Re: İstanbul Gazetesi 1-2-3.Sayı Amisos Loncası Gururla Sunar.
Gönderilme zamanı: 04 Ara 2009 23:39
gönderen AmartiS
◄███▓▒░░ İstanbul Gazetesi ><<3.Sayı>>>░░▒▓███►
Fan Art Çıkmazı
Hepimizin bildiği gibi 05-11-2009 tarihinde Ödüllü Fan Art yarışması düzenleneceği açıklanmıştı.
Bu yarışmada kazanan kişilere Şahaser silah katagorisinde bulunan silahlardan verileceği duyuruldu.
Bu Silahlara ancak en güçlüler sahip olacağı bilinirken yapıla bir yarışmanın karşılığında bu silahların verilmesi ne kadar doğru bilemiyoruz.
Reçetesine bile hatrı sayılır bir mebla ödeyerek sahip olan arkadaşlar bu silahları üretebilmek için istenilen malzemeleri hazırlayıp sadece daha oyuna eklenmemiş malzemeleri bekleyen arkadaşlara biraz haksızlık yapılmıyormu?
Hatırlarsanız bir dönem istenilen malzemelerde bulunan Karbon Çeliği adlı materyali üretebilmek için Kripraz isteniyordu bir çok arkadaş hatrı sayılır mebla lar karşılığında bu materyali üretmiş ve sonrasında Karbon Çeliği adlı materyalin reçetesinde düzenleme yapılmıştır.
Yapılan düzenleme sonrasın artık Kripraz istemeyen bu materyali üreten arkadaşlara hiç bir yardımda bulunulmamış ve hepsi düştükleri durumu sinelerine çekmişlerdi.
Ancak bu açıklanan Fan Art yarışmasının ödüllerinde o insanlara daha fazla haksızlık yapıldığı kanısı uyandırmış bulunmaktadır.
Bu yarışmaya bir çok kişi gibi bizlerde katıldık daha sonucu açıklanmamış olmasına rağmen verilcek ödüller konusunda hala kafamızda soru işaretleri mevcut.
Bu tür yarışmalarda kazanan kişilere yaptıkları işe göre ödüller verilse veya İsimleri gelecek bir efsuna verilerek onure edilse daha mantıklı olurdu. Daha önce düzenlenen Fan Art yarışmasında verilen ödül gibi bir ödül verilse daha az tepki alırdı.
Aklımıza şu soru gelmiyor değil.
Acaba bu şahaser silahlar hiç üretilemeyecekmi?
Eğer böyle bir durum söz konusu ise vay malzeme hazırlayanların haline demekten kendimizi alamıyoruz.
Verilen emek harcanan para oyun içerisinde bile olsa insanın canını yakabiliyor.
Bu yazıdan sonra ne tür bir tepki alırız bilemiyoruz ama şu bir gerçekki bu silahlara oyun içi güçlü olanlara değil haya gücü kuvvetli veya bazı konularda yetenekli kişiler sahip olacak.
Arz Klanın En Cesur Loncası Olan Cesurlar Lonca Başkanı Cesurzade İle Yaptığımız Ropörtaj
AmisosxxPitbuLL:
Adınız soyadınız?
Cesurzade: Veli DOĞDUAY
AmisosxxPitbuLL: Yaşınız ve yaşadığınız şehir?
Cesurzade: 1977 İSTANBUL
AmisosxxPitbuLL:
Kendiniz hakkında biraz bilgi verirmisiniz?
Cesurzade: 1977 İSTANBUL doğumluyum. maddi olanaksızlıktan dolayı tahsil hayatıma devam edemedim.bu sebepten dolayı iş hayatına atılmak zorunda kaldım
şu anda makine sektöründe faaliyet gösteren bir aile şirketimiz var.evliyim 3 yaşında bir oğlum var.
AmisosxxPitbuLL:İkv ile tanışma hikayeniz?
Cesurzade:
bir payalaşım portalında tesadüfen gördüm ve ilgimi çekti .Çünki türkiyenin ilk MMOG oyunu olduğu belirtiliyordu.biraz merak birazda türklüğün başarıya hasret kalmışlık hissi ile türklerin yaptığı bu oyuna bakmalıyım
diyerek bu sürüvene atılmış oldum.
AmisosxxPitbuLL:
Tılsım sunucusuna başlama hikayeniz?
Cesurzade:
benim oyuna başlamam zaten tılsım server ının açılmasına denk geldi, ne tesadüf ama ...
AmisosxxPitbuLL:Sunucuda veya oyunda yaşadığınız ve aklınızda kalan bir anı nız varmı?
Cesurzade: saymakla bitmez ,ama benim soyulmam hiç unutamadığım bir olay oldu .çünki bu olaydan sonra artık beni tanımayan çok az kişi kalmıştı sanırım.bu benim dönüm noktam olmuştu.
AmisosxxPitbuLL:Daha önce başka sunucuda oynadı iseniz neden Tılsım?
Cesurzade: dediğim gibi ilk ve tek sunucu tılsım benim için diğerleri ilgimi çekmiyor .
AmisosxxPitbuLL:Tılsım sunucusunun şikayetçi olduğunuz veya sevdiğiniz özellikleri?
Cesurzade: şikayetçi olduğumuz noktalar olduğu gibi çok hoşumuza giden yönleride yok değil.bir kere sohbet çok hoş (diğer sunucuları bilemem ama bizde öyle). çok sıcak kardeşlerimiz var sohbetlerine doyum olmuyor.
şikayetçi olduğumuz yönleri de çok ama elden ne gelir ki bu şikayetler zihin bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor çünki bu sanal dünyada hiç bir önlem alınamıyor .emek hırsızlığı ve argo en önemli sorun bence. bu soruna ne gibi çözümler üretilir bilemem ama
oyunu oyun olmaktan çıkarıyor bu tip olaylar.
AmisosxxPitbuLL: Sunucu içerisinde sizin yaptıklarınız veya yapmak istedikleriniz?
Cesurzade: BU oyun esnasında ki faaliyetleri sorduğunuz bir soru ise yaptıklarımız çok,saymakla bitmez ,ama en büyük hayalim şudur! loncamı en üst noktalara taşıyıp dillere destan olacak bir
etkinlik yapıp bu oyundaki taşıdığımız bayrağı bizden sonra gelecek yeni çaylaklara devredip son noktayı koymak .artık buna ihtiyaç duyuyorum .
AmisosxxPitbuLL: Kurmuş olduğunuz bir Lonca var. Hangi amaçla kurdunuz ve şu anki durumu nedir?
Cesurzade:
Loncamızı bir özenti bir heves ile kurmuş değiliz. geçen zamanda çok sıkı fıkı dostluklar kurduk.tanıdığım insanlar gerçekten ışıldayan cevherler gibiydiler.bir vücud olalım istedik .ama umduğum gibi olmadı.
samimi dostluklar kurduğum çok sayıda arkadaşım bir şahıs yüzünden oyunu bırakmak zorunda kaldılar . neyi umduk neyi bulduk .Ama geri kalan kadromuzu bir ağabeylik duygusu ile kucakladım hepsini çok seviyorum canlarım onlar benim. şuan henüz tam manasıyla oturmuş değil loncamız ama ileride toz attıracaklardır
buna adım kadar eminim.
AmisosxxPitbuLL: Lonca olarak şuanki hedefleriniz nedir?
Cesurzade: Tek hedefimiz var! takım ruhunu kaybetmeden en büyük olmak.
AmisosxxPitbuLL: Oyun içerisinde beğendiğiniz Lonca varmıdır?
Cesurzade:
evet en önce kardeş loncamız kabusxloncası büyük bir lonca.sonra dostloncası her zaman takdire şayan dır benim için.sonra sırasıyla karargahxloncası, teamxloncası,realxloncası kurtlarxloncası Lodosxloncası beğendiğim loncalardır gerçekten. Ama amisosxxloncası her zaman sempati ile baktığım ve çok sevdiğim bir loncadır.bunu daha öncede belirttim zaten.
AmisosxxPitbuLL:
Sizce Tılsım sunucusunda oyuncuların veya loncaların arasındaki durum ne aşamada?
Cesurzade:
oyuna ayırdığım ilk zamanlarda ve devamında en önemli gayemiz oyunu öğrenmekti sonra araya dostlukar kurma isteği girdi amaç dostluklar edinip vakit geçirmekti .bunuda başardık.ama artık nedendir bilmiyorum amaç dostluk değil de değerli eşyalar elde etmek bunlarla hırs yapıp maddi amaçlar gütmek.
amaç bu olduğu için saygı ve sevgi kalmadı.insanın fıtratında elbette hırs da mevcut ama bunu abartıyoruz .bazende yaş itibari ile oldukça küçük olan kardeşlerimizin işgüzarlığından ötürü bir sürü sorun çıkıyor. bu sorun sadece oyuncularla sınırlı değil loncalar arası husumet bile var sunucumuzda.
AmisosxxPitbuLL:
Sizce Daha güzel bir oyun için ne yapılması gerekiyor ve bu yapılcaklarda hangi görev kime düşer?
Cesurzade:
ilk görev bizlere düşüyor biz büyüklere yani. oyunu oyun gibi algılayıp saygı sınırlarının dışına çıkmadan diğer kardeşlerimize pozitif enerji yayarak kin,nefret,ayrımcılık içeren sözlerden kaçınmalıyız.onlara bunun oyun olduğunu hissettirecek tavırlar sergilemeliyiz. zaten yaşça büyük olan arkadaşlarımız oyunda lider özellikli karakterler olarak oyun dünyasında yer edinmişler.
buda bizleri örnek alan arkadaşlara pisikolojik olarak özenti idol edinmek için en büyük bahaneyi içeriyor.
AmisosxxPitbuLL:
Sizce oyuncular İkv ye gereken özeni ve önemi gösteriyormu?
Cesurzade:
bu soruya cevap verebileceğimi sanmıyorum çünki kişiye göre değişir.
AmisosxxPitbuLL:
İkv Tam sürüm olarak piyasaya çıkalı 4 sene oldu sizce hakettiği yerdemi?
Cesurzade:
kesinlikle hayır.çok çok daha iyi yerlerde olabilirdi ama maalesef imkansızlıktan ötürü ve daha önceden piyasada yerini amlış mmog oyunları tahtından indirmek imkansız dı ve öylede oldu zaten.
AmisosxxPitbuLL:
Daha iyi olması için neler yapılması gerekir sizin düşünceniz veya öngörünüz varmı?
Cesurzade:
bence oyunu geliştirecek olan yönetimdir bizlerde yardımcı olacak kişileriz. oyunda çok özel yenilikler gerekiyor.daha kapsamlı eşya kombinasyonu ve daha geniş bölgeler ve ayrıca kendi arkadaş topluluğunu kapasayabilecek lonca veya yeni bir klan sistemi de gerekiyor bu oyun a özellik ve güzellik katar bence.
AmisosxxPitbuLL:
Yapmış olduğumuz bu gazete sizce nasıl bir etki veya tepki alır?
Cesurzade:
bence müteşebbis bir toplumun ferdi olduğunuzu kanıtladınız .mükemmel bir fikir ve bunu uygulamakla da ayrıca medeni cesaretinizin en üst seviyede olduğunu gösterdiniz.takdir etmekten ve alkışlamaktan başka bir şey elimden gelmiyor...
AmisosxxPitbuLL:
Son olarak oyun ve sunucu hakkında insanlara neler söylemek istersiniz?
Cesurzade:
oyun bir yere kadar ,karşımızdaki monitörün içindeki dünya,kapatma düğmesine basınca karanlıklarda kalıyor. fazlaca kaptırmayalım kendimizi.oyunu sadece oyun olduğu için oynayalım egolarımızı tatmin amaçlı değil. yunus ne güzel demiş :Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz
Oyunda kullandığımız eşyalar ve iksirlerin isimleri nasıl bulundu bütün efsun isimlerini sizler için araştırdık
Urban
Oyun 2006 yılında piyasaya çıkmıştır. Sunucusu Adidas'tır.Bu oyunu 2 milyon genç oynamaktadır Urban Soccer tamamıyla Sokak futboludur.
Bildiğiniz gibi cadde aralarında boş arzilerde bina aralarında oynanan futbola sokak futbolu denir.Oyuncular 6 veya 5 kişi olarak gruplandırılır.
Bildiğiniz gibi sokak futbolunda hızla topu almak bile foul veya teknik foul'dür. Urban'da ise tekme tokat hatta tekerlek sandalye atmak bile vardır.
Oyuncular normal şut normal orta gibi oynamaz orta ayaklarının üstünde tutarak atma, şut, voreşeta, vole, kafa gibi vuruş yapılınca topun gölgesi
çıkmaktadır. Kaleciler nadiren bir veya 2 kez uçar, başka zaman kafa üstü esneyerek elini uzatmak. Kalenin üstüne çıkıp 90'lık şutu tutmak gibi hareketler
kullanır. Oyunda çalım kafa üstünde tutarka takla atarak topu tutup havada takla atarak bile çalım sergilemektedir.
Oyundaki ilk 4 takım kendiliğinden verilmiştir.O 4 takımın içinde tek kız takımı vardır.
O 4 takım ve özellikleri:
Kaykay çocuklar:En hızlı içlerindeki takım
Güçlü Halterciler:En güçlü içlerindeki takım
Taş kalpli kızlar:En iyi şutu olan takım
Mavi bıçaklar:En iyi çalımı olan takımdır
Tournament(Turnuva) da kazandıkça yeni takımlar elde etmektesiniz kazandıkça takım elde edersiniz tane daha.
O4 takımın en iyi basketbolculardır hepsi 100 dür şutu çalımı hızı ve gücü O diğer 3 takımın adı bilinmemektedir.
Bu oyundaki insanlar tamamen gerçektir.Adları olmayan bu genç ler hayla yaşamaktadır.
Yücelen
Emre Yücelen İstanbul Kıyamet Vakti'ni yapan Sobee ekibinin Müzisyenidir.
BÜYÜK SAHRA
Sahra Çölü ya da Büyük Sahra Çölü, dünyanın en büyük sıcak çölü olup, Afrika'nın kuzeyinde, kıtanın ortası ile kuzeyini ayıran 9.000.000 km²
büyüklüğünde dev bir çöldür. En büyük soğuk çöl ise Antarktika'dır. Sahra sözcüğü Arapça'daki "sahara" sözcüğünden gelme olup "çöl" anlamındadır.
2,5 milyon yıl yaşındadır. Yüzölçümü büyüklüğü Amerika Birleşik Devletleri'ni kaplayacak kadardır. Atlas Okyanusu kıyılarından Kızıldeniz kıyılarına
kadar uzanır.
Erg adı da verilen kum çölü, genel kanının tersine bütün çölün yalnızca beşte birini kaplar. Onun dışında kalan yerler kaya ve molozlardan oluşur.
Sahra'da Tibesti ve Ahaggar gibi, yükseklikleri 3.265 m'yi bulan dağlar da vardır. Buraları görece daha çok yağış alan ve göçebelerin yazın
konaklamalarına elverişli yerlerdir. Buna karşılık Sahra'nın bazı yerlerine arka arkaya 10 yıl yağmur düşmediği olur. Yağışlar, mineralleri
yıkayıp #@!?ürmediği ve bitkiler onları tüketmemiş olduğu için, çölün zemini mineral besinler açısından çok zengindir. Bunun için, uzun süreli
kuraklığı atlatmayı beceren tohum taneleri kısa ve güçlü sağanaklar biçiminde yağan ilk yağmurlarda hemen kök salıp çiçek açar ve birkaç gün içinde
olgunlaşır. Mineral bakımında zengin bu tabaka rüzgalarla dünyanın dört bir yanına dağılarak buradaki toprakları da zenginleştirir.
Örneğin aslında toprağı mineral bakımında çok fakir olan Amazon bölgesi bu mineral takviyesi ile bitkiler için gerekli besini sağlar.
Sahra çölünün batı kıyılarının iklimi iç kesimlerinden farklıdır.Bu sahalar nemli tropikal hava kütlesinin etkisi altındadır.
Sahra çölünün batı kıyısının yıllık sıcaklık ortalaması 18 °C olup iç kesimlerden 5 °C daha düşüktür. Yine bu sahalarda karalardan denize doğru
esen rüzgarlar ile üstte bulunan su kütlesi akıntılarla uzaklaşır ve altta bulunan soğuk su yüzeye çıkar.Ekvatora doğru yönelen bu soğuk su
akımına humbolt ve benguela soğuk su akıntısı denir.İşte bu soğuk su akıntısı bi taraftan söz konusu bölgelerde sislerin oluşumunu sağlarken
diğer taraftan havanın serinlemesine yardımcı olur.
Sahra Çölü'nde ayrıca ilk kez 18 Şubat 1979 kar yağmıştır.
MAVİ ALEV
mutfaktaki ocakların çıkarttığı alev. tüpgaz reklamlarının sık kullanılan öğesi.
GRONLAND
Grönland Adası, adanın yerli halkı Kalaallit dilinde: Kalaallit Nunaat, anlamı "Kalaallit'lerin ülkesi" demektir.
Ayrıca, Danca olarak bakıldığında ise Grønland sözcüğü ise, "Yeşil Ülke" anlamına gelmektedir.
Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde, 2.166.086 km² ile kuzey kutbundaki en büyük buz örtüsüyle kaplı, Danimarka'nın özerk bölgesi.
Bu buz tabakası 3 km. kalınlığında ve tabanı da deniz düzeyinin altında bulunur. Adanın kuzeyinde Kuzey Buz Denizi (Arktik Deniz), g
üneydoğusunda İzlanda, batısında Kanada'nın Ellesmere Adası ve Baffin Körfezi yer alır. Grönland, yüzölçümü açısından dünyanın en büyük adası konumundadır.
% 81'i buzullarla kaplıdır.
Grönland'da yaşayan nüfus 57.500 civarındadır. Nüfusun büyük kesimi batı kıyısındaki küçük kasabalarda yaşar. Grönlandlılar,
hem Kalaallit (Inuit), hem İskandinavya kökenlerini taşımaktadırlar ve Grönlandca (Greenlandic=Kalaallisut) dilini konuşurlar.
İki önemli şehri başkent Godthab (Nuuk) ile Godhavn'dır.
Ortalama sıcaklığın -7oC olmasına karşın iklim kuru ve güneşlidir. Kışlar soğuktur ve buzlu bölgelerde sıcaklık yazın bile donma noktasının altındadır.
[1] Danimarka'nın özerk bölgesi olan Grönland'in, yerli Kalaallisut dilindeki adı Kalaallit Nunaat'dır.
Kasım 2008'de yapılan özerkliğin genişletilmesi ile ilgili referandumda halk,%75 oranında evet demiştir ve böylece grönland hükümeti hukuk,
petrol gelirlerinin yarısı,adelet gibi daha 32 konuda Danimarka'dan bağımsızlığını kazanmıştır.Fakat halen dışişlerinde Danimarka'ya bağlı
kalacak ve devlet başkanı kraliçe 2.margrethe sayılacaktır.
MESMER
Franz Anton Mesmer (23 Mayıs 1734 - 5 Mart 1815) mesmerizmin kâşifi. Buluşunu kendisi magnétism animal olarak adlandırmıştır.
Mesmer'in fikirlerinin ve uygulamalarının evrimi James Braid'in 1842'de hipnozu keşfetmesini sağlamıştır.
ARSENİK
Arsenik Alm. Arsen, Fr. Arsenic, İng. Arsenic. Arsenik periyodik tablodaki 33. element.
Toksik ve kanserojenik olan arseniğin simgesi As'dir. Kimyada As sembolü ile gösterilen ve metal ile ametal arasında bir özelliğe sahip bir element.
On üçüncü yüzyılda element olarak elde edildi ve özellikleri aydınlatıldı.
KEZZAP
çamaşır suyu ile karıştırılıp temizlik yapılmaya kalkıldığında, ölüme sebebiyet veren madde. ayrıca kokusu iğrenç ötesidir.
ZİLFALLON
Oyun yapımcılarından DevGorgar a Efsunların diziliminde yardımcı olan stajyer bir arkadaşın Nick 'i
Yardımlarından dolayı teşekkür mahiyetinde ismi bir efsuna verildi.
Nötron Yıldızı
Nötron yıldızları, kütlesi Chandrasekhar limitine yakın (Güneş' in 1,35 ile 2,1 katı arasındaki) yıldızlardan meydana gelmektedir.
Bir yıldız, yaşamını yapısında bulunan hidrojenleri birleştirip helyuma dönüştürerek devam ettirir. Normal şartlar altında bu füzyon
olayı yıldızın boyutunu sabit tutmaya yeter. Yani içeri doğru olan kütleçekimine karşılık dışarı doğru füzyon tepkimesinin neden olduğu enerji vardır,
bu yıldızın boyunu sabit tutar. Fakat yıldız hidrojen kaynağını bitirmeye yakın merkez çekim kuvvetiyle küçülmeye başlar; bu durumda merkezinde kalan
son hidrojenlerin tepkimesinin etkisiyle hafif ışık yaymaya devam eder. Daha sonra tamamen yakıtı bitince bu sefer başka bir reaksiyon başlar ki;
o da helyum atomlarının birleşip karbon atomlarına dönüşmesidir. Hidrojenin füsyon olayıyla karşılaştırıldığında helyumun füsyonu inanılmaz enerji
açığa çıkartır, dolayısıyla bu enerjinin büyüklüğünü merkez çekim kuvveti karşılayamaz ve yıldız inanılmaz bir hızla büyümeye başlar.
Öyle ki güneş bu evreye girdiğinde çapı Mars' ı yutabilecek kadar genişleyecektir.
Bu kızıl dev bir süre bu şekilde genişlemeye devam eder; ta ki yapısındaki helyumu da tüketene kadar. Helyum bitince artık
yıldızın enerji elde edebileceği yolları bitmiştir ve dengelenemeyen kendi kütleçekiminin etkisiyle tekrar küçülmeye başlar.
Sıkışma evresinde yıldızın kaderini kütlesi belirler. Yıldızın kütlesi ne kadar fazlaysa merkez çekim kuvveti de o kadar fazla,
kütlesi ne kadar küçük olursa merkez çekim kuvveti o kadar az olur. Örneğin güneşten daha küçük yıldızlar sıkışarak kahverengi veya
siyah cüceleri meydana getirir, kütlesi güneşinkine yakın yıldızlar ise sıkışarak çapı daha küçük olan beyaz cüceyi meydana getirir.
Bunların isimleri yaydıkları ışığın şiddetine göre adlandırılmıştır. Nötron yıldızlarında ise olay çok daha ilginçtir.
Güneşten daha büyük yıldızlar'da kütle çekim etkisi o kadar büyük bir kuvvet uygular ki yıldızın yapısını değiştirir ve atomlardaki
elektronlar protonların yanına gelerek nötrona dönüşürler. Bu nedenle adları nötron yıldızlarıdır. Böyle bir yıldızın 1 santimetreküpü'nün
kütlesi birkaç milyon tonu bulur. Eğer güneş şimdi sahip olduğu kütle ile bir nötron yıldızı kadar yoğun olsaydı çapı 10 km civarında olurdu.
Hidrofis
Hidrofil, bir molekülün hidrojen bağları kurarak suya bağlanabilme özelliğidir. Yunanca hidros (su) ve filia (arkadaşlık) sözcüklerinden türetilmiştir.
Bu özelliğe sahip moleküller su ve diğer polar çözücülerde çözünebilir.
Hidrofilik bir molekül veya bir molekülün hidrofilik bir bölümü tipik olarak yük kutuplaşması gösterir ve hidrojen bağı kurma yeteneği vardır,
böylece yağ ve diğer hidrofobik çözücülere kıyasla suda çözünmeye daha müsaittir. Hidrofilik ve hidrofobik moleküller polar ve apolar moleküller
olarak da bilinir.
Bir ucu hidrofilik, öbür ucu hidrofobik moleküllere amfifilik veya amfipatik denir. Sabun ve deterjanlar amfifilik olmalarından dolayı hem suda
hem yağda çözünebilirler, bu sayede yağlanmış bir yüzeyin temizlenmesini sağlarlar.
Fevzi Bey
Fevzi Bey, (d. 1832, İstanbul Türkiye) - (ö. 29 Haziran 1886), Osmanlı siyasetçi.
Tomruk Ağası İsmail Fuad Bey’in oğludur. Tahsilini tamamladıktan sonra Babıali Tercüme Odası’na girmiş,
ardından Telgrafhane’ye nakledilmiştir. Burada telgrafla Türkçe haberleşme tekniğini geliştirmiştir ve Telgraf
Müdürlüğü görevine getirilmiş. 30 Ekim 1873 - 17 Şubat 1874 tarihleri arasında İstanbul Şehremaneti (Belediye Başkanı) Olmuştur.
Bu görevden azledildikten sonra Tırnova, Amasya, İzmit mutasarrıflıklarında bulunmuş ve 1880 senesinde emekli edilmiştir.
Karacaahmet Kabristanı’na gömülmüştür.
Aynı Zamanda [Dev]Fevzibey inde ismidir.
Kan Çalan
Ada Bölgesinde bulunan bir canavardır.
Bilge Kaan
683 (ya da 684) yılında doğdu. Babası Göktürk Devleti’ni yeniden kuran İlteriş Kutlug Kağan, annesi İlbilge Hatun’dur.
8 yaşında babasını yitiren Bilge Kağan, 24 yıl boyunca Göktürk Devleti kağanlığı yapan amcası Kapağan Kağan’ın elinde büyüdü.
Amcası öldüğünde yerine geçen oğlu İnal’ı devirerek 32 yaşında 716 yılında Göktürk Devleti’nin başına geçti.
Devletin yönetimini ele alan Bilge Kağan’ın ilk işi iyi bir yönetim oluşturmak oldu. Bunun için, ordunun başına
31 yaşındaki kardeşi Kül Tigin’i, vezirliğe de Tonyukuk’u getirdi.
Bilge Kağan’ın en büyük hayali milletini yerleşik hayata geçirip onları şehirlerde oturtmak idi. Ama buna vezir Tonyukuk karşı çıkarak:
"Türkler, Çinlilerin yüzde biri kadar bile değildiler. Su ve otlak peşindedirler. Avcılık yaparlar. Belli bir yerleri yoktur ve savaşçıdırlar.
Kendilerini güçlü görünce, orduları yürütürler. Güçsüz bulunca kaçarlar ve gizlenirler. Çinlilerin sayı üstünlüklerini böylece etkisiz kılarlar.
Türkleri surlarla çevrili bir kentte toplarsanız ve bir kez Çin’e yenilirseniz, onların tutsağı olursunuz" dedi.
Bilge Kağan, bir dönem de Türkler arasında Budizm’i yaymak hevesine kapıldı. Tapınaklar yaparak Türkleri Budist yapmak arzusunu taşıdı.
Vezir Tonyukuk, bu düşünceye de karşı çıkarak, Budizm’in insandaki hükmetme ve iktidar duygusunu zaafa uğrattığını,
kuvvet ve savaşçılık yolunun bu olmadığını, eğer Türk milletinin yaşaması isteniyorsa bu din ve tapınakların ülkeye sokulmaması gerektiğini söyledi.
Bilge Kağan, çok itibar ettiği Veziri Tonyukuk’un tavsiyelerine uyarak, aklından geçen bu planları yapmadı.
Bilge Kağan döneminde Göktürk Devleti’nin sınırları Çin’in Şan-Tung ovasından, İç Asya’da Karaşar bölgesine, kuzeyde Bayırku sahasından
Ani Irmağı havalisi ve Batı Demir Kapı’ya (Ceyhun Irmağı’nın yakınında Semerkand-Belh yolu üzerinde) kadar ulaştı.
Önce veziri Tonyukuk’u sonra kardeşi Kül Tegin’i kaybeden Bilge Kağan’ı, Çinlilerle işbirliği yapan bakanı Buyrak Cor (Buyrukçur) zehirledi.
Yatağında hasta yatarken, kendisini zehirleten bakan ve yardımcısını öldürten Bilge Kağan, 25 Kasım 734’de öldü.
Bilge Kağan’ın cenazesi 22 Haziran 735 tarihinde ("domuz" yılının 5. ayının 272'si) büyük bir törenle defnedildi.
NİTROJEN
Azot grubudurlar
Bileşiklerinde -3 değerliklerini alırlar
Azot hariç hepsi metaldirler
Sulu çözeltileri asidiktir.
Son yörüngeleri ns2 np3 ile sonlanır
Tarshass
Bilgiye ulaşılamadı..
Antik Mısır
Antik Mısır (Khemet, Egypt), Antik Çağ'daki en büyük medeniyetlerdendir. M.Ö. 3050 yılları civarında kuruluşundan önce,
güney Mısır ve kuzey Mısır olarak ikiye ayrılmaktaydı. Güney Mısır ve Nil nehri boyunca uzanan verimli vadi Mısır tarihinde Yukarı Mısır olarak,
kuzey Mısır ve delta ise Aşağı Mısır olarak geçer.
Antik Mısır'ın dilinin, dinin ve uygarlığının esas adı Khemet olup, Egypt ise eski Yunan mitolojisindeki mısırın halk kahramanından geçmektedir.
Yukarı Mısır'ın tarihine değin bulunan en eski bilgiler M.Ö. 6000'li yılları göstermektedir; ancak kurucusu Tiu'nun doğum tarihi ya da yaşadığı
dönem hala sırdır. Aşağı Mısır'a gelince, bilinen kurucusu Ro en ünlü kralı da Scorpion King - Akrep Kral filminde de ilham alınan
Scorpion of Egypt (Mısır Akrebi), Zekhen'dir. Yukarı Mısır'ı kendi yönetimi altında birleştiren Zekhen'den sonra kral olan Narmer,
Delta bataklıklarına doğru yayılmayı sürdürmüştür.
Narmer'in kuzey Mısır'daki; Wazner'in güney Mısırdaki egemenliği sonrasında; Hor-Aha (ya da Menes olarak bilinir) birleşik Mısır İmparatorluğu'nun
ilk firavunuydu.
Antik Mısır; Augustus Caesar'in liderliğindeki Roma İmparatorluğu tarafından M.Ö. 30 yılında ele geçirilmiştir. M.S. 7. yüzyılda Araplar
burada egemen olmuş ; 1517 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmıştır. 1882 yılında da Mısır ; İngiltere'nin kolonisi olmuştur
Borgia
Cesare Borgia (d. 1475 - ö. 12 Mart 1507) rönesans İtalya'sının asker ve siyasetçisi.
Cesare Borgia 1475'de Roma'da Kardinal Rodrigo Borgia (sonraki Papa VI. Aleksander ile sevgilisi Vannozza Catanei'nin oğulları olarak doğdu.
Floransalı yazar Niccolo Machiavelli Il Principe (Prens) adlı eserinde düzenbaz ve merhametsiz bir Prensi anlatırken Cesare Borgia'yı örnek almıştır.
Prens Cesare Borgia görünüşte mükemmel bir asilzadeydi. Yakışıklı, nazik, akıllı, nükteci, kuvvetli ve cesurdu. Ama aynı zamanda son derece muhteris,
iki yüzlü,şerefisiz, vicdansız bir adamdı.Ödlek olduğu için bir yılan gibi insanları zehirliyordu. Üstelik prensin Roma'da babası Papa VI. Alexander
gibi sağlam bir dayanağı vardı.
Ancak Cesare'nin adı kötüye çıkmakta gecikmedi. Kendisinin 20 kadar prens, hükümdar ve kardinali kattlettirdikten başka öz kardeşini öldürdüğü de
bir gerçektir. Korkunç serüvenci Cesare Borgia ile kızkardeşi Lucrezia Borgia zehir uzmanıydılar. Ayrıca iki kardeşin arasında ensest bir ilişki
olduğuda bilinmektedir. Cesare Borgia bu nedenden dolayı frengi hastalığına da yakalanmıştır.Bu iki kardeş yüzünde batı avrupada birçok kişi ölmüştür.
Cesare'nin kendisi bile babasıyla beraber, davet ettiği bir misafiri zehirlerken kendi zehirlenip ölümden zor kurtulur. Babasınında o yemek yüzünden öldüğü
söylenir.
Cesare Borgia 1507'de Pampelune'de (İspanya) öldü.
Doğru Akım
Doğru akım (DA DC ya da sürekli akım) [[elektrik yükküçükü|elektrik yük]]lerinin yüksek potansiyelden alçak olana doğru sabit olarak akmasıdır.
Tipik olarak kablo gibi bir iletkende, ya da yarıiletkenler ve yalıtkanlardan akabilir. Doğru akımda, elektrik yüklerinin aynı yönde akışı,
doğru akımı alternatif akımdan ayırır.
Hayyan
721 ya da 722 Horasan - ö. 808 ya da 815 Kufa), Abbasi döneminde yaşamış ve İslam bilimi'nin temelini atan efsanevî Türk asıllı[kaynak belirtilmeli] âlimdir.
Orta Çağ Avrupası'nın Simya alanına büyük ölçüde etki etmiş ve Kimya'nın da esasını oluşturmuştur. Günümüz dünyasında atomla ilgili ilk çalışmaların
ingiliz fizikçi John Dalton (1766-1844) tarafından yapıldıgı, uranyumun çekirdeğinin parçalanabileceği fikrinin de Alman kimyacı Otto Hahn (1779-1868)
tarafından ortaya atıldıgı fikri yaygındır.Halbuki onlardan 1000 yıl önce yaşamış ve dönemin en büyük ilim merkezlerinden Harran Üniversitesi'nde
rektörlük yapmış olan Câbir bin Hayyân , maddelerin atomik yapısını gösteren tespitler yaparak , reaksiyonlarda belirli kütlelerin belirli kütlelerle
reaksiyona girdiğini söylemiştir. Atom hakkında , ancak asırlar sonra anlaşılabilecek şu sözleri söylemiştir: "Maddenin en küçük parçası olan
"el-cüz'ü la yetecezza"(ATOM) da yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom parçalanabilir.
Parçalanınca da öyle büyük bir güç oluşur ki bir anda Bağdat'ın altını üstüne getirebilir. Bu , Allahü Teala'ın kudret nişanıdır." Böylelikle görülmektedir
ki, Hayyan,Dalton ve Hahn'dan yüzyıllar önce bu buluşları gerçekleştirmiştir.
Kimyager ve Eczacı olan babasının oğlu olarak Horasan'da doğmuş ve Yemen'de okuduktan sonra Kufa'ya giderek Abbasi halifesi Harun Reşid'e saray
âlimi olarak hizmet etmiştir.
Kimya dışında Eczacılık, Metalürji, Astroloji, Felsefe, Fizik ve Müzik gibi geniş alanda 400 ü aşan eser bıraktığı söylenirse de ancak 20 civarında
eseri bugüne kalmıştır. Bazı eserlerinin aslında öğrencileri tarafından yazıldığı anlaşılmıştır.
Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit,
Tartarik asid'i keşfetiği düşünülmektedir. İnbik ( ??????? al-inbiq) geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı Baz kavramıyla Kimya'nın gelişmesine
katkıda bulunmuştur.
Kendisi o yüzyıldan atomun parçalayacağını görmüş büyük bir bilim adamıdır. Ayrıca daha sonra zehirlilerin zehirlisi olan arsenik tozunu elde eden
ilk kişidir.
Agathodaemon, Hermes Trismegistus, Pisagor ve Sokrates'i saydığı ve Eski Yunan, Eski Mısır ve Şia Sufizminden etkilendiği düşünülmektedir.
Eserlerinden 12. yüzyılında Latince'ye çevirilmiş olan Kitab al-Kimya adlı eseri, Simya ve Kimya kelimelerinin kökeni olmuştur.
Joker
Joker, çizgiroman kahramanı Batman'in en büyük düşmanıdır. Joker 1989 tarihli Batman filminde Jack Nicholson tarafından canlandırılmıştır.
2008 yılında vizyona giren Kara Şövalye'deki Joker karakterini, film çekimleri bittikten sonra hayatını kaybeden Heath Ledger canlandırmıştır.
Jack Nicholson'un canlandırdığı Joker rolüne oranla daha çok şiddetten yana ve karanlık tarafı ağır basan yenilenmiş bir Joker'i oynamıştır.
Paracelsus
Paracelsus (Phillipus Theophratus Bombastus von Hohenheim). Almanca konuşun İsviçreli doktor ve kimyager. 16. yüzyılın önemli bilim adamlarından ve
modern tıbbın kurucularından biri olduğu kabul edilir.
1493 yılında Zürich yakınlarında doğdu.
Doktor olan babasından ilk temel bilgileri aldıktan sonra üniversiteye gitmiş ancak burada edinmiş olduğu bilgiler kendisini tatmin etmediği için çeşitli
bilim merkezlerine yolculuklar yaptı.
Paracelsus, günün tedavi şekline, otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı çıkmış ve bunun sonucunda, biraz da çılgın tavırlarıyla, bir tür sembole dönüşmüştür.
Çılgınlıkları o zamanki geleneksel tıbbın eskidiği ve artık yenilenmesi gerektiği şeklindeki tepkisinin bir göstergesidir. Akademik olan her şeye meydan
okumuştur. Zamanında uygulanan tıp uygulamasına hayatı boyunca karşı çıkmış ve mücadele vermiştir. Aklı sürekli çalışan, kuramlar üreten biridir.
Onun, geçmişle olan savaşının en somut şekli, öğrencilerin yaktığı geleneksel ateşte herkesi gözü önünde İbn-i Sina, Hipokrates ve Galen gibi otoritelerin
eserlerini yakmasıdır. Böylece, Orta Çağ'da dogmatik hale gelen Galen, İbn-i Sina gibi, yeni gelişmelerin önündeki engeller olarak gördüğü hekimlerin
kimliklerinde, eski tıbba son verdiğini sembolize ediyordu.
Bu hareketiyle büyük bir tepkinin doğmasına sebep olan Paracelsus, hemen hiçbir yerde fazla kalamayıp, kent kent dolaşmıştır. Paracelsus,
tıp eğitiminde geleneksel olarak kullanılan Latince yerine derslerini Almanca vermiştir.
1541'de 48 yaşında Salzburg'da ölmüştür.
Azat Efendi
Kuklacı'nın ayrılmasını müteakiben şaşkınlık içerisine düşen Azat ve Gaffar Bey'ler önce ne yapacaklarını bilemediler.
Ardından köşk üyeleri tarafından Gaffar'dan daha kıdemli olan Azat Bey'in (ki kendisine artık Azat Efendi denilmeye başlanmıştı) yöneticiliğin
verilmesi kararı alındı. Azat Efendi döneminin en büyük farklarından biri Beyaz Köşk içinde varolan sadakat devrinin yavaş yavaş kapanmaya başlaması oldu.
Fare adamlar yaratıcıları gittiklerinden beri daha az itaatkar olmuşlardı. Bir nevi özgür iradeleriyle karar verir hale geldiler.
Beyaz Köşk'e karşı fare adam ayaklanmaları oldu. Güçlü beyaz büyücüler bu ayaklanmaların bir çoğunu bastırdılarsa da, bu baskı beyaz köşkten kopmaları
engelleyemedi. 3-4 sene içerisinde köşke bağımlı fare adam sayısı üçte bire düştü.
Bu süre zarfında bilime meraklı bir kişi olan Gaffar Bey, Eminönü'nde kalan az sayıda akademik kişi tarafından kurulan ve İstanbul'un kurtulması
için kendilerini bilimsel çalışmalara adayan Genç Bilgililer adlı bir guruba maddi imkan ve çalışacak güvenli bir ortam sağladı.
Aynı zamanda Beyaz Büyücülerin en güçlülerinden olan Gaffar, Genç Bilgililerin büyü alanındaki yüksek kültürden de faydalanmalarını sağladı.
Beraber bir çok projeler ortaya çıkardılar.
Bu projelerin belki de en çok bilineni "Makine"dir. Yani yaratıkları temizlemek amacıyla, çeşitli iş makinelerinin profilleri kullanılarak
yapılan ve büyünün gücü ile çalışan, yok etme yetkisine sahip bir çeşit araç. Bu araçtan 2 adet numune ürettiler ve meteor bölgesinde denemeye açtılar.
Prototiplerden biri başarısız olmuştu ancak diğeri 6 ay gibi çok uzun bir süre saklı türlerle mücadele ettiği halde bozulmadı. "Makine" başarılı olmuştu.
Üretimi çok zor ve zahmetli olsa da buna değeceğini, Fare adamlarla artık bir yere ulaşılamayacağını anlayan Gaffar Bey Beyaz Köşk'ün mevcudiyetini
korumak için bu projeyi var gücü ile desteklemeye devam etti.
Ancak bazı şeyler geri dönülemeyecek noktalara gelmeye başlamıştı. Beyaz Köşk döneminde Meteor bölgesi, Sirkeci Garı çevresinden Galata Köprüsü ve
Limanlara kadar olan kısım, hatta kısmen meteor bölgesi, Karaköy ve tünelden Beyoğlu'na kadar uzanan kısımlar güvenli bölgeler haline gelmişti.
Ancak fare adamların önemli bir kısmının ayrılmasıyla, Beyaz Köşk, Eminönü için tam güvenlik sağlayacak bir otorite olmaktan uzaklaşmaya başlamıştı.
Aynı zamanda Azat Efendi tarafından Beyaz Köşk hakimiyetinin korunmaya çalışması, Büyük Postane merkezli şehir meclisinin kapatılmasına kadar varılan
üzücü bir noktaya taşınmıştı ki esas kopma noktası bu oldu. Gerçekte şehir meclisi hiç kapanmadı, düzensiz ve gizli olarak buluşmalar hep devam etti.
Fakat Azat Efendi artık diplomasinin dışında kalmıştı.
Sonra işler daha da kötüleşti. Meclis'in gizli faaliyetlerini öğrenen ve geri kalan az sayıda kurumun bağlılığını sağlayamayan Azat Efendi,
İstanbul insanı üzerinde tam yönetim sağlamak üzere harekete geçti. Uzun süredir aradığı fare-adam büyüleri üzerine yazılmış dokümanları bir
şekilde buldu. Bu büyüleri kullanmak konusunda Gaffar bey ile aralarında büyük bir fikir ayrılığı doğdu. Gaffar Bey fare adam üretimi ve
İstanbul üzerinde tam hakimiyet sağlamak konularına temelden karşı idi. Zamanla bu olay, iki büyü ustasının aralarını açtı. Azat Efendi,
Gaffar Bey'in karşıtlığına rağmen beyaz büyücülerinin çoğunluğu üzerinde etki sahibi idi. Bu etki belki de Mansur bey'in kuzeni olmasından
kaynaklanıyordu kim bilir.
İki sene içerisinde Azat efendi bir çok fare adam üreterek köşkteki fare adam mevcudiyetini iki katına çıkardı.
Bu süre içerisinde Gaffar Bey kendi projelerine devam etti. Ancak Beyaz Köşk'teki ilk fare adam gurubundan yani Gezginler'den biri olan
Topuz isimli fare adam (Fare adamlara insanlarla karışmaması açısından isim verilmezdi, sadece lakap takılırdı) aslında dışarıdaki belirsiz
bir güç için çalışan bir muhbirdi. Topuz'un verdiği bilgilerle harekete geçen bir grup bilinçli saklı tür, Gaffar Bey'in dışarıda olduğu bir sırada
, atölyeye baskın düzenlediler. Atölyenin savunmasını etkisiz hale getiren savaşçı grup, Genç Bilgililer'in bir kısmını katletti. Katliamın ortasında
olay mahalline gelen Gaffar Bey'in, o zamana kadar bilinçsiz hiç bir şey yapmamış bu İstanbul beyefendisinin belki de ilk kez olarak ağzından ölüm
sözcükleri döküldü. Ve saldırgan yaratıkların büyük bir kısmı cesetleri dahi ortada kalmamacasına katledildi. Etraf bir anda bu öfke karşısında korku
içerisinde aklını kaybeden insan ve yaratıklarla doldu. Korkunç bir yanık kokusu etrafı kapladı. Saldırıdan son anda kurtulabilen Topuz'un bir bacağı koptu.
Atölyenin büyük bir kısmı yıkıldı. Yeni geliştirilen Makine prototipi de bu öfkeden payını aldı. Bu olayın ardından Gaffar Bey'in çok sevdiği ekibi bile,
kendisine karşı uzun bir süre mesafeli davrandılar.
Bu olayın sonucunda, Gaffar Bey, Azat efendi ile vedalaştı ve ekibinden kalanları ve projelerini toplayarak kaybedilmiş topraklara,
Çemberlitaş yönünde uzaklaştı. Meteor bölgesinin ardına geçmek, delice bir hareket olmasına rağmen, Azat Efendi, Gaffar Bey'e duyduğu saygıdan
dolayı onu durdurmadı. Genç Bilgililer içerisinde Eminönü'nde kalanlar da oldu. Onlar da Beyaz Köşk ile bağlantılarını kopararak dağıldılar.
(1972 - Gaffar beyin vedası)
Azat efendi, 1972 yılından, 1974 yılına kadar, Beyaz Köşk'ün mevcudiyetini sürdürmeye çalıştı. Eminönü üzerinde otoritesini kaybetmemek için,
kuvvet kullanımını arttırarak devam etti. Beyaz Köşk'de Azat Efendi'ye bağlı beyaz büyücüler arasında bile kopmalar meydana gelmeye başlamıştı.
İbn-i Sina
İbn-i Sina (tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi, Farsça: ?/?, Latince: Avicenna; okunuş: Avikenna; d. 980,
Buhara yakınları - ö. 1037, Hemedan), filozof, hekim ve çok yönlü Fars[1][2][3][4] bir bilim adamıdır.
Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sina (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili'den
ve İsmail Zahit'ten ders aldı. Geometri (özellikle Eukleides geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahif, tıp, doğabilim üstüne çalışmalar yaptı.
Farabi'nin el-İbane's[kaynak belirtilmeli] aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997)
saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can'da Şiraz'lı Ebu Muhammed'ten destek gördü, (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı).
Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir
Mağara Şamanı
Meteor Bölgesinin Kurt mağarasında dolaşan bir canavardır. Kendisine ve çevresindeki Canavarlara Şifa verir.
Farabi
Asıl adı:Muhammed bin Tahran bin Uzlug olan ve Batı kaynaklarında "Alpharabius" adıyla anılan Farabi, Farab (Otrar kenti)'da doğduğu için Farabi
(Farablı) diye anılır. İlk öğrenimini Farab’da, medrese öğrenimini Rey ve Bağdat’ta gördükten sonra, Harran’da felsefe araştırmaları yaptığı yıllarda
tanıştığı Yuhanna bin Haylan’la birlikte Aristoteles’in yapıtlarını okuyarak gezimciler okulunun ilkelerini öğrendi. Halep’te Hemedani hükümdarı
Seyfüddevle’nin konuğu oldu.
Farabi'yi anlatan kitaplar, İslam aleminde Ebul Hasan el-Beyhaki, İbn-el-Kıfti, İbn bu Useybiye, İbn el-Hallikan adlı yazarlar tarafından Farabi'nin
ölümünden birkaç yüzyıl sonra gerçekleştirildi. Ama bu yapıtlar, birer araştırma olmaktan çok, Farabi'yle ilgili söylenceleri derliyor,bir felsefeciyle
değil, bir ermişi açıklıyordu.
Aristotales’in ortaya attığı madde ve suret kavramını hiçbir değişiklik yapmadan benimseyen, eşyanın oluşumunda, yani yaradılışta madde ve sureti
iki temel ilke olarak gören Farabi’nin fiziği de, metafiziğe bağlıdır. Buna göre, evrenin ve eşyanın özünü oluşturan dört öğe (toprak, hava, ateş, su)
ilk madde olan el-aklül-faalden çıkmıştır Söz konusu dört öğe, birbirleriyle belli ölçülerde kaynaşır, ayrışır ve içinde bulunduğumuz evreni (el-alem)
oluştururlar.
Farabi, ilimleri sınıflandırdı. Ona gelinceye kadar ilimler trivium (üçüzlü) ve quadrivium (dördüzlü) diye iki kısımda toplanıyordu. Nahiv, mantık,
beyan üçüzlü ilimlere; matematik, geometri, musiki ve astronomi ise dördüzlü ilimler kısmına dahildi. Farabi ilimleri; fizik, matematik, metafizik
ilimler diye üçe ayırdı. Onun bu metodu, Avrupalı bilginler tarafından kabul edildi.
Hava titreşimlerinden ibaret olan ses olayının ilk mantıklı izahını Farabi yaptı. O, titreşimlerin dalga uzunluğuna göre azalıp çoğaldığını deneyler
yaparak tespit etti.Bu keşfiyle musiki aletlerinin yapımında gerekli olan kaideleri buldu. Aynı zamanda tıp alanında çalışmalar yapan Farabi, bu konuda
çeşitli ilaçlarla ilgili bir eser yazdı.
Farabi insanı tanımlarken “alem büyük insandır; insan küçük alemdir.” Diyerek bu iki kavramı birleştirmiştir. İnsan ahlakının temeli, ona göre bilgidir;
akıl iyiyi kötüden ancak bilgiyle ayırır.
Aktar Şevket
Mısır Çarşısının bir esnafıdır.
Kutagdu Bilig
Yusuf Has Hâcib, 11. yüzyılın başlarında Balasagun'da dünyaya gelmiştir. Balasagun'da yazmaya başladığı Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) isimli
eserini 1069'da tamamlayarak Karahanlı hakanlarından Ebû Ali Hasan ibn Süleyman Arslan Hakan'a takdim etmiştir.
Kurt Şaman
Meteor Bölgesinin Kurt mağarasında yaşayan bir canavardır. Kendine ve çevresindeki canavarlara Şifa verir.
Aramit
Aramice ya da Aramca, Sami (Semitik) dil ailesinin Kuzey-Batı grubundan bir dil. Suriye ülkesinin eski adı olan Aram sözcüğüne izafeten adlandırılmıştır.
Aramice en eski kaynaklar MÖ 2. binyıl başlarında Suriye'de bulunmuştur. MÖ 1. binyıl başlarında Babil ve Asur ülkelerini içeren Mezopotamya'da Akkadca
yerine egemen dil olarak benimsenmiş, MÖ 6. yüzyılda tüm Yakındoğu'da egemenlik kuran Pers (İran) İmparatorluğunun resmi yazışma dili olmuştur. Aynı dönemde
Yahudiler tarafından İbranice yerine günlük konuşma ve yazı dili olarak kullanılmaya başlanmıştır. İsa'nın anadilidir. MS 7. yüzyılda İslamiyet'in
yayılması ile de yerini Arapça'ya bırakmıştır. Günümüzde yaklaşık 2.000.000 kullanıcısı vardır.
Amyant
Asbest ya da amyant, ısıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere çok dayanıklı lifli yapıda kanserojen bir mineral. Halk arasında ak toprak, çorak toprak,
gök toprak, çelpek, höllük veya ceren toprağı gibi isimlerle de bilinir.
Karakürk
Meteor bölgesinin Kurt mağarası kısmının en büyük ve en güçlü canavarıdır.
Kemikkafa
Sivri Ada Bölgesinin güçlü canavarlarından biridir.
Shen Kuo
Coğrafi kuzey, kuzey kutbunda tam 90 derece kuzey noktasıdır. Dünyanın küre biçiminde olması dolayısıyla sürekli kuzeye gidilirse bir noktada daha fazla
kuzeye gidilemeyecek, dünyanın en tepesi olarak adlandırılabilecek bir nokta bulunması gerekir. Böyle bir noktanın bulunması gerekliliği fikri ilk defa
Mısırlılar tarafından altıbin yıl önce ortaya atılmış ve ilk defa Shen Kuo adlı bir Çinli tarafından yazıyla belirtilmiştir.
Kolaylık olması açısından coğrafi kuzey, Kutup Yıldızının gösterdiği doğrultuda kabul edilir. Böylelikle kuzey kutbunda, Kutup Yıldızı gökkubbenin tam
tepesinde ufukla doksan derece açı yapacak şekilde durmaktadır. Ancak dünya ekseninin 25000 yılda tamamladığı yalpalamasından ötürü bu yaklaşım tam olarak
doğru sayılmaz. 2002'de kutup yıldızı, en yüksek kesinlikle coğrafi kuzeyi gösteren yıldızdı fakat 4000 yıl önce en yüksek kesinlikle kuzeyi gösteren yıldız
Thuban adlı gökyüzünde +64° 22' açıklıkla yıldızdı. Bu da demektir ki 4000 yılda yerin ekseni 25° 38' kayma göstermiştir. MS 20346 yılında Thuban tekrar
88° 43' açıklıkla yeni kutup yıldızı olacaktır.
Günümüzde coğrafi kuzey GPS sayesinde yüksek kesinlikle belirlenebilmektedir.
Bardini
Véronique’in İkili Yaşamı 1991 Fransa - Polonya ortak yapımı psikolojik drama filmdir. Özgün adı La Double vie de Véronique tir. Yönetmenin ülkesi
Polonya'da Podwójne Zycie Weroniki adı ile gösterilmişti.
Filmin Polonya'lı yönetmeni Krzysztof Kieslowski, aynı zamanda Krzysztof Piesiewicz'le birlikte filmin senaryosunu da yazmıştır. Film Kieslowski'nin
kısmen de olsa Polonya dışında yapılmış ilk filmidir. Özgün adı Fransızca olan filmin dili hem Fransızca hem de Lehçe'dir. Başrolünde Fransız aktrist
Irène Jacob'un oynadığı bu fantastik filmin müziklerini ise Zbigniew Preisner yapmıştır.
Kieslowski'nin renk üçlemesinden önceki filmi olan "Véronique’in İkili Yaşamı", birbirinden uzak iki ülkede yaşayan ve isimlerine kadar birbirlerine çok
benzeyen, buna karşılık hiçbir ortak noktaları bulunmayan ve hiç tanışmamış iki genç kadının gizemli ve anlaşılmaz bir şekilde birbirlerinden
etkilenmelerini şiirsel bir dille anlatır.[1]
Film, yönetmenin son filmi olan (aynı zamanda renk üçlemesinin de üçüncü ve son filmi) "Kırmızı" ile bariz benzerlikler gösterir (O filmde de baş
rolde yine Irène Jacob oynuyordu). Zaten Kieslowski, renk üçlemesini oluşturan filmlerin tamamında da (Üç Renk: Mavi (1993), Üç Renk: Beyaz (1994),
Üç Renk: Kırmızı (1994)) en hayranlık duyduğu temalar olan tesadüfi olaylar ve şans eseri rastlaşmalar gibi temalara sıklıkla değinir. Jacob'un
canlandırdığı Véronique (ve Weronika) açıkça kadının kusursuzluğunun idealize edilmiş bir yansımasıdır, Kieslowski'nin kadınlığa bir övgüsüdür.
Krzysztof Kieslowski'ye FIPRESCI ve Jüri Özel Ödüllerinin verildiği Cannes Film Festivali'nde Irène Jacob da "En iyi Kadın oyuncu" ödülünü kazandı.
Altın Küre ve César ödüllerine aday gösterilen film 8 ayrı ödülün de sahibi oldu.
Vahşi
Meteor Bölgesinde yaşayan bir canavardır.
Granit
Granit, sert, kristal yapılı minerallerden meydana gelen taneli görünüşlü magmatik derinlik kültesi. Plüton içindeki taneler çoğunlukla gözle görülebilir
büyüklüktedir. Esas mineralleri feldspatın ortoklas cinsi ile az miktarda plajioklas ve kuvarstır. Ayrıca mika, hornblend, piroksen ve ikinci gruba giren
turmalin, apatit, zirkon, grena, manyetit gibi mineraller de bulunabilir.
Granitlerin renkleri, genellikle açık olmakla birlikte, içindeki feldspatların ve diğer minerallerin cins ve miktarına göre gri, pembe, kırmızımsı olabilir.
Granitler, yeryüzünde çok yaygın olarak bulunurlar. Çeşitli yer kabuğu modellerinde görünür. Yeryüzünün temelini teşekkül ettirdiği kabul edilmektedir.
Doğada dayk, silis ve batolitler halinde bulunabilir.
Yollarda parke ve bordür taşı, yapılarda yapı taşı olarak çok eskiden beri bol miktarda kullanılmaktadır. Aşınmaya, basınca, darbeye karşı dayanıklı,
güzel renkli ve iyi cila kabul eder. Atmosfer tesirlerine ve ayrışmaya karşı direnci yüksektir. Günümüzde daha çok parke ve bordür taşı ve bazı büyük
yapılarda kaplama taşı olarak kullanılmaktadır.
Granit, yeriçinde 400 santigrat derece civarında bir ısıya sahip olup, soğuması birkaç bin yıl gibi çok uzun bir zamanı kapsar. Bu ısı aynı zamanda
jeotermal suların da kaynağıdır. Yeriçine süzülen suların, granitlerin çatlakları arasındaki hareketi, hem granitin yüksek ısısı ile su sıcaklığını
arttırır hem de çözünebilir haldeki mineraller suyun bünyesine dahil olur. Jeotermal suların oluşumu bu şekilde gerçekleşir.
Vadi Kobrası
Meteor bölgesinin Sivri ada girişinde yaşayan bir tür yılan canavarıdır.
Garr
Eminönü'nde yaşayan bir cin türü canavardır.
Ardenneler
Ardenler (Fransızca: Ardennes) yoğun ormanlarla kaplı, tepelik ve büyük bir kısmı Belçika ile Lüksemburg sınırları içinde kalan, bir kısmı da
Fransa sınırları içine giren bölge. Fransa'daki Champagne-Ardenne bölgesine ve Ardennes iline ismini vermiştir.
Tora Tora
Dünya Savaşı'nda Pasifik Cephesinde hem Amerikalıların hemde Japonlar'ın bakış açısından Pearl Harbor Baskınını anlatan 1970 ABD-Japon ortak yapımı
savaş filmidir.
Plevne
Plevne (Bulgarca: Pleven), Bulgaristan'ın en kalabalık 7. şehridir. Ülkenin kuzeyindeki Plevne ilinin idari merkezidir. 93 Harbi sırasında
Gazi Osman Paşa tarafından Plevne Savunması'nın yapıldığı kenttir.
Estergon
Estergon Kalesi (Macarca: Esztergomi vár), Macaristan'ın başkenti Budapeşte'nin 60 km kuzey batısında Tuna nehri kıyısında yer alan ve Osmanlı
tarihinde büyük bir önem taşıyan bir kaledir. Macaristan sınırları içinde olan bir kaledir ve Tuna nehrini tepeden görür.
Estergon Kalesi 3 Ağustos 1543 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman zamanında ilk defa Osmanlıların eline geçti. Kalenin bulunduğu bölge bir sancakbeyliği
haline getirilerek Budin Beylerbeyliğine bağlandı. Ancak kale 1594 yılında Alman, Leh ve Venedikliler'den oluşan büyük bir ordu tarafından kuşatıldı.
Kuşatan orduya göre çok daha küçük bir orduyla savunulan Estergon Kalesi o sırada kalede bulunan Sokollu Mehmed Paşa'nın oğlu Anadolu Beylerbeyi
Sokolluzade Lala Mehmed Paşa'nın kumandanlığı altında kahramanca savaştı. Ancak kale açlık ve susuzluk nedeniyle sonunda teslim olmak zorunda kaldı.
Osmanlı tarihçisi İbrahim Peçevi tarafından kaydedilen bu cesaretli savunma Estergon Kalesi türküsüyle Türk belleklerine yerleşmiş önemli bir tarihi
olaydır.
Estergon Kalesinin çevresi
Wikisource-logo.svg
Vikikaynak'ta, Estergon Kalesi ile ilgili metin bulabilirsiniz.
1605 yılında kaleyi geri almak isteyen Osmanlılar tekrar bir kuşatma düzenlediler. Bu sefer Sadrazamlık görevine getirilmiş olan Sokolluzade
Lala Mehmed Paşa 30 günlük bir kuşatmadan sonra kaleyi 29 Eylül 1605 tarihinde ele geçirdi. Kale bu tarihten sonra 78 yıl daha Osmanlıların elinde kaldı.
1683 yılında Osmanlıların II. Viyana Kuşatması'nda başarısızlığa uğramasından sonra Avrupa Devletlerinin Kutsal İttifak'ı oluşturarak Macaristan'ı
Osmanlıların elinden alması sonucu Estergon Kalesi bu sefer kesin olarak Osmanlıların elinden çıktı.
Anka
Bir Çeşit 25 seviye büyücü Asasıdır.
Halit Girmenç
Teşkilat sunucusunda oynayan 12 yaşında bir kardeşimizin ismi.
Kendisi Derindeki sır eklentisi gelmeden önce Şohben zehirlenmesinden hayatını kaybetti.
Duyarlı oyun yapımcılarımız onun Ad ve Soyadını bir efsun a vererek ailesini onure ettiler.
Duyarlılığından dolayı Mevlüt Dinç ve o şahane Ekibine Teşekkür Ederiz...
(Bu konu için ilerleyen zamanda bir sayımızda haber olarak yapılacaktır)
Philotheos
Eminönü bölgesinin Labirent bölümünün kralıdır.
Cevriye Sultan
Zincir Mağarasının sahibi Dev Ana'nın Sağ Koludur.
Ruh Çalan
Eminönü Bölgesinin Labirent bölümünde yaşayan bir canavardır.
Solucan
Yer altı bölgesindeki Cinlerin Patronudur.
Karacin
YerAltı bölgesinde yaşayan bir cin türü canavardır.
Dinazor
Dinozorlar 160 milyon yıl civarında kara hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Dinozor, Yunancada korkunç kertenkele anlamına gelen iki sözcüğün
birleştirilmesinden oluşturulmuştur. Bunun nedeni, geçmişte bilimadamlarının dinozorları bir cins kertenkele sanmalarıdır. Türkçede yaygın fakat
yanlış olarak dinazor diye yazıldığı da olur. Dinozorlar yeryüzünde ilk kez 230-225 milyon yıl önce göründüler. 65 milyon yıl önce ise, çok sayıda
dinozor türünün nesli tükenmişti
Fil
Her iki türün ayırt edici özellikleri gövdelerinin çok iri, burunlarının hortum biçiminde uzamış, bacaklarının kalın ve sütun biçiminde,
kulaklarının geniş (özellikle Afrika yaganında), kafalarının çok iri ve sürekli uzayan üst kesici dişlerinin (yagandişi) savunma dişlerine dönüşmüş
olmasıdır. Ama Asya yaganının dişisinde genellikle bu savunma dişleri bulunmaz. Ayrıca Sri Lanka da yaşayan alt türünün erkekleri de %30 oranında
fildişinden yoksundur. Renkleri bozdan kahverengiye kadar değişen yaganların derileri kalın, kılları seyrek ve kabadır. Burun delikleri uzun hortumlarının
ucunda yer alır; kaslı ve çok amaçlı bir organ olan hortumun ucundaki parmaksı uzantı, hayvanın küçük nesneleri tutabilmesini sağlar. Bu uzantı
Afrika yaganında çift, Asya yaganında tektir. Yaganlar su içmek için önce suyu hortumlarına çeker, sonra ağızlarına boşaltırlar. Erkeklerde testisler
gövdenin içinde korunduğundan testis torbaları yoktur.
Afrika yagaı yaşayan kara yılkılarının en irisidir; ağırlığı 7,5 tonu, omuz yüksekliği 3-4 metreyi bulur. Hindistan yaganının ağırlığı 5 ton omuz
yüksekliği 2,5-3 m dolayında, kulakları da Afrika yaganındakinden çok daha küçüktür. Yaganınların bütün azı dişleri aynı anda çıkmadığı için ağızlarında
işlevsel olan tek bir azı dişi bulunur; bu diş yıprandıkça yerini yenisi alır. Afrika yaganı 60 yaşına geldiğinde altıncı ve sonuncu azı dişini de yitirir.
Yaganların ortalama yaşam süresi 60-80 yıldır. Fillerin birbirleriyle iletişim içinde olması onların bir araya toplanmasını sağlar ve ayaklarını vurarak ya
da değişik sesler çıkararak 40-50 Hz arasında değişen frekanslarla iletişim kurarlar.
Ejderha
Efsanevi bir yaratık olan ejderha (Türkçesi Evren) çoğunlukla büyüsel veya ruhani güçlere, özelliklere sahip, kuvvetli ve büyük bir kertenkele veya başka
bir sürüngen olarak tasvir edilmiş, tanımlanmıştır.Genellikle ağızlarından ateş çıkardıkları da söylenmektedir. Batı tasvirleri genellikle kanatlıyken,
Doğu'daki tasvirlerde genellikle kanat bulunmaz. Ejderhalarınkine benzer özellikler içeren efsanevi yaratıklar neredeyse her kültürde mevcuttur.
Hatta ejderha Çin ve diğer Uzak Doğu ülkelerinin simgesidir. Ve çoğu zaman iki yüzlü düşmanları belirtmek için 2 başlı ejderha deyimi kullanılır.
Avrupada uğursuzluk getirdiklerine innanılır ;fakat uzakdoğuda uğur ejderha ile bir tutulur.Çin de oniki burçtan biri ejderhadır.Avrupada pek çok
efsanede kötü karakterdir;fakat uzakdoğuda ejderhalar sonsuz iyilik ve bilgelik getirdiklerine inanılır.Pek çok insan ejderhaların gerçekte yaşayıp
yaşamadığı konusunda tartışmalar yapılmıştır ,ve hala yapılmaktadır.Hatta ejderhalar hakkında belgeseller bile yapılmaktadır.Şüphesizki geçmişte
bulunan(bazı istisnalar hariç)ve ejderha iskeleti sanılan iskeletler dinozor iskeletleridir.Efsanelere göre yumurtlarlar.Bazı mitlere göre yavrularına
karşı şaşırtıcı derecede iyi anne olabilirler.Hazine biriktirirler ve onları korurlar.Dünyanın hemen her yerinde ejderha efsanelerine rastlamak mümkündür.
"Kainat, acun, var olan her şeyin tümü" gibi anlamlarda kullandığımız evren sözcüğü de etimolojik olarak kökenini ejderha figüründen almaktadır.
Türk mitolojisinde dünyanın bir ya da daha fazla ejderha tarafından döndürüldüğü yani "evrildiği" düşünülürdü. Bu ejderhaya da "eviren" denirdi.
Daha sonra "i" harfi düşmüş ve sözcük "evren" halini almıştır.
--------------------------------------------------------------------------------
Efsunlar ve özellikleri..
Yücelen Ekolü=Maksimum Hasar->373.000
Urban İcadı=Maksimum Hasar->354.000
Büyük Sahra Menşeili=Ateş->187.000
Mavi Alev Misali=Ateş->177.000
Nötron Yıldızı Emsali=Buz->187.000
Grönland Usulü=Buz->177.000
Mesmer Modeli=Elektrik->187.000
Kehribarlı=Elektrik->177.000
Zilfallon İcadı=Asit->187.000
Kezzaplı=Asit->177.000
Arsenikli=Zehir->187.000
Hidrofis Emsali=Zehir->177.000
Fevzi Bey Modeli=Büyü Hasarı Fiziksel->93.000
Kan Çalan Modeli=Büyü Hasarı Fiziksel->88.000
Bilge Kağan Modeli=Büyü Hasarı Buz->93.000
Nitrojen Tipi=Büyü Hasarı Buz->88.000
Tarshass Menşeili=Büyü Hasarı Ateş->93.000
Antik Mısır Tarzı=Büyü Hasarı Ateş->88.000
Azat Efendi İcadı=Büyü Hasarı Elektrik->93.000
Doğru Akım Destekli=Büyü Hasarı Elektrik->88.000
Hayyan İcadı=Büyü Hasarı Asit->93.000
Joker Emsali=Büyü Hasarı Asit->88.000
Paracelsus İcadı=Büyü Hasarı Zehir->93.000
Borgia Modeli=Büyü Hasarı Zehir->88.000
İbn-i Sina Modeli=İyileştirme Büyüleri->140.000
Mağara Şamanı Modeli=İyileştirme Büyüleri->133.000
Farabi Modeli=Maksimum Enerji->239.000
Aktar Şevket Modeli=Maksimum Enerji->200.000
Kutadgu Bilig Modeli=Maksimum Kudret->137.000
Kurt Şaman Tarzı=Maksimum Kudret->120.000
Aramit Tipi=Direnç Ateş->60.000
Amyant Tipi=Direnç Ateş->55.000
Karakürk Emsali=Direnç Buz->60.000
Kemikkafa Tipi=Direnç Buz->55.000
Shen Kuo İcadı=Direnç Elektrik->60.000
Bardini İcadı=Direnç Elektrik->55.000
Vahşi Emsali=Direnç Asit->60.000
Granit Emsali=Direnç Asit->55.000
Vadi Kobrası Emsali=Direnç Zehir->60.000
Garr Tipi=Direnç Zehir->55.000
Ardenneler Misali=Saldırı->8.600
Tora Tora Misali=Saldırı->7.770
Plevne Emsali=Savunma->8.600
Estergon Usulü=Savunma->7.770
Halit Girmenç İcadı=Kritik->2.721
Philotheos Modeli=Kritik->2.394
Cevriye Sultan Modeli=Büyü Kritik Şansı->2.721
Ruh Çalan Emsali=Büyü Kritik Şansı->2.394
Solucan Modeli=Zırh->0.030
Karacin Modeli=Zırh->0.027
Dinozor İyileştiren=Enerji->5.418.000
Fil İyileştiren=Enerji->4.650.000
Ejderha Kudretlendiren=Kudret->5.418.000
Anka Kudretlendiren=Kudret->4.650.000
Mynet'in Gazabı ve Türk Telekom'un Yenilikleri . . !
Merhaba Değerli İKV oyuncuları..
Sobee'nin Mynet'in esirliğinden kurtuluşunu hepimiz seyrediyoruz. Esirlik diyorum çünkü Mynet'in zamanında ne Sobee ne de Mynet gözle görülür elle tutulur bir çaba sarf etmiyordu. Bunun sebebini bilmiyorduk ama aralarında sıkı bir bağ olmadığı kesindi. Kimi oyuncular katlandı kimileri bırakıp gitti. Mynet'in esirliğinde sadece en büyük efor 49 paketi açılması. Paketten sonra kaç yenilik oldu ? ( 0 ) Kaç hata giderildi ( 0 )... Sobee, Türk Telekom'un bünyesine girdiğinden beri gelişmeler alenen ortada. ( Bknz : Oyun hataları giderildi hatalar neredeyse 0'a indi. Şikayet işi en kolay seviyeye getirildi. Etkinliklere daha çok özen gösterildi. ) Nice yeniliklerde ise zamanını bekliyor. Yeni bölgeler, yeni forum, yeni ve şaheser itemler vs. vs. vs. Görünen o ki Hem Sobee Hem Türk Telekom'un çabası yüzümüzü güldürmeye başladı. En azından eskisi gibi somut bir tavır ile oynamıyoruz bu oyunu. Bizler bu çalışmalarına karşın en azından en az 1 hesabımızı Türk Telekom'a taşımamız onlara maddi yöndende teşekkür etmemizi sağlar.
1 IP den 3 farklı mail adresi alınabiliniyor. Yani 3farklı Karakter hesabını tek IP'ye taşıyabilirsiniz. Bunlar sadece 3 mail ile sınırlandırılmayacak. [DEV]Gorgar söz verdi . Yinede Mynet'ten şaşmam diyen arkadaşlar için ise hesap transferi var ve yeni gelen kampanyalarda şanslı olan taraf ağırlıkla Türk Telekom Plus'u olanlara olacak. Mynet'in bize çektirdiği eziyetleri hepimiz şahit olduk. Bir şansda Türk Telekom'a vermeye değmez mi
--------------------------------------------------------------------------------
Bu sayıda emeği geçen Tüm Amisos Lonca üyelerine teşekkür ederim..
Bu sayıda emeği geçen kişiler...
AmisosEmmi
Amisosxxpitbull
Amisosxxbambam
Amisosxxdüello
Amisosxxmbesenk
Amisosxxşef
Amisosxxantepli
Amisosxxamartis
[/color][/b]