çay
Çay, işlenmiş bitki yapraklarının kaynatılmasıyla veya haşlanmasıyla elde edilen bir içecek türüdür. Çay çalısının bilimsel ismi Camellia sinensistir. Çay, çalının yapraklarının fermantasyonu, ısıtılması, kurutulması ve bazen diğer meyve veya bitkilerle karıştırılması sonucu hazırlanır. Türkiye'de çay, sadece Gürcistan sınırından başlayan ve Fatsa'ya kadar uzanan alan içerisinde yetiştirilebilmektedir.
Türkiye'de yaygın olarak çay, Doğu Karadeniz bölgesinden toplanan çay yapraklarından yapılan kırmızı renkteki içecek için kullanılır.
Çayları birçok kritere göre sınıflara ayırmak münkün olmakla beraber; üç temel çay çeşidi vardır. Bunlar, siyah çay, yeşil çay ve beyaz çaydır. Bunların dışında, yetiştiği bahçe, yaprak boyutu, işleme yöntemi, fermantasyon yöntemlerine göre de sınıflara ayırmak mümkündür. "Bitki çayı" terimi meyve ve bitkilerin işlenmesi ile elde edilen içecekleri kapsar. Kuşburnu gibi bitki çaylarında gerçekte çay yaprakları yoktur. Bazı bitkilerin aromaları çaylara eklenerek meyve ve bitki aromalı çaylar elde edilmektedir.
Çay; tein, kafein, teofilin ve antioksidanlar için doğal bir kaynaktır. İçinde bulunan mineraller nedeniyle kemik ve diş sağlığına faydalıdır. Ancak neredeyse hiç karbonhidrat, protein ve yağ içermez, Şeker ya da diğer katkılarla tatlandırılır.
Dünyada en önde gelen çay üretici ülkeleri şunlardır:
Hindistan, Sri Lanka, Çin, Türkiye, Kenya, Endonezya, Malawi ve Vietnam.
Çayın Avrupa’da ilk söz edilişi ise binlerce yıl sonra, 1559 yılında gerçekleşir. 1606 yılı ise çayın Avrupa’yla tanıştığı yıl olarak tarihe geçer. 1635 yılından sonra, Hollanda ve Fransa, Avrupa’da çay tüketimine öncülük eden ülkeler olurlar.
İlk demlik örneklerinin Çin’den Avrupa’ya ulaşması ise 1650’li yıllarda gerçekleşir.
Çayın Amerika’ya ulaştıran ise Peter Stuyvesant’tır. Bugün New York olarak anılan New Amsterdam ’a yerleşen Hollandalı koloniler, Amerika’nın ilk çay tiryakileri olarak tarihe geçerler. Çaya bilimsel adının yani Camelia sinensis ’in verilişi ise 1753 yılına rastlar. 1800’lü yıllarda, Avrupa ve Amerika’da yavaş yavaş çay endüstrisi boy göstermeye başlar.
Thomas Lipton’un ilk dükkânı da 1871 yılında, İngiltere / Glasgow ’da hizmete girer. 1890 yılına gelindiğinde Thomas Lipton, Seylan ’da ilk çay tarlasını satın alır. Hindistan’dan getirilen çay tohumları 1903 yılından itibaren Kenya ’da yeşermeye başlar.
Amerika’da, sıcak havalarda çay satmakta zorlanan Richard Blechynden , çayı soğuk halde sunmayı akıl eder. Amerika kökenli Ice Tea kavramı da işte bu tesadüfle doğar. Poşet çayın keşfi ise 1908 yılında gerçekleşir.
Üst sınıflara hitap eden pahalı bir içecek olmaktan uzaklaşarak gitgide herkes tarafından tüketilen bir içecek haline gelen çay, çeşitli yeniliklerle birlikte gelişmeye devam eder.
Günümüzde ise, bir yıl içinde dünyada tüketilen Lipton sıcak çaylarıyla tam 3 bin 660 adet olimpik yüzme havuzu doldurmak mümkün. Dünyada en çok çay tüketen ülkeler arasında Türkiye’nin de yer aldığının da unutmadan altını çizelim. 1900’lü yıllara kadar çayı tanımayan ve tam bir ’kahve tiryakisi’ olan ülkemizde bugün çay, sudan sonra en sık tüketilen içecek haline gelmiş durumdadır. Türkiyede en çok çay üretilen il Rize'dir
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
deprem
Deprem, yer sarsıntısı veya zelzele, yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalanmalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır. Sismik aktivite ile kastedilen meydana geldiği alandaki depremin frekansı, türü ve büyüklüğüdür. Depremler Sismograf ile ölçülür. Bu olayları inceleyen bilim dalına da Sismoloji denir. Depremin şiddeti Moment magnitüd ölçeği (ya da eskiden kullanımda olan Richter ölçeği) ile belirlenir. Bu ölçeğe göre 3 ve altı şiddetteki depremler genelde hissedilmezken 7 ve üstü şiddetteki depremler yıkıcı olabilir. Sarsıntının şiddeti Mercalli şiddet ölçeği ile ölçülür. Depremin meydana geldiği noktanın derinliği de yıkım kuvvetine etkilidir ve yer yüzüne yakın noktada gerçekleşen depremler daha çok hasar vermektedir.
Dünya yüzeyinde gerçekleşen depremler kendilerini bazen sallantı bazen de yer değiştirme şeklinde göstermektedir. Bazen yeryüzüne yakın bir noktada güçlü bir deprem gerçekleştiğinde tsunamiye sebep olabilir. Bu sarsıntılar ayrıca toprak kayması ve volkanik aktiviteleri de tetikleyebilir.
Genel olarak deprem sözcüğü herhangi bir sismik olayın -Doğal bir fenomen olarak gerçekleşmiş veya insanların sebebiyet verdiği- ürettiği sismik dalgaları adlandırmak için kullanılır. Depremler genellikle kırıkların (fay hatları) çatlamasıyla oluşur. Bunun yanı sıra volkanik faaliyetler, toprak kaymaları, mayın patlamaları veya nükleer testler sonucunda da gerçekleşebilir.
Deprem kırık türleri
Üç çeşit kırık tipi bulunmaktadır. Bunlar; Eğim atımlı ters kırık, eğim atımlı normal kırık ve doğrultu atımlı kırıklardır.
Yeryüzünde pek çok deprem eğim atımlı ve doğrultu atımlı faylardaki kırıklar sonucunda meydana gelmektedir.
Artçı depremler
Ana depremden sonra meydana gelen sarsıntılara artçı sarsıntı denmektedir. Artçı sarsıntılar ana depremin hissedildiği merkezde gerçekleşir ancak şiddet olarak ondan daha küçüktür. Eğer artçı sarsıntı ana depremden daha şiddetli gerçekleşirse bilinmelidir ki artçıdan önce meydana gelen deprem ana deprem değil öncü sarsıntıdır ve artçı sarsıntı adı verilen sarsıntı aslında ana depremdir.
Deprem fırtınası
Belirli bir bölgede meydana gelen depremler dizisidir. Artçı sarsıntılardan farkı tek bir depreme bağlı olmayışlarıdır. Esas depremden sonra ondan daha yüksek şiddette artçılar meydana gelmezken deprem fırtınalarında bu mümkündür. Deprem fırtınasına örnek olarak 2004 yılında Yellowstone Ulusal Parkında meydana gelen sismik aktiviteleri verebiliriz.
Büyüklüğü ve gerçekleşme sıklığı
Dünyada her yıl yaklaşık 500.000 deprem meydana gelmekte ve bunların 100.000 kadarı hissedilmektedir. Guatemala. Şili, Peru, Endonezya, İran, Pakistan, Portekiz, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan, İtalya, Japonya ve ABD gibi ülkelerde sıklıkla ve küçük şiddetlerde depremler meydana gelmektedir.
Büyük şiddette depremler az sıklıkla gerçekleşir. Örneğin; Kabaca günde 10 kez gerçekleşen depremlerin çoğunun 4 şiddetinde olması 5 şiddetine göre daha olasıdır. Yine örneğin; İngilterede her yıl 3.7-4.6 şiddeti arası depremler, 10 yıl içinde 4.7-5.5 şiddetinde depremler görülürken 5.6 ve üstü şiddetteki depremler 100 yılda bir görülebilmektedir. Buna Gutenberg-.richter kuralı denilmiştir.
Yine USGS'ye göre 1900 yılından bu yana yılda ortalama 18 adet 7.0-7.9 şiddetleri arasında deprem meydana gelirken 8.0 ve üstü bir deprem yılda ortalama yalnızca bir kez gerçekleşmektedir.
Yakın tarihte ise 7.0 ve üstü şiddetteki depremlerin sıklığının azaldığı görülmektedir.
Deprem, yer sarsıntısı veya zelzele, yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalanmalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır. Sismik aktivite ile kastedilen meydana geldiği alandaki depremin frekansı, türü ve büyüklüğüdür. Depremler Sismograf ile ölçülür. Bu olayları inceleyen bilim dalına da Sismoloji denir. Depremin şiddeti Moment magnitüd ölçeği (ya da eskiden kullanımda olan Richter ölçeği) ile belirlenir. Bu ölçeğe göre 3 ve altı şiddetteki depremler genelde hissedilmezken 7 ve üstü şiddetteki depremler yıkıcı olabilir. Sarsıntının şiddeti Mercalli şiddet ölçeği ile ölçülür. Depremin meydana geldiği noktanın derinliği de yıkım kuvvetine etkilidir ve yer yüzüne yakın noktada gerçekleşen depremler daha çok hasar vermektedir.
Dünya yüzeyinde gerçekleşen depremler kendilerini bazen sallantı bazen de yer değiştirme şeklinde göstermektedir. Bazen yeryüzüne yakın bir noktada güçlü bir deprem gerçekleştiğinde tsunamiye sebep olabilir. Bu sarsıntılar ayrıca toprak kayması ve volkanik aktiviteleri de tetikleyebilir.
Genel olarak deprem sözcüğü herhangi bir sismik olayın -Doğal bir fenomen olarak gerçekleşmiş veya insanların sebebiyet verdiği- ürettiği sismik dalgaları adlandırmak için kullanılır. Depremler genellikle kırıkların (fay hatları) çatlamasıyla oluşur. Bunun yanı sıra volkanik faaliyetler, toprak kaymaları, mayın patlamaları veya nükleer testler sonucunda da gerçekleşebilir.
Deprem kırık türleri
Üç çeşit kırık tipi bulunmaktadır. Bunlar; Eğim atımlı ters kırık, eğim atımlı normal kırık ve doğrultu atımlı kırıklardır.
Yeryüzünde pek çok deprem eğim atımlı ve doğrultu atımlı faylardaki kırıklar sonucunda meydana gelmektedir.
Artçı depremler
Ana depremden sonra meydana gelen sarsıntılara artçı sarsıntı denmektedir. Artçı sarsıntılar ana depremin hissedildiği merkezde gerçekleşir ancak şiddet olarak ondan daha küçüktür. Eğer artçı sarsıntı ana depremden daha şiddetli gerçekleşirse bilinmelidir ki artçıdan önce meydana gelen deprem ana deprem değil öncü sarsıntıdır ve artçı sarsıntı adı verilen sarsıntı aslında ana depremdir.
Deprem fırtınası
Belirli bir bölgede meydana gelen depremler dizisidir. Artçı sarsıntılardan farkı tek bir depreme bağlı olmayışlarıdır. Esas depremden sonra ondan daha yüksek şiddette artçılar meydana gelmezken deprem fırtınalarında bu mümkündür. Deprem fırtınasına örnek olarak 2004 yılında Yellowstone Ulusal Parkında meydana gelen sismik aktiviteleri verebiliriz.
Büyüklüğü ve gerçekleşme sıklığı
Dünyada her yıl yaklaşık 500.000 deprem meydana gelmekte ve bunların 100.000 kadarı hissedilmektedir. Guatemala. Şili, Peru, Endonezya, İran, Pakistan, Portekiz, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan, İtalya, Japonya ve ABD gibi ülkelerde sıklıkla ve küçük şiddetlerde depremler meydana gelmektedir.
Büyük şiddette depremler az sıklıkla gerçekleşir. Örneğin; Kabaca günde 10 kez gerçekleşen depremlerin çoğunun 4 şiddetinde olması 5 şiddetine göre daha olasıdır. Yine örneğin; İngilterede her yıl 3.7-4.6 şiddeti arası depremler, 10 yıl içinde 4.7-5.5 şiddetinde depremler görülürken 5.6 ve üstü şiddetteki depremler 100 yılda bir görülebilmektedir. Buna Gutenberg-.richter kuralı denilmiştir.
Yine USGS'ye göre 1900 yılından bu yana yılda ortalama 18 adet 7.0-7.9 şiddetleri arasında deprem meydana gelirken 8.0 ve üstü bir deprem yılda ortalama yalnızca bir kez gerçekleşmektedir.
Yakın tarihte ise 7.0 ve üstü şiddetteki depremlerin sıklığının azaldığı görülmektedir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Kamboçya
Kamboçya, (Kımerce: ព្រះរាជាណាចក្រកម្ពុជា, Kampuchea), resmi adıyla Kamboçya Krallığı ve bir zamanlar Khmer İmparatorluğu olarak da bilinen, Güneydoğu Asya'da yer alan bir ülke. 181,035 km2 alana yayılan ülke, kuzeybatıda Tayland, kuzeydoğuda Laos, doğuda Vietnam ile komşudur. Ayrıca güney batı kıyıları Tayland Körfezi'nde yer alır.
14,8 milyonluk nüfusuyla, dünya sıralamasında 70. sırada yer almaktadır. Resmi dini Theravada Budizmi'dir, halkın %95'i Budist'tir.
Başkent Phnom Penh, ülkenin politik, ekonomik ve kültürel merkezidir. Ülke kral tarafından parlamenter monarşi ile yönetilir.
Kamboçya 1863-1953 yılları arasında Fransız kolonisi oldu. 1941-1945 yılları arasında Japon İmparatorluğu'nun işgali altında kaldı.
Pol Pot liderliğindeki Kızıl Kmerler (Khmer Rouge), 1975-1979 tarihleri arasında ülkeyi kontrol etti. Çin HC destekli Kızıl Kmerlerlerin lideri olan Pol Pot'un ideolojisine göre, ülkede sadece köylü sınıfı olmalıydı. Bu amaçla ülkenin tüm aydınlarını, bilim adamlarını, sanatkarlarını, kısacası köylü sınıfını oluşturmayan tüm Kamboçyalıları ağır koşullar altında pirinç tarlalarında çalışmaya zorladı. Çalışamayanlar ve muhalefet edenler Ortaçağ işkence yöntemleriyle öldürüldüler. Gözlük ve saatler de dahil olmak üzere tüm teknolojik aletler yasaklandı. Pol Pot yönetiminde dünyanın en büyük katliamlarından birini yaptılar. Verilere göre 3.3 milyon Kamboçyalıyı öldürdüler (1975-1979). Bu katliamlar Vietnam ülkeyi işgal edinceye kadar sürdü. Ülkede 1991 yılında seçimler yapıldı. Kızıl Khmerler 1997'de Pol Pot'un ölümüyle tamamen dağıldı.
Tuol Sleng Soykırım Müzesi, Kamboçya’nın trajik ve tüyler ürpertici geçmişi sergilenmektedir. Kızıl Kmerler’in sorgulama ofisi olarak kullandığı, eskiden okul olan Security Prison 21 (Güvenlik Ofisi 21), Kızıl Kımerlerin yaptığı işkenceleri anlatan bir müzeye dönüştürülmüştür.
Kamboçya, (Kımerce: ព្រះរាជាណាចក្រកម្ពុជា, Kampuchea), resmi adıyla Kamboçya Krallığı ve bir zamanlar Khmer İmparatorluğu olarak da bilinen, Güneydoğu Asya'da yer alan bir ülke. 181,035 km2 alana yayılan ülke, kuzeybatıda Tayland, kuzeydoğuda Laos, doğuda Vietnam ile komşudur. Ayrıca güney batı kıyıları Tayland Körfezi'nde yer alır.
14,8 milyonluk nüfusuyla, dünya sıralamasında 70. sırada yer almaktadır. Resmi dini Theravada Budizmi'dir, halkın %95'i Budist'tir.
Başkent Phnom Penh, ülkenin politik, ekonomik ve kültürel merkezidir. Ülke kral tarafından parlamenter monarşi ile yönetilir.
Kamboçya 1863-1953 yılları arasında Fransız kolonisi oldu. 1941-1945 yılları arasında Japon İmparatorluğu'nun işgali altında kaldı.
Pol Pot liderliğindeki Kızıl Kmerler (Khmer Rouge), 1975-1979 tarihleri arasında ülkeyi kontrol etti. Çin HC destekli Kızıl Kmerlerlerin lideri olan Pol Pot'un ideolojisine göre, ülkede sadece köylü sınıfı olmalıydı. Bu amaçla ülkenin tüm aydınlarını, bilim adamlarını, sanatkarlarını, kısacası köylü sınıfını oluşturmayan tüm Kamboçyalıları ağır koşullar altında pirinç tarlalarında çalışmaya zorladı. Çalışamayanlar ve muhalefet edenler Ortaçağ işkence yöntemleriyle öldürüldüler. Gözlük ve saatler de dahil olmak üzere tüm teknolojik aletler yasaklandı. Pol Pot yönetiminde dünyanın en büyük katliamlarından birini yaptılar. Verilere göre 3.3 milyon Kamboçyalıyı öldürdüler (1975-1979). Bu katliamlar Vietnam ülkeyi işgal edinceye kadar sürdü. Ülkede 1991 yılında seçimler yapıldı. Kızıl Khmerler 1997'de Pol Pot'un ölümüyle tamamen dağıldı.
Tuol Sleng Soykırım Müzesi, Kamboçya’nın trajik ve tüyler ürpertici geçmişi sergilenmektedir. Kızıl Kmerler’in sorgulama ofisi olarak kullandığı, eskiden okul olan Security Prison 21 (Güvenlik Ofisi 21), Kızıl Kımerlerin yaptığı işkenceleri anlatan bir müzeye dönüştürülmüştür.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Ahmet Sukarno
Endonezya’nin özgürlük savaşçısı olarak bilinen devlet adamı Ahmed Sukarno, 06.06.1901 yılında Surabaya Java’da dünyaya geldi. Babası yoksul bir köy öğretmeni olan Ahmed, çocukken zayıf bünyesi dolayısıyla sürekli hastalık geçirirdi. Bu yüzdende yaşıtlarına nazaran zayıf çelimsiz bir çocuktu.
Çocukluğunu genelde dedesiyle geçirirdi. Soğuk kanlılığını ve sağduyu özelliğini dedesinden almıştır. Ahmed’in aynı zamanda Doğu Asya Kukla oyunlarına olan sevgiside bilinmektedir. Ahmed’in hayatını belkide kökten değiştiren kişi 15 yaşında tanıştıgı ileride manevi babası olacak olan Omar Said Tjokroaminoto’ dur. Omar Said bundan sonra Ahmed’ in eğitimiyle bizzat ilgilenecek ve onun gelişiminde büyük rol sahibi olacaktır. Aldığı eğitim ve azmi sayesinde üniversite hayatında toplam on dil öğrenen Ahmed ayni zamanda inşaat mühendisliği fakültesini de bitirme başarısını göstererek daha o zamanlarda ne kadar zeki birisi olduğunu kanıtlamıştır. Bütün bu hünerleri sayesinde politika alanında da başarı yolunda ilk adımlarını atarak Hollanda sömürgeciliğine karsı toplantılar düzenleyerek halkın bütünleşmesi adına konuşmalar yaptı.
Sömürge güçleri bu muhalefeti daha en başında filizlenir filizlenmez farkederek Ahmed’i tutukladı. 1929 yılından 1931 yılına kadar tutuklu kalan Sukarno tutukluluk süresi bittikten sonra Endonezya Milliyetçi Parti’ nin başına geçti. Bu hamlesi Hollanda tarafından hiç hoş karşılanmayan Sukarno, Sumatra’ ya sürgüne gönderildi. 1933 yılından 1942 yılına kadar sürgün hayatı yaşayan Sukarno, 1942 yılında Japonya’nın Endonezya’yi işgali sırasında Japon saflarında yer alarak Java’ya geri döndü. Üç yıl boyunca Japon ordusuna tercümanlık yapan Sukarno, Japonların geri çekilmesinin ardından 17.08.1945 yılında ülkesinin bağımsızlığını ilan etti. Bu bağımsız devletin ilk devlet başkanı olarak da milliyetçi beş temel ilkesini hayata geçirdi. Bu bes temel ilke: milliyetcilik, enternasyonalizm, demokrasi, sosyal refah ve tanri inancıdır. Ahmed Sukarno devletin başındayken Hollanda iktidarı tekrar ele geçirip Endonezya’yi sömürge haline getirme çabası kanlı savaşların ardından Ahmed Sukarno dolayısıyla Endonezya zaferiyle sonuçlandı. Bu zaferler Ahmed Sukarno’nun Endonezya halkı tarafından daha sevilen bir yönetici olmasını sağladı. Hollanda bu başarısızlık üzerine 27.12.1949 yılında Endonezya’nın bağımsızlığını kabul etti. Bu haber Endonezya halkı tarafından sevinçle karşılandı ve Sukarno “devrimin büyük lideri” olarak anıldı.
Ahmed Sukarno, bu güven oyundan sonra 1949 ‘dan 1959 ‘a kadar iktidarını sağlamlaştırmak adına adımlar attı. Kendi idaresi altında, üniter bir devlet kurdu. 1959 yılına gelindiğinde kurucu meclisi fesederek bütün muhalefet partilerini kapattı. Daha sonraki hamlesi ise devlet başkanlığının yanı sıra başbakanlığı da kendi iradesine almak oldu. Sukarno, bu yeni şekillendirdiği modele yönlendirilmiş demokrasi adını verdi. Bu model Endonezya’yi ekonomik yönden iflasa sürükledi. Devlet bakanlarından bazıları zenginliklerine zenginlik katarken, halk giderek sefaletle burun buruna kalmakta, halkın malları hızla kamusallaştırılmaktadır. Bütün bu olanların ardından Sukarno iktidarını daha da güçlendirmek için kendini ömür boyu başkan ilan ederek, devrilmez bir dikdatör olarak görmeye başlamıştır. Halkın memnuniyeti giderek yerini homurdanmalara devamında ise ayaklanma ve suikast girişimlerine bırakmıştır. Bir çok suikast girişimine karşın hiçbiri başarıya ulaşamamıştır. İç politikada bütün bunlar yaşanırken, dış politikada da etkinliğini pekiştirme amacında olan Ahmed Sukarno Batı’yla bağlarını koparma eğilimine girmiş ve Çinle yakınlaşmaya başlamıştır. 1950’li yıllarda ülkesinde ki bütün Hollandalıları sınır dışı etmiş 1965 yılında Batı yanlısı olarak bilinen Malezaya’nın Birleşmiş Milletlere üye olmasının ardından Birleşmiş Milletlerden ayrılmıştır.
Endonezya’da 1965 yılının eylül ayında, bir darbe girişimi gerçekleşti. Darbeciler Ordu başındaki generali öldürerek başkenti denetimleri altına almaya çalıştı. Bu darbe girişimi ordu generallerinden Suharto tarafından bastırıldı ve yönetim tekrardan ordunun eline geçmiş oldu. Bu olayın ardından Sukarno’nun orduya karşı yapılan bu hareketi desteklediği anlaşılınca tek destekçisi olan orduyu da kaybetti ve 1966 yılında başbakanlıktan bir yıl sonrada başkanlıktan alındı. Yerine ise darbeyi önleyerek halkın sevgisini kazanan Suharto gecti. Suharto yönetimi zamanında dış politikada batıyla yakınlaşıldı; Malezya’yla uzlaşma sağlandı. Sukarno, 1970 yılında 69 yaşındayken böbrek hastalığından dünyaya gözlerini yumdu.
Endonezya’nin özgürlük savaşçısı olarak bilinen devlet adamı Ahmed Sukarno, 06.06.1901 yılında Surabaya Java’da dünyaya geldi. Babası yoksul bir köy öğretmeni olan Ahmed, çocukken zayıf bünyesi dolayısıyla sürekli hastalık geçirirdi. Bu yüzdende yaşıtlarına nazaran zayıf çelimsiz bir çocuktu.
Çocukluğunu genelde dedesiyle geçirirdi. Soğuk kanlılığını ve sağduyu özelliğini dedesinden almıştır. Ahmed’in aynı zamanda Doğu Asya Kukla oyunlarına olan sevgiside bilinmektedir. Ahmed’in hayatını belkide kökten değiştiren kişi 15 yaşında tanıştıgı ileride manevi babası olacak olan Omar Said Tjokroaminoto’ dur. Omar Said bundan sonra Ahmed’ in eğitimiyle bizzat ilgilenecek ve onun gelişiminde büyük rol sahibi olacaktır. Aldığı eğitim ve azmi sayesinde üniversite hayatında toplam on dil öğrenen Ahmed ayni zamanda inşaat mühendisliği fakültesini de bitirme başarısını göstererek daha o zamanlarda ne kadar zeki birisi olduğunu kanıtlamıştır. Bütün bu hünerleri sayesinde politika alanında da başarı yolunda ilk adımlarını atarak Hollanda sömürgeciliğine karsı toplantılar düzenleyerek halkın bütünleşmesi adına konuşmalar yaptı.
Sömürge güçleri bu muhalefeti daha en başında filizlenir filizlenmez farkederek Ahmed’i tutukladı. 1929 yılından 1931 yılına kadar tutuklu kalan Sukarno tutukluluk süresi bittikten sonra Endonezya Milliyetçi Parti’ nin başına geçti. Bu hamlesi Hollanda tarafından hiç hoş karşılanmayan Sukarno, Sumatra’ ya sürgüne gönderildi. 1933 yılından 1942 yılına kadar sürgün hayatı yaşayan Sukarno, 1942 yılında Japonya’nın Endonezya’yi işgali sırasında Japon saflarında yer alarak Java’ya geri döndü. Üç yıl boyunca Japon ordusuna tercümanlık yapan Sukarno, Japonların geri çekilmesinin ardından 17.08.1945 yılında ülkesinin bağımsızlığını ilan etti. Bu bağımsız devletin ilk devlet başkanı olarak da milliyetçi beş temel ilkesini hayata geçirdi. Bu bes temel ilke: milliyetcilik, enternasyonalizm, demokrasi, sosyal refah ve tanri inancıdır. Ahmed Sukarno devletin başındayken Hollanda iktidarı tekrar ele geçirip Endonezya’yi sömürge haline getirme çabası kanlı savaşların ardından Ahmed Sukarno dolayısıyla Endonezya zaferiyle sonuçlandı. Bu zaferler Ahmed Sukarno’nun Endonezya halkı tarafından daha sevilen bir yönetici olmasını sağladı. Hollanda bu başarısızlık üzerine 27.12.1949 yılında Endonezya’nın bağımsızlığını kabul etti. Bu haber Endonezya halkı tarafından sevinçle karşılandı ve Sukarno “devrimin büyük lideri” olarak anıldı.
Ahmed Sukarno, bu güven oyundan sonra 1949 ‘dan 1959 ‘a kadar iktidarını sağlamlaştırmak adına adımlar attı. Kendi idaresi altında, üniter bir devlet kurdu. 1959 yılına gelindiğinde kurucu meclisi fesederek bütün muhalefet partilerini kapattı. Daha sonraki hamlesi ise devlet başkanlığının yanı sıra başbakanlığı da kendi iradesine almak oldu. Sukarno, bu yeni şekillendirdiği modele yönlendirilmiş demokrasi adını verdi. Bu model Endonezya’yi ekonomik yönden iflasa sürükledi. Devlet bakanlarından bazıları zenginliklerine zenginlik katarken, halk giderek sefaletle burun buruna kalmakta, halkın malları hızla kamusallaştırılmaktadır. Bütün bu olanların ardından Sukarno iktidarını daha da güçlendirmek için kendini ömür boyu başkan ilan ederek, devrilmez bir dikdatör olarak görmeye başlamıştır. Halkın memnuniyeti giderek yerini homurdanmalara devamında ise ayaklanma ve suikast girişimlerine bırakmıştır. Bir çok suikast girişimine karşın hiçbiri başarıya ulaşamamıştır. İç politikada bütün bunlar yaşanırken, dış politikada da etkinliğini pekiştirme amacında olan Ahmed Sukarno Batı’yla bağlarını koparma eğilimine girmiş ve Çinle yakınlaşmaya başlamıştır. 1950’li yıllarda ülkesinde ki bütün Hollandalıları sınır dışı etmiş 1965 yılında Batı yanlısı olarak bilinen Malezaya’nın Birleşmiş Milletlere üye olmasının ardından Birleşmiş Milletlerden ayrılmıştır.
Endonezya’da 1965 yılının eylül ayında, bir darbe girişimi gerçekleşti. Darbeciler Ordu başındaki generali öldürerek başkenti denetimleri altına almaya çalıştı. Bu darbe girişimi ordu generallerinden Suharto tarafından bastırıldı ve yönetim tekrardan ordunun eline geçmiş oldu. Bu olayın ardından Sukarno’nun orduya karşı yapılan bu hareketi desteklediği anlaşılınca tek destekçisi olan orduyu da kaybetti ve 1966 yılında başbakanlıktan bir yıl sonrada başkanlıktan alındı. Yerine ise darbeyi önleyerek halkın sevgisini kazanan Suharto gecti. Suharto yönetimi zamanında dış politikada batıyla yakınlaşıldı; Malezya’yla uzlaşma sağlandı. Sukarno, 1970 yılında 69 yaşındayken böbrek hastalığından dünyaya gözlerini yumdu.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Endonezya
Endonezya (İndonezya), resmi adı Endonezya Cumhuriyeti olan Güneydoğu Asya ve Okyanusya'da yer alan bir ülkedir. Endonezya 17.508 adadan oluşur. 250 milyon civarında nüfusuyla dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesi ve aynı zamanda en kalabalık Müslüman ülkesidir. Endonezya halk tarafından seçilmiş meclisi ve devlet başkanı ile bir cumhuriyet'tir. Ülkenin başkenti Cava adasındaki Cakarta şehridir. Sınır komşuları, Papua Yeni Gine,Doğu Timor ve Malezya'dır. Diğer komşu ülkeleri Singapur, Filipinler, Avustralya ve Andaman ve Nikobar adalarıdır. Endonezya ASEAN'ın kurucu üyelerinden ve G20 üyesi ülkelerdendir.
Endonezya takımadaları yedinci yüzyıldan sonra Srivijaya ve Majapahit'in Çin ve Hindistan'la ticarete başlamasıyla önemli bir ticaret bölgesi haline gelmiştir. Yerel liderler ilk çağlardan beri yabancı kültür, din ve politik sistemleri yavaş yavaş özümsediler ve böylelikle Hindu ve Budist krallıklar kuruldu. Endonezya tarihi ülkedeki doğal kaynakları elde etmek isteyen yabancı güçlerin etkisinde kalmıştır. Müslüman tüccarlar bölgeye İslamı getirdiler. Avrupalı güçler ise Coğrafi keşifler ile "Baharat Adası" adı verilen Maluku'yu elde edip bölgedeki ticareti tekelleri altına almak için birbirleriyle savaştılar. Endonezya İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte üç buçuk asır süren Hollanda sömürgeliğinden kurtularak bağımsızlığını elde etti. Endonezya tarihi daha sonra doğal afetler, rüşvet, bölünme, Suharto sonrası demokratikleşme süreci ve hızlı ekonomik değişikliklerle çalkantılı geçti. Şu anki Endonezya Cumhuriyeti üniter bir devlet olmakla birlikte otuzüç eyaletten oluşur.
Pek çok irili ufaklı adaya sahip olan Endonezya farklı dil, din ve kültüre sahip etnik gruplardan oluşur. Cavalılar politik güç olarak baskın en büyük etnik gruptur. Endonezya ulusal bir dil, etnik çeşitlilik ve çoğunluğu Müslüman olmak üzere farklı dinlerin bir araya gelmesiyle ortak bir kimlik geliştirmiştir. Endonezya'nın "Çoklukta birlik" anlamına gelen ulusal sloganı "Bhinneka Tunggal Ika" çeşitliliğin ülkeyi şekillendirdiğini ifade eder. Çok büyük nüfusuna rağmen Endonezya, el değmemiş doğa alanlarıyla dünyanın en büyük ikinci biyoçeşitliliğine ev sahipliği yapar. Çok zengin doğal kaynaklarına rağmen günümüz Endonezya'sında fakirlik yaygındır.
Endonezya’nın tarihi hakkında bilinen en eski bilgiler, 4-5 bin yıl kadar önce, Malaysia’dan halkın gelip yerleştikleri hakkındadır. Eski çağlardan beri ülkenin üzerinde bulunduğu adaların deniz ticaretinde ehemmiyeti çok büyük olmuştur. Bu sebepten, halk genellikle denizci veya tüccardı. Tarih çağlarında ülke, Çin, Hindistan, İran ve Bizans İmparatorluğunun deniz ticâret yolu idi. Hâlen bu özelliğini muhafaza etmektedir. Eski çağlarda ticâret gemileri buraya uğrar, baharat, reçine ve değerli kereste alırlardı. Ticâretteki bu ehemmiyeti sebebiyle, dünyânın çeşitli yerlerinden Endonezya’ya gelip yerleşen insanlar ülkede yeni fikir ve geleneklerin yerleşmesine sebep olmuşlardı. Bu devirlerde ülkede aşîret idâreleri krallık hâline geldi. Öyle ki her ada ayrı bir krallıktı. Yedinci ve on üçüncü asırlara kadar bölgenin en güçlü krallıkları, Sumatra ve Cava krallıkları idi. Güçlü olmalarının bir neticesi olarak da bölge ticâretine hâkimdiler. On ikinci ve on beşinci asırlarda Hindistan ve Malezya’dan ticâret için buraya gelen Müslüman tâcirler İslâmiyetin yayılmasına vesile olmuşlardı. Halk İslâmiyeti hiçbir zorlama olmaksızın kabul edip benimsemişti. Bundan dolayı da İslâmiyet, Endonezya’da süratle yayılmıştır.
Küçük Hindistan cevizinin anavatanı Endonezya'nın Banda Adaları'dır. Bu bitki bir zamanlar dünyanın en değerli maddesiyken Avrupalı sömürge güçleri Endonezya'ya çekmişti.
Endonezya konumu Avrupa’nın sömürgecilik zihniyeti, Endonezya’yı 1511 senesinde yakaladı. Bu sene Portekiz Malakka’yı işgal etti. Bundan sonra İspanya, Hollanda ve İngilizler ülkeyi istilâ ettiler. Bu devletler Endonezya’yı sömürmenin yanı sıra Hindistan’ı da sömürgelerine katmak için üs olarak kullanmakta idiler. On altıncı asrın sonlarında Hollandalılar, Doğu Hindistan, Cava ve Moluk’da kurdukları şirketlerle bölge ticâretini ele geçirdiler. Bunun yanı sıra Cakarta’ya üs kurmalarıyla Hollanda’nın bölgedeki nüfuzu arttı. Diğer sömürgeci devletlerin anlaşmaları neticesinde 18. asrın sonlarında Hollanda ülkeyi tam mânâsıyla tek başına ve insafsızca kendi menfaatine kullanmaya başladı. 1900’lü senelerin başlarından îtibâren gün geçtikçe anti-emperyalist fikirlerin kuvvetlenmesi sonucu Hollanda sömürgeciliğine karşı, milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesi fiilen başladı. Bu mücâdelenin önde gelen liderlerinden Ahmed Sukarno 1927’de kurulan Milliyetçi Partinin başkanı oldu. Endonezya halkının başlattıkları ve her geçen gün kuvvet kazanan bağımsızlık mücâdelesi karşısında Hollanda endişeye düştü. Halk tamamen Hollandalı sömürgecilerin menfaatleri doğrultusunda yönetilmekteydi. Milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerini yatıştırmak ve sömürgeciliğini devam ettirmek için Hollanda siyâsî bir oyun olarak yerli halka idârede kısmen iştirak hakkı tanıdı. Bu oyuna kanmayıp tam bir bağımsızlık isteyen halkın mücâdelesi çok kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışıldı. Mücâdelenin liderlerinden Ahmed Sukarno ve arkadaşları yakalanarak sürgüne gönderildi. İkinci Dünyâ Savaşında Japonya, Endonezya’yı işgal etti. Siyâsî olarak Japonlar ülke halkının Hollandalılara karşı yaptıkları bağımsızlık mücâdelesini desteklediler. Japonlar, milliyetçilerin hükümet kurmalarına müsaade etti.
17 Ağustos 1945’te Japonların teslim olmalarıyla Endonezya’da Ahmed Sukarno başkanlığında bir hükümet kurularak bağımsızlıklarını îlân ettiler. Hollanda, Endonezya’nın bağımsızlığını tanımadı. Endonezya ve Hollanda arasında bu sebepten başlayan mücâdele, Endonezya’nın zaferiyle neticelendi. Hollanda, “Endonezya Birleşik Devletleri”ni resmen tanımak zorunda kaldı. 1950 senesinde devletin adı “Endonezya Cumhûriyeti” olarak değiştirildi. Ülkenin kurulu olduğu adalardan Yeni Gine Hollandalıların elinde kaldı. Endonezya ancak 1962 senesinde adanın batı kısmını Hollandalılardan kurtardı. 1965 Mayıs'ında Çin ve SSCB destekli bir devrim teşebbüsü oldu. Çeşitli birliklerden solcu general ve subayların ve Endonezya Komünist Partisi'nin öncülük ettiği bu girişim ABD gizli servislerinin büyük komploları sonucu ve ülkedeki Marksist kültürün çok yetersiz oluşu sebebiyle bastırıldı. 1.000.000 civârında insanın öldüğü iç savaşta özellikle Çinli azınlık bertaraf edildi. Devletin kuruluşundan îtibâren meydana gelen hâdiselerde oldukça yıpranan Ahmed Sukarno iktidarı, 1967’de General Suharto tarafından yapılan hükümet darbesi ile son buldu. Darbe sonunda başa geçen General Suharto daha sonra yapılan seçimleri de kazandı. 1982’de Sebker seçimleri kazandı. 1983’te Suharto dördüncü defa 10 Mart 1988’de beşinci defa başkan seçildi. Fakat 1998 yılındaki büyük bir ayaklanmayla Suharto ve siyasi rejimi devrildi. Ülke olağan bir parlamenter demokrasiyle idare edilmeye başladı.
Endonezya (İndonezya), resmi adı Endonezya Cumhuriyeti olan Güneydoğu Asya ve Okyanusya'da yer alan bir ülkedir. Endonezya 17.508 adadan oluşur. 250 milyon civarında nüfusuyla dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesi ve aynı zamanda en kalabalık Müslüman ülkesidir. Endonezya halk tarafından seçilmiş meclisi ve devlet başkanı ile bir cumhuriyet'tir. Ülkenin başkenti Cava adasındaki Cakarta şehridir. Sınır komşuları, Papua Yeni Gine,Doğu Timor ve Malezya'dır. Diğer komşu ülkeleri Singapur, Filipinler, Avustralya ve Andaman ve Nikobar adalarıdır. Endonezya ASEAN'ın kurucu üyelerinden ve G20 üyesi ülkelerdendir.
Endonezya takımadaları yedinci yüzyıldan sonra Srivijaya ve Majapahit'in Çin ve Hindistan'la ticarete başlamasıyla önemli bir ticaret bölgesi haline gelmiştir. Yerel liderler ilk çağlardan beri yabancı kültür, din ve politik sistemleri yavaş yavaş özümsediler ve böylelikle Hindu ve Budist krallıklar kuruldu. Endonezya tarihi ülkedeki doğal kaynakları elde etmek isteyen yabancı güçlerin etkisinde kalmıştır. Müslüman tüccarlar bölgeye İslamı getirdiler. Avrupalı güçler ise Coğrafi keşifler ile "Baharat Adası" adı verilen Maluku'yu elde edip bölgedeki ticareti tekelleri altına almak için birbirleriyle savaştılar. Endonezya İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte üç buçuk asır süren Hollanda sömürgeliğinden kurtularak bağımsızlığını elde etti. Endonezya tarihi daha sonra doğal afetler, rüşvet, bölünme, Suharto sonrası demokratikleşme süreci ve hızlı ekonomik değişikliklerle çalkantılı geçti. Şu anki Endonezya Cumhuriyeti üniter bir devlet olmakla birlikte otuzüç eyaletten oluşur.
Pek çok irili ufaklı adaya sahip olan Endonezya farklı dil, din ve kültüre sahip etnik gruplardan oluşur. Cavalılar politik güç olarak baskın en büyük etnik gruptur. Endonezya ulusal bir dil, etnik çeşitlilik ve çoğunluğu Müslüman olmak üzere farklı dinlerin bir araya gelmesiyle ortak bir kimlik geliştirmiştir. Endonezya'nın "Çoklukta birlik" anlamına gelen ulusal sloganı "Bhinneka Tunggal Ika" çeşitliliğin ülkeyi şekillendirdiğini ifade eder. Çok büyük nüfusuna rağmen Endonezya, el değmemiş doğa alanlarıyla dünyanın en büyük ikinci biyoçeşitliliğine ev sahipliği yapar. Çok zengin doğal kaynaklarına rağmen günümüz Endonezya'sında fakirlik yaygındır.
Endonezya’nın tarihi hakkında bilinen en eski bilgiler, 4-5 bin yıl kadar önce, Malaysia’dan halkın gelip yerleştikleri hakkındadır. Eski çağlardan beri ülkenin üzerinde bulunduğu adaların deniz ticaretinde ehemmiyeti çok büyük olmuştur. Bu sebepten, halk genellikle denizci veya tüccardı. Tarih çağlarında ülke, Çin, Hindistan, İran ve Bizans İmparatorluğunun deniz ticâret yolu idi. Hâlen bu özelliğini muhafaza etmektedir. Eski çağlarda ticâret gemileri buraya uğrar, baharat, reçine ve değerli kereste alırlardı. Ticâretteki bu ehemmiyeti sebebiyle, dünyânın çeşitli yerlerinden Endonezya’ya gelip yerleşen insanlar ülkede yeni fikir ve geleneklerin yerleşmesine sebep olmuşlardı. Bu devirlerde ülkede aşîret idâreleri krallık hâline geldi. Öyle ki her ada ayrı bir krallıktı. Yedinci ve on üçüncü asırlara kadar bölgenin en güçlü krallıkları, Sumatra ve Cava krallıkları idi. Güçlü olmalarının bir neticesi olarak da bölge ticâretine hâkimdiler. On ikinci ve on beşinci asırlarda Hindistan ve Malezya’dan ticâret için buraya gelen Müslüman tâcirler İslâmiyetin yayılmasına vesile olmuşlardı. Halk İslâmiyeti hiçbir zorlama olmaksızın kabul edip benimsemişti. Bundan dolayı da İslâmiyet, Endonezya’da süratle yayılmıştır.
Küçük Hindistan cevizinin anavatanı Endonezya'nın Banda Adaları'dır. Bu bitki bir zamanlar dünyanın en değerli maddesiyken Avrupalı sömürge güçleri Endonezya'ya çekmişti.
Endonezya konumu Avrupa’nın sömürgecilik zihniyeti, Endonezya’yı 1511 senesinde yakaladı. Bu sene Portekiz Malakka’yı işgal etti. Bundan sonra İspanya, Hollanda ve İngilizler ülkeyi istilâ ettiler. Bu devletler Endonezya’yı sömürmenin yanı sıra Hindistan’ı da sömürgelerine katmak için üs olarak kullanmakta idiler. On altıncı asrın sonlarında Hollandalılar, Doğu Hindistan, Cava ve Moluk’da kurdukları şirketlerle bölge ticâretini ele geçirdiler. Bunun yanı sıra Cakarta’ya üs kurmalarıyla Hollanda’nın bölgedeki nüfuzu arttı. Diğer sömürgeci devletlerin anlaşmaları neticesinde 18. asrın sonlarında Hollanda ülkeyi tam mânâsıyla tek başına ve insafsızca kendi menfaatine kullanmaya başladı. 1900’lü senelerin başlarından îtibâren gün geçtikçe anti-emperyalist fikirlerin kuvvetlenmesi sonucu Hollanda sömürgeciliğine karşı, milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesi fiilen başladı. Bu mücâdelenin önde gelen liderlerinden Ahmed Sukarno 1927’de kurulan Milliyetçi Partinin başkanı oldu. Endonezya halkının başlattıkları ve her geçen gün kuvvet kazanan bağımsızlık mücâdelesi karşısında Hollanda endişeye düştü. Halk tamamen Hollandalı sömürgecilerin menfaatleri doğrultusunda yönetilmekteydi. Milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerini yatıştırmak ve sömürgeciliğini devam ettirmek için Hollanda siyâsî bir oyun olarak yerli halka idârede kısmen iştirak hakkı tanıdı. Bu oyuna kanmayıp tam bir bağımsızlık isteyen halkın mücâdelesi çok kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışıldı. Mücâdelenin liderlerinden Ahmed Sukarno ve arkadaşları yakalanarak sürgüne gönderildi. İkinci Dünyâ Savaşında Japonya, Endonezya’yı işgal etti. Siyâsî olarak Japonlar ülke halkının Hollandalılara karşı yaptıkları bağımsızlık mücâdelesini desteklediler. Japonlar, milliyetçilerin hükümet kurmalarına müsaade etti.
17 Ağustos 1945’te Japonların teslim olmalarıyla Endonezya’da Ahmed Sukarno başkanlığında bir hükümet kurularak bağımsızlıklarını îlân ettiler. Hollanda, Endonezya’nın bağımsızlığını tanımadı. Endonezya ve Hollanda arasında bu sebepten başlayan mücâdele, Endonezya’nın zaferiyle neticelendi. Hollanda, “Endonezya Birleşik Devletleri”ni resmen tanımak zorunda kaldı. 1950 senesinde devletin adı “Endonezya Cumhûriyeti” olarak değiştirildi. Ülkenin kurulu olduğu adalardan Yeni Gine Hollandalıların elinde kaldı. Endonezya ancak 1962 senesinde adanın batı kısmını Hollandalılardan kurtardı. 1965 Mayıs'ında Çin ve SSCB destekli bir devrim teşebbüsü oldu. Çeşitli birliklerden solcu general ve subayların ve Endonezya Komünist Partisi'nin öncülük ettiği bu girişim ABD gizli servislerinin büyük komploları sonucu ve ülkedeki Marksist kültürün çok yetersiz oluşu sebebiyle bastırıldı. 1.000.000 civârında insanın öldüğü iç savaşta özellikle Çinli azınlık bertaraf edildi. Devletin kuruluşundan îtibâren meydana gelen hâdiselerde oldukça yıpranan Ahmed Sukarno iktidarı, 1967’de General Suharto tarafından yapılan hükümet darbesi ile son buldu. Darbe sonunda başa geçen General Suharto daha sonra yapılan seçimleri de kazandı. 1982’de Sebker seçimleri kazandı. 1983’te Suharto dördüncü defa 10 Mart 1988’de beşinci defa başkan seçildi. Fakat 1998 yılındaki büyük bir ayaklanmayla Suharto ve siyasi rejimi devrildi. Ülke olağan bir parlamenter demokrasiyle idare edilmeye başladı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
cumhurbaşkanı
Cumhuriyet rejimi ile idare edilen ülkelerde, umumiyetle devlet başkanına verilen sıfat. Cumhurbaşkanı bazı ülkelerde parlamento tarafından seçilir. Yalnızca devlet başkanıdır, hükumet başkanı değildir (Türkiye’de olduğu gibi). Başkanlıkla yönetilen cumhuriyetlerde ise, devlet başkanı genel seçimle seçilir. Hem devlet hem de hükümet başkanıdır (ABD’de olduğu gibi)cumhurbaşkanı
Cumhuriyet rejimi ile idare edilen ülkelerde, umumiyetle devlet başkanına verilen sıfat. Cumhurbaşkanı bazı ülkelerde parlamento tarafından seçilir. Yalnızca devlet başkanıdır, hükumet başkanı değildir (Türkiye’de olduğu gibi). Başkanlıkla yönetilen cumhuriyetlerde ise, devlet başkanı genel seçimle seçilir. Hem devlet hem de hükümet başkanıdır (ABD’de olduğu gibi)cumhurbaşkanı


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
NASA
NASA, (National Aeronautics and Space Administration) (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) Amerika Birleşik Devletleri'nin uzay programı çalışmalarından sorumlu olan kurum. 29 Temmuz 1958 yılında ABD Başkanı Dwight Eisenhower tarafından kurulmuştur. Daire, 1 Ekim 1958 tarihinden itibaren askeri amaçlardan ziyade sivil alanda barışçıl bir şekilde faaliyet göstermeye başlamıştır.
NASA, Ay'a dönük Apollo uçuşlarında, Skylab uzay istasyonu ve daha sonra uzay mekiği gibi çalışmalarla her zaman ABD'nin uzay çalışmalarına yön vermiştir. Günümüzde NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu'nu desteklemekte ve yeni Ares I ve Ares V iniş araçlarını geliştirmektedir. Uzay programı çalışmalarının yanı sıra uzun vadeli sivil ve askeri roket çalışmaları da NASA'nın çalışma alanlarının arasındadır.
NASA, (National Aeronautics and Space Administration) (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) Amerika Birleşik Devletleri'nin uzay programı çalışmalarından sorumlu olan kurum. 29 Temmuz 1958 yılında ABD Başkanı Dwight Eisenhower tarafından kurulmuştur. Daire, 1 Ekim 1958 tarihinden itibaren askeri amaçlardan ziyade sivil alanda barışçıl bir şekilde faaliyet göstermeye başlamıştır.
NASA, Ay'a dönük Apollo uçuşlarında, Skylab uzay istasyonu ve daha sonra uzay mekiği gibi çalışmalarla her zaman ABD'nin uzay çalışmalarına yön vermiştir. Günümüzde NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu'nu desteklemekte ve yeni Ares I ve Ares V iniş araçlarını geliştirmektedir. Uzay programı çalışmalarının yanı sıra uzun vadeli sivil ve askeri roket çalışmaları da NASA'nın çalışma alanlarının arasındadır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Delta
Delta, bir ırmağın çatallanarak denize döküldüğü yerdir. Eski Yunanlı tüccarların Nil Nehri'nin denize ulaşan kısmında üçgen biçiminde kara parçaları olduğunu gördüler. Oluşan şekiller Yunan alfabesinin dördüncü harfi Δ (delta) yla aynı olduğu için tüccarlar buraya delta adını verdiler.
Hızlı akan suların içerisindeki alüvyon hız sebebiyle dibe çökme fırsatı bulamaz. Ancak akarsuların denize döküldüğü yerlerde akış hızı düşer. Böylece akarsunun yol boyunca içinde taşıdığı alüvyon dibe çökme fırsatı bulur. Bu çöküntü birikerek yükselir. alüvyon su bitkileri tarafından sıkıca bir arada tutulur. Bir süre sonra verimli toprakların birikmesiyle delta ovası oluşur.
Delta; 4 çeşide ayrılmış beyin dalgaları (Alfa, Beta, Gama, Delta) arasında en yavaş dalgalanan. Delta dalgaları durgunluk, dinginlik, yaratıcılık esnasında ya da uykunun en derin evrelerinde belirginleşirler.
Delta, bir ırmağın çatallanarak denize döküldüğü yerdir. Eski Yunanlı tüccarların Nil Nehri'nin denize ulaşan kısmında üçgen biçiminde kara parçaları olduğunu gördüler. Oluşan şekiller Yunan alfabesinin dördüncü harfi Δ (delta) yla aynı olduğu için tüccarlar buraya delta adını verdiler.
Hızlı akan suların içerisindeki alüvyon hız sebebiyle dibe çökme fırsatı bulamaz. Ancak akarsuların denize döküldüğü yerlerde akış hızı düşer. Böylece akarsunun yol boyunca içinde taşıdığı alüvyon dibe çökme fırsatı bulur. Bu çöküntü birikerek yükselir. alüvyon su bitkileri tarafından sıkıca bir arada tutulur. Bir süre sonra verimli toprakların birikmesiyle delta ovası oluşur.
Delta; 4 çeşide ayrılmış beyin dalgaları (Alfa, Beta, Gama, Delta) arasında en yavaş dalgalanan. Delta dalgaları durgunluk, dinginlik, yaratıcılık esnasında ya da uykunun en derin evrelerinde belirginleşirler.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Sonda
Tıp: Sonda, tedavi altında bulunan vücuda araştırma ya da sıvı nakletmek amacıyla sokulan boru. (Endoskopi vb.)
Astronomi: Uzay sondası, uzayda bilimsel keşif amacıyla görev yapan robotik uzay aracı ve bu aracın yerine getirdiği görev.
Kimya: Melezleştirme sondası, moleküler biyolojide kullanılan bir araç.
Tıp: Sonda, tedavi altında bulunan vücuda araştırma ya da sıvı nakletmek amacıyla sokulan boru. (Endoskopi vb.)
Astronomi: Uzay sondası, uzayda bilimsel keşif amacıyla görev yapan robotik uzay aracı ve bu aracın yerine getirdiği görev.
Kimya: Melezleştirme sondası, moleküler biyolojide kullanılan bir araç.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
İstanbul Boğaz Köprüsü
Boğaziçi Köprüsü (Birinci Köprü olarak da bilinir), Karadeniz ile Marmara Denizi'ni birbirine bağlayan İstanbul Boğazı üzerinde yer alan iki asma köprüden biridir. Köprünün ayakları Avrupa Yakası'nda Ortaköy, Anadolu Yakası'nda Beylerbeyi semtlerindedir.
İstanbul Boğazı üzerine yapılan ilk köprü olmasına atfen halk arasında Birinci Köprü olarak da adlandırılan Boğaziçi Köprüsü, sonra yapılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve şehirhatları vapurlarıyla birlikte kentin iki yakası arasında ulaşımı sağlar. 20 Şubat 1970 tarihinde yapımına başlanan köprü, 30 Ekim 1973 tarihinde saat 12.00'de, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete açıldı. Yapımı tamamlandığında dünyanın en uzun dördüncü asma köprüsüyken, 2012 yılı itibarıyla yirmi birinci sırada bulunmaktadır.
Avrupa ve Asya kıtalarını ayıran Boğaz'dan karşıdan karşıya kolayca geçebilme fikri yüzyıllar boyunca çekiciliğini korudu. İskit seferine çıkan Pers Kralı Darius'un 80 bin kişilik ordusu, gemilerin yan yana getirilmesiyle oluşturulan yüzer köprü ile Trakya'ya geçti.
Mühendisler, Boğaz'ın bir köprüyle geçilmesi konusunda zaman zaman değişik projeler üretse de bunlar tasarı halinde kaldı. Örnek olarak 1940 yılında Nuri Demirağ'ın girişimiyle Türk mühendisler ve Amerikalı uzmanlar tarafından boğaz köprüsü projelendirilmiş ve bu işe talip olunmuştur ama o zamanki iktidar tarafından "boğaza köprü olmaz, yıkılır" diye bu teklif reddedilmiştir.
Boğaziçi Köprüsü (Birinci Köprü olarak da bilinir), Karadeniz ile Marmara Denizi'ni birbirine bağlayan İstanbul Boğazı üzerinde yer alan iki asma köprüden biridir. Köprünün ayakları Avrupa Yakası'nda Ortaköy, Anadolu Yakası'nda Beylerbeyi semtlerindedir.
İstanbul Boğazı üzerine yapılan ilk köprü olmasına atfen halk arasında Birinci Köprü olarak da adlandırılan Boğaziçi Köprüsü, sonra yapılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve şehirhatları vapurlarıyla birlikte kentin iki yakası arasında ulaşımı sağlar. 20 Şubat 1970 tarihinde yapımına başlanan köprü, 30 Ekim 1973 tarihinde saat 12.00'de, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete açıldı. Yapımı tamamlandığında dünyanın en uzun dördüncü asma köprüsüyken, 2012 yılı itibarıyla yirmi birinci sırada bulunmaktadır.
Avrupa ve Asya kıtalarını ayıran Boğaz'dan karşıdan karşıya kolayca geçebilme fikri yüzyıllar boyunca çekiciliğini korudu. İskit seferine çıkan Pers Kralı Darius'un 80 bin kişilik ordusu, gemilerin yan yana getirilmesiyle oluşturulan yüzer köprü ile Trakya'ya geçti.
Mühendisler, Boğaz'ın bir köprüyle geçilmesi konusunda zaman zaman değişik projeler üretse de bunlar tasarı halinde kaldı. Örnek olarak 1940 yılında Nuri Demirağ'ın girişimiyle Türk mühendisler ve Amerikalı uzmanlar tarafından boğaz köprüsü projelendirilmiş ve bu işe talip olunmuştur ama o zamanki iktidar tarafından "boğaza köprü olmaz, yıkılır" diye bu teklif reddedilmiştir.


[right]Arif YAMAN[/right]