Işık ile olan meseleyi de çözdükten sonra sonunda Arzuhalci'ye varabilmişti genç nefer.Fakat yine de nefes alamadı.Arzuhalci dostunu heyecanla karşıladı.Yüzü gülüyordu
- Merhaba Sevgili Dostum.Domuz'un yer altındaki şehrine indiğini duydum.Artık sır saklamıyoruz değil mi? - Merhaba Arzuhalci.Eeee...Evet. - Bazı ilginç bulgular var.Bir adet garip kapı mesela.Diplerde başka şeyler de vardır eminim. Yaman,Arzuhalci'nin bahsettiği kapıyı anımsadı.Kendisi de daha önce bu kapıyı görüp açmaya çalışmıştı.Başı ile Arzuhalci'ye devam etmesini istedi. - Domuz'un şehrini,bir nevi insanlığın devamı olarak gördüğüm için,garip olarak isimlendiremeyeceğim.Yaklaş ve şuna bak.Bu Işık'ın yeraltında çektiği fotoğraflardan biri.Dikkatimi şu kum taşı çekti.Cin'in üzerinde durduğu.Görebiliyor musun.Üzerinde bazı yazılar var.Ancak Işık'cığım bir tanem o esnada tepesine çıkan cinlerden biri ile uğraştığı için resim bulanık çıkmış,okunmuyorlar. - Başka fotoğraf yok mu? - Maalesef elimizdeki tek fotoğraf da bu.Işık yapısı gereği böyle şeylere çok meraklı değildir.Ben de onun yerine,seni oraya göndermeyi tercih ederim.Beraber pek çok şey keşfettik değil mi?Bu taşın üzerindeki yazı hangi dil,çok merak ediyorum. Yaman isteksiz ama heyecanlı bir eda ile fotoğraf makinesini aldı.Arzuhalci eğilerek muzip bir gülüş ile ekledi. - Gene başladım değil mi?Bu sembolleri bana not alman gerekmekte.Haydi göreyim seni.Neden yaptığımızı biliyorsun.Sadece merakımızı tatmin ediyoruz.
Yaman yolda karşılaştığı tüm Kara Cinleri es geçti.Bombacılara ise çok tetikte davrandı ve çiftesi ile hepsinin kafasına kurşun attı.Arzuhalci'nin bahsettiği yere vardı ve etraftaki tüm kalıntının fotoğrafını çekti ve kömür kalemle not edilmesi gerekenleri not aldı.Arzuhalci'ye vardı ve tüm notları teslim etti.
- Hımm,bu metin bir çivi yazısı,buna kuşku yok.Semboller eski Sümer'e benziyor.Ancak yazılış biçimi,Sümerlilerin kullandıklarından çok çok farklı.Bu biraz zamanımı alacak.Teşekkür ederim.Sen yakınlarda ol.Bulduklarımdan seni haberdar edeceğim.Bir de çıkarken Işık'a uğra.Sana bir şeyler verecek.
Yaman Işık'a giderek ganimetini aldı.Ganimet'ten bir adet pantolon çıktı.Eskisi ile değiştirerek Arzuhalci'nin yanına geçti.
- Hoş geldin sevgili dostum.Tercüme işini tamamladım. - Hoş bulduk Arzuhalci. - Bunu yazan her nasıl uygarlık ise,kullandığı dil yapısı itibarı ile,gerçekten çok ilerideler.Mezopotamyalıların çivi yazısı ile yoğun bağlnatılar olsa da,gelişmiş dillerin bir çok özelliklerini bu yazıda görebiliyorum ki bu beni gerçekten çok ama çok şaşırttı.Burada yazılan şeyler,ilginçtir ki son derecede teknik.Sanki bir açıklama yazısı.
Taşta,kayıp karmaşa gibi bir şeyden bahsediyor.Ama emin değilim.Karmaşa bir labirentte olabilir. - Philotheos olay gibi yani...İlginç - Eski dönemlerde,mecaz ve benzetmeler sıkça kullanılırdı.Yazının ne zaman yazılabileceğine dair maalesef bir ipucu yok.Ancak bu küçük odanın,eskiden,yeraltında bir konaklama salonu olabileceğini düşünüyorum.Çok kaba bir çeviri ile,kayıp karmaşaya girmeden önce yapılacaklardan bahsediyor.Bir kısım anahtarların nasıl kullanılacağını anlatıyor.Anladığım kadarıyla,anahtara sahip olmak,kapıyı açmak anlamına gelmiyor.Eğer anahtar yanlış kullanılıyorsa,anahtar yok oluyor.Buraya not düştüm oku bak. Yaman dikkatlice inceledikten sonraİşimiz yaş yani Arzuhalci"diyerek ürkek bir biçimde gülümsedi. Doğru dostum.Konumuza dönecek olursak;Çok temiz açıklanmış her şey.Bu işi anlamamız için gereken önemli bir şeye,bir anahtara sahip olmamamız,bizim bu gizemi takip etmemizi imkansız kılıyor tabii.Ancak olsun,yeraltında heyecan verici başka bir sürü şey olduğuna eminim. - Bunu kabul edemem Arzuhalci,bu gizem devam etmeli!
Yaman hırsla Yeraltı'na indi.Samanlıkta iğne avlar gibi anahtar arıyordu koskoca yer altında.Aklına Dişi Örümcek geldi.Dişi örümcekte,gizemli şeyler bulunurdu.Bu gizemli şeylerin bekçiliğini yapıyordu adeta o 8 bacaklı yaratık.Hazır o ölmüşken mağaraya rahat rahat girebilirdi de.Mağaraya gitti ve aradığı şeye benzer,kapının kilit biçimine uygun anahtar benzeri bir geometrik cisim buldu ve Arzuhalci'ye gösterdi.Arzuhalci cismi dikkatlice inceledikten sonra:
- Şu Eminönü'nde senin kadar akıllı birini daha bulamam biliyor musun?Evet,bir anahtar olabilir.Üzerinde bir şekil var,dur bir dakika.Dur dur dur,ben bu şekli nerede gördüm.Bak bu Işık'ın çektiği fotoğraflardan birinde var.Buradaki kapı,kapının şekline bak.Görüyor musun,anahtar üzerindeki şekle ne kadar benziyor?Bu bir tesadüf değil.Bunu yazanlar,her kim ise,oldukça zekiler.Bu bir anahtar,bu tür bir kapıyı ya da kapıları açmaya yarıyor.Nasıl açılacak...İşte burada,burada bir takım şemalar çizdim.Şekillerinde göre metodlar.Üç numaraya bak.Bak bu şekle tam olarak uyuyor. - Peki gösterebilir misin? Arzuhalci nefere neler yapması gerektiğini gösterdi"Şimdi,cesur ve akıllı dostum,bunu denemeye kaldı iş.Fotoğraftaki kapıyı bul ve dediklerimi uygula.Açılıyor mu?Açılıyorsa nereye açılıyor?Çok ilginç olacak bu iş,gerçekten çok ilginç.Dikkatli ol." - Tamam Arzuhalci.
Yaman kapıya vardı.Yapacaklarını hatırladı.Yavaş yavaş,dikkatlice prosedürleri uyguladı.Kapı bir anda aydınlandı.Korkarak kapının dümenine el attı.Sonra cesaretini toplayarak çevirdi.Kapı açıldığında bir labirent ile karşılaştı ve içeride bir Bab-ı Ali muhafızı vardı.Oraya nasıl girebilmişti?İlginç(!)Adam elinde sıkıca tuttuğu tüfeğini gevşetti ve aşağıya indirdi.Yaman'ın elini sıktı:
- Son zamanlarda fazla meraklı dolaşıyordun.Domuz senin bu kapıyı açabileceğini tahmin ediyordu.Bizi büyük bir zahmetten kurtardın.Şimdi Domuz seni mekanına bekliyor.Onu bekletme istersen.Bundan sonra atacağın adımlarda,güçlü birinin arkanda olması,her zaman fayda sağlar.
Bugün şanslı başlayıp kısır biten bir gündü.Yine de güzeldi.Bayram ziyaretleri dolayısıyla pek oyunda olamadım belki yarında olamayabilirim.Düşenler oldu,düşmeyenler de.Toplasak zaten 2 saat kadar oyunda olmuşumdur.Bu mübarek günün üzerine başlayalım mı?
Sabah oyuna girdim lonca kanalı sessizdi.Ne bu sessizlik dedikten sonra herkes açıldı,laf lafı açtı.Bir ara Chatlaqs hocam ve Halil(firaridadaş) yeni basmış oldukları asa ve balyozu yansıttılar.Kendilerine hayırlı olsun.
Sonra,Salgı avına çıkmıştım.Şükürler olsun ki bugün pek zorlanmadım.
Bir ara arkadaşlardan müsâde isteyerek,telefonumdan birkaç tanıdığı bayramlamak için aradım.Döndüğümde "Ne kaçırdım?" yazdığımda aşağıdaki konuşma geçti.Gerçekten çok üzücü.
Hol Bölgesi'nde düşüne bir reçete:
Son olarak Hasan arkadaşım da Salgı aldı ve ben uykusuz olduğumdan dolayı günü kısa bitirdim.
Günün Sözü: Eğer bin fikrim var ise ve sadece biri iyi çıkıyorsa, ben buna memnunum. -Alfred Nobel
Pratik Bilgiler: Kararan gümüşleri limon ve karbonat karışımı ile ovun.
Bir gün boyunca bekledik fakat gelen olmadı.Muhafızlar ise bana yere yatak kurmuşlardı.Bu serin yerde nasıl uyuyabilirim derken,kafamı yastığa koyduktan 10 dakika kadar sonra uyumuşum.Ancak bu sanki uykudan farklı bir şeydi.Uyku halindeyken ruhumu ve bedenimi bir yere teslim etmiştim.Hayır bu,bir rüya alemi değildi!Korkudan ne yapacağımı bilemiyordum.Her taraf kararmıştı.Kulağıma bir takım sözcükler fısıldanıyordu.Anlam veremediğim sesler...Sanırsam Latince'ydi.Sonra gözlerimi açtım,etrafı parlak görüyordum.Muhafızlardan 2'si nöbet tutuyorlardı.Bir anda kendi yüzümün yansımasını,Lodos Muhafızlarının kullandığı geniş uçlu mızrakta gördüm.Gözlerim bembeyazdı.Korkmuştum.Hemen gözlerimi kapattım ve yattım.Kafamda yine o ses vardı.Bu sefer ne dediğini anlar gibiydim.Kalın ses"Urbis Protector"demişti.Hemen yattığım yerden kalktım.Muhafızlardan rica ile kağıt kalem aldım ve sözcükleri not ettim.Kağıdı koynuma soktum ve sakladım.Ertesi sabahı uzman kişi gelmişti ve muayeneye başladı.Tüm kıyafetlerimi çıkardı ve büyülü sözcükler söyledi.Sanki bedenimden bir şeyler çalınıyordu.Kafamdaki fısıltılar normale oranla,sinirle fısıldıyordu sanki.Latince(?) diye tabir ettiğim sözcükler arasında İstanbul Türkçesi ile ses bağırdı"Buna izin veremezsin.Senin canını yakıyorlar!"
Birkaç saat sonra uyandım ve uzman kişi geçici bilinç kaybı yaşadığımı söyledi.Sonra şüpheli biçimde:
- Arkandaki dövmede ne yazıyor evladım? Şaşırmıştım."Ne dövmesi?Nerede? - Nasıl...Kalçana yakın.Sırtının sol alt kısmına bir metin yazıyor.Peki ya kolundaki? - Ne kolu efendim.Ben dövme yaptırmadım hiç! - Kolunda da metin yazılı.Sağ bacağının baldırında bir yılan ve solunda ise de değişik bir aslan motifi dövmesi var." - Hepsi bu kadar mı? - Son olarak da sırtının orta kısmında gözleri kırmızı at dövmesi var." Panik halindeydim.Şaşkınlık ve korku ikisi de içimde karışıp çorba olmuştu sanki."Aman Allah'ım nereden geldi bu dövmeler?" - Bak evladım.Ben sadece büyü bozabilirim.Ancak seninki tanımlayamadığım türden.Burada bu işi halledemeyiz.Seni yanımda götürmek istiyorum.Hem seni benim ustamla da tanıştırmak isterim." İçimden hızlıca düşündüm.Günışığı görecektim ve dışarıdaki yaşam izlerini..."Kabul ediyorum!"
Yaman yeni işvereni Domuza vardı.Heyecanlıydı.Domuza olanları anlattı.Domuz da onun kadar heyecanlıydı artık:
- Dostum o kapıyı açabilmek için,çok uzun zamandır uğraşıyoruz.Ya çok zekisin,ya da çok zeki arkadaşların var. Yaman son cümleyi duyduğunda aklına Telefon geldi.Daha önce Taş Kanat işi için de böyle bir söz işitmişti.İltifatla gülümsedi.Domuz devam etti. - O labirentin arkasında,eğer tahmin ettiğim şey varsa,çok zengin olacaksın.Çok zengin olmak ister misin?Eminönü ve Teşkilat,onu kurtuluğa taşıyacak cesur kaşiflerine hak ettiği değeri bir gün elbet verecek olsa da,ben bunu çabuklaştırabilirim inan bana.Bu kapının ardında,yaşam var dostum.Yaşam. Yaman akıbetini bilmediği yeni işvereninden çok şüphelenmişti.Bu kadar emin nasıl konuşabiliyordu.Ona karşı sadece beden dili ile yanıt verebiliyordu.Bunun iki sebebi vardı;biri aklındaki bu soru,diğeri ise karşısındaki insan bedenli domuz kafalı biriydi.Biraz garipsiyordu. - Bir direniş ile karşılacağımızı hissediyorum.Çok kuvvetli bir irade bekliyor bizi yürüyeceğin tünellerde.Öyle bir irade ki,yüzünü sıradan birine döndüğü ana,taş edip parçalara ayırır onu.Sen nasıl kurt mağarasında tehditleri hissedersin,onlarca pençeden nasıl kaçacağını bilirsin.İşte ben de o iradeyi öyle hissederim.Yanılmam,şaşmam! Ağzını açmak istiyordu ama sanki biri onu alıkoyuyordu.Karanlık bir el gelip ağzını tıkıyordu neferin.Domuz...Domuz çok görmüş geçirmiş biri olduğu belli ama her şeyi sır gibi saklaması onu şüpheye daha da düşürüyordu. - Şimdi bu yeni yolların nereye çıktığını bulmanı istiyorum.Kolay olmayacağını söyleyeyim.İradeye karşı koymalısın.Senin bir ekibin de var anladığım.İşini kolaylaştırırsa onları da çağır.Eğer güzel bir şey bulursan,ödeme konusundaki samimiyetimi göreceksin.
Yaman yola çıktı fakat bu labirentten nasıl sağ çıkabilirdi?Etrafta koca koca yılanlar ve sürüngenler cenk atıyordu.Baltasını elinde tartarak mırıldandı"Kan dökme vakti...Tabi sağ çıkarsak!"
Yolda fark ettiği bomba tuzaklarından kaçınarak yolu bulmaya çalışıyordu.Saatlerce yolu aradı.Artık dermanı kalmamıştı.Kudreti tükendi ve yere düştü.Nefes nefese kalmışken alnındaki ter damlaları sarı zeminle buluşunca bir ses cümbüşü oluşturdu.Bir yılan sese hareketle tısslayarak geldi.Yaman sağ elinde tuttuğu baltayı sıkıca kavradı ani hareketle kaldırarak yılana indirdi.Yılan ikiye yarıldı.En sonunda dayanamayarak geri döndü.Ertesi günün sabahında elinde bir kağıt ve kömür kalemle,doğru yol için notlar alıp şekiller çizecekti.Saatler sonunda gelişme katetti.Bombalara karşı Teşkilat'tan öğrendiği "Sarsılmaz" yeteneğini uyguladı.Labirentteki yazılar ve şekiller de dikkatini çekmişti.Yılan Adam figürleri vardı.Havada uçan droitler her yola konuşlandırılmıştı.Oldukça teknolojikti.Yaman meteorit büyüsü yapabilen bu droitleri deparlayarak parçaladı.Arada iksirlerinden de faydalanıyordu.Sonunda baya geniş bir yere vardı.Yol üzerinde iki bomba vardı.Yalvaran gözlerle bombalara baktı.Artık dermanı yoktu.Bağırarak deparladı.İki bomba patlayana kadar Sarsılmaz yeteneğini uyguladı.Rahatlamıştı ama yol üzerinde bir tane daha bomba vardı.Oturdu ve dinlendi.O bombayı da almıştı.Tekrar rahatlarken son bir bomba gördü.Sinirlenerek"Burayı yapan mimar dalga geçiyor olmalı!"dedi.Son bombayı da aldıktan sonra bir ışık vurdu yüzünde.Parlak bir ışık.Tiktak sesleri duyuyordu.Komalı bir ses.Havada ise mavi bir bulut...Domuzun dediği çıkmıştı.Bir yaşam keşfetmişlerdi.Notlarına her şeyi yazdı;izlenilecek yol,varılan hedef,bombalardan nasıl kaçılır ve atlatılır...Geri dönüp olanları Domuza anlattı.
- Bu yeri,çok uzun zamandır arıyorum dostum.Çok büyük bir keşif bu.Sonunda bulduğumuzda hissettiğim tek şey,sifon çekildiğinde temizlenmeyen pisliklerden olduğumuz. - Ne? - Ne mi diyorum?İleride belki anlarsın.Şimdilik dostane bir uygarlık olmadığını anlaman yeterli. - Peki bunu nereden biliyorsun? - Ben nereden mi biliyorum?O kapıyı açtığını ya da şehir meclisinin ayağımıza takılı bir pranga olduğunu nasıl biliyorsam öyle biliyorum.Domuz sırıtır."Şimdi yapacağım şeyi,sana tam olarak söyleyeyim.Bunu umut gazetesine vereceğiz.Kapak haberi yapacaklar.Başlık şöyle:Efsane Şehir Bulundu!Heh heh.İstersen sen de Jandarma İstihbarat'a haber ver keşfini.Başının Jandarna ile derde girmesini istemem.Şuradaki telefonu kullanabilirsin.Ancak Eminönü'nün bu haberi gazeteden öğrenmesini istiyorum." - Onca tehlike atlattım,benim maliyetim ne olacak,patron?(!) - Ha paran bende.Bunu bir banka gibi düşün.100 bin kadar telefonun yanına koydum oradan alabilirsin.Cep harçlığı olsun sana.Cep harçlığı yaparsın.Domuz yine gülümser."Benimle çalışmanın karlı olacağını eminim söylemişlerdir sana." - Teşekkürler patron.
Telefona yönelerek numarayı çevirdi.Her şeyi anlattı.
- Bunu bana anlatmakla en iyisini yaptın.Gereken yapılacak.Adamlarını topla;sözlerimi dikkatle takip et.
- Bir numaralı görev.O bölgeden Eminönü'ne sızmaları engellemek için tampon bölge oluşturmalıyız.Karşılaşacağın olası savaşçıları etkisiz hale getir. - Anlaşıldı efendim. Bu arada,verdiğin notlarla adamlarımız oraya bir ruh taşı açtı.Topkapı'dan oraya rahatça varabilirsin.
Telefonu kapattığında gözü Domuzun oradaki ruh taşına ilişti.Ağabeyi ve dostları bu taşları kullanabilirdi.Hemen onlara bir mektup yazdı ve gönderdi.Kendisi ise yeni kente gitti.Orada beklerken ağabeyi geldi.Kardeşini selamladı.Sol kolundan tuttu ve oraya Er rütbesi yapıştırdı.Bir lonca pasaportu vardı elinde."Doldur!"dedi.Hızlıca nefer doldurdu.Ağabeyi de imzaladı ve kardeşine sarıldı."Aramıza hoş geldin kardeşim."
- İstihbaratın senin sayende burayı keşfettiğini duydum.Yabancı bir yere baskın yapıyorlar,bu anlamsız geliyor nedense bana(?) - İstihbarat işini bilir ağabey.Hem Eminönü'nü düşünelim.Orası güvenli kalmalı. - Umarım pişman olmayacakları adım atıyorlardır.Bu zamana kadar insanlardan uzak olan ve belli ki eski olan bir kent sakinleri,şimdi bize saldıramaz diye düşünüyorum.İstihbarat çok hızlı hareket ediyor,sakıncalı! - Dediğim gibi ağabey,İstihbarat işini bilir. Retaliaiton gökteki mavi buluta bakar.Neyse...Havadaki bulut çok güzelmiş. - Evet. - Eee,şimdi işimiz ne bakalım.Ona göre destek çağıralım. - Savaşçı kuvvetlerini zayıflatacağız. - Hemen.
Kısa bir çarpışma sonucunda savaşçı birliklerinin kuvveti azalmıştı.Savaşçılarla ilgilenirken büyücü kuvvetlerini de fark ettiler.Yaman telefona giderek büyücü kuvvetlerinden de bahsetti,yeni görevini aldı ve kente geri geldi.
- Büyücü kuvvetlerini zayıflatmalıyız.Yardım lazım olur mu? - Hımmm,olabilir.
Yaman tank görevi görerek yaratıkları üstüne tutuyordu.Hiddet topluyordu ve onları kışkırtıyordu.Ağabeyi onları birer birer öldürüyordu.Bu yöntemle büyücü direnişini de zayıflattılar.Yaman ağabeyiyle beraber Ruh Taşından geçti,telefona gittiler.
- Tamam nefer.Ajanlarımız bu konu üzerinde çalışacak.İlerleyen dönemlerde bizimle tekrar irtibata geç.Sana ihtiyacımız olabilir. - Anlaşıldı efendim!
Rakiplerin bu sefer Azımsanmayacak kadar güçlü 
