***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Tılsım sunucusuna ait Loncaların iletişim, bilgilendirme ve paylaşım alanı
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

İSPANYA

İspanya (İspanyolca: Bu ses hakkında España (yardım·bilgi), /esˈpaɲa/) ya da resmî adıyla İspanya Krallığı (İspanyolca: Reino de España) Avrupa'nın güneybatısında, İber Yarımadası'nda yer alan bir Akdeniz ülkesidir. Güneyde ve doğuda Akdeniz'e, kuzeyde ise Atlantik Okyanusu'na kıyısı vardır. Batıda Portekiz, kuzeyde Fransa, Andorra ve güneyde Birleşik Krallık'a bağlı Cebelitarık ile komşudur. İspanya toprakları ayrıca Akdeniz'de Balear Adaları, Atlantik Okyanusu'nda Kanarya Adaları'nı ve Kuzey Afrika'da Ceuta ve Melilla adlı iki özerk şehri kapsar. 504.712 km2'lik[3] alanıyla İspanya, Fransa'dan sonra Batı Avrupa'daki ikinci büyük ülkedir. 650 metrelik ortalama yüksekliği ile de İsviçre'den sonra Avrupa'daki ikinci yüksek ülkedir. İspanya parlamenter demokrasi şeklinde örgütlenmiş bir anayasal monarşi rejimi ile yönetilir. 1986'dan beri Avrupa Birliği'nin 1982'den beri NATO'nun bir üyesidir.

İspanya tarihi
MÖ 1100 yıllarında Fenikeliler, İspanya topraklarında ilk yerleşim merkezlerini kurmaya başladılar. Onları Keltler ve Yunanlar takip etti. İspanya daha sonra Kartacalıların egemenliğine girdi. MÖ 202 yılında Romalılar Kartacalıları İberik Yarımadası'ndan attılar. Roma İmparatorluğu bu tarihten itibaren İspanya'da birliği sağladı ve zamanla Hıristiyanlığı burada kabul ettirdi.

Milattan Sonra 5. yüzyılda İspanya, Germen kabilelerinin saldırılarına hedef oldu. Sırayla Alanlar, Suevler ve Vandalların ardından Vizigotlar İspanya'ya hâkim oldu. Vizigotların hâkimiyeti uzun sürdü ve Hıristiyanlığı kabul eden Vizigotlar, İspanya'da Hıristiyanlığın yayılmasını sağladı.

Endülüs dönemİ
711'de Afrika'dan gelen Müslümanlar, 8. asırdan 10. asra kadar kuzeydeki birkaç bölge dışında İspanya'ya hâkim oldular ve burada Endülüs medeniyetini kurdular. On birinci yüzyılda bu ülkenin iç karışıklıklarından faydalanan Hıristiyanlar kuzeyden başlayarak yarımadayı tekrar ele geçirmeye başladı. 1276 yılında Müslümanların elinde yalnızca güneydeki Granada kalmıştı. 1469'da Aragon ve Kastilya Krallıkları tek bir krallık altında birleşerek güçlü bir devlet kurdular.

1492'de Müslümanların son kalesi Granada Krallığı yıkıldı. Aynı yıl Kristof Kolomb İspanyol hükümdarının maddi desteğiyle Amerika'yı keşfettiği ünlü gezisine çıktı. Bu yolculuk, İspanya'nın dünyanın en büyük sömürge imparatorluklarından birini kurmasına yol açtı.İspanyol askerler, onları hediyelerle karşılayan yerlilere köleleştirme, işkence, soykırım yaşattılar. Kristof Kolomb'un yakın bir arkadaşının çocuğu olan ve yerlilere yapılan zulümlere tanık olan Bartolome de Las Casas, 1542 tarihli Kızılderililer Nasıl Yok edildi? isimli kitabında şunları yazmaktadır : "Amerika yerlilerinin Hristiyanlara karşı giriştikleri savaşta haklı olduklarına yüzde yüz eminim.Öte yandan Hıristiyanlar onlarla tek bir haklı savaş yapmadı.Tam tersine savaşları dünyadaki hiçbir zorbanın olamadığı kadar şeytansı ve haksızdı."

1588 yılında İspanyol Armada'nın İngiliz donanmasına yenilmesini takip eden taht ve din kavgaları sonunda İspanya zayıflayarak çökmeye başladı. 1640'ta Portekiz'i, 1714'te ise Avrupa'daki bazı topraklarını ve Cebelitarık'ı kaybetti. On dokuzuncu yüzyılın başlarında İspanyolların Amerika'daki bütün sömürgeleri bağımsızlıklarını kazandı.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

ÇAYIRHAN TERMİK SANTRALİ

Çayırhan Termik Santrali, yıllık 5 milyar kilowat saat üretim gerçekleştirerek Türkiye'nin en yüksek verimle çalışan santralidir. Santralin işletme hakkı E.Ü.A.Ş. tarafından Park Termik Elektrik Sanayii ve Ticaret A.Ş.'ne devredilmiştir. Çayırhan Termik Santrali Nallıhan ilçe sınırları içinde kalmakla birlikte Beypazarı'na 23 km uzaklıktadır. Çayırhan Termik Santrali'nin 14 Kasım 1976'da temeli atılmıştır. 1978 yılında inşatı tamamlanan Çayırhan Termik Santrali zaman içerisinde çeşitli genişletmeler ve ek binalar ile bugünkü halini almıştır.

Çayırhan Termik Santralı'nın tevsi ünitelerinde, bölgedeki kömür rezervleri değerlendirilerek Türkiye'nin elektrik ihtiyacının karşılanmasına katkıda bulunmaktadır.
Her biri 150 MW gücündeki iki ünitenin yanına kurulan 160 MW gücündeki iki tevsi ünitesiyle birlikte toplam dört üniteden oluşmaktadır.
Çayırhan Termik Santralı yeni Tevsi Ünitelerinin (2x160 MW) yapımı için 16 Aralık 1994 tarihinde Austrian Energy and Envitonment (Avusturya), Mitsubishi Corporation (Japonya), Siemens (Almanya), GÜRİŞ (Türkiye), Bischoof (Almanya), Caillard (Fransa) ve SEMKO (Türkiye) firmalarından oluşan konsorsiyum ile sözleşme imzalandı ve işe fiilen 30 Mart 1995 tarihinde başlandı. Anahtar teslim bazında yüzde 100 kredili olarak gerçekleştirilen projenin bedeli, teklif alma tarihindeki kurlarla 504 milyon dolardı.
Konvansiyonel yakma teknolojisinin kullanıldığı santralda linyitin yanması sonucu ortaya çıkan kükürt dioksit gazı, dünyadaki benzer tesislerde en yaygın kullanıma sahip ıslak kireç taşı projesi ile asgari yüzde 95 verimde tutularak Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği'ndeki sınır değerlerin altına düşmekte.
Yapımında 1500 kişinin çalıştığı Tevsi Üniteleri'nin işletmesi 400 personel tarafından gerçekleştirilmektedir.
2000 yılına kadar devlet tarafından işletilen termik santral şu anda Ciner grubu şirketlerinden Park Termik Elektrik Sanayii ve Ticaret A.Ş tarafından işletilmektedir.
Türkiye'de özel sektöre devredilen ilk termik elektrik santralidir.
Kurulusundan itibaren her yıl veya 2 yılda bir revizyon bakımı argon ustaları tarafından maliyeti yüksek bir bakıma sokulmaktadır.bu bakım ihalelerle verilmektedir.ancak 1 ayda sadece 2 ünitenin bakımı yapılmaktadır.çünkü 4 ünite oldugu için arada santralin veriminin düşmemesi için 1 veya 2 aylık süre zarfı bakım durdurulur ve bu süreden sonra geriye kalan 2 üniteninde bakımı yapılmaktadır.
Nallıhana 37 km , Ankara'ya ise 120 km uzaktadır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

ÇAYIRHAN TERMİK SANTRALİ

Çayırhan Termik Santrali, yıllık 5 milyar kilowat saat üretim gerçekleştirerek Türkiye'nin en yüksek verimle çalışan santralidir. Santralin işletme hakkı E.Ü.A.Ş. tarafından Park Termik Elektrik Sanayii ve Ticaret A.Ş.'ne devredilmiştir. Çayırhan Termik Santrali Nallıhan ilçe sınırları içinde kalmakla birlikte Beypazarı'na 23 km uzaklıktadır. Çayırhan Termik Santrali'nin 14 Kasım 1976'da temeli atılmıştır. 1978 yılında inşatı tamamlanan Çayırhan Termik Santrali zaman içerisinde çeşitli genişletmeler ve ek binalar ile bugünkü halini almıştır.

Çayırhan Termik Santralı'nın tevsi ünitelerinde, bölgedeki kömür rezervleri değerlendirilerek Türkiye'nin elektrik ihtiyacının karşılanmasına katkıda bulunmaktadır.
Her biri 150 MW gücündeki iki ünitenin yanına kurulan 160 MW gücündeki iki tevsi ünitesiyle birlikte toplam dört üniteden oluşmaktadır.
Çayırhan Termik Santralı yeni Tevsi Ünitelerinin (2x160 MW) yapımı için 16 Aralık 1994 tarihinde Austrian Energy and Envitonment (Avusturya), Mitsubishi Corporation (Japonya), Siemens (Almanya), GÜRİŞ (Türkiye), Bischoof (Almanya), Caillard (Fransa) ve SEMKO (Türkiye) firmalarından oluşan konsorsiyum ile sözleşme imzalandı ve işe fiilen 30 Mart 1995 tarihinde başlandı. Anahtar teslim bazında yüzde 100 kredili olarak gerçekleştirilen projenin bedeli, teklif alma tarihindeki kurlarla 504 milyon dolardı.
Konvansiyonel yakma teknolojisinin kullanıldığı santralda linyitin yanması sonucu ortaya çıkan kükürt dioksit gazı, dünyadaki benzer tesislerde en yaygın kullanıma sahip ıslak kireç taşı projesi ile asgari yüzde 95 verimde tutularak Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği'ndeki sınır değerlerin altına düşmekte.
Yapımında 1500 kişinin çalıştığı Tevsi Üniteleri'nin işletmesi 400 personel tarafından gerçekleştirilmektedir.
2000 yılına kadar devlet tarafından işletilen termik santral şu anda Ciner grubu şirketlerinden Park Termik Elektrik Sanayii ve Ticaret A.Ş tarafından işletilmektedir.
Türkiye'de özel sektöre devredilen ilk termik elektrik santralidir.
Kurulusundan itibaren her yıl veya 2 yılda bir revizyon bakımı argon ustaları tarafından maliyeti yüksek bir bakıma sokulmaktadır.bu bakım ihalelerle verilmektedir.ancak 1 ayda sadece 2 ünitenin bakımı yapılmaktadır.çünkü 4 ünite oldugu için arada santralin veriminin düşmemesi için 1 veya 2 aylık süre zarfı bakım durdurulur ve bu süreden sonra geriye kalan 2 üniteninde bakımı yapılmaktadır.
Nallıhana 37 km , Ankara'ya ise 120 km uzaktadır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

TÜRKİYE MİLLİ FUTBOL TAKIMI

Türkiye Millî Futbol Takımı, Türkiye'yi uluslararası turnuva ve maçlarda temsîl eden futbol takımıdır. İlk maçını 26 Ekim 1923 tarihine oynayan takım; FIFA Dünya Kupası 1950, 1954 ve 2002 olmak üzere 3 defa hak kazanmış; ancak 1950 FIFA Dünya Kupası'na finansal sorunlar yüzünden katılamamıştır.

Türk Millî Takımı ulusal karşılaşmalara Avrupa elemelerinden katılmaktadır. 2002 Dünya Kupası'nda Şenol Güneş yönetiminde aldığı üçüncülük, Fatih Terim yönetiminde Euro 2008'de aldığı üçüncülük tarihindeki en büyük başarılarıdır ve Şenol Güneş yönetiminde gençleştirilmiş kadrosuyla 2003 FIFA Konfederasyonlar Kupası'nda da üçüncülüğü vardır. Tarihinde 2 kez FIFA Dünya Kupası'na katılma başarısı göstermiş olan Türk Millî Takımı'nda Ermenistan maçı itibariyle en fazla formayı 120 kez Rüştü Reçber giymiş, millî forma altında en fazla golü ise 51 kez ile Hakan Şükür atmıştır.

Millî takımın kullandığı formalar ise iç sahada Türk bayrağının renklerinden alan klasik kırmızı-beyaz formadır. Dış sahada kullanılan forma ise yeni dizayn edilmiştir; Türk bayrağı rengi kırmızı ile beyaz renkten oluşmaktadır. Avusturya-İsviçre'nin ortaklaşa düzenlediği Euro 2008'de sakatlıklara rağmen (Almanya maçında toplam 14 oyuncu vardı ve bunların 2'si kaleciydi) Almanya ile yarı final oynadı ve son dakika golüyle elendi. Bu turnuvadan sonra 2010 Dünya Kupası'na katılmayı amaçlayan takım; İspanya ve Bosna-Hersek'in ardından grubunu 3. sırada tamamladı ve 2010 Dünya Kupası'na da katılma şansı sona erdi. Elemelerin ardından teknik direktör Fatih Terim, görevi bıraktığını açıkladı. Uzun bir süre hocasız kalan takım, 17 Şubat 2010 tarihinde Türkiye Futbol Federasyonu'nundan yapılan açıklamada Guus Hiddink'in göreve getirilmesinin bildirilmesiyle hocasını bulmuş oldu. Türkiye, Guus Hiddink ile 2 yılı opsiyonlu 4 yıllık sözleşme imzaladı.Euro 2012 play off elemelerinde Hırvatistan'a elenmesinin hemen ardından Hiddink ile yolları ayırarak teknik direktörlüğe Abdullah Avcı'yı getirmiş, Abdullah Avcı 20 Ağustos 2013'de istifa etmiştir. 22 Ağustos tarihinde Fatih Terim ile 4 maç için anlaşmaya varılmıştır. 13 Mart 2014 tarihinde, FIFA Mart ayı dünya sıralamasında Türkiye 4 basamak yükselerek 710 puanla 38.sıraya çıktığını açıkladı.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

DEMOKRATİK SOL PARTİ

Demokratik Sol Parti (DSP), Rahşan Ecevit tarafından 14 Kasım 1985'te kurulan Türk siyasi partisi. Demokratik Sol Parti özellikle 1990'lı yılların ikinci yarısı ile 2000'li yılların başında Türkiye siyasetinde etkili olmuştur.

Parti programı
Demokratik Sol Parti Meclisi'nin 3 Ekim 2003 tarihli toplantısında günün koşullarına göre yenilenmek için ele alınan programın tam metni, 6 Ekim 2003 Pazartesi günü açıklanmıştır. Program; küreselleşme, kayıtdışı ekonomi, emek-sermaye ilişkisi, üretim, girişimcilik, işsizlik, kültür, bilgi toplumu, uzay teknolojisi, kamu yönetimi ve "yerel yönetim anlayışı", sendikalaşma ve "üniversitelere bakış açısı" gibi çok sayıda konuyu içermektedir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

NAİM SÜLEYMANOĞLU

Naim Süleymanoğlu (d. 23 Ocak 1967; Mestanlı, Kırcaali), bütün otoritelere göre tüm zamanların en iyi haltercisidir. Lakabı, yapıca ufak tefek ancak çok güçlü olması nedeniyle Cep Herkülü'dür.

Halter kariyeri
Haltere 1977'de, henüz 9 yaşındayken başladı. 15 yaşında Brezilya'da düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonası'nda iki altın madalya alarak şampiyon oldu. On altı yaşında rekor kırarak yine şampiyon oldu. Böylece halter tarihinde en genç dünya rekortmeni unvanını aldı. Kariyeri boyunca üç Olimpiyat Altın madalyası, yedi Dünya Şampiyonluğu ve altı Avrupa Şampiyonluğu vardır. Tam 46 kez dünya rekoru kırmıştır.1984 yılında (16 yaşındayken), silkme kategorisinde vücut ağırlığının üç katını kaldıran ikinci halterci olarak tarihe geçti.

1983 - 1986 arasında gençlerde 13, büyüklerde 50 olmak üzere tam altmış üç rekor kırarken, yine bu dönemde Dünya ve Avrupa şampiyonalarında 52, 56 ve 60 kilolarda şampiyonluklar yaşadı. 1984, 1985 ve 1986'da dünyada yılın haltercisi seçildi. 1984 Los Angeles Olimpiyatları'na Bulgaristan'ın da Sovyet'lerle boykota katılması nedeniyle katılamadı. Bu dönemde Bulgar Hükümeti'nin Türk isimlerini yasaklaması nedeniyle adı Naum Shalamanov olarak biliniyordu.

Bulgaristan'daki bu baskılardan kurtulmak ve Türkiye adına müsabakalara katılmak için 1986'da Melbourne'de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası'nda Türkiye Büyükelçiliği'ne sığınarak Türkiye'ye iltica etti. Türkiye'ye ilticasında ve getirilmesinde bizzat Turgut Özal devreye girdi.

Olimpiyat oyunları
1988 Seul
1988 Seul Olimpiyatları'na Türkiye adına katılabilmesi için Türk hükümetince Bulgaristan'a 1 milyon dolar ödenerek gerekli izin alındı. Bu olimpiyatlarda Süleymanoğlu 60 kg koparmada sırasıyla 145 kg, 150.5 kg, 152.5 kg, silkmede 175 kg, 188,5 kg, 190 kg, toplamda da 320 kg, 339 kg, 342.5 kg kaldırarak 6 dünya 9 olimpiyat rekoru kırarak muhteşem bir zafer elde etti ve böylece Türkiye'ye olimpiyatlar tarihinde güreş dışında ilk altın madalya kazandıran sporcu oldu.

1992 Barselona
1992 Barselona Olimpiyatları'nda rakiplerine karşı ezici bir üstünlük sağladı ve altın madalyayı çok rahat kazandı. Aynı yıl Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından “Dünyanın En İyi Sporcusu” seçildi.

1996 Atlanta
1996 Atlanta Olimpiyatları'nda 64 kiloda 4 dünya rekoru kırarak 3. kez olimpiyatlarda madalya kazanarak tarihe geçti.

2000 Sidney
2000 Sidney Olimpiyatları'nda ise artık 33 yaşında olması ve sakatlığı nedeniyle 3 kaldırışta sıfır çekerek başarı gösteremedi.

Dünya Halter Şampiyonası
1993 Melbourne
1993 Dünya Şampiyonasında ise 3 altın madalya kazanırken 2 de dünya rekoru kırdı.

1994 İstanbul
İstanbul'da yapılan Dünya Halter Şampiyonası'nda ilk kez Türk Seyircisi önüne çıktı. Sakat olmasına rağmen 3 dünya rekoru kırarak üç altın madalya kazandı.

1995 Avrupa halter şampiyonasında yine sakat olmasına rağmen 1 altın, 2 gümüş kazanarak Türkiye’nin takım halinde birinci olmasında önemli katkı sağladı.

1995 Guangzhou
Çin'de yapılan dünya şampiyonasında sakatlığı devam ediyordu ve 3 altın madalya kazandı.

Avrupa Halter Şampiyonası
1988 Cardiff
1988'de Avrupa Halter Şampiyonası'na Türkiye adına katıldı ve üç altın madalya kazandı.

1994 Varşova
1994'te Bulgaristan'da yapılan Avrupa Halter Şampiyonası'nda sadece üç kaldırış yaparak üç dünya rekoru kırdı.

Naim Süleymanoğlu, Uluslararası Halter Federasyonu'nun Aralık 2000'de Atina'da toplanan kongresinde asbaşkanlığa seçildi.

Madalyalar
Olimpiyat Oyunları
Sıra Kilo Koparma Silkme Toplam Yer Tarih
1 64 kg 147.5 187.5 330.0 Amerika Birleşik Devletleri Atlanta, ABD 1996
1 60 kg 142.5 177.5 320.0 İspanya Barselona, İspanya 1992
1 60 kg 152.5 GDR 190.0 GDR 342.5 GDR Güney Kore Seul, Güney Kore 1988
GDR: Güncel Dünya Rekoru
DR: Dünya Rekoru

Başarıları
İlk dünya rekorunu kırdığında sadece 15 yaşındaydı.
1984, 1985 ve 1986 yıllarında dünyada 'yılın haltercisi' seçildi.
1988 Seul, 1992 Barcelona ve 1996 Atlanta Olimpiyatları olmak üzere üç kez olimpiyat şampiyonu,
8 Kez dünya şampiyonu oldu, 46 dünya rekoru kırdı.
Kendi kilosunun üç katından fazla kaldırarak, 'efsane' oldu.
Spor otoritelerine göre 'tüm zamanların en iyi haltercisi.
1988 yılında Time dergisine kapak oldu.
60 kg’de koparmada 200 kg kaldırarak dünya rekoru kırdı.
1988 yılında Seul olimpiyatlarında 9 dünya 6 Olimpiyat rekoru kırarak büyük bir zafer kazanmıştır.
Türkiyeye Olimpiyatlarda güreş dışında ilk altın madalyasını kazandıran sporcudur.
1992 yılında Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından “Dünyanın En İyi Sporcusu” seçildi.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

MÜCAP OFLUOĞLU

Mücap Ofluoğlu (d. 4 Kasım 1923, İstanbul - ö. 11 Aralık 2012, İstanbul), tiyatro oyuncusu, seslendirme sanatçısı, film yönetmeni, yazar.

1970'ler başında İstanbul Şehir Tiyatroları'nda canlandırdığı Cyrano de Bergerac'la ün kazanan sanatçı, 1979'da Moliere'in Hastalık Hastası oyununu Türkiye’de ilk kez sahneye koyan kişi oldu.

Bir seslendirme sanatçısı olarak 1960’larda birçok filmde Öztürk Serengil'e ses vermesi ile tanınmıştır.

Çevirmen Filiz Karabey’in eşidir.
Tiyatroculuğu
Ofluoğlu, annesinin Muhsin Ertuğrul'a yazdığı bir mektup üzerine sanat yaşamına İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü'nde atıldı. 1946'da Jül Sezar oyunu ile figüran olarak İstanbul Şehir Tiyatroları büyük oyunlarına geçti.

1948 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları'ndan İzmir Şehir Tiyatrosu'na geçen sanatçı, 1951'de Muhsin Ertuğrul'un kurduğu Küçük Sahne'nin ilk kadrosuna katıldı.

Küçük Sahne dağıldığında Suzan Ustan ile birlikte İstanbul Oda Tiyatrosu'nu kurarak Barillet- Grady ikilisinin yazdığı iki kişilik Kaktüs Çiçeği oyununu sahneledi. Bu tiyatroda iki yıl boyunca oyuncu ve yönetmen olarak oyunlar sahnelemeye devam etti.

1960’ta Muhsin Ertuğrul'un çağrısı ile yeniden İstanbul Şehir Tiyatrosu'na dönen Ofluoğlu, bu kurumda altı yıl daha görev yaptı. O dönemde birlikte çalıştığı oyuncu Şirin Devrim ile kısa süreli bir evliliğinin ardından 1962'de çevirmen Filiz Karabey ile evlendi

1966’da istifa ederek ayrıldığı İstanbul Şehir Tiyatroları’na 1974 yılında yeniden döndü; Tiyatro oyuncusu olarak şöhretini, Şehir Tiyatrolarında oynadığı Cyrano de Bergerac rolü ile yaptı. Son olarak 1979 yılında Moliere'in Hastalık Hastası adlı oyununu sahneleyen Ofluoğlu, bu oyunu Türkiye'de ilk kez sahneye koyan kişi olarak Türk tiyatro tarihine geçti. 1980’de emekli oldu.

1981'de Küçük Sahne'de Eski Moda Komedya oyununu yönetip oynadı. 1983 yılında Tiyatroda 40. Yıl jübilesini yaptı.

Seslendirme sanatçılığı
Ofluoğlu, oyunculuğun yanı sıra 1940'lı yıllarda İpek Film Stüdyosu'ndan başlayarak, film seslendirmeleri yaptı. 1960'lı yıllarda Öztürk Serengil seslendirmeleri ile ün kazanan sanatçı, daha sonraki yıllarda Serengil'le arasının açılması nedeniyle, onun seslendirmesini yapmayı bıraktı.

Sinema oyunculuğu
Sinema oyunculuğuna 1943 yılında Dertli Pınar filmiyle başladı. Bu ilk filmden sonra aralarında “Vatan İçin” (1951), “Kaldırım Çiçeği”(1953), “Biri ve Diğerleri”(1987)'nin de olduğu otuza yakın filmde rol aldı. Oyuncu, “Kurtuluş” ve “Süper Baba” gibi ünlü televizyon dizilerinde de rol almıştır.

Yazarlığı
Ofluoğlu Sabahattin Ali'nin 25 Kasım 1946 tarihinde yayına başlayan siyasi mizah gazetesi Marko Paşa'nın yazar kadrosunda yer almıştır. 17 Mart 1947 tarihli 16. ve 17.sayılarda (1. seri) Marko Paşa'nın sahibi ve yazı işleri müdürü oldu. Yazarlığı, yaşamının daha sonraki yıllarında çeşitli gazete ve dergide yazarak sürdürdü. Şiir, anı, söyleşi türlerinde dokuz kitabı yayınlandı.

Ölümü
11 Aralık 2012’de İstanbul’da böbrek yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

Ödülleri
Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, 2007, Onur Ödülü
2006: 10. Afife Tiyatro Ödülleri - Nisa Serezli Aşkıner Özel Ödülü

Kitapları
Fotoğraftaki Çocuk Şiir, Artshop Yayınları,2011,ISBN 978 9989 8778 145
Silinmiş Alkışlar İçinde, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,Haziran 2008 İstanbul,ISBN 978 9944 8834 81
Aynada Tiyatro Anıları, Mitos Boyut Yayınları, Mayıs 2006
Suya Yazı Yazanlar, Mitos Boyut Yayınları, Kasım 2003, ISBN 978-975-7468-58-5
Ağlamakla Gülmek Arasında, Mitos Boyut Yayınları, Ekim 1993, ISBN 978-975-7468-62-2
Dünya Bir Sahnedir, Mitos Boyut Yayınları, Sonbahar 1995, 9789758023028
Bir Avuç Alkış (Anılar), Mitos Boyut Yayınları, Mart 1996, ISBN 9789755080528
Aynadaki Anılar - 2 , Anı,Mektup, Çağdaş Yayınları,1991
Mücap Ofluoğlu 40. Sanat Yılı , 87 sayfa,1983 İstanbul

Oynadığı ve yönettiği bazı oyunlar
Cyrano de Bergerac
Cimri
Tartuffe
Hamlet
Kral Lear
Kuru Gürültü
Çayhane
Fizikçiler
Pazartesi Perşembe
Jül Sezar
Yedinci Köpek
Aman Avcı
Ömür Satan Hüsam Çelebi
Hastalık Hastası
Eski Moda
Kaktüs Çiçeği

Filmografisi
Kurtuluş- 1994
Süper Baba - 1993
Hadi Gel Bar - 1992
Bir Tren Yolculuğu - 1988
Biri Ve Diğerleri - 1987
Şahane Kadın - 1961
Günahkarlar Cenneti - 1958
Son Baskın - 1954
Kaldırım Çiçeği - 1953
Kırk Gün Kırk Gece - 1953
Kanlı Para - 1953
İki Kafadar Deliler Pansiyonunda - 1952
Kızıltuğ - 1952
Edi İle Büdü Tiyatrocu - 1952
Yıldırım Beyazıt Ve Timurlenk - 1952
Vatan İçin - 1951
Dertli Pınar - 1943
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

I. JUSTİNİANOS

Justinianos 482 yılında Makedonya'da Tauresium adlı bir köyde dünyaya gelmiştir. Ailesi köylü olup babasının ismi Sabbatius ve annesinin ismini Vigilante oldugu bilinmektedir. Aielsei içinde o tarihten 100 kadar sonra kaybolan Trakyaca dili konuşulduğu iddia edilmiştir. Ama aynı zamanda bu aile içinde Latince de konuşulduğu Trakyalı-Romalı veya İliryalı-Romalı asıllı olduğu kabul edilmektedir. Justınianos hazırladığı kanunlarda birkaç kere anadilinin Latince] olduğunu belirtmiştir. Böyle olunca Doğu Roma İmparatorluğu imparatoru olan son anadili Latince olan imparator olmaktadır. İmparator olmadan önceki ismi Flavius'du. Iustinianus olarak bilinen adi (yani Cognomeni) sonradan almıştır .Bu ad dayısı olan imparator Justin tarafından evlat olarak kabul edildiğini göstermektedir. Saltanatı sırasında günümüzde güney-doğu Sırbistan'da bulunan doğum köyü yerine "Justiniana Prima" adlı bir şehir kurdurmuştur. Annesi Vigilante sonradan imparator olan Justin'ın kız kardeşi idi. Justinianos imparator olmadan imparatorun özel muhafız birliği (excubitörs) mensubu idi.

Justinianos yeğenini Konstantinopolis'e yanına getirtmişti. Onun iyi bir eğitim almasına özen vermişti. Bu nedenle Justinianos hukuk, ilahiyat ve Roma tarihi konularında çok iyi eğitim almıştı. Justınianos eğitimden sonra bir zaman için imparatorluk özel muhafız birliğinde görev yapmıştır. Ama gençliğindeki yaptığı işlerin detaylı olarak bilinememektedir.

Justınianos'un saltanat yıllarında yaşamış olan kronik tarihçi "İohannes Malalas" yazdığı tarihinde onu görünüşünü kısa boylu, beyaz tenli, kıvırcık saçlı, yuvarlak yüzlü ve yakışıklı olarak tasvir etmistir. Diğer bir kronikçi-tarihci Procopios Justinianos'un görünüşünü Roma İmparatorluğu yapıp tiran olarak bilinen Domitian'a benzdiğini yazmıştır. Ama bunun bir benzetmenin Justinianos'u küçük düşürmek için bir iftira olması çok muhtemeldir.

İmparator I. Anastasios 518'de öldüğü zaman, Justın Doğu Roma İmparatoru olmuştu ve bunda yeğeni Justinianos'dan aldığı çok emeği geçmişti. Justin'ın saltanat döneminde Justınianos dayısının en yakın sırdaşı olmuştu. Justinianos gayet devlet idaresine büyük bir yeteneklik göstermiştir ve (elimizde kesin belgeler bulunmamakla beraber Justın onu 1 Nisan 527'de ortak imparator yaptığı zaman Jistinianos bir sanal imparatorluk taht naipi gibi görev yapomakta idi. Justin yaşlandıkça ve saltanatının son yıllarını yaşamakta iken bunaklamaya başlamıştı ve Justinianos impartorluğun gerçek "de facto" hükümdarı gibi olmuştu. 521'de Justinianos "Roma Konsülü" görevine getirildi; ve sonra da doğudaki impatörlük orduların başkomutanı olarak görevlendirildi. Bu ordu başkomutanlığı görevi ismendi; çünkü Justinianos'un herhangi bir askerlik tecrübesi bulunmamaktaydı. Justinianos 1 Ağustos 527'de öldüğü zaman o vakte kadar ortak imparator olan Justinianos tek egemen imparator olarak kaldı.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

GOTTFRİED LEİBNİZ

Gottfried Wilhelm Leibniz (Almanca : [ˈɡɔtfʁiːt ˈvɪlhɛlm fɔn ˈlaɪbnɪts] veya [ˈlaɪpnɪts]) (1 Temmuz 1646 – 14 Kasım 1716) Alman matematikçi ve filozoftur. Matematik tarihi ve felsefe tarihinde önemli bir yer tutar. Leibniz Isaac Newton’dan bağımsız olarak Sonsuz Küçükler Hesabı’nı geliştirdi ve Leibniz’in formülü yayınlandığından bu yana geniş bir çapta kullanıldı. Geliştirdiği türdeşliğin aşkınsal yasası ve süreklilik yasası 20 yüzyılda matematiksel karşılık buldu (standart dışı analiz aracılığıyla). Mekanik hesaplayıcılar alanında en üretken insanlardan biri oldu. Pascal’ın hesaplayıcısına otomatik çarpma ve bölme fonksiyonlarını eklemeye çalışırken, 1685’te çarklı hesaplayıcıyı ilk tanımlayan insan oldu ve aritmometre -ilk toplu üretilen mekanik hesaplayıcı- kullanarak Leibniz çarkını icat etti. Ayrıca ikili sayma sistemini rafineleştirdi, bu çalışması tüm dijital hesaplayıcıların soyut temelini oluşturdu.

Leibniz felsefede optimizmi ile tanınır. Örnek olarak, evren hakkındaki çıkarımı, sınırlı bir algıyla büyük olasılıkla tanrının yaratılmış olduğudur. Leibniz, Rene Descartes ve Baruch Spinoza ile beraber rasyonalizmin 17. yüzyıldaki en büyük savunucularından biri oldu. Leibniz’in çalışmaları öncelikli olarak modern mantık ve analitik felsefe üzerine yoğunlaşmıştı, fakat felsefesi skolastik geleneği de irdeledi. Çıkarımları ampirik kanıtlarla değil, geçerli sebeplerin ilk prensipleri ve öncel tanımları ile oluşturuldu.

Leibniz fizik ve teknolojiye büyük katkılar sağladı ve öngördüğü kavramlar çok daha sonra felsefe, olasılık teorisi, biyoloji, tıp, jeoloji, psikoloji, dil bilim ve bilgisayar bilimi alanlarında su yüzüne çıktı. Felsefe, politika, hukuk, etik, teoloji, tarih ve filoloji alanlarındaki çalışmalarını yazdı. Leibniz’in bu tüm bu alanlara yaptığı katkılar çeşitli mecmualara, on binlerce mektuba ve yayınlanmamış el yazılarına dağılmıştı. Yazılarında birkaç dil kullandı, fakat öncelikli olarak Latince, Fransızca ve Almanca dillerinde yazdı. Leibniz’in tüm yazılarının toplandığı eksiksiz bir kaynak bulunmamaktadır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

GEORGE WİLHELM FRİEDRİCH

Georg Wilhelm Friedrich Hegel (27 Ağustos 1770, Stuttgart - 14 Kasım 1831, Berlin), Alman filozof.

Günümüzde Almanya'nın güneybatısında yer alan Stuttgart, Württemberg'de doğan idealist Alman filozof. Etkisi, hem onu takdir edenler (Bradley, Sartre, Küng, Bauer, Stirner, Marx ) hem de acımasızca eleştirenler (Kierkegaard, Schopenhauer, Nietzsche, Heidegger, Schelling) gibi çok farklı konumlardaki insanlar üzerinde çok geniş bir yelpazede olmuştur. Felsefenin sürekli tartışılan sorunlarının fasit dairesinin dışına çıkmak için, muhtemelen felsefede ilk kez, tarih ve yapının önemli olduğunu ileri sürdü. Efendi-köle diyalektiği nin kavramsallaştırması öz farkındalık oluşması için ötekinin öneminin altını çizdi.

Bir memurun oğluydu. Tübingen'de ilahiyat okuduktan sonra Bern ve Frankfurt'ta felsefe öğretmenliğine başladı. 1805'te Jena Üniversitesi'ne profesör oldu. Başlangıçta Schelling'in öznel idealizm felsefesine inanmış görünüyordu, sonradan kendine ayrı bir sistem kurup onun savunmasını yapmaya başladı. Kurduğu bu felsefe sistemini 'phanomenologie des Geistes' adındaki eserinde anlatmıştır. Bir süre Nürnberg'de kaldıktan sonra Berlin ve Heidelberg üniversitesinde profesörlük yaptı. Bu devrede yazdığı eserler arasında 'Mantık Bilimi' ve 'Felsefe Ansiklopedisi' dikkati çekti.

Hegel'in kurduğu sisteme 'diyalektik mantık' denilir. Buna göre bir fikir(yani tez), karşısındaki başka bir tezle(anti-tezle) karışır, bundan yeni bir anlayış doğar ki buna sentez denilir.

Hegel, Kant'ın felsefesine inanmakla beraber onun fikirlerini yetersiz buluyordu. Kant'ın aksine insanların her şeyi öğrenebileceklerine inanmıştı. Hegel'e göre dünya demek mantık demekti. İnsanlar mantığın sınırlarını çözdükleri anda beşerin sınırlarını da çözmüş olacaklardı. Hegel'e göre, biricik, canlı felsefe, çelişmelerin -daha doğrusu karşıtların- felsefesidir; çiçek, meyvenin ortaya çıkmasına yol açar, ama meyvenin ortaya çıkması için de, çiçeğin ortadan kalkması gereklidir. Demek ki üremenin gerçeği, hem çiçek hem meyve olmaktır. Ölüm hem ortadan kaldırmadır, hem yeniden doğuşu sağlayan koşuldur.

Hegel ömrünün son yıllarını Berlin'de geçirdi. 1831 yazı ve sonbaharı boyunca süren kolera salgınının son kurbanlarında biri oldu. 14 Kasım'da kısa süren bir hastalıktan sonra aniden ölmüştür.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Cevapla

“Lonca İletişim” sayfasına dön