BETADAN GÜNÜMÜZE
Gönderilme zamanı: 27 Mar 2012 13:45
Öncelikle tamamını sıkılmadan okuyacağınızın garantisini verebilirim.
Sonrasında konunun kesinlikle ağır eleştiri ve aşağılama içermediğini belirtir, yalnızca bir oyunucunun içtenlikle yaptığı betimlemelerden ileri geldiğini söylemek isterim.
Gerçekler acıdır baklava tatlıdır...Baklava gerçek değil bence !
gibi bir zihniyetten öte,
Bu dünyada can acıtan tek şey köy biberi değildir.
düşüncesini benimsemek bizi eleştirilerden bir adım önce eleştirir.
1 Şubat 2004 (Geliştirme)
Mevlüt Dinç ve 7 kişilik ekibi, mana ve ehemmiyeti büyük bir işe başlamak amacıyla kolları sıvadılar.
Oyunun adı ''İstanbul'' idi...
Oyun henüz geliştirilme aşamasında olduğundan hayli zorlu ve maddi açıdan sıkıntılı bir dönem geçirildiği aşikardı.
Fakat ''Üstad'' tüm bu zorluk ve sıkıntılara aldırmadı.
500x TL sizin cebinizden çıktı ve Türkiye'nin gururu olan online oyunumuzun geliştirilmesine harcandı.
5 Nisan 2005 (Kapalı Beta)
Oyun kabataslak biçimde hazır hale gelmişti. Fakat oyunseverlerin beğenisine sunulmadan önce test edilmeliydi.
''İstanbul Kıyamet Vakti''nin temelleri atılıyordu.
Hatalar ve oyundaki sorunlar bulunacak, giderilecekti.
Bol masraflı bir dönem geçirildi.
400x TL sizin cebinizden çıktı ve oyundaki sorunların giderilmesi için harcandı.
25 Aralık 2006 (Açık Beta)
Oyunseverler uzun süredir bekledikleri ''İstanbul Kıyamet Vakti''ni artık oynayabileceklerdi.
Şuanki çoğu köklü oyuncunun tohum halinde oyunun farklı köşelerine serpildiği dönemdi.
Belki hep o dönemde kalmak isteyen ESKİ'lerin, belki de o dönemi yaşamak isteyen YENİ'lerin Ütopyası idi...
İnsanlar eğleniyor, hiçbir online oyunda olmayan arkadaşlıklar kuruluyordu.
Aile ortamı sıcaklığı ile herkesi büyülemişti ''İstanbul Kıyamet Vakti''
Ama hala oyun içinde birtakım sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların en kısa zaman giderilmesi başlıca görevleriydi ''Geliştirici''lerin zira bu oyun onların çocukları gibiydi.
Binbir zorlukla zuhur etmişti bu büyülü tablo...
Masraflar büyük ölçüde azaldı.
100x TL sizin cebinizden çıktı ve oyunun şuanki haline gelmesinde payı olan yeniliklere harcandı.
1 Nisan 2007 (Eminönü - Tam Sürüm)
Tohumlar fidana dönüştü.
İnsanlar çevrelerini, ailelerini davet ediyorlardı. Bayanlar bile oynamaya başlamıştı oyunu...
Eskiler hala mutluydu çünkü bu ortamın diğer oyunlarda olmadığını hepimizden önce görmüşlerdi.
Puzzle parçaları yerine oturmuştu. Neredeyse hiç hatası olmayan, etkinlikler ile sürekli olarak oyuncuların ve yöneticilerin bir arada tutulduğu samimi bir dönemdi.
Bu dönemde ''Plus Paket'' diye bir kavram yoktu. Maneviyatın ön planda olduğu bir dönemde kim neden maddiyatı düşünsün ki ?
Oyuncu sayısı fazla değildi ama arttığı da inkar edilemezdi.
Sunucular güçlendirildi, altyapı çalışmaları gerçekleştirildi.
50x TL sizin cebinizden çıktı ve ufak tefek altyapı çalışmalarına harcandı.
1 Ekim 2007 (Meteor / Sivri Ada - Eklenti Paketi)
Ağaç halini almış köklü oyuncular, oyuna gösterilen aşırı ilgiden ve oyuncu sayısındaki niteliksiz artıştan muzdarip durumda açıklanamaz bir çöküşe sürüklendiler. Ama yine de mutlu oldukları bir ortamda oyun hayatlarına devam ediyorlardı.
''Plus Paket'' kavramı yavaş yavaş oyuncuların gözünde yer etmeye başladı. Lakin oyucular bu kadar sevdikleri bir oyun için - Bu kadarcık para nedir ki ? edasıyla - gerek çabaları karşılıksız bırakmamak amacıyla gerekse diğer oyunculardan bir adım önde olmak amacıyla plus paket almaya başladılar.
Oyunun şüphesiz en eğlenceli aynı zamanda da son eğlenceli zamanı olarak zihinlerimizde yer etti.
Birçok kişi hala bu dönemin hayali ile yaşıyor, gerçek hayatta geçmişe duyulan özlemden farksız şekilde...
En uzun süren dönemdi.
Hatta öyle ki;
birçoğu sıkılıp ''Nerede yeni eklenti paketi ?'' diye isyan ettiler.
Bilmiyorlardı ki bu isyan Altın Devr'in çöküşü olacaktı
ve görmüyorlardı ki ileride ''Gelen Gideni Aratacaktı...''
Unutmadan bir de Akçe diye ne olduğunu bilmediğimiz birşey vardı, biz onu şimdilik sadece ''Osmanlı Parası'' zannediyoruz.
10x TL sizin cebinizden çıktı ve oyun için harcandı.
50x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, hakkınız olandı, helal ettik.
17 Kasım 2008 (Er Meydanı - Yenilik)
Bardaklar taşmak üzereydi.
İnsanlar karşılaştıkları yeniliğe sevinmek ile bozulan ortama üzülmek arasında takılı kaldılar.
Herkes kendi derdini unutmuş şekilde, Er Meydanı'nda eşya düşürüp kendi çapında başarı elde etmeye bakıyordu.
Altın Devir'de insanların gözünde yer eden plus paket gönüllerde de yer etmeye başlamıştı.
100x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, oyun bozulsa dahi paranın harcandığı yer belli, sesimiz çıkmadı.
13 Mayıs 2009 (Yeraltı / Derindeki Sır - Eklenti Paketi)
Derindeki Sır Eklenti Paketi ile Mevlüt Dinç çocuğuna ilk tokatı attı.
Bu tokatın acısıyla ağaçlar kurudu !
Neredeyse bütün eskiler oyunu bıraktı.
Oyundaki sıcak aile ortamı yerini; kutuplaşmalara, rekabete ve kaosa bıraktı.
İnsanlar Er Meydanı'ndan ve Muhafızlar'dan yeni eşyalar düşürmek için plus paket alımını arttırdılar.
''Neydik değil ne olacağız'' dönemi kapandı.
''Neydin değil ne oldun ?'' dönemi başladı.
Terbiyeli ve dürüst eskiler ''Bezirgan başı'', plus paket ile eşya düşüren yeni bitmeler ''Sultan'' oldu.
200x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, oyun bozuldu ama paranın harcandığı yer belli, sesimiz çıktı fakat duyulmadı.
20 Ocak 2010 (Hidra / Derindeki Sır - Eklenti Paketi)
İnsanlar egoizmin doruklarına tırmandı. ''Biz'' gideli çok oldu ''Ben'' geldim !
İstanbul Kıyamet Vakti tarihinde görülmeyen küfürler konuşma penceresinde roman halinde okunabiliyordu.
Öyle ki bu iğrenç insanlar ilerde ''Şikayet Et'' butonu gibi birşey gelmesine sebep olabilirdi.
Eee sonuçta Hidra kesmek herşeyden önemli, arkadaşlıklardan bile...
Oyunda ''ESKİ'' kavramı kalmadı, komik olansa bütün ''YENİ''lerin - ben eskiyim - iddiası !
Oyuncu sayısı azaldı ama ilginçtir ki kazanılan para arttı.
Tohum ekmeden hasat alıyorsan bereketin kaynağını araştırmanda fayda var...
400x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, oyun bozuldu ama paranın harcandığı yer belli, sesimiz çıktı, duyulur gibi oldu ! Pardon yankı yapmış...
11 Haziran 2010 (Sığınaklar ve Migrat - Özel Sürüm)
Hani derler ya ''Bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı'', işte o genç artık yok...
Merak konusu olan şu ki; arkadaşlıklar tamamen bitmiş, sevgi desen yok, vefa desen ''Oyun İstanbul'da geçiyor o da semti işte'' diyen zihniyet aldı başını gidiyor, peki bu neyin grubu ?
Oyuncuların bilgisayar başında geçirdiği süre birden 3 katına, 5 katına çıktı.
Bilgisayar başında şunu düşünmeyen var mı ?
''Kanım pıhtılaşırsa bilgisayar başında ölür müyüm ? Amaaann ! Zaten kıyıda köşede param yok, bütün paramı oyuna yatırıyorum, vasiyet derdi falan da olmaz''
Bütün bunlara rağmen oyuncu sayısı arttı, sunucunun yükünü taşıyan makineler değiştirilmeksizin sunucu kapasiteleri arttırıldı.
Bu hareketin mantıksızlığını birkaç ay sonra göreceğimizi hissediyorum.
600x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, oyun bozuldu, paranın harcandığı yer belli değil, sesimiz çıktı lakin sansürlendik...
5 Aralık 2010 (Çemberlitaş - Eklenti Paketi)
Mevlüt Dinç çocuğunu, canından çok sevdiği evladını evlatlıktan reddetti...
''Paran yoksa koca bir hiçsin''
Tamam biz size hakkınız olanı fazlasıyla vermeye hazırlanmıştık ama nedir bu ?
Belli ki siz de zamanında bizi sömürmeye hazırlanmışsınız !
Yapılan yanlışlıkları ''YENİ''ler göremiyor, kimse aldırmıyor, oyuncu sayısı artıyordu.
Sunucular devamlı artan -hem niceliksiz hem niteliksiz- insan fazlalığını kaldırmıyordu.
LAG başlamıştı, oynanmayacak kadar çok...çok...hem de çok...
Sunucular geri sarılmaktan yalama olmuştu.
Geliştiricilerin ''Sarılık'' olduğunu zanneden oyuncular panik içinde kendilerini salgından korumaya çalışıyordu.
Hatta bir kere ''Saf Bakır'' çektikten sonra oyundan Esc ile çıktığımı hatırlıyorum.
Ama nafile, o bile silinmişti. Çok üzülmüştüm.
İksir paraları el yakıyordu.
I. Dünya Savaşı döneminde aldığımız ekmekler bile daha ucuzdu.
Akçe diye merak ettiğimiz birşey vardı eskiden, geldi !
Gelmez olaydı...
Osmanlı Parası değil miydi bu ?
Şimdi anlıyorum bu Osmanlı özlemini !
Muhteşem Yüzyıl'ın neden bu kadar reyting yaptığını...
- Pargalı hazineden 2500 Akçe çıkarıp Demirci Rüstem'e ver de Mohaç'tan önce bi' silahı parlatalım...
- Matrakçı Budin Yağma Arttırıcı %60 çekmeyi unutma !
1200x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, artık oyun değil part-time iş var, paralar nereye gidiyor belli değil, sesimiz artık çok gür çıkıyor, ne susturan var ne sansürleyen...
Allah kahretsin bu seferde -iplikçi kadının mabadı modundayız- dinleyen yok !
Bazılarının sadece sinirleri laçka,
Bazılarıysa sinirden öldü,
Cenazesi kalkıyor Teşvikiye, Maçka !
Ben Ünlü Fransız Komutan ve Düşünür GoldenJussive Bonaparte diyorum ki;
Kimi delirdi girdi sığınaklara,
Kimi palazlandı girdi saraylara...
Atatürk diyor ''Ölmenizi emrediyorum''
Ben Diyorum ''Yumulun paralara...''
Pollyanna diyor ''Sevgi'' atıyor ''Nara''
Ben diyorum ille de Para, Para, Para...
Sonrasında konunun kesinlikle ağır eleştiri ve aşağılama içermediğini belirtir, yalnızca bir oyunucunun içtenlikle yaptığı betimlemelerden ileri geldiğini söylemek isterim.
Gerçekler acıdır baklava tatlıdır...Baklava gerçek değil bence !
gibi bir zihniyetten öte,
Bu dünyada can acıtan tek şey köy biberi değildir.
düşüncesini benimsemek bizi eleştirilerden bir adım önce eleştirir.
1 Şubat 2004 (Geliştirme)
Mevlüt Dinç ve 7 kişilik ekibi, mana ve ehemmiyeti büyük bir işe başlamak amacıyla kolları sıvadılar.
Oyunun adı ''İstanbul'' idi...
Oyun henüz geliştirilme aşamasında olduğundan hayli zorlu ve maddi açıdan sıkıntılı bir dönem geçirildiği aşikardı.
Fakat ''Üstad'' tüm bu zorluk ve sıkıntılara aldırmadı.
500x TL sizin cebinizden çıktı ve Türkiye'nin gururu olan online oyunumuzun geliştirilmesine harcandı.
5 Nisan 2005 (Kapalı Beta)
Oyun kabataslak biçimde hazır hale gelmişti. Fakat oyunseverlerin beğenisine sunulmadan önce test edilmeliydi.
''İstanbul Kıyamet Vakti''nin temelleri atılıyordu.
Hatalar ve oyundaki sorunlar bulunacak, giderilecekti.
Bol masraflı bir dönem geçirildi.
400x TL sizin cebinizden çıktı ve oyundaki sorunların giderilmesi için harcandı.
25 Aralık 2006 (Açık Beta)
Oyunseverler uzun süredir bekledikleri ''İstanbul Kıyamet Vakti''ni artık oynayabileceklerdi.
Şuanki çoğu köklü oyuncunun tohum halinde oyunun farklı köşelerine serpildiği dönemdi.
Belki hep o dönemde kalmak isteyen ESKİ'lerin, belki de o dönemi yaşamak isteyen YENİ'lerin Ütopyası idi...
İnsanlar eğleniyor, hiçbir online oyunda olmayan arkadaşlıklar kuruluyordu.
Aile ortamı sıcaklığı ile herkesi büyülemişti ''İstanbul Kıyamet Vakti''
Ama hala oyun içinde birtakım sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların en kısa zaman giderilmesi başlıca görevleriydi ''Geliştirici''lerin zira bu oyun onların çocukları gibiydi.
Binbir zorlukla zuhur etmişti bu büyülü tablo...
Masraflar büyük ölçüde azaldı.
100x TL sizin cebinizden çıktı ve oyunun şuanki haline gelmesinde payı olan yeniliklere harcandı.
1 Nisan 2007 (Eminönü - Tam Sürüm)
Tohumlar fidana dönüştü.
İnsanlar çevrelerini, ailelerini davet ediyorlardı. Bayanlar bile oynamaya başlamıştı oyunu...
Eskiler hala mutluydu çünkü bu ortamın diğer oyunlarda olmadığını hepimizden önce görmüşlerdi.
Puzzle parçaları yerine oturmuştu. Neredeyse hiç hatası olmayan, etkinlikler ile sürekli olarak oyuncuların ve yöneticilerin bir arada tutulduğu samimi bir dönemdi.
Bu dönemde ''Plus Paket'' diye bir kavram yoktu. Maneviyatın ön planda olduğu bir dönemde kim neden maddiyatı düşünsün ki ?
Oyuncu sayısı fazla değildi ama arttığı da inkar edilemezdi.
Sunucular güçlendirildi, altyapı çalışmaları gerçekleştirildi.
50x TL sizin cebinizden çıktı ve ufak tefek altyapı çalışmalarına harcandı.
1 Ekim 2007 (Meteor / Sivri Ada - Eklenti Paketi)
Ağaç halini almış köklü oyuncular, oyuna gösterilen aşırı ilgiden ve oyuncu sayısındaki niteliksiz artıştan muzdarip durumda açıklanamaz bir çöküşe sürüklendiler. Ama yine de mutlu oldukları bir ortamda oyun hayatlarına devam ediyorlardı.
''Plus Paket'' kavramı yavaş yavaş oyuncuların gözünde yer etmeye başladı. Lakin oyucular bu kadar sevdikleri bir oyun için - Bu kadarcık para nedir ki ? edasıyla - gerek çabaları karşılıksız bırakmamak amacıyla gerekse diğer oyunculardan bir adım önde olmak amacıyla plus paket almaya başladılar.
Oyunun şüphesiz en eğlenceli aynı zamanda da son eğlenceli zamanı olarak zihinlerimizde yer etti.
Birçok kişi hala bu dönemin hayali ile yaşıyor, gerçek hayatta geçmişe duyulan özlemden farksız şekilde...
En uzun süren dönemdi.
Hatta öyle ki;
birçoğu sıkılıp ''Nerede yeni eklenti paketi ?'' diye isyan ettiler.
Bilmiyorlardı ki bu isyan Altın Devr'in çöküşü olacaktı
ve görmüyorlardı ki ileride ''Gelen Gideni Aratacaktı...''
Unutmadan bir de Akçe diye ne olduğunu bilmediğimiz birşey vardı, biz onu şimdilik sadece ''Osmanlı Parası'' zannediyoruz.
10x TL sizin cebinizden çıktı ve oyun için harcandı.
50x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, hakkınız olandı, helal ettik.
17 Kasım 2008 (Er Meydanı - Yenilik)
Bardaklar taşmak üzereydi.
İnsanlar karşılaştıkları yeniliğe sevinmek ile bozulan ortama üzülmek arasında takılı kaldılar.
Herkes kendi derdini unutmuş şekilde, Er Meydanı'nda eşya düşürüp kendi çapında başarı elde etmeye bakıyordu.
Altın Devir'de insanların gözünde yer eden plus paket gönüllerde de yer etmeye başlamıştı.
100x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, oyun bozulsa dahi paranın harcandığı yer belli, sesimiz çıkmadı.
13 Mayıs 2009 (Yeraltı / Derindeki Sır - Eklenti Paketi)
Derindeki Sır Eklenti Paketi ile Mevlüt Dinç çocuğuna ilk tokatı attı.
Bu tokatın acısıyla ağaçlar kurudu !
Neredeyse bütün eskiler oyunu bıraktı.
Oyundaki sıcak aile ortamı yerini; kutuplaşmalara, rekabete ve kaosa bıraktı.
İnsanlar Er Meydanı'ndan ve Muhafızlar'dan yeni eşyalar düşürmek için plus paket alımını arttırdılar.
''Neydik değil ne olacağız'' dönemi kapandı.
''Neydin değil ne oldun ?'' dönemi başladı.
Terbiyeli ve dürüst eskiler ''Bezirgan başı'', plus paket ile eşya düşüren yeni bitmeler ''Sultan'' oldu.
200x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, oyun bozuldu ama paranın harcandığı yer belli, sesimiz çıktı fakat duyulmadı.
20 Ocak 2010 (Hidra / Derindeki Sır - Eklenti Paketi)
İnsanlar egoizmin doruklarına tırmandı. ''Biz'' gideli çok oldu ''Ben'' geldim !
İstanbul Kıyamet Vakti tarihinde görülmeyen küfürler konuşma penceresinde roman halinde okunabiliyordu.
Öyle ki bu iğrenç insanlar ilerde ''Şikayet Et'' butonu gibi birşey gelmesine sebep olabilirdi.
Eee sonuçta Hidra kesmek herşeyden önemli, arkadaşlıklardan bile...
Oyunda ''ESKİ'' kavramı kalmadı, komik olansa bütün ''YENİ''lerin - ben eskiyim - iddiası !
Oyuncu sayısı azaldı ama ilginçtir ki kazanılan para arttı.
Tohum ekmeden hasat alıyorsan bereketin kaynağını araştırmanda fayda var...
400x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, oyun bozuldu ama paranın harcandığı yer belli, sesimiz çıktı, duyulur gibi oldu ! Pardon yankı yapmış...
11 Haziran 2010 (Sığınaklar ve Migrat - Özel Sürüm)
Hani derler ya ''Bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı'', işte o genç artık yok...
Merak konusu olan şu ki; arkadaşlıklar tamamen bitmiş, sevgi desen yok, vefa desen ''Oyun İstanbul'da geçiyor o da semti işte'' diyen zihniyet aldı başını gidiyor, peki bu neyin grubu ?
Oyuncuların bilgisayar başında geçirdiği süre birden 3 katına, 5 katına çıktı.
Bilgisayar başında şunu düşünmeyen var mı ?
''Kanım pıhtılaşırsa bilgisayar başında ölür müyüm ? Amaaann ! Zaten kıyıda köşede param yok, bütün paramı oyuna yatırıyorum, vasiyet derdi falan da olmaz''
Bütün bunlara rağmen oyuncu sayısı arttı, sunucunun yükünü taşıyan makineler değiştirilmeksizin sunucu kapasiteleri arttırıldı.
Bu hareketin mantıksızlığını birkaç ay sonra göreceğimizi hissediyorum.
600x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, oyun bozuldu, paranın harcandığı yer belli değil, sesimiz çıktı lakin sansürlendik...
5 Aralık 2010 (Çemberlitaş - Eklenti Paketi)
Mevlüt Dinç çocuğunu, canından çok sevdiği evladını evlatlıktan reddetti...
''Paran yoksa koca bir hiçsin''
Tamam biz size hakkınız olanı fazlasıyla vermeye hazırlanmıştık ama nedir bu ?
Belli ki siz de zamanında bizi sömürmeye hazırlanmışsınız !
Yapılan yanlışlıkları ''YENİ''ler göremiyor, kimse aldırmıyor, oyuncu sayısı artıyordu.
Sunucular devamlı artan -hem niceliksiz hem niteliksiz- insan fazlalığını kaldırmıyordu.
LAG başlamıştı, oynanmayacak kadar çok...çok...hem de çok...
Sunucular geri sarılmaktan yalama olmuştu.
Geliştiricilerin ''Sarılık'' olduğunu zanneden oyuncular panik içinde kendilerini salgından korumaya çalışıyordu.
Hatta bir kere ''Saf Bakır'' çektikten sonra oyundan Esc ile çıktığımı hatırlıyorum.
Ama nafile, o bile silinmişti. Çok üzülmüştüm.
İksir paraları el yakıyordu.
I. Dünya Savaşı döneminde aldığımız ekmekler bile daha ucuzdu.
Akçe diye merak ettiğimiz birşey vardı eskiden, geldi !
Gelmez olaydı...
Osmanlı Parası değil miydi bu ?
Şimdi anlıyorum bu Osmanlı özlemini !
Muhteşem Yüzyıl'ın neden bu kadar reyting yaptığını...
- Pargalı hazineden 2500 Akçe çıkarıp Demirci Rüstem'e ver de Mohaç'tan önce bi' silahı parlatalım...
- Matrakçı Budin Yağma Arttırıcı %60 çekmeyi unutma !
1200x TL bizim cebimizden çıktı ve size verdik, artık oyun değil part-time iş var, paralar nereye gidiyor belli değil, sesimiz artık çok gür çıkıyor, ne susturan var ne sansürleyen...
Allah kahretsin bu seferde -iplikçi kadının mabadı modundayız- dinleyen yok !
Bazılarının sadece sinirleri laçka,
Bazılarıysa sinirden öldü,
Cenazesi kalkıyor Teşvikiye, Maçka !
Ben Ünlü Fransız Komutan ve Düşünür GoldenJussive Bonaparte diyorum ki;
Kimi delirdi girdi sığınaklara,
Kimi palazlandı girdi saraylara...
Atatürk diyor ''Ölmenizi emrediyorum''
Ben Diyorum ''Yumulun paralara...''
Pollyanna diyor ''Sevgi'' atıyor ''Nara''
Ben diyorum ille de Para, Para, Para...