gülümse
Sabah kahvaltıda kadın; - Eminim, sen bugünün ne olduğunu hatırlamıyorsun bile, dedi.. - Tabii, hatırlıyorum, dedi adam... Çıktı, gitti. Öğleye doğru kapı çalındı.. Çiçekçi çocuk harika bir kırmızı gül buketi bıraktı... Az sonra kapı tekrar çalındı, bu defa kösedeki pastanenin çırağıydı gelen... Kocaman bir çikolata kutusu bıraktı gitti. Öğleden sonra gelen kutudan da, olağanüstü güzel bir elbise çıktı.. Kadın kocasının dönmesini zor bekledi ve daha kapıda boynuna sarıldı.. - Önce çiçekler, sonra çikolata, ve sonra da elbise.. Bu hayatımdaki en güzel Cumhuriyet Bayramı...
Adam: - .........Hadi beeeeee
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Bir vaiz, camide Kurban Bayramı hakkında vaaz ederken dinleyenlerden biri bir kâğıt uzatır. Kâğıtta şunlar yazılıdır:
“Vâlidem için keseceğim kurbandan kimseye hisse vermeyip hepsini kavurma yaparak bir çömleğe koymak niyetindeyim, nafakası olsun diye. Caiz midir, değil midir?”
Vaiz notu yüksek sesle okuduktan sonra şöyle der:
“Yarın cennet ehli kurbanlarına binip sırat köprüsünden geçerken bu kadının da kavurma çömleğine binmesi lâzım gelir. Git, sor, razı olursa öyle yap!”
“Vâlidem için keseceğim kurbandan kimseye hisse vermeyip hepsini kavurma yaparak bir çömleğe koymak niyetindeyim, nafakası olsun diye. Caiz midir, değil midir?”
Vaiz notu yüksek sesle okuduktan sonra şöyle der:
“Yarın cennet ehli kurbanlarına binip sırat köprüsünden geçerken bu kadının da kavurma çömleğine binmesi lâzım gelir. Git, sor, razı olursa öyle yap!”


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
İLK KURBAN BAYRAMI
Zilhiccenin dokuzunda Sevik Gazasından dönerek Medine'ye kavuşmuştu. Ertesi günü, yani Zilhicce'nin 10. günü Müslümanlarla birlikte namazgâha çıktı. Ezansız ve kametsiz olarak iki rekât Kurban Bayramı namazı kıldırdı. Namazdan sonra bir hutbe irâd etti. Bu hutbelerinde, kurban kesmelerini Müslümanlara emretti. Kendileri de iki kurban kesti.
Satın aldığı semiz, boynuzlu beyaz koçtan birini keserken, "Allah'ım! Bu senin birliğine ve senden bana gelenlere şehâdet eden bütün ümmetim namınadır" dedi.
İkincisini keserken de şöyle buyurdu:
"Allah'ım! Bu da, Muhammed ve Muhammed'in ev halkı içindir." Bundan, kendileri, ev halkı ve yoksullar yediler.1
İslâmda ilk Kurban Bayramı budur!
1. Sîre, 3/58-59; Tabakât, 2/33
Zilhiccenin dokuzunda Sevik Gazasından dönerek Medine'ye kavuşmuştu. Ertesi günü, yani Zilhicce'nin 10. günü Müslümanlarla birlikte namazgâha çıktı. Ezansız ve kametsiz olarak iki rekât Kurban Bayramı namazı kıldırdı. Namazdan sonra bir hutbe irâd etti. Bu hutbelerinde, kurban kesmelerini Müslümanlara emretti. Kendileri de iki kurban kesti.
Satın aldığı semiz, boynuzlu beyaz koçtan birini keserken, "Allah'ım! Bu senin birliğine ve senden bana gelenlere şehâdet eden bütün ümmetim namınadır" dedi.
İkincisini keserken de şöyle buyurdu:
"Allah'ım! Bu da, Muhammed ve Muhammed'in ev halkı içindir." Bundan, kendileri, ev halkı ve yoksullar yediler.1
İslâmda ilk Kurban Bayramı budur!
1. Sîre, 3/58-59; Tabakât, 2/33


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
8 KASIM TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1793 - Paris'te Louvre Müzesi açıldı.
1889 - Montana, ABD'nin 41. eyaleti oldu.
1895 - Alman fizikçi Wilhelm Röntgen, X ışınını keşfetti.
1971 - İngiliz rock topluluğu Led Zeppelin'in "Stairway to Heaven" parçasının da yer aldığı dördüncü albümü çıktı.
1988 - ABD başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi aday George Bush seçildi.
2000 - ABD'de Demokrat aday Al Gore ve Cumhuriyetçi aday George W. Bush'un oyları başa baş çıktı. Oyların tekrar tekrar sayımı sonrası oğul Bush başkan oldu.
Olaylar
1793 - Paris'te Louvre Müzesi açıldı.
1889 - Montana, ABD'nin 41. eyaleti oldu.
1895 - Alman fizikçi Wilhelm Röntgen, X ışınını keşfetti.
1971 - İngiliz rock topluluğu Led Zeppelin'in "Stairway to Heaven" parçasının da yer aldığı dördüncü albümü çıktı.
1988 - ABD başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi aday George Bush seçildi.
2000 - ABD'de Demokrat aday Al Gore ve Cumhuriyetçi aday George W. Bush'un oyları başa baş çıktı. Oyların tekrar tekrar sayımı sonrası oğul Bush başkan oldu.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
X IŞINI
X-ışınları ya da Röntgen ışınları, 0.125 ile 125 keV enerji aralığında veya buna karşılık, dalgaboyu 10 ile 0,01 nm aralığında olan elektromanyetik dalgalar veya foton demetidır. 30 ile 30.000 PHz (1015 hertz) aralığındaki titreşim sayısı aralığına eşdeğerdir. X ışınları özellikle tıpta tanısal amaçlarla kullanılmaktadırlar. Yükünleştirici ışınım sınıfına dahil olduklarından zararlı olabilirler. 1895'de Wilhelm Röntgen tarafından bulunduğundan sıkça Röntgen ışınlarından söz edilir. Wilhem Röntgen X ışınlarını tesadüfen bir deney yaparken bulmuştur.
Röntgen ışınları ışığa benzeyen fakat gözle görülmeyen, oldukça delici özellikli bir salınımdır. Röntgen ışınlarına X ışını da denir. X ışını tabirini (Almanca: X Strahlung, günümüzde Röntgenstrahlung) ilk olarak bu ışınları keşfeden fakat özelliklerini tam bulamayan Wilhelm Conrad Röntgen, “bilinmeyen” anlamında kullanmıştır. Röntgen ışınlarının elektromanyetik radyasyon spektrumunun bir kısmı olduğu, bugün artık bilinmektedir. Bu ışınların dalga boyu 10-9 ile 10-11 cm arasındadır. Dalga boyu gözle görülen ışığınkinden kısadır.
X-ışınları ya da Röntgen ışınları, 0.125 ile 125 keV enerji aralığında veya buna karşılık, dalgaboyu 10 ile 0,01 nm aralığında olan elektromanyetik dalgalar veya foton demetidır. 30 ile 30.000 PHz (1015 hertz) aralığındaki titreşim sayısı aralığına eşdeğerdir. X ışınları özellikle tıpta tanısal amaçlarla kullanılmaktadırlar. Yükünleştirici ışınım sınıfına dahil olduklarından zararlı olabilirler. 1895'de Wilhelm Röntgen tarafından bulunduğundan sıkça Röntgen ışınlarından söz edilir. Wilhem Röntgen X ışınlarını tesadüfen bir deney yaparken bulmuştur.
Röntgen ışınları ışığa benzeyen fakat gözle görülmeyen, oldukça delici özellikli bir salınımdır. Röntgen ışınlarına X ışını da denir. X ışını tabirini (Almanca: X Strahlung, günümüzde Röntgenstrahlung) ilk olarak bu ışınları keşfeden fakat özelliklerini tam bulamayan Wilhelm Conrad Röntgen, “bilinmeyen” anlamında kullanmıştır. Röntgen ışınlarının elektromanyetik radyasyon spektrumunun bir kısmı olduğu, bugün artık bilinmektedir. Bu ışınların dalga boyu 10-9 ile 10-11 cm arasındadır. Dalga boyu gözle görülen ışığınkinden kısadır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ya da Kuzey Kıbrıs, Akdeniz'de bulunan en büyük üçüncü ada ve Anadolu yarımadasının 65 km güneyindeki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan bağımsız devlet. Bağımsızlığı Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmamaktadır. Bugün birçok devlet, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar tarafından adanın sadece güneyini kontrol altında tutan Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları içerisinde kabul edilmekte, Kuzey Kıbrıs ise de facto olarak nitelendirilmektedir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi[4]'ne göre, Türkiye veya Türk Silahlı Kuvvetleri'nin koruması altındadır.
Bağımsızlık ilanından bu yana Türkiye tarafından ekonomik, siyasi ve askerî olarak desteklenmektedir. Türkiye'de "Yavru vatan", "Yeşilada" ya da "cennet ada" diye de bilinir.
İlk çağlar
Tarihi boyunca birçok ulusun egemenliği altına giren Kıbrıs MÖ 1500 yılı civarında Antik Mısırın, MÖ 1320 yılı civarında Hititin ve MÖ 1200'li yıllarında tekrar Mısırın, MÖ 1000 yılı civarından Fenikelilerin ve MÖ 709'da Asurluların egemenliği altına girdi.
MÖ 669'da bağımsızlığını kazandıysa da tekrar Mısır firavunu Amasis tarafından alındı. MÖ 545'te Pers Ahameniş İmparatorluğu'na geçti ve MÖ 333'te İssus Muharebesinde Persleri yenen Büyük İskender'in egemenliği altında özerklik tanındı.
Bu tarihten sonra adada Yunan kültürü önem kazandı. MÖ 58 yılında ada Roma İmparatorluğunun bir vilayeti haline geldi ve 350 sene boyunca Roma İmparatorluğu kontrolünde kaldı. 395’te, Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası olan adada halk Putperestlikten yavaş yavaş Ortodoksluka geçti.
1191 yılında Aslan Yürekli Richard Üçüncü Haçlı Seferi sırasında adaya yerleşti ve daha sonra adayı Tapınak Şövalyeleri’ne sattı. 1192 yılında adayı satın alan Guy de Lusignan ve soyu 1489’da Venedikliler’in adayı alışına kadar Kıbrıs'ı kontrol ettiler.
Venedikliler
Kıbrıs'ta Venedik Cumhuriyeti hakimiyeti, 26 Şubat 1489'da başladı. O dönemde adanın hakimi olan Lüzinyan kralı, Katerina Kornaro adlı bir Venedik soylusuyla evlendi. Kral ölünce, ada Venediklilere kaldı.
Adayı yöneten Venedikli, Mağusa'da ikamet etmekteydi. Venedikliler döneminde askeriyeye önem verilmiş, Mağusa'nınki başta olmak üzere kaleler sağlamlaştırılmıştı. Lefkoşa Surları ise 8 milden 3 mile indirilerek yeniden yapılmıştır.
Osmanlı dönemi
Kıbrıs'ın Osmanlı İmparatorluğu'nda denizci olan Piri Reis tarafından oluşturulmuş tarihi haritası.
Fetihden önce Kıbrıs, Doğu Akdeniz'deki Osmanlı Devleti'ne ait gemilerine akın yapan Hıristiyan korsanlarının sığınağı haline gelmiştir.[14] Bu korsanlar genellikle deniz ticaret gemilerine ve hacca giden yolculara saldırarak buradaki yol güvenliğini yok etmektedir. Bu gibi nedenlerden dolayı Kıbrıs'ın alınması gerekli görülmüştür.
Kıbrıs, II. Selim'in hükümdarlığı esnasında, Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma tarafından, 1 Temmuz 1570'de başlayıp, 1 Ağustos 1571'de Mağusa'nın fethedilmesiyle Osmanlı idaresine girdi. Kıbrıs'ın fethiyle Osmanlı Devleti, Doğu Akdeniz'e tamamen hâkim olmuştur.
15 Eylül 1570 tarihinde Lala Mustafa Paşa, tören ile Lefkoşa şehrine girmiştir. Kıbrıs fethedildiği tarihte adada çok az sayıda Ortodoks Rum vardı. Çünkü Venedikliler Katolik idi ve Ortodoks Kilisesi'ne yaşama hakkı tanımıyordu. Osmanlı Devleti Ortadokslara serbestçe kilise kurma ve gelişme imkânı sağladı. Böylece adada Ortodoks Kilisesi gelişti ve Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti.
1571 yılında Kıbrıs'ta yapılmış bulunan nüfus sayımında yerli halkın nüfusu 150.000'dir. Burada bulunan Türk askeri ise 30.000 kadardır. Fethin ardından Karaman'dan adaya göç ettirilen Türkler, adanın ilk Türk sakinleridir. Bugün adada yaşayan Kıbrıs Türkleri'nin (Kıbrıs Harekâtı'ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nden gelenler hariç) soyu bu Osmanlı idaresinde adaya gönderilen Türklerden gelmektedir.
Birleşik Krallık dönemi
93 Harbi'nde Rusya İmparatorluğu karşısında yenilen Osmanlı, Ruslara karşı fazla ödün vermemek amacıyla, Birleşik Krallığın isteği üzerine ada 92.799 sterline kiralanmıştır. Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen Birleşik Krallık'a geçti. Birleşik Krallık adayı "Komiser" diye tabir ettiği yüksek rütbeli yöneticilerle idare etmiştir. 1914'te başayan I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın Birleşik Krallık karşısındaki Almanya'nın yanında savaşa girmesi üzerine Birleşik Krallık adayı ilhak edip adaya vali tayin etti. 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi gereğince, Birleşik Krallığa ilhakı tanındı. 1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.
ENOSIS
1931'den itibaren Rumların Enosis (Kıbrıs'ın Yunanistan'la birleştirilmesi projesi) isyanı başladı, Rumlar'ın Birleşik Krallık yönetimine karşı ayaklanması sonucu Birleşik Krallığın politikası sertleşti. Türk topluluğu Enosis’e karşı olduğunu açıkladı. 1943 yılında Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK) kuruldu. Fakat KATAK'ın faaliyetini yetersiz bulan Fazıl Küçük KATAK'tan ayrılmış ve 23 Nisan 1944'te Kıbrıs Millî Türk Halk Partisi (KMTHP)'ni kurmuştur.
II. Dünya Savaşı’nın ardından kolonilerin tasfiyesi eğilimi yaygınlaşınca, 18 Ekim 1950'de Kıbrıs Rum Ortodoks liderliğine III. Makarios seçilmiştir. Yunanistan Hükûmeti 1954'de Birleşmiş Milletler’e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının (Self-determinasyon) Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu. Türkiye'nin karşı çıktığı bu istek Birleşmiş Milletler'ce reddedildi.
EOKA 1 Nisan 1955’de adada faaliyete geçti. Rumlar arasında Enosisçi-Anti Enosisçi çatışması başladı. Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayı kabul etti[kaynak belirtilmeli] ve 29 Ağustos’ta Londra’da Birleşik Krallık ve Yunanistan’ın katıldığı toplantıda, Türkiye de temsil edildi. 15 Kasım 1957'de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu. 1958 yılında gündeme gelen MacMillan Planı'na göre Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan'la da bağlara sahip olmasına karar verildi.
1960'dan 1974 e
1960'da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinde her iki toplumada nüfuslarına göre her kurumda yeterli temsil hakkına sahipdi. Fakat Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı III. Makarios 30 Kasım 1963’de 13 maddeden oluşan anayasa değişikliği önerilerini sundu. Bunlar arasında anayasanın değişmez maddeleri, Kıbrıs Türk'ü olan Başkan Yardımcısı’nın veto hakkının ortadan kaldırılması, Temsilciler Meclisinde ayrı çoğunluklar ilkesinin ortadan kaldırılarak kararların basit çoğunlukla alınması, ayrı belediyelerin ortadan kaldırılması gibi maddeler de bulunmaktaydı.
ABD Başkanı Kennedy, Makarios’a bundan vazgeçmesini önerdi ve Türkiye değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirdi. Kıbrıs Türkleri'nin de reddi üzerine Kıbrıs Rumları, 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerine karşı ada çapında saldırıya geçti.[kaynak belirtilmeli] 21 Nisan 1966 tarihli Patris gazetesinde yayınlanan Akritas Planına göre Türk halkı sindirilerek ada Yunanistan'a bağlanacaktı.
1967’de Rum saldırıları tekrar başladı. Yunanistan Ordusu'nun 15 bin askeri, gayri resmî olarak adaya yerleştirildi. Türk'lere karşı sürdürülen sindirme politikasının durdurulması için Türkiye ve Yunanistan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askerî müdahalede bulunacağını açıkladı.
TBMM hükûmete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD’nin arabuluculuğuyla Yunanistan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türkiye harekâtı durdurdu. Yunanistan'ın askerleri üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar. 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti. Denktaş, Yunanlılarca tutuklandı ama Türkiye ve ABD’nin itirazı üzerine iade edildi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanı
EOKA'nın Enosis'i hayata geçirmesi üzerine 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Harekâtı sonrasında 1976'da Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur.
15 Kasım 1983'de Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi Self-determinasyon hakkını kullanarak oybirliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etmiştir. KKTC'nin kuruluş bildirgesini kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması, Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan’ın ve pekçok devletlerin yanı sıra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin de tepkisini çekti.
Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. 13 Mayıs 1984’te de Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ya da Kuzey Kıbrıs, Akdeniz'de bulunan en büyük üçüncü ada ve Anadolu yarımadasının 65 km güneyindeki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan bağımsız devlet. Bağımsızlığı Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmamaktadır. Bugün birçok devlet, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar tarafından adanın sadece güneyini kontrol altında tutan Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları içerisinde kabul edilmekte, Kuzey Kıbrıs ise de facto olarak nitelendirilmektedir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi[4]'ne göre, Türkiye veya Türk Silahlı Kuvvetleri'nin koruması altındadır.
Bağımsızlık ilanından bu yana Türkiye tarafından ekonomik, siyasi ve askerî olarak desteklenmektedir. Türkiye'de "Yavru vatan", "Yeşilada" ya da "cennet ada" diye de bilinir.
İlk çağlar
Tarihi boyunca birçok ulusun egemenliği altına giren Kıbrıs MÖ 1500 yılı civarında Antik Mısırın, MÖ 1320 yılı civarında Hititin ve MÖ 1200'li yıllarında tekrar Mısırın, MÖ 1000 yılı civarından Fenikelilerin ve MÖ 709'da Asurluların egemenliği altına girdi.
MÖ 669'da bağımsızlığını kazandıysa da tekrar Mısır firavunu Amasis tarafından alındı. MÖ 545'te Pers Ahameniş İmparatorluğu'na geçti ve MÖ 333'te İssus Muharebesinde Persleri yenen Büyük İskender'in egemenliği altında özerklik tanındı.
Bu tarihten sonra adada Yunan kültürü önem kazandı. MÖ 58 yılında ada Roma İmparatorluğunun bir vilayeti haline geldi ve 350 sene boyunca Roma İmparatorluğu kontrolünde kaldı. 395’te, Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası olan adada halk Putperestlikten yavaş yavaş Ortodoksluka geçti.
1191 yılında Aslan Yürekli Richard Üçüncü Haçlı Seferi sırasında adaya yerleşti ve daha sonra adayı Tapınak Şövalyeleri’ne sattı. 1192 yılında adayı satın alan Guy de Lusignan ve soyu 1489’da Venedikliler’in adayı alışına kadar Kıbrıs'ı kontrol ettiler.
Venedikliler
Kıbrıs'ta Venedik Cumhuriyeti hakimiyeti, 26 Şubat 1489'da başladı. O dönemde adanın hakimi olan Lüzinyan kralı, Katerina Kornaro adlı bir Venedik soylusuyla evlendi. Kral ölünce, ada Venediklilere kaldı.
Adayı yöneten Venedikli, Mağusa'da ikamet etmekteydi. Venedikliler döneminde askeriyeye önem verilmiş, Mağusa'nınki başta olmak üzere kaleler sağlamlaştırılmıştı. Lefkoşa Surları ise 8 milden 3 mile indirilerek yeniden yapılmıştır.
Osmanlı dönemi
Kıbrıs'ın Osmanlı İmparatorluğu'nda denizci olan Piri Reis tarafından oluşturulmuş tarihi haritası.
Fetihden önce Kıbrıs, Doğu Akdeniz'deki Osmanlı Devleti'ne ait gemilerine akın yapan Hıristiyan korsanlarının sığınağı haline gelmiştir.[14] Bu korsanlar genellikle deniz ticaret gemilerine ve hacca giden yolculara saldırarak buradaki yol güvenliğini yok etmektedir. Bu gibi nedenlerden dolayı Kıbrıs'ın alınması gerekli görülmüştür.
Kıbrıs, II. Selim'in hükümdarlığı esnasında, Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma tarafından, 1 Temmuz 1570'de başlayıp, 1 Ağustos 1571'de Mağusa'nın fethedilmesiyle Osmanlı idaresine girdi. Kıbrıs'ın fethiyle Osmanlı Devleti, Doğu Akdeniz'e tamamen hâkim olmuştur.
15 Eylül 1570 tarihinde Lala Mustafa Paşa, tören ile Lefkoşa şehrine girmiştir. Kıbrıs fethedildiği tarihte adada çok az sayıda Ortodoks Rum vardı. Çünkü Venedikliler Katolik idi ve Ortodoks Kilisesi'ne yaşama hakkı tanımıyordu. Osmanlı Devleti Ortadokslara serbestçe kilise kurma ve gelişme imkânı sağladı. Böylece adada Ortodoks Kilisesi gelişti ve Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti.
1571 yılında Kıbrıs'ta yapılmış bulunan nüfus sayımında yerli halkın nüfusu 150.000'dir. Burada bulunan Türk askeri ise 30.000 kadardır. Fethin ardından Karaman'dan adaya göç ettirilen Türkler, adanın ilk Türk sakinleridir. Bugün adada yaşayan Kıbrıs Türkleri'nin (Kıbrıs Harekâtı'ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nden gelenler hariç) soyu bu Osmanlı idaresinde adaya gönderilen Türklerden gelmektedir.
Birleşik Krallık dönemi
93 Harbi'nde Rusya İmparatorluğu karşısında yenilen Osmanlı, Ruslara karşı fazla ödün vermemek amacıyla, Birleşik Krallığın isteği üzerine ada 92.799 sterline kiralanmıştır. Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen Birleşik Krallık'a geçti. Birleşik Krallık adayı "Komiser" diye tabir ettiği yüksek rütbeli yöneticilerle idare etmiştir. 1914'te başayan I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın Birleşik Krallık karşısındaki Almanya'nın yanında savaşa girmesi üzerine Birleşik Krallık adayı ilhak edip adaya vali tayin etti. 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi gereğince, Birleşik Krallığa ilhakı tanındı. 1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.
ENOSIS
1931'den itibaren Rumların Enosis (Kıbrıs'ın Yunanistan'la birleştirilmesi projesi) isyanı başladı, Rumlar'ın Birleşik Krallık yönetimine karşı ayaklanması sonucu Birleşik Krallığın politikası sertleşti. Türk topluluğu Enosis’e karşı olduğunu açıkladı. 1943 yılında Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK) kuruldu. Fakat KATAK'ın faaliyetini yetersiz bulan Fazıl Küçük KATAK'tan ayrılmış ve 23 Nisan 1944'te Kıbrıs Millî Türk Halk Partisi (KMTHP)'ni kurmuştur.
II. Dünya Savaşı’nın ardından kolonilerin tasfiyesi eğilimi yaygınlaşınca, 18 Ekim 1950'de Kıbrıs Rum Ortodoks liderliğine III. Makarios seçilmiştir. Yunanistan Hükûmeti 1954'de Birleşmiş Milletler’e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının (Self-determinasyon) Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu. Türkiye'nin karşı çıktığı bu istek Birleşmiş Milletler'ce reddedildi.
EOKA 1 Nisan 1955’de adada faaliyete geçti. Rumlar arasında Enosisçi-Anti Enosisçi çatışması başladı. Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayı kabul etti[kaynak belirtilmeli] ve 29 Ağustos’ta Londra’da Birleşik Krallık ve Yunanistan’ın katıldığı toplantıda, Türkiye de temsil edildi. 15 Kasım 1957'de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu. 1958 yılında gündeme gelen MacMillan Planı'na göre Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan'la da bağlara sahip olmasına karar verildi.
1960'dan 1974 e
1960'da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinde her iki toplumada nüfuslarına göre her kurumda yeterli temsil hakkına sahipdi. Fakat Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı III. Makarios 30 Kasım 1963’de 13 maddeden oluşan anayasa değişikliği önerilerini sundu. Bunlar arasında anayasanın değişmez maddeleri, Kıbrıs Türk'ü olan Başkan Yardımcısı’nın veto hakkının ortadan kaldırılması, Temsilciler Meclisinde ayrı çoğunluklar ilkesinin ortadan kaldırılarak kararların basit çoğunlukla alınması, ayrı belediyelerin ortadan kaldırılması gibi maddeler de bulunmaktaydı.
ABD Başkanı Kennedy, Makarios’a bundan vazgeçmesini önerdi ve Türkiye değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirdi. Kıbrıs Türkleri'nin de reddi üzerine Kıbrıs Rumları, 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerine karşı ada çapında saldırıya geçti.[kaynak belirtilmeli] 21 Nisan 1966 tarihli Patris gazetesinde yayınlanan Akritas Planına göre Türk halkı sindirilerek ada Yunanistan'a bağlanacaktı.
1967’de Rum saldırıları tekrar başladı. Yunanistan Ordusu'nun 15 bin askeri, gayri resmî olarak adaya yerleştirildi. Türk'lere karşı sürdürülen sindirme politikasının durdurulması için Türkiye ve Yunanistan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askerî müdahalede bulunacağını açıkladı.
TBMM hükûmete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD’nin arabuluculuğuyla Yunanistan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türkiye harekâtı durdurdu. Yunanistan'ın askerleri üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar. 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti. Denktaş, Yunanlılarca tutuklandı ama Türkiye ve ABD’nin itirazı üzerine iade edildi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanı
EOKA'nın Enosis'i hayata geçirmesi üzerine 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Harekâtı sonrasında 1976'da Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur.
15 Kasım 1983'de Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi Self-determinasyon hakkını kullanarak oybirliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etmiştir. KKTC'nin kuruluş bildirgesini kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması, Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan’ın ve pekçok devletlerin yanı sıra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin de tepkisini çekti.
Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. 13 Mayıs 1984’te de Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
İHRACAT-İTHALAT
İhracat (dışsatım), bir ülke sınırları içerisinde kişi ve kuruluşlarca üretilen serbest dolaşımda bulunan malların ve hizmetlerin başka ülkelere satılması/gönderilmesi anlamına gelmektedir.
Makroekonomik açıdan, ihracat toplam talebin bir parçasıdır.
İthalat (dışalım) , başka ülkelerde üretilmiş malların, ülkedeki alıcılar tarafından satın alınmasıdır.
İhracatın karşıtıdır ve onunla birlikte bir ülkenin dış ticaret dengesini oluşturur.
İhracat (dışsatım), bir ülke sınırları içerisinde kişi ve kuruluşlarca üretilen serbest dolaşımda bulunan malların ve hizmetlerin başka ülkelere satılması/gönderilmesi anlamına gelmektedir.
Makroekonomik açıdan, ihracat toplam talebin bir parçasıdır.
İthalat (dışalım) , başka ülkelerde üretilmiş malların, ülkedeki alıcılar tarafından satın alınmasıdır.
İhracatın karşıtıdır ve onunla birlikte bir ülkenin dış ticaret dengesini oluşturur.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
MARMARA DENİZİ
Marmara Denizi, Karadeniz'i Ege Denizi ve Akdeniz'e bağlayan bir iç denizdir. Karadeniz'e İstanbul Boğazı, Ege Denizi'ne Çanakkale Boğazı ile bağlanır. Türkiye'nin Asya ve Avrupa kısımlarını da birbirinden ayırır. Marmara Adasında bol miktarda mermer bulunması yüzünden adaya ve denize, Yunanca mermer anlamına gelen "Marmaros" denmiştir. Denizin bir diğer eski adıda "Propontis" tir. Türkiye'nin en büyük şehirlerinden İstanbul ve İzmit bu denizin kıyısında, diğer bir büyük şehri Bursa ise hızla deniz kıyısına doğru genişlemektedir.
Coğrafya
Yaklaşık olarak 240 km uzunluğa ve 70 km genişliğe, 11,500 km² yüzölçümüne sahip[1] ve en derin yeri -1270m olan Marmara denizinde, görülen akıntı tipi, normal deniz ve okyanuslardaki dairesel tip yerine, doğu batı yönünde bir akıntıdır. Denizin yüzeyi Karadeniz kökenli, dibi ise Ege-Akdeniz kökenli tuz, sıcaklık ve oksijen oranı bakımından farklı su kütlerinden oluşur.
Marmara'daki körfezler
İzmit Körfezi
Gemlik Körfezi
Bandırma Körfezi
Erdek Körfezi
Marmara'daki adalar
Marmara Denizindeki adalar; İmralı Adası, Marmara Adaları ve Prens Adaları olarak gruplandırılır. Yüzölçümlerine göre en büyük üç ada şu sıradadır;
Marmara Adası
Avşa Adası
Paşalimanı Adası
Marmara'ya dökülen akarsular
Daha çok bilgi için: Türkiye'deki akarsular
Marmara Denizine dökülen başlıca akarsular şunlardır.
Anadolu
Susurluk Çayı, dökülen en önemli akarsu
Biga Çayı
Gönen Çayı
Trakya
Bayrampaşa Deresi, tarihi İstanbul'un en önemli akarsuyu
Çukurlar
Marmara Denzinin kuzeyinde yer alan bu derin noktalar doğudan, batıya şunlardır
Çınarçık Çukuru
Marmara Ereğlisi Çukuru
Tekirdağ Çukuru
Karadeniz Tufanı
Marmara denizi, jeolojik periodlar içinde özellikle buzulçağ dönemlerinde göle, kimi zamanda denize dönüşerek sürekli bir değişim yaşamıştır. Örneğin Miyosen döneminde(20 milyon yıl kadar önce) Marmara Denizi, Karadeniz, Hazar denizi ve Macaristana kadar uzanan bir iç denizle birlikte daha büyük bir denizin parçasıdır. Denizin yakın jeolojik dönemi incelendiğinde 12 bin yıl öncesinde deniz seviyesinin -85m'e olduğu ve Marmara'nın bir göl olduğu anlaşılır. Marmaranın son kez denize dönüştüğü dönem 6500-7000 yıl öncesine tarihlenir. Bu dönemde İstanbul boğazının suyla dolması sonucu oluşan Karadeniz Tufanı ile Marmara denizi, göl olan Karadeniz'inde su seviyesinin yükselmesine ve denize dönüşmesine aracılık etmiştir.
Jeolojik Değişimler
Marmara denizinde jeolojik olarak çok yakın döneme denk gelen başlıca değişimler şunlardır;
Kapıdağ Yarımadası: Tarihsel olarak adayken ve yüzölçümü düşünüldüğünde Marmara Denizinin en büyük adasıyken, karayla birleşerek (Tombolo) yarımadaya dönüşmüştür.
Büyükçekmece ve Küçükçekmece Gölleri: İki gölde, akarsuların aşındırdığı bir vadi iken, deniz seviyesinin yükselmesi sonucunda koya dönüşmüştür. Zamanla koyun ağzında biriken alüvyonlar, deniz kulağı adlı verilen alüvyon setleri oluşturarak, koyun ağzını daraltıp yada kapatıp koyun göle dönüşmesine neden olmuştur.
Vordonisi Adası: Battığı düşünülen Prens Adalarından biri. Günümüzde Manastır kayalıkları olarak adlandıran bölge, Bizans döneminde MS 1000 yılında gerçekleşen bir deprem neticesinde battığı düşülmektedir. Yapılan dalışlarda bulunan MS 500 yılına ait manastır kalıntısıda bölgenin geçmişte bir ada olduğunu kanıtlamaktadır.
Faylar ve Depremler
Marmara denizi altında Marmara Fayı yada fayları olarakda bilinen, Kuzey Anadolu Fay hatının batısında yeralan, sismik olarak harketli bir fay bölgesi vardır. Tarih boyunca ürettiği depremlerle büyük yıkıma yol açan bu faylar 1509 Büyük İstanbul Depremi ve 1999 Gölcük Depremi gibi depremlerin sorumlusudur. Ayrıca günümüzde bu denizde tsunami olma riski vardır. Bunun için denize bir tusinami uyarı sistemi kurulmuştur.
Tarihi.
Boğazlar dışarda bırakılırsa Marmara Denizi ile ilgili tarihsel olarak bahsedilecek ilk şey Argonotlar Seferidir. İason önderliğinde altın post'u aramak için Karadenize doğru yol alan bu denizcilerin mitolojik öyküsünde, denizciler Marmara kıyılarınada uğrar. Helenistik dönemde boğazlar ve Marmara Denizi, balık göç yolları üzerinde olduğu için kıyı kentlerinde balıkçılık ön plana çıkar. Byzantion gibi kentlere ait sikkelerde balık motifinin kullanımı buna örnektir.
Moby Dick romanın yazarı Melville, İstanbul'da yaşamış Bizanslı tarihçi Prokopios'un M.S. 10.yy Marmara Denizi'nde gemilere saldıran bir balinadan söz ettiğini anlatır. Bir başka tarihi yazar Ahmet Mithat Efendi "Sayyadane Bir Cevelan" adlı kitabında, İstanbul Surlarına asılmış balina kemiklerinden bahseder. Kaldırılan kemikler nedeniyle denizin bereketi kaçınca Padişahın, kemiklerin bulunup yerine asılmasının emreden bir fetva yayınladığından bahseder.
Marmara denizi, tarihsel batıklar açısında zengin bir denizdir. Marmaray kazıları sırasında keşfedilen Bizans'ın en büyük limanı olan Theodosius Limanı ve liman batıklarının dışında, denizin farklı bölgelerinde 6yy'dan 13.yy kadar dayanan bir çok başka batıkta bulunmaktadır.[5] Bunlar dışında 1. Dünya Savaşına tarihlenen Osmanlı ve yabancı ülkelere ait batıklar ise Marmara denizinde yaşanan çarpışmalarını göstermesi sebebiyle deniz tarihi açısından önemlidir.
Osmanlı döneminde Marmara'da batan bazı askeri ve sivil deniz araçları şunlardır;
AE2, Marmara girmeyi başaran ilk düşman denizaltısı. Avustralya kökenli bu denizaltı Türk Kruvazörü Sultan Hisarı tarafından Çanakkale Karaburun açıklarında batırılmıştır.
Barbaros Hayreddin zırhlısı, Bolayır, Gelibolu önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Samsun Destroyer'i, 14 Ağustos 1915'de İngiliz Denizaltısı E-11 tarafından batırılmıştır.
Bahrisefit Vapuru, Erdek limanında 19 Ağustos 1915'te İngiliz denizaltısı E-2 tarafından batırıldı.
Bitinye Vapuru, 2 Haziran 1915'te Akbaş önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Nur ül Bahir (Nur-ek Bahir , Nurel Bahir) Gambotu, 1 Mayıs 1915'te İngiliz denizaltısı E-14 tarafından batırıldı.
Seyhun Vapuru, 5 Ağustos 1915'te Akbaş önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Peleng-i Derya, 23 Mayıs 1915'te Bakırköy önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Rehber Vapuru
Hünkar İskelesi Vapuru, 23 Ağustos 1915'te Şarköy önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Egemenlik
Marmara Denizi'nin ilginç bir özelliği de orta kesimlerinin kıyıdan uzaklığının 12 deniz milinden daha fazla olmasıdır. Böylece uluslararası deniz hukukuna göre bu orta kesimler Türk karasularının dışında kalmaktadır. Fakat başka herhangi bir kıyıdaş devlet bulunmadığından ve her yönde Türkiye karasuları ile kuşatılmış olduğundan dolayı Marmara Denizi'nin tamamı Türk karasuları durumundadır. Ayrıca denizin her noktası Türkiye kıyılarına 200 milden daha az uzaklıkta olduğundan Türkiye'ye ait münhasır ekonomik bölge durumundadır.
Marmara Denizi, Karadeniz'i Ege Denizi ve Akdeniz'e bağlayan bir iç denizdir. Karadeniz'e İstanbul Boğazı, Ege Denizi'ne Çanakkale Boğazı ile bağlanır. Türkiye'nin Asya ve Avrupa kısımlarını da birbirinden ayırır. Marmara Adasında bol miktarda mermer bulunması yüzünden adaya ve denize, Yunanca mermer anlamına gelen "Marmaros" denmiştir. Denizin bir diğer eski adıda "Propontis" tir. Türkiye'nin en büyük şehirlerinden İstanbul ve İzmit bu denizin kıyısında, diğer bir büyük şehri Bursa ise hızla deniz kıyısına doğru genişlemektedir.
Coğrafya
Yaklaşık olarak 240 km uzunluğa ve 70 km genişliğe, 11,500 km² yüzölçümüne sahip[1] ve en derin yeri -1270m olan Marmara denizinde, görülen akıntı tipi, normal deniz ve okyanuslardaki dairesel tip yerine, doğu batı yönünde bir akıntıdır. Denizin yüzeyi Karadeniz kökenli, dibi ise Ege-Akdeniz kökenli tuz, sıcaklık ve oksijen oranı bakımından farklı su kütlerinden oluşur.
Marmara'daki körfezler
İzmit Körfezi
Gemlik Körfezi
Bandırma Körfezi
Erdek Körfezi
Marmara'daki adalar
Marmara Denizindeki adalar; İmralı Adası, Marmara Adaları ve Prens Adaları olarak gruplandırılır. Yüzölçümlerine göre en büyük üç ada şu sıradadır;
Marmara Adası
Avşa Adası
Paşalimanı Adası
Marmara'ya dökülen akarsular
Daha çok bilgi için: Türkiye'deki akarsular
Marmara Denizine dökülen başlıca akarsular şunlardır.
Anadolu
Susurluk Çayı, dökülen en önemli akarsu
Biga Çayı
Gönen Çayı
Trakya
Bayrampaşa Deresi, tarihi İstanbul'un en önemli akarsuyu
Çukurlar
Marmara Denzinin kuzeyinde yer alan bu derin noktalar doğudan, batıya şunlardır
Çınarçık Çukuru
Marmara Ereğlisi Çukuru
Tekirdağ Çukuru
Karadeniz Tufanı
Marmara denizi, jeolojik periodlar içinde özellikle buzulçağ dönemlerinde göle, kimi zamanda denize dönüşerek sürekli bir değişim yaşamıştır. Örneğin Miyosen döneminde(20 milyon yıl kadar önce) Marmara Denizi, Karadeniz, Hazar denizi ve Macaristana kadar uzanan bir iç denizle birlikte daha büyük bir denizin parçasıdır. Denizin yakın jeolojik dönemi incelendiğinde 12 bin yıl öncesinde deniz seviyesinin -85m'e olduğu ve Marmara'nın bir göl olduğu anlaşılır. Marmaranın son kez denize dönüştüğü dönem 6500-7000 yıl öncesine tarihlenir. Bu dönemde İstanbul boğazının suyla dolması sonucu oluşan Karadeniz Tufanı ile Marmara denizi, göl olan Karadeniz'inde su seviyesinin yükselmesine ve denize dönüşmesine aracılık etmiştir.
Jeolojik Değişimler
Marmara denizinde jeolojik olarak çok yakın döneme denk gelen başlıca değişimler şunlardır;
Kapıdağ Yarımadası: Tarihsel olarak adayken ve yüzölçümü düşünüldüğünde Marmara Denizinin en büyük adasıyken, karayla birleşerek (Tombolo) yarımadaya dönüşmüştür.
Büyükçekmece ve Küçükçekmece Gölleri: İki gölde, akarsuların aşındırdığı bir vadi iken, deniz seviyesinin yükselmesi sonucunda koya dönüşmüştür. Zamanla koyun ağzında biriken alüvyonlar, deniz kulağı adlı verilen alüvyon setleri oluşturarak, koyun ağzını daraltıp yada kapatıp koyun göle dönüşmesine neden olmuştur.
Vordonisi Adası: Battığı düşünülen Prens Adalarından biri. Günümüzde Manastır kayalıkları olarak adlandıran bölge, Bizans döneminde MS 1000 yılında gerçekleşen bir deprem neticesinde battığı düşülmektedir. Yapılan dalışlarda bulunan MS 500 yılına ait manastır kalıntısıda bölgenin geçmişte bir ada olduğunu kanıtlamaktadır.
Faylar ve Depremler
Marmara denizi altında Marmara Fayı yada fayları olarakda bilinen, Kuzey Anadolu Fay hatının batısında yeralan, sismik olarak harketli bir fay bölgesi vardır. Tarih boyunca ürettiği depremlerle büyük yıkıma yol açan bu faylar 1509 Büyük İstanbul Depremi ve 1999 Gölcük Depremi gibi depremlerin sorumlusudur. Ayrıca günümüzde bu denizde tsunami olma riski vardır. Bunun için denize bir tusinami uyarı sistemi kurulmuştur.
Tarihi.
Boğazlar dışarda bırakılırsa Marmara Denizi ile ilgili tarihsel olarak bahsedilecek ilk şey Argonotlar Seferidir. İason önderliğinde altın post'u aramak için Karadenize doğru yol alan bu denizcilerin mitolojik öyküsünde, denizciler Marmara kıyılarınada uğrar. Helenistik dönemde boğazlar ve Marmara Denizi, balık göç yolları üzerinde olduğu için kıyı kentlerinde balıkçılık ön plana çıkar. Byzantion gibi kentlere ait sikkelerde balık motifinin kullanımı buna örnektir.
Moby Dick romanın yazarı Melville, İstanbul'da yaşamış Bizanslı tarihçi Prokopios'un M.S. 10.yy Marmara Denizi'nde gemilere saldıran bir balinadan söz ettiğini anlatır. Bir başka tarihi yazar Ahmet Mithat Efendi "Sayyadane Bir Cevelan" adlı kitabında, İstanbul Surlarına asılmış balina kemiklerinden bahseder. Kaldırılan kemikler nedeniyle denizin bereketi kaçınca Padişahın, kemiklerin bulunup yerine asılmasının emreden bir fetva yayınladığından bahseder.
Marmara denizi, tarihsel batıklar açısında zengin bir denizdir. Marmaray kazıları sırasında keşfedilen Bizans'ın en büyük limanı olan Theodosius Limanı ve liman batıklarının dışında, denizin farklı bölgelerinde 6yy'dan 13.yy kadar dayanan bir çok başka batıkta bulunmaktadır.[5] Bunlar dışında 1. Dünya Savaşına tarihlenen Osmanlı ve yabancı ülkelere ait batıklar ise Marmara denizinde yaşanan çarpışmalarını göstermesi sebebiyle deniz tarihi açısından önemlidir.
Osmanlı döneminde Marmara'da batan bazı askeri ve sivil deniz araçları şunlardır;
AE2, Marmara girmeyi başaran ilk düşman denizaltısı. Avustralya kökenli bu denizaltı Türk Kruvazörü Sultan Hisarı tarafından Çanakkale Karaburun açıklarında batırılmıştır.
Barbaros Hayreddin zırhlısı, Bolayır, Gelibolu önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Samsun Destroyer'i, 14 Ağustos 1915'de İngiliz Denizaltısı E-11 tarafından batırılmıştır.
Bahrisefit Vapuru, Erdek limanında 19 Ağustos 1915'te İngiliz denizaltısı E-2 tarafından batırıldı.
Bitinye Vapuru, 2 Haziran 1915'te Akbaş önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Nur ül Bahir (Nur-ek Bahir , Nurel Bahir) Gambotu, 1 Mayıs 1915'te İngiliz denizaltısı E-14 tarafından batırıldı.
Seyhun Vapuru, 5 Ağustos 1915'te Akbaş önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Peleng-i Derya, 23 Mayıs 1915'te Bakırköy önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Rehber Vapuru
Hünkar İskelesi Vapuru, 23 Ağustos 1915'te Şarköy önlerinde İngiliz denizaltısı E-11 tarafından batırıldı.
Egemenlik
Marmara Denizi'nin ilginç bir özelliği de orta kesimlerinin kıyıdan uzaklığının 12 deniz milinden daha fazla olmasıdır. Böylece uluslararası deniz hukukuna göre bu orta kesimler Türk karasularının dışında kalmaktadır. Fakat başka herhangi bir kıyıdaş devlet bulunmadığından ve her yönde Türkiye karasuları ile kuşatılmış olduğundan dolayı Marmara Denizi'nin tamamı Türk karasuları durumundadır. Ayrıca denizin her noktası Türkiye kıyılarına 200 milden daha az uzaklıkta olduğundan Türkiye'ye ait münhasır ekonomik bölge durumundadır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Bilgetonyukuk yazdı:Selamun aleyküm Sevgili Börteçine Ailem,
Sayfamıza uğrayıp bayram için iyi dileklerini iletenlere bizzat teşekkürlerimi sunarım. Allah gönlünüzün dilediğini hayırlısı ile nasib etsin, hepinize sonsuz teşekkürler. Sizlerin de bayramı mübarek olsun.
Mustafa, benimle konuşmak istediğini belirtmişsin, beklerim her daim kardeşim.![]()
Arif ağabey ve Alp Arslan Aykan üstadımla yaptığımız çalışmalar neticesinde, Börteçine Loncası sayfamızda, Muhabbetimiz Daim Olsun konusunda, ve Yiğitler Loncası sayfasında bir yazı dizisi yayımlamaya karar verdik. İçerik tamamen şahsıma aittir ve her türlü eleştiriye yoruma beğeniye açıktır. Bayram vesilesiyle dükkanda işlerim yoğundu, daha önceden yayımlayacaktım ama kısmet bugüneymiş.Hepinize iyi forumlar, bâki dostluk ile esen kalın.
![]()
Aleykümselam İhsan. Nerelerdesiniz yahu, kendim yazıp kendim okumaktan sıkıldım iyicene !!!


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
9 KASIM TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1936 - Montreux Boğazlar Sözleşmesi yürürlüğe girdi.
1937 - Japonya Şanghay'a girdi.
1967 - Rolling Stone dergisinin ilk sayısı yayımlandı.
1982 - 12 Eylül Anayasası, yürürlüğe girdi. Buna göre; Millî Güvenlik Konseyi ve Devlet Başkanı Kenan Evren, Cumhurbaşkanı ilan edildi.
1985 - Satrançta Gary Kasparov, Anatoly Karpov'u yenerek dünya satranç şampiyonu oldu.
1988 - Galatasaray Futbol Takımı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda çeyrek finalde; Galatasaray İstanbul'da Neuchatel Xamax takımını 5-0 yendi.
1989 - Berlin Duvarı yıkıldı.
1990 - Mary Robinson, İrlanda Cumhuriyeti'nin ilk kadın devlet başkanı oldu.
1994 - Uluslararası Basın Özgürlüğü Ödülü'nü Aziz Nesin aldı.
Olaylar
1936 - Montreux Boğazlar Sözleşmesi yürürlüğe girdi.
1937 - Japonya Şanghay'a girdi.
1967 - Rolling Stone dergisinin ilk sayısı yayımlandı.
1982 - 12 Eylül Anayasası, yürürlüğe girdi. Buna göre; Millî Güvenlik Konseyi ve Devlet Başkanı Kenan Evren, Cumhurbaşkanı ilan edildi.
1985 - Satrançta Gary Kasparov, Anatoly Karpov'u yenerek dünya satranç şampiyonu oldu.
1988 - Galatasaray Futbol Takımı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda çeyrek finalde; Galatasaray İstanbul'da Neuchatel Xamax takımını 5-0 yendi.
1989 - Berlin Duvarı yıkıldı.
1990 - Mary Robinson, İrlanda Cumhuriyeti'nin ilk kadın devlet başkanı oldu.
1994 - Uluslararası Basın Özgürlüğü Ödülü'nü Aziz Nesin aldı.


[right]Arif YAMAN[/right]