İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması) - 06.10.2010

İKV Dünyasına yönelik etkinlikler ve etkinlik önerileri
Kullanıcı avatarı
qalanoth
Antrepo Bekçisi
Antrepo Bekçisi
Mesajlar: 787
Kayıt: 04 Ara 2009 18:58
Sunucu: Tılsım
Klan: Lodos

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen qalanoth »

Klasman : Hikaye

GÜNÜMÜZDEN FELAKETE ..

Teşkilat Güzel Bir Düzen Kurmuşsada Hala Bilinmeyen Tehlikeler Kaygı Yaratıyordu..
Belki Hala Bir Umut Vardı Ötelerden Gelecek Bir Haber İçin..
Kıyamet'in Gitgide Kendini Gösterdiği Yıllarda Agah Efendi Teşkilatın Başını Çekiyordu..
Her Ne Kadar Mücadele Ettiysede İnsanın İnsana Kıymasına Engel Olamamıştı..
Soğuk Bir Gündü.. Agah Bey Sessiz Sakin Bir Şekilde Cami Avlusunda Düşünüyordu..
Bu Sessizlik Bir Büyücünün Işık Saçan Elektiriğiyle Bozuldu..
Büyü Sanatını İnsan Üzerinde Kullanan Bu Usta Eller.. Malesef Doğru Yolda Değildi..
Agah Bey Düşünceliydi..
Uzun Süredir Makluk Kavimlerinin Sessizliği Onu Endişelendiriyordu..
Şüphesiz İnsanların Birbirleriyle Savaşması Onlarında İşine Geliyordu..
Kimbilir Belkide Büyük Bir Saldırı Planı İstanbul'u Bekliyordu..
Mahlukları Tamamen Boşlamış Klan Mensupları Büyük Bir Kinle Birbirleriyle Savaşıyorlardı..
İstanbul'da Belkide Asıl Yaşanan Kıyamet Buydu..
Teşkilat Üyeleride Hiç Kuşkusuz Bu Savaştan Memnun Değildi..
Ne Zaman Başladı Bu Amaçsız Savaş ? .. İşte O Zaman Vuruldu Asıl Darbe..
Bir Zamanlar Bir Tablo Kadar Güzel Olan İstanbul'un Kalbine..
İşte Böyle Devam Ediyor Bahtsız Kaderimiz.. Bir Yanda İstanbul'u Sarmış Mahluklar..
Bir Yanda Amaçsız Savaşan İnsanlar..
Peki Bunun Sonu Ne Olacaktı ?
Ya Mahluklar İnsanları Bitirecek.. Yada İnsanlar Kendi Kendini Bitirekti..
Bu Senaryoda Kalem İnsanların Elindeydi .. Ama Bazı Şeyleri Yazmak İçin Belkide Çok Geç Kalınmıştı..
Agah Bey ve Teşkilat Vaktinde Çok Çaba Göstermişti Bu Amaçsız Savaşların Başlamaması İçin..
Ama Engel Olamadılar.. Savaş Kaçınılmazdı..
92 Yılından Bu Yana Süren Bu Savaş Hala Hız Kesmeden Devam Ediyor..
Her Yerde Savaş.. Her Yerde Kin..ve Bunların Beraberinde Getirdiği Ölüm Vardı..
Sanki Tüm Mahluklar Hiçbirşeye Elini Deyirmeyerek..
Belkide Kalan Son İnsanların Kendi Kendini Katletmesini İzliyordu..
İstanbul İnsanlığın Günden Güne Yok Oluşuna Şahit Oluyordu..
Agah Bey ve Teşkilat Çaresizdi..
Tüm Bunlar Yaşanırken Meclisin Değişmeyen İsimleri Ziya Bey ve Nihat Bey'de Boş Durmuyordu..
Yıllar Önce Kaybedilmiş Bir Toprak Olan Karaköy Teşkilat İçin Çok Önemliydi..
Beyoğlu İle Tekrar İletişime Geçmek İçin Teşkilatın Karaköye Girmesi Gerekiyordu..
Her Toplantıda Şehir Meclisi Bu Konuyu Israrla Dile Getiriyordu..
En Sonunda Bir Deniz Aracına İhtiyaç Duyulduğunu Ve ..
Fare Adam Kontrolündeki Karaköy'e Girilmesi Kararı Alınmıştı..
Agah Bey Şehir Meclisine İsmet Bey ve Handan Hanımı Çağırttı.. Bu Toplantı İçin Büyük Gayret Gösterilmişti..
Çünkü Yıllardır Savaşan 2 Klan Lideri Aynı Masada Oturacaktı..
Agah Bey Bir Sorun Çıkmaması İçin 2 Klan Liderindende Söz Aldı..
Daha Sonra Karaköye Girmek ve Beyoğlu İle Tekrar İletişime Geçmek İstediklerini Anlattı..
İsmet Bey Onaylıyarak..
- Bencede ..En İyi Adamlarımızla Gidip Önümüze Ne Gelirse Öldürüp Geri Çekilmelerini Sağlıyalım..
Handan Hanım Bu Yorumdan Oldukça Rahatsız Olmuştu..
- Hayır.. Bence Oraya Gidelim ve Fare Adamların Lideri Gizit Klanı veya Galata Klanı İle Anlaşma Sağlıyalım..
İsmet Bey Elini Masaya Sert Bir Şekilde Vurarak Karşı Çıktı..
- Vaktinde Perihan Hanımda Böyle Düşünmüştü.. Sonuç Hem Kendi Canını Kaybetti..
Hemde Onun Yüzünden Onlarca İnsan Öldü.. !
Handan Hanım Sinirli Bir Şekilde Kalkarak Masayı Terketti..
Agah Bey Aslında Diplomasi Yapmanın Daha Mantıklı Olduğunu Düşünüyordu ..
Ancak Ortada Çok Acı Bir Deneyim Vardı..
Toplantıdan Çıkan Son Karar Karaköy'e Girilmesi İdi..
Ziya Bey Toplantı Sonrasında Arz Muhafızlarıyla Kaleye Doğru İlerliyen Handan Hanımı Gördü ..
Kendisininde Katılmasını İstedi Ve Onlarca Kez Rica Etti..
Handan Hanım Biraz İsteksizde Olsa Teşkilatın Yardımına Her Zaman Koşması Gerektiğini Düşündü..

1 Hafta Sonra..

Agah Bey Son Hazırlıkları Yapmış .. Ve Meclis Üyelerini ve Klan Liderlerini Tekrar Bir Masa Altında Toplamıştı..
Agah Bey Klan Liderlerinden Bu Süre Zarfı İçerisinde Savaşları Durdurmasını İstedi..
2 Klan Lideride Kısa Bir Zaman Olduğu İçin Pürüz Çıkarmadan Kabul Etti..
Daha Sonra Balıkçı İdris Çağırtıldı ve Bir Teknenin Lazım Olduğu Anlatıldı..
İdris Yeterli Boyutta Bir Tekne Bulabileceğini Söyleyerek Oradan Ayrıldı..
Agah Bey Klan Liderlerine Son Derece Donanımlı 5 Asker Getirmelerini Söyledi..
Klan Liderleri Onayladı ve Ertesi Sabah Şafakla Yola Çıkılacağını Söyledi..

Ertesi Sabah..

Klan Liderleri ve Jandarmalar Sahile Geldiğinde ARİF İsminde Bir Tekne Onları Bekliyordu..
İdris Bütün Gece İçinde Çalışmış Olmalıki Tekne Tertemizdi..
Birbirine Nefret Dolu Bakan Klan Mensupları Teker Teker Tekneye Bindiler ve Karaköye Doğru Yolculuk Başladı..

Karaköye İlk Adım..

Tekne Kıyıya Yanaşmıştı.. Karaköyde Havada Bir Kuş Bile Uçmuyordu..Heryerde Sessizlik Hakimdi..
Klan Liderleri Teşkilat Neferleri ve Askerleri Bir Bir Gemiden İndiler..
İsmet Bey Bir Pusu Olduğundan Şüphelenmişti.. Belkide Aralarında Bir Köstebek Vardı..
Klan Liderleri ve Askerler Harabe Haline Dönmüş Evlerin Arasında İlerliyorlardı..
Handan Hanım Durun Diye Sessizce Mırıldandı..
Herkes Handan Hanıma Bakarken Önlerinde Büyük Bir Fare Adam Ordusu Duruyordu..
Değişik Silahlarla Donatılmış Fare Adamlar Savaşa Sanki Önceden Hazırlanmıştı..
Fare Adamlar Saldırmıyor İzliyorlardı.. Sanki Neden Geldiniz Sorusunun Cevabını Bekler Gibiydiler..
İsmet Bey Saldırın Diye Komut Vermesinin Ardından Güçlü Lodos ve Arz Askerleri Omuz Omuza Savaşa Girdiler..
Fare Adamların Bu Birleşmiş Büyük Güce Karşı Dayanabilmesi Çok Zordu..
Belkide Bu Küçük Keşif 2 Klanın Birlikle Daha Güçlü Olduğunu Kanıtlamıştı..
Bir Kısım Fare Adam Yere Serildi ve Gerilere Doğru Çekilmeye Başladılar..
Herkes Savaşın Kazanmanın Verdiği Rahatlıkla Sahilde Oturuyordu..
Ancak Fare Adamların Ansızın Geri Çekilmesi Hiç Hayra Alamet Değildi..
Fare Adamlar İnsanları Karaköyden Def Etmeye Kararlıydı..
Tekrardan Kıyıya Dayandılar Bu Kez Çok Kalabalıktı ve Uzaktan Menzilli Silahlarla Kuşatılmışlardı..
İsmet Bey Savaşa Hazır Bir Şekilde Dururken.. Gözüne Bir Şey Çarptı..
Sahilin Hemen İlersinde Derme Çatma Küçük Tekneler Gördü.. Hemde Çok Fazla..
Fare Adamlardan Biri Öne Çıkarak ..
- Gidin Burdan Yoksa Hepinizi Öldürürüz..
Klan Liderlerinin Bu Büyük Kalabalık Karşısında Yapabilecekleri Pek Bişey Yoktu..
Herkes Teker Teker Gemiye Bindi ve Eminönüne Sonuçsuz Bir Şekilde Geri Dönüldü..

Eminönünde..

Tekne Eminönü Kıyısına Yanaştı.. Herkes Birer Birer İnip Meclise Doğru Yola Çıktı..
Meclisdekiler İyi Bir Haber Bekliyordu Ancak Bir Sonuç Alınamamıştı.. Ve Çok Daha Kötü Bir Şey Vardı..
Herkes Masadaki Yerini Aldı ve İsmet Bey Söze Başladı..
- Malesef Çok Kalabalık Çıktılar Bir Birliklerini Alt Ettik Ancak İkinci Kez Geldiklerinde Uzun Menzilli Silahları Vardı Ve Çok Kalabalıktılar..
Vee.. Çok Daha Kötü Bişey Farkettim.. Fare Adamlar Sanırım Eminönüne Saldıracaklardı..
Kıyıda Derme Çatma Bir Sürü Tekne Gördüm..
Agah Beyin Yüz İfadesi Birden Değişti..
- Bu Gerçekten Kötü Klan Savaşlarını Devam Ederse Bizi Yenmeleri Zor Olmayacak..
2 Klan Lideride O Kalabalığı Görmüştü ve Eğer Savaşlar Devam Ederse Sonuçların Hiç İyi Olmayacağını Tahmin Etmek Zor Değildi..
İsmet Bey Söz Aldı..
- Şu Durumda Savaşmak Mantıklı Değil Ancak..
Yıllardır Birbirleriyle Savaşan Klan Mensupları Nasıl Birbirleriyle Omuz Omuza Savaşacaklar ?
Nihat Bey Söz Aldı ..
- 2 Klan Mensuplarıda Birbirlerinden Nefret Ediyor Diyebiliriz..
Bu Savaşı Durduramayız Ancak Savaş Meydanları Bizim İçin Bir Çözüm Olabilir..
Klan Mensupları Birbirleriyle Dilediği Gibi Sadece Savaş Meydanlarında Savaşabilir..
Eminönünde ve Diğer Bölgelerde Savaş Dursun..

2 Klan Lideride İsteksizdi Ancak Fare Adam Tehlikesi Büyüktü..
Nihat Bey'in Teklifini 2 Klan Lideride Kabul Etti ve İstanbul'un Geleceği İçin Büyük Bir Adım Atılmış Oldu..

KLAN SAVAŞLARININ DURMASI..

Klan Liderleri Kalelerine Döndüğünde Tüm Askerlerine Savaşların Durduğunu Anlattı..
2 Klanın Askerleride Kin Nefret ve İntikam Doluydu..
Savaşmayı Hayat Tarzı Olarak Benimsemiş Askerler Küçük Gruplar Halinde Karar Aldılar..

LONCA SAVAŞLARI DEVRİ..

2 Klan Mensuplarıda Klandan Ayrı Olarak Çalışmaya Başladılar ve Kendi Kararlarını Uyguladılar..
2 Klandada Kopmalar Yaşandı..
Klan Mensuplarının Küçük Gruplar Halinde Kurduğu Bu Birlikler Lonca Adını Aldı..
Şimdi Küçük Bir Kıvılcımla..
Çok Daha Fazla Kan Dökülecekti..


Yazan : Galanoth ( Hakan )
  • "Yâd elde oturanlar, bil ki yurt kaçağıdır.
    Senin kılıç dediğin, TÜRK'ün oyuncağıdır"
    Hüseyin Nihâl Atsız
Kullanıcı avatarı
cesurbey
Şarapçı'nın Sırdaşı
Şarapçı'nın Sırdaşı
Mesajlar: 92
Kayıt: 04 Ara 2009 20:44
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen cesurbey »

Eser Türü: Şiir



Kıyamet ve Savaş

Görmeyen gözlerimle anlatırım sana Yeni Camide evlat kıyametin şiirini…
Dinle sende beni dinle ki kaybetme gözlerini sende benim gibi…
Sakın korkma evlat yüzleşmelisin sende artık, Dünyanın yıkımla yüzleştiği gibi…
Başlar bizimde şiirimiz dinle ey kıyametin neferleri, bilgeleri…

Zordur yok olan İstanbul’da Dünya’da yaşamak ayakta kalmak…
Kaçamazsın değişen evrenden, yazılan varsa kaderinden silemezsin…
Meydan okursun kaderine kötü olanı iyi yapmak, yerine yeni bir Dünya kurmak için….
Ya yok olursun yada kendini, ve var oluşunu tüm dünyaya duyurursun…

Kıyameti engelleyemezsin belki ama önünde dizde çökmezsin…
Yeni neferlerle yeni gelecek savaşçılar la sende zırhını giyip kıyamete ilerlersin…
Kaçmadan durmadan tehlikelerle 2 başlıda, 3 başlıda olsa her şeye göğüs gelirsin…
Durma sakın sen kıyametin bilge şifacısı kurtar sende dostunu ölümden...

Bir düzen kurmak istersin engellere takılırsın ama boynunu bükmezsin...
Var olmayanı var gibi göstermek için nice kayıplar verirsin çürürsün…
Gün gelir her kaybettin kazanç olarak geri döner var olmaya yaklaşırsın…
Duyurduğunda sesini tüm dünyaya ferah bir biçimde yaşarsın…

Tut sende geleceğini ellerinle, al eline silahını büyücülerinle…
Yok etmek için değil yok oluştan kurtulmak için kükremelisin…
Sakın yıkılma pes etme her zaman uzatacak bir el vardır sana da…
Kalk ölümsüz büyücü sende saldır tüm gücünle soğuk büyülerinle…

Göz yaşların artık anlamsız, yaşamak için çalışmak faydasız…
Akan kanın bir su edasında içilen bir içki hem tatlı hem de zehirli…
Alın terin görülmeyen bir çaba yaptıkların değildir asla bir hata…
Ellerinle inşa ettiklerin yıkımla, yıkılmış bir rüya…
CESURBEY xxMuYaKxx WiZaRDrY

Resim

Soysuzluk acizin Soyluluk bilgenin işidir
Kullanıcı avatarı
Kinghero
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 126
Kayıt: 04 Ara 2009 18:36
Sunucu: Kuklacı
Klan: Lodos

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen Kinghero »

KANLI VUSLAT





“Nasılsınız bakalım beyefendi?”

“İyiyim abla, kaburgam biraz acıyor. Ya sen?”

“İyiyim ben de. Öldüm meraktan bu çocuk niye gözünü açmıyor diye. Çok şükür yüreğime su serpildi.”

“Merak etme abla ben iyiyim.” İki kardeş sohbet ederken Doktor Cemal gelip sargılarını kontrol etti.

“Oo, iyileşmişsiniz bakıyorum. Nasılsınız bu sabah?”

“İyiyiz” dediler. Ablası kardeşinin elini sıkıca tutuyordu. Genç savaşçılar gafil avlanmışlardı ve şimdi yaralı bir şekilde yatıyorlardı. Asıl önemli olan ise ordunun hala neden gelmediğiydi. Hakan burada kalan 300 Lodos Savaşçısı, 200 Lodos Büyücüsü ve 70 kadar Şifacıyla birlikte çoktan yola çıkmıştı. Şu sıralar varmış olmalıydılar. Çünkü yarım saat önce yola çıkmışlardı. Pınar:

“Amcam geri döndüğünde şok olacak bu manzara karşısında.”

“Evet, umarım düşüp bayılmaz.”

Gülüştüler. O sırada dışarıdan bir kükreme sesi geldi. Çok yakından geliyordu ve bir insanın suratını beyaza kesecek kadar şiddetliydi. Çadırın dışındaki muhafızlar içeri girdiler. Kılıç kullanabilecek durumdaki hastalara kılıç veriyorlardı. Doktorlar kalenin yanına kaçtılar. Acil bir durum olursa savaşta ölenlerin arasında doktorların da olması gerçekten kötü bir durum olurdu çünkü. 30 Lodos Savaşçısı vardı. 20 yaralı kılıç kullanacaktı. Toplam 50 kişi toprakları işgal edildiği için çileden çıkan Fare adamlarla savaşacaktı. Fare adamlar çok öfkelilerdi.

Kuklacı’nın Seçilmişi isyan öncesi sıçanları örgütleyen çete lideriydi. En ön safta insanlara kılıç sallayacaktı şimdi. Muhafızlar ön saflara dizildiler. Siviller de hemen arkalarında saf tuttular. Birazdan ortalık cehenneme dönecekti ve kimin kazanacağı belli değildi. Sayıca Fare adamlar üstün konumdaydılar ama taktik yönünden Lodos Savaşçıları muhakkak zafer kazanacaklardı. Ama zayiat konusunda kimse önceden bir şey söyleyemezdi.

Kuklacı Fare adamların önüne çıktı.

“Topraklarımızı ya terk edin, ya da ölün!”

Lodos Birliğinin Komutanı Mesut, birkaç adım ilerledi.

“Eminönü ne zamandan beri sıçanların yeri oldu Kuklacı?”

Kuklacı öfkelendi birden.

“Kendinize fazla güveniyorsunuz, aptal savaşçılar. Birazdan yok oluşunuzu zevkle izleyeceğim.”

“Ah Kuklacı! Hayal dünyasında yaşıyorsun hala. Bizimle baş edebileceğinizi mi sandınız?”

“Demek öyle, bekle ve gör o zaman!”

Kuklacı sözünü bitirip geriye doğru birkaç adım attı. En öndeki 2 saf Fare adam Fedailerden oluşuyordu. Hemen arkalarında büyük bir Koruyucu birliği vardı. Ve en arkada Tetikçi Fare adamlar siper almış vaziyetteydiler. Büyük bir savaş çıkacağını anlayan Sarı Örümcekler hızla bölgeyi terk ediyorlardı. Birazdan olacaklar sahil şeridini kızıla kesecekti...

05.12, Lodos Sancağı

Semih kılıcını büyük bir ustalıkla kullanıyordu. İsmet Bey’le sırt sırta savaşmanın verdiği coşkuyla asla tükenmeyecekmiş gibi olan enerjisi, kendini kaybetmesi için yeterli düzeydeydi. Şifacılar sürekli asit bulutları gönderiyor ve birçok savaşçıyı içine alan bulut ciğerleri yakıyordu. İki taraftan da sürekli zayiat veriliyordu ama asla savaşın şiddeti azalmıyordu. Nişancı birlikleri en geri saflara konuşlanmıştı ve karmaşa içerisinde düşman yerine arada bir kendi birliğindeki savaşçıları da vuruyorlardı. Yaralılar sürekli geri saflara çekiliyordu. Aksi takdirde savaşçıların altında ezileceklerdi. Şifacıların birçoğu yaralılarla ilgilenirken yine de az sayılmayacak bir şifacı birliği düşmanı zehirliyordu.

05.32, Meteor Bölgesi Girişi

Dört Lodos Muhafızı, Sancak bekçilerini Teşkilat İstihbarat Subayı’nın yanına yürüdüler. İstihbarat Subayı, Muhafızlara baktı ve ‘gidin’ der gibi başını çevirdi. Sonra Atatürk resmini çıkarıp arkasındaki bir düğmeye bastı. Tekrar yerine astı resmi. Demirden dolabı biraz sola itti. Ve arkasındaki gizli bölmenin üstündeki tuşlara bastı. Kapak fıs diye bir ses çıkararak aralandı. Arkasındaki sancaktarlara dönerek “Girin!” dedi. Dört sancaktar sorgusuz direk bölmeye girdiler. En son İstihbarat Subayı girdi. Ve girerken kapağı aralık bıraktı. Basit bir tedbirdi bu sadece. Sonra yüzü belli olmayan siluete döndü.

“Sizindir efendim!”

06.05, Meteor Bölgesi Girişi

Yüzlerce metal giyimli savaşçı kratere doğru büyük bir hızla iniyordu. Metalden zırhları çok gürültü yapıyordu ve uzaktan bakıldığında büyük bir tank taburuyla saldırı yapılıyor sanılabilirdi. En öndeki savaşçı gözünü uzakta bir noktaya dikmiş önüne bile bakmadan koşuyordu. Birden, koşarken metallerin şangırdamasına benzemeyen bir ses duyuldu. Daha başka bir sesti. Savaşçılardan biri düşmüştü. Anlaşılan fazla hızlı koşmaya çalışmıştı. Fakat düşen tek kişi o değildi. Arka sıralardan başlayarak bütün savaşçıların etrafı toz dumanla sarılmıştı ve göz gözü görmüyordu. Herkes teker teker düşüyordu. Metrelerce yuvarlandılar. Yokuşun bittiği yerde hepsi yere sertçe çarptılar. Metal zırhları kemiklerini koruyordu fakat ne olduğu anlaşılmamıştı.

Hakan başını kaldırdığında toz bulutunun arkasında garip ve kısa siluetler gördü. Gittikçe yaklaşıyorlardı. Hemen ayağa fırladı.

“Herkes kalksın! Tehlike!”

Bütün muhafızlar ayağa kalktı ve savaşçılar mızraklarını, büyücüler asalarını eline aldı. Şifacılar ise ellerini kenetleyip bir şeyler okuyorlardı. Toz bulutu kalktığında muhafızlar şaşkınlıkla birbirlerine bakıyorlardı. Az önce takılıp düştükleri şeyler, Sarı Akrepler ne kadar da çok kalabalıklardı! Tabii ki seçkin savaşçılar Eminönü’nden kaçan birkaç sefil yaratıkla uğraşıp vakit kaybetmeyeceklerdi. Fakat yerde kaldıkları sürede yeteri kadar vakit kaybetmişlerdi bile. Hakan yanına gelen bir akrebi ayağıyla ezdikten sonra bağırdı.

“Sancağa!”

Yüzlerce muhafız akreplerin üzerinden koşarak geçiyorlardı. Tungsten kayasının yanına geldiklerinde gülerek ardına baktı Hakan. Tek bir akrep yaşamıyordu. Tam o anda kulağını korkunç çığlıklar doldurdu. Başını çevirip kratere baktığında, olmaması gereken şeyler çoktan olmuştu. Ve Handan Hanım üstün konumdaydı...

06.27, Eminönü Sahili

Mesut olanca gücüyle fare adamlarla savaşıyordu. Önüne gelen bütün fareler onun kılıcının tadına bakıyordu. Ardına baktığında yalnızca birkaç kişi kaldıklarını gördü. Bir kız acemi olmasına rağmen büyük bir performans sergiliyordu. Ve yanındaki 3 kişiyle birlikte birbirlerini kollayarak kahramanca savaşıyorlardı. Mesut gülümsedi Pınar’a. Pınar’ın gözleri büyüdü birden.

“Arkanda!” diye bağırdı fakat daha sözü bitmeden Kuklacı Mesut’un karnına büyük palasını saplamıştı. Zırhlarının demirden ve çok kalın olmasına rağmen Kuklacının palası deriyle çok kolay temas sağlamıştı. Mesut hiçbir şey yapamadan yere yığıldı. Pınar birden acı bir çığlık attı. Mesut’u tanıdığı gün geldi aklına. İlk görüşte aşk denilen şeye ilk inandığı gündü aynı zamanda o gün. Pınar daha 7 yaşındaydı. Arkadaşlarıyla top oynarken topları Antrepo’nun yanına kaçmıştı. Mesut ise hiç tereddüt etmeden koşup topu almıştı. O zamanlar Mesut 11 yaşındaydı. Elinde ağaçtan sapanıyla Cinleri oyalamış ve topu kurtarmıştı. Kıyamet Günü’nden sonra kalan son toptu bu. Hala saklıyordu o topu.

O sırada bir tüfek sesiyle kendine geldi. Kimin silahından çıkmıştı? Kuklacı derin bir çığlık attı. Başından kan sızıyordu. Dizinin üstüne çöktü ilk önce. Suratında boş bir ifade vardı. Gözleri kocaman olmuştu. Yüzüstü yere düştü sonra. Pınar, Kuklacı’nın yanına koştu. Bir yandan ağlıyordu, bir yandan tekmeliyordu. Onun çocukluk aşkını öldürmüştü Kuklacı. Ama kendisi de şu an ölüydü. Muhafızlar koşup Pınar’ı kolundan tuttular. Pınar’ın eli ayağı titriyordu. Mesut’un başına gitti. Henüz yaşıyordu. Mesut’un elini tuttu. Ağlıyordu. Mesut’un miğferini çıkardı. Metal zırhı da yavaşça çıkardı. Yara çok geniş ve derindi. Yaşaması imkânsızdı. Mesut güçlükle dudaklarını araladı.

“Benden de bu kadar. Ss... Seni... seviyorum...”

Hıçkırarak ağlıyordu. İlk aşkı, tek aşkı, çocukluk aşkı, kollarında ruhunu teslim etmişti. Aklına birden kendisiyle aynı durumda olan insanlar geldi. Kim bilir şimdiye kadar kaç ocağa ateş düşmüştü. Gözünü öfke bürüdü birden. Ayağa kalktı ve yaralı halde Mısır Çarşısı’na doğru ilerlemeye başladı...

06.32,Lodos Sancağı

İsmet Bey sağ tarafında Semih, arkasında 2 büyücüyle birlikte güçlü bir ekip oluşturmuştu. Saatlerdir savaşıyorlardı. Fakat güçleri ve sayıları gittikçe azalıyordu. Büyücüler uzaktan büyü yapıyorlardı fakat Lodos Savaşçılarıyla karşı karşıya kalınca yapacak hiçbir şeyleri kalmıyordu. Birkaç kılıç daha salladıktan sonra nefes nefese etraflarına baktılar. Arkalarındaki savaşçılara baktı İsmet Bey. Hepsinin yüzünde kendinden emin bir ifade vardı. Kimse konuşmuyordu fakat gözleri vazgeçmeyeceklerini söylüyordu. Birden etraftaki hava ciğerleri yakacak gibi oldu. İsmet Bey’in 4 kişilik ekibinde bir kayıp yoktu. Fakat arkalarındaki 30 kadar Lodos’tan yalnızca 9 kişi kalmıştı. Arzlar ise gittikçe yaklaşıyordu. 13 kişi birden İsmet Bey’in etrafını sardı. Kendilerini feda edeceklerdi. Kılıçlarını çektiler.

O sırada uzaktan birkaç el silah sesi duyuldu. Sonra silah sesleri çoğalmaya başladı. Arzların üstlerine büyüler ve mermiler yağıyordu. Şifacılar asit bulutlarıyla ufak savunma ceplerini yok ediyorlardı. Açık hedef halinde olan Kara Arz Savaşçıları ise büyülere ve mermilere hedef olmaktan başka bir şey yapamıyordu.

İsmet Bey, mermilerin geldiği yöne baktı. Bunlar Lodoslardı! Kendilerini kurtarmaya gelen Lodoslar Tungsten Kayası’nın arkasından fırlayarak Arzlara saldırıyorlardı! Kılıçlar Arzların bedenleriyle buluşuyordu. Ve kan... Saldırı birliği iki kola ayrıldı. Bir birlik doğrudan Arzların arasına dalarken diğeri İsmet Bey’in yanına gidip güvence altına aldıktan sonra diğer kola yan taraftan destek sağlayacaktı. Hakan en önde koşarak İsmet Bey’in yanına gitti.

“Efendim, iyi misiniz?”

“İyiyim Hakan. Tam zamanında yetiştiniz. Aslanım benim. Hadi bitirelim şunların işini.”

Arkadan dolaşıp Arzların etrafını sardılar. Fakat garip bir şeyler oluyordu. Arzlar savaş azmini yitirmiş gibiydi. Çemberin içinde oldukları için umutsuzluğa kapılmış olabilirlerdi. Fakat bu başkaydı. Birden bütün Arzlar çemberin arka koluna yüklendiler. Saldırı hattını yarıp çıktılar. Arzların amacı ortaya çıkmıştı. Geri çekiliyorlardı. Lodoslar tarihlerinin en kanlı savaşını kazanmışlardı. Bu Handan Hanım iktidarının otoritesini hayli sarsacaktı...

07.03 Mısır Çarşısı Önü

Pınar yaralı halde gelip Yeni Camii basamaklarına tırmandı. Son basamağa geldiğinde olanca sesiyle bağırdı:

“Eminönü halkı! Hepiniz beni dinleyin!”
İKV Grup Bölgeleri özel sürüm olarak yayında! Hemen Satın Al !
http://www.istanbuloyun.com/IKVBox.aspx


Bu link ile İKV Dünyası hakkındaki fikirlerinizi paylaşabilirsiniz.
www.istanbuloyun.com/support.aspx


CIRCUS Alpbey
HeliN
FareAdam Düşmanı
FareAdam Düşmanı
Mesajlar: 393
Kayıt: 08 Eki 2010 23:43
Sunucu: Teşkilat
Klan: Arzın Çocukları

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen HeliN »

Tür : Yazı

Bir değişiklik yapıp hikayeyi sondan başa dogru yazdım. Umarım beğenirsiniz. ;)

Puslu sokağı tarıyordu o esrarengiz gözler. Hala o eskilerden bir kaç anıyı hatırlamaya calısıyordu. Sanki sokak tanıdık gelmişti ona. Birşeyler kafasında şekillenmeye başlamıştı. O sırada arkasından gelen adamı farkedemedi...

...
Saatlerce at sürmüştü. Yağmurlu gecede, İstanbul' un en sessiz ve en tehlikeli yerlerini tek basına geçmek zorunda kalmıstı. Oldukca yorgun görünüyordu. Her zaman olduğu gibi yüzüne o gülümsemesini takınmıştı ve yorulmuş olmasına rağmen hala dimdik durabiliyordu. Eminönü sahiline gelirken ayın buradan cok güzel göründüğünü düşünmüştü. Sonra o sokağa girdiğinde bir kaç kertenkele öldürmek zorunda kalmıştı. Bu işten nefret ediyordu. Savaşmak ona göre değildi ama o buna mecbur bırakılmıştı yıllar önce. "Meteor düştükten sonra pek çok şey değişti" diye düşündü. Evin önünde durdu. Nihayet varabildiğine çok sevinmişti. Ama ters giden birşeyler vardı. Büyük salondaki camdan dısarı bir adam bakıyordu. İlk bakışta tanıyamadı onu. Üstü başı gezgin birini anımsattı ona. Tamda o anda anladı onun kim oldugunu ve ona doğru neşeyle yöneldi...

...
İstihbarat subayı, yeni bir duyum almıştı. Ama bir türlü emin olamıyordu. Onu yıllar önce kaybetmişlerdi. Ellerindeki bir taşın altındaki veda notunu anımsadı. 2005 yılında yazılmıştı ve denize açılıyordu. İçinin acıdığını hissetti. Kaç adam göndermişti oraya kim bilir ? Kaç tanesi komodolar tarafından parçalanmıştı ? Giden o canlar için pişmanlık ve bencillik hissetti. Tüm o acemileri oraya göndermekle büyük hata yaptığının farkındaydı. Kadim Hidranın yenilgisinden sonra İstanbul da çok şey değişmişti. İnsanlar o büyük zaferle kendilerinden geçmiş saatlerce içmişlerdi. Ama o hala eğlenemiyordu. Onu bulmak zorundaydılar. Eski dostlarını. Bunun için bir savaşçı seçti. Onu başına gelebilecek tehlikelerden haberdar etti. İlk başta savaşçı korkak birine benziyordu. Sevimsiz bir suratı vardı. Ama onu göndermekte ısrar etti. Atını hazırladılar ve savaşçı yola çıktı...

...
"Hayır bu olamaz !", "Hala yaşıyor mu ?"...
Kendi aralarında konuşan bu iki adamı son anda fark edip pelerinin şapkasını başına geçirivermişti. Onun yaşadığı her yerde kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştı. Nasıl bu kadar çabuk duyulabilir diye düşünmeye başladı. Yaşıyordu ama hala yıllar öncesi gibi kayıptı. Tıpkı bir yarasa gibiydi. Gecelerin ve gölgelerin içinde yaşamayı severdi. Yan sokak ölüm kusuyordu. Hemen oradan uzaklaştı. Çünkü klanlara bulaşmak akıl karı değildi. Yaşam da ölümde 10 saniye içerisinde belli oluyordu ve o yaşamayı seviyordu. Klandakilere deli diyordu. Çantasındaki evrakları bir an önce toparladı. Migrat hakkındaki bilgileri onu yanıltmamıstı ve o yanında çalışan büyücüye daima çok güvenirdi. Ama hala o parşomenlerin peşinde koşanları yakalayamamanın endişesi içindeydi. Hayatı tehlikedeydi. Ama o maceranın peşinde gitmekten hiçbir zaman çekinmemiştir. Kendi gitmez ama yanında hep bir maşa olarak bir adam taşır. Ona pis işleri yaptırır. Havaya baktı, daha yeni gün doguyordu. Duvara bir ilan yapıştırdı. "SELAMİ KELAYNAK YAŞIYOR...".
Resim
Kullanıcı avatarı
Shader
Işık Hanım'ın Elemanı
Işık Hanım'ın Elemanı
Mesajlar: 225
Kayıt: 20 Eyl 2010 16:44
Sunucu: Tılsım
Klan: Lodos

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen Shader »

Klasman : Hikaye

Düğümler Çözülüyor

İnsanoğlu Kadim Hidra tehlikesiyle yeniden karşılaştığı günden beri rahat yüzü görememişti . Bu canavarın denizden geldiği biliniyordu ama yıllar sonra kendisi yerin yüzlerce metre altında görülmüştü . 2 kafasıyla dehşet saçıyordu ama o mağarada sıkışıp kalmıştı . Yıllar önce Eminönü'ne çıktığında binlerce yiğidin ölümüne sebep olmuştu . Selim Beyin Yıldırım büyüsü ile bir başı kopmuştu . Balyoz Nazımın balyozu ile de ayağı sakatlanmış ve hafif hafif topallıyordu .

Agah Efendi ve Teşkilat o yaratığın öldürülmesini düşünüyorlardı ama Domuz ve Mebrure Hanım ise yaratığın sıkışmış olduğunu ve zarar veremeyeceğini söylüyordu . Teşkilata bağlı 10 - 15 kişi Domuz ve Mebrure Hanımdan gizli olarak Kadim Hidrayı cansız bir biçimde yere sermek için yola koyulmuştu . Akreplerle korunan Hidraların Enerji duvarlarına gelirken
yolda akrep heykellerini gördüler içlerinden birisi o heykellerden birini alıp çantasının içine koydu .

Eminönünde ise ayrı bir telaş vardı ..
İdris ve ekibi bir balıkçı teknesi yapmayı başarmışlardı .. Galata Köprüsü Yıkıldığı için karaköye ulaşılamıyordu ..
Bu balıkçı teknesi ile karaköye gideceklerdi ...
Balıkçı idris ve 5 tane kahraman tekneye bindiler ..
Karaköye doğru yola koyuldular ..

Hidralarda ise değişik bir telaş vardı Teşkilat ajanları yeşil hidranın arkasından kadim hidraya ulaşmaya çalışıyordu ..
Kadim hidrayı gördüklerinde ise bedenlerini ayrı bir korku sarmıştı çünkü hidranın yumurtları olmuştu yıllar içinde ve o yumurtalardan çıkan minik hidralar yıllar önce Eminönünden yeraltına kaçtıgı delikten eminönüne doğru gidiyordu ama Kadim Hidra o delikten geçemiyordu ..

Karaköye doğru yola çıkan gemi marmara denizinde ilerliyordu ama denizden bir tehlikenin yaklaştıgını bilmiyordu hiç kimse sadece 10 - 15 tane teşkilat ajanı biliyordu ama teşkilata haber veremiyorları çünkü Hidra ile amansız bir savaş içindeydiler ..
Denizlerdeki tehlike iyice yaklaştı ve sonunda 3 tane minik hidra gemiye çıktı hidralar daha yavru olduklarından dirençleri o kadar yüksek değildi ama vuruşları ölümcüldü ..
Gemide bulunan 2 şifacı 1 büyücü ve 2 savaşçı hidralarla mücadeleye başladılar ...
Çok geçmeden hidraların üçünüde öldürmeyi başardılar ama çok yorulmuşlardı ..

Yeraltındaysa kadim hidranın uğultuları yankılanıyordu çok iyi savaşmışlardı ama sadece 3 teşkilat ajanı kalmıştı geriye hidra artık son kozlarını oynuyordu ölmek üzereydi ..

Karaköye yanaşan gemiden ilk olarak Kasap lakaplı savaşçı indi gerçek bir kasap değildi ama canavarlarla savaşta satırını öyle güzel öyle ölümcül kullanıyordu ki bu lakabı hak etmişti ...

Hidra ölmüştü artık ama geriye sadece 2 kişi kalmıştı 15 kişiden 2 kişi ...
teşkilat ajanları eminönüne doğru yola çıkmaya hazırlanıyordu ..

Karaköy fareadam işgalı altındaydı ..
Fare adamlar bu kadar çoksa Kuklacı fazla Uzakta olamazdı ...

MykonS


Resim
Kullanıcı avatarı
anubislider
Cin Avcısı
Cin Avcısı
Mesajlar: 154
Kayıt: 04 Ara 2009 19:57
Sunucu: Eminönü

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen anubislider »

Klasman : Hikaye ve gelecek


İstanbul Kıyamet Vakti (Ölüm Çanı )

O gün büyük bir çan çaldı ikv’nin bütün bölgelerinde duyuldu o ses birden herkes ilkindi ve bu durumun ne olduğunu sormak için Agaha agah başladı anlatmaya :

“Hey , ikv’nin genç ve güzel insanları az önce duyduğunuz ölüm çanıdır. Bu sadece bir tatbikat olarak çaldık fakat bu çan 2.kere çaldığında bilin ki Eminönü tehlikededir”

Gencin biri sorar
-Nasıl bi tehlike agah bey ;

“Öğrenmek istiyorsan dinle öylese güzel insan, Yaratıklar (Yer altı –Sivri ada-Meteor bölgesi-Meran salonu) direk gidip gelincek yeni bir ışınlanma Taşı yapmışlar en yakın zamanda yeni ve güçlü rakipleriniz eminönünde madenlerin başlarında sizleri bekliyor olacak
ve bu güçlü canavarları kestiğinizde o madenin en değerli malzemesi çıkacak içinden”

-Agah bey hangi maden sadece madenmi ?

“Hayır genç insan “Madenci-Sarraf-Lokman” üyesine giren eminönündeki bütün madenlerde olacaklar örneğin: civan çiceği: koruyan karakürk olacak Açık pembe amestiti koruyan : efsanevi Kadim Hidra veya daha güçlü rakipler şimdilik tam bilgimiz yok bu arada o canavarları kesmezseniz sürekli madenden değersiz öbekler çıkacak toplumu rahatsız edecek (Tazı-Tepegöz-Bombacı cin) insanların toplu durukları ( Banka vs atılan yerlerde ) sizleri rahatsız edecekler”

-Peki bu kadar güçlü rakiplere tek nasıl karşı koyacaz ?

“Güzel soru, Ölüm çanı çaldığı anda yanıma geldiğniz taktirde, benden görev alıp şarapçıya gideceksiniz oda sizlere Lvle göre 100’er adet (Krtik-Savunma-Büyü Krtik- Can İksir- Kudret iksiri-Max hasar iksiri) verecek ve her çan çaldığında iksir verilecek “

-Peki ya Klan savaşlaırı ne olacak yeni yaratıklara karşı ne gibi önlemler hazırlayabiliriz ?


“Af-ron Mağsum’u modu ile 1,5 saat boyunca tarafsız duruma geçiyorsunuz ve klanda olsanız dahi size kimse vuramıyor saldıramıyor 1,5 saat sonra tekrar normal moda geçiyorsunuz levelinize uygun canavaları keserek dönüşüm pelerinleri düşüre bilirsiniz ve bu pelerinler sizin krtik & hasar seviyelerinizi yükseltecek ve avantaj sağlayacaksınız”

-Bu sadece Eminönü içinmi geçerli peki yoksa meteor ve diğer yerlerdede aynımı ?

“Oralardada aynı durum mevcut olacak fakat ordakinler fazla etkilenmeyecekler sadece madenin yanında 5 er gruplu (bombacı cin-tepegöz) gibi güçlü yaratıklar olacak”

-Ne zamana kadar sürecek peki , ?


“Bu sizlerin elinde cengaverlerim onları eminönüne geldiklerinde öyle bi bozguna uğratınki bidaha gelemesinler”

Ve Birden Çan Çalar !
PcX.....
@nußis Lyd€r...
xxxDEADxxx
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 54
Kayıt: 04 Ağu 2010 01:06
Sunucu: Teşkilat

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen xxxDEADxxx »

Eser Türü: Hikaye
Eser İsmi: Günlük Dönemi
Not: Yetkili kişiler isterse bu hikayeyi Word Dosyası olarak atabilirim.

Günlük Dönemi "Başlangıç"

…Agah Bey’i iyice dinlemiştim.Sorduğu “Sen bu savaşın neresindesin?” sorusu sürekli kulaklarımdaydı.Artık düşünmem gereken gerçekten bu savaşın neresinde olacağımdı.Tabi ki İstanbul’u o kıyamet yaratıklarından kurtarmam gerekliydi fakat insanın insana kıydığı şu günlerde bir taraf seçmem gerekliydi.Çünkü bu kıyamet vaktinde tarafsız kalanlar yaşayamıyordu…
…Artık kararımı vermiştim uzun düşünceler sonunda.İstanbul’un kurtuluşu için kıyamet yaratıklarıyla barış sağlamamız gerekliydi.Meteor Bölgesi-Arzın Çocukları klanı merkezine doğru yola çıktım.Merkeze vardığımda Arzın Çocuklarının mensupları bir telaş içindeydi.Herkes Handan Hanım’a bir şeyler iletiyordu.Oturup sessizce izledim.Fark etmedi kimse orda olduğumu.Duyduklarımın birkaçında “Teşkilat’ın önemli kişilerinin artık kıyamet yaratıklarıyla barış yapılamayacağını ve engel olunmaması için Arzın Çocukları klanını bitirilmesi” tekrarlanıyordu.Sessizce oradan gittim ve artık görevimin Arzın Çocukları klanını kurtarmak olduğunu bildiğim için doğruca Eminönü-Lodos klanı merkezine gittim.O avlu içinde iri iri muhafızlar vardı.Bu beni ürkütmüştü fakat yoluma devam edip soldan ilk odaya girdim.Orada üye alımını yapan bir adam vardı.Katılmak için görev veriliyordu ki bunlar o kadar kolay değildi.Bana verilen görev ise Tangriss’e giden bir grup Teşkilat üyesini takip edip çevre gözlemlemesi yapmaktı.Şaşırmıştım.Çünkü yeni bir kişiye böyle bir görev verilmesi imkansızdı.Kapıdan İsmet Bey girdi ve bana bir bakış attı.”Zor bin dönemden geçiyoruz ve üyelerimizi kaybetmek uğruna düşmanlarımızı tanımamız gerekli.”dedi.Şimdi daha da iyi anlamıştım gerçek kıyametin başladığını.Bana bir defter verdiler.Bu deftere gördüklerimi not almamı ve çizmemi istediler.Yatağanımı bileyip çıktım yola.
Tangriss yolu o Migrat denilen yerden geçiyordu bilenenlere göre ve öyleydi.Fakat benim de bilmek istediklerim vardı.Sürekli başka bir girişi olabilir mi diye düşünüyordum ve sonunda merakıma yenilip yolumu değiştirdim.Arkamdan gelen 2 kişiyi fark ettim.Beni takip ediyorlardı.Mutlaka denileni yapmadığım için öldüreceklerdi beni.Koşmaya başladım.Meteor Bölgesi,Yeraltı derken kendimi Meran Şehri’nde buldum.Peşimdekiler hala geliyordu ve ben ise onları atlatmak için sürekli yolumu değiştiriyordum.Sonunda öleceğim an gelmişti.Karşımda o buz büyücüleri,lanetli meranlar ve niceleri.Arkadan gelen 2 Lodos Muhafızı da beni takip ederken onlarda karşı karşıya gelmişti yaratıklarla.Savaşmaya çoktan hazırlardı.İlk darbeyi yapan Lodos Muhafızı olunca yaratıklar onlara döndü ve bir kargaşa çıktı.Ben ise aradan kaçtım ve koşmaya başladım yokuş yukarı.Durduğumda o devasa büyüklüğü ile karşımda İfliss denilen baş yaratık vardı.Arkamda da yine nefes hissediyordum.Bunlar beni takip eden muhafızlardı.Biri hareket etmeden kulağıma eğildi.”Seni korumak için buradayız.”dedi ve şaşkınlıktan dondum kaldım ta ki İfliss bize saldırana kadar.Muhafızlar yine beni korumak için ilk önce onlar saldırmışları.Ben yine kaçtım yukarıya doğru ama yol yoktu artık.Koca bir karanlık ve bitkiler.Fakat dikkatimi çeken oradaki bir farklı bitkinin parlamasıydı.Bıçağımı çıkartıp birazını kestim örnek için.Artık kaçmanın vaktiydi.Tekrar geldiğimiz yola doğru koştum.Muhafızlardan biri ölmüştü diğeri ise son gücünü kullanıyordu.Yardım etmek istedim fakat gözüyle işaret etti gitmem için.Çok az ilerledikten sonra bir çığlık duydum.Bu muhafızın son acı çığlıydı ve artık daha hızlı olmalıydım.Yeraltına vardığım an birden gözüm karardı.
Gözümü açtığımda Migrat girişinde yanımda 5 muhafızlaydım.Neler olduğunu sordum.Bana ”Meran Şehri çıkışında beklediklerini ben bayılınca beni buraya taşıdık.”dediler.Çantama dokunmamışlardı.Biri bana cebinden bir kağıt verdi.Kağıtta İsmet Bey’in yazısı vardı.İçeriye girip görevimi yapmam gerektiği yazıyordu.İçeriye girmeden muhafızların başına yönelip “Teşkilat üyeleri çoktan girmiştir ve artık Tangriss yolu tehlikelidir.”dedim.İçlerinden biri “Onlarda gecikmeli girdiler bir takım olaylardan dolayı.Hızlı olursan yakalarsın.”dedi.İçeri girdim yol bomboştu.Defterimi açtım ne gördüysem yazdım çizdim.Sonunda Tangriss kapısına gelmiştim.Kapıya doğru hızlıca koştum ama ayağıma bir şey takıldı.Yere baktığımda Teşkilat üyelerinden birkaçı ölmüş kalanlar ise kapıyı açmak için son güçleriyle uğraşıyorlardı.Yakınlarına geldim ve izlemeye başladım.Kapıyı açmak için çeşitli yöntemler kullanıyorlardı ve her denemeden sonra güç kaybediyorlardı.Duvarda garip bir cisim vardı her işlemden sonra ona dokunuyorlardı.Anladım ki bu dokundukları kilitti.Eğer çalışırsa kapıda açılacaktı.Son Teşkilat üyesi de kapıyı açamadan ölmüştü.Geri dönmeye niyetlendim ama o ruhlar uyanmıştı çoktan.Açmak için aklıma fikir gelmiyordu ve birden çantamdaki bitki düşüverdi.Çantamı düzeltmek için bitkiyi kilidin arasındaki boşluğa koydum.Kağıt kalem ne varsa dökülmüştü ve düzenlemem gerekliydi.Birden aşağı doğru çekilir gibi hissettim ve yere düştüm.Asansör gibi birşeydi.Sürekli aşağı iniyordu.Sonunda aşağı vardım ve gördüklerim karşısında şok geçirmiştim.Gördüklerim ise…


Cem Bey’in Günlükleri-Tangriss Görevi,Sayfa 34

…İstanbul Gazetesi olarak sizlere bu belgeyi sizlerle paylaşıyoruz fakat Cem Bey’in Günlükleri’nin geri kalanı kayıp.Gerekli bilgiyi almak isteyen Teşkilat mensuplarının Komutan’a başvurmaları gerekmektedir…


İstanbul Gazetesi 2.Sayfa Haberi

Sana bunları niye mi anlattım? Çünkü günlükte yazanların bir kısmını biliyorum ve İstanbul’un kurtulması gerek. Nereden mi? Cem benim yakın arkadaşımdı ve her şeyi anlatmıştı.Şimdi bende size günlüğün kayıp sayfalarındaki yazıların özetini geçeceğim.İşte başlıyoruz.Cem aşağı vardıktan sonra yine bir labirent ile karşılaşmış ama daha farklıymış.Daha geniş koridorlar,daha özenle dizilmiş aksesuarlar ve yine meran teknolojisi fakat daha gelişmişi.Çok az ilerledikten sonra koridor muhafızı adını verdiği 2 tane yılan başlı insan vücutlu yaratık görmüş.Çıkmak istemiş fakat geri dönüş için bir yol bulamamış.Tek çare o muhafızları geçmekmiş.Arkasına bakmış ve arkasında da bir yol olduğunu görmüş.Kabartmalı duvarlara tutunarak yürürken birkaç kapının açıldığını görmüş.Bu kabartmalar aslında birer gizli geçitmiş.İlk odaya girdiğinde odanın bir çıkışı olmadığını görünce geri dönmeye çalışmış ama kapı sıkışmış.Bunun üzerine duvarla bakarken yukarıdan salınan engerekleri fark etmiş.Yatağanını çıkarıp engerekleri kesmiş fakat son birkaç engerek kala sersemlemiş ve birinin saldırısına engel olamamış.Sürekli odalar açılıyormuş duvara dokundukça.Yol bitmiş fakat ulaştığı herhangi bir şey olmamış.Geri dönmüş.Artık öleceği zamanın geldiğini düşünürken son bir çare arkasında kalan muhafızların arasında dalıp koşmaya başlamış.Bilmeden yollara sapmış ve sonunda o saray gibi mükemmel Tangriss merkezine ulaşmış.Ortadaki ruh taşını fark etmiş ve oraya doğru koşmuş yolundaki değişik türdeki yılan muhafızlara rağmen.Ruh taşını kullandığında kendini bulduğu yer Eminönü bölgesindeki mezarlıkmış.Ne alakası var diye sorarsan bende bilmiyorum fakat eski Roma kalıntılarının oradan meran teknolojisi kullanılan Tangriss’e geçiliyorsa,Eminönü mezarlığa da çıkabilir çünkü bildiğin gibi oradan da Philotheos’un Labirenti’ne geçiş var.
Cem’in günlükleri 4 kitaptan oluşuyordu.Bunların hepsi kayıp.Cem nerede diye düşünüyorsan ben bile bilmiyorum.Artık kıyamet vaktinde “Günlük Dönemi” başlıyor genç adam.Günlükler sayesinde büyük tehlikeler hakkında bilgi sahibi olarak kıyametin sonunu daha kolay getirebilirsin.HaDİ şimdi Komutan’a git ve görev bilgilerini al.

Günlük Dönemi "1.Günlük"

“Bildiğimiz 3 günlük var.Bu günlükler Teşkilat için büyük önem taşıyor.Daha fazla bilgi veremeyeceğimi bilmelisin.Günlükleri bulursan sakın açıp okuma.Doğruca bana getir.Görev yerin ilk olarak Vakıf Han’ın alt kısımları.Burada Antrepo’daki cinlerden daha güçlüleri bulunur.Jandarmalar Vakıf Han altına geçiş için tünel oluşturdu.Buradan gideceksin ve araştıracaksın.Hadi şimdi marş marş.”
Komutan bana bu şekilde görev vermişti ve çok endişeliydi.Vakıf Han altını kimse görmediği için Teşkilat mensuplarının çoğu gitmeye korkuyordu.Fakat birileri gidip araştırmalıydı.Tünel girişindeki Jandarmaları gördüm.Onlar dışarıda oldukları halde korkuyorlardı.Beni de bir telaş sarmıştı.
İçeri girdim.Rutubet ve kan kokusu birbirine karışmıştı.Her yer çamur,pas içindeydi.Bodrum katıydı burası.Dar yollardan eğilerek gittim.Bir köşe başına geldiğimde birkaç ses duyuyordum.Dinlemeye başladım fakat konuşulanlardan bir şey anlayamadım ama anladığım bir şey vardı oda koşunların cin olduklarıydı.Kafamı az bir şey ileri çıkartıp baktım.Gördüklerim karşısında şaşırıp kalmıştım.Bu cinler fareadamların zırhlarından almışlardı ve ellerinde yatağanlar vardı.Diğer cinlere göre daha irilerdi.Yatağanların kaynağı aklımda bazı şüpheler uyandırdı.Acaba silah yardımı yapan biri mi vardı? Yoksa ölen Teşkilat mensuplarının silahlarımıydı? Bunları düşünecek zaman yoktu.Bu cinleri alt edebileceğimi düşünerek karşılarına çıktım.Cinler beni gördükleri an saldırıya geçtiler.Biri üstüme zıplarken aniden yatağanımı çekince cini öldürdüm.Diğer cin korkudan kaçmayı başladı ve bende onu takip ettim.Bodrum katın duvarlarında delikler açıp odalar oluşturmuşlardı.Bu kaçan cin o odalardan birine girdi.Bende peşinden girdim ve içerde birçok cin ile karşılaştım.İçlerden biri dilimizi konuşabiliyordu.Ona günlüğü istediğimi ve zarar vermek istemediğimi söyledim.Birden bakışma oldu odada.Günlüğü bana uzattılar.Almak için ileri gittiğimde günlüğü geri çekip çantamı gösterdi.Anladım ki karşılık istiyorlar.Onlara cebimdeki paranın yarısını verdim.Günlüğü verdikleri an koşarak dışarı çıktım.Jandarmalar içerde cinlerin bana saldırdıklarında çıkan seslerden korkup kaçmışlardı.Bende oraya oturup günlüğü açmamam gerektiği halde açtım ve göz attım.Günlükte Cem Bey’in yaşadıkları yazıyordu.Önemsiz gibi geldi bana fakat son sayfasında bilmediğim bir dilde bir şeyler yazıyordu.Bunları başka bir kağıda not ettim ve Komutan’a götürdüm günlüğü.Bana “Ödülün bu günlükteki sırrı öğrenmen.”dedi.Sır dediği an o en arkadaki yazı aklıma geldi.Anlatmaya başladı.”Bu gizemli yazıları kim tamamen okursa kıyamet yaratıkları tarafından fark edilmez,edilse bile yaratıklar bu kişiye saldırmazlar.”Dayanamayıp sordum;”Peki neden sadece son sayfada yazının bir kısmı var?” diye.Cevabı Cem Bey’in güvenlik açısından böyle bir şey yaptığı oldu.Bana gidip dinlenmemi ve yarın gelmemi söyledi.
Eve doğru yola çıkarken aklıma bu gizemli sözcükleri Arzuhalci’nin bilebileceği aklıma geldi.Yolumu değiştirip Arzuhalci’nin yanına gittim.Onları anlattım.Arzuhalci bu yazının İstanbul’un eski sahiplerine ait olabileceğini ve onlarında Meranlardan korunmak için kullanabileceklerini söyledi.Neden Meranlar diye sormadım çünkü bu medeniyet uzun zamandır dünyada.Bana 2. günlüğü bulduğumda ona götürmemi söyledi.Artık iki taraf arasında kalmıştım.Arzuhalci’ye gidip bu sırrı saklamak mı? Yoksa Komutan’a verip Teşkilat’ın güçlenmesini sağlamak mı..?

Günlük Dönemi "2.Günlük"

Sabah olmuştu.Erken yola çıktım.Komutan’a vardığımda telaşlı bir şekilde konuşuyordu.”2. günlüğü hızlı bir şekilde getirmelisin.”dedi.Neden diye soramadan bana gideceğim yeri yani Tren Garı’nı söyledi.Çok tehlikeliydi.Fareadamların ele geçirdiği bir yere girmem gerekiyordu.Mecburdum.Tren Garı kapısını araladım ve içeriyi kontrol ettim.Adete yeni bir yerleşim merkezi haline gelmişti.En uzaktaki farklı yaratık dikkatimi çekti.Konuşabiliyordu.Sürekli “Ben fareadamların büyük yöneticilerindenim.” Diye bağırıyordu.Anlaşılan Kuklacı bu fareadamı görevlendirmişti Eminönü için.Trenler hala yeni gibiydi.Bazı bölümleri kendilerine erzak deposu yapmışlardı.Peki günlük neredeydi?Olabileceği yerler kısıtlıydı aslında ama oralara girmek zordu.Ya tren içlerinde,ya odalarda.Mantıklı olarak düşündüm ve en büyük ihtimali tren içlerine verdim.Cem Bey kaçmış,saklanmış olabilirdi içlerine.Kafamda “Neden buraya girsin ki?” sorusu uyandı.Ama bunu düşünmeme vakit yoktu.Trenlere gitmenin bir yolunu bulmalıydım.
Komutan’a geri dönüp birkaç Jandarma istedim.Jandarmalar ile geri döndük Gar’a.Benim gireceğim yerin tam tersi bir yere mevzilenip ateş etmelerini emrettim ki böylece dikkatleri dağılacaktı.Ve öyle de oldu.Tüm gücümle koştum ve trenlerden birinin içine atladım.Tren içleri çok rahatlıkla görülebilirdi.Bu yüzden makinist bölümlerini kontrol etmeye başladım sessizce.Dakikalarca tüm trenleri kontrol ettim fakat bulamadım.Artık geri dönmem gerekliydi.Kaçış yolu için etrafa bakınırken günlüğün tavanda asılı olduğunu gördüm.Tüm sözcükler olmadan büyünün işe yaramadığını bildiklerinden asmışlardı oraya güvenlik için tahminimce.Almamın tek yolu vardı.Bu yol ya beni öldürecekti ya şansım beni kurtaracaktı.Bıçağımı bir elime aldım ve hızlıca çıkışa doğru koşmaya başladım.Günlüğün altına gelmeden bıçağı mı günlüğü tutan ipe doğru attım.Eğer ipe denk gelirse kopup bana gelecekti günlük.Çok az bir şansım vardı.Etraftaki fareadamlar da bana doğru koşuyordu.Bazıları ise ellerindeki garip arbaletler ile bana saldırıyordu uzaktan.Şansım vardı ki bıçak ipi kesti ve günlük koşarken önüme düştü.Hemen elime alıp koşmaya devam ettim.Aslında hiç durmamıştım bile.Dışarı çıktığımda üstüm kan içindeydi.Arbaletli fareadamların kurşunları isabet etmişti.Son bir güç ile Komutan’a vardım.Günlüğü uzattım.Tabi ki yolda gelirken zorlanarak sözcükleri yine not almıştım.Komutan hemen yardım için adamlarını çağırdı.Beni olduğum yerde tedavi etmeye başladılar.En son gördüğüm Komutan’ın sevinçten güldüğüydü.
Gözümü açtığımda karşımda yine Komutan vardı.Bayılmıştım.Bana dinlenmem gerektiğini 3. günlük görevinin daha zor olacağını söylüyordu.Bir an acaba sözcükleri not ettiğim defteri buldular mı diye endişelendim.Çantama dokunmamışlardı.Dinlendikten sonra kalkıp Arzuhalci’ye gittim ve ona da gösterdim sözcükleri.Devamını bilebilirdi belki.Son günlük için beraber gitmemiz gerektiğini söyledi.”Neden?” diye sordum.Bu büyüyü,büyük güç verdiği için herkesin isteyeceğini asıl kıyametin yeni başlayacağını söyledi.Bende haklı buldum onu ve 3.görev yerini öğrenir öğrenmez geleceğimi söyledim.Çınar Altı’ndan çıkarken bana “Bu sözcükleri ezberle söylemeye başladığın an etki eder ama bitiremezsen etki kesilir.Bu seni azda olsa korur.”dedi.

Günlük Dönemi "3.Günlük ve Son"

“Herkes Büyük Krater’eee!”sesiyle uyandım.Neler olup bittiğini öğrenmek için Komutan’a gittim.Yerinde yoktum.Büyük Krater’e doğru büyük bir akın vardı.Bende gittim Krater’e.Komutan oradaki Lodos klanı sancağına çıkmış bağırıyordu;”3. Günlük bu krater’in altında.İlk bulup getirene çok büyük ödüller var.”Yanına koşup neden böyle bir şey yaptığını sordum.”Artık karışma.Burada dur belke”dedi bana.Şaşırdım ve hemen Arzuhalci’ye gittim.Olanı biteni anlattım.Hemen gitmemiz gerektiğini söyledi.Arzuhalci uzakta duruyor ben ise Lodos sancağında bekliyordum.Herkes günlüğü arıyordu.Günlük ortaya çıkmadan kıyamet başlamıştı bile.İnsanlar birbirlerine kıyıyorlardı.Bu kanlı savaş içinde “Buldum” diye haykırdı birisi.Bağırdığına pişman olmuştu.Oradaki tüm insanlar o kişinin üzerine yürümeye başladı.Komutan havaya ateş etti ve herkese sakin olmalarını ve günlüğü getirmelerini,bunun karşılığında herkese ödül verileceğini söyledi.Günlük Komutan’ın eline geçmişti.Henüz açmaya fırsat bulmadan Arzuhalci;”Günlük büyülü.Günlüğü ele geçiren kişi kıyametin efendisi olur.”diye bağırdı.Anladım ki karışıklık çıkartıp benim günlüğü çalmamı planlamıştı kafasında.Bunu bana yaptığı kaş-göz hareketlerinden anladım.Karışıklık çıkmış bu sefer herkes Komutan’a doğru saldırmaya başlamıştı.Lodos Muhafızları,Jandarmalar ateş edip engellemeye çalışırken, Komutan Teşkilat’ın iyiliği için durun diyordu.Komutan da silahını çıkarmak için günlüğü masaya koydu.Ben ise Arzuhalci’ye baktım.İşaret verdi ve günlüğü çaktırmadan alıp koştum ona doğru.Arzuhalci arkasında ufak bir ateş yakmıştı.Günlüğü götürdüğümde sözcükleri öğrenip yazılı olduğu kağıdı ateşe attı.Bendeki tamamlanmamış sözcüklerin yazılı olduğu kağıtları da attı.Ve bir şeyler söylemeye başladı.Anlamıyordum,başka bir dildi bu.Büyüyü geçersiz kılmaya çalışıyordu galiba.O ufak ateşin ışığı öyle bir parladı ki birbirini katleden insanlar birden durdu ve ateşe baktılar.Komutan dizlerinin üzerine çöktü.Ateş söndüğünde artık sözcükleri bilen kimse kalmamıştı.
Ortalık sakinleşince Komutan,Arzuhalci’nin kafasına elindeki tabancayı tuttu.Arkadan Agah Bey’in sesi geldi;”Dur!”.Kafamı çevirdiğim de Umut’un koluna girmiş Agah Bey’i gördüm.Oracıkta neler olduğunu sordu.Komutan anlattı her şeyi birebir.Arzuhalci de insanların güç için birbirini katledeceklerini,o büyünün kıyameti bitirmeyeceğini savundu.Agah Bey iki tarafa da hak verdi ve bu olayın kapanmasını gerekirse Eminönü Meclisi’nin toplantılarda konuşabileceğini söyledi.
Bir hafta geçmişti olaylar üzerinden.Kanlı biten bir günlük olayıydı.Eminönü eski haline dönmüştü bile.Fakat hala sorular vardı akıllarda.Cem Bey’in günlükleri neden farklı farklı yerlerde ve bu farklı yerler neden kimsenin gitmeye cesaret edemeyeceği yerlerdi?Cem Bey bu sözcükleri nereden öğrenmişti?Bunları seslice tek başıma düşünürken Agah Bey seslendi;”Haklısın genç adam karmaşık bir durum.Farklı yerler ve bu yerlerin tehlikeli yerler olmasını Cem istemişti.Büyülü sözcükleri kullanıp bunları bu tehlikeli yerlere bıraktı.Sözcükleri nereden öğrendiğini bilmiyoruz ama Teşkilat’ın bile gitmeye cesaret edemediği bölgelere gidip öğrenmiş olabilir.Evet 2 hafta süren senin tabirinle Günlük Dönemi kanlı bitti ve Eminönü için sarılması zor yaralar açtı.”
Bu konuşmadan 3 gün sonra bir ilan gördüm.Gidilmesi yasak,tehlikeli olan yerdeki düşmanlar Eminönü’ne yaklaştıkları için bu bölgelerin girişi Teşkilat tarafından açılmış.Buralar nerelerdir henüz görmedim fakat Karaköy,Çemberlitaş gibi tehlikeli yerler olabileceğini düşünüyorum.Artık yeni görevler bizleri yani İstanbul’un kurtarıcılarını bekliyor.Ve Agah Bey’in herkese sorduğu sorunun cevabı;”Ben bu savaşın tam ortasındayım!”
Kullanıcı avatarı
sihirbaz
FareAdam Düşmanı
FareAdam Düşmanı
Mesajlar: 279
Kayıt: 05 Ara 2009 15:19
Sunucu: Sancak
Klan: Arzın Çocukları

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen sihirbaz »

Klasman: Şiir



YOLDAŞIN CESARET OLSUN


[Y]ıllar akıp geçsede yitirmez benLiğin[İ]..............................[İ]
[O]yunlarla kaplı etrafımız,herşey açık,yok hiç si[S]..................[S]
[L]atif'in keskinliğine bile meydan okur oldu lane[T]..................[T]
[D]ağların yamaçlarından görünür heybetli koca ad[A]................[A]
[A]ğlatır bazen çığlıklar,sebebi olur naraları[N]........................[N]
[Ş]iddetin yaralarını sarmaya çalışsada asha...........................
şığın sonu uzak,yitirme umudu....................................
[N]adide bulunur olduysada giyilecek çu[L].............................[L]

[C]esaretin yoksa,kalmadı başka dayana[K]...........................[K]
[E]zici bir üstünlükle savuruyorsan kılıcı.............................
[S]arsılmaz olmak zorundasın,burada ne ok var,ne de ya[Y].........[Y]
[A]rz-ı kuvvet edebiliyorsan tüm cihan[A].............................[A]
[R]azı olamıyorsan yenilgiye,kaybetmek sana hara[M]................[M]
[E]sir olmayı yediremiyorsan kendin[E].................................[E]
[T]ercüman olmuşsa ruhuna cesare[T].................................[T]

[O]lmuşsa gözünde tüm ahali a[V]........................................[V]
[L]ezzet duyabiliyorsan kanın kokusu[A]..................................[A]
[S]ükunet bozulmuşsa ve değilse kimsenin yüzü a[K]....................[K]
zun savaşlar veriyorsa ayrı bir ta[T]...................................[T]
[N]izam yoksa şehr-i İstanbul'da,asıl şimdi kıyametin vakt[İ]............[İ]
ResimResim
ResimResim

~ xIIIxSANALxIIIx ~
*KaosteamxLyder*
*JUSTE*



~ SANAL 2oıı ® ~
Kullanıcı avatarı
Batuhangs730
Arzuhalci'nin Adamı
Arzuhalci'nin Adamı
Mesajlar: 1014
Kayıt: 17 Şub 2010 15:45
Sunucu: Kuklacı
Klan: Lodos

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen Batuhangs730 »

Eserin Klasmanı: Şiir
Eseri Adı: İKV'yi Oynuyorum Gözlerim Kapalı

İkv oynuyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir lag giriyor
Yavaş yavaş sallanıyor charım
E.önü sokaklarında..
Uzaklarda, çok uzaklarda
Yağmacıların para çalmadıkları bir yerde
İkv oynuyorum gözlerim kapalı...

İkv oynuyorum, gözlerim kapalı
Lodos geçiyor derken
Meğer bizim arz çocuklar kovalıyormuş
Lodoslar yaklaşıyor yanıma,
Göğsümde bir sakınma,
Ws yapıyorum gözlerim kapalı...

İkv oynuyorum, gözlerim kapalı
Serin serin Mısır Çarşısı
Cıvıl cıvıl eski handan
Güvercin dolu meteor
Çekiç sesleri geliyor Rüstemden
Güzelim ws'de biri giriyor araya
Kanatma atıyorum gözlerim kapalı...

İkv oynuyorum, gözlerim kapalı
Başımda bir sıkkınlık
Huzur dolu sesleriyle bir cami
Dinmiş lodosların korkusu içinde
Agah'ı dinliyorum, gözlerim kapalı...

İkv oynuyorum, gözlerim kapalı
Bir tank geçiyor bankacıdan
Nameler, şarkılar, fıkralar,espriler
Dönüp bakıyor arkasına
Bütün yazdıkları gitmiş elinden.
Ecelimle kesiyorum gözlerim kapalı...

İkv oynuyorum, gözlerim kapalı
Bir ezik çırpınıyor 49 lar arasında
İtemlerin iyi mi, değil mi, bilmiyorum
Tırssam mı, tırsmasam mı, bilmiyorum
Kuvvetli bir kritik vuruyor herkesin içinden,
İtemlerinden anlıyorum
Depara basıyorum gözlerim kapalı



AD: BATUHANGS
SUNUCU:KUKLACI
Batuhangs [^Ecel Getiren]
Vatanxduty
Batuhangsxşifacı [1910 BÜYÜ ŞİFA]
Wildpisagor

GALATASARAY
Ghosthunter
Acemi Savaşçı
Acemi Savaşçı
Mesajlar: 2
Kayıt: 16 Oca 2010 14:17
Sunucu: Beyaz Köşk
Klan: Arzın Çocukları

Re: İKV Mini Fan Art (Yazım Yarışması)

Mesaj gönderen Ghosthunter »

[İ]stanbul Kıyamet Vakti
[S]abahların eğlencesi
[T]arihi yansıtır en güzel keyfi
[A]nlaşılacak bu güzel oyunun yeri
[N]eden korkuyorsun ey Türk genci
ak düşün,eğlen ve oyna
mutların doğacak bu oyunda
[L]eyla ve Mecnununun aşkı gibi aşık olacaksın bu oyuna
[K]ahramanlıklardan öte bu oyun
şık tutuyor geleceğe
[Y]ansıtır tarihi türk gencine
[A]nladınmı ey genç bu oyunu
[M]est edecek türk toplumunu
[E]y TürK Gençliği diye sesler yankılanacak
[T]oplum hep bereber ayağa kalkacak
[V]e o vakit
[A]nlamlı bir gün dogacak
[K]ardeşliğin sembolü olacak
[T]amam o vakit doldu
[İ]stanbul Kıyamet Vakti doğdu..!
Kilitli