştir. ABD ve Mısır Hava Kuvvetleri için bazı parçaların üretimi, TAI'nin yurtdışına verdiği hizmetleri içinde sayılabilir. Avrupa'da konuşlu ABD’nin F-16 uçaklarının fabrika bakımı ile Güney Kore Hava Kuvvetleri’nin F-16 personeline eğitim hizmetleri yine TAI’de verilmiştir. 1995 yılında bir başka proje için Mısır Hava Kuvvetleri’ne 46 adet F-16C/D uçaklarının üretimi başladı…
SF-260D: Mart 1990 yılında İtalyan SF-260D tipi eğitim uçağından 40 adet temini için antlaşma yapılır. Bu uçağın 34 adedinin montaj-üretimi, sözleşmeye göre TAI’de yapılmıştı.
Casa CN-235: 11 Aralık 1990 tarihinde Espanol Aircraft Technology&Industries firmasıyla imzalan 52 adet hafif nakliye uçağı projesinde, CN-235-100M tipi 50 uçağın montaj-üretimi TAI tesislerinde gerçekleştirilmişti. Türkiye'de montajı tamamlanan ilk uçağın test uçuşu 24 Eylül 1992’de yapıldı. 7 aşamalı projenin son aşamasında ise 12 uçağın tüm gövde parçalarının üretimi gerçekleştirildi. 1997 yılında 9 adet CN-235 uçağı, Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için üretilmiştir. TAI’de üretilen CN-235 uçaklarının gövde ve diğer bazı parçaları, yurtdışına ihraç edilmiştir.
TAI’nin Diğer Uçak Proje ve Üretimleri:
-IHA-X1 Şahit (İnsansız Hava Aracı) Nisan 1992 yılında iki tane üretilip, Temmuz 1992’de test uçuşu yapıldı. Ancak Savunma Bakanlığı’ndan sipariş alınamadığı için üretimi durduruldu.
-TURNA S-38 Atış Hedef Uçağı (Target Drone) prototipi rampa ve yer donanımıyla birlikte üretildi. Kasım 1996 da Savunma Bakanlığı proje ve prototipi kabul etti. 1997’de tasarımdaki son değişiklikler tamamlandıktan sonra Kara Kuvvetleri için üç adet, Hava Kuvvetleri için 10 adet Turna S-38 üretildi.
- KEKLİK Takip Hedef Uçağı ise Turna modelini uçuracak personelin eğitimi amacıyla tasarlanmış ve üç adet üretilmiştir.
- GÖZCÜ Kısa menzilli İnsansız Hava Aracı sistemi projesi Ocak 2007 başlamış, prototipin ilk uçuşu ise 4 Nisan 2007 de gerçekleşmiştir. Sistem yer kontrol istasyonu, hava aracı, fırlatma sistemi, veri link sistemi ile jeneratör birimlerinden oluşmaktadır.
- HÜRKUŞ, Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağını geliştirme programı; Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile TUSAŞ-TAI arasında Mart 2006’da imzalanan antlaşmayla yürürlüğe girmiştir.
- HD-19 Hava Dolmuş Uçağı projesi: 30 yolcu kapasiteli, basınçlı kabini, iki motorlu, 600km/h hızı, 9 bin metre uçuş tavanı, gerekirse kargo uçağı olarak kullanılabilme özelliklerine sahipti. Ancak projeye parasal destek bulunamadığı için, rafa kaldırıldı. Aynı modelin turbo-fan motorla güçlendirilmiş versiyonları olan HD-XX-19 ve HD-XX-30 tiplerine ait proje, 1999 yılında yine finansal destek problemlerine çözüm bulunamadığı için iptal edilmiştir.
- TG-X1 YARASA modeli, ABD’li Sadler şirketinin üretimi olan A-22 Piranha hafif taarruz uçağının, Türkiye'de üretilmesi planlanan ve orijinaline göre biraz daha güçlendirilmiş modeli idi. Tek kişilik olan modelin prototipi, 17 Şubat 1997 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. İki kişilik versiyonu olan T-22 modeli de planlanmasına rağmen, Savunma Bakanlığı’ndan talep gelmeyince, proje 1998’de durduruldu.
- İHA-X2 PELİKAN uzaktan kumandalı, çift motorlu, insansız hava aracı olarak tasarlanmıştır. Projeyle ilgili fazla bilgi edinilememiştir.
- ZIU (Zirai İlaçlama Uçağı) 1998 yılında GAP bölgesinde görev yapabilecek, tamamen Türk yapımı bir zirai uçak olarak projelendirildi. 26 Haziran 2000 tarihinde prototipin ilk test uçuşunu takiben, proje durdurulmuştur..
- S-2E Yangın Söndürme Uçağı, Deniz Kuvvetleri’nin 1993 yılında envanterinden çıkardığı Grumman S2-E Tracker deniz karakol uçakları için, TAI ile ABD’den Marsh Aviation firmasıyla ortaklaşa bir proje oluşturmuşlardı: Hizmetten çıkarılan S-2E uçaklarının yangın söndürme uçağına dönüştürülmesi projesine göre, 15 uçaklık bir paket program uygulanacaktı… İlk uçağın modifikasyonu 22 Şubat 1998’de başlandı. İlk prototip 6 Ağustos 1999 tarihinde Orman Bakanlığı’na teslim edilmişti. Bu uçak, 1999 depremindeki Tüpraş yangınında 38 sorti uçarak söndürme çalışmalarına katılmıştı... Orman Bakanlığı uçağa ve projeye ilgi göstermeyince, proje tek uçak modifikasyonunda kalmıştı!.. Tek uçak daha sonra 2003 yılında, Arizona Orman İdaresi’ne satılmıştır.
- MELTEM II Projesi, Eylül 2002’de yürürlüğe girmiştir. 9 adet CN-235 uçağının Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için deniz karakol ve gözetleme yeteneklerinin kazandırılma projesidir. İlk test uçuşu Haziran 2007’de yapılmıştır.
- MELTEM III Projesi,10 adet ATR72-500 uçağının T.A.I. tesislerinde, deniz karakol ve gözetleme uçağına dönüştürülmesini kapsamaktadır. TUSAŞ-T.A.I. İle İtalyan Alenia Aeronautica S.p.A. şirketleri arasında Aralık 2005 tarihli sözleşmeyle yürürlüğe girmiştir. İlk uçağın dönüşüm işlemleri Şubat 2008 tarihinde başlamıştır.
- Eurocopter AS-532UL Cougar MK1 Arama Kurtarma Helikopterinden (SAR), Phoenix-II programının içinde, Haziran 1995 tarihinde 30 adet alınmasına karar verildi. Yapılan sözleşmeye göre, helikopterlerin 28 adeti TAİ tarafından montaj-üretimi gerçekleştirilecekti. TAI tarafından üretilen ilk helikopter 31 Mayıs 2000 tarihinde Hava Kuvvetleri’ne teslim edilmişti. Sonuncu helikopter ise 2003 yılında üretilmiş olup, yakın zamanlarda aynı helikopterlerin modernleştirilme çalışmaları başlamıştır.
- ATAK Helikopter programı, KKK için 2 Temmuz 2008 tarihinde Augusta Bell ve TAI arasındaki sözleşmeyle başlatılmıştır. 50 adet T-129 tipi helikopter, TAI tesislerinde montaj-üretimi yapılarak 2013 sonlarında teslim edilmeye başlanacaktır. Ayrıca tüm T-129 ATAK helikopterlerinin kullanım ömürleri süresince entegre lojistik destek, yine TAI tarafından sağlanacaktır. T-129 P1 prototipin ilk uçuşu 28 Eylül 2009 tarihinde yapılmıştır.
- Türk Hava Kuvvetleri’nin C-160 Transall nakliye uçaklarının yerine yeni uçak modeli arayışlarını sürdüren Savunma Bakanlığı, Avrupa'nın Airbus'ın liderliğinde ortak üretim nakliye uçağı olan A400M projesine, TAI ile katılmıştı… TAI’nin yaklaşık yüzde 7’lik bir üretim katkısı sağlayacağı belirtilen bu proje, Avrupa'da çok yavaş ilerlemekte, program tarihleri sürekli revize edilmektedir…
- KT-1 Eğitim Uçağı: 18 Temmuz 2007 tarihinde TUSAŞ-TAI ile Korea Aerospace Industries (KAI) firmasıyla üretim sözleşmesi imzalanmıştır. Buna göre 40 adet KAI KT-1 Ungbi tipi temel eğitim uçağının 5 âdeti KAI tesislerinde, 35 tanesinin montaj-üretimi, uçuş testleri TAI tesislerinde yapılacaktır.
- Joint Strike Fighter (J.S.F.) Ortak Saldırı Uçağı F-35 Lightning II, üretim projesine, 16 Haziran 1999 tarihinde ABD’de imzalanan antlaşmayla TAI, 8’inci üye olarak (III. Katman üye) olarak katılmıştır. Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından yürütülen müzakereler henüz netleşmemiştir… Ayrıca uçağın uçuş testleri de devam etmektedir..
- Barış Kartalı projesi, 23 Temmuz 2003 tarihinde Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile Boeing firması arasında imzalanmıştır. Buna göre 4 adet B-737-700 tipi uçak, Havadan Erken İhbar ve Kontrol (AWACS) uçağına dönüştürülecektir. İlk uçak Boeing Seattle tesislerinde, diğer üç tanesinin yapısal modifikasyonu, sistem enstalâsyonu, kontrol, test ve teslim işlemleri ise TAI tesislerinde yapılacaktır.
- Pakistan Hava Kuvvetleri’nin envanterindeki 41 adet F-16 uçağının TAI tarafından modernizasyonu, 20 Haziran 2009’da imzalanan sözleşmeyle yürürlüğe girmiştir. 2010 yılının son çeyreğinde uçakların modernizasyon işlemleri TAI tesislerinde peyderpey başlayacaktır.
- Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin (RJAF) 12 adet F-16 uçağı yine TAI tesislerinde modernize edilmiştir.
- Airbus A-319, A-320, A-321 uçakları için bazı paneller TAI tarafından üretilmiştir. Ayrıca Airbus A-350XWB yeni nesil uçağının “aileron” üretim paketi üzerine ortak çalışmaları da sürmektedir.
- Boeing B-373NG uçağının Winglet (Kanat ucu kıvrımı) parçasının TAI tarafından üretimi ilk kez, Mart 2000 tarihinde gerçekleştirildi. Ayrıca B-747, B-757, B-767, B-777 uçakları için bazı parçalar da üretilmiştir… Kesinleşmeyen bilgiye göre TAI, Boeing 787 modeli için 2022 yılına kadar 3066 adet kompozit parça üretecektir.
6. e ) TEI (TUSAŞ ENGINE INDUSTRIES INC.)
TEI Ocak 1985 yılında Eskişehir'de TAI, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı, THK ve General Electric şirketinin ortak katılımıyla kurulmuştur. Fabrikanın 508 bin metrekarelik toplam alanın 50 bin metrekaresi kapalı mekândan oluşurken, tesislerde toplam çalışan 1030 civarındadır. Başlangıçta tesislerin kuruluş amacında, F-16C/D uçaklarının F-110 jet motorlarının parça, montaj-üretimi ile testlerinin yapılması hedeflenmişti..
1997 yılında Hava Kuvvetleri’nin T-38 ve F-5 uçaklarının, J-85 tipi motorlarının itki arttırıcı, yakıt tasarrufu sağlayan parçaların araştırmaları, ardından da üretimleri yapılır. Ayrıca J-79 tipi jet uçağı motorlarının yanma odaları da, üretim çeşitleri içindedir.
Nato'nun E-3A Awacs uçaklarının TF-33-PW100A tipi motorlarından 40 tanesinin onarım, bakım-revizyonları projesini tamamlamıştır.
TEI, 2003 yılında Ortak üretim A400m ve TP400 nakliye uçakları projelerinin motorları ile 2004 yılında JSF F-35 Lightning II uçakları için geliştirilen F-136 jet motoru projesine de katılmıştır.
TEI, ATAK helikopter projesi kapsamında motorun güç türbin modülünü üretmektedir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
III SELİM
III. Selim, 24 Aralık 1761 tarihinde babası III. Mustafa'nın saltanatı döneminde dünyaya geldi. Babası 1774 yılında öldüğünde sadece 13 yaşında olduğu için amcası I. Abdülhamit tahta çıktı. I. Abdülhamit şehzade Selim'e kendisinden önceki padişahların tersine, oldukça iyi davrandı. Kafes (oda hapsi) hayatı yaşamasına rağmen Selim'in iyi bir eğitim almasına izin verdi. Şehzade Selim müzik ve edebiyat ilgilendi. Fransa'nın Fransız Devrimi öncesindeki son kralı olan XVI. Louis'le mektuplaştı. Daha tahta çıkmadan Osmanlı Devleti'nde köklü bir yapısal değişikliğe gerek olduğu inancına vardı. I. Abdülhamit 7 Nisan 1789 yılında ölünce, III. Selim Avrupa'yı temelinden sarsacak olan Fransız Devriminin eşiğinde tahta çıktı.
III. Selim tahta çıktığında Osmanlı Devleti hem Avusturya hem de Rusya'yla savaş halindeydi. Başarısızlıkla sonuçlanan bu savaşlar 1792 yılında Avusturya'yla yapılan Ziştovi Antlaşması ve 1792 yılında Rusya'yla yapılan Yaş Antlaşmasıyla son buldu. Böylece III. Selim Osmanlı ordusunda çoktandır yapmak istediği yenilikleri yapma fırsatı buldu. 1793 yılında Nizam-ı Cedid ordusunu kurdu. Bu sırada Napolyon Bonapart'ın komutası altındaki Fransız orduları bütün Avrupa'ya üstünlüğünü kabul ettirmiş, Osmanlı Devleti'ne ait olan Mısır'a saldırmıştı (1798). Osmanlı ordusu Mısır'ı başarıyla savundu. 1801 yılında yapılan El-Ariş Antlaşmasıyla Fransa Mısır'daki emellerinden vazgeçti.
1807 yılında Nizam-ı Cedid ordusunun kaldırılmasını isteyen yeniçeriler Kabakçı Mustafa'nın önderliği altında ayaklandılar. III. Selim Nizam-ı Cedid ordusunu dağıtmak ve 29 Mayıs 1807 tarihinde de tahttan çekilmek zorunda kaldı. III. Selim'in yerine geçen amca oğlu IV. Mustafa III. Selim'i tekrar kafese geri gönderdi. 28 Temmuz 1808 tarihinde III. Selim'i tekrar tahta çıkarmak amacıyla Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa saraya yaklaşırken III. Selim padişah IV. Mustafa'nın emriyle boğduruldu. III. Selim'le onu idam etmeye gelen yeniçeriler arasında büyük bir boğuşma geçtiği bilinmektedir. III. Selim'in cenazesi Laleli Camii'nin avlusunda babası III. Mustafa Türbesine defnedildi.
III. Selim, 24 Aralık 1761 tarihinde babası III. Mustafa'nın saltanatı döneminde dünyaya geldi. Babası 1774 yılında öldüğünde sadece 13 yaşında olduğu için amcası I. Abdülhamit tahta çıktı. I. Abdülhamit şehzade Selim'e kendisinden önceki padişahların tersine, oldukça iyi davrandı. Kafes (oda hapsi) hayatı yaşamasına rağmen Selim'in iyi bir eğitim almasına izin verdi. Şehzade Selim müzik ve edebiyat ilgilendi. Fransa'nın Fransız Devrimi öncesindeki son kralı olan XVI. Louis'le mektuplaştı. Daha tahta çıkmadan Osmanlı Devleti'nde köklü bir yapısal değişikliğe gerek olduğu inancına vardı. I. Abdülhamit 7 Nisan 1789 yılında ölünce, III. Selim Avrupa'yı temelinden sarsacak olan Fransız Devriminin eşiğinde tahta çıktı.
III. Selim tahta çıktığında Osmanlı Devleti hem Avusturya hem de Rusya'yla savaş halindeydi. Başarısızlıkla sonuçlanan bu savaşlar 1792 yılında Avusturya'yla yapılan Ziştovi Antlaşması ve 1792 yılında Rusya'yla yapılan Yaş Antlaşmasıyla son buldu. Böylece III. Selim Osmanlı ordusunda çoktandır yapmak istediği yenilikleri yapma fırsatı buldu. 1793 yılında Nizam-ı Cedid ordusunu kurdu. Bu sırada Napolyon Bonapart'ın komutası altındaki Fransız orduları bütün Avrupa'ya üstünlüğünü kabul ettirmiş, Osmanlı Devleti'ne ait olan Mısır'a saldırmıştı (1798). Osmanlı ordusu Mısır'ı başarıyla savundu. 1801 yılında yapılan El-Ariş Antlaşmasıyla Fransa Mısır'daki emellerinden vazgeçti.
1807 yılında Nizam-ı Cedid ordusunun kaldırılmasını isteyen yeniçeriler Kabakçı Mustafa'nın önderliği altında ayaklandılar. III. Selim Nizam-ı Cedid ordusunu dağıtmak ve 29 Mayıs 1807 tarihinde de tahttan çekilmek zorunda kaldı. III. Selim'in yerine geçen amca oğlu IV. Mustafa III. Selim'i tekrar kafese geri gönderdi. 28 Temmuz 1808 tarihinde III. Selim'i tekrar tahta çıkarmak amacıyla Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa saraya yaklaşırken III. Selim padişah IV. Mustafa'nın emriyle boğduruldu. III. Selim'le onu idam etmeye gelen yeniçeriler arasında büyük bir boğuşma geçtiği bilinmektedir. III. Selim'in cenazesi Laleli Camii'nin avlusunda babası III. Mustafa Türbesine defnedildi.


[right]Arif YAMAN[/right]