***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Tılsım sunucusuna ait Loncaların iletişim, bilgilendirme ve paylaşım alanı
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Mondros Mütarekesi'nden sonra Anadolu'nun ve Rumeli'nin çeşitli şehirlerinde, işgallere karşı kurulan milli cemiyetlerin 7 Eylül 1919'da Sivas Kongresi'nde birleştirilmesinden sonra oluşan yeni cemiyete verilen isimdir. Bu cemiyet Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Halk Fırkası'na dönüştürülmüştür.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

TBMM

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan 1920'de Osmanlı Devleti'nin İtilaf Devletleri'nce işgali sırasında direniş gösteren Türk Milletinin oluşturduğu irade ile kurulan, (asli kurucu iktidar) ve yine bu iradenin sahibi olan Türk Milletinin anayasa ile verdiği yetki ile yasama görevi yapan Türkiye Cumhuriyeti anayasal devlet organıdır. "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir" ilkesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin varoluşunun temel dayanağını oluşturur.

Hali hazırda tali kurucu iktidar olan TBMM, diğer anayasal devlet organlarından üstün değildir. Yasama yetkisi yasa veya kanun yapma yetkisidir. Yasalar anayasaya aykırı olamaz. TBMM'nin anayasada da değişiklik yapma yetkisi bulunsa da bu yetki de Anayasa'nın Başlangıç bölümünde yer alan anlayışla ve anayasal bütünlüğe uygun olarak hareket etme ve ancak bu çerçeve içerisinde Anayasa'da değişiklik yapabilme ile sınırlıdır ve bu çerçevede meşruiyet kazanır. Anayasa’nın 6. maddesinde yer alan “hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz.” ifadesiyle yasama organı olan TBMM'nin, kendisinin yasal dayanağı olan anayasanın bütününü veya temel ilkelerini reddederek yeni bir anayasa yapma yetkisi yoktur. Anayasaya bağlılık yemini eden milletvekili veya partilerin bu girişimlerde bulunması, yetki aşımı ve yetki gaspı girişimi yönünden suç olan bu durum milletvekilliklerinin meşruiyetini sorgulanır hale getirir ve cebir kullanarak anayasayı değiştirmeye teşebbüsten yargılanma durumu ortaya çıkabilir. Yasa ve anayasa değişikliklerinin halka ait egemenlik haklarını da koruyan bir toplumsal sözleşme olan anayasaya aykırı olup olmadığı Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenir.

Millete ait egemenlik yetkilerinin kuvvetler ayrılığı prensibi ile verilmesinin, kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu anlamına geldiği Anayasanın başlangıç bölümünde belirtilmiştir.

Anayasanın 108'nci Maddesine göre, yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Milletvekili genel seçimleri, dört yılda bir, serbest, eşit, tek dereceli, genel oy esaslarına göre, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçilen milletvekili adayları, anayasaya bağlı kalacağına dair Türk milleti önünde namusu ve şerefi üzerine yemin ederek 4 yıllığına TBMM üyeliği (milletvekilliği) hakkı kazanırlar. TBMM üyeleri (milletvekilleri), yasama dokunulmazlığına sahiptir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Albert Einstein

Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955), Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi.

Alman İmparatorluğu'nun Ulm kentinde dünyaya gelen Einstein, yaşamının ilk yıllarını Münih'te geçirdi. Lise eğitimini ve yüksek eğitimini İsviçre'de tamamladı; fakat bir üniversitede iş bulmada yaşadığı zorluklar nedeniyle bir patent ofisinde müfettiş olarak çalışmaya başladı. 1905 yılı Einstein için bir mucize yıl oldu ve o dönemde kuramları hemen benimsenmemiş olsa da ileride fizikte devrim yaratacak olan dört makale yayınladı. 1914 yılında Max Planck'ın kişisel ricası ile Almanya'ya geri döndü. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü. Nazi Partisi'nin iktidara yükselişi nedeniyle 1933'te Almanya'yı terk etti ve Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşti. Ömrünün geri kalanını geçirdiği Princeton'da hayatını kaybetmiştir.

Albert Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile iki yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yaratmıştır. Sadece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturduğu kuramları sonradan deneysel olarak defalarca doğrulanmıştır. E = mc2 denklemi ile formüle ettiği kütle-enerji eşdeğerliği yıldızların nasıl enerji oluşturduğuna açıklama getirmiş ve nükleer teknolojinin önünü açmıştır. Fotoelektrik etki ve Brown hareketine getirdiği matematiksel açıklamalar, modern fiziğe diğer katkıları arasındadır. Ömrünün büyük bir kısmını bütün kuramları birleştiren bir birleşik alan kuramı yaratmaya çalışarak geçirmiş ama bu çabaları sonuçsuz kalmıştır. Einstein kuantum mekaniğinin bazı sonuçlarına, özellikle belirsizlik ilkesine oldukça şüpheci yaklaşmış fakat bu yaklaşımlar ileride geniş kabul görmüştür.

Einstein, Nazilerin nükleer bomba geliştirmesi endişesiyle ABD başkanı Roosevelt'e bir mektup göndermiş, ABD'nin nükleer çalışmalara başlamasını tavsiye etmiştir. Holokost sonrası Yahudilerin kendi ülkelerine sahip olması gerektiği fikrini savunmuş, İsrail'in kuruluşuna destek vermiştir. Çeşitli söyleşilerinde Yahudilik dinine ve diğer kutsal kitaplara inanmadığını belirtmiş, sosyalizme sempati duyan bir makale yayınlamıştır. Bertrand Russell ile birlikte nükleer silahlara karşı bir manifesto da yayınlamıştır.

Einstein, hayatı boyunca 300’den fazla bilimsel makale yayınlamıştır, ayrıca 150’den fazla bilim dışı çalışmaları da olmuştur. Başarıları ve eserleri nedeniyle Einstein sözcüğü, “dahi” ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Türkiye'de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı

Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması, 1930’larda, Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınların siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların çıkarılmasını ifade eder. Kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmesi; toplumsal hayatta gerçekleşen Atatürk Devrimleri’nden birisidir.

1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı.

Belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı;
Kadınların belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkı 3 Nisan 1930'da Belediye Kanunu'nun kabul edilmesiyle tanındı.

Kadınların katıldığı ilk belediye seçimleri;
Kadınlar siyasal haklarını ilk kez 1930 yılındaki Belediye seçimlerinde kullandılar. Seçimler, Eylül başından Ekim’in 20’sine kadar sürdü. Şehir meclislerine girebilen kadınlar arasında İzmir seçimlerinde Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF)’nın iki kadın adayı olan Hasane Nalan ve Benal Nevzat Hanımlar ile, İstanbul seçimlerinde CHF adayı olan Rana Sani Yaver (Eminönü), Seniye İsmail Hanım (Beykoz), Ayşe Remzi Hanım (Beyoğlu), Nakiye (Beyoğlu), Latife Bekir (Beyoğlu) Hanımlar vardır

Köy muhtarı seçme ve seçilme hakkı;
Köy Kanunu'nun 20. Maddesinin değiştirilmesine dair 26 Ekim 1933 tarihli ve 2329 sayılı kanunun çıkarılmasıyla; kadınların köy muhtar ve heyetlerine seçilme hakkı tanındı.

İlk kadın muhtarın seçimi;
Aydın'ın Çine ilçesine bağlı Demirdere köyünde (Bugünkü Karpuzlu ilçesi) yaklaşık 500 oy alarak seçimi kazanan Gül Esin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın muhtarı oldu.

Milletvekili seçme ve seçilme hakkı;
Türkiye’deki kadınlar milletvekili olabilmek için ilk adımı 1923’te atmışlardı. Bu adım, kadınların 1923 yılında Nezihe Muhiddin önderliğinde ilk kadın partisi “Kadınlar Halk Fırkası”nı kurma isteğidir. Fakat 1909 Seçim Kanunu sebebiyle bu parti kurma girişimi, Kadınlar Halk Fırkası’nın Türk Kadınlar Birliği adlı derneğe dönüşmesi ile sonuçlanmıştı.

1924 anayasası hazırlanırken kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olması gündeme geldi ancak TBMM genel kurulunda bu hakların yalnızca erkeklere tanınması fikri ağır bastığından kadınlar siyasal haklar sağlayamadılar.

Gerekli yasal değişiklik 1934 yılında Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekilinin sunduğu Anayasa ve Seçim Kanununda değişiklik yapılmasını öngören yasa önerisi sonucu gerçekleşti. Öneri, 5 Aralık 1934’te Mecliste görüşüldü. Yapılan oylamada, 317 üyeli Meclis'te, oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının oyuyla değişiklik önerisi kabul edildi. Anayasanın 10. ve 11. Maddeleri değiştirilerek her kadına 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkı verildi. Bu anayasa değişiklikleri çerçevesinde İntibah-ı Mebusan Kanunu (Milletvekili Seçimi Kanunu)’nda 11 Aralık 1934’de yapılan değişiklikler sonucu anayasada tanınan haklar seçim kanunuyla da düzenlendi. Yasanın çıkmasının ardından 7 Aralık 1934’te, Türk Kadınlar Birliği İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda büyük bir kutlama mitingi ve Beyazıt’tan Taksim’e bir yürüyüş düzenledi.

Kadınların katıldığı ilk genel seçimler;
Kadınların katıldığı ilk genel seçimleri, 8 Şubat 1935 yılında yapılan TBMM 5. dönem seçimleridir. Bu seçimlerde 17 kadın milletvekili T.B.M.M’ye girdi. 1936 yılı başında boşalan milletvekillikleri için yapılan ara seçimnde emekli öğretmen Hatice Özgenel’in Çankırı milletvekili olarak seçilmesiyle meclisteki kadın milletvekili sayısı 18’e çıktı.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Finlandiya

Finlandiya (Fince: Suomi, İsveççe: Finland) ya da resmî adıyla Finlandiya Cumhuriyeti, Kuzey Avrupa'da Baltık Denizi kıyısında bir Kuzey Avrupa ülkesi. İskandinavya yarımadasındadır, başkenti Helsinki'dir. Doğusunda Rusya, kuzeyinde Norveç ve batısında İsveç yer alır.

Coğrafi özellikler;
Finlandiya topraklarının en büyük özelliği arazi yapısıdır. Ülkenin çoğunluğu ovadan oluşur. Tepelik ve dağlık yapı çok ender rastlanır. Genellikle ülkenin kuzey-batı kısmında görünür. Halti dağı Finlandiya'nın en yüksek dağı olarak Laponya'da Norveç, İsveç ve Finlandiya sınırlarının kesiştiği noktaya yakın yerde bulunur.
Tatlı su kaynakları açısından çok zengindir. Doğu Finlandiya bölgesinin çoğu göllerden oluşmaktadır. Bunun en büyük örnekleri Saimaa gölü (Doğu Finlandiya) ve İnari gölü (Laponya). Aynı anda Kemi ve Oulu ırmakları gibi kaynaklar da bulunuyor.
Ülkenin coğrafi koordinatlarından dolayı ister istemez soğuk bir iklimin hakimiyeti gözükmektedir. Rusya sınırlarına ne kadar yaklaşılırsa ve ne kadar kuzeye doğru çıkılırsa o kadar iklim sertliğini gösterir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Macaristan

Macaristan (Macarca: Magyarország IPA: [ˈmɒɟɒrorsaːɡ] ( dinle)), Orta Avrupa'da Karpatlarda kurulu olan ve denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Komşuları batıda Avusturya ve Slovenya, kuzeyde Slovakya, doğuda Romanya ve Ukrayna, güneyde Sırbistan ve Hırvatistan'dır. Başkenti Budapeşte olan Macaristan, OECD, NATO, AB, Visegrád Grubu ve Schengen üyesidir. Ülkedeki resmi dil, Fin-Ugor dillerinden olan ve Avrupa Birliği'nin 24 resmi dilinden biri olan Macarcadır. Bu bağlamda Macarca, Avrupa Birliği'nde Fince, Estonca ve Maltaca ile beraber Hint-Avrupa dillerinden olmayan dört dilden biridir.

Hüküm süren Kelt (MÖ 450 sonrası) ve Roma (MÖ 9 - 5. yüzyıl) dönemlerinden sonra Macaristan'ın kuruluşu 10. yüzyılda Roma tarafından 1000 yılında tahta oturtulan I. István'ın büyük büyükbabası Árpád önderliğinde Macarların Asya'dan bölgeye gelişiyle Macaristan tarihi başlar. Macar Krallığı çeşitli kesintilerle de olsa 946 yıl varlığını sürdürdü. Bu süreçte de batının kültürel merkezlerinden biri oldu. Zamanının süper güçlerinden olan Macaristan, ittifak devletleriyle girdiği I. Dünya Savaşı'nı kaybedince ülke topraklarının üçte ikisinden fazlasını 3.3 milyon etnik Macar halkıyla beraber kaybetti. Buna neden olan ve 1920 yılında imzalanan Trianon Antlaşması, Macar tarihinin en kötü olaylarından biri olarak kabul edildiği gibi, ağır şartlarıyla bilinmektedir. II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası ile birlik olan Macaristan, bunun ardından Sovyet Rusyası tarafından ele geçirildi ve 1947 ile 1989 yılları arasında komünist yönetimi benimsedi. Bu dönemde Macaristan, 1956 Macar Devrimi gibi olaylarla uluslararası bir tanınırlık elde etti. Macaristan 1989 yılındaki devrimle Doğu Bloğu'nun çökmesiyle sınırlarını Avusturya'ya açtı. Bu yıldan sonra da parlamenter cumhuriyet sıfatını elde etti. Bugün ülke geniş gelire sahip bir ekonomi barındırmaktadır. Ayrıca bölgesel bazı kaynakları da tekelinde bulundurmaktadır.

Önceki on yılda Macaristan dünyanın onuncu dinamik ekonomisi olarak gösterildiği gibi, dünyanın on beş turistik merkezinden biridir. Aynı şekilde başkent Budapeşte, dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak gösterilmektedir. Ülkedeki Hévíz Gölü, dünyanın en büyük ikinci termal gölüdür. Yine Balaton Gölü, Orta Avrupa'daki en büyük göldür. Son olarak Hortobágy, Avrupa'nın en geniş otlağıdır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Romanya

Romanya (Rumence:/ro.mɨˈni.a/ Bu ses hakkında România (yardım·bilgi)) veya resmî adıyla Romanya Cumhuriyeti, Orta Avrupa'nın güney doğusunda, Balkan Yarımadası'nın kuzeyinde bulunan bir ülke. Ülke kuzeyde ve kuzeydoğuda Ukrayna, kuzeydoğuda Moldova, kuzeybatıda Macaristan, güneybatıda Sırbistan, güneyde Bulgaristan ile komşudur. Ayrıca ülkenin doğuda Karadeniz'e kıyısı vardır.

Avrupa Birliği üyesi olan ülke birlik ülkeleri içinde 7. büyük yüz ölçümü, 9. büyük nüfusa sahiptir. Ülkenin başkenti ve en büyük kenti konumundaki Bükreş, 2,2 milyon nüfusu ile Avrupa Birliği'nin en büyük 6. kentidir. Erdel bölgesinin büyük kentlerinden Sibiu, 2007 Avrupa Kültür Başkenti seçilmiştir.

Romanya, Avrupa Birliği, Frankofo, Latin Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü gibi uluslararası kuruluşlara üyedir.

Romanya Avrupa'nın en eski insan fosillerinin keşfedildiği ülkedir. 2002 yılında Romanya'nın batısındaki bir mağarada keşfedilen (Kemikli Mağara Rumence: Peştera cu Oase) bu fosillerin 42.000 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilmektedir. Romanya topraklarında kurulan ilk devlet Trakların kurduğu Daçya Krallığıdır. Bu devlet 101-107 yılları arasında Roma İmparatoru Trajan'ın orduları tarafından işgal edilerek Roma İmparatorluğu'nun bir eyaleti haline geldiler. Roma İmparatorluğu'nun çökmesinden sonra bu topraklar Gotlar, Hunlar, Avarlar, Slavların istilasına uğradı. 9.-11. yüzyıllar arasında Birinci Bulgar Devleti'nin bir parçası haline geldi. Bu dönemi Macar, Peçenek, Kuman ve Tatar istilaları izledi.

Rumenler tarihte ilk defa 14. yüzyılda kendilerine ait devletler kurmayı başardılar. Bu devletler 1310 yılında I. Basarab tarafından kurulmuş Eflak Beyliği ve 1352 yılında Dragoş tarafından kurulmuş Boğdan Beyliğidir. Günümüzdeki Romanya'nın bir parçası olan Erdel ise 10.-16. yüzyıllar arasında Macaristan Krallığı'nın bir parçasıydı. 15. ve 16. yüzyıllarda bu üç ülke de Osmanlı Devleti'nin himayesi altına girdiler. Osmanlı döneminde Eflak ve Boğdan tampon devletlerdi. Osmanlılara vergi verir, savaşlarda asker yardımı yaparlardı. Beyliklerin voyvodaları Rumen soyluları arasından Osmanlı padişahı tarafından atanırdı. Ayrıca bu beylikler İstanbul'un yiyecek ihtiyacını karşılamakta önemli bir rol oynarlardı. Ancak Osmanlılar Romanya'yı hiçbir zaman tamamıyla ilhak etmediler. Bükreş ve Yaş gibi büyük Romanya şehirlerinde sık sık Osmanlı vatandaşlarına rastlandıysa da oranları azdı. Bu şehirler hiçbir zaman Sofya, Belgrad, Selanik veya Üsküp gibi Osmanlı karakteri kazanmadı. 18. yüzyıla kadar Eflak ve Boğdan'ın voyvodaları Rumenlerin arasından seçilirdi. 18. yüzyılda ise Fenerli Rumlar arasından seçildiler. Bu durum 1826 yılında Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etti.

Osmanlılar 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'nı kaybedince 1821 yılında Rusya'yla Bükreş Antlaşması'nı imzalayarak Besarabya'yı Rusya'ya bırakmak zorunda kaldılar. Besarabya Boğdan'ın Prut nehrinin doğusunda kalan kısmıydı. Bu anlaşma Boğdan'ı ikiye bölmüş oldu. 93 Harbi'nde Osmanlıların Ruslar karşısında aldıkları yenilgiden sonra 1878 yılında yapılan Berlin Antlaşması'yla Eflak ve Boğdan Osmanlı Devleti'nden bağımsızlıklarını kazandılar. Romanya adı altında birleştiler. Ancak Rusya 1821 yılında ele geçirdiği Besarabya'yı geri vermedi. Bu bölge daha sonra SSCB'nin Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti haline gelecekti.

1881 yılında Romanya Krallığı ilan edildi. Alman Hohenzollern Hanedanından Prens Karl Eitel Friedrich Zephyrinus Ludwig Romanya kralı olarak I. Carol adını aldı. Romanya I. Dünya Savaşı'na İtilaf Devletlerinin yanında (Osmanlılara karşı) katılarak savaştan karlı çıktı ve Avusturya-Macaristan'dan Erdel bölgesini aldı. Ancak II. Dünya Savaşı'nda taraf değiştirip Nazi Almanyası'nın yanında yer alarak faşizme yöneldi. 1944 yılında Kızıl Ordu Romanya'yı işgal etti. 1947 yılında komünist Romanya Halk Cumhuriyeti ilan edildi. 1967 yılında Nicolae Ceauşescu iktidarı ele gecirdi. Romanya'nın devlet başkanı oldu. 1989 yılında Romanya Devrimi'yle Ceauşescu iktidarı son buldu. Ceauşescu ve karısı alelacele düzmece bir mahkemede yargılanıp hemen kurşuna dizildiler. Böylece Romanya Batı tipi demokrasiye geçti. 2004 yılında NATO'ya 1 Ocak 2007 tarihinde de Avrupa Birliği'ne katıldı.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Erbaa

Erbaa, Tokat ilinin 2013 sonu itibariyle 60.742 ilçe merkezi nüfusuyla birlikte bereketli ovası, konumu, iş olanakları, sanayisi ve OSB gibi önemli etkenler sayesinde göç almaya devam eden bölgenin cazibe merkezi olmuş bir ilçesidir. 2011 ADNKS sonuçlarına göre Tokat genelinde il merkezi dahil nüfusunu artıran tek yerleşim yeri olmuştur.

Erbaa kelimesi, Arapça olup "dört" anlamına gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğu kayıtlarında ise 18. yüzyılın başlarından itibaren Erbaa adının kullanıldığı görülmektedir. Bir ara bu kelime "Nevahi-i Erbaa" şeklinde kullanılmıştır. Mevzubahis dönemde Niksar-Amasya arasında en önemli yerleşim birimleri ; Erek,Karayaka,Sonusa(Uluköy) ve Taşâbat(Taşova) idi. Nüfus yönünden ancak birer nahiye büyüklüğünde ve aynı bölgede olmalarından hepsine birden Nevahi-i Erbaa yani "dört nahiye" denilmiştir. Hatta tahakkuk eden vergiler de bu isimle kaydedilmiştir.H.1256/M.1840'da, Erbaa adıyla bu dört nahiyenin (Erek,Karayaka,Sonusa,Taşâbat) vergisi 47.243 kuruş olarak resmi evraka geçmiştir.

Buna göre Erbaa; Erek, Karayaka, Sonusa ve Taşâbat'ın genel bir adı olmuş, dördü birden sanki bir ilçe görünümünü almıştır. Hatta resmiyette Kaza-i Erbaa tâbiri de kullanılmıştır.Daha sonra Erek diğerlerine göre daha fazla gelişim gösterince, Erbaa adını tek başına alarak 1872'de ilçe olmuştur. Kalan üçü yani Taşâbat,Karayaka ve Sonusa ise Erek'e yani bugünkü Erbaa'ya bağlanıp onun köyleri olmuşlardır. Daha sonra 1944'te Taşabat'ın yani günümüzdeki Taşova'nın Erbaa'dan ayrılıp ayrı bir ilçe olmasıyla Sonusa da Taşova'ya bağlanmıştır.

Tarihçe
2011 yılında Çorum'un Bayat ilçesinde bulunan ocağa kadar[8][9] Anadolu'daki en eski yeraltı maden işletmesi M.Ö 5000 yılına ait olup Erbaa'nın Kozlu köyünde olarak kayıtlara geçmiş ve bilinmiştir.Bu maden ocağına "Eski Gümüşlük" olarak bilinen mevkiide yapılan sondaj destekli aramalar sayesinde ulaşılmış ve ODTÜ Fizik Bölümü Radyokarbon laboratuvarında yapılan C-14 analizleri sonucunda M.Ö 5000 tarihine ulaşılmıştır. Araştırmacılar,yörede ihtiyaç duyulan bakır gereksiminin binlerce yıl boyunca bu maden ocağından karşılandığı ihtimali üzerinde durmaktadır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Niksar

Niksar, 2013 sonu itibariyle 31.978[3] merkez nufusa sahip Orta Karadeniz Bölümünün iç kesiminde yer alan Tokat ilinin bir ilçesidir. Niksar 1891 yılında belediyelik olmuştur.

Pers İmparatorluğu’nun sona ermesiyle kurulan Pontus Krallığı döneminde Caberia adıyla anılan Niksar; Sayfiye alanlarına pek çok tapınak, saray ve yerleşim birimi inşa edilmiştir. MÖ 72 yıllarında Romalılarla Pontuslular arasında cereyan eden Mithridat savaşlarının üçüncüsü Niksar’da yapılmış ve şehir Romalıların eline geçmiştir. Romalılar, şehre Neocaesarea (Kayser'in yeni şehri) adını vermiş ve Niksar ismi Neocaesarea'dan dönüşmüştür.

Niksar, Romalılar döneminde ayrıca Diospolis, Sebaste isimleriyle anılmıştır. 1672 yılında Niksar’a gelen Evliya Çelebi ise Seyahatname’sinde Niksar ismi hakkında uydurulan şöyle bir hikayeyi nakleder;

« Bu Niksar'ın doğusu Nik Hisar, yani iyi hisar olup hafifletmek suretiyle yanlış olarak Niksar denir. »
demektedir.

Roma İmparatorluğu'nun M.S. 395 yılında ikiye bölünmesiyle Niksar, Bizans egemenliğine girmiştir. 11. yüzyılda Türklerin Anadolu’ya yaptıkları akınlarda 1067 yılında Alp Arslan’ın komutanlarından Afşin Bey tarafından fethedilmiş, ancak 1068 yılında tekrar Bizans’ın eline geçmiştir. Malazgirt Savaşı sonrasında ise Artuk Bey tarafından fethedilen Niksar, 1073’te tekrar elden çıkmıştır.

Niksar’ın asıl fatihi Danişmendli Devleti’nin kurucusu olan Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi olmuştur. Danişmend Gazi fetihten sonra Niksar’ı sahil Rumlarına karşı mücadelede kendisine hem bir üs hem de bu devletin başkenti olarak seçmiştir. Bu dönemde Niksar ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir.

1175’te II. Kılıçaslan zamanında Selçuklu topraklarına katılan Niksar, Moğol istilası ile 1341’de önce Eretna Devleti’nin daha sonra da Tacettinoğulları Beyliği’nin hâkimiyetine girmiş ve bu beyliğin merkezi olmuştur.

1387 yılında Niksar’ı ele geçiren Kadı Burhaneddin’in bir savaşta öldürülmesi üzerine bölge halkı Yıldırım Bayezid’tan yardım istemiş ve Yıldırım Beyazıt’ın oğul Süleyman Çelebi 1398’de Niksar’ı Osmanlı topraklarına katmıştır.

Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon seferi, Yavuz ve Kanuni’nin doğu seferleri sırasında uğradıkları tarihi şehir, Osmanlıların son yıllarında Tokat Sancağı’na bağlı bir kaza merkezi olarak varlığını sürdürdü.

Tarihi geçmişinin simgesi olarak Roma, Bizans, Selçuklu, Danişmendli ve Osmanlı Devleti’nden kalma pek çok eser hala şehrin tabii bir parçası olarak ayaktadır. İstiklal Savaşı sırasında Rum ve Ermeni çetelerinin baskılarıyla karşılaşan Niksar, diğer taraftan memleketimizi işgal eden düşmanlara karşı, 16 Haziran 1919’da İzmir’in işgalini protesto etmek amacıyla Anadolu’daki ilk mitinglerden birini gerçekleştirerek Cumhuriyetten bugüne kadar varlığını sürdürmektedir.

20 Haziran 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine Tokat’taki ilk miting Niksar’da yapmıştır. Binlerce kişinin katıldığı miting sonunda Redd-i İlhak Cemiyeti Reisi Hacı Mahir Bey’in imzası ile İtilaf Devletleri temsilcilerine aşağıdaki metinle telgraf çekilmiştir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

deprem

Deprem, yer sarsıntısı veya zelzele, yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalanmalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır. Sismik aktivite ile kastedilen meydana geldiği alandaki depremin frekansı, türü ve büyüklüğüdür. Depremler Sismograf ile ölçülür. Bu olayları inceleyen bilim dalına da Sismoloji denir. Depremin şiddeti Moment magnitüd ölçeği (ya da eskiden kullanımda olan Richter ölçeği) ile belirlenir. Bu ölçeğe göre 3 ve altı şiddetteki depremler genelde hissedilmezken 7 ve üstü şiddetteki depremler yıkıcı olabilir. Sarsıntının şiddeti Mercalli şiddet ölçeği ile ölçülür. Depremin meydana geldiği noktanın derinliği de yıkım kuvvetine etkilidir ve yer yüzüne yakın noktada gerçekleşen depremler daha çok hasar vermektedir.

Dünya yüzeyinde gerçekleşen depremler kendilerini bazen sallantı bazen de yer değiştirme şeklinde göstermektedir. Bazen yeryüzüne yakın bir noktada güçlü bir deprem gerçekleştiğinde tsunamiye sebep olabilir. Bu sarsıntılar ayrıca toprak kayması ve volkanik aktiviteleri de tetikleyebilir.

Genel olarak deprem sözcüğü herhangi bir sismik olayın -Doğal bir fenomen olarak gerçekleşmiş veya insanların sebebiyet verdiği- ürettiği sismik dalgaları adlandırmak için kullanılır. Depremler genellikle kırıkların (fay hatları) çatlamasıyla oluşur. Bunun yanı sıra volkanik faaliyetler, toprak kaymaları, mayın patlamaları veya nükleer testler sonucunda da gerçekleşebilir
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Cevapla

“Lonca İletişim” sayfasına dön