Selamun aleyküm
Yarın 19.00 itibari ile Giresun'a doğru yola çıkmış bulunacağım 1-2 hafta ne forumda ne oyunda ne de başka görevlerde olamayacağım seviliyorsunuz <2,99
Maşallah lan .
Herkes tatile çıkıyor biz burdayız :twisted:
Demek isterdimki , aslında istemezdim , her neyse :lol:
Yarın Allahın izniyle İstanbul'a gideceğim :lol:
Oyunda olmasamda forumda aktifim
Reklam kokan hareketler bunlar. Boşverin Kırklarelinde bir şey yok. Bir tane Havuz var o kadar. İstanbul'da koşuşan insanlarımı özledim. Korna seslerini özledim. Ama Mes ele özlemek değil Mes Ele özleyipte gidememek.
Son gün geldiğinde , Bizde oyunumuzu oynayacağız
İki Ters , Bir Düz
Evvel zaman içinde iki şair ve edip ahbap Mehmet Celâl ile Faik Esad, Beylerbeyi’nde bir dostun iftar davetine icabet için yola koyulup karşıya geçiyorlar; fakat vakti iyi hesap edememişlerdir ve iftara daha saatler vardır. Bunun üzerine iki ahbap,
- Camiye gidelim, vaaz dinleriz, vakit geçer, fikriyle Beylerbeyi Camii’ne girip bir tarafa ilişiyorlar.
Vaiz kürsüye çıkmış cehennemden bahsetmekte, diliyle etrafa yıldırımlar savurup şimşekler çaktırmakta, "zebânileer, alevleer, katran kuyularıı” dedikçe cemaat dehşetle tir tir titremektedir.
Bizimkiler vaizin tehditlerine pek kulak asmamaktadır ama ahalinin çoğu kapıldığı haşyetle hüngür hüngür ağlıyor.
Ağlayanlardan biri, gözyaşlarını silerek Faik Esad’ın sırtına dokunuyor, kısık sesle,
- Siz vaizi dinlemiyor musunuz? diye soruyor.
"Dinlenmez olur mu, dinliyoruz elbet” diye cevap veriyor bizimki,
"Peki ne dediğini anlıyor musunuz?” "Anlıyoruz elbette, niçin soruyorsun peki?”
Adam hayretle devam ediyor,
- Yahu bizim ağlamaktan ciğerimiz sökülüyor, gözümüz dışarıya uğruyor sizde ise hiçbir elem işareti yoktur, nasıl oluyor bu?
Şair cevap veriyor:
- Efendim biz bu mahalleden değiliz, yabancıyız, misafirliğe geldik de!.