Dünya
Dünya (Yerküre, eski: Küre-i Arz), Güneş Sistemi'nde Güneş'e en yakın üçüncü gezegendir. Güneş Sistemi'ndeki en yoğun ve beşinci büyük gezegendir. Yaşamın olduğu bilinen tek gezegendir.
Katı ya da 'kaya' ağırlıklı yapısı nedeniyle üyesi bulunduğu yer benzeri gezegenler grubuna adını vermiştir. Bu gezegen grubunun kütle ve hacim açısından en büyük üyesidir. Büyüklükte, Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni arasında gaz devlerinin büyük farkla arkasından gelerek, beşinci sıraya yerleşir. Tek doğal uydusu Ay'dır. Yeryüzü, Yerküre, Mavi Gezegen ya da latince adıyla Terra olarak da anılır.
Dünya'nın yaşı
Dünya'nın yaşı doğrudan doğruya kayaçların yaşıyla ölçülemez. Çünkü bilinen en yaşlı kayaçlar bile bugün artık yeryüzünde var olmayan daha yaşlı kayaçlardan oluşmuştur. Bugüne kadar saptanabilen en yaşlı kayaçlar Grönland'ın batısında bulunmuştur ve 4,1 milyar yaşındadır.
Bugün Dünya'nın yaşını hesaplamak için elde edilen en iyi yöntem radyoaktif elementlerin yarılanmaları sonucu başka elementlere dönüşümleridir. Örneğin radyoaktif uranyum elementinin uranyum-238 ve uranyum-235 gibi iki ayrı tipte atomu (izotop) vardır. Bu atomların ikisi de çok yavaş bir süreçle kurşunatom larına dönüşür. Öbür uranyum izotopundan biraz daha ağır olan uranyum-238'in dönüşümüyle daha hafif bir kurşun izotopu olan kurşun-206, uranyum-234'in dönüşümüyle de biraz daha ağır bir izotop olan kurşun-207 atomları oluşur. Uranyum-235'in kurşuna dönüşme hızı uranyum-238'in dönüşme hızından altı kat daha fazladır. Bu nedenler, incelenen bir kayaçtaki kurşun-206 ve kurşun-207 atomlarının oranı kayacın yaşına bağlı olarak değişir. En yaşlı olduğu düşünülen bir kurşun minerali ile bugün okyanuslarda oluşan kurşunun izotop yapısı arasındaki fark, ancak bu iki örneğin oluşumları arasında 4,55 milyar yıllık bir zaman dilimi olmasıyla açıklanır. Bu süre de Dünya'nın yaşı olarak kabul edilir.
Biçimi
Dünya'nın üzerindeki topografik oluşumlar ve kendi ekseni etrafındaki eksantrik hareketi nedeniyle düzgün bir geometrisi yoktur. Geoibs bir biçimdedir, fakat ekvatordaki yarıçapı kutuplardaki yarıçapından fazladır. Bu kutuplarından basık özel küresel geometrik şekil geoit (Latince, Eski Yunanca Geo "dünya") yani "Dünya şekli" diye adlandırılır. Referans küremsinin ortalama çapı 12.742 km'dir (~40.000 km/π). Yer'in ekseni etrafında dönmesi ekvatorun dışarı doğru biraz fırlamasına neden olduğu için ekvatorun çapı, kutupları birleştiren çaptan 43 km daha uzundur. Ortalamadan en büyük sapmalar, Everest Dağı (denizden 8.848 m yüksekte) ve Mariana Çukuru dur (deniz seviyesinin 10.924 m altı). Dolayısıyla ideal bir elipsoide kıyasla Yer'in %0,17'lik toleransı vardır. Ekvatorun şişkinliği yüzünden Yer'in merkezinden en yüksek nokta aslında ekvatordadır
İç yapısı[değiştir | kaynağı değiştir]
Ana madde: Yer'in yapısı
Yerin içi, diğer gezegenler gibi, kimyasal olarak tabakalardan oluşur. Yerin silikattan oluşmuş bir kabuğu, yüksek viskoziteli bir mantosu, akışkan bir dış çekirdeği ve katı halde bir iç çekirdeği vardır.
Yerin tabakaları aşağıda belirtilen derinliklerdedir:
Derinlik (Km) Tabaka
0–60 Litosfer (5 ila 200 km arası değişir)
0–35 Kabuk (5 ila 70 km arası değişir)
35–60 Üst Manto
35–2890 Manto
100–700 Astonosfer
2890–5100 Dış çekirdek
5100–6378 İç çekirdek
Dünya'nın dış kabuğu ile bu kabuğun üzerindeki atmosfer(hava) ve hidrosfer (okyanuslar ve denizler)katmanları doğrudan gözlemle incelenebilir. Oysa Dünya'nın iç bölümlerine ulaşarak yapısını doğrudan inceleme olanağı yoktur. Dünya'nın iç yapısına ilişkin bütün bilgiler depremlerin incelenmesinden ve Dünya'nın içinde var olduğu düşünülen maddeler üzerindeki deneylerden elde edilmiştir. Yanardağların varlığına ve yerkabuğunun yüzeyindeki ısı akışı ölçümlerine dayanarak Dünya'nın iç böümlerinin çok sıcak olduğunu biliyoruz. Yerkabuğunun derinliklerine doğru indikçe kayaçların sıcaklığı her kilometrede 30 °C kadar yükselir. Böylece; kabuğun en alt katmanlarının çok daha üstünde yer alan kayaçlar kızıl kor haline dönüşür. Aslında Dünya'nın büyüklüğüne oranla yerkabuğu çok incedir. Eğer Dünya'yı bir futbol topu büyüklüğünde düşünürsek kabuğu da ancak topun üzerine yapıştırılmış bir posta pulu kalınlığındadır. Kabuğun altında kalan kayaçlar ise akkor sıcaklığına kadar ulaşır.
Dünya'nın hareketi
Dünya kendi çevresinde (23 saat, 56 dakika, 4.098903691 saniye)[20] ve güneş çevresinde (365 gün,5 saat, 48 dakika, 9 saniye, 763.545,6 mikrosaniye) hareket eder. Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir. Mevsimlerin oluşmasında etken ise yaklaşık 23 derecelik eksen eğikliğidir.
Sürekli olarak hareket eden Dünya'nın iki çeşit hareketi vardır. Bu hareketlerden birisi kendi ekseni etrafında olur ve batıdan doğuya doğrudur. Bu dönmesini 24 saatte tamamlar. Dünya'nın kendi ekseni etrafındaki bu dönmesi ile birlikte olan ikinci hareketi güneş etrafındadır. Güneş etrafında Dünya, elips şeklinde çok geniş bir yörünge üzerindeki hareketini de 365 gün 6 saatte, yani bir yılda tamamlar. Dünya'nın kendi ekseni etrafındaki ve güneş etrafındaki bu iki hareketi, iki önemli olaya sebep verir. Kendi ekseni etrafında dönmesi ile gece ve gündüz,güneş çevresinde 23 derece 27 dakika eğiklikle dönmesi mevsimleri oluşturur ve mevsimlerin ardalanmasını sağlar.
Dünya'nın yüzeyi
Dünya'nın yüzölçümü 509.200.000 km2dir. Bunun %70'i 360.600.000 km2 ile denizleri; %30'u 148.600.000 km2 ile karaları oluşturur.
Kuzey kutup çevresinde karalarla çevrilmiş bir deniz, Güney Kutup çevresinde denizlerle kuşatılmış bir kara parçası vardır.
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş, eski ve halk arasındaki adıyla Maraş, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık on sekizinci şehri. 2013 itibarıyla 1.075.706 nüfusa sahiptir. Kurtuluş Savaşı'nda işgale direnişi nedeniyle TBMM tarafından şehre İstiklal Madalyası verildi. Yine bu kararla Maraş olan eski adı, Kahramanmaraş olarak değiştirildi. Şair Gülten Akın, Maraş halkı için "Adamın su gibi akanıdır Maraşlı" demiştir. Ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, ise Seyahatnamesinde Maraş halkı için, "Kelimatları lisan-ı Türkidir ve ekseriya halkı Türkmendir" der. Maraş ve çevresi başta Oğuzların Avşar, Bayat ve Beydili boyları çoğunlukta olmakla birlikte hemen hemen 24 Oğuz boyunun tamamı mevcuttur.
Dövme dondurmasıyla meşhurdur. Kahramanmaraş'ın dövme dondurması yerel şirketlerin azmi ve katkısıyla ünü tüm dünyaya yayılmış ve birçok dünya şehirlerinde dondurma şubeleri açılmıştır. Japonya'dan ABD'ye, Avustralya'dan Dubai'ye kadar birçok ülkede şehrin ve dondurmanın yerel firmalarca tanıtımı yapılmaktadır.
2012'de çıkarılan 6360 sayılı kanun ile büyükşehir oldu. Aynı zamanda Kahramanmaraş Türkiye'nin elektrik ihtiyacının %14'ünü karşılamaktadır.
Tekir Vadisi, Döngel Köyündeki mağaralarda yapılan araştırmalarda ele geçen buluntular yörede insan yerleşiminin Üst Paleolitik Çağda başladığını; Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağlarında da sürdüğünü göstermektedir.2009 yılında Kahramanmaraş merkezde yapılan kazılar esnasında da M.S. 300-400 yıllarına ait olan Germenicia Antik Kentine dair birtakım mozaikler bulunmuş ve üzerlerinde çalışmalara başlanmıştır.
Şehri Hititler kurmuşlardır. Daha sonra Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar şehre hakim olmuşlardır.
Maraş'a Kurtuluş Savaşı sırasında halkın gösterdiği direnişten dolayı 7 Şubat 1973'den itibaren TBMM tarafından Kahramanlık unvanı verilerek adı Kahramanmaraş olarak değiştirildi.
11. yüzyılın sonlarında Anadolu'ya kesin olarak yerleşen Türklerin egemenliğinde kaldı. 1243'te Moğol İşgaline uğrayan Maraş,II.Anadolu Beylikleri devrinde Dulkadiroğulları'nın oldu.12 Haziran 1515 tarihinde Turnadağ Muharebesi ile Osmanlı egemenliğine geçen Maraş, 1515-1919 yılları arasında Osmanlı egemenliğinde kaldı.Mütareke Döneminde önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal edildi.
Kahramanmaraş, eski ve halk arasındaki adıyla Maraş, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık on sekizinci şehri. 2013 itibarıyla 1.075.706 nüfusa sahiptir. Kurtuluş Savaşı'nda işgale direnişi nedeniyle TBMM tarafından şehre İstiklal Madalyası verildi. Yine bu kararla Maraş olan eski adı, Kahramanmaraş olarak değiştirildi. Şair Gülten Akın, Maraş halkı için "Adamın su gibi akanıdır Maraşlı" demiştir. Ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, ise Seyahatnamesinde Maraş halkı için, "Kelimatları lisan-ı Türkidir ve ekseriya halkı Türkmendir" der. Maraş ve çevresi başta Oğuzların Avşar, Bayat ve Beydili boyları çoğunlukta olmakla birlikte hemen hemen 24 Oğuz boyunun tamamı mevcuttur.
Dövme dondurmasıyla meşhurdur. Kahramanmaraş'ın dövme dondurması yerel şirketlerin azmi ve katkısıyla ünü tüm dünyaya yayılmış ve birçok dünya şehirlerinde dondurma şubeleri açılmıştır. Japonya'dan ABD'ye, Avustralya'dan Dubai'ye kadar birçok ülkede şehrin ve dondurmanın yerel firmalarca tanıtımı yapılmaktadır.
2012'de çıkarılan 6360 sayılı kanun ile büyükşehir oldu. Aynı zamanda Kahramanmaraş Türkiye'nin elektrik ihtiyacının %14'ünü karşılamaktadır.
Tekir Vadisi, Döngel Köyündeki mağaralarda yapılan araştırmalarda ele geçen buluntular yörede insan yerleşiminin Üst Paleolitik Çağda başladığını; Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağlarında da sürdüğünü göstermektedir.2009 yılında Kahramanmaraş merkezde yapılan kazılar esnasında da M.S. 300-400 yıllarına ait olan Germenicia Antik Kentine dair birtakım mozaikler bulunmuş ve üzerlerinde çalışmalara başlanmıştır.
Şehri Hititler kurmuşlardır. Daha sonra Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar şehre hakim olmuşlardır.
Maraş'a Kurtuluş Savaşı sırasında halkın gösterdiği direnişten dolayı 7 Şubat 1973'den itibaren TBMM tarafından Kahramanlık unvanı verilerek adı Kahramanmaraş olarak değiştirildi.
11. yüzyılın sonlarında Anadolu'ya kesin olarak yerleşen Türklerin egemenliğinde kaldı. 1243'te Moğol İşgaline uğrayan Maraş,II.Anadolu Beylikleri devrinde Dulkadiroğulları'nın oldu.12 Haziran 1515 tarihinde Turnadağ Muharebesi ile Osmanlı egemenliğine geçen Maraş, 1515-1919 yılları arasında Osmanlı egemenliğinde kaldı.Mütareke Döneminde önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal edildi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Hong Kong
Hong Kong (Çince: 香港), Çin Halk Cumhuriyeti'nin güney kıyısında bulunan, 1 Temmuz 1997 tarihine kadar Britanya Krallığına bağlı sömürge ve adalar grubuyken, bu tarihten itibaren Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlı özel yönetim bölgesi olmuştur. Hong Kong; Hong Kong Adası, Kowloon Yarımadası ve 235 kadar küçük adadan meydana gelmiştir. Hong Kong, Asya'nın en büyük serbest pazarı ve limanı, en işlek ticaret, endüstri ve turizm merkezidir.
Hong-Kong, 1842 yılında Nanking Antlaşmasıyla Çinlilerden İngilizlere geçti. 1949'da Birleşik Krallık'ın Çin'i tanımasıyla ekonomik hayatı çok gelişti. II. Dünya Savaşı esnasında (24 Aralık 1941'de) Japonların eline geçen Hong-Kong, 1945'te yeniden Britanyalılar'a verilmiştir. Yapılan anlaşma neticesinde 1 Temmuz 1997'de Çin Halk Cumhuriyeti'ne geri verildi. Böylelikle, ülke yönetimindeki 99 yıllık İngiliz hakimiyeti sona erdi ve Hong Kong, Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir bölge haline geldi.
Hong-Kong'un yayıldığı adalar grubu dağlıktır. Buralarda düzlüklere pek az rastlanır. Düzlükler denizin doldurulmasıyla elde edilmiştir. En yüksek yeri 551 m ile Victoria Zirvesidir.
Hong-Kong'da tropikal muson iklimi hakimdir. Sıcaklık ortalaması yazın 28 °C, kışın ise 15 °C'dir. (Okyanus iklimi nedeniyle nem oranının yüksek oluşu hissedilen sıcaklığın bu sıcaklık değerlerinin çok üzerinde olmasına neden olmaktadır.) Ortalama yağış miktarı 2.159 milimetredir. Yağışlar genellikle haziran ve eylül ayları arasında görülür. Yaz aylarında çok büyük zararlar yapan tayfunlar olur.
Hong Kong (Çince: 香港), Çin Halk Cumhuriyeti'nin güney kıyısında bulunan, 1 Temmuz 1997 tarihine kadar Britanya Krallığına bağlı sömürge ve adalar grubuyken, bu tarihten itibaren Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlı özel yönetim bölgesi olmuştur. Hong Kong; Hong Kong Adası, Kowloon Yarımadası ve 235 kadar küçük adadan meydana gelmiştir. Hong Kong, Asya'nın en büyük serbest pazarı ve limanı, en işlek ticaret, endüstri ve turizm merkezidir.
Hong-Kong, 1842 yılında Nanking Antlaşmasıyla Çinlilerden İngilizlere geçti. 1949'da Birleşik Krallık'ın Çin'i tanımasıyla ekonomik hayatı çok gelişti. II. Dünya Savaşı esnasında (24 Aralık 1941'de) Japonların eline geçen Hong-Kong, 1945'te yeniden Britanyalılar'a verilmiştir. Yapılan anlaşma neticesinde 1 Temmuz 1997'de Çin Halk Cumhuriyeti'ne geri verildi. Böylelikle, ülke yönetimindeki 99 yıllık İngiliz hakimiyeti sona erdi ve Hong Kong, Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir bölge haline geldi.
Hong-Kong'un yayıldığı adalar grubu dağlıktır. Buralarda düzlüklere pek az rastlanır. Düzlükler denizin doldurulmasıyla elde edilmiştir. En yüksek yeri 551 m ile Victoria Zirvesidir.
Hong-Kong'da tropikal muson iklimi hakimdir. Sıcaklık ortalaması yazın 28 °C, kışın ise 15 °C'dir. (Okyanus iklimi nedeniyle nem oranının yüksek oluşu hissedilen sıcaklığın bu sıcaklık değerlerinin çok üzerinde olmasına neden olmaktadır.) Ortalama yağış miktarı 2.159 milimetredir. Yağışlar genellikle haziran ve eylül ayları arasında görülür. Yaz aylarında çok büyük zararlar yapan tayfunlar olur.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Maraş Dondurması
Kahramanmaraş dövme dondurması, Maraşlı Osman Ağa'nın orkide"yi salep yaparken tesadüfen keşfettiği tatlıdır. "Salepli karsambaç" olarak başlayan tatlı, üç kuşak sonra "Maraş dondurması" olarak tanınmaya başlamıştır. Kahramanmaraş dondurmasının en önemli özelliklerinden biri, keçi sütünden yapılmasıdır.
Yapımı
Ahir dağının eteklerinden beslenen keçilerin sütü önce bir uzman tarafından kontrol edilir. 90 °C sıcaklığa ısıtılan sütler, mikro organizmalardan arındırılır. Daha sonra bu süte önce Ahir dağından toplanan salepe şeker katılır. İyice karıştırılan bu karışım, 6-8 saat dinlendikten sonra -6 °C dereceye soğutulduktan sonra tüketime sunulur.
İçindekiler
İçersinde A, B, C, D ve E grubu vitaminleri ile kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, demir ve çinko gibi minerallerde bulunan Kahramanmaraş dövme dondurmasının 100 gr. sade dondurmada 135 mg kalsiyum, 115 mg fosfor, 100 mg. sodyum, 160 mg. potasyum, 0,1 mg. demir, 130 mg. A vitamini, 0,21 mg.E vitamini 0,25 mg. B vitamini ve 0,13 mg. diğer vitaminlerden olduğu tespit edilmiştir.
Dağıtım
Bugün, Kahramanmaraş dövme ve meyveli dondurma çeşitlerinin, Tordo Dondurma (Tordo),Yaşar Dondurma (Mado), Ferah Dondurma (Edo) ve Kervan Dondurma (Alpedo) kuruluşları tarafından yurt içi ve yurt dışında dağıtımı yapılmaktadır. Kahramanmaraş dondurması, halen ABD, Avustralya, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Çin, İngiltere, G.Kore, S. Arabistan, Tunus, Kıbrıs, Mısır gibi ülkelere Tordo, Mado ve Edo tarafından dağıtılmaktadır.
Kahramanmaraş dövme dondurması, Maraşlı Osman Ağa'nın orkide"yi salep yaparken tesadüfen keşfettiği tatlıdır. "Salepli karsambaç" olarak başlayan tatlı, üç kuşak sonra "Maraş dondurması" olarak tanınmaya başlamıştır. Kahramanmaraş dondurmasının en önemli özelliklerinden biri, keçi sütünden yapılmasıdır.
Yapımı
Ahir dağının eteklerinden beslenen keçilerin sütü önce bir uzman tarafından kontrol edilir. 90 °C sıcaklığa ısıtılan sütler, mikro organizmalardan arındırılır. Daha sonra bu süte önce Ahir dağından toplanan salepe şeker katılır. İyice karıştırılan bu karışım, 6-8 saat dinlendikten sonra -6 °C dereceye soğutulduktan sonra tüketime sunulur.
İçindekiler
İçersinde A, B, C, D ve E grubu vitaminleri ile kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, demir ve çinko gibi minerallerde bulunan Kahramanmaraş dövme dondurmasının 100 gr. sade dondurmada 135 mg kalsiyum, 115 mg fosfor, 100 mg. sodyum, 160 mg. potasyum, 0,1 mg. demir, 130 mg. A vitamini, 0,21 mg.E vitamini 0,25 mg. B vitamini ve 0,13 mg. diğer vitaminlerden olduğu tespit edilmiştir.
Dağıtım
Bugün, Kahramanmaraş dövme ve meyveli dondurma çeşitlerinin, Tordo Dondurma (Tordo),Yaşar Dondurma (Mado), Ferah Dondurma (Edo) ve Kervan Dondurma (Alpedo) kuruluşları tarafından yurt içi ve yurt dışında dağıtımı yapılmaktadır. Kahramanmaraş dondurması, halen ABD, Avustralya, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Çin, İngiltere, G.Kore, S. Arabistan, Tunus, Kıbrıs, Mısır gibi ülkelere Tordo, Mado ve Edo tarafından dağıtılmaktadır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Maraş biberi
Kahramanmaraş'ımızın dünya çapında tanınmış ürünlerinden birtanesi de biberdir. Kahramanmaraş Kırmızı Biberi çok meşhurdur. Türkiye'nin her tarafında aranılan özelliklere sahiptir. İlin iklim yapısı, arazi yapısı, bol soğuk su kaynaklarının olmasından dolayı Türkiye'nin en iyi kırmızı acı biberi burada yetiştirilir. İlimiz, Türkiye tüketiminin %45'ini karşılamaktadır, acı kırmızı Kahramanmaraş biberi başta rengi olmak üzere aroması ve acılık oranı ile dünyanın en kaliteli ve aranan biberi durumundadır. Kırmızı biber baharat olmasının yanısıra beslenmede de son derece önemli bir gıda maddesidir.
Maraş Biberi Yurtiçi ve yurtdışında geniş bir pazar sahiptr. Geleneksel olarak düzenlenen Biber Festivali ile üreticilerimizin dünyaya adını daha çok duyurması sağlanmaktadır. Biber festivali için halk konserleri düzenlenmiş ve çeşitli sosyal faaliyetler gerçekleştirilmiştir.
100 gr Kahramanmaraş biberi 318 cal enerji verir. Kahramanmaraş biberinin yapımında organik ve inorganik minerallerin yanı sıra A , B ve C vitaminleri bulunur. İç salgı bezleri için uyarıcıdır. Eklem ağrıları ve cilt hastalıkları faydaları, aşırı yağ (kolestrol) içinde derleyici görev yapar.
Kırmızı biber mide suyu ve tükürük oluşumunu arttırır, sindirimi kolaylaştırır, romatizma, mafsal ve diş ağrılarını azaltır, krampları giderir, kolera ve gut hastalıklarına iyi gelir, kanser riskini azaltır, terlemeyi artırır serinlik verir, öksürük ve boğaz ağrılarını gidermede kullanılır, sinir hastalıkları için doğal yatıştırıcıdır. Vücuttaki aşırı yağ ve kolestrol birikiminin önlenmesini sağlar. Antibakteriyal etkisi ile hastalıkların önlenmesinde etkili rol oynar.
Olgunlaşma döneminde hasat edilen, Kahramanmaraş Biberi, harmanlanır kurutulur sapından ayrılır. Özel olarak yıkanır, tekrar kurutulur. Modern tesislerde, aflotoksinsiz olarak dövülür ufalanır, paketlenir ve Kahramanmaraş ayrıcalığıyla ve Kahramanmaraş patentiyle piyasaya sunulur.
Kahramanmaraş'ımızın dünya çapında tanınmış ürünlerinden birtanesi de biberdir. Kahramanmaraş Kırmızı Biberi çok meşhurdur. Türkiye'nin her tarafında aranılan özelliklere sahiptir. İlin iklim yapısı, arazi yapısı, bol soğuk su kaynaklarının olmasından dolayı Türkiye'nin en iyi kırmızı acı biberi burada yetiştirilir. İlimiz, Türkiye tüketiminin %45'ini karşılamaktadır, acı kırmızı Kahramanmaraş biberi başta rengi olmak üzere aroması ve acılık oranı ile dünyanın en kaliteli ve aranan biberi durumundadır. Kırmızı biber baharat olmasının yanısıra beslenmede de son derece önemli bir gıda maddesidir.
Maraş Biberi Yurtiçi ve yurtdışında geniş bir pazar sahiptr. Geleneksel olarak düzenlenen Biber Festivali ile üreticilerimizin dünyaya adını daha çok duyurması sağlanmaktadır. Biber festivali için halk konserleri düzenlenmiş ve çeşitli sosyal faaliyetler gerçekleştirilmiştir.
100 gr Kahramanmaraş biberi 318 cal enerji verir. Kahramanmaraş biberinin yapımında organik ve inorganik minerallerin yanı sıra A , B ve C vitaminleri bulunur. İç salgı bezleri için uyarıcıdır. Eklem ağrıları ve cilt hastalıkları faydaları, aşırı yağ (kolestrol) içinde derleyici görev yapar.
Kırmızı biber mide suyu ve tükürük oluşumunu arttırır, sindirimi kolaylaştırır, romatizma, mafsal ve diş ağrılarını azaltır, krampları giderir, kolera ve gut hastalıklarına iyi gelir, kanser riskini azaltır, terlemeyi artırır serinlik verir, öksürük ve boğaz ağrılarını gidermede kullanılır, sinir hastalıkları için doğal yatıştırıcıdır. Vücuttaki aşırı yağ ve kolestrol birikiminin önlenmesini sağlar. Antibakteriyal etkisi ile hastalıkların önlenmesinde etkili rol oynar.
Olgunlaşma döneminde hasat edilen, Kahramanmaraş Biberi, harmanlanır kurutulur sapından ayrılır. Özel olarak yıkanır, tekrar kurutulur. Modern tesislerde, aflotoksinsiz olarak dövülür ufalanır, paketlenir ve Kahramanmaraş ayrıcalığıyla ve Kahramanmaraş patentiyle piyasaya sunulur.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Margaret Thatcher
Margaret Hilda Thatcher (d. 13 Ekim 1925, Grantham, Lincolnshire - ö. 8 Nisan 2013, Londra) Britanyalı siyasetçi. Birleşik Krallık'ta en uzun süre başbakanlık yapan kişi ve ülkenin tek kadın başbakanı. Yakın tarihte ülkeyi en çok etkileyen kişilerden oldu. Uyguladığı politikalar nedeniyle hem büyük destek gördü, hem de ciddi bir muhalefetle karşılaştı.
İngiltere'de küçük bir şehirde yaşayan inançlı bir Protestan esnaf ailesinden geliyordu. Gençliğinde parlak bir öğrenci olduğu gibi muhafazakâr bir öğrenci derneğinde siyasi etkinlikte de bulundu. Muhafazakâr Parti'ye genç yaşta üye oldu. Zengin bir işadamıyla evlendi.
Thatcher 1975-1990 arasında Muhafazakâr Parti başkanlığı, 1979-1990 arasında da başbakanlık yaptı. Genel siyasi çizgisi liberal-muhafazakâr doğrultudaydı. 1980'li yıllarda batılı ülkelerinde devletin iktisadi yatırımlardan çekilmesi, özelleştirme, serbest pazar ekonomisinin desteklenmesi ve işçi haklarının törpülenmesi ile kendisini gösteren neoliberal siyasetin Birleşik Krallık'taki uygulayıcısı oldu.
Ülkesi içinde sol muhalefetle, uluslararası alanda ise Soğuk Savaş kapsamında Doğu Bloğu ülkeleriyle mücadele yürüttü. O dönem için radikal sayılabilecek sağ politikaları taviz vermeden uygulaması nedeniyle kendisine takılan Demir Leydi lakabını severek benimsedi.
Thatcher, partisi içindeki bölünmeler nedeniyle başbakanlığı ve aktif siyaseti bırakmak zorunda kaldı. Ancak etkisi öyle güçlüydü ki, başbakanlığı sonrasında devam etmekle kalmadı, İşçi Partisi'ni de etkileyecek şekilde İngiliz siyasetini temelden dönüştürdü.
Margaret Hilda Thatcher (d. 13 Ekim 1925, Grantham, Lincolnshire - ö. 8 Nisan 2013, Londra) Britanyalı siyasetçi. Birleşik Krallık'ta en uzun süre başbakanlık yapan kişi ve ülkenin tek kadın başbakanı. Yakın tarihte ülkeyi en çok etkileyen kişilerden oldu. Uyguladığı politikalar nedeniyle hem büyük destek gördü, hem de ciddi bir muhalefetle karşılaştı.
İngiltere'de küçük bir şehirde yaşayan inançlı bir Protestan esnaf ailesinden geliyordu. Gençliğinde parlak bir öğrenci olduğu gibi muhafazakâr bir öğrenci derneğinde siyasi etkinlikte de bulundu. Muhafazakâr Parti'ye genç yaşta üye oldu. Zengin bir işadamıyla evlendi.
Thatcher 1975-1990 arasında Muhafazakâr Parti başkanlığı, 1979-1990 arasında da başbakanlık yaptı. Genel siyasi çizgisi liberal-muhafazakâr doğrultudaydı. 1980'li yıllarda batılı ülkelerinde devletin iktisadi yatırımlardan çekilmesi, özelleştirme, serbest pazar ekonomisinin desteklenmesi ve işçi haklarının törpülenmesi ile kendisini gösteren neoliberal siyasetin Birleşik Krallık'taki uygulayıcısı oldu.
Ülkesi içinde sol muhalefetle, uluslararası alanda ise Soğuk Savaş kapsamında Doğu Bloğu ülkeleriyle mücadele yürüttü. O dönem için radikal sayılabilecek sağ politikaları taviz vermeden uygulaması nedeniyle kendisine takılan Demir Leydi lakabını severek benimsedi.
Thatcher, partisi içindeki bölünmeler nedeniyle başbakanlığı ve aktif siyaseti bırakmak zorunda kaldı. Ancak etkisi öyle güçlüydü ki, başbakanlığı sonrasında devam etmekle kalmadı, İşçi Partisi'ni de etkileyecek şekilde İngiliz siyasetini temelden dönüştürdü.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Deng Xiaoping
Deng Şiaoping (Türkçe okunuşu: Dınğ Şiavpinğ), (Çince: 邓小平 / 鄧小平 pinyin: Dèng Xiǎopíng; Wade-Giles: Teng Hsiao-p'ing, Ses bağlantısına git Dinle (yardım·bilgi)); (d. 22 Ağustos 1904 - ö. 19 Şubat 1997), Çinli reformist devlet adamı, politikacı. 1978 - 1992 yıllarında Çin Halk Cumhuriyeti'nin de facto devlet başkanıydı.
Çin Halk Cumhuriyeti'nde Mao Zedong'tan sonra iktidarı alan ve aralarında Mao'nun karısının da bulunduğu "dörtlü çete" olarak bilinen grubu tasfiye ederek, 1978 yılında Çin Komünist Partisi'nin başına geçen Deng, Mao'nun tersine önceliği ideoloji yerine ekonomiye verdi. Ülkeye daha fazla yabancı yatırımcı çekmek ve Çin ekonomisini geliştirmek için kapıları açtı. Çin'de yaşanan köklü değişimler, Jimmy Carter, Richard Nixon, Kraliçe II. Elizabeth gibi isimlerin desteğiyle yayıldı. Tepkilere aldırmadan reformlarını sürdüren Deng'e karşı, Çin Komünist Partisi'nin yönetimi altındaki hükümetin siyasi yozlaşma içinde olduğunu ve baskıcı bir tutum takındığını düşünenler, 1989 Tiananmen Meydanı Olayları'nda gelişen katliamla birlikte Şiaoping'in de sonunu hazırladı. Bir dönem Time dergisi'nde yılın adamı seçilen, Çin'in her yanı heykelleri ve billboard'larıyla donatıldı.
Deng Şiaoping (Türkçe okunuşu: Dınğ Şiavpinğ), (Çince: 邓小平 / 鄧小平 pinyin: Dèng Xiǎopíng; Wade-Giles: Teng Hsiao-p'ing, Ses bağlantısına git Dinle (yardım·bilgi)); (d. 22 Ağustos 1904 - ö. 19 Şubat 1997), Çinli reformist devlet adamı, politikacı. 1978 - 1992 yıllarında Çin Halk Cumhuriyeti'nin de facto devlet başkanıydı.
Çin Halk Cumhuriyeti'nde Mao Zedong'tan sonra iktidarı alan ve aralarında Mao'nun karısının da bulunduğu "dörtlü çete" olarak bilinen grubu tasfiye ederek, 1978 yılında Çin Komünist Partisi'nin başına geçen Deng, Mao'nun tersine önceliği ideoloji yerine ekonomiye verdi. Ülkeye daha fazla yabancı yatırımcı çekmek ve Çin ekonomisini geliştirmek için kapıları açtı. Çin'de yaşanan köklü değişimler, Jimmy Carter, Richard Nixon, Kraliçe II. Elizabeth gibi isimlerin desteğiyle yayıldı. Tepkilere aldırmadan reformlarını sürdüren Deng'e karşı, Çin Komünist Partisi'nin yönetimi altındaki hükümetin siyasi yozlaşma içinde olduğunu ve baskıcı bir tutum takındığını düşünenler, 1989 Tiananmen Meydanı Olayları'nda gelişen katliamla birlikte Şiaoping'in de sonunu hazırladı. Bir dönem Time dergisi'nde yılın adamı seçilen, Çin'in her yanı heykelleri ve billboard'larıyla donatıldı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Panda
Panda, kordalılar şubesinden, memeliler sınıfından ve etçiller takımından bir hayvandır.
Özellikler
Panda yavruları yetişkin pandalara göre çok küçüktür. Doğduklarında ortalama 100 gram ağırlığında olurlar. Başka hiçbir memeli hayvanın yavrusu yetişkininden bu kadar küçük olarak dünyaya gelmez – kangurular hariç. Yeni doğan pandalar her iki saatte bir emzirilme ihtiyacı duyarlar. Beslenme aralarında da anne genelde yavrularını bırakmaz, ön ayaklarının üstünde onları taşımaya devam eder. Haraket halindeyken de yavrularını nazikçe ağzında taşır. Yavrular üç aylık olduğunda yürümeye başlarlar.
Panda yavrusu 1.5 yaşına geldiğinde 50 kg. ağırlığına ulaşır ve bambu yiyebilecek kadar güçlü ve sert dişlere sahip olur. Artık onun için annesinin yanından ayrılma vakti gelmiştir.
Yetişkin pandaların çoğu yalnız yaşamayı tercih eder. Doğrusu pek de bir araya gelecek zaman bulamazlar, çünkü bu yavaş haraket eden hayvanlar günün 14 saatini bambu yiyerek geçirirler. Vahşi hayatta 1000, hayvanat bahçelerinde ise 100 kadar panda kaldığı sanılmaktadır. Artık nesli tükenmekte olan pandaların çoğu bambu ormanlarının yoğun olduğu Çin'in güneybatısındaki sisli, yağmurlu dağ eteklerinde yaşamayı tercih ederler.
Pandalar bambu filizleri ve yapraklarından başka neredeyse hiçbir şey yemezler. Bazen balık ve diğer küçük hayvanlarla beslenebilirler, ama bambu, pandaların menüsünün %99'unu oluşturur. Pandalar çok yerler, hızlı yerler ve günlerinin 12 saatini yemeğe ayırırlar. Bunun sebebi şudur: yediklerinin yalnızca beşte birini sindirebilirler. Ayrıca bambu da pek besleyici sayılmaz. Bambunun sadece filizleri ve yaprakları değerli kısımlarıdır, bu yüzden yetişkin pandalar da sadece bu bölümlerle ilgilenir. Sağlıklı kalabilmeleri için bu 12 saat içinde kendi ağırlıklarının %15'i kadar yemeleri gerekir, bu yüzden de hızlı yerler. Pandaların azıdişleri çok geniş ve düzdür. Bu dişlerin şekli sayesinde bambu filizlerini, köklerini ve yapraklarını parçalayabilirler. Ön ayak bileklerinin kemikleri çok güçlüdür. Yiyeceklerini düzgün bir şekilde parçalayabilmek için önce bitkiyi ön ayaklarıyla sıkıca tutarlar.
Bazen pandaların bulunduğu alandaki tüm bambular doğal nedenlerle öldüğü zaman pandalar da açlıktan ölüyor, çünkü bambuların büyüyüp geliştiği diğer alanları bulamıyorlar. Çin hükümetinin yetkilileri ve bilim adamları pandaların hayatına devam edebilmesi için çalışmaya ve fikir üretmeye devam ediyor.
Pandalar biraz utangaç yaratıklardır, insanların bulunduğu bölgelere pek girmek istemezler. Bu da onların yaşam alanını oldukça kısıtlar. Ne yazık ki insanlar dağlarda daha yüksek yerlere yerleşmeye devam ettikçe pandaların yaşam alanı da küçülmeye devam ediyor.
4 Şubat'ta nesli tükenmekte olan pandalar için Dünya Pandalar Günü etkinliği düzenlenmektedir.
Panda, kordalılar şubesinden, memeliler sınıfından ve etçiller takımından bir hayvandır.
Özellikler
Panda yavruları yetişkin pandalara göre çok küçüktür. Doğduklarında ortalama 100 gram ağırlığında olurlar. Başka hiçbir memeli hayvanın yavrusu yetişkininden bu kadar küçük olarak dünyaya gelmez – kangurular hariç. Yeni doğan pandalar her iki saatte bir emzirilme ihtiyacı duyarlar. Beslenme aralarında da anne genelde yavrularını bırakmaz, ön ayaklarının üstünde onları taşımaya devam eder. Haraket halindeyken de yavrularını nazikçe ağzında taşır. Yavrular üç aylık olduğunda yürümeye başlarlar.
Panda yavrusu 1.5 yaşına geldiğinde 50 kg. ağırlığına ulaşır ve bambu yiyebilecek kadar güçlü ve sert dişlere sahip olur. Artık onun için annesinin yanından ayrılma vakti gelmiştir.
Yetişkin pandaların çoğu yalnız yaşamayı tercih eder. Doğrusu pek de bir araya gelecek zaman bulamazlar, çünkü bu yavaş haraket eden hayvanlar günün 14 saatini bambu yiyerek geçirirler. Vahşi hayatta 1000, hayvanat bahçelerinde ise 100 kadar panda kaldığı sanılmaktadır. Artık nesli tükenmekte olan pandaların çoğu bambu ormanlarının yoğun olduğu Çin'in güneybatısındaki sisli, yağmurlu dağ eteklerinde yaşamayı tercih ederler.
Pandalar bambu filizleri ve yapraklarından başka neredeyse hiçbir şey yemezler. Bazen balık ve diğer küçük hayvanlarla beslenebilirler, ama bambu, pandaların menüsünün %99'unu oluşturur. Pandalar çok yerler, hızlı yerler ve günlerinin 12 saatini yemeğe ayırırlar. Bunun sebebi şudur: yediklerinin yalnızca beşte birini sindirebilirler. Ayrıca bambu da pek besleyici sayılmaz. Bambunun sadece filizleri ve yaprakları değerli kısımlarıdır, bu yüzden yetişkin pandalar da sadece bu bölümlerle ilgilenir. Sağlıklı kalabilmeleri için bu 12 saat içinde kendi ağırlıklarının %15'i kadar yemeleri gerekir, bu yüzden de hızlı yerler. Pandaların azıdişleri çok geniş ve düzdür. Bu dişlerin şekli sayesinde bambu filizlerini, köklerini ve yapraklarını parçalayabilirler. Ön ayak bileklerinin kemikleri çok güçlüdür. Yiyeceklerini düzgün bir şekilde parçalayabilmek için önce bitkiyi ön ayaklarıyla sıkıca tutarlar.
Bazen pandaların bulunduğu alandaki tüm bambular doğal nedenlerle öldüğü zaman pandalar da açlıktan ölüyor, çünkü bambuların büyüyüp geliştiği diğer alanları bulamıyorlar. Çin hükümetinin yetkilileri ve bilim adamları pandaların hayatına devam edebilmesi için çalışmaya ve fikir üretmeye devam ediyor.
Pandalar biraz utangaç yaratıklardır, insanların bulunduğu bölgelere pek girmek istemezler. Bu da onların yaşam alanını oldukça kısıtlar. Ne yazık ki insanlar dağlarda daha yüksek yerlere yerleşmeye devam ettikçe pandaların yaşam alanı da küçülmeye devam ediyor.
4 Şubat'ta nesli tükenmekte olan pandalar için Dünya Pandalar Günü etkinliği düzenlenmektedir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Kabil
Kâbil (Farsça: کابل, Kābol), Afganistan'ın başkenti ve en büyük şehridir.
Aynı zamanda ülkenin Kabil Vilayeti'nin de yönetim merkezi olan kent ülkenin doğusunda yer alır. 2011 yılı resmi rakamlarına göre banliyöleriyle birlikte 3,9 milyona yaklaşan nüfusuyla sadece ülkenin değil Merkezi Asya'nın da önemli merkezleri arasındadır.
Ülkenin ticari ve kültürel merkezi olan kent Hindukuş Dağları içinde Kabil Nehri boyunca ilerleyen dar bir vadide deniz seviyesinden 1800 metre yükseklikte kurulmuştur. Kabil, kuzeyde Hindukuş Dağları'ndaki geçitlere bağlanan yolları ve güneyde Pakistan'a uzanan Hayber Geçidi'ni denetlemesine olanak veren elverişli konumuyla stratejik bir kenttir. Ayrıca şehrin, ülke içinde Kandahar, Herat ve Mezar-ı Şerif, ülke dışında ise Celalabad üzerinden Peşaver ile iyi bir karayolu bağlantısı vardır.
Kabil'in önemli ticari ürünleri; taze ve kurutulmuş meyve, fındık, Afgan kilimleri, deri ve koyun derisi, iç giyim ve mobilyadır. Başlıca sanayi ürünleri ise; pamuklu ve yünlü dokuma, besin ürünleri ve mermerdir. Kabil'de çok sayıda tarihsel yapı ve Babür'ün mezarı bulunur. Keza onun adını taşıyan bahçeden başka birçok park ve bahçe kenti süsler ki 1978 işgalinden önce de günümüzde de şehrin büyük turizm potansiyeli vardır. Fakat Ruslar'la savaşın başladığı 1978 yılından beri şehrin ekonomik faaliyetleri önemli ölçüde azalmıştır. Son yıllarda, özellikle 2001 yılından sonra Hamid Karzai döneminde bu konuda bir canlanma olduğu görülmektedir.
Kabil, 3.500 yıllık tarihiyle, Güney ve Orta Asya ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu için pek çok devletin savaş alanı olmuş ve sürekli el değiştiren gözde bir şehirdir. 1978 yılındaki Rus ve 2001 yılındaki ABD işgali ise yakın tarihte görülebilen örneklerindendir.
Kentin geçmişi 3.500 yıl önceye kadar dayanır ki MÖ 1500 yıllarında kurulduğu bilinmektedir. Türkçede Kâbil (a uzatılarak ve ince okunur) olan ismin aslı Kâbul'dur. Şehrin adı tarihte; Hindular'ın kutsal kitaplarından Rig Veda'da Kubha, Batlamyus'un kitaplarında Kophen nehri kenarında Kabolitler'in 'Kaboura' şehri ve Çin seyahatnamelerinde Kao-fu şekillerinde geçer. 6. ve 7. yüzyıllarda kent Orta Asya'nın en önemli kentiydi. 13. yüzyılda Moğol kükümdarı Cengiz Han kenti ele geçirdi. 1504'te Hint-Türk İmparatorluğu'nun kurucusu Babür, Kabil'i alarak devletine başkent yaptı. Kent, 1738'de İran hükümdarı Nadir Şah tarafından alınıncaya kadar Hint-Türk İmparatorluğu'nun egemenliğinde kaldı. 1747'de Ahmed Şah Abdali bölgede ilk bağımsız Afgan devletini kurdu. Kabil 19. yüzyılda iki kez İngilizler'in eline geçti.
1978'de Ruslar tarafından alınan kent, Ruslar'ın ağır bir hezimetle 1988'de geri çekilmesinden sonra 2001 yılında ABD tarafından Usame Bin Ladin'in bu ülkede örgütlenmesi bahane edilerek işgal edildi. Ülkede ABD destekli bir hükümet kurulmasına rağmen şehrin kontrolü ve güvenliği halen BM tarafından sağlanmaktadır.
Kâbil (Farsça: کابل, Kābol), Afganistan'ın başkenti ve en büyük şehridir.
Aynı zamanda ülkenin Kabil Vilayeti'nin de yönetim merkezi olan kent ülkenin doğusunda yer alır. 2011 yılı resmi rakamlarına göre banliyöleriyle birlikte 3,9 milyona yaklaşan nüfusuyla sadece ülkenin değil Merkezi Asya'nın da önemli merkezleri arasındadır.
Ülkenin ticari ve kültürel merkezi olan kent Hindukuş Dağları içinde Kabil Nehri boyunca ilerleyen dar bir vadide deniz seviyesinden 1800 metre yükseklikte kurulmuştur. Kabil, kuzeyde Hindukuş Dağları'ndaki geçitlere bağlanan yolları ve güneyde Pakistan'a uzanan Hayber Geçidi'ni denetlemesine olanak veren elverişli konumuyla stratejik bir kenttir. Ayrıca şehrin, ülke içinde Kandahar, Herat ve Mezar-ı Şerif, ülke dışında ise Celalabad üzerinden Peşaver ile iyi bir karayolu bağlantısı vardır.
Kabil'in önemli ticari ürünleri; taze ve kurutulmuş meyve, fındık, Afgan kilimleri, deri ve koyun derisi, iç giyim ve mobilyadır. Başlıca sanayi ürünleri ise; pamuklu ve yünlü dokuma, besin ürünleri ve mermerdir. Kabil'de çok sayıda tarihsel yapı ve Babür'ün mezarı bulunur. Keza onun adını taşıyan bahçeden başka birçok park ve bahçe kenti süsler ki 1978 işgalinden önce de günümüzde de şehrin büyük turizm potansiyeli vardır. Fakat Ruslar'la savaşın başladığı 1978 yılından beri şehrin ekonomik faaliyetleri önemli ölçüde azalmıştır. Son yıllarda, özellikle 2001 yılından sonra Hamid Karzai döneminde bu konuda bir canlanma olduğu görülmektedir.
Kabil, 3.500 yıllık tarihiyle, Güney ve Orta Asya ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu için pek çok devletin savaş alanı olmuş ve sürekli el değiştiren gözde bir şehirdir. 1978 yılındaki Rus ve 2001 yılındaki ABD işgali ise yakın tarihte görülebilen örneklerindendir.
Kentin geçmişi 3.500 yıl önceye kadar dayanır ki MÖ 1500 yıllarında kurulduğu bilinmektedir. Türkçede Kâbil (a uzatılarak ve ince okunur) olan ismin aslı Kâbul'dur. Şehrin adı tarihte; Hindular'ın kutsal kitaplarından Rig Veda'da Kubha, Batlamyus'un kitaplarında Kophen nehri kenarında Kabolitler'in 'Kaboura' şehri ve Çin seyahatnamelerinde Kao-fu şekillerinde geçer. 6. ve 7. yüzyıllarda kent Orta Asya'nın en önemli kentiydi. 13. yüzyılda Moğol kükümdarı Cengiz Han kenti ele geçirdi. 1504'te Hint-Türk İmparatorluğu'nun kurucusu Babür, Kabil'i alarak devletine başkent yaptı. Kent, 1738'de İran hükümdarı Nadir Şah tarafından alınıncaya kadar Hint-Türk İmparatorluğu'nun egemenliğinde kaldı. 1747'de Ahmed Şah Abdali bölgede ilk bağımsız Afgan devletini kurdu. Kabil 19. yüzyılda iki kez İngilizler'in eline geçti.
1978'de Ruslar tarafından alınan kent, Ruslar'ın ağır bir hezimetle 1988'de geri çekilmesinden sonra 2001 yılında ABD tarafından Usame Bin Ladin'in bu ülkede örgütlenmesi bahane edilerek işgal edildi. Ülkede ABD destekli bir hükümet kurulmasına rağmen şehrin kontrolü ve güvenliği halen BM tarafından sağlanmaktadır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Afganistan
Afganistan, resmî adıyla Afganistan İslam Cumhuriyeti Orta Asya'da yer alan ve denize sınırı olmayan bir ülkedir. Orta Asya'da bulunur; ama etnik ve kültürel bağlarından dolayı bazı kaynaklar tarafından Orta Doğu'da kabul edilir. Doğu ve güneyde Pakistan, batıda İran, kuzeyde Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan, doğuda da ufak bir sınırla Çin ile çevrilidir.
Afganistan, özellike güney bölgelerde yaşayan Peştun çoğunlukla birlikte Tacik, Hazara ve Özbek kökenli halkları da barındırır. Ayrıca nüfusa oranları %5'i geçmeyen birçok etnik kökenli halk da (örneğin Beluciler, Türkmenler, Nuristaniler, Araplar vs.) bu ülkede yaşamaktadır.
Ticaretin merkez noktalarından birinde olan Afganistan, bu stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca İranlılar, Yunanlar, Araplar, Moğollar, İngilizler ve Sovyetler gibi çeşitli ulusların istilasına uğramıştır.
Afganistan, sahip olduğu coğrafi konumdan dolayı tarih boyunca çeşitli milletlerin istila ve işgaline maruz kalmıştır. MÖ 500'lü yıllarda ilk defa İranlılarca işgal edilen bölge, daha sonra Büyük İskender orduları tarafından ele geçirilmiştir. Arkasından bölgede Baktriana Devleti kurulmuştur. Bu devlet, kurulmasından yaklaşık bir asır sonra Hindistan’da bulunan Çandragupta Devleti ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Baktriya Devleti, bu mücadele ve kuzeyden gelen baskılar sonucu, 50'de yıkılmıştır. Böylece bölge, batıdan gelen tehlikeleri atlattıktan sonra kuzeyden gelen kavimler tarafından tehdit edilmeye başlamıştır. Bölge; 50-125 yılları arası Türk asıllı oldukları tahmin edilen İskitler ve 125-480 yılları arasında ise, Kuşanların hakimiyet altına girmiştir.
480 yılından sonra Afganistan'ın yeni hakimleri, başka Türk boyları olmuştur. Önce Akhunlar, bu topraklara yerleşmiş; ancak Göktürklerin baskısı sonucu 4. yüzyılda hakimiyetlerini kaybetmişlerdir. Daha sonra Akhunlar, bölgede kalmış ve Halaçlar olarak yaşamayı sürdürmüşlerdir. 7. yüzyıl sonlarına doğru bölge, İslamiyet'i yayan Arap ordularının istilasına uğramıştır. Bu istila kısa sürmesine rağmen İslamiyet Afganistan’da önemli ölçüde kabul görmüştür.
İslamiyetin yayılmasıyla burada Samani, Gazneli, Büyük Selçuklu Devleti ve Harzemşahlar gibi Türk devletlerinin hakimiyetleri görüldü. 1220’den sonra Moğollar, Afganistan'ı istila edip uzun bir süre (bir buçuk asra yakın) ülkeye hakim oldular. Moğol hakimiyeti, Afganistan’da yaşayan Türk boylarını Anadolu'ya göçe zorlamıştır. Bölgedeki Moğol egemenliği, 14. yüzyıl sonlarında Timur ordularınca sona erdirilmiştir. Timur'un kurduğu devlet, ölümünden sonra dağılmışsa da torunlarından Muhammed Babür’ün bölgede kurduğu Türk devleti uzun süre yaşamıştır. Babür'ün Afganistan'ı merkez yaparak kurduğu devlet, sadece buraya değil Hindistan'a da Türkler’in tekrar yerleşmesini sağlamıştır.
Babür Devleti, Afganistan'ı hakimiyet altında tutmakla birlikte Hindistan ve Afganistan arası dengeyi sağlayamamış ve ağırlığı Hindistan'a kaydırmıştır. Bu durum; kuzeyden Özbekler ve kuzeybatıdan da Safevilerin Afganistan’a inmesine sebep olmuştur. Böylece 17. yüzyılın ortalarına doğru Abdali ve Galzay adını almış olan Halaçlar, dağlık bölgelerden Kandehar ve Zemindaver’in daha verimli bölgeri olan Tarnak Argandap vadilerine göçmüşlerdir.
18. yüzyılda Babür Devleti'nin zayıflaması üzerine, Afgan kabileleri de bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Bu durumda Gılzay gibi bazı kabilelerin Babür, Abdaliler gibi bazılarının da İran tarafında yer almaları, ülkedeki karışıklığı artırmıştır. Bu esnada Nadir Kulu komutasındaki Türkmen ordusu Afganistan ve İran'ı yönetim altına almış; Hindistan Babür Türk Devletini de vergiye bağlamıştır. Nadir Şah'ın ölümünden sonra yönetime geçen Ahmet Şah, Hindistan'daki Babür Devleti’ni hakimiyeti altına almıştır (1756-1757).
Bu yıllarda İran’ın sergilediği yayılmacı politikanın tehlikesini gören Ahmet Şah, bu konuda Osmanlı Devleti ile ortak hareket etmeyi istedi ise de, girişimlerinden bir netice alamamıştır. Ahmet Şah’tan sonra Afganistan yönetiminde bulunan Timur Şah ve Zaman Şah dönemlerinde ülke, önceki ihtişamlı ve güçlü durumunu koruyamamış, iç karışıklıklar baş göstermiştir.
Bu karışılıklar 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar sürdükten sonra, Dost Muhammed’in yönetime geçmesi ile ülkedeki birlik tekrar sağlanmıştır. Ancak bu dönemde ise Kuzey Hindistan, Afgan birliğini zayıflatma çabası içine girmiştir. Bu yıllarda İngilizler’in yavaş yavaş Hindistan’ı hakimiyetleri altına aldıkları gözlenmektedir. İlk Afgan-İngiliz ilişkisi, Kuzey Hindistan’da Peşaver probleminin çözümünde İngiliz hakemliği ile olmuştur. Arkasından 1839-1842 yılları arasında süren Birinci İngiliz-Afgan Savaşı patlak vermiştir.
Dost Muhammed, ülkesi İngilizler’ce işgal edilmesine rağmen 1863’te Kabil’e dönerek tekrar Afgan birliğini sağlamıştı. Dost Muhammed’in 9 Haziran 1863 tarihinde vefat etmesi ile Afganistan, tekrar iktidar mücadele kaosuna sürüklenmiştir. Oğlu Şir Ali’nin 1868’de iktidarı ele geçirmesiyle bu mücadele durulmuştur. Ruslar’ın Türkistan’ı işgali, Afganlar ile İngilizleri doğal müttefik yapmıştır. Ruslar, Türkistan’ı işgal etmelerine rağmen Afganistan önderliğinde Orta Asya Devletleri’ni de içine alan bir birlik oluşmasından hep çekinmişlerdir.
1879’da vefat eden Şir Ali'nin yerine Yakup Han geçtiyse de, kısa bir süre sonra Afganistan'ın hakimiyetini Abdurrahman Han ele geçirmiştir. 1901’de vefat eden Abdurrahman Han zamanında İkinci İngiliz-Afgan savaşı yaşanmıştır (1878-1880). Bu savaş sonunda ülke, büyük çapta harap olmuş ve millî birlik zayıflamıştır. Afganistan'ın içinde bulunduğu bu olumsuz şartları fırsat bilen Ruslar, 1881’de Türkmenistan'ı işgal etmiş ve böylece de Afganistan ile komşu olmuşlardır. 1901’de başa geçen Habibullah Han, 1919’da ölünce yerine Emanullah Han geçti. Emanullah Han, Hindistan'daki İngiliz valiye bir mektup göndererek Afganistan'ın bağımsız bir devlet olduğunu ve İngiltere ile iyi ilişkiler kurmak istediğini iletmiştir.
İngiltere ise Afganistan bağımsızlığını kabul edip-etmemekte tereddüt etmiştir. Bu durum ilişkilerin gerginleşmesine ve Üçüncü İngiliz-Afgan Savaşı'nın başlamasına sebep olmuştur (1919). Bu savaşta başarı elde edemeyen İngilizler, 8 Ağustos 1919’da yapılan anlaşma ile Afganistan'ın bağımsızlığını tanımıştır.
Afganistan, resmî adıyla Afganistan İslam Cumhuriyeti Orta Asya'da yer alan ve denize sınırı olmayan bir ülkedir. Orta Asya'da bulunur; ama etnik ve kültürel bağlarından dolayı bazı kaynaklar tarafından Orta Doğu'da kabul edilir. Doğu ve güneyde Pakistan, batıda İran, kuzeyde Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan, doğuda da ufak bir sınırla Çin ile çevrilidir.
Afganistan, özellike güney bölgelerde yaşayan Peştun çoğunlukla birlikte Tacik, Hazara ve Özbek kökenli halkları da barındırır. Ayrıca nüfusa oranları %5'i geçmeyen birçok etnik kökenli halk da (örneğin Beluciler, Türkmenler, Nuristaniler, Araplar vs.) bu ülkede yaşamaktadır.
Ticaretin merkez noktalarından birinde olan Afganistan, bu stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca İranlılar, Yunanlar, Araplar, Moğollar, İngilizler ve Sovyetler gibi çeşitli ulusların istilasına uğramıştır.
Afganistan, sahip olduğu coğrafi konumdan dolayı tarih boyunca çeşitli milletlerin istila ve işgaline maruz kalmıştır. MÖ 500'lü yıllarda ilk defa İranlılarca işgal edilen bölge, daha sonra Büyük İskender orduları tarafından ele geçirilmiştir. Arkasından bölgede Baktriana Devleti kurulmuştur. Bu devlet, kurulmasından yaklaşık bir asır sonra Hindistan’da bulunan Çandragupta Devleti ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Baktriya Devleti, bu mücadele ve kuzeyden gelen baskılar sonucu, 50'de yıkılmıştır. Böylece bölge, batıdan gelen tehlikeleri atlattıktan sonra kuzeyden gelen kavimler tarafından tehdit edilmeye başlamıştır. Bölge; 50-125 yılları arası Türk asıllı oldukları tahmin edilen İskitler ve 125-480 yılları arasında ise, Kuşanların hakimiyet altına girmiştir.
480 yılından sonra Afganistan'ın yeni hakimleri, başka Türk boyları olmuştur. Önce Akhunlar, bu topraklara yerleşmiş; ancak Göktürklerin baskısı sonucu 4. yüzyılda hakimiyetlerini kaybetmişlerdir. Daha sonra Akhunlar, bölgede kalmış ve Halaçlar olarak yaşamayı sürdürmüşlerdir. 7. yüzyıl sonlarına doğru bölge, İslamiyet'i yayan Arap ordularının istilasına uğramıştır. Bu istila kısa sürmesine rağmen İslamiyet Afganistan’da önemli ölçüde kabul görmüştür.
İslamiyetin yayılmasıyla burada Samani, Gazneli, Büyük Selçuklu Devleti ve Harzemşahlar gibi Türk devletlerinin hakimiyetleri görüldü. 1220’den sonra Moğollar, Afganistan'ı istila edip uzun bir süre (bir buçuk asra yakın) ülkeye hakim oldular. Moğol hakimiyeti, Afganistan’da yaşayan Türk boylarını Anadolu'ya göçe zorlamıştır. Bölgedeki Moğol egemenliği, 14. yüzyıl sonlarında Timur ordularınca sona erdirilmiştir. Timur'un kurduğu devlet, ölümünden sonra dağılmışsa da torunlarından Muhammed Babür’ün bölgede kurduğu Türk devleti uzun süre yaşamıştır. Babür'ün Afganistan'ı merkez yaparak kurduğu devlet, sadece buraya değil Hindistan'a da Türkler’in tekrar yerleşmesini sağlamıştır.
Babür Devleti, Afganistan'ı hakimiyet altında tutmakla birlikte Hindistan ve Afganistan arası dengeyi sağlayamamış ve ağırlığı Hindistan'a kaydırmıştır. Bu durum; kuzeyden Özbekler ve kuzeybatıdan da Safevilerin Afganistan’a inmesine sebep olmuştur. Böylece 17. yüzyılın ortalarına doğru Abdali ve Galzay adını almış olan Halaçlar, dağlık bölgelerden Kandehar ve Zemindaver’in daha verimli bölgeri olan Tarnak Argandap vadilerine göçmüşlerdir.
18. yüzyılda Babür Devleti'nin zayıflaması üzerine, Afgan kabileleri de bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Bu durumda Gılzay gibi bazı kabilelerin Babür, Abdaliler gibi bazılarının da İran tarafında yer almaları, ülkedeki karışıklığı artırmıştır. Bu esnada Nadir Kulu komutasındaki Türkmen ordusu Afganistan ve İran'ı yönetim altına almış; Hindistan Babür Türk Devletini de vergiye bağlamıştır. Nadir Şah'ın ölümünden sonra yönetime geçen Ahmet Şah, Hindistan'daki Babür Devleti’ni hakimiyeti altına almıştır (1756-1757).
Bu yıllarda İran’ın sergilediği yayılmacı politikanın tehlikesini gören Ahmet Şah, bu konuda Osmanlı Devleti ile ortak hareket etmeyi istedi ise de, girişimlerinden bir netice alamamıştır. Ahmet Şah’tan sonra Afganistan yönetiminde bulunan Timur Şah ve Zaman Şah dönemlerinde ülke, önceki ihtişamlı ve güçlü durumunu koruyamamış, iç karışıklıklar baş göstermiştir.
Bu karışılıklar 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar sürdükten sonra, Dost Muhammed’in yönetime geçmesi ile ülkedeki birlik tekrar sağlanmıştır. Ancak bu dönemde ise Kuzey Hindistan, Afgan birliğini zayıflatma çabası içine girmiştir. Bu yıllarda İngilizler’in yavaş yavaş Hindistan’ı hakimiyetleri altına aldıkları gözlenmektedir. İlk Afgan-İngiliz ilişkisi, Kuzey Hindistan’da Peşaver probleminin çözümünde İngiliz hakemliği ile olmuştur. Arkasından 1839-1842 yılları arasında süren Birinci İngiliz-Afgan Savaşı patlak vermiştir.
Dost Muhammed, ülkesi İngilizler’ce işgal edilmesine rağmen 1863’te Kabil’e dönerek tekrar Afgan birliğini sağlamıştı. Dost Muhammed’in 9 Haziran 1863 tarihinde vefat etmesi ile Afganistan, tekrar iktidar mücadele kaosuna sürüklenmiştir. Oğlu Şir Ali’nin 1868’de iktidarı ele geçirmesiyle bu mücadele durulmuştur. Ruslar’ın Türkistan’ı işgali, Afganlar ile İngilizleri doğal müttefik yapmıştır. Ruslar, Türkistan’ı işgal etmelerine rağmen Afganistan önderliğinde Orta Asya Devletleri’ni de içine alan bir birlik oluşmasından hep çekinmişlerdir.
1879’da vefat eden Şir Ali'nin yerine Yakup Han geçtiyse de, kısa bir süre sonra Afganistan'ın hakimiyetini Abdurrahman Han ele geçirmiştir. 1901’de vefat eden Abdurrahman Han zamanında İkinci İngiliz-Afgan savaşı yaşanmıştır (1878-1880). Bu savaş sonunda ülke, büyük çapta harap olmuş ve millî birlik zayıflamıştır. Afganistan'ın içinde bulunduğu bu olumsuz şartları fırsat bilen Ruslar, 1881’de Türkmenistan'ı işgal etmiş ve böylece de Afganistan ile komşu olmuşlardır. 1901’de başa geçen Habibullah Han, 1919’da ölünce yerine Emanullah Han geçti. Emanullah Han, Hindistan'daki İngiliz valiye bir mektup göndererek Afganistan'ın bağımsız bir devlet olduğunu ve İngiltere ile iyi ilişkiler kurmak istediğini iletmiştir.
İngiltere ise Afganistan bağımsızlığını kabul edip-etmemekte tereddüt etmiştir. Bu durum ilişkilerin gerginleşmesine ve Üçüncü İngiliz-Afgan Savaşı'nın başlamasına sebep olmuştur (1919). Bu savaşta başarı elde edemeyen İngilizler, 8 Ağustos 1919’da yapılan anlaşma ile Afganistan'ın bağımsızlığını tanımıştır.


[right]Arif YAMAN[/right]