Her Sağlıklı İnsan Bir Özürlü Adayıdır...
3 Aralık Perşembe Günü Dünya Engelliler günü olarak anılıyor.
Engelli insanlarımızın zorluklarını biraz olsun bu günde anıyoruz.
73 Milyonluk nüfusumuzun 8.5 milyonluk rakam ile % 10 dan daha fazla sayıları , insanoğlu ne yazık ki başına gelmeden bilemiyor. Engelliler ile beraber yaşamayı ve onların bu azimlerinden feyz almayı öğnemmemiz lazım. Çoğu insan vurdum duymazlık yaparken Engelli insanlar nice ilkler başarıyor. Tekerlekli sandalyede ömürlerini geçirmekle yükümlü olan, Bir alete bağlı olarak yaşamını devam ettiren insanlar bence biraz daha fazla saygıyı hak ediyor. Engelli olmak Allah'ın takdiridir. Allah'dan gelen şerde hayırda en güzelidir.Bir çok engelli bunun farkında ve hayta dört elle sarılıp belki sağlıkklı insanlardan bile daha fazla yaşma sevinci ile dolu. Hayatın aslında en büyük zorluklarını çeken bu insanlara bakışlarını acınası bi ifade ile bakan sanki o hale gelmeyi o istemiş gibi davranan insanları gördüklerinde ise durum biraz can sıkıcı olabiliyor. Onaların bu halini alay konusu yapanlar Hem Allah'ın yarattığınla dalga geçiyor diye günah işliyor hemde bir yerde Allah'a şirk koşarak günahların en büyüğünü işliyor. Aynı şekilde bu hal ve hareketleri sergileyenleri koruyanlarda bu günahlardan nasibini alıyor.
Kimileri Her Sağlam İnsan Bir Engelli Adayıdır sözünü pek sevmesede bunu bir hakaret olarak görsede gerçek yaşantımızda bu böyledir. Bir trafik kazası sonrası ömür boyu tekerlekli sandalye ye bağlı kalamyacağımızın bir garantisi yoktur. Kim ister ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum olmak, kim ister tuvalet ihtiyacını birilerinin yardımı ile yapmak elbette her sağlıklı insanın korkulu rüyasıdır engelli olmak. Dünyada en ağır yük insan yüküdür. Bazen en yakının olan ailen kardeşin hatta eşin bile bu yükü kaldıramaz ve bir Off demesi sana keşke böyle olacağıma ölseydim dedirtir.
Herkesin hayatında inişler çıkışlar vardır. Herkesin hayatı bir diğerinden zordur. Buna şüphe yok. Ama Engeli aşmaya çalışan Engelli insanlarımızın ki kadar zor değildir. Onları bu günde daha çok anıyoruz. Dertlerine Allah'dan şifa ve ihsan diliyoruz. Allah Sabırlarını daim etmesini diliyoruz
Yüzünü günese çeviren insan, gölge görmez. -Helen Keller
İnsanların çoğu duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için. ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için..-William Shakespeare
Görelim Mevla'm ne Eyler..
Ne eylerse Güzel Eyler...
( Hazreti Mevlana )
ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
- AmisosxxPitbuLL
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 93
- Kayıt: 04 Ara 2009 18:18
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
KarargaHxTeaM FAN !..!
Lavoisier Anısına
MahLas : AmisosxxPitbuLL
Sunucu : TıLsIm..
LonCa : Amisos..
KLan : LoDoS..
KaraKTer : Şifacı
- AmisosxxPitbuLL
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 93
- Kayıt: 04 Ara 2009 18:18
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
İslam'ın Engellilere Bakışı
Allah (c.c.) insanları aynı şekilde yaratmamıştır. İnsanların çoğu sağlıklı bir şekilde dünyaya gelirken, bazıları da "engelli/özürlü" olarak doğmaktadır. Bazı kimseler de sağlıklı bir şekilde doğmakla beraber, hayatının sonraki bir döneminde değişik sebeplerle, bu tür bir durumla karşılaşmaktadır. İnsanın temel fonksiyonlarını kısıtlayan veya olumsuz etkileyen, fizikî ve aklî pek çok kusur/engel çeşidi vardır. Yapılan tespitlere göre, ülkemizdeki engelli oranı %12 civarındadır.1 Bu miktarın çokluğu, üzerinde düşünülmesini ve araştırmalar yapılmasını gerektirmektedir. Bu aynı zamanda sosyal ve hayatî ünitelerin engelli gerçeği dikkate alınarak dizayn edilmesinin zaruri olduğunu göstermektedir. Üzerinde durulması gereken önemli bir husus da, engellilik hâli dinî tekliflere muhatap olmasına mâni olmayan kimselerin, dinlerini öğrenmeleri ve güçleri nispetince sorumluluklarını yerine getirmeleri yönünde çalışma yapılmasıdır. Engellilere yönelik, irşat ve tebliğ ekseninde geniş bir çalışma alanının varlığı âşikardır. Bu çerçevede, görme engelliler için başta Kur'ân öğretimi olmak üzere dinî bilgilerin verilebileceği öğretim metot ve araçlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Yine, dinî ve sosyal mekanların mimarî tasarımları da buna göre düşünülmelidir. Günümüzde engellilerin eğitimiyle ilgili gelinen nokta önemlidir. Mevcut imkanlardan/metotlardan din eğitimi ve öğretimi adına daha fazla yararlanılabilir.
Engellilik hali, insanın temel fonksiyonları açısından eksiklik olsa da, insanî yönden bir kusur değildir. Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın "Harâbât ehline hor bakma şâkir / Defineye mâlik virâneler var" şiirinde ifade ettiği gibi, dış görünüşü itibariyle önemsenmeyen veya engelli pek çok kimse, zengin ve diri bir gönül yapısıyla Allah katında çok değerli olabilir. Hatta diğer insanlar, bu gibi kimselerin hürmetine bir kısım sıkıntılara maruz kalmaktan korunmuş bile olabilirler. "Şayet Allah'tan korkan gençleriniz, can taşıyan hayvanlarınız ve beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı" (Aclûnî, Keşfu'l-hafâ, 2/212) hadisinde de ifade edildiği gibi, acziyet, ilahî rahmet ve merhamete bir vesiledir. Geçmiş milletler arasında, özellikle zihinsel engellileri şeytan ve cinlerin musallat olduğu kimseler olarak görenler ve bu sebeple ateşe atıp yakanlar olmuştur. İslâm, bu ve benzeri insanlık dışı her türlü hareketi yasaklamış ve hiçbir şahsın yaşama hakkının engellenemeyeceğini belirtmiştir.
Bu dünya bir imtihan yeridir
İnsan bu dünyaya ebedî bir saadeti kazanma hedefiyle gönderilmiştir. İmtihan yeri olması itibariyle bu dünyada her şey, hikmet perdesi altında cereyan etmektedir. Bu âlemde acıyla tatlı, iyiyle kötü, hayırla şer iç içedir. Bu dünyada insanın sahip olduğu veya olamadığı her şey bir imtihan vesilesidir. Fizikî güzellik bir imtihan vesilesi olduğu gibi, güzel konuşmak, güzel yazmak gibi kabiliyetler de insana imtihan için verilmiştir. Zenginlik ve fakirliği de aynı şekilde değerlendirebiliriz. Bu bakış açısına göre, zengin ve güzel olan mutlaka üstün olmadığı gibi, fakir veya bazı uzuvlarını kaybetmiş olan bir kimse de değersiz değildir. Zaten Kur'ân'da "Sizin en değerliniz takvada en ileri olanınızdır." (Hucurât sûresi, 49/13) buyrularak üstünlük takvaya bağlanmıştır. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) de, "Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat, kalblerinize ve amellerinize bakar." (Müslim, Birr 34) buyurarak, Allah'ın insanlara muamelesinin kalb ibresine göre cereyan ettiğine/edeceğine işaret etmiştir.
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz." (Bakara sûresi, 2/155) âyeti de bu dünyada imtihanın bir realite olduğunu hatırlatmakta ve imtihan çeşitlerine işaret etmektedir. Âyette bahsedilen "canlardan eksiltme" ifadesine engelli insanların da dahil olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla, engellilik hâli de insanların sabretmesi gereken bir imtihan çeşididir. Nitekim Peygamber Efendimiz'in haber verdiğine göre, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Ben kulumu -iki gözünü kast ederek- iki sevgilisini almakla imtihan ettiğimde o buna sabrederse, iki göze bedel olarak ona Cennet'i veririm." (Buhârî, Merdâ, 7) Allah'tan bela, musibet ve sıkıntı istenmez. Ancak İlâhî takdirin bir tecellisi olarak başa gelen her türlü sıkıntıya da güzelce sabretmek bir mü'min tavrıdır. Kalbi imanla oturaklaşmış her mü'min bilir ki, kâinatta hikmetsiz bir hareket ve iş yoktur. İbrahim Hakkı Hazretleri'nin "Her işte hikmeti vardır / Abes fiil işlemez Allah" beytinde de ifade edildiği gibi, her iş ve oluşun bir hikmet yönü vardır. İnsanın başına gelen her türlü musibet, Peygamberimiz'in "Mü'min bir kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü isabet etse, hatta ayağına bir diken batsa bile, bunlar mü'minin bir kısım günahlarına keffaret olur." (Müslim, Birr 52) hadisinde ifade buyurduğu gibi, sabır ve rızayla karşılanması durumunda manevî bir kazanç kapısına dönüşmektedir.
Peygamberimiz'in Engellilere Davranışı
Her toplumda olduğu gibi Peygamberimiz döneminde de engelli kimseler bulunmaktaydı. Bu dönemdeki engelli sayısını tam olarak bilememekle birlikte, günümüzdeki oranları dikkate alırsak azımsanmayacak miktarda olduğu söylenebilir. Özellikle görme ya da bedenî bir özrü bulunan sahabe arasında isimleri Müslümanların çoğu tarafından bilinen, Abdurrahman b. Avf, Amr b. Cemuh, Muaz b. Cebel, Amr b. Tufeyl, Habbab b. Eret, Imran b. Husayn, Abdullah b. Ümmü Mektum gibi sahabenin meşhurlarının olması da bu kanaati desteklemektedir. Bunlar arasında otuz yıl kronik bir rahatsızlıktan dolayı yataktan kalkamayan ama halinden şikayet etmeyen İmran b. Husayn gibi sahabîler olduğu gibi, Efendimiz'in (s.a.s.) ahirete irtihalinden sonra bir gözünü kaybetmiş Abdullah b. Mes'ud ve Ebû Süfyan gibi sahabîler de vardır.2 Bu arada ortopedik özürlü sahabîlerin çoğunun savaşlarda aldıkları ok ve kılıç darbeleriyle bu hâle geldikleri unutulmamalıdır. Yine dikkatlerden kaçmaması gereken bir husus da, engelli sahabîlerin kimler olduğunu düşündüğümüzde aklımıza pek fazla bir ismin gelmeyişidir. Bu durum bize sahabenin Allah'tan gelen her şeyi rıza ile karşılayıp, herhangi bir isyan tavrı sergilemeden İslâm'a hizmet etmeye ve toplum içinde faydalı bir unsur olmaya çalıştıklarını göstermektedir. Mesela, Muaz b. Cebel'in ayağındaki sakatlığın pek çok kimse tarafından bilinmediğini söyleyebiliriz. Oysa Hz. Muaz, Efendimiz (s.a.s.) tarafından o günün şartlarında oldukça uzak sayılabilecek olan Yemen'e gönderilmiş ve dine hizmet etmekten bir an geriye kalmamıştır.
Peygamberimiz (s.a.s.), engelli sahabîlere hususi ilgi ve şefkat göstermiş ve onları toplumun faydalı bir unsuru haline getirmiştir. Meselâ, Bilal-i Habeşî ile birlikte Hz. Peygamber'in (s.a.s.) müezzinliğini de yapmış olan Abdullah b. Ümmi Mektûm âmâ oluşu yanında evinin mescide uzaklığını ve kendisini mescide #@!?ürecek kimsesinin bulunmayışını da mazeret göstererek, namazı evinde kılabilmek için Allah Resûlü'nden (s.a.s.) müsaade istemişti. Resûlullâh ise: "– Sen namaz için ezân okunduğunu işitiyor musun?" diye sordu. O, "Evet." cevabını verince, Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "– O halde dâvete icâbet et, cemâate gel" buyurdu. (Müslim, Mesâcid 255; Ebu Dâvûd, Salât 46) Bu rivâyet, cemaatle namazın ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte, Peygamberimiz'in âmâ bir zatı toplumdan tecrit etmeyerek onu cemaat içinde bulunmaya teşviki de bilhassa dikkat çekicidir. Bu hadiseden, İslâm'ın görme özürlü kimselere cemaate devam hususunda ruhsat tanımadığı sonucu da çıkarılmamalıdır. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, görme engelli bir sahâbî olan İtban b. Mâlik'e evinde imamlık yapmaya müsaade etmiştir. Bu hususta Abdullah b. Ümmi Mektum'un sahabenin ileri gelenleri arasında bulunması, ilk Müslümanlardan olması, müezzinlik yapması gibi özelliklerinden dolayı cemaat arasında bulunmasının önemli olması hususu göz ardı edilmemelidir. Çünkü o, engelli sahabîler arasında âdeta sembol bir isim durumundadır. Onun ısrarla toplum içerisinde aktif olarak bulunması kendisinden sonra gelen benzeri kimselere müspet örnek teşkil edecektir. Bunun yanında Hz. Peygamber (aleyhi ekmelüttehâyâ) değişik vesilelerle Medîne dışına çıktığı zaman, Abdullah b. Ümmi Mektûm'u yerine cemaate namaz kıldırması için vekil olarak bırakmıştır. Bu görevin kendisine on üç defa verildiği nakledilmektedir.3
Ayrıca, Efendimiz'in (s.a.s.) bazı bedenî kusurları olan ve çölde yaşayan Zâhir isminde bir sahabîsi vardı. Zâhir, bâdiyede (sahra) bulunan güzel meyve ve çiçeklerden getirip Resûlullah'a (s.a.s.) hediye ederdi. Resûlullah da şehrin güzel ve hoş şeylerinden ona hediye verirdi. Bundan dolayı Resûl-i Ekrem Efendimiz onun hakkında şöyle demiştir: "Zâhir bizim bâdiyemiz, biz de onun şehriyiz."4
Bir defasında Zâhir, Medine pazarında çölden getirdiği bazı şeyleri satarken Peygamberimiz ona arkadan yaklaşır ve şaka yapmak maksadıyla gözlerini kapatarak şöyle der: "Bir kölem var, satıyorum. Onu benden kim alır?" Zâhir, "Ey Allah'ın elçisi, beş para etmez bir sakat köleyi kim satır alır?" deyince şaka bu andan itibaren biter. Peygamberimiz bütün ciddiyetiyle şöyle der: "Ya Zâhir, and olsun ki sen Allah katında değersiz değilsin (tam aksine çok değerlisin).5
Dinimizde engelli kimselerin yapamayacağı işler kendilerine teklif edilmemiştir. Mesela onların savaşlara iştirak etmesi istenmemiştir. Nitekim: "Mü'minlerden oturanlarla, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz." (Mâide sûresi, 4/95) âyeti vahyedildiğinde İbn Ümmü Mektûm Peygamberimiz'e gelerek âmâ oluşu dolayısıyla cihada güç yetiremeyeceğini belirtmiş, ardından mezkur ayetin "özürsüz olarak yerlerinde oturanlar" (Mâide sûresi, 4/95) kısmı nazil olarak onun gibi kimselerin özrü geçerli kabul edilmişti.6
Allah Resûlü engelli kimseleri savaşa katılmaktan muaf tutmuş, ancak bu hususta özellikle ısrar edenlere de müsamaha göstermiştir. Mesela Ensar'dan Seleme oğullarının lideri Amr bin Cemûh topaldı. Bedir savaşına katılmak istedi. Ancak Hz. Peygamber ona müsaade etmedi. Daha sonra Uhud savaşına katılmak istedi. Oğulları:
- "Allah seni mazur kılmıştır." diyerek engel olmaya çalıştılar. Bunun üzerine Amr, Peygamberimiz'e başvurdu. Peygamberimiz de ona mazereti bulunduğunu, bu sebepten savaşla mükellef olmadığını bildirdi. Ancak Amr'ın ısrarı üzerine, Efendimiz (s.a.s.) oğullarına hitaben:
"- Artık babanızı savaştan men etmeyiniz. Umulur ki Allah ona şehadet nasib eder." buyurdu.
Uhud harbine iştirak eden bu heyecanlı sahabî, cihad esnasında "Vallahi ben cenneti özlüyorum." demiş, neticede kendisini korumaya çalışan bir oğlu ile birlikte bu savaşta şehit düşmüştür.7
Bu misallerden de anlaşıldığı üzere, Efendimiz görme ya da fizikî bir engeli bulunan sahabîlerle hep içli dışlı olmuş, onlarla yakından ilgilenmiş ve yapabilecekleri vazifeler için zemin hazırlamıştır.[/font][/size][/b]
Allah (c.c.) insanları aynı şekilde yaratmamıştır. İnsanların çoğu sağlıklı bir şekilde dünyaya gelirken, bazıları da "engelli/özürlü" olarak doğmaktadır. Bazı kimseler de sağlıklı bir şekilde doğmakla beraber, hayatının sonraki bir döneminde değişik sebeplerle, bu tür bir durumla karşılaşmaktadır. İnsanın temel fonksiyonlarını kısıtlayan veya olumsuz etkileyen, fizikî ve aklî pek çok kusur/engel çeşidi vardır. Yapılan tespitlere göre, ülkemizdeki engelli oranı %12 civarındadır.1 Bu miktarın çokluğu, üzerinde düşünülmesini ve araştırmalar yapılmasını gerektirmektedir. Bu aynı zamanda sosyal ve hayatî ünitelerin engelli gerçeği dikkate alınarak dizayn edilmesinin zaruri olduğunu göstermektedir. Üzerinde durulması gereken önemli bir husus da, engellilik hâli dinî tekliflere muhatap olmasına mâni olmayan kimselerin, dinlerini öğrenmeleri ve güçleri nispetince sorumluluklarını yerine getirmeleri yönünde çalışma yapılmasıdır. Engellilere yönelik, irşat ve tebliğ ekseninde geniş bir çalışma alanının varlığı âşikardır. Bu çerçevede, görme engelliler için başta Kur'ân öğretimi olmak üzere dinî bilgilerin verilebileceği öğretim metot ve araçlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Yine, dinî ve sosyal mekanların mimarî tasarımları da buna göre düşünülmelidir. Günümüzde engellilerin eğitimiyle ilgili gelinen nokta önemlidir. Mevcut imkanlardan/metotlardan din eğitimi ve öğretimi adına daha fazla yararlanılabilir.
Engellilik hali, insanın temel fonksiyonları açısından eksiklik olsa da, insanî yönden bir kusur değildir. Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın "Harâbât ehline hor bakma şâkir / Defineye mâlik virâneler var" şiirinde ifade ettiği gibi, dış görünüşü itibariyle önemsenmeyen veya engelli pek çok kimse, zengin ve diri bir gönül yapısıyla Allah katında çok değerli olabilir. Hatta diğer insanlar, bu gibi kimselerin hürmetine bir kısım sıkıntılara maruz kalmaktan korunmuş bile olabilirler. "Şayet Allah'tan korkan gençleriniz, can taşıyan hayvanlarınız ve beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı" (Aclûnî, Keşfu'l-hafâ, 2/212) hadisinde de ifade edildiği gibi, acziyet, ilahî rahmet ve merhamete bir vesiledir. Geçmiş milletler arasında, özellikle zihinsel engellileri şeytan ve cinlerin musallat olduğu kimseler olarak görenler ve bu sebeple ateşe atıp yakanlar olmuştur. İslâm, bu ve benzeri insanlık dışı her türlü hareketi yasaklamış ve hiçbir şahsın yaşama hakkının engellenemeyeceğini belirtmiştir.
Bu dünya bir imtihan yeridir
İnsan bu dünyaya ebedî bir saadeti kazanma hedefiyle gönderilmiştir. İmtihan yeri olması itibariyle bu dünyada her şey, hikmet perdesi altında cereyan etmektedir. Bu âlemde acıyla tatlı, iyiyle kötü, hayırla şer iç içedir. Bu dünyada insanın sahip olduğu veya olamadığı her şey bir imtihan vesilesidir. Fizikî güzellik bir imtihan vesilesi olduğu gibi, güzel konuşmak, güzel yazmak gibi kabiliyetler de insana imtihan için verilmiştir. Zenginlik ve fakirliği de aynı şekilde değerlendirebiliriz. Bu bakış açısına göre, zengin ve güzel olan mutlaka üstün olmadığı gibi, fakir veya bazı uzuvlarını kaybetmiş olan bir kimse de değersiz değildir. Zaten Kur'ân'da "Sizin en değerliniz takvada en ileri olanınızdır." (Hucurât sûresi, 49/13) buyrularak üstünlük takvaya bağlanmıştır. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) de, "Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat, kalblerinize ve amellerinize bakar." (Müslim, Birr 34) buyurarak, Allah'ın insanlara muamelesinin kalb ibresine göre cereyan ettiğine/edeceğine işaret etmiştir.
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz." (Bakara sûresi, 2/155) âyeti de bu dünyada imtihanın bir realite olduğunu hatırlatmakta ve imtihan çeşitlerine işaret etmektedir. Âyette bahsedilen "canlardan eksiltme" ifadesine engelli insanların da dahil olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla, engellilik hâli de insanların sabretmesi gereken bir imtihan çeşididir. Nitekim Peygamber Efendimiz'in haber verdiğine göre, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Ben kulumu -iki gözünü kast ederek- iki sevgilisini almakla imtihan ettiğimde o buna sabrederse, iki göze bedel olarak ona Cennet'i veririm." (Buhârî, Merdâ, 7) Allah'tan bela, musibet ve sıkıntı istenmez. Ancak İlâhî takdirin bir tecellisi olarak başa gelen her türlü sıkıntıya da güzelce sabretmek bir mü'min tavrıdır. Kalbi imanla oturaklaşmış her mü'min bilir ki, kâinatta hikmetsiz bir hareket ve iş yoktur. İbrahim Hakkı Hazretleri'nin "Her işte hikmeti vardır / Abes fiil işlemez Allah" beytinde de ifade edildiği gibi, her iş ve oluşun bir hikmet yönü vardır. İnsanın başına gelen her türlü musibet, Peygamberimiz'in "Mü'min bir kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü isabet etse, hatta ayağına bir diken batsa bile, bunlar mü'minin bir kısım günahlarına keffaret olur." (Müslim, Birr 52) hadisinde ifade buyurduğu gibi, sabır ve rızayla karşılanması durumunda manevî bir kazanç kapısına dönüşmektedir.
Peygamberimiz'in Engellilere Davranışı
Her toplumda olduğu gibi Peygamberimiz döneminde de engelli kimseler bulunmaktaydı. Bu dönemdeki engelli sayısını tam olarak bilememekle birlikte, günümüzdeki oranları dikkate alırsak azımsanmayacak miktarda olduğu söylenebilir. Özellikle görme ya da bedenî bir özrü bulunan sahabe arasında isimleri Müslümanların çoğu tarafından bilinen, Abdurrahman b. Avf, Amr b. Cemuh, Muaz b. Cebel, Amr b. Tufeyl, Habbab b. Eret, Imran b. Husayn, Abdullah b. Ümmü Mektum gibi sahabenin meşhurlarının olması da bu kanaati desteklemektedir. Bunlar arasında otuz yıl kronik bir rahatsızlıktan dolayı yataktan kalkamayan ama halinden şikayet etmeyen İmran b. Husayn gibi sahabîler olduğu gibi, Efendimiz'in (s.a.s.) ahirete irtihalinden sonra bir gözünü kaybetmiş Abdullah b. Mes'ud ve Ebû Süfyan gibi sahabîler de vardır.2 Bu arada ortopedik özürlü sahabîlerin çoğunun savaşlarda aldıkları ok ve kılıç darbeleriyle bu hâle geldikleri unutulmamalıdır. Yine dikkatlerden kaçmaması gereken bir husus da, engelli sahabîlerin kimler olduğunu düşündüğümüzde aklımıza pek fazla bir ismin gelmeyişidir. Bu durum bize sahabenin Allah'tan gelen her şeyi rıza ile karşılayıp, herhangi bir isyan tavrı sergilemeden İslâm'a hizmet etmeye ve toplum içinde faydalı bir unsur olmaya çalıştıklarını göstermektedir. Mesela, Muaz b. Cebel'in ayağındaki sakatlığın pek çok kimse tarafından bilinmediğini söyleyebiliriz. Oysa Hz. Muaz, Efendimiz (s.a.s.) tarafından o günün şartlarında oldukça uzak sayılabilecek olan Yemen'e gönderilmiş ve dine hizmet etmekten bir an geriye kalmamıştır.
Peygamberimiz (s.a.s.), engelli sahabîlere hususi ilgi ve şefkat göstermiş ve onları toplumun faydalı bir unsuru haline getirmiştir. Meselâ, Bilal-i Habeşî ile birlikte Hz. Peygamber'in (s.a.s.) müezzinliğini de yapmış olan Abdullah b. Ümmi Mektûm âmâ oluşu yanında evinin mescide uzaklığını ve kendisini mescide #@!?ürecek kimsesinin bulunmayışını da mazeret göstererek, namazı evinde kılabilmek için Allah Resûlü'nden (s.a.s.) müsaade istemişti. Resûlullâh ise: "– Sen namaz için ezân okunduğunu işitiyor musun?" diye sordu. O, "Evet." cevabını verince, Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "– O halde dâvete icâbet et, cemâate gel" buyurdu. (Müslim, Mesâcid 255; Ebu Dâvûd, Salât 46) Bu rivâyet, cemaatle namazın ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte, Peygamberimiz'in âmâ bir zatı toplumdan tecrit etmeyerek onu cemaat içinde bulunmaya teşviki de bilhassa dikkat çekicidir. Bu hadiseden, İslâm'ın görme özürlü kimselere cemaate devam hususunda ruhsat tanımadığı sonucu da çıkarılmamalıdır. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, görme engelli bir sahâbî olan İtban b. Mâlik'e evinde imamlık yapmaya müsaade etmiştir. Bu hususta Abdullah b. Ümmi Mektum'un sahabenin ileri gelenleri arasında bulunması, ilk Müslümanlardan olması, müezzinlik yapması gibi özelliklerinden dolayı cemaat arasında bulunmasının önemli olması hususu göz ardı edilmemelidir. Çünkü o, engelli sahabîler arasında âdeta sembol bir isim durumundadır. Onun ısrarla toplum içerisinde aktif olarak bulunması kendisinden sonra gelen benzeri kimselere müspet örnek teşkil edecektir. Bunun yanında Hz. Peygamber (aleyhi ekmelüttehâyâ) değişik vesilelerle Medîne dışına çıktığı zaman, Abdullah b. Ümmi Mektûm'u yerine cemaate namaz kıldırması için vekil olarak bırakmıştır. Bu görevin kendisine on üç defa verildiği nakledilmektedir.3
Ayrıca, Efendimiz'in (s.a.s.) bazı bedenî kusurları olan ve çölde yaşayan Zâhir isminde bir sahabîsi vardı. Zâhir, bâdiyede (sahra) bulunan güzel meyve ve çiçeklerden getirip Resûlullah'a (s.a.s.) hediye ederdi. Resûlullah da şehrin güzel ve hoş şeylerinden ona hediye verirdi. Bundan dolayı Resûl-i Ekrem Efendimiz onun hakkında şöyle demiştir: "Zâhir bizim bâdiyemiz, biz de onun şehriyiz."4
Bir defasında Zâhir, Medine pazarında çölden getirdiği bazı şeyleri satarken Peygamberimiz ona arkadan yaklaşır ve şaka yapmak maksadıyla gözlerini kapatarak şöyle der: "Bir kölem var, satıyorum. Onu benden kim alır?" Zâhir, "Ey Allah'ın elçisi, beş para etmez bir sakat köleyi kim satır alır?" deyince şaka bu andan itibaren biter. Peygamberimiz bütün ciddiyetiyle şöyle der: "Ya Zâhir, and olsun ki sen Allah katında değersiz değilsin (tam aksine çok değerlisin).5
Dinimizde engelli kimselerin yapamayacağı işler kendilerine teklif edilmemiştir. Mesela onların savaşlara iştirak etmesi istenmemiştir. Nitekim: "Mü'minlerden oturanlarla, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz." (Mâide sûresi, 4/95) âyeti vahyedildiğinde İbn Ümmü Mektûm Peygamberimiz'e gelerek âmâ oluşu dolayısıyla cihada güç yetiremeyeceğini belirtmiş, ardından mezkur ayetin "özürsüz olarak yerlerinde oturanlar" (Mâide sûresi, 4/95) kısmı nazil olarak onun gibi kimselerin özrü geçerli kabul edilmişti.6
Allah Resûlü engelli kimseleri savaşa katılmaktan muaf tutmuş, ancak bu hususta özellikle ısrar edenlere de müsamaha göstermiştir. Mesela Ensar'dan Seleme oğullarının lideri Amr bin Cemûh topaldı. Bedir savaşına katılmak istedi. Ancak Hz. Peygamber ona müsaade etmedi. Daha sonra Uhud savaşına katılmak istedi. Oğulları:
- "Allah seni mazur kılmıştır." diyerek engel olmaya çalıştılar. Bunun üzerine Amr, Peygamberimiz'e başvurdu. Peygamberimiz de ona mazereti bulunduğunu, bu sebepten savaşla mükellef olmadığını bildirdi. Ancak Amr'ın ısrarı üzerine, Efendimiz (s.a.s.) oğullarına hitaben:
"- Artık babanızı savaştan men etmeyiniz. Umulur ki Allah ona şehadet nasib eder." buyurdu.
Uhud harbine iştirak eden bu heyecanlı sahabî, cihad esnasında "Vallahi ben cenneti özlüyorum." demiş, neticede kendisini korumaya çalışan bir oğlu ile birlikte bu savaşta şehit düşmüştür.7
Bu misallerden de anlaşıldığı üzere, Efendimiz görme ya da fizikî bir engeli bulunan sahabîlerle hep içli dışlı olmuş, onlarla yakından ilgilenmiş ve yapabilecekleri vazifeler için zemin hazırlamıştır.[/font][/size][/b]
KarargaHxTeaM FAN !..!
Lavoisier Anısına
MahLas : AmisosxxPitbuLL
Sunucu : TıLsIm..
LonCa : Amisos..
KLan : LoDoS..
KaraKTer : Şifacı
- AmisosxxPitbuLL
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 93
- Kayıt: 04 Ara 2009 18:18
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
Engellilere nasıl davranılmalıdır?
Toplumun içinde engelliler olduğu gibi bazı kimselerin yakınları arasında da değişik seviyede engelliler bulunabilir. Toplum olarak engellilere Peygamberimiz'in ahlakını örnek alarak sevgi, ilgi ve şefkatle davranmak esas olmalıdır. Yine Peygamberimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) tavsiyesi istikametinde, rahatsız edecek bir şekilde engelli kimselere uzun süre bakmamak gerekir. Zîrâ Peygamberimiz, "Cüzzamlılara uzun süre bakmayın."8 buyurmaktadır. Peygamberimiz'in bu sözü, cüzzamlı kimselere, dolayısıyla bedenî bir kusuru bulunan kimselere rahatsız edecek şekilde bakılmaması gerektiğini göstermektedir.
Peygamber Efendimiz, engelli kimselere yapılacak her türlü iyilik ve yardımı sadaka olarak değerlendirerek şöyle buyurmaktadır: "Âmâya rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, muhtaç bir kimseyi ihtiyacını tedarik etmesi için gerekli yere #@!?ürmen, derman arayan dertlinin imdadına koşman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir..." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/168-169)
Yakınları arasında hasta veya engelli olan kimselere de önemli vazifeler düşmektedir. İlgi ve bakım gereken hasta ve engelliler sabretmeleri durumunda kendileri için hayır kapısına sahip oldukları gibi, yakınları için de sevap kazanma vesilesi olmaktadırlar. Bilindiği gibi hasta ziyareti sünnettir. Ziyaret sırasında hastayı rahatlatmak ve gönlünü hoş tutmak ziyaret âdâbındandır. Hasta ziyaretini teşvik eden ve bunu Müslüman'ın, Müslüman üzerindeki haklarından biri sayan dinimiz, hasta bir kimseye hizmet etmeyi elbette daha üstün tutacaktır.
Özellikle hasta ve engelliler akrabalardan birisi ise, hususan anne ve baba ise onlara hizmet çok önemli ve faziletlidir. Zîrâ normal zamanlarda Cenneti ve Allah'ın rızasını kazanmanın en büyük vesilelerinden olan anne babaya, ağır hastalık veya bir engellilikten dolayı hizmet etmenin ne kadar önemli ve faziletli olacağı izahtan vârestedir.
Engellilik her zaman anne veya babada olmaz. Günümüzde özellikle engelli bir çocuğa bakmak durumunda olan fedakâr aileler bulunmaktadır. Şu bilinmelidir ki, bütün engelliler diğer insanların sahip oldukları temel hak ve hürriyetlerin tamamına sahiptirler. Bu hak şu veya bu şekilde, doğumdan önce veya sonra iptal edilemez. İnsan bu dünyaya âhireti kazanmaya gelmiştir. Bu durumdaki kimseler, zor da olsa sabır ve rıza göstermeli ve sevap kazanmayı tercih etmelidirler. Zîrâ isyan etmek insanın iki kez kaybetmesi anlamına gelmektedir.
Burada şu hususun da belirtilmesinde fayda vardır. Günümüzde teknolojik imkanlar sayesinde bazı fizikî ve zihnî engeller anne karnında iken tespit edilebilmektedir. Fizikî engellerin tespiti daha kolay olmakla birlikte, zihnî engeller genellikle muhtemel bir durum olarak ifade edilmektedir. Ne yazık ki, bazı kimseler de engelli bir çocuğa sahip olmamak için kürtaj yolunu tercih edebilmektedirler. Halbuki, fıkıh âlimlerinin çoğuna göre annenin hayatını kurtarma gibi kesin bir tıbbî zaruret olmaksızın çocuk düşürmek ve aldırmak câiz değildir.9 Bu açıdan bir çocuğun engelli olacağı kesin olarak tespit edilse bile kürtaj yapılarak alınması caiz olmaz.10 Konuyla ilgili Prof. Dr. Hayrettin Karaman hocamızın görüşünü kaydetmek istiyoruz: "Allah'a ve âhirete inanmayanlar için yalnızca dünya hayatı vardır; bu hayatı ne kadar zevkli, rahat, hür yaşamak mümkün ise o kadar yaşamak gerekir. Sakat doğmuş bir çocuk ile meşgul olmanın dünya hayatı açısından onlara kazandıracağı hiçbir şey yoktur, hayatı zorlaştırmaktan, zevk u safayı engellemekten başka bir işe yaramaz.
Allah'a ve âhirete inananlar sakat bir hayvana bile gösterdikleri şefkat ve yaptıkları hizmetle ecir ve sevap kazanırlar. Bu, Allah'ın rızasını elde etmeye vesile olur. Binaenaleyh, doğduktan sonra sakatlanan bir çocuğu öldürmek cinayet olduğu gibi, henüz doğmamış ama ana rahminde yaşamakta olan bir çocuğu öldürmek de öyle cinayet olur ve caiz değildir. Rahimde kaldığı sürece veya doğum sırasında anne için hayati bir tehlike söz konusu olmadıkça kürtaj yapılamaz."11
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, sağlık ve sıhhat büyük bir nimettir. Allah'tan af ve afiyet istemek de mü'min olmanın gereğidir. Ancak, bu dünya âhiretin tarlası olması itibariyle, bir imtihan yeridir. Hasta ve engelli olmak bir imtihan unsuru olduğu gibi, bir hasta ve engelliye bakmak zorunda olmak da imtihanın bir parçasıdır.
Toplumun içinde engelliler olduğu gibi bazı kimselerin yakınları arasında da değişik seviyede engelliler bulunabilir. Toplum olarak engellilere Peygamberimiz'in ahlakını örnek alarak sevgi, ilgi ve şefkatle davranmak esas olmalıdır. Yine Peygamberimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) tavsiyesi istikametinde, rahatsız edecek bir şekilde engelli kimselere uzun süre bakmamak gerekir. Zîrâ Peygamberimiz, "Cüzzamlılara uzun süre bakmayın."8 buyurmaktadır. Peygamberimiz'in bu sözü, cüzzamlı kimselere, dolayısıyla bedenî bir kusuru bulunan kimselere rahatsız edecek şekilde bakılmaması gerektiğini göstermektedir.
Peygamber Efendimiz, engelli kimselere yapılacak her türlü iyilik ve yardımı sadaka olarak değerlendirerek şöyle buyurmaktadır: "Âmâya rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, muhtaç bir kimseyi ihtiyacını tedarik etmesi için gerekli yere #@!?ürmen, derman arayan dertlinin imdadına koşman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir..." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/168-169)
Yakınları arasında hasta veya engelli olan kimselere de önemli vazifeler düşmektedir. İlgi ve bakım gereken hasta ve engelliler sabretmeleri durumunda kendileri için hayır kapısına sahip oldukları gibi, yakınları için de sevap kazanma vesilesi olmaktadırlar. Bilindiği gibi hasta ziyareti sünnettir. Ziyaret sırasında hastayı rahatlatmak ve gönlünü hoş tutmak ziyaret âdâbındandır. Hasta ziyaretini teşvik eden ve bunu Müslüman'ın, Müslüman üzerindeki haklarından biri sayan dinimiz, hasta bir kimseye hizmet etmeyi elbette daha üstün tutacaktır.
Özellikle hasta ve engelliler akrabalardan birisi ise, hususan anne ve baba ise onlara hizmet çok önemli ve faziletlidir. Zîrâ normal zamanlarda Cenneti ve Allah'ın rızasını kazanmanın en büyük vesilelerinden olan anne babaya, ağır hastalık veya bir engellilikten dolayı hizmet etmenin ne kadar önemli ve faziletli olacağı izahtan vârestedir.
Engellilik her zaman anne veya babada olmaz. Günümüzde özellikle engelli bir çocuğa bakmak durumunda olan fedakâr aileler bulunmaktadır. Şu bilinmelidir ki, bütün engelliler diğer insanların sahip oldukları temel hak ve hürriyetlerin tamamına sahiptirler. Bu hak şu veya bu şekilde, doğumdan önce veya sonra iptal edilemez. İnsan bu dünyaya âhireti kazanmaya gelmiştir. Bu durumdaki kimseler, zor da olsa sabır ve rıza göstermeli ve sevap kazanmayı tercih etmelidirler. Zîrâ isyan etmek insanın iki kez kaybetmesi anlamına gelmektedir.
Burada şu hususun da belirtilmesinde fayda vardır. Günümüzde teknolojik imkanlar sayesinde bazı fizikî ve zihnî engeller anne karnında iken tespit edilebilmektedir. Fizikî engellerin tespiti daha kolay olmakla birlikte, zihnî engeller genellikle muhtemel bir durum olarak ifade edilmektedir. Ne yazık ki, bazı kimseler de engelli bir çocuğa sahip olmamak için kürtaj yolunu tercih edebilmektedirler. Halbuki, fıkıh âlimlerinin çoğuna göre annenin hayatını kurtarma gibi kesin bir tıbbî zaruret olmaksızın çocuk düşürmek ve aldırmak câiz değildir.9 Bu açıdan bir çocuğun engelli olacağı kesin olarak tespit edilse bile kürtaj yapılarak alınması caiz olmaz.10 Konuyla ilgili Prof. Dr. Hayrettin Karaman hocamızın görüşünü kaydetmek istiyoruz: "Allah'a ve âhirete inanmayanlar için yalnızca dünya hayatı vardır; bu hayatı ne kadar zevkli, rahat, hür yaşamak mümkün ise o kadar yaşamak gerekir. Sakat doğmuş bir çocuk ile meşgul olmanın dünya hayatı açısından onlara kazandıracağı hiçbir şey yoktur, hayatı zorlaştırmaktan, zevk u safayı engellemekten başka bir işe yaramaz.
Allah'a ve âhirete inananlar sakat bir hayvana bile gösterdikleri şefkat ve yaptıkları hizmetle ecir ve sevap kazanırlar. Bu, Allah'ın rızasını elde etmeye vesile olur. Binaenaleyh, doğduktan sonra sakatlanan bir çocuğu öldürmek cinayet olduğu gibi, henüz doğmamış ama ana rahminde yaşamakta olan bir çocuğu öldürmek de öyle cinayet olur ve caiz değildir. Rahimde kaldığı sürece veya doğum sırasında anne için hayati bir tehlike söz konusu olmadıkça kürtaj yapılamaz."11
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, sağlık ve sıhhat büyük bir nimettir. Allah'tan af ve afiyet istemek de mü'min olmanın gereğidir. Ancak, bu dünya âhiretin tarlası olması itibariyle, bir imtihan yeridir. Hasta ve engelli olmak bir imtihan unsuru olduğu gibi, bir hasta ve engelliye bakmak zorunda olmak da imtihanın bir parçasıdır.
KarargaHxTeaM FAN !..!
Lavoisier Anısına
MahLas : AmisosxxPitbuLL
Sunucu : TıLsIm..
LonCa : Amisos..
KLan : LoDoS..
KaraKTer : Şifacı
- AmisosxxPitbuLL
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 93
- Kayıt: 04 Ara 2009 18:18
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
AmisosxxPitbuLL:
*öncelikle kendinizden biraz bahsedermisin ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*İsmim mehmet 24 yaşındayım Mersin/Alanyada yaşıyorum
AmisosxxPitbuLL:
*İKV ile tanışmanız nasıl oldu ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*İkv ile tanışmam tamamen tesadüf eseri oldu.Askerdydim ilk tanıştığım zaman mynet in oyun sayfalarında gezerken tanıştım ve türk yapımı bir oyun olması büyük bir ilgi uyandırdı bende.
AmisosxxPitbuLL:
*Tılsım'a nasıl taşındın ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S -
*Tılsım'a taşınmam yine sır gibi oldu. Teşkilat sunucusunda arkadamda dost abi abla kardeş dediğim kişileri bırakarak geldim tılsım sunucusuna. Tılsım ismi bana bir hoş gelmişti ozamanlar tabi ortamında yeni sunucu olduğu için eşsiz olacağına inanarak geldim
AmisosxxPitbuLL:
*Lonca kurmayı hedefliyormuydun ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*İlk zamanlar kesinlikle lonca kurmak yada katılmakla ilgili pek bir hedefim yoktu. Tabi oyunda zaman geçtikçe yer edinmek ve dostlarımızla bir arada olmak fikri lonca kurma düşüncesini yer etti bende.
*Buna bağlı olarakta ister istemez kendimizi belli katı kuralları bulunan bir kitle içinde bulduk.
AmisosxxPitbuLL:
*Sence İKV açıldığından bu yana geldiği yeri hakediyor mu ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Bence ikv açıldığından beri geldiği yeri haketmiyor. Neden diyecek olursanız yaklaşık 3 yıl önce açılan bir oyun şu anda oyun sektöründeki diğer oyunlara göre kat kat geride kalmış bir durumda. Bu gelişimde tabiki oyun yapımcıları kadar oyuncularında rolü büyük.
*Gerek plus alarak gerek oyunu daha iyi tanıtarak daha güzel yerlerde olabilirdi İkv bence.
AmisosxxPitbuLL:
*İKV nin gelişimi için biz oyuncuların üzerlerine düşen nelerdir?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*İkv nin gelişimi açısından oyunculara düşen en büyük görev bence oyunu kötülememek ve şartlar uygunsa plus alarak oyuna ekonomik olarak destek sağlamak.Tabiki sadece plus alarak oyunculuk görevimizi yerine getirmiş olmayız.Oyuna yeni başlayanlara oyun yapımcılarına yöneticilerine gücümüzün yettiği kadar destek olmalıyız.
AmisosxxPitbuLL:
*Lonca sence nedir ve nasıl olmadılır ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S -:
*Lonca: birliktir, beraberliktir, loncada yaşamak ve ölmek tamamen ekip işidir. Lonca nasıl olmalı bu soru da zaten loncanın anlamıyla hemen hemen aynı.
AmisosxxPitbuLL:
*Kurmuş olduğun lonca var ve bu loncada ilkeleriniz nelerdir ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S -:
*İlkemiz birlik beraberlik ve saygı çerçevesinde oyunumuzu oynamak oynatmak, bizden sonra gelecek olanlara sağlam yapıda bir ortam bırakmaktır. Hedefimiz ise yardıma ihtiyacı olana yardım etmek ihtiyacı olana destek çıkmaktır. Bunu zaten loncamızı tanıyan herkes az çok bilirler...
AmisosxxPitbuLL:
*Sence oyun içerisinde bireysel ve grupsal eksikler varmı, Yönetim olarak ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Yönetimsel olarak eksiklik çok fazla gerek grupsal olsun gerekse bireysel. Bu eksiklerin başında örnek verecek olursak herhangi bir hata oluşması yada oyunun gidişatıyla ilgili bir durum söz konusu olduğu zaman sunucu yada sunucularda kısacası oyun içerisinde açıklama yapacak kimsenin bulunması bence çok büyük bir eksiklik.
AmisosxxPitbuLL:
*Oyun içerisindeki kişiler yahut loncalar bu oluşan aksaklıklara yeterince yardımcı olabiliyormu ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Oyuncuların bu aksaklıkların çözülmesindeki rolü tabikide büyük. Ama kendi gözlemime göre söylüyorum oyuncular hataların yada aksaklıkların çözülmesi için yeterince yardım etmiyorlar, aksine bence yönetimi kötüleyerek bu aksaklıkların uzamasına yada çözülmemesine ortam oluşturuyorlar.
AmisosxxPitbuLL:
*Sunucumuzda çok sayıda lonca bulunuyor. Bu Loncalar sence lonca dışı oyunculara ne katıyorlar ve ya gerektiği kadar yapıcı olabiliyorlarmı ?
*kısası : Lonca olsada olur olmasa olur havasımı var
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Sunucumuzda dediğiniz gibi bir çok isimde lonca var. Tabiki diğer dışarda kalan oyunculara çok şey kattığı söylenemez ama oyuncuların lonca yada loncalarda bulunması bence onlarda oyuna karşı daha keyif verici bir heves oluşturuyor. Yeri geldiği zaman çok yapıcı yeri geldiği zamanda çok basit olaylar yaratılabiliyor lonca konusunda. Bu aksaklıklarından en büyük sebebi lonca sisteminin henüz aktif olmamasıdır bence. Ama sunucumuzda genelleme yapacak olursak lonca olsa olur olmasada olur tarzında bir hava var.
*Kısacası : olsada olur olmasada
AmisosxxPitbuLL:
*Oyun içerisinde yönetimden ve ya kendi çabalarınız ile en çok yapmak ve ya başarmak istediğiniz amaç varmı ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S -:
*Yönetimden oyunun daha iyi tanıtılması açısından ve daha geniş kitlelere yayılması açısından tek amaç olarak daha geniş bölgeler daha fazla yenilik ve daha fazla etkinlik yapılmalıdır bence. Böylece yapımcılarda oyuncularda istediğini almış yada başarmış olur.
*Başarmak istediğimiz amaç konusuna değinecek olursak amacımız Paylaşımcı olmak birlik beraberlik içersinde kimseyi üzmeden kırmadan keyifli bir vakit geçirmek olabilir...
AmisosxxPitbuLL:
*Oyun içerisinde yaşadığın ilginç ve ya trajikomik bir anın oldumu ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Çok fazla olmuştur. Oyun içerisinde bazı konularda ağlanacak durumlara gülerek destek çıkılması bence çok ilginçtir.Örneğin birisinin küfür etmesi yada hakaret etmesi diğer arkadaşı yada çevresi tarafından desteklenmesi bu trajikomik bişeydir.
*Oysaki bunu yapan kişi dışlansa yada uyarılsa daha güzel bir ortam oluşturulabilir bence.
AmisosxxPitbuLL:
*Küfür en büyük sorunumuz. Bunu çözmek için bir fikrin varmı ? ( Filitre hariç
)
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Küfür konusunda oyun forumuna daha önce defalarca öneride bulunduk fakat pek dikkate alınmadı. Küfür sorununu çözmenin en iyi ve kesin çözümü fikrimce 24 saat oyun içerisinde aktif oyun botları bulunmasıdır. Bu botlar küfür hakaret vs içeren kelimelerin kullanılması durumunda oyuncuyu 3 uyarıdan sonra uzaklaştırabilir bence.
*Kısacası: Yönetim yada yönetimin eklediği bu botlar kimseye ayrım yapmayacaktır ve büyük sorunlar ortadan kalkacaktır.
AmisosxxPitbuLL:
*Sunucunun şuan geldiği noktadan memnunmusun ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Tabikide değilim. Eskiden oyunda sevgi saygı ve beraberlik içersinde yapılırdı herşey.Ama şuanda hemen hemen herkezin gözünü hırs bürümüş durumda. Yani özetleyecek olursak çırağın ustaya ustanında çırağa saygısı bitmiş durumda.
AmisosxxPitbuLL:
*Herkes bir eskiden bahsediyor şahsen ben bu sunucuya geldiğimde şuandan farksızdı. peki bu eskiler neden bu sorunu çözmüyor ?
*ve ya çözmek istemiyormu
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Bence kimse uğraşmak istemiyor her gelen istediğini yapsın mantığıyla hareket ediliyor. Saygının sıfır olduğu bir yerde bişeyler yapılması tabikide çok zor bişey ama dediğiniz gibi benim de fikrim eskiler yada eski olduğunu iddia eden kişi yada kişiler bu sorunu çözmek için üstüne düşeni yapmak istemiyorlar.
AmisosxxPitbuLL:
*Siz üzerinize düşeni yaptığınıza inanıyormusunuz yoksa sizinde eksiğiniz varmı lonca olarka
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Eksiğimiz yok desek yalan söylemiş oluruz. Elbetteki bizimde eksiklerimiz var elimizden gelenden fazlasını yapamıyoruz. Ama bu sorunun yada sorunların 1 yada 10 kişi ile çözülmeside imkansız bence eski yada eskiler yada oyunda sunucuda yer isim etmiş oyuncuların ortaklaşa alacakları bir karar ile ancak çözülebilecek bir problem. Tam olarak bitirilmez sorun belki ama büyük ölçüde düzelme sağlanır bence.
AmisosxxPitbuLL:
*Gazetemiz hakkında düşünceleriniz nelerdir?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Gazeteniz bence ikv yönetiminin yapamadığı bir çok şeyi yapıyor. Gazetenizi severek okuyoruz. Oyunun eksiklerini yada oyun adına yapılabilecek bir çok konuya gazeteniz sayesinde ulaşan insanlar var bence.
AmisosxxPitbuLL:
*Oyunculara söylemek istediğiniz sözünüz varmı ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Oyunculara söylemek istediğim tek cümle, öncelikle bu oyunun sadece sanal olduğunu oyundan ibaret olduğunu unutup reel hayatı unutmamaları ve oyuna daha çok sahip çıkmaları asla kötülememeleri ve eğerki ekonomik durumları el veriyorsa oyunun gelişimi açısından plus alarak oyuna destek olmalarıdır.
*öncelikle kendinizden biraz bahsedermisin ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*İsmim mehmet 24 yaşındayım Mersin/Alanyada yaşıyorum
AmisosxxPitbuLL:
*İKV ile tanışmanız nasıl oldu ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*İkv ile tanışmam tamamen tesadüf eseri oldu.Askerdydim ilk tanıştığım zaman mynet in oyun sayfalarında gezerken tanıştım ve türk yapımı bir oyun olması büyük bir ilgi uyandırdı bende.
AmisosxxPitbuLL:
*Tılsım'a nasıl taşındın ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S -
*Tılsım'a taşınmam yine sır gibi oldu. Teşkilat sunucusunda arkadamda dost abi abla kardeş dediğim kişileri bırakarak geldim tılsım sunucusuna. Tılsım ismi bana bir hoş gelmişti ozamanlar tabi ortamında yeni sunucu olduğu için eşsiz olacağına inanarak geldim
AmisosxxPitbuLL:
*Lonca kurmayı hedefliyormuydun ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*İlk zamanlar kesinlikle lonca kurmak yada katılmakla ilgili pek bir hedefim yoktu. Tabi oyunda zaman geçtikçe yer edinmek ve dostlarımızla bir arada olmak fikri lonca kurma düşüncesini yer etti bende.
*Buna bağlı olarakta ister istemez kendimizi belli katı kuralları bulunan bir kitle içinde bulduk.
AmisosxxPitbuLL:
*Sence İKV açıldığından bu yana geldiği yeri hakediyor mu ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Bence ikv açıldığından beri geldiği yeri haketmiyor. Neden diyecek olursanız yaklaşık 3 yıl önce açılan bir oyun şu anda oyun sektöründeki diğer oyunlara göre kat kat geride kalmış bir durumda. Bu gelişimde tabiki oyun yapımcıları kadar oyuncularında rolü büyük.
*Gerek plus alarak gerek oyunu daha iyi tanıtarak daha güzel yerlerde olabilirdi İkv bence.
AmisosxxPitbuLL:
*İKV nin gelişimi için biz oyuncuların üzerlerine düşen nelerdir?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*İkv nin gelişimi açısından oyunculara düşen en büyük görev bence oyunu kötülememek ve şartlar uygunsa plus alarak oyuna ekonomik olarak destek sağlamak.Tabiki sadece plus alarak oyunculuk görevimizi yerine getirmiş olmayız.Oyuna yeni başlayanlara oyun yapımcılarına yöneticilerine gücümüzün yettiği kadar destek olmalıyız.
AmisosxxPitbuLL:
*Lonca sence nedir ve nasıl olmadılır ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S -:
*Lonca: birliktir, beraberliktir, loncada yaşamak ve ölmek tamamen ekip işidir. Lonca nasıl olmalı bu soru da zaten loncanın anlamıyla hemen hemen aynı.
AmisosxxPitbuLL:
*Kurmuş olduğun lonca var ve bu loncada ilkeleriniz nelerdir ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S -:
*İlkemiz birlik beraberlik ve saygı çerçevesinde oyunumuzu oynamak oynatmak, bizden sonra gelecek olanlara sağlam yapıda bir ortam bırakmaktır. Hedefimiz ise yardıma ihtiyacı olana yardım etmek ihtiyacı olana destek çıkmaktır. Bunu zaten loncamızı tanıyan herkes az çok bilirler...
AmisosxxPitbuLL:
*Sence oyun içerisinde bireysel ve grupsal eksikler varmı, Yönetim olarak ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Yönetimsel olarak eksiklik çok fazla gerek grupsal olsun gerekse bireysel. Bu eksiklerin başında örnek verecek olursak herhangi bir hata oluşması yada oyunun gidişatıyla ilgili bir durum söz konusu olduğu zaman sunucu yada sunucularda kısacası oyun içerisinde açıklama yapacak kimsenin bulunması bence çok büyük bir eksiklik.
AmisosxxPitbuLL:
*Oyun içerisindeki kişiler yahut loncalar bu oluşan aksaklıklara yeterince yardımcı olabiliyormu ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Oyuncuların bu aksaklıkların çözülmesindeki rolü tabikide büyük. Ama kendi gözlemime göre söylüyorum oyuncular hataların yada aksaklıkların çözülmesi için yeterince yardım etmiyorlar, aksine bence yönetimi kötüleyerek bu aksaklıkların uzamasına yada çözülmemesine ortam oluşturuyorlar.
AmisosxxPitbuLL:
*Sunucumuzda çok sayıda lonca bulunuyor. Bu Loncalar sence lonca dışı oyunculara ne katıyorlar ve ya gerektiği kadar yapıcı olabiliyorlarmı ?
*kısası : Lonca olsada olur olmasa olur havasımı var
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Sunucumuzda dediğiniz gibi bir çok isimde lonca var. Tabiki diğer dışarda kalan oyunculara çok şey kattığı söylenemez ama oyuncuların lonca yada loncalarda bulunması bence onlarda oyuna karşı daha keyif verici bir heves oluşturuyor. Yeri geldiği zaman çok yapıcı yeri geldiği zamanda çok basit olaylar yaratılabiliyor lonca konusunda. Bu aksaklıklarından en büyük sebebi lonca sisteminin henüz aktif olmamasıdır bence. Ama sunucumuzda genelleme yapacak olursak lonca olsa olur olmasada olur tarzında bir hava var.
*Kısacası : olsada olur olmasada
AmisosxxPitbuLL:
*Oyun içerisinde yönetimden ve ya kendi çabalarınız ile en çok yapmak ve ya başarmak istediğiniz amaç varmı ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S -:
*Yönetimden oyunun daha iyi tanıtılması açısından ve daha geniş kitlelere yayılması açısından tek amaç olarak daha geniş bölgeler daha fazla yenilik ve daha fazla etkinlik yapılmalıdır bence. Böylece yapımcılarda oyuncularda istediğini almış yada başarmış olur.
*Başarmak istediğimiz amaç konusuna değinecek olursak amacımız Paylaşımcı olmak birlik beraberlik içersinde kimseyi üzmeden kırmadan keyifli bir vakit geçirmek olabilir...
AmisosxxPitbuLL:
*Oyun içerisinde yaşadığın ilginç ve ya trajikomik bir anın oldumu ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Çok fazla olmuştur. Oyun içerisinde bazı konularda ağlanacak durumlara gülerek destek çıkılması bence çok ilginçtir.Örneğin birisinin küfür etmesi yada hakaret etmesi diğer arkadaşı yada çevresi tarafından desteklenmesi bu trajikomik bişeydir.
*Oysaki bunu yapan kişi dışlansa yada uyarılsa daha güzel bir ortam oluşturulabilir bence.
AmisosxxPitbuLL:
*Küfür en büyük sorunumuz. Bunu çözmek için bir fikrin varmı ? ( Filitre hariç
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Küfür konusunda oyun forumuna daha önce defalarca öneride bulunduk fakat pek dikkate alınmadı. Küfür sorununu çözmenin en iyi ve kesin çözümü fikrimce 24 saat oyun içerisinde aktif oyun botları bulunmasıdır. Bu botlar küfür hakaret vs içeren kelimelerin kullanılması durumunda oyuncuyu 3 uyarıdan sonra uzaklaştırabilir bence.
*Kısacası: Yönetim yada yönetimin eklediği bu botlar kimseye ayrım yapmayacaktır ve büyük sorunlar ortadan kalkacaktır.
AmisosxxPitbuLL:
*Sunucunun şuan geldiği noktadan memnunmusun ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Tabikide değilim. Eskiden oyunda sevgi saygı ve beraberlik içersinde yapılırdı herşey.Ama şuanda hemen hemen herkezin gözünü hırs bürümüş durumda. Yani özetleyecek olursak çırağın ustaya ustanında çırağa saygısı bitmiş durumda.
AmisosxxPitbuLL:
*Herkes bir eskiden bahsediyor şahsen ben bu sunucuya geldiğimde şuandan farksızdı. peki bu eskiler neden bu sorunu çözmüyor ?
*ve ya çözmek istemiyormu
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Bence kimse uğraşmak istemiyor her gelen istediğini yapsın mantığıyla hareket ediliyor. Saygının sıfır olduğu bir yerde bişeyler yapılması tabikide çok zor bişey ama dediğiniz gibi benim de fikrim eskiler yada eski olduğunu iddia eden kişi yada kişiler bu sorunu çözmek için üstüne düşeni yapmak istemiyorlar.
AmisosxxPitbuLL:
*Siz üzerinize düşeni yaptığınıza inanıyormusunuz yoksa sizinde eksiğiniz varmı lonca olarka
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Eksiğimiz yok desek yalan söylemiş oluruz. Elbetteki bizimde eksiklerimiz var elimizden gelenden fazlasını yapamıyoruz. Ama bu sorunun yada sorunların 1 yada 10 kişi ile çözülmeside imkansız bence eski yada eskiler yada oyunda sunucuda yer isim etmiş oyuncuların ortaklaşa alacakları bir karar ile ancak çözülebilecek bir problem. Tam olarak bitirilmez sorun belki ama büyük ölçüde düzelme sağlanır bence.
AmisosxxPitbuLL:
*Gazetemiz hakkında düşünceleriniz nelerdir?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Gazeteniz bence ikv yönetiminin yapamadığı bir çok şeyi yapıyor. Gazetenizi severek okuyoruz. Oyunun eksiklerini yada oyun adına yapılabilecek bir çok konuya gazeteniz sayesinde ulaşan insanlar var bence.
AmisosxxPitbuLL:
*Oyunculara söylemek istediğiniz sözünüz varmı ?
M.a.s.u.m.p.r.e.n.S - :
*Oyunculara söylemek istediğim tek cümle, öncelikle bu oyunun sadece sanal olduğunu oyundan ibaret olduğunu unutup reel hayatı unutmamaları ve oyuna daha çok sahip çıkmaları asla kötülememeleri ve eğerki ekonomik durumları el veriyorsa oyunun gelişimi açısından plus alarak oyuna destek olmalarıdır.
KarargaHxTeaM FAN !..!
Lavoisier Anısına
MahLas : AmisosxxPitbuLL
Sunucu : TıLsIm..
LonCa : Amisos..
KLan : LoDoS..
KaraKTer : Şifacı
- ahmettavus09
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 90
- Kayıt: 04 Ara 2009 17:43
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
Ellerinizi sağlık..Her zamanki gibi güzel olmuş.. Emeği geçen herkesi kutluyorum...
İNFAZ LONCASI BAŞKAN YARDIMCISI
İnfazxroney İnfazxnotfull
İNFAZ LONCASI BAŞKAN YARDIMCISI
İnfazxroney İnfazxnotfull

- AmisosxxPitbuLL
- Şarapçı'nın Sırdaşı
- Mesajlar: 93
- Kayıt: 04 Ara 2009 18:18
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
Oyun içi Kutuplaşma...
Bu sayıda emeği geçen Tüm Yeniçeri & Amisos Lonca üyelerine teşekkür ederim..
Bu sayıda emeği geçen kişiler...
AmisosEmmi Yeniçeribaşkan
Amisosxxpitbull Yeniçerixmuhafız
Amisosxxbambam Yeniçerileader
Amisosxxdüello Yeniçeriavşar
Amisosxxmbesenk Yeniçerixinfaz
Amisosxxşef Yeniçeribaron
Amisosxxantepli Yeniçerixbüyü
Amisosxxamartis Yeniçerixhayduts
Amisosxxzeyna Yeniçerixhakim
Amisosxzeyna Yeniçerixiniesta
Amisosxxebesenk Yeniçerixiksirci
Yeniçerimavilim
Yeniçerixkılıç
Yeniçerixanqel
- Tılsım'ın ilk zamanlarını herkes 4 gözle arıyor olmuş vaziyette.
Bunun asıl sebebi ise kutuplaşma. Eskiye dönmek için Turnuvalar, Organisazyonlar, şölenler vs. vs. yapılmakta.
Gözle görülür şekilde kutuplaşma olduğu aşikar. Bu kutuplaşma sadece arz ve lodos klanı arasında değil.
Aynı loncalardan bile farklılaşmalar çıkabiliyor. Şahsen ben çok şahit oldum.
Bu kutuplaşmanın nasıl engelleneceğine dair bir çözüm görünmesede yinede ileri görüşlü oyuncularımız ve güçlü
lonca başkanları bunun üstesinden gelebilir diye düşünüyorum. Kutuplaşma öyle bir hal almış ki biri Ana avrat küfür ediyor,
diğerleri ona sahip çıkıyor ve ''iyi ki yapmışsın'' dercesine destek oluyor. İşin kötü tarafı bu adamlar sizin Eski Tılsım'ınızın
oyunucuları... Kimileri bunun adını ''yalaka'' olarak lanse etsede ben yine terbiyeme sığınıp sadece Kutuplaşma diyerek
geçiştiriyorum. Küfürün ön planda olduğu bu ayrımcılıkda ben ve benim sevdiklerimi en uç noktaya koyun ki bizleri
küfürlerinizle ve örgütleşmenizle karıştırmayın...
Bu sayıda emeği geçen Tüm Yeniçeri & Amisos Lonca üyelerine teşekkür ederim..
Bu sayıda emeği geçen kişiler...
AmisosEmmi Yeniçeribaşkan
Amisosxxpitbull Yeniçerixmuhafız
Amisosxxbambam Yeniçerileader
Amisosxxdüello Yeniçeriavşar
Amisosxxmbesenk Yeniçerixinfaz
Amisosxxşef Yeniçeribaron
Amisosxxantepli Yeniçerixbüyü
Amisosxxamartis Yeniçerixhayduts
Amisosxxzeyna Yeniçerixhakim
Amisosxzeyna Yeniçerixiniesta
Amisosxxebesenk Yeniçerixiksirci
Yeniçerimavilim
Yeniçerixkılıç
Yeniçerixanqel
KarargaHxTeaM FAN !..!
Lavoisier Anısına
MahLas : AmisosxxPitbuLL
Sunucu : TıLsIm..
LonCa : Amisos..
KLan : LoDoS..
KaraKTer : Şifacı
- HarbicocuK
- Tılsım Tanığı
- Mesajlar: 1492
- Kayıt: 04 Ara 2009 18:18
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
- Lonca: Team
- AmisosxxDueLLo
- Cin Avcısı
- Mesajlar: 197
- Kayıt: 04 Ara 2009 18:57
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
Yeni sayımız Tılsım Sunucusu'na hayırlı olsun.
Sadece bir boşluk seziyorum içimde.
Yeni kullanıcı hesabım açılana kadar bununla forumda olacağım.
Amisos loncası ile hiç bir ilişkim yoktur..
- Cesurzade
- Antrepo Bekçisi
- Mesajlar: 728
- Kayıt: 04 Ara 2009 20:08
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
Re: ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
4 üncü sayınız da gerçekten çok hoş olmuş. Elinize emeğinize sağlık. ibret alınacak konulara değinmeniz umarım şuan maneven çöküşe geçmiş gençlerimize tokat gibi doğruları özümsetir...
CesuRzaDe
CesuRzaDe
- yeniceribaskan
- FareAdam Düşmanı
- Mesajlar: 431
- Kayıt: 04 Ara 2009 20:43
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Arzın Çocukları
Re: ஐ◄███▓▒░░ <İstanbul Gazetesi>(4.Sayı)░░▒▓███►ஐ
Başarılarımızın Devamını diliyorum.
GÜzel bir sayı ile yine karşınızdayız ve Güzel Konulara degindik..
İnş Memnun Kalmışdırsınız...
Amisos & Yeniçeri Lonca Başkanı
Yeniçeribaşkan
GÜzel bir sayı ile yine karşınızdayız ve Güzel Konulara degindik..
İnş Memnun Kalmışdırsınız...
Amisos & Yeniçeri Lonca Başkanı
Yeniçeribaşkan
Yoklugumla VARlıgılma Birim..
Öyle Bir İnsan Olki.. Kabre Girdiğin Zaman Bİle DÜşmaların Arkandan AğlasIn...
Yeniçeri Lonca Kurucusu Ve Başkanı
Sırrage* Yeniçerixbaşkan
Öyle Bir İnsan Olki.. Kabre Girdiğin Zaman Bİle DÜşmaların Arkandan AğlasIn...
Yeniçeri Lonca Kurucusu Ve Başkanı
Sırrage* Yeniçerixbaşkan