1. sayfa (Toplam 2 sayfa)
Her zaman güldüm, birazdan İBRETLİK...
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 14:21
gönderen Esadullah
Kimsenin Cevaplayamadığı 3 Soru
Hikaye odur ki:
Genç bir delikanlı senelerce yurt dışında okuduktan sonra vatanına ateist olarak geri döner. Üç sorusuna hiç kimse cevap veremediğinden dolayı canı gayet sıkıntılıdır. Ebeveyni oğullarına yardım etmek niyetiyle büyük ilim sahibi olan köyün hocasına götürürler. Hoca ve delikanlının arasında geçen dialog şöyle devam eder.
Delikanlı: Kimsin sen? Sorularıma cevap verebilecek misin? ,
Hoca: Allah(c.c.)'ın bir kuluyum ve Onun izniyle sorularýna cevap verebileceðim.
Delikanlı: Emin misin? Profesörler bile cevap veremedi bana. Hoca: Allah(c.c.)'ın izniyle cevap vermeye çalışırım
Delikanlı: 3 sorum var
1. Allah(c.c.) yaşıyor mu? öyle ise, şeklini bana göster
2. Takdir (kader) nedir?
3. Eğer şeytan ateşten yaratıldıysa neden cehenneme yollanıyor,
cehennemde ateş dolu değil mi? Ateş ateşi nasıl yaksın. Tanrı bunu düşünemedi mi?
Bu arada, aniden bizim hocamız delikanlının başı üzerinde bir saksı kırar.
Delikanlı canı yana yana sorar; Neden sinirlendin ki?
Hoca: Sinirlenmedim. Bu benim üç soruna bir cevabım der.
Delikanlı: Hiç bir şey anlamadım.
Hoca: Nasıl hissetin kendini saksıyı başında kırınca
Delikanlı: Tabii ki, fena bir acı hissettim.
Hoca: Yani, acının varlığına inanıyor musun?
Delikanlı:Evet
Hoca: Bana bu acının şeklini göster ozaman!
Delikanlı:Gösteremem.
Hoca: Bu benim ilk cevabım. Herkes Allah(c.c.)'ın varlığını hisseder ama
Allah(c.c.)'ı göremez.
Hoca: Dün gece rüyanda benim baþında saksı kırdığımı gördün mü?
Delikanlı:Hayır.
Hoca: Bugün böyle birşey ile karşılaşacağını hiç düşündün mü?
aklından geçti mi?
Delikanlı:Hayır
Hoca: Bu işte takdir’dir. (kader)
Hoca: Biz neyden yaratıldık? topraktan yaratılmıþ değil miyiz?
Delikanlı: Evet böyle denir.
Hoca: E o zaman ? Saksıda topraktan yapılmadı mı? Allah(c.c.) isterse
ateşten yaratılan şeytanı ateşin içinde cezalandıramaz mı??
Not: Hoca denilen şahıs mübarek bir zattır, ismi sonradan değiştirildi.
kalbin şekli....
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 14:22
gönderen Esadullah
Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin(ks) talebesi Alaüddin Attar Hazretleri(ks) anlatıyor:
-Dervişlerden biri,birgün bana,kalbin nasıl olduğunu sordu.
-''Nasıl olduğunu bilmiyorum.''dedim.O;
-''Ben kalbi,üç günlük ay gibi görüyorum.''dedi.Bunu üstadım ve efendim Şah-ı Nakşibend Hazretlerine anlattım.
-''Bu, onun kalbine göredir.''buyurdu.Ayakta duruyorduk.Ayağını ayağımın üzerine koydu.Birden kendimden geçtim.Bütün mevcudatı,Arş-ı a'layı kalbimde bir arada gördüm.Kendime gelince;
-''Gördüklerini anlat.'' buyurdu.Anlattım.Bunun üzerine;
-''Kalb budur.O dervişin sandığı gibi değil.
Allahü Tealaya, kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir.Mahlukların en üstünü,en şereflisi KALBDİR.Kalb, bilinmeyen sırlarla dolu bir alemdir;her şeyi kendinde bulundurur.Görüldüğü gibi kalb,her şeyden geniş bir latifedir.Böyle olunca, onu bir kimse nasıl anlayabilir.Bunun için
Hadis-i kudside Allahü Teala;
-''Yere ve göğe sığmam,mü'min kulumun kalbine sığarım.''buyurdu.Bu, derin sırlardandır.''buyurdu
ÜmİtsİzlİĞe DÜŞÜlen Ve İsyan Edİlen Her An İÇİn Hatirlamak Ü
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 14:23
gönderen Esadullah
ÜmİtsİzlİĞe DÜŞÜlen Ve İsyan Edİlen Her An İÇİn Hatirlamak Üzere...'
NİYE BEN? DIYEN HERKES İÇİN....
Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı.Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini takti, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı.
Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslebilecegi bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kisi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu.Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah'a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı.
"Allahım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildigin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et."
Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler.İçlerinden biri "Aranızda lens kaybeden var mi?" diye bağırdı.
Brenda'nın sonradan ögrendigine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavasça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmisti.
Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa bunları yazacaktı:
"Allahım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar agır. Ama istedigin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım..."
"BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM" demeyin.....
Alıntıdır
30 Yıldır Yakan Ateş!!!!!.......
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 14:23
gönderen Esadullah
Sırrı-i Sekati Hazretleri’ne:
- “Ya şeyh, sizin hiç hatanız olmadı mı?” diye sordular.
- “Kardeşlerim, bir hata işledim ki ateşi otuz yıldır yüreğimi yakmaktadır. Hatırladığımda kalbim duracak gibi oluyor” dedi. Müslümanlar merak ettiler:
- “O hata ne idi?”
- “Otuz yıl önce Bağdat’ta büyük bir yangın çıktı. Benim dükkanımın da bulunduğu büyük bir çarşı yandı. O sırada ben orda değildim. Bana bütün komşuların dükkanının yandığını, benimkine bir şey olmadığını haber verdiler. Sevindim, “Elhamdülillah” diyerek Rabb’ime hamdettim. Fakat hemen aklıma diğer Müslümanları bırakıp sadece kendimi düşündüğüm geldi ve çok utandım. Derhal tövbe istiğfar ettim. Kefaret olarak dükkanımdaki bütün malları fakirlere dağıttım. Lakin otuz yıldır, o bir anlık bencilliğim kalbimden hiç çıkmadı, ateşi beni hep yaktı” dedi.
İBRETLİK OLAYLAR..
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 14:24
gönderen Esadullah
İBRETLİK OLAYLAR..
BİR NAMAZ ÖYKÜSÜ İşte bir namaz öyküsü... İbret alabilen herkes için... İbretimiz belki bir gün beratımız olur. ORTA YAŞLI ADAMIN iyi bir işi, iyi bir eşi mutlu bir hayatı vardır. Az kimsenin yaptığı ticaretle meşguliyetinden çok para kazanmakta, rahat günler geçirmektedir. Ev, araba, tatiller, seyahatler, uçuşanlar sevinçler... Gülen gündüzler. Derken dönen dünya ile beraber ibre değişmeye başlar... Ticarette rakipleri çoğalır, hanımı rahatsızlanır, çocuklar artan problemleriyle büyür. Mengene sıkmaya başlar, kolay olanlar zor işlere dönüşür. Daraldıkça daralmaya başlar günler. Yaşadıkları sanki günün gündüzüdür, geceye geçişi yaşayacaktır artık. Kazancı iyice azalır, oğlunun olumsuz harcamalarından evini satmak zorunda kalır. Alacaklar kapıya dayanır, hanımı vefat eder. Karanlık karanlık üstüne çökmekte, gece siyah bir gelin gibi onu sarmaktadır. Gündüz genişliğinde aklına gelmeyen gece darlığında gelir; dua etmek... Yapacağı başka bir şey kalmamıştır da... Dua etmesine eder, ama kendi aklınca kabul olmaz. Gizliden serzenişte bulunur. Bir gün oturduğu binanın altında esnaf komşusuna uğrar. Serzenişlerini dindar komşuya söyler: “Allah dualarımı kabul etmiyor!” O da durumu bildiği için biraz celalli konuşur: “Allah senin dualarına niye kabul etsin, Allah’ın emri namazı kılmıyorsun ki.” Adeta duvara vurmuş da ayılmış gibidir. Doğrudur, niye namazı kılmıyordur ki... Aslında dualarına cevap gelmiştir; komşunun söylemesiyle kader yol ve yön göstermiştir ona: namaz kılmak. Ya bu yolda yürüyecek kurtulacak veya iyice kaybolacaktır karanlıkta... Var olmayı tercih eder, o gün başlar namaza... Namazla birlikte kader ağlarını çözmeye başlar, beyaz iplikle siyah iplik birbirinden ayrılmaya, belirginleşmeye başlar. İşler yavaş yavaş iyiye dönmeye doğru gider. Öyle olur ki, bir müddet sonra sattığı evi bir şekilde geri alır. Hanımı geri gelmez ama, yaşam umutları iyice yeşerir dünyasında. Sevinç rüzgârları eskisi gibi esmez, fakat huzur bulutları gölgelendirerek gezer üzerinde... Seksene yaklaşan yaşıyla mahalle camimizin müdavimlerindendir şimdilerde... Karşı apartman komşumuzla namaz yollarında giderken ve dönerken hayata dair kısa konuşmalar yaparız. Sakin, ağırbaşlı haline pek yakışır ağaran saçları... Dünyasını kurtaran namaz inşaallah ahiretini de kurtarır... Demek ki dünya ve ahiret işleri kulluk miracı namazla düzeliyor. Kul olmanın ağırlığı ile secdeye giden başlar hafiflemiş kalple kalkıyor. Zorluğun ve kolaylığın Rabbi ona çıkış yollarını açıyor, ummadığı yerden rızıklandırıyor. Güç işler geç işlere dönüşüyor. Gücünün bittiği yerde yeni ümit çiçekleri birden bitiveriyor. Sebepler susuyor, Müsebbibü’l-esbab konuşuyor çünkü. O “Ol” deyiverdikten sonra olmayacak birşey var mı? İşlerimizde yamukluk varsa kulluğumuzu doğrultmalıyız. Nefis yamulmadıkça doğru yol bulunamaz. Gündüzde gece ellerimizle dua etmesini biliyorsak gece olmuş, gündüz olmuş fark etmez. Gündüzden sonra gecenin geleceğini iyi bellemezsek musibetler belimizi büktüğünde anlamamız geç olur. Geç işler güç işlere dönüşür. Geç kalmadan, gecenin karabasanı basmadan, gündüzün basmakalıp işleri ve zevklerinden ayrılabilmeliyiz... Ayrılmazsak gündüzden, şehirden, şehirlerden zaten ayrılacağız. İyisi mi talimini bitirmiş asker edasıyla terhis olalım dünya gecesinden, gamı kederi geride bırakarak doğalım sonsuzluk sabahında. Dünyada “En” işimiz namazı en iyi yaparsak gece-gündüz, gündüz-gece döner durur ubudiyet yapraklarını dökerek. Dökülenler sonsuzluk havuzunda toplanır biz sonlular için... İşte bir namaz öyküsü... İbret alabilen herkes için... İbretimiz belki bir gün beratımız olur.
Re: Her zaman güldüm, birazdan İBRETLİK...
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 14:30
gönderen Muhteremx
Gerçekten Çok Güzel Bir Paylaşım Eline Sağlık.
Hepsini Sonuna Kadar Okudum Özellikle İlk Ve Son Hikaye Daha Güzeldi.
Salakça konular açacağınıza böyle şeyler paylaşın.
Re: Her zaman güldüm, birazdan İBRETLİK...
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 15:05
gönderen Bluekinq
Muhteremx yazdı:Gerçekten Çok Güzel Bir Paylaşım Eline Sağlık.
Hepsini Sonuna Kadar Okudum Özellikle İlk Ve Son Hikaye Daha Güzeldi.
Salakça konular açacağınıza böyle şeyler paylaşın.
Aynen.
Bu arada teşekürler Muhammed Ali 
Re: Her zaman güldüm, birazdan İBRETLİK...
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 15:14
gönderen RoneY
Re: Her zaman güldüm, birazdan İBRETLİK...
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 15:44
gönderen SCaRyx
Muhteremx yazdı:Gerçekten Çok Güzel Bir Paylaşım Eline Sağlık.
Hepsini Sonuna Kadar Okudum Özellikle İlk Ve Son Hikaye Daha Güzeldi.
Salakça konular açacağınıza böyle şeyler paylaşın.
Muhammed Ali Bu Güzel paylaşımların için Teşekkür Ederim.
Adına Layık Bir İnsan Olmaya Çalış !
İyi ForumLar.
Re: Her zaman güldüm, birazdan İBRETLİK...
Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2010 18:17
gönderen Esadullah
SCaRyx yazdı:Muhteremx yazdı:Gerçekten Çok Güzel Bir Paylaşım Eline Sağlık.
Hepsini Sonuna Kadar Okudum Özellikle İlk Ve Son Hikaye Daha Güzeldi.
Salakça konular açacağınıza böyle şeyler paylaşın.
Muhammed Ali Bu Güzel paylaşımların için Teşekkür Ederim.
Adına Layık Bir İnsan Olmaya Çalış !
İyi ForumLar.
Elimden geldiği kadar kardeşim ama inş
Allah-u telae olacam sizlerin beğininiz ile.