Franklin D. Roosevelt
Franklin Delano Roosevelt (d. 30 Ocak 1882 – ö. 12 Nisan 1945), Amerika Birleşik Devletleri'nin 32. başkanı olup en uzun süreyle görevde kalmış olan başkanıdır. ABD halkı tarafından kısaca isminin baş harfleri olan FDR şeklinde anılır. Başkanlığa 4 kez seçilmiştir. ABD tarihinde Roosevelt'in dışında 2 kezden fazla seçilmiş olan hiçbir başkan yoktur.[kaynak belirtilmeli] Daha sonraları ABD yasaları değiştirildiği için yürürlükteki yasalara göre bundan sonra da hiçbir başkanın 2 kezden fazla seçilmesi mümkün değildir.
Franklin D. Roosevelt ABD'nin New York eyaletinin çok eski ve zengin bir ailesi olan Roosevelt ailesinin bir üyesi olarak dünyaya geldi. Roosevelt ailesi daha 17. yüzyılda Kuzey Amerika'da henüz İngiliz kolonileri kurulmamış iken Hollanda'dan gelerek New York bölgesinde yerleşmiş bir ailedir. ABD'nin 26. Başkanı olan Theodore Roosevelt de aynı ailedendir ve Theodore Roosevelt, Franklin D. Roosevelt'in eşi (aynı zamanda kuzeni olan) Eleanor Roosevelt'in amcasıdır. Roosevelt I. Dünya Savaşı sırasında Deniz Kuvvetlerinin çeşitli kademelerinde sivil olarak görev yaptı. 1920 yılında ABD Başkan Yardımcılığına adaylığını koydu ama seçimi kazanamadı.
1921 yılında Franklin Roosevelt o dönemde çok büyük salgın halinde olan çocuk felcine yakalandı. Hastalığı yenmesine karşılık bacaklarına gelen felç yüzünden yaşamının geri kalan bölümünde bir daha yürüyemedi. ABD tarihinde engelli olan tek başkandır. Tekerlekli sandalyesiz bir yerden bir yere gidemiyordu ama ayağa kalkması ve ayakta durup konuşma yapması mümkün oluyordu. 1928 yılında New York eyaletine vali seçilmeyi başardı. 4 yıl valilik yaptıktan sonra da 1932 seçimlerinde ABD'nin 32. Başkanı olarak seçildi.
Roosevelt çok zor bir dönemde başkanlığa gelmişti. Roosevelt işbaşına geldiğinde ABD 1929'dan beri Büyük Buhran adı verilen tarihinin en büyük ekonomik çöküntüsü yaşamaktaydı. Nüfusun % 25'i işsizdi. 2 milyon Amerikalı evsiz barksız kalmıştı. Roosevelt Yeni Düzen (New Deal) adıyla anılan çok yönlü bir yeniden yapılanma programı geliştirdi ve ABD ekonomisi zamanla tekrar rayına oturup, hızla büyümeye başladı.
1939 yılında II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Roosevelt'in başkanlığındaki ABD önce tarafsız kaldı. Ancak Japonya'nın Büyük Okyanusda ABD'ye ait olan Pearl Harbor limanına saldırmasıyla ABD birden kendini II. Dünya Savaşı'nın içinde buldu. Franklin Roosevelt savaşın hemen hemen tamamında ABD'nin başkanı olarak görev yaptı. Müttefik devletlere Almanya, İtalya ve Japonya'ya karşı liderlik etti. 1945'te savaşın son yılında müttefiklerin üstünlük sağlamaya başladığı bir dönemde aniden hastalanarak görevi başında öldü. Yerini o zamanki başkan yardımcısı olan Harry S. Truman aldı.
Franklin Roosevelt halen ABD halkının gelmiş geçmiş başkanlar içinde en çok sevdiği 4 başkandan biridir
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Libya
Libya (Arapça: ليبيا Lībiyā), Akdeniz kıyısında, doğusunda Mısır, batısında Cezayir ve Tunus, güneyinde Nijer ve Çad, güneydoğusunda Sudan ile komşu olan bir Kuzey Afrika ülkesidir.
Ülkenin adı olan 'Libya', eski Mısırlılar'ın Nil'in batısında yaşayan Berberiler için kullandıkları Lebu sözcüğünden gelmektedir. Sözcük eski Yunanca'ya 'Libya' olarak geçmiştir. Eski resmi adı Libya Sosyalist Halk Cumhuriyeti olan ülke 2011 yılında yaşanan iç savaşla Kaddafi'nin öldürülerek iktidardan düşürülmesinden sonra önce adını sadece Libya olarak kullanmış, 2013 ocağında ise Libya Devleti adını almıştır.
Libya çok büyük bir yüzölçümüne sahip olmasına rağmen nüfusun tamamına yakının kıyı bölgelerde yaşar. Örneğin; Trablus ve Sirenayka'da km²'ye düşen insan sayısı 50 iken ülkenin geri kalanında, km²'de 1 kişinin altına düşer. Ülkenin büyük ölçüde çöllerle kaplı olmasından dolayı, ülke yaşayanların %90'ı kıyı şehirlerinde yaşamaktadır. Ülkeyi kaplayan çöllerin büyüklüğünü, bütün ülkedeki alanda km²'ye düşen insan sayısının 3,6'ya düşmesinden anlaşılabilinir. Tarımsal faaliyetlerin imkansız olduğu çöllerle kaplı Fizan'dan ziyade halk Trablus ve Sirenayka bölgelerinde yaşamaktadır.
Bütün nüfusun %90'ı, ülke topraklarının sadece %10'unda yaşamaktadır. Ülke toplam nüfusunun %88'i şehirde yaşamaktadır ve çoğunluğu üç büyük şehir olan Trablus, Bingazi ve El Bayda'da bulunmaktadır. 6,5 milyon civarındaki Libya nüfusunun yaklaşık yarısı '15 yaşından' küçüktür. 1984 yılında dünya çapındaki en büyük nüfus artış hızına ulaşan Libya'da, yıllık doğum oranı %4 olarak tespit edilmişti. 1984'de 3,6 milyon olan ülke nüfusu 1964'de 1,54 milyondu.
Libya halkının etnik unsurlarını öncelikle; Araplaşmış Berberiler, Türkler, Saf Arap ve çöl kabilelerinden oluşan Bedeviler ile Tuaregler oluşturmaktadır.[6] Ayrıca az sayıda Sahara altı siyahlarından olan Sahiller ile Tobular da mevcuttur. Ayrıca ülke çok sayıda Orta Afrika'dan göçmen barındırmakta ve ayrıca çok sayıda Mısırlı göçmenler ülkede yaşamaktadır. 2011'de tahminlere göre 60.000 Bangladeşli, 30.000 Çinli, 30.000 Filipinli Libya'da çalışmaktadır. Libya'da yaşayan Türk vatandaşlarının sayısı yaklaşık olarak 25.000'dir , fakat ataları Türk olanların sayısı 80.000'dir.
Libya'nın resmi dili Arapça olduğu gibi halk arasından da %80'in üzerinde bir oranla Arapça; Arapça'nın ağız ve lehçeleri konuşulmaktadır. Ülkenin geriye kalanı olan %20'si ise Berberi Dili olan Tamazight dilini konuşmaktadır. İngilizce ve İtalyanca büyük şehirlerde konuşulmaktaysa da, İtalyan esaretini yaşamış yaşlıların büyük çoğunluğu İtalyanca bilmektedir.
Libya (Arapça: ليبيا Lībiyā), Akdeniz kıyısında, doğusunda Mısır, batısında Cezayir ve Tunus, güneyinde Nijer ve Çad, güneydoğusunda Sudan ile komşu olan bir Kuzey Afrika ülkesidir.
Ülkenin adı olan 'Libya', eski Mısırlılar'ın Nil'in batısında yaşayan Berberiler için kullandıkları Lebu sözcüğünden gelmektedir. Sözcük eski Yunanca'ya 'Libya' olarak geçmiştir. Eski resmi adı Libya Sosyalist Halk Cumhuriyeti olan ülke 2011 yılında yaşanan iç savaşla Kaddafi'nin öldürülerek iktidardan düşürülmesinden sonra önce adını sadece Libya olarak kullanmış, 2013 ocağında ise Libya Devleti adını almıştır.
Libya çok büyük bir yüzölçümüne sahip olmasına rağmen nüfusun tamamına yakının kıyı bölgelerde yaşar. Örneğin; Trablus ve Sirenayka'da km²'ye düşen insan sayısı 50 iken ülkenin geri kalanında, km²'de 1 kişinin altına düşer. Ülkenin büyük ölçüde çöllerle kaplı olmasından dolayı, ülke yaşayanların %90'ı kıyı şehirlerinde yaşamaktadır. Ülkeyi kaplayan çöllerin büyüklüğünü, bütün ülkedeki alanda km²'ye düşen insan sayısının 3,6'ya düşmesinden anlaşılabilinir. Tarımsal faaliyetlerin imkansız olduğu çöllerle kaplı Fizan'dan ziyade halk Trablus ve Sirenayka bölgelerinde yaşamaktadır.
Bütün nüfusun %90'ı, ülke topraklarının sadece %10'unda yaşamaktadır. Ülke toplam nüfusunun %88'i şehirde yaşamaktadır ve çoğunluğu üç büyük şehir olan Trablus, Bingazi ve El Bayda'da bulunmaktadır. 6,5 milyon civarındaki Libya nüfusunun yaklaşık yarısı '15 yaşından' küçüktür. 1984 yılında dünya çapındaki en büyük nüfus artış hızına ulaşan Libya'da, yıllık doğum oranı %4 olarak tespit edilmişti. 1984'de 3,6 milyon olan ülke nüfusu 1964'de 1,54 milyondu.
Libya halkının etnik unsurlarını öncelikle; Araplaşmış Berberiler, Türkler, Saf Arap ve çöl kabilelerinden oluşan Bedeviler ile Tuaregler oluşturmaktadır.[6] Ayrıca az sayıda Sahara altı siyahlarından olan Sahiller ile Tobular da mevcuttur. Ayrıca ülke çok sayıda Orta Afrika'dan göçmen barındırmakta ve ayrıca çok sayıda Mısırlı göçmenler ülkede yaşamaktadır. 2011'de tahminlere göre 60.000 Bangladeşli, 30.000 Çinli, 30.000 Filipinli Libya'da çalışmaktadır. Libya'da yaşayan Türk vatandaşlarının sayısı yaklaşık olarak 25.000'dir , fakat ataları Türk olanların sayısı 80.000'dir.
Libya'nın resmi dili Arapça olduğu gibi halk arasından da %80'in üzerinde bir oranla Arapça; Arapça'nın ağız ve lehçeleri konuşulmaktadır. Ülkenin geriye kalanı olan %20'si ise Berberi Dili olan Tamazight dilini konuşmaktadır. İngilizce ve İtalyanca büyük şehirlerde konuşulmaktaysa da, İtalyan esaretini yaşamış yaşlıların büyük çoğunluğu İtalyanca bilmektedir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
İtalya
İtalya (İtalyanca: Italia, /iˈtaːlja/) ya da resmî olarak İtalya Cumhuriyeti (Repubblica Italiana) Güney Avrupa'da, büyük ölçüde İtalya Yarımadası üzerinde yer alan bir ülkedir. Akdeniz'in en büyük iki adası Sicilya ve Sardunya da İtalyan topraklarıdır. Kuzeyde Alpler bölgesinde Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya'yla kara sınırı vardır. Bağımsız iki Avrupa ülkesi olan Vatikan ve San Marino da İtalya'nın yarımadadaki toprakları içine sıkışmış enklav (bir başka ülkeyle tümüyle kuşatılmış) ülkelerdir. Campione d'Italia bölgesiyse İtalya'nın İsviçre içinde kalan bir eksklavıdır (ana topraklardan ayrı mülkiyet).
İtalya, yüzyıllar boyunca çok çeşitli Avrupa uygarlıklarına ev sahipliği yapmıştır. Etrüskler ve Antik Romalıların İtalya topraklarını kendilerine yurt edinmelerinin yanı sıra, Rönesans hareketi de İtalya'nın Toskana bölgesinde doğmuş ve tüm Avrupa'ya buradan yayılmıştır. İtalya'nın başkenti Roma, yüzyıllar boyunca Batı uygarlığının merkezi olmuş, mimaride barok üslûbunun doğuşuna tanıklık etmiş ve eskiden beri Katolik Kilisesi'nin merkezi olmuştur.
Günümüzde İtalya demokrasiyle yönetilmekte olan bir cumhuriyettir ve ülkelerin kişibaşına nominal gayrisafi yurtiçi hasıla sıralamasında yirminci, insanî gelişme endeksi sıralamasında yirminci, yaşam kalitesi endeksinde sekizinci sırada yer alan gelişmiş bir ülkedir. İtalya, 1957 yılında başkent Roma'da imzalanan Roma Antlaşması'yla kurulan Avrupa Birliği adlı siyasi ve ekonomik örgütlenmenin kurucu üyelerindendir. Yedinci en büyük gayri safi yurtiçi hasılasıyla G8 Zirveleri'nin, NATO'nun, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün, Avrupa Konseyi'nin, Batı Avrupa Birliği'nin ve Schengen Antlaşması'nın da katılımcılarındandır. 1 Ocak 2007 tarihinde sürekli üye sıfatı olmaksızın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde iki yıllık sürecek üyelik dönemine başlamıştır.
İtalya sözcüğünün kökeni (İtalyanca: Italia) Latince Italia sözcüğüne dayanmaktadır. Ancak başlı başına bu sözcüğün ne anlama geldiği belirsizdir. Yaygın biçimde inanılan savlardan biri, İtalya sözcüğünün antik dönemlerde Campania bölgesinin kuzeyinde yaşayan toplumların dili aracılığıyla Antik Yunancadaki Víteliú (anlam olarak genç sığır, Latince: Vitulus - buzağı) sözcüğünden geldiğini öne sürmektedir. Víteliú sözcüğü ise hayvanlar tanrısı Mars adına verilmiştir. Büyük olasılıkla bununla ilgili olarak boğa figürü uzun yıllar güneydeki İtalyan boylarının simgesi olmuş ve çoğunlukla Roma'nın kurt figürünü boynuzlarken betimlenmiştir. Bu betimlemeler bağımsız İtalya'nın simgesi olarak Samnit Savaşları'nda sık sık kullanılmıştır.
İtalya adı ilk önceleri yalnızca, bugünkü İtalya'nın güneyindeki bir bölgeyi anlatmak için kullanılıyordu. Sirakuzalı Antiochus'a göre bu ad Calabria yarımadasının (o dönemki adıyla Bruttium) güney kesimleri için kullanılıyordu. Zamanla İtalya adı çevre bölgeleri de kapsayacak biçimde geniş bir kullanım alanı edindi. Antik Yunanistanlılar da bu bu adı daha geniş bir bölge için kullandılarsa da bu adın tüm yarımadayı anlatacak biçimde kullanılması ancak Romalıların bölgeyi ele geçirmesiyle oldu.
İtalya (İtalyanca: Italia, /iˈtaːlja/) ya da resmî olarak İtalya Cumhuriyeti (Repubblica Italiana) Güney Avrupa'da, büyük ölçüde İtalya Yarımadası üzerinde yer alan bir ülkedir. Akdeniz'in en büyük iki adası Sicilya ve Sardunya da İtalyan topraklarıdır. Kuzeyde Alpler bölgesinde Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya'yla kara sınırı vardır. Bağımsız iki Avrupa ülkesi olan Vatikan ve San Marino da İtalya'nın yarımadadaki toprakları içine sıkışmış enklav (bir başka ülkeyle tümüyle kuşatılmış) ülkelerdir. Campione d'Italia bölgesiyse İtalya'nın İsviçre içinde kalan bir eksklavıdır (ana topraklardan ayrı mülkiyet).
İtalya, yüzyıllar boyunca çok çeşitli Avrupa uygarlıklarına ev sahipliği yapmıştır. Etrüskler ve Antik Romalıların İtalya topraklarını kendilerine yurt edinmelerinin yanı sıra, Rönesans hareketi de İtalya'nın Toskana bölgesinde doğmuş ve tüm Avrupa'ya buradan yayılmıştır. İtalya'nın başkenti Roma, yüzyıllar boyunca Batı uygarlığının merkezi olmuş, mimaride barok üslûbunun doğuşuna tanıklık etmiş ve eskiden beri Katolik Kilisesi'nin merkezi olmuştur.
Günümüzde İtalya demokrasiyle yönetilmekte olan bir cumhuriyettir ve ülkelerin kişibaşına nominal gayrisafi yurtiçi hasıla sıralamasında yirminci, insanî gelişme endeksi sıralamasında yirminci, yaşam kalitesi endeksinde sekizinci sırada yer alan gelişmiş bir ülkedir. İtalya, 1957 yılında başkent Roma'da imzalanan Roma Antlaşması'yla kurulan Avrupa Birliği adlı siyasi ve ekonomik örgütlenmenin kurucu üyelerindendir. Yedinci en büyük gayri safi yurtiçi hasılasıyla G8 Zirveleri'nin, NATO'nun, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün, Avrupa Konseyi'nin, Batı Avrupa Birliği'nin ve Schengen Antlaşması'nın da katılımcılarındandır. 1 Ocak 2007 tarihinde sürekli üye sıfatı olmaksızın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde iki yıllık sürecek üyelik dönemine başlamıştır.
İtalya sözcüğünün kökeni (İtalyanca: Italia) Latince Italia sözcüğüne dayanmaktadır. Ancak başlı başına bu sözcüğün ne anlama geldiği belirsizdir. Yaygın biçimde inanılan savlardan biri, İtalya sözcüğünün antik dönemlerde Campania bölgesinin kuzeyinde yaşayan toplumların dili aracılığıyla Antik Yunancadaki Víteliú (anlam olarak genç sığır, Latince: Vitulus - buzağı) sözcüğünden geldiğini öne sürmektedir. Víteliú sözcüğü ise hayvanlar tanrısı Mars adına verilmiştir. Büyük olasılıkla bununla ilgili olarak boğa figürü uzun yıllar güneydeki İtalyan boylarının simgesi olmuş ve çoğunlukla Roma'nın kurt figürünü boynuzlarken betimlenmiştir. Bu betimlemeler bağımsız İtalya'nın simgesi olarak Samnit Savaşları'nda sık sık kullanılmıştır.
İtalya adı ilk önceleri yalnızca, bugünkü İtalya'nın güneyindeki bir bölgeyi anlatmak için kullanılıyordu. Sirakuzalı Antiochus'a göre bu ad Calabria yarımadasının (o dönemki adıyla Bruttium) güney kesimleri için kullanılıyordu. Zamanla İtalya adı çevre bölgeleri de kapsayacak biçimde geniş bir kullanım alanı edindi. Antik Yunanistanlılar da bu bu adı daha geniş bir bölge için kullandılarsa da bu adın tüm yarımadayı anlatacak biçimde kullanılması ancak Romalıların bölgeyi ele geçirmesiyle oldu.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Zeki Ökten
Haydarpaşa Lisesi mezunudur. Öğrencilik yıllarında tiyatro çalışmalarına başlar. Ama gönlü sinemadadır ve 1961 yılında bu düşünü gerçekleştirip, Nişan Hançer'in yönettiği "Acı Zeytin" filminde yönetmen yardımcılığı yaparak Yeşilçam'a ilk adımlarını atar. Lütfi Akad, Halit Refiğ, Memduh Ün ve ağırlıklı olarak Atıf Yılmaz, yönetmen yardımcılığı yaptığı ustalarıdır. Ökten, 1963'de ilk filmi Ölüm Pazarı'nı çeker. 19 Aralık 2009 günü saat 18:15 sularında,önceki gün kalp ve damar hastalığı şikayetiyle acil olarak yattığı hastanede geçirdiği operasyonun ardından hayatını kaybetti.
Filmografi
1963 - Ölüm Pazarı
1972 - Kadın Yapar
1972 - Kırık Hayat
1973 - Ağrı Dağı'nın Gazabı
1973 - Bir Demet Menekşe
1973 - Bitirim Kadeşler
1973 - Bitirimler Sosyetede
1973 - Vurgun
1974 - Askerin Dönüşü
1974 - Boşver Arkadaş
1974 - Hasret
1975 - Hanzo
1975 - Kaynanalar (Aynı zamanda senarist)
1975 - Pisi Pisi (Aynı zamanda senarist)
1975 - Şaşkın Damat
1976 - Kapıcılar Kralı Altın Portakal, En İyi Yönetmen
1976 - Ne Umduk Ne Bulduk
1977 - Çöpçüler Kralı
1977 - Sevgili Dayım
1978 - Sürü Locarno Film Festivali, Altın Leopar, BFI, Sutherland Trophy, OCIC
1979 - Düşman (Aynı zamanda kurgucu) OCIC
1982 - Faize Hücum (Aynı zamanda yapımcı) Altın Portakal, En İyi Yönetmen
1983 - Derman - Şerif Gören'le birlikte
1984 - Pehlivan
1984 - Firar - Şerif Gören'le birlikte
1985 - Kurbağalar - Şerif Gören'le birlikte
1986 - Kan - Şerif Gören'le birlikte
1986 - Ses
1986 - Davacı
1987 - Yoksul
1988 - Düttürü Dünya
1992 - Saygılar Bizden
1995 - Hep Aynı (Kısa Film) (Always The Same) Kısa Film
1995 - Aşk Üzerine Söylenmemiş Her şey
1999 - Güle Güle Altın Portakal, En İyi Film
2002 - Gülüm (My Rose)
2006 - Çinliler Geliyor
Haydarpaşa Lisesi mezunudur. Öğrencilik yıllarında tiyatro çalışmalarına başlar. Ama gönlü sinemadadır ve 1961 yılında bu düşünü gerçekleştirip, Nişan Hançer'in yönettiği "Acı Zeytin" filminde yönetmen yardımcılığı yaparak Yeşilçam'a ilk adımlarını atar. Lütfi Akad, Halit Refiğ, Memduh Ün ve ağırlıklı olarak Atıf Yılmaz, yönetmen yardımcılığı yaptığı ustalarıdır. Ökten, 1963'de ilk filmi Ölüm Pazarı'nı çeker. 19 Aralık 2009 günü saat 18:15 sularında,önceki gün kalp ve damar hastalığı şikayetiyle acil olarak yattığı hastanede geçirdiği operasyonun ardından hayatını kaybetti.
Filmografi
1963 - Ölüm Pazarı
1972 - Kadın Yapar
1972 - Kırık Hayat
1973 - Ağrı Dağı'nın Gazabı
1973 - Bir Demet Menekşe
1973 - Bitirim Kadeşler
1973 - Bitirimler Sosyetede
1973 - Vurgun
1974 - Askerin Dönüşü
1974 - Boşver Arkadaş
1974 - Hasret
1975 - Hanzo
1975 - Kaynanalar (Aynı zamanda senarist)
1975 - Pisi Pisi (Aynı zamanda senarist)
1975 - Şaşkın Damat
1976 - Kapıcılar Kralı Altın Portakal, En İyi Yönetmen
1976 - Ne Umduk Ne Bulduk
1977 - Çöpçüler Kralı
1977 - Sevgili Dayım
1978 - Sürü Locarno Film Festivali, Altın Leopar, BFI, Sutherland Trophy, OCIC
1979 - Düşman (Aynı zamanda kurgucu) OCIC
1982 - Faize Hücum (Aynı zamanda yapımcı) Altın Portakal, En İyi Yönetmen
1983 - Derman - Şerif Gören'le birlikte
1984 - Pehlivan
1984 - Firar - Şerif Gören'le birlikte
1985 - Kurbağalar - Şerif Gören'le birlikte
1986 - Kan - Şerif Gören'le birlikte
1986 - Ses
1986 - Davacı
1987 - Yoksul
1988 - Düttürü Dünya
1992 - Saygılar Bizden
1995 - Hep Aynı (Kısa Film) (Always The Same) Kısa Film
1995 - Aşk Üzerine Söylenmemiş Her şey
1999 - Güle Güle Altın Portakal, En İyi Film
2002 - Gülüm (My Rose)
2006 - Çinliler Geliyor


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Yurtsuz John
Yurtsuz John (24 Aralık 1166 – 18/19 Ekim 1216), 1215'te Magna Carta'yı imzalayan İngiltere kralıdır.
John yaptığı işkencelerin üstüne anavatanı olan İngiltere'den sürgün edilmiştir. Baronlar (büyük toprak sahipleri) eğer önerecekleri antlaşmayı kabul ederse onu tekrar kral yapacaklarını söylediler. Kral çaresizce bu antlaşmayı imzaladı (Magna Carta Libertatum 1215). Bu antlaşmanın önemi, tarihteki insan haklarıyla ilgili ilk yazılı antlaşma olmasıdır. Ancak baronlara tanınan ayrıcalıklar nedeniyle tamamen demokratik bir antlaşma değildir.
Yurtsuz John (24 Aralık 1166 – 18/19 Ekim 1216), 1215'te Magna Carta'yı imzalayan İngiltere kralıdır.
John yaptığı işkencelerin üstüne anavatanı olan İngiltere'den sürgün edilmiştir. Baronlar (büyük toprak sahipleri) eğer önerecekleri antlaşmayı kabul ederse onu tekrar kral yapacaklarını söylediler. Kral çaresizce bu antlaşmayı imzaladı (Magna Carta Libertatum 1215). Bu antlaşmanın önemi, tarihteki insan haklarıyla ilgili ilk yazılı antlaşma olmasıdır. Ancak baronlara tanınan ayrıcalıklar nedeniyle tamamen demokratik bir antlaşma değildir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Magna Carta
Magna Carta (Latince: "Büyük Ferman") veya Magna Carta Libertatum (Latince: "Büyük Özgürlük Fermanı"), 1215 yılında imzalanmış bir İngiliz belgesidir. Bu belge ile kral ilk kez yetkilerini kısıtlamış ve halka bazı hak ve özgürlükler tanımıştır. Günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihi sürecin en önemli basamaklarından birisidir. Aslen, Papa III. Innocent, Kral John ve baronları arasında, kralın yetkileri hususunu karara bağlamak amacıyla imzalanmıştır. Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılıyordu.
Vatandaşların özgürlüklerini belirlemekten çok, toplum güçleri arasında bir denge kuran Magna Carta, kralın sonsuz olan yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlamıştır. Magna Carta’nın 39. maddesi, fermandaki en önemli ifadelerden biridir. Bu madde sayesinde günümüz hukuk sisteminin temelleri atılmıştır:
“ “Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.” ”
Magna Carta (Latince: "Büyük Ferman") veya Magna Carta Libertatum (Latince: "Büyük Özgürlük Fermanı"), 1215 yılında imzalanmış bir İngiliz belgesidir. Bu belge ile kral ilk kez yetkilerini kısıtlamış ve halka bazı hak ve özgürlükler tanımıştır. Günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihi sürecin en önemli basamaklarından birisidir. Aslen, Papa III. Innocent, Kral John ve baronları arasında, kralın yetkileri hususunu karara bağlamak amacıyla imzalanmıştır. Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılıyordu.
Vatandaşların özgürlüklerini belirlemekten çok, toplum güçleri arasında bir denge kuran Magna Carta, kralın sonsuz olan yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlamıştır. Magna Carta’nın 39. maddesi, fermandaki en önemli ifadelerden biridir. Bu madde sayesinde günümüz hukuk sisteminin temelleri atılmıştır:
“ “Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.” ”


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
III.Selim
III. Selim (Osmanlı Türkçesi: سليم ثالث Selīm-i sālis) (24 Aralık 1761 - 28 Temmuz 1808), 28. Osmanlı padişahı ve 107. İslam halifesidir.
III. Selim, 24 Aralık 1761 tarihinde babası III. Mustafa'nın saltanatı döneminde dünyaya geldi. Babası 1774 yılında öldüğünde sadece 13 yaşında olduğu için amcası I. Abdülhamid tahta çıktı. I. Abdülhamid şehzade Selim'e kendisinden önceki padişahların tersine, oldukça iyi davrandı. Kafes (oda hapsi) hayatı yaşamasına rağmen Selim'in iyi bir eğitim almasına izin verdi. Şehzade Selim müzik ve edebiyat ilgilendi. Fransa'nın Fransız Devrimi öncesindeki son kralı olan XVI. Louis'le mektuplaştı. Daha tahta çıkmadan Osmanlı Devleti'nde köklü bir yapısal değişikliğe gerek olduğu inancına vardı. I. Abdülhamid 7 Nisan 1789 yılında ölünce, III. Selim Avrupa'yı temelinden sarsacak olan Fransız Devriminin eşiğinde tahta çıktı.
III. Selim tahta çıktığında Osmanlı Devleti hem Avusturya hem de Rusya'yla savaş halindeydi. Başarısızlıkla sonuçlanan bu savaşlar 1792 yılında Avusturya'yla yapılan Ziştovi Antlaşması ve 1792 yılında Rusya'yla yapılan Yaş Antlaşmasıyla son buldu. Böylece III. Selim Osmanlı ordusunda çoktandır yapmak istediği yenilikleri yapma fırsatı buldu. 1793 yılında Nizam-ı Cedid ordusunu kurdu. Bu sırada Napolyon Bonapart'ın komutası altındaki Fransız orduları Osmanlı Devleti'ne ait olan Mısır'a saldırmıştı (1798). Osmanlı ordusu İngilizlerin yardımıyla Mısır'ı başarıyla savundu. 1801 yılında yapılan El-Ariş Antlaşmasıyla Fransa Mısır'daki emellerinden vazgeçti.
1807 yılında Nizam-ı Cedid ordusunun kaldırılmasını isteyen yeniçeriler Kabakçı Mustafa'nın önderliği altında ayaklandılar. III. Selim Nizam-ı Cedid ordusunu dağıtmak ve 29 Mayıs 1807 tarihinde de tahttan çekilmek zorunda kaldı. III. Selim'in yerine geçen amca oğlu IV. Mustafa III. Selim'i tekrar kafese geri gönderdi. 28 Temmuz 1808 tarihinde III. Selim'i tekrar tahta çıkarmak amacıyla Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa saraya yaklaşırken III. Selim padişah IV. Mustafa'nın emriyle boğduruldu. III. Selim'le onu idam etmeye gelen yeniçeriler arasında büyük bir boğuşma geçtiği bilinmektedir. III. Selim'in cenazesi Laleli Camii'nin avlusunda babası III. Mustafa Türbesi'ne defnedildi.
III. Selim babası ve amcasının eğitimine verdiği önemden dolayı bilgili ve kültürlü bir şehzade olarak yetişti. Bir yandan doğu kültürüne ilgisini devam ettirirken batı kültürüne de ilgi duyuyordu. İlk defa 1797 yılında III. Selim zamanında İstanbul'a Avrupa'dan gelen bir grup opera gösterisi sergiledi. Fransız mimar ve ressam Antoine Ignace Melling İstanbul'da birçok yapılar inşa etti.
İstanbul'un çeşitli manzaralarını gösteren gravürler çizdi. III. Selim'in kız kardeşi Hatice Sultan'ın Melling tarafından Ortaköy semtinde inşa edilen sarayı İstanbul halkı ve Avrupalılar arasında çok ün kazandı. Bir yandan da eleştirilere neden oldu. III. Selim sık sık kız kardeşinin sarayına uğramaktan büyük zevk alırdı.
III. Selim şiir ve müziğe çok meraklıydı. İlhami mahlasıyla birçok şiirler yazdı ve çok sayıda şarkı besteledi. Klasik Türk Müziğindeki suzidilara, şevkefza, şevk-u tarab, Arazbarbûselik ve nevakürdi makamları III. Selim'in buluşlarıdır. Dini müzik olarak ayin, durak, nat, ilahi formunda, din dışı müzik olarak Kâr, beste, semai, şarkı, köçekçe, peşrev, saz semaisi formunda 64 civarında eser bestelemiştir
III. Selim (Osmanlı Türkçesi: سليم ثالث Selīm-i sālis) (24 Aralık 1761 - 28 Temmuz 1808), 28. Osmanlı padişahı ve 107. İslam halifesidir.
III. Selim, 24 Aralık 1761 tarihinde babası III. Mustafa'nın saltanatı döneminde dünyaya geldi. Babası 1774 yılında öldüğünde sadece 13 yaşında olduğu için amcası I. Abdülhamid tahta çıktı. I. Abdülhamid şehzade Selim'e kendisinden önceki padişahların tersine, oldukça iyi davrandı. Kafes (oda hapsi) hayatı yaşamasına rağmen Selim'in iyi bir eğitim almasına izin verdi. Şehzade Selim müzik ve edebiyat ilgilendi. Fransa'nın Fransız Devrimi öncesindeki son kralı olan XVI. Louis'le mektuplaştı. Daha tahta çıkmadan Osmanlı Devleti'nde köklü bir yapısal değişikliğe gerek olduğu inancına vardı. I. Abdülhamid 7 Nisan 1789 yılında ölünce, III. Selim Avrupa'yı temelinden sarsacak olan Fransız Devriminin eşiğinde tahta çıktı.
III. Selim tahta çıktığında Osmanlı Devleti hem Avusturya hem de Rusya'yla savaş halindeydi. Başarısızlıkla sonuçlanan bu savaşlar 1792 yılında Avusturya'yla yapılan Ziştovi Antlaşması ve 1792 yılında Rusya'yla yapılan Yaş Antlaşmasıyla son buldu. Böylece III. Selim Osmanlı ordusunda çoktandır yapmak istediği yenilikleri yapma fırsatı buldu. 1793 yılında Nizam-ı Cedid ordusunu kurdu. Bu sırada Napolyon Bonapart'ın komutası altındaki Fransız orduları Osmanlı Devleti'ne ait olan Mısır'a saldırmıştı (1798). Osmanlı ordusu İngilizlerin yardımıyla Mısır'ı başarıyla savundu. 1801 yılında yapılan El-Ariş Antlaşmasıyla Fransa Mısır'daki emellerinden vazgeçti.
1807 yılında Nizam-ı Cedid ordusunun kaldırılmasını isteyen yeniçeriler Kabakçı Mustafa'nın önderliği altında ayaklandılar. III. Selim Nizam-ı Cedid ordusunu dağıtmak ve 29 Mayıs 1807 tarihinde de tahttan çekilmek zorunda kaldı. III. Selim'in yerine geçen amca oğlu IV. Mustafa III. Selim'i tekrar kafese geri gönderdi. 28 Temmuz 1808 tarihinde III. Selim'i tekrar tahta çıkarmak amacıyla Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa saraya yaklaşırken III. Selim padişah IV. Mustafa'nın emriyle boğduruldu. III. Selim'le onu idam etmeye gelen yeniçeriler arasında büyük bir boğuşma geçtiği bilinmektedir. III. Selim'in cenazesi Laleli Camii'nin avlusunda babası III. Mustafa Türbesi'ne defnedildi.
III. Selim babası ve amcasının eğitimine verdiği önemden dolayı bilgili ve kültürlü bir şehzade olarak yetişti. Bir yandan doğu kültürüne ilgisini devam ettirirken batı kültürüne de ilgi duyuyordu. İlk defa 1797 yılında III. Selim zamanında İstanbul'a Avrupa'dan gelen bir grup opera gösterisi sergiledi. Fransız mimar ve ressam Antoine Ignace Melling İstanbul'da birçok yapılar inşa etti.
İstanbul'un çeşitli manzaralarını gösteren gravürler çizdi. III. Selim'in kız kardeşi Hatice Sultan'ın Melling tarafından Ortaköy semtinde inşa edilen sarayı İstanbul halkı ve Avrupalılar arasında çok ün kazandı. Bir yandan da eleştirilere neden oldu. III. Selim sık sık kız kardeşinin sarayına uğramaktan büyük zevk alırdı.
III. Selim şiir ve müziğe çok meraklıydı. İlhami mahlasıyla birçok şiirler yazdı ve çok sayıda şarkı besteledi. Klasik Türk Müziğindeki suzidilara, şevkefza, şevk-u tarab, Arazbarbûselik ve nevakürdi makamları III. Selim'in buluşlarıdır. Dini müzik olarak ayin, durak, nat, ilahi formunda, din dışı müzik olarak Kâr, beste, semai, şarkı, köçekçe, peşrev, saz semaisi formunda 64 civarında eser bestelemiştir


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Tevfik Fikret
Tevfik Fikret (24 Aralık 1867 – 19 Ağustos 1915) Türk şair, öğretmen, yayıncı. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma sürecinde yetişti. Edebiyat-ı Cedide topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkiledi. Türk edebiyatının batılılaşmasında büyük pay sahibidir.
Tevfik Fikret manzum öykü biçiminde kaleme aldığı eserlerinde aruz ölçüsünü başarıyla kullanıp konuşma diline yaklaştırdı. Türk edebiyatındaki ilk çocuk şiir kitabı Şermin'i yazdı. Ömrünün sonuna kadar öğretmenlik mesleğini sürdüren Tevfik Fikret, Ocak 1909'dan itibaren bir buçuk yıl süreyle Mekteb-i Sultani'nin müdürü olarak görev yaptı ve okulun efsanevi müdürü olarak ünlendi.[kaynak belirtilmeli] Tevfik Fikret'in edebi hayatı 1880-1896 ve 1896 sonrası olarak ikiye ayrılır. İlk döneminde parnasizmin etkileriyle yazdığı şiirlerinde Sanat için sanat anlayışını, ikinci döneminde toplum için sanat anlayışını benimsedi; şiirlerinde uygarlık ve özgürlük gibi konuları işledi. Ağırlıklı olarak sone ve terza rima nazım şekillerini kullandı. İlk döneminde kullandığı yabancı sözcük ve kalıplar nedeniyle dili oldukça ağırdır. Çocuk şiirlerinden oluşan Şermin dışında tüm şiirlerini aruz ile yazdı. Nazım şekillerinde ve şiirin yapısında yaptığı değişikliklerle şiir dilini düzyazıya yaklaştırmıştır.
Eserleri
Rübab-ı Şikeste(Kırık Saz) (1900)
Tarih-i Kadim (1905)
Haluk'un Defteri (1911)
Rubabın Cevabı (1911)
Şermin (1914)
Hasta Çocuk
Sis
Millet Şarkısı
Doksan Beş'e Doğru
Hanı yağma
Balıkçılar
Haluk'un çocukluğu
Rübab-ı cevab
Bir İçim Su
Tevfik Fikret (24 Aralık 1867 – 19 Ağustos 1915) Türk şair, öğretmen, yayıncı. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma sürecinde yetişti. Edebiyat-ı Cedide topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkiledi. Türk edebiyatının batılılaşmasında büyük pay sahibidir.
Tevfik Fikret manzum öykü biçiminde kaleme aldığı eserlerinde aruz ölçüsünü başarıyla kullanıp konuşma diline yaklaştırdı. Türk edebiyatındaki ilk çocuk şiir kitabı Şermin'i yazdı. Ömrünün sonuna kadar öğretmenlik mesleğini sürdüren Tevfik Fikret, Ocak 1909'dan itibaren bir buçuk yıl süreyle Mekteb-i Sultani'nin müdürü olarak görev yaptı ve okulun efsanevi müdürü olarak ünlendi.[kaynak belirtilmeli] Tevfik Fikret'in edebi hayatı 1880-1896 ve 1896 sonrası olarak ikiye ayrılır. İlk döneminde parnasizmin etkileriyle yazdığı şiirlerinde Sanat için sanat anlayışını, ikinci döneminde toplum için sanat anlayışını benimsedi; şiirlerinde uygarlık ve özgürlük gibi konuları işledi. Ağırlıklı olarak sone ve terza rima nazım şekillerini kullandı. İlk döneminde kullandığı yabancı sözcük ve kalıplar nedeniyle dili oldukça ağırdır. Çocuk şiirlerinden oluşan Şermin dışında tüm şiirlerini aruz ile yazdı. Nazım şekillerinde ve şiirin yapısında yaptığı değişikliklerle şiir dilini düzyazıya yaklaştırmıştır.
Eserleri
Rübab-ı Şikeste(Kırık Saz) (1900)
Tarih-i Kadim (1905)
Haluk'un Defteri (1911)
Rubabın Cevabı (1911)
Şermin (1914)
Hasta Çocuk
Sis
Millet Şarkısı
Doksan Beş'e Doğru
Hanı yağma
Balıkçılar
Haluk'un çocukluğu
Rübab-ı cevab
Bir İçim Su


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Emanuel Lasker
Emanuel Lasker (d. 24 Aralık 1868, Barlinek, Polonya – ö. 11 Ocak 1941, New York City, ABD) Alman satranç oyuncusu ve matematikçi.
1894'de Steinitz'i +10 -5 =4 sonucu ile yenerek dünya satranç şampiyonu oldu. Birçok turnuvada birinci oldu. Bunların en önemlileri Londra (1899), St. Petersburg (1896 ve 1914) ve New York (1924) turnuvalarıdır.
27 yıl dünya satranç şampiyonu kaldı ve unvanını birçok maçta korudu. 1921'de Havana'da yapılan maçta Capablanca'ya yenilerek unvanını devretti.
1933'te karısı Yahudi olduğu için Almanya'yı terk etmek zorunda kaldı. Son yıllarını New York'da geçirdi.
Satranca psikolojik yaklaşımı ve derin tahlilleriyle bilinir. Aynı zamanda başarılı bir matematikçidir. Lasker, satranç oynamayı iki beyin arasındaki psikolojik bir mücadele olarak anlamış ve ifade etmiştir. Matematik doktorasını Erlangen'de David Hilbert yönetiminde yapmıştır (1902). Matematikte polinom halkalarında Lasker-Noether teoremi olarak anılan teoremi geliştirmiştir. Felsefe ile ilgilendiği, Albert Einstein'ın yakın arkadaşı olduğu da bilinmektedir.
Emanuel Lasker (d. 24 Aralık 1868, Barlinek, Polonya – ö. 11 Ocak 1941, New York City, ABD) Alman satranç oyuncusu ve matematikçi.
1894'de Steinitz'i +10 -5 =4 sonucu ile yenerek dünya satranç şampiyonu oldu. Birçok turnuvada birinci oldu. Bunların en önemlileri Londra (1899), St. Petersburg (1896 ve 1914) ve New York (1924) turnuvalarıdır.
27 yıl dünya satranç şampiyonu kaldı ve unvanını birçok maçta korudu. 1921'de Havana'da yapılan maçta Capablanca'ya yenilerek unvanını devretti.
1933'te karısı Yahudi olduğu için Almanya'yı terk etmek zorunda kaldı. Son yıllarını New York'da geçirdi.
Satranca psikolojik yaklaşımı ve derin tahlilleriyle bilinir. Aynı zamanda başarılı bir matematikçidir. Lasker, satranç oynamayı iki beyin arasındaki psikolojik bir mücadele olarak anlamış ve ifade etmiştir. Matematik doktorasını Erlangen'de David Hilbert yönetiminde yapmıştır (1902). Matematikte polinom halkalarında Lasker-Noether teoremi olarak anılan teoremi geliştirmiştir. Felsefe ile ilgilendiği, Albert Einstein'ın yakın arkadaşı olduğu da bilinmektedir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
İlham Aliyev
İlham Haydar oğlu Aliyev (Azerbaycan: İlham Heydər oğlu Əliyev d. 24 Aralık 1961; Bakü, Azerbaycan SSC), Azerbaycan'ın dördüncü ve bugünkü Cumhurbaşkanı. Önceki Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in oğludur. Ayrıca Yeni Azerbaycan Partisi'nin başkanıdır
1994 -2003 Ağustos tarihleri arasında Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi'nin başkan yardımcılığını yaptı. Haydar Aliyev'in yeni petrol stratejisinnin hayata geçirilmesinde önemli bir rol üstlendi. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin petrol politikasının jeopolitik yönleriyle ilgili birçok araştırması bulunmaktadır. Bilimler doktorudur.
İlk olarak 1995 yılında daha sonra ise 2000 yıllında Azerbaycan Cumhuriyeti Parlamentosu'na (Milli Meclisi'ne) yapılan seçimlerde milletvekili seçildi. 2003 yılında Azerbaycan Cumhurbaşkanı tarafından Başbakanlık görevine tayin edilmesiyle milletvekilliğine son verildi.
1997 yılından itibaren Azerbaycan Milli Olimpiyat Komitesi başkanlığını yürütmektedir. Sporun gelişmesinde büyük hizmetler gösterdiği için Uluslararası Olimpiyat Komitesi Şeref Madalyası'yla taltif edilmiştir. İktidar partisi; Yeni Azerbaycan Partisi'nin 1990'da başkan yardımcılığına, 2001 tarihinde birinci yardımcılığına, 2005 yılında ise başkanlığına seçilmiştir.
2001-2003 yılında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde Azerbaycan Cumhuriyeti parlamento delagasyonunun başkanı oldu ve Ocak 2003 tarihinde Avrupa Parlamenterler Asamblesi’nin başkan yardımcısı ve Büro üyesi seçildi. Avrupa Parlamenterler Asamblesi'nin çalışmalarına aktif katılımı ve Avrupa ilkelerine sadıklığından dolayı Avrupa Parlamenterler Asamblesi'nin fahri üyesi diploması ve Avrupa Parlamenterler Meclisi madalyonuyla Nisan 2004 tarihinde taltif edildi.
4 Ağustos 2003 yılında parlamento tarafından onaylandıktan sonra Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Başbakanı tayin edilmiş, 15 Ekim 2003 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı seçildi. Resmi sonuçlara göre oyların %76'sını topladı.[kaynak belirtilmeli] 31 Ekim 2003 yılında görevine başladı.
15 Ekim 2008 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı seçildi. Resmi açıklamaya göre seçimlere katılan halkın yüzde 85’inden fazlası İlham Aliyev’e oy verdi. 24 Ekim 2008 yılında görevine başladı.
İlham Haydar oğlu Aliyev (Azerbaycan: İlham Heydər oğlu Əliyev d. 24 Aralık 1961; Bakü, Azerbaycan SSC), Azerbaycan'ın dördüncü ve bugünkü Cumhurbaşkanı. Önceki Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in oğludur. Ayrıca Yeni Azerbaycan Partisi'nin başkanıdır
1994 -2003 Ağustos tarihleri arasında Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi'nin başkan yardımcılığını yaptı. Haydar Aliyev'in yeni petrol stratejisinnin hayata geçirilmesinde önemli bir rol üstlendi. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin petrol politikasının jeopolitik yönleriyle ilgili birçok araştırması bulunmaktadır. Bilimler doktorudur.
İlk olarak 1995 yılında daha sonra ise 2000 yıllında Azerbaycan Cumhuriyeti Parlamentosu'na (Milli Meclisi'ne) yapılan seçimlerde milletvekili seçildi. 2003 yılında Azerbaycan Cumhurbaşkanı tarafından Başbakanlık görevine tayin edilmesiyle milletvekilliğine son verildi.
1997 yılından itibaren Azerbaycan Milli Olimpiyat Komitesi başkanlığını yürütmektedir. Sporun gelişmesinde büyük hizmetler gösterdiği için Uluslararası Olimpiyat Komitesi Şeref Madalyası'yla taltif edilmiştir. İktidar partisi; Yeni Azerbaycan Partisi'nin 1990'da başkan yardımcılığına, 2001 tarihinde birinci yardımcılığına, 2005 yılında ise başkanlığına seçilmiştir.
2001-2003 yılında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde Azerbaycan Cumhuriyeti parlamento delagasyonunun başkanı oldu ve Ocak 2003 tarihinde Avrupa Parlamenterler Asamblesi’nin başkan yardımcısı ve Büro üyesi seçildi. Avrupa Parlamenterler Asamblesi'nin çalışmalarına aktif katılımı ve Avrupa ilkelerine sadıklığından dolayı Avrupa Parlamenterler Asamblesi'nin fahri üyesi diploması ve Avrupa Parlamenterler Meclisi madalyonuyla Nisan 2004 tarihinde taltif edildi.
4 Ağustos 2003 yılında parlamento tarafından onaylandıktan sonra Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Başbakanı tayin edilmiş, 15 Ekim 2003 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı seçildi. Resmi sonuçlara göre oyların %76'sını topladı.[kaynak belirtilmeli] 31 Ekim 2003 yılında görevine başladı.
15 Ekim 2008 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı seçildi. Resmi açıklamaya göre seçimlere katılan halkın yüzde 85’inden fazlası İlham Aliyev’e oy verdi. 24 Ekim 2008 yılında görevine başladı.


[right]Arif YAMAN[/right]