KARUN HAZİNESİ
Karun Hazinesi veya Karun Hazineleri Çoğu MÖ 560-546 yılları arasında Lidya ülkesini yöneten Kroisos veya Krezüs (Karun) dönemine ait olan ve Uşak'ın 25 km batısında ve İzmir Karayolu üzerinde bulunan Güre Köyü yakınlarındaki tümülüslerden 1960'lı yıllarda çıkarılarak kaçırılan ve 1993 yılında geri alınan eserlerin toplu adı. Bazı kaynaklarda Lidya Hazinesi veya Lidya Hazineleri olarak da anılırlar.
Lidya döneminin en görkemli eserleri arasında yer alan bu hazine 1965-66-68 yıllarında kaçırılmıştır. İlk soygun 1965 yılında Toptepe tümülüsünde gerçekleşti. 5 kişilik grup tünel kazarak mezar odasına ulaşarak, buradaki buldukları eserleri dönemin parasıyla 65,000 TL'ye sattılar. Daha sonra, 1966'da, İkiztepe tümülüsü 11 kişi tarafindan soyuldu ve oda içesindeki 150 parça önce saklanıp daha sonra 160,000 TL'ye satıldı. Güre'deki üçüncü soygun 1968 yılında Aktepe tümülüsünde yapıldı ve bulunan resim ve kabartmalar 40,000 TL'ye satıldı. Hazinenin tamamı New York'taki Metropolitan Müzesi'nde 1985 yılında bir sergide gazeteci Özgen Acar tarafından görülmeleriyle bulundu. Dönemin Kültür bakanlığının uyarılması sonucu müzenin depolarında saklanan eserleri almak için 1987’de dava açıldı ve yaklaşık 40 milyon dolarlık masrafa yol açan hukuki süreçler sonunda 1993'de Türkiye'ye geri getirildi. İade müze yetkilileri 6 yıl süren davayı kaybedeceklerini anlamarıyla gerçekleşti.
1996'dan beri Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Karun Hazineleri’ni son beş yılda 769 yabancı turistin ziyaret ettiği ortaya çıktı. Yer sıkıntısından dolayı onlarca eserin üst üste istiflendiği müzede, 35 bin 573 tarihî eser bulunuyor. Bu eserlerin yüzde 10’u sergileniyor. Müzede Karun Hazineleri’ne ait 450 adet eserden 300’ü sergileniyor.
Dünyada eşi bulunmayan hazineye olan ilgisizliğin tanıtım eksikliğinden kaynaklandığı belirtiliyor. Uşak İl Kültür ve Turizm Müdürü Şerif Arıtürk, “Son beş yılda otellerimizde 16 bin 762 yabancı konaklamış. Bunlardan sadece 769’u müzeyi ziyaret etmiş.” diyor.
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
ustax66 yazdı:xtengiz yazdı:
Börteçine Loncası KurallarıGizlenmiş İçerikGöster1. Her lonca üyesi birbirine yardım etmek zorundadır.
2. Hiçbir şekilde ve şartta küfür edilmeyecektir.
3. Lonca Başkanı oyundayken veya değilken Lonca ikinci başkanına veya takım komutanlarına her hangi bir saygısızlık veya itaatsizlik olmayacaktır.
4. Lonca başkanı oyunda değilken Lonca yönetim kurulu başkanı veya Lonca idari başkanları loncadan sorumludur.
5. Loncamız milliyetçi bir loncadır.
6. Loncamızın klanı arz klanıdır.
7. İkinci bir Loncası olan asla loncamıza alınmaz bizim loncamızdayken başka bir loncaya geçenin ise karakterleri silinir.
8. Yüz kızartıcı her türlü şuç (hırsızlık, bayan oyunculara terbiyesizlik… vs) yasaktır. Bu suçların cezası karakterlerin silinme oalcaktır.
9. Yaptığınız her hareketin şahsınıza değil Loncaya mal edileceğini unutmayınız.
10. Loncamız hiyerarşi ile yönetilmektedir.»»-(¯`•.•´¯)->Lonca Yönetim Kurulu <-(¯`•.•´¯)-««
Börteçnexilteri--BörteçinexHünkar ==>Lonca Kurucusu-Lideri==>Mertkan UĞURLU
Börteçinexxusta--Börteçinexusta--Börteçinexxxusta==>Lonca Yönetim Kurulu Başkanı==>Arif YAMAN
Börteçinextengiz--Börteçinexşaman--Börteçinexotacı==>Lonca Forum Sözcüsü==>Alparslan YAMAN
BörteçinexKAFKAS ==>Üye Alım Sorumlusu==>Kürşad
BörteçnexPerseus--BörteÇnexLeqendx==>Üye Alım Sorumlusu==>Murat
»»-(¯`•.•´¯)->Lonca Üyeleri<-(¯`•.•´¯)-««
Börteçınexatsiz--Börteçinexatsiz--Börteçinexxatsiz==>Üye==>İhsan
Börteçinexayzıt--Börteçinexötüken--Börteçinexasena==>Üye==>Melek
Börteçinexbeyaz--Börteçinexvefa--Börteçinexderman==>Üye==>Beyzanur
Börteçinexsepya--Börteçinexxsepya==>Üye==>Çağdaş
Börteçinexmeriç==>Üye==>Zişan
Börteçinexzarif==>Üye==>Cansu
Börteçinexefe==>Üye
,-*'^'~*-.,_,.-*~ İzinli Listemiz ~*-.,_,.-*~'^'*-,Gizlenmiş İçerikGösterBörteçinexamazon--Börteçinexgece--Börteçinexdoktor==>Üye==>Büşra
,-*'^'~*-.,_,.-*~ Loncamıza Başvuru Koşulları ~*-.,_,.-*~'^'*-,Gizlenmiş İçerikGösterİsim,
Yaş,
Karakter İsimleri ve Seviyeleri,
Herhangi Bir İrtibat Adresi, ( Msn, Skype, Cep Telefonu vs. )
Daha Önce Bir Loncaya Mensup ise Mensup Olduğu Loncanın İsmi,
Daha Önce Mensup Olduğu Loncadan Ayrılma Sebebi.
:!: Yukarıdaki Üyeler Haricinde Üyemiz Bulunmamaktadır..
Börteçine Loncası 2009'dan beri...


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
24 EKİM TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1857 - İlk futbol kulübü, İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde kuruldu.
1904 - New York metrosu açıldı.
1945 - Birleşmiş Milletler Antlaşması yayınlandı ve BM kuruldu.
1956 - Sovyetler Birliği, Macaristanı işgal etti.
1964 - ABD'li insan hakları savunucusu Martin Luther King'e, Nobel Barış Ödülü verildi.
1970 - Salvador Allende Şili cumhurbaşkanı seçildi.
1986 - Türkiye'nin ilk McDonalds'ı İstanbul Taksim'de açıldı.
1992 - Türkiye'nin ilk özel havaalanı olan Hezarfen, İstanbul Büyükçekmece'de hizmete girdi.
1996 - Vehbi Koç'un cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'ndan çalındı.
2003 - Concorde'un son uçuşu New York ile Londra arasında yapıldı.
Olaylar
1857 - İlk futbol kulübü, İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde kuruldu.
1904 - New York metrosu açıldı.
1945 - Birleşmiş Milletler Antlaşması yayınlandı ve BM kuruldu.
1956 - Sovyetler Birliği, Macaristanı işgal etti.
1964 - ABD'li insan hakları savunucusu Martin Luther King'e, Nobel Barış Ödülü verildi.
1970 - Salvador Allende Şili cumhurbaşkanı seçildi.
1986 - Türkiye'nin ilk McDonalds'ı İstanbul Taksim'de açıldı.
1992 - Türkiye'nin ilk özel havaalanı olan Hezarfen, İstanbul Büyükçekmece'de hizmete girdi.
1996 - Vehbi Koç'un cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'ndan çalındı.
2003 - Concorde'un son uçuşu New York ile Londra arasında yapıldı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
FUTBOL
Ayakla oynanan top oyunlarının MÖ 3000'li Asya Hun Devleti'ne kadar ulaştığı bilinmektedir. Ayrıca Hunların oynadığı bu oyunu Çinliler görerek daha da geliştirmiş ve Cuju adlı oyunu çıkarmıştır. Yani ilk futbol oyunu Asya'da ve Hunlar ve Çinliler çıkarmıştır.
Mısır'da mezarlardaki duvar resimlerinde ayakla top oynayan insan figürlerine rastlanmıştır. Hattâ bu zamandan kalma 7,5 cm çapında deri veya ketenden yapılmış toplar, 2500 yıl önceden günümüze kadar ulaşmıştır ve kimi müzelerde sergilenmektedir. Homeros da Odysseia'da top oyunlarından bahseder.
MÖ 2500 yıllarında da Çin'de yere dikilmiş iki mızrak arasından bir topu tekmelemek suretiyle geçirmeye çalışarak talim yapıldığı bilinmektedir.
Orta Asya Türkleri'nin de kız ve erkeklerden kurulu karma takımlarla, topa elle dokunmadan, sadece ayak ve kafa ile vurularak rakip kaleden içeri atmaya çalışarak bir oyun oynadıklari kaynaklarda yer alıyor. İçlerinde Kaşgarlı Mahmut'un da bulundugu pek çok tarihçinin kitaplarında da Türklerin oynadığı "Tepük" isimli bir oyundan bahsedilir. Bu oyunun söylenen kuralları günümüz futboluna oldukça benzer. Elle oynamak yasaktır, faullü hareketler tespit edilmiştir, top oyun alanının dışına çıkamaz.
Günümüz modern futbolunun temeli ise Romalı askerler arasında oynanan “harpastum” adlı oyundur. Futbolun Avrupa’daki tarihi ise büyük bir tartışma konusudur. Fransızlar, İngilizler ve İtalyanlar futbolun ilk defa kendi ülkelerinden diğer ülkelere yayıldığını iddia etmektedirler. Lakin futbol tarih boyunca hemen hemen bütün medeniyetlerde benzer biçimlerde boy göstermiş olsa da bugünkü haline en yakın şeklini 17. yüzyılda İngiltere'de almıştır.
Ayakla oynanan top oyunlarının MÖ 3000'li Asya Hun Devleti'ne kadar ulaştığı bilinmektedir. Ayrıca Hunların oynadığı bu oyunu Çinliler görerek daha da geliştirmiş ve Cuju adlı oyunu çıkarmıştır. Yani ilk futbol oyunu Asya'da ve Hunlar ve Çinliler çıkarmıştır.
Mısır'da mezarlardaki duvar resimlerinde ayakla top oynayan insan figürlerine rastlanmıştır. Hattâ bu zamandan kalma 7,5 cm çapında deri veya ketenden yapılmış toplar, 2500 yıl önceden günümüze kadar ulaşmıştır ve kimi müzelerde sergilenmektedir. Homeros da Odysseia'da top oyunlarından bahseder.
MÖ 2500 yıllarında da Çin'de yere dikilmiş iki mızrak arasından bir topu tekmelemek suretiyle geçirmeye çalışarak talim yapıldığı bilinmektedir.
Orta Asya Türkleri'nin de kız ve erkeklerden kurulu karma takımlarla, topa elle dokunmadan, sadece ayak ve kafa ile vurularak rakip kaleden içeri atmaya çalışarak bir oyun oynadıklari kaynaklarda yer alıyor. İçlerinde Kaşgarlı Mahmut'un da bulundugu pek çok tarihçinin kitaplarında da Türklerin oynadığı "Tepük" isimli bir oyundan bahsedilir. Bu oyunun söylenen kuralları günümüz futboluna oldukça benzer. Elle oynamak yasaktır, faullü hareketler tespit edilmiştir, top oyun alanının dışına çıkamaz.
Günümüz modern futbolunun temeli ise Romalı askerler arasında oynanan “harpastum” adlı oyundur. Futbolun Avrupa’daki tarihi ise büyük bir tartışma konusudur. Fransızlar, İngilizler ve İtalyanlar futbolun ilk defa kendi ülkelerinden diğer ülkelere yayıldığını iddia etmektedirler. Lakin futbol tarih boyunca hemen hemen bütün medeniyetlerde benzer biçimlerde boy göstermiş olsa da bugünkü haline en yakın şeklini 17. yüzyılda İngiltere'de almıştır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
CONCORDE UÇAKLARI
Concorde, Yolcu uçağı olarak hazırlanmış hava taşıtı.
Dünyada sesten hızlı uçakla uçan ilk insan, II. Dünya Savaşı pilotlarından Charles Yeager'di.
Concorde'un yapımına giden yolda ilk fikir, 1956 yılında ortaya çıktı ve bu amaçla ilk olarak, İngiltere'de "Sesten Hızlı Uçak Komitesi" adıyla bir komite kuruldu.
Fransa da 1962 yılında aynı yönde bir proje üzerinde çalışmaya başladı. Sonuçta iki ülke, Concorde projesinin İngiliz-Fransız ortak yapımı olarak gerçekleştirilmesi konusunda anlaştı.
ABD, 1965 yılında Başkan Lyndon B. Johnson'ın ağzından "kendi sesten hızlı yolcu uçağını geliştireceğini" açıkladıysa da Başkan Richard Nixon, 1971 yılında imzaladığı bir kararla bu projeyi tarihe gömdü.
Concorde uçağı, ilk uçuş denemesini 2 Mart 1969'da Fransa'nın Toulouse kentinde yaptı. Concorde'un ilk ticari uçuşu ise Londra-Bahreyn arasında gerçekleşti. Fransız Concorde'unun ilk uçuşu da Paris-Dakar arasında yapıldı. Air France, 1977 yılından itibaren Paris-New York arasında sesten hızlı uçaklarla yolcu taşımaya başladı. Concorde'un ülkemize 1976-1977 yıllarında Air-Condor ve Air-France şirketleri envanterinde kayıtlı uçaklarıyla sınırlı uçuşları olmuşsa da İstanbul Yeşilköy Havalimanının teknik altyapısı o yıllarda gerekli donanımı sağlayamadığı için ilerleyen yıllarda bu uçuşlardan vazgeçilmiştir.
Concorde uçakları, normal uçuşlarında saatte 2 bin 172 kilometre hıza erişiyor ve yerden 18 bin 200 metre yüksekten uçuyordu. Uçaklar, Atlantik'i normal koşullarda 3 saatte aşabiliyordu.
Başlıca amacı hız yapmak olan Concorde uçaklarının dış yüzeyi, çok hafif ve ısıya dayanıklı titanyum maddesinden üretildi. Uçuş sırasında sürtünme nedeniyle uçağın dış cephesindeki ısı 92, burun kısmındaki ısı ise 130 dereceye çıkıyordu. Isınma nedeniyle uçağın boyunun uçuş sırasında 7.5 santim uzadığı saptandı.
Dev yolcu uçakları 200 yolcuyu rahatlıkla taşırken, dar gövdeli Concorde'un yolcu kapasitesi 125 kişiydi. Yolcuların büyük çoğunluğunu zengin ve ünlüler oluşturuyordu, çünkü Concorde'un New York-Paris arasında tek gidiş için bilet fiyatı 12 bin doları buluyordu. 30 yıllık macerası boyunca toplam 16 Concorde uçağı üretildi. Bunların tanesinin maliyeti 42 milyon dolardı.
Concorde Uçağı Sesüstü olarak tasarlanmıştır. 25 Temmuz 2000 tarihinde Paris Charles de Gaulle Havaalanı'ndan kalkışından 1,5 dk sonra geçirdiği kaza ile uçuşları durdurulmuştur. Güvenilirliğinin az, yüksek maliyeti ve sınırlı yolcu kapasitesi olduğu için üretimden kaldırılmıştır.Concorde uçaklarının son ticari seferi, 24 Ekim 2003'te Londra-NewYork arasında yapıldı.
Concorde, Yolcu uçağı olarak hazırlanmış hava taşıtı.
Dünyada sesten hızlı uçakla uçan ilk insan, II. Dünya Savaşı pilotlarından Charles Yeager'di.
Concorde'un yapımına giden yolda ilk fikir, 1956 yılında ortaya çıktı ve bu amaçla ilk olarak, İngiltere'de "Sesten Hızlı Uçak Komitesi" adıyla bir komite kuruldu.
Fransa da 1962 yılında aynı yönde bir proje üzerinde çalışmaya başladı. Sonuçta iki ülke, Concorde projesinin İngiliz-Fransız ortak yapımı olarak gerçekleştirilmesi konusunda anlaştı.
ABD, 1965 yılında Başkan Lyndon B. Johnson'ın ağzından "kendi sesten hızlı yolcu uçağını geliştireceğini" açıkladıysa da Başkan Richard Nixon, 1971 yılında imzaladığı bir kararla bu projeyi tarihe gömdü.
Concorde uçağı, ilk uçuş denemesini 2 Mart 1969'da Fransa'nın Toulouse kentinde yaptı. Concorde'un ilk ticari uçuşu ise Londra-Bahreyn arasında gerçekleşti. Fransız Concorde'unun ilk uçuşu da Paris-Dakar arasında yapıldı. Air France, 1977 yılından itibaren Paris-New York arasında sesten hızlı uçaklarla yolcu taşımaya başladı. Concorde'un ülkemize 1976-1977 yıllarında Air-Condor ve Air-France şirketleri envanterinde kayıtlı uçaklarıyla sınırlı uçuşları olmuşsa da İstanbul Yeşilköy Havalimanının teknik altyapısı o yıllarda gerekli donanımı sağlayamadığı için ilerleyen yıllarda bu uçuşlardan vazgeçilmiştir.
Concorde uçakları, normal uçuşlarında saatte 2 bin 172 kilometre hıza erişiyor ve yerden 18 bin 200 metre yüksekten uçuyordu. Uçaklar, Atlantik'i normal koşullarda 3 saatte aşabiliyordu.
Başlıca amacı hız yapmak olan Concorde uçaklarının dış yüzeyi, çok hafif ve ısıya dayanıklı titanyum maddesinden üretildi. Uçuş sırasında sürtünme nedeniyle uçağın dış cephesindeki ısı 92, burun kısmındaki ısı ise 130 dereceye çıkıyordu. Isınma nedeniyle uçağın boyunun uçuş sırasında 7.5 santim uzadığı saptandı.
Dev yolcu uçakları 200 yolcuyu rahatlıkla taşırken, dar gövdeli Concorde'un yolcu kapasitesi 125 kişiydi. Yolcuların büyük çoğunluğunu zengin ve ünlüler oluşturuyordu, çünkü Concorde'un New York-Paris arasında tek gidiş için bilet fiyatı 12 bin doları buluyordu. 30 yıllık macerası boyunca toplam 16 Concorde uçağı üretildi. Bunların tanesinin maliyeti 42 milyon dolardı.
Concorde Uçağı Sesüstü olarak tasarlanmıştır. 25 Temmuz 2000 tarihinde Paris Charles de Gaulle Havaalanı'ndan kalkışından 1,5 dk sonra geçirdiği kaza ile uçuşları durdurulmuştur. Güvenilirliğinin az, yüksek maliyeti ve sınırlı yolcu kapasitesi olduğu için üretimden kaldırılmıştır.Concorde uçaklarının son ticari seferi, 24 Ekim 2003'te Londra-NewYork arasında yapıldı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
TÜRKİYE DE İLK HAVAALANI
İstanbul Hezarfen Havaalanı İstanbul'un Arnavutköy ilçesi sınırları içinde olup, Büyükçekmece Gölü'nün kuzeyinde, tam 500 dönümlük bir araziye sahiptir. 1992'den beri Türkiye’nin uluslararası tescilli ilk özel havaalanı olarak hizmet vermektedir. İstanbul'un 50 km batısında yer alan Hezarfen Havaalanı'nın güneyinde Büyükçekmece Gölü, kuzeybatısında Çatalca ilçesi ve kuzeyinde O-3 Otoyolu bulunmaktadır.
Genel havacılık ve eğitim uçuşlarına ağırlıklı olarak hizmet eden Hezarfen Havaalanı ismini Galata Kulesi'nden Üsküdar'a uçtuğu rivayet edilen 17. yüzyıl Osmanlı bilim adamı Hezarfen Ahmet Çelebi'den almıştır.
680 metre uzunluğunda ve 28 m eninde asfalt pisti bulunmaktadır. 05/23 doğrultusunda bulunan bu piste Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe'nin adı verilmiştir ve pist "Küçük Ülkü Pisti" olarak adlandırılmıştır. Ayrıca motokros parkuru, 120 metre uzunluğunda model uçak pisti ve helikopter pisti bulunmaktadır. Hezarfen Havaalanı, sivil ve genel havacılığa hizmetin yanında her yıl sonbaharda düzenlenen Rock'n Coke başta olmak üzere pek çok aktivitiye ev sahipliği yapmaktadır. Bu gibi organizasyonlara ev sahipliği yapması dolayısıyla Hezarfen Hobbyland adıyla da anılmaktadır.
Ancak 1992 yılından itibaren faaliyet gösteren havaalanı, ICAO ve ECAC kural ve standartlarını içeren ve 2002 yılında uygulamaya konan "SHY 14. A" kuralları çerçevesinde yeniden yapılandı ve işletme ruhsatını 24 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen törenle aldı
İstanbul Hezarfen Havaalanı İstanbul'un Arnavutköy ilçesi sınırları içinde olup, Büyükçekmece Gölü'nün kuzeyinde, tam 500 dönümlük bir araziye sahiptir. 1992'den beri Türkiye’nin uluslararası tescilli ilk özel havaalanı olarak hizmet vermektedir. İstanbul'un 50 km batısında yer alan Hezarfen Havaalanı'nın güneyinde Büyükçekmece Gölü, kuzeybatısında Çatalca ilçesi ve kuzeyinde O-3 Otoyolu bulunmaktadır.
Genel havacılık ve eğitim uçuşlarına ağırlıklı olarak hizmet eden Hezarfen Havaalanı ismini Galata Kulesi'nden Üsküdar'a uçtuğu rivayet edilen 17. yüzyıl Osmanlı bilim adamı Hezarfen Ahmet Çelebi'den almıştır.
680 metre uzunluğunda ve 28 m eninde asfalt pisti bulunmaktadır. 05/23 doğrultusunda bulunan bu piste Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe'nin adı verilmiştir ve pist "Küçük Ülkü Pisti" olarak adlandırılmıştır. Ayrıca motokros parkuru, 120 metre uzunluğunda model uçak pisti ve helikopter pisti bulunmaktadır. Hezarfen Havaalanı, sivil ve genel havacılığa hizmetin yanında her yıl sonbaharda düzenlenen Rock'n Coke başta olmak üzere pek çok aktivitiye ev sahipliği yapmaktadır. Bu gibi organizasyonlara ev sahipliği yapması dolayısıyla Hezarfen Hobbyland adıyla da anılmaktadır.
Ancak 1992 yılından itibaren faaliyet gösteren havaalanı, ICAO ve ECAC kural ve standartlarını içeren ve 2002 yılında uygulamaya konan "SHY 14. A" kuralları çerçevesinde yeniden yapılandı ve işletme ruhsatını 24 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen törenle aldı


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
TÜRKİYE NİN ADI NEDEN TÜRKİYE
Türkiye adının nereden geldiğini biliyor musunuz? Ya bir çok şehrin isim kökenini... Newsweek Türkiye'nin son sayısında yer alan Mehmet Ali Kılıçbay'ın "Adımı Anmayacaksın" başlıklı yazısında Türkiye'deki yer adlarının kökeni işleniyor.
TÜRKİYE ADINI İTALYANLAR VERDİ
Tarihi on bin yıl öncesine uzanan Türkiye topraklarında hemen hemen her yer adının kökeni çok çok eskilere, Hitit, Urartu, Luwi uygarlıklarına kadar uzanıyor. "Türkiye" adı bile İtalyanların 12. yüzyılda verdiği "Turchia" adından geliyor.
Osmanlı, Türkiye adını hiçbir zaman kullanmamış; ya Memalik-i Osmani (Osmanlı'nın Mülkü) ya da Rum ülkesi (kendine de Rum sultanı) demiştir. En şaşırtıcı olan şey ise, Anadolu topraklarındaki son büyük uygarlık olan Osmanlıların fethettikleri topraklardaki hemen hemen hiçbir yer adını değiştirmemeleri...
ANKARA
Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinin adı bir Kelt kabilesi olan Galatların dilindeki Ancyra'dan gelir.
İSTANBUL
Türkiye'nin en büyük ve en gözde şehri İstanbul'un ismi de Rumca kökenlidir. İstanbul ismi Rumca Eis tin polis'ten (işte şehir, İstanbul) türemiştir.
İZMİR
Türkiye'nin üçüncü en büyük kentinin adı Luvice Zmirna'dan türeyen Yunanca Smirna, Smirni, Zmirni adlarından gelir. Cumhuriyetin ilk yıllarında bile İzmir'e, Yunanca telaffuzuyla Zmirni denmekteydi.
ANADOLU:
Anadolu isminin eski hali ANATOLİA... Bu isim eski Yunanca'dan geliyor...
Türkiye adının nereden geldiğini biliyor musunuz? Ya bir çok şehrin isim kökenini... Newsweek Türkiye'nin son sayısında yer alan Mehmet Ali Kılıçbay'ın "Adımı Anmayacaksın" başlıklı yazısında Türkiye'deki yer adlarının kökeni işleniyor.
TÜRKİYE ADINI İTALYANLAR VERDİ
Tarihi on bin yıl öncesine uzanan Türkiye topraklarında hemen hemen her yer adının kökeni çok çok eskilere, Hitit, Urartu, Luwi uygarlıklarına kadar uzanıyor. "Türkiye" adı bile İtalyanların 12. yüzyılda verdiği "Turchia" adından geliyor.
Osmanlı, Türkiye adını hiçbir zaman kullanmamış; ya Memalik-i Osmani (Osmanlı'nın Mülkü) ya da Rum ülkesi (kendine de Rum sultanı) demiştir. En şaşırtıcı olan şey ise, Anadolu topraklarındaki son büyük uygarlık olan Osmanlıların fethettikleri topraklardaki hemen hemen hiçbir yer adını değiştirmemeleri...
ANKARA
Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinin adı bir Kelt kabilesi olan Galatların dilindeki Ancyra'dan gelir.
İSTANBUL
Türkiye'nin en büyük ve en gözde şehri İstanbul'un ismi de Rumca kökenlidir. İstanbul ismi Rumca Eis tin polis'ten (işte şehir, İstanbul) türemiştir.
İZMİR
Türkiye'nin üçüncü en büyük kentinin adı Luvice Zmirna'dan türeyen Yunanca Smirna, Smirni, Zmirni adlarından gelir. Cumhuriyetin ilk yıllarında bile İzmir'e, Yunanca telaffuzuyla Zmirni denmekteydi.
ANADOLU:
Anadolu isminin eski hali ANATOLİA... Bu isim eski Yunanca'dan geliyor...


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
GÜLÜMSE
Uçağın havalanmasını beklerken adamın yanında oturan diğer yolcu, adama dönmüş ve
- Biliyor musunuz, bir yerde okumuştum eğer yolculuk esnasında yanınızdaki ile sohbet ederseniz, seyahat süresi daha kısa geliyormuş insana. Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça Kapatmış ve adama;
-Hangi konuda sohbet etmek istersiniz?
- Bilmem ki, nükleer enerji konusunda konuşmak ister misiniz?
- Olabilir,bu ilginç bir konu olabilir ancak nükleer enerji konusuna girmeden önce size başka bir soru sorayım. Bir at, bir inek ve bir keçi, üçü de ot yiyerek beslenmelerine rağmen, keçi misket şeklinde, inek sıvı şeklinde, at ise kurutulmuş ot şeklinde dışkılar. Sizce neden? Sohbet etmek isteyen adam, hayretle bakmış;
- Hiçbir şey aklıma gelmiyor, bilmiyorum. Kitabını okumak steyen adam;
- Hiç bir #@!? hakkında bilgin yoksa ne demeye nükleer enerji konusunda sohbet etmek istedin.
Uçağın havalanmasını beklerken adamın yanında oturan diğer yolcu, adama dönmüş ve
- Biliyor musunuz, bir yerde okumuştum eğer yolculuk esnasında yanınızdaki ile sohbet ederseniz, seyahat süresi daha kısa geliyormuş insana. Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça Kapatmış ve adama;
-Hangi konuda sohbet etmek istersiniz?
- Bilmem ki, nükleer enerji konusunda konuşmak ister misiniz?
- Olabilir,bu ilginç bir konu olabilir ancak nükleer enerji konusuna girmeden önce size başka bir soru sorayım. Bir at, bir inek ve bir keçi, üçü de ot yiyerek beslenmelerine rağmen, keçi misket şeklinde, inek sıvı şeklinde, at ise kurutulmuş ot şeklinde dışkılar. Sizce neden? Sohbet etmek isteyen adam, hayretle bakmış;
- Hiçbir şey aklıma gelmiyor, bilmiyorum. Kitabını okumak steyen adam;
- Hiç bir #@!? hakkında bilgin yoksa ne demeye nükleer enerji konusunda sohbet etmek istedin.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
tarkan ın ödülü
"yüzüğümü Honoria'ya başarıyla teslim ettiğin için," dedi Atilla, fedaisi Tarkan'a, "sana ödül olarak arazi vereceğim ve yerini-yurdunu bileceksin. Şuradaki kazık yığınından dilediğin sayıda kazık al ve araziye dilediğin gibi çak. Sonuçta ilk başladığın yere dön. kazıkları iple birleştireceğim ve ipin belirlediği konveks arazi senin olacak. karar verdiğin sayıda kazığı topladığın andan itibaren 24 saatin var."
Atilla'nın konveks falan dediğine bakmayın, matematik bilmez, ama Tarkan 'da bilmez. bir kazığı çakmasının 1 dakika sürdüğünü ve iki kazık arası mesafeyi daima aynı sabit hızla yürüdüğünü farz ederek, mümkün olduğunca büyük yüzölçümüne sahip olan araziyi çevreleyecek kazık sayısını bulması için tarkan'a yardım edin.
Ek bilgiler:
®tarkan ve ®honoria sonsuz'un tescilli kahramanıdır. Atilla Hun imparatorudur. Kazıklar Atilla'nın hazine müşteşarına zimmetlidir. İp çin malıdır.
"yüzüğümü Honoria'ya başarıyla teslim ettiğin için," dedi Atilla, fedaisi Tarkan'a, "sana ödül olarak arazi vereceğim ve yerini-yurdunu bileceksin. Şuradaki kazık yığınından dilediğin sayıda kazık al ve araziye dilediğin gibi çak. Sonuçta ilk başladığın yere dön. kazıkları iple birleştireceğim ve ipin belirlediği konveks arazi senin olacak. karar verdiğin sayıda kazığı topladığın andan itibaren 24 saatin var."
Atilla'nın konveks falan dediğine bakmayın, matematik bilmez, ama Tarkan 'da bilmez. bir kazığı çakmasının 1 dakika sürdüğünü ve iki kazık arası mesafeyi daima aynı sabit hızla yürüdüğünü farz ederek, mümkün olduğunca büyük yüzölçümüne sahip olan araziyi çevreleyecek kazık sayısını bulması için tarkan'a yardım edin.
Ek bilgiler:
®tarkan ve ®honoria sonsuz'un tescilli kahramanıdır. Atilla Hun imparatorudur. Kazıklar Atilla'nın hazine müşteşarına zimmetlidir. İp çin malıdır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
İBRETLİK
İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek birbirlerine zekâ gösterisi yaparlardı.
Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynisi üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.
Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komsu ülke hükümdarına gönderildi.
Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.
Söyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: ..
“-Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynisi gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.”
Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.
Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş, akilli ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.
Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.
Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de ayni işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu.
Hükümdar heykelleri gönderen komsu hükümdara cevabi yazdı:
“Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır. Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim.”….
İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek birbirlerine zekâ gösterisi yaparlardı.
Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynisi üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.
Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komsu ülke hükümdarına gönderildi.
Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.
Söyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: ..
“-Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynisi gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.”
Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.
Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş, akilli ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı.
Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi.
Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de ayni işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu.
Hükümdar heykelleri gönderen komsu hükümdara cevabi yazdı:
“Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır. Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim.”….


[right]Arif YAMAN[/right]