FARKLI BİR HİKAYE
Gönderilme zamanı: 09 Ağu 2016 19:49
Merhaba arkadaşlar bu başlık altında sizlerle kendi yazdığım farklı bir İstanbul Kıyamet Vakti hikayesini yazacağım, farklı bir hikaye derken paralel evren gibi düşenebilirsiniz. Kıyamet aynı lakin hikaye farklı 
Umarım okumaya değer bir yapıt çıkarabilmişimdir ya da yerin değimindeyse çıkarabiliyorumdur.
Bölüm 1: Sislerden Gelen Geçmiş
Sonunda diz çökmüş, yağan yağmurun da verdiği ıslak toprak kokusuyla gözlerimi gökyüzüne açtım... Sonunda Bitti... Kelimelerin bile kifayetsiz kaldığı büyük acı, son buldu. Omzumda taşıdığım onlarca hatta binlerce yükün hesabını sonunda kapattım. Artık o kadar hafiflemiş ve rahatlamış vaziyetteydim ki omzumda duran sayısız miktarda elin yükünden kurtulmuştum... Allahım şükürler olsun bir an olsun aksayacağımı sanmıştım.
Kimsenin uğramadığı, işinizin bile düşse son ihtimal olarak geçeceğiniz, eski yıkılmış "Meşhur Helvacı" nın sokağında başladı benim hikayem...
Açlığın getirdiği yorgunlukla, yarım yamalak açabildiğim gözlerimi sokağın devamlı cızırdayıp, sürekli yanıp sönen ışıklarına dikmiş, dalmış gitmiştim. Kafamı geri aşağı indirdiğimde gözlerime inanamadım, sokak dolup taşarcasına akına uğramış, köşedeki fırından elinde pidelerle fırlayan afacanlar, hatta Meşhur Helvacı'nın önünde her zamanki gibi klasik uzunca bir sıra koyvermiş kendini. Özellikle sokağın sonunda beni büyüleyen o muazzam saatli kule yok mu, çocukluğumun tek gerçek hatırası tam da bana gülümserken birden büyük bir cızırtı ile beraber o yarım yanan sokak lambası patlayıverdi.
Korkudan nereye kaçacağını bilemeyip kapanan gözlerimi tekrar açmamla birlikte tüm o güzelliklerin yerini kor karanlık, çökmüş tenteler, renkleri solmuş ve çalınmış dükkanlar, çer çöp, ve sokağın her tarafına dağılmış bir kaç eski iri taş parçaları aldı. Aaah! Bu açlık beni delirtecek! Birşeyler bulmalıyım... Az da olsa yiyecek bulmalıyım diye düşündüğüm sırada, kulaklarımı benden alan garip bir ses işittim, zaten gözlerimin zor gördüğü bu karanlık havada ansızın beliren bu sis de neyin nesi?
Gelen sesle birlikte gözlerim de arayış içerisine girdi; gözlerimi hafif kıstığımda köşeden bana doğru gelen siyah bir varlığın olduğunu sezdim. Varlık yaklaştıkca ses de artıyordu, tahminim gelen varlıkla sesin orantılı olduğu yönündeydi.
Varlık birden sislerin içinden kayboluverdi! Gözlerime inanamadım ve korku içerisinde gözlerimi ovuşturdum, tekrar baktığımda patlayan sokak lambasının altında beliriverdi. Her nasıl olduysa sokak lambası tekrardan yanmaya başladı, fakat o siyah silüetn bulunduğu alan hala karanlıktı. Bana biraz daha yaklaşmış olmasına istinaden sesin ne olduğu artık belli olmaya başlamıştı artık emindim bu garip, daha önce hiçbir yerde duymadığım ıslık sesi bu insan görünümlü siyah silüetden geliyordu.
Önceleri bu sokakta kimseye rastlamayan ben, şimdi sisin içinden gelen, garip bir ıslığa sahip, siyah silüeti az önce patlayan sokak lambasının altında -üstelik lambanın tekrar yanmasını gözden kaçırmayarak- görüyorum; bu da açlığın bir oyunu mu? Sanırım açlıktan kafayı yemek üzereyim...
Sisin içinden siyah silüete doğru bağırdım...
Arkadaşlar şimdilik burada bitirme kararı aldım sonuçta ben de vakit ayırıp, emek harcayıp bunu sizler için yazıyorum, eğer beğendiyseniz bunları yorumlarınız ile belirtebilirsiniz ben de ona göre hikayeye devam edeceğim.
Görüşmek üzere hoşçakalın.
Umarım okumaya değer bir yapıt çıkarabilmişimdir ya da yerin değimindeyse çıkarabiliyorumdur.
Bölüm 1: Sislerden Gelen Geçmiş
Sonunda diz çökmüş, yağan yağmurun da verdiği ıslak toprak kokusuyla gözlerimi gökyüzüne açtım... Sonunda Bitti... Kelimelerin bile kifayetsiz kaldığı büyük acı, son buldu. Omzumda taşıdığım onlarca hatta binlerce yükün hesabını sonunda kapattım. Artık o kadar hafiflemiş ve rahatlamış vaziyetteydim ki omzumda duran sayısız miktarda elin yükünden kurtulmuştum... Allahım şükürler olsun bir an olsun aksayacağımı sanmıştım.
Kimsenin uğramadığı, işinizin bile düşse son ihtimal olarak geçeceğiniz, eski yıkılmış "Meşhur Helvacı" nın sokağında başladı benim hikayem...
Açlığın getirdiği yorgunlukla, yarım yamalak açabildiğim gözlerimi sokağın devamlı cızırdayıp, sürekli yanıp sönen ışıklarına dikmiş, dalmış gitmiştim. Kafamı geri aşağı indirdiğimde gözlerime inanamadım, sokak dolup taşarcasına akına uğramış, köşedeki fırından elinde pidelerle fırlayan afacanlar, hatta Meşhur Helvacı'nın önünde her zamanki gibi klasik uzunca bir sıra koyvermiş kendini. Özellikle sokağın sonunda beni büyüleyen o muazzam saatli kule yok mu, çocukluğumun tek gerçek hatırası tam da bana gülümserken birden büyük bir cızırtı ile beraber o yarım yanan sokak lambası patlayıverdi.
Korkudan nereye kaçacağını bilemeyip kapanan gözlerimi tekrar açmamla birlikte tüm o güzelliklerin yerini kor karanlık, çökmüş tenteler, renkleri solmuş ve çalınmış dükkanlar, çer çöp, ve sokağın her tarafına dağılmış bir kaç eski iri taş parçaları aldı. Aaah! Bu açlık beni delirtecek! Birşeyler bulmalıyım... Az da olsa yiyecek bulmalıyım diye düşündüğüm sırada, kulaklarımı benden alan garip bir ses işittim, zaten gözlerimin zor gördüğü bu karanlık havada ansızın beliren bu sis de neyin nesi?
Gelen sesle birlikte gözlerim de arayış içerisine girdi; gözlerimi hafif kıstığımda köşeden bana doğru gelen siyah bir varlığın olduğunu sezdim. Varlık yaklaştıkca ses de artıyordu, tahminim gelen varlıkla sesin orantılı olduğu yönündeydi.
Varlık birden sislerin içinden kayboluverdi! Gözlerime inanamadım ve korku içerisinde gözlerimi ovuşturdum, tekrar baktığımda patlayan sokak lambasının altında beliriverdi. Her nasıl olduysa sokak lambası tekrardan yanmaya başladı, fakat o siyah silüetn bulunduğu alan hala karanlıktı. Bana biraz daha yaklaşmış olmasına istinaden sesin ne olduğu artık belli olmaya başlamıştı artık emindim bu garip, daha önce hiçbir yerde duymadığım ıslık sesi bu insan görünümlü siyah silüetden geliyordu.
Önceleri bu sokakta kimseye rastlamayan ben, şimdi sisin içinden gelen, garip bir ıslığa sahip, siyah silüeti az önce patlayan sokak lambasının altında -üstelik lambanın tekrar yanmasını gözden kaçırmayarak- görüyorum; bu da açlığın bir oyunu mu? Sanırım açlıktan kafayı yemek üzereyim...
Sisin içinden siyah silüete doğru bağırdım...
Arkadaşlar şimdilik burada bitirme kararı aldım sonuçta ben de vakit ayırıp, emek harcayıp bunu sizler için yazıyorum, eğer beğendiyseniz bunları yorumlarınız ile belirtebilirsiniz ben de ona göre hikayeye devam edeceğim.
Görüşmek üzere hoşçakalın.