Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...
Gönderilme zamanı: 20 Şub 2016 20:57
Merhaba uyuz hatıra defterim, bu seferlik sadece seni oluşturma kararı almakla kalayım.
İstanbul Kıyamet Vakti Oyuncularının Buluşma Noktası
http://forum.istanbuloyun.com/
ZuLFiKaR yazdı: ↑20 Tem 2017 11:54 Yalnızca şiddetli rüzgarın ıslığının duyulduğu, bıçak sırtı gibi keskin bir fırtına ve ölüm kokan bir sis...
Kıyametin ortasında, İstanbul’da mevsim;kış, aylardan ise çaresizlikti...
Kıyametten sonra geçen onca yıla, keşiflere, savaşlara, icatlara ve sırlara rağmen hayatta kalmak ve nesli devam ettirmek her geçen gün imkansız hale geliyordu. Yitirilen yüzlerce nefer, kanla sulanan toprak, içimize ektiğimiz kibir tohumları ve Kıyamet Vaktinde İstanbul....
Ahh İstanbul...
Bu halin...
Yaşattıklarının yaptığı büyük hatalara bedel olarak, ceza mı?
Yaşattıklarının yaptığı büyük hizmetlere bedel olarak, hediye mi?
İşte buradasın İstanbul...
Güneş ışıklarının nadir göründüğü fırtınalı bir sabaha daha gözlerini açmak üzereydi Pembe Saçlı savaşçı, mevsim kış ve şartlar her zamankinden daha çetindi ve göz kapaklarını narince okşayan güneşin nazlı ışıkları ile gözlerini yeni bir kıyamet sabahına açtı...
Elini hemen kılıcına ve çantasına attı, olması gereken yerde duruyorlardı, geceyi sessiz ve canlı geçirdiğine şükretti ve ayağa kalktı. Yürümeye başladı, daha evvel kandan nehirlerin aktığı bu uğursuz mekandan Komutan’a doğru...
Kıyamet Vaktinde, geceleri burada geçiriyordu ve Aynadakiyalan’ın kendisine son anda hayat verdiği bu mekana çok uzun bir zamandır Kurt Adam’lar uğramamıştı. Ölüm ve Hayat ile yüzleşmenin en kanlı halini burada yaşamıştı.
Kılıcını kınından çıkardı ve taşlara sürterek yürümeye başladı Pembe Saçlı Savaşçı, bu durum çok hoşuna gidiyordu ve kılıcın çıkardığı sesleri Itri’nin bestlerini anımsatıyordu ona...
Bir vakit sonra kılıcından çıkan seslerin arasına sızan sinir bozucu ve huzursuz sesler duymaya başladı, Komutan’a yaklaştıkça sesler artıyordu. Pembe Saçlı Savaşçı hızını artırdı ve Komutan’a doğru hızla ilerlemeye başladı. Kafasını kaldırıp baktığında 1 Şifacı’nın Komutan’la hararetli bir konuşma yaptığını gördü ve ardından Savaşçı Komutan’nın yanına gelmeden evvel Şifacı yanındaki Kangal ile oradan koşarak uzaklaştı. Pembe Saçlı Savaşçı neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ama hiçbir bilgi sahibi değildi...
Önce huzur bozucu ve sinir katsayısı yüksek sesler ve şimdi de telaşlı bir Şifacı, üstelik Komutan’ın yanında...
Komutan’ın yanına vardığında neler olup bittiğini sordu ve aldığı cevap karşısında şok oldu ve çok sinirlendi, hemen oradan uzaklaştı ve koşmaya başladı olayın cereyan ettiği Uçak enkazına doğru.
Ölümlere ve katliamlara sebep olan kıyamet yaratıkları yetmezmiş gibi Eminönü’ndeki huzuru şimdi de daha fazla menfaat elde etmek adına yerlatına kadar inen Klan Savaşçıları bozmak niyetindelerdi oysa bu Klan Savaşçılarının niyetleri ilk zamanlarda yalnızca ölüm saçan yaratıkları öldürmek ve Eminönü halkına karşı ortaya çıkan tehlikeleri bertaraf etmekti...
Günler, aylar, yıllar geçtikçe Klan Savaşçıları daha fazla efsun ve paraya sahip olmak adına yeraltının derinliklerine kadar indiler ve büyük ganimetler ile geri döndüler ancak son zamanlarda kendi aralarında ganimet ve mekan anlaşmazlıkları çıktığı Eminönü sokaklarında konuşuluyordu.
Bunları düşünerek, elinde Kütük Yaranı ile hızla uçak enkazına ilerliyordu, henüz Komutan’ın yanından ayrılmadan evvel çantasından efsunlu eşyalarını çıkarmış ve giymişti...Asiti çok severdi, her efsununun asitli olmasına özen gösterirdi çünkü bilirdi ki kuvvetli bir asit en sağlam kıyafetleri ve derileri bile eritebilirdi.
Pembe Saçlı Savaşçı, uçak enkazına varmak üzereydi ve tek düşündüğü şey olası bir iç savaşı bitirmek ve gerekirse silah kullanmak... Kaç kişiler, hangi sınıftanlar bilmiyordu...Kendine geldiğinde ortalığı kasıp kavuran çelik çarpışma sesleri ve kulaklarını sağır eden çığlıklar duymaya başladı, hemen müdahele etmeliydi ve çok yaklaşmıştı...
Tam o sırada savaştan dolayı ortaya çıkan seslerde azalmalar olduğunu farketti ve giderek daha da fazla azalıyordu, biraz şaşırdı ama hızını düşürmeden koşmaya devam etti ve işte karşısında 2 Savaşçı çarpışıyordu acımazsızca, gözü hiçbirşeyi görmüyordu ve hemen savaşçıların yanına gitti, 1 numaralı Savaşçı, 2 numaralı Savaşçıya ağır bir darbe indirdi ve diğer 2 numaralı Savaşçı yere düştü, yere düşen Savaşçı kılıcınıda düşürmüştü ve her an ölebilirdi, 2 numaralı Savaşçı kılıcının kaldırdı ve ölümcül darbeyi vuramaya hazırlanırken, Pembe Saçlı Savaşçı araya Kütük Yaranı soktu ve 2 numaralı Savaşçıyı ölümden kurtardı ancak 1 numaralı Savaşçı avı elinden alınan aslan gibi Pembe Saçlı Savaşçıya saldırdı, Pembe Saçlı Savaşçı saldırıyı püsküttü ve Kütük Yaranı ile darbe vurmaya hazırlanırken 2 numaralı savaşçının sendelediğini ve sallandığını, ağzından kanlar geldiğini gördü ve duraksadı arıdan 2 numaralı savaşçı yere düştü ve inlemeye başladı...Ne olduğuna anlam veremedi Pembe Saçlı Savaşçı, halbuki tek bir darbe bile vurmamıştı...
Hemen kafasını kaldırdı ve etrafındaki birbirleri ile çarpışan diğer Klan Savaşçılarına doğru yöneldi, kimi durdurmaya ve engllemeye kalktıysa hepsi sendeleyerek ve ağızlarından kanlar boşalarak sırayla yere düştüler tıpkı ilk karşılaştığı savaşçıya olduğu gibi, şaşkındı ve aklı almıyordu, kılıcını kime savurduysa henüz darbe vurmadan karşısındaki yere düşüyordu acılar içerisinde, bir an aklını yitirdiğini sandı...
Kafasını kaldırdı ve etrafı dikkatlice süzdü, olaya sebep olan birşey ya da birini göremiyordu...
Herkes yerde acı çekiyordu ama ölen tek bir kişi olmamıştı, adeta birşey hepsini etkisiz hale getirmek istemiş ve başarmıştı...
Çarpışan herkes artık yerdeydi ve savaş bitmişti üstelik tek bir kılıç sallamadan...
Nice canların yok olacağı ve daha büyük savaşlara sebep olabileceği bir savaş bitmişti...
Nasıl olmuştu..?
Biri miydi..?
Birşey miydi..?
Pembe Saçlı Savaşçı istişare etmek üzere oradan ayrıldı ve eski dostu ve silah arkadaşı Komutan’a doğru ilerlemeye başladı hızlı adımlarla...
Uçak enkazının yanından geçerken kırık camlardan birinin arkasında, beyaz bir duman gördü ama aldırmadan hızla yoluna devam etti ve Komutan’a olanları anlattı.
Komutan hararetle, Pembe Saçlı Savaşçının olan cereyan ettiğinden beri kendisine sorup cevap alamadığı soruları ardı ardına Pembe Saçlı Savaşçıya soruyordu ama Pembe Saçlı Savaşçı Komutan’ın söylediklerinin azını anlayabiliyordu çünkü kafası orada değildi ve o anda farketti ki...
Uçak enkazının kırık camlarından birinin arkasında gördüğü şey aslında yalnızca beyaz bir dumandan ibaret değildi, koşarken farketmemişti ama artık gördükleri çok netti...
Gördüğü şey doğruydu ama eksikti,
Evet, beyaz bir duman vardı,
Dumana sebep olan şey bir Asa idi,
Altın yaldızlı bir sap...
Keçi Başı...
Beyaz...
Dumanlar...
Ve...
Şifacı mı..?
ZeHiRZeMBeReK'e sevgilerimle...