875. sayfa (Toplam 899 sayfa)
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 19 Ara 2014 20:25
gönderen ustax66
fizik
Fizik (Eski Yunanca: φύσις fisis “doğa”) maddeyi, maddenin uzay-zamanda hareketini enerji ve kuvveti de kapsamak üzere bütün ilgili kavramlarla birlikte inceleyen doğa bilimidir. Daha genel olarak, evren ile ilgili nasılları cevaplamak için doğanın genel bir analizidir.
Fizik en eski akademik disiplinlerden biridir, astronomiyi kapsadığı için ilki de denebilir. 16. yüzyıldan bu yana kendi sınırlarını çizmiş modern bir bilim olmasına karşın, Bilimsel Devrim'den önce iki bin sene boyunca felsefe, kimya, matematik ve biyolojinin belli branşları ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Buna karşın, matematiksel fizik ve kuantum kimyası gibi alanlardan dolayı fiziğin sınırlarını net olarak belirlemek güçtür.
Fizik, diğer disiplinleri etkilemesi bakımından da önemlidir. Bunun nedeni kısmi olarak ondaki gelişmelerin genellikle teknolojiye uygulanmasıyken, fizikteki yeni fikirlerin matematik ve felsefe gibi diğer disiplinleri etkilemesinin katkısı da büyüktür. Örneğin, elektromanyetik ve nükleer fizikteki yenilikler günümüz toplumunun gelişmesinde önemli yer tutan televizyon, bilgisayar, elektrikli ev eşyaları, nükleer silahlar gibi ürünlerin, termodinamikteki yenilikler motorlu taşımanın, mekanikteki yenilikler kalkülüsün gelişmesine neden olmuştur.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 00:57
gönderen ustax66
ANGUT
Angut ya da Angıt (Tadorna ferruginea), Ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir dalıcı ördek türü yaban kuşudur. Divânu Lügati't-Türk'de, "انگت anğıt" "Ördeğe benzer kızıl renkli bir kuş, angıt." şeklinde tanımlanır. "Tadorna" cins adı Kelt kökenli olup, "benekli (alaca) su kuşu" ve "Ferrugo" Latince'de "demir pası" anlamındadır.
Özellikleri
Angıt kuşları 58–70 cm boyunda olup, 110–135 cm kanat genişliğine sahiptir. Kuzeybatı Afrika ve Etiyopya'da türün oluşturduğu küçük yerleşik topluluklar bulunsa da, türün gerçek yerleşim bölgesi güneydoğu Avrupa'dan Orta Asya'da güneydoğu Çin'e kadar olan bölgelerdir. Kuşlar çoğunlukla kışları geçirmek üzere güney Asya'ya göç ederler.
İnanışlar
Bu kuş türü iniş yaparken rüzgarı arkasına alarak indiği için sağlıklı bir iniş yapamayarak yuvarlanır. Bu özelliğinden teşbih yapılarak argoda da kullanılır. Suna ile birlikte Tadorna cinsinde yer alır. Angut kuşları, yer yüzündeki kuş türleri arasında tek eşli olan nadir türlerden birisi. Eşi ölen angut kuşlarının, başka bir eş ile bağlantı kurmayıp ölen eşinin arkasından yas tuttuğu bilinir.
Tibet ile Moğolistan'da ve Slav mitolojisinde kutsal kabul edilmektedir.
Herkesin (haksız bir şekilde )kullandığı bir ifadedir. ''ANGUT'' Birisi bir salaklık yapıncabir laftan anlamayıncaboş boş bakınca hemen ''Angut musun '' der günümüz insanı.
Angut' un aslında bir kuş olduğunu bilmeyen çok kişi vardır.Angut kuşu eşi öldüğü zaman gözlerini bir an bile eşinin ölüsünden ayırmadan baş ucunda bekler.O anda yanına yırtıcı bir hayvan yada insan gelse yinede gözleri eşinin ölüsüne bakar..
İşte bu canlının yaptığı en büyük ANGUT luk budur.Ayrıca bu olay tüm Angut kuşları için geçerlidir.Arada görünen bir şey değildir.Çok ürkek bir hayvan olmalarına rağmen eşinin ölüsünün başında bekleyen Angut kuşuna elinizi dahi uzatsanız kaçmaz.Hani derler ya'' Angut gibi bakmasana ''.Keşke herkes Angut gibi bakabilse değer verdiklerine...
Göl bataklık ve akarsularda yaşayan ve yaklaşık 8-10 yıl ömrü olan angut kuşu
ördek-kaz karışımı bir perde ayaklı su kuşudur.Bu kuş türü eşi öldükten sonra başka eş kabul etmeden tek başına ömrünün sonuna kadar yaşar.Sadakat angut kuşunu diğer hayvanlardan ayıran önemli bir özelliktir kelaynakların da angutlar gibi tek eşli olarak yaşar.Ayrıca Angut kuşunun ''Bu yas durumu ömrünün sonuna kadar da devam eder.''
Bundan sonra bazılarına Angut demeden önce bir kez daha düşünelim.Bir Angut bile olamayan o kadar çok insan var ki günümüzde.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 19:31
gönderen ustax66
20 ARALIK 2014 - TARİHTE BUGÜN
Olaylar
II. Viyana Kuşatması1522 - Kanuni Sultan Süleyman, Rodos Şövalyeleri'nin teslimiyetini kabul etti ve adayı boşaltmalarına izin verdi. Şövalyeler daha sonra Malta'ya yerleşti.
1683 - II. Viyana Kuşatması'nın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, boğularak idam edildi.
1915 - Son Anzak ve İngiliz birlikleri de Çanakkale'yi terk etti.
1924 - Almanya'da tutuklu bulunan NSDAP lideri Adolf Hitler şartlı olarak salıverildi.
1938 - İlk elektronik televizyon sisteminin patenti alındı.
1964 - İstanbul Ali Sami Yen Stadı'nın açılışı faciaya sahne oldu. Türkiye-Bulgaristan milli maçının başlamasından önce, izdiham sonucu, açık tribünlerden birinin demir parmaklıkları parçalandı: 83 kişi yaralandı.
1971 - Stanley Kubrick'in Otomatik Portakal filmi gösterime girdi.
1995 - NATO kuvvetleri Bosna'da görev yapmaya başladı.
1996 - NeXT, Apple Computer ile birleşti ve böylece Mac OS X in doğumuna giden yol açıldı.
2002 - ABD, Rusya, AB ve Birleşmiş Milletler'den oluşan Ortadoğu Dörtler grubu, İsrail ve Filistin arasında acil ateşkes ilan edilmesi çağrısında bulundu.
Doğumlar
1873 - Mehmet Akif Ersoy, Türk şair, yazar ve düşünür (ö. 1936)
1915 - Aziz Nesin, Türk yazar ve şair (ö. 1995)
1917 - Cahit Külebi, Türk şair (ö. 1997)
1957 - Anna Vissi, Yunan şarkıcı
1978 - Geremi Njitap, Kamerunlu futbolcu
Ölümler
1944 - Abbas Hilmi Paşa, Osmanlı dönemindeki son Mısır valisi (d. 1874)
1968 - John Steinbeck, ABD'li yazar (d. 1902)
1993 - Hulusi Kentmen, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu (d. 1911)
1996 - Carl Sagan, ABD'li gökbilimci (d. 1934)
2007 - Savaş Dinçel, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu (d. 1942)
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 19:42
gönderen ustax66
II. Viyana Kuşatması
II. Viyana Kuşatması, 1683 yılında IV. Mehmet devrinde Osmanlı İmparatorluğu'nun Viyana'yı kuşatması ile gerçekleşti. 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasında yapılan savaşların en uzun süreni bu kuşatma ile başladı.
Avusturya, yönetimi altındaki Macarlara iyi davranmıyor, onları ağır vergilerle eziyordu. Ayrıca mezhep hürriyeti de tanımıyordu. Macarlar, baskılara daha fazla dayanamayınca Tökeli İmre'nin başkanlığında ayaklandılar. Kendi güçleriyle başarılı olamayacaklarını anladıklarından Osmanlı İmparatorluğu'ndan yardım istediler.
Politik nedenlerden dolayı Osmanlı İmparatorluğu uzun yıllardır Macaristan'da ve Avusturya'da Katolik olmayan azınlığa yardımda bulunuyordu. Osmanlılar zaten Tökeli İmre'yi yukarı Macaristan kralı olarak tanıyorlardı. Henüz kuşatmadan önce Osmanlı İmparatorluğu ve Habsburglar arasında Vasvar Antlaşması'nın bir sonucu olarak yirmi yıllık bir barış sözleşmesi vardı.
1681 ve 1682'de Tökeli İmre ile Habsburglar arasındaki sınır çatışması şiddetini artırdı. Habsburg kuvvetlerinin merkezi Macaristan içlerine tecavüz etmeleri, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya Osmanlı ordusunu sefere çıkarmak için IV. Mehmet ve divanını ikna etmek için önemli bir gerekçe oldu. Padişah IV. Mehmet, Kara Mustafa Paşa'ya Yanıkkale (Raab) ve Komarom kalelerine (ikisi de Kuzeybatı Macaristan'da) operasyon yapmaya ve onları kuşatmaya izin verdi. Osmanlı ordusu 21 Ocak 1682'de seferber edildi. 6 Ağustos 1682'de de savaş ilan edildi.
Viyana, Doğu Akdeniz-Almanya ticaret yolu üzerinde oluşu, Tuna üzerinde iç kontrol noktası olması gibi nedenler yüzünden Osmanlı İmparatorluğu'nun stratejik hedeflerinin tam ortasındaydı. Kuşatma için büyük hazırlıklar yapıldı; Avusturya'ya ve lojistik merkezlere giden yollar tamir edildi; yenileri inşa edildi. Cephane, mühimmat, top ve diğer kaynaklar imparatorluğun her yanından bu lojistik merkezlere ve Balkanlar'ın içlerine gönderilmesi yapıldı.
Lojistik zamanı, Ağustos ve Eylül 1682'de bir istilaya başlamanın mümkün olmadığını ifade ediyordu. Üç aylık bir seferde Osmanlılar kışın Viyana'da olacaklardı. Ama seferin başlaması ve hazırlanması için gereken 15 aylık bir sürede de Habsburglar hazırlancak ve diğer Avrupa krallıklarına yardım için başvuracaklardı. Nitekim kış süresinde Habsburglular ve Lehistan bir antlaşma imzaladılar. Antlaşmaya göre Osmanlılar Krakow'a saldırırlarsa Habsburg kuvvetleri Lehistan'a yardıma gelecekti, karşılık olarak da Leh ordusu Viyana'ya bir saldırı olursa yardıma gelecekti.
İlkbaharda Mayıs'ın erken zamanında Osmanlı ordusu Belgrad'a ulaştı. Daha sonra Viyana şehrine doğru hareket etti. 7 Temmuz'da 40.000 Tatar kuvveti Viyana'nın 40 km doğusuna vardı. Kuşatma süresince Habsburg imparatoru I. Leopold 80 bin Viyanalı ile şehirden kaçtı ve Linz'e yerleşti. Lehistan kralı Sobieski de 1683 yazında antlaşmadaki yükümlülüğünü yerine getirmek için bir yardım sevkiyatı hazırlıyordu.
Osmanlı ordusu 14 Temmuz'da Viyana'yı kuşattı. Artakalan 11.000 askerin, 5.000 sivil ve gönüllünün lideri Graf Ernst Rüdiger von Starhemberg teslim olmayı reddediyordu. Viyanalılar şehrin etrafındaki evleri ve duvarları tahrip ettiler, yıkıntıları temizlediler ve boş bir alan bıraktılar. Kara Mustafa Paşa bu problemi kuvvetlerine şehre doğruca giden hendek kazmalarını emrederek çözdü.
Osmanlılar zamanı hesaba almadılar, mamafih zaman onların tarafında değildi. Bu noktadaki gevşeklikleri, savaşın ilanından sonra ordularını kombine edip ilerlememeleri; yardım kuvvetlerinin ulaşmasına izin verdi. Tarihçiler Kara Mustafa Paşa'nın şehri zenginlikleri ve bozulmamış haliyle ele geçirmek istediğini söylerler.
Viyana'ya ise her anlamda yiyecek desteği kesilmişti. Garnizon ve sivil gönüllüler aşırı kayıplara katlanıyordu.
Kışla hizmeti öyle bir problem haline geldi ki Graf Ernst Rudiger von Starhamberg herhangi bir asker nöbette uykuda bulunursa öldürüleceği emrini verdi. Ümitsizlik gittikçe artıyordu. Bu sırada Lorraine dükü V. Charles komutası altında olan imparatorluk kuvvetleri, Macar Tökeli İmre ile Viyana'nın 5 km kuzeydoğusunda, Bisamberg'de çarpışıyorlardı.
Kuşatma devam ederken Lehistan kralı Sobieski'nin 120 bin kişilik yardım kuvvetini, Kırım Hanı Murad Giray Hanın durduramaması üzerine bu Viyana kuşatması neticesiz kaldı.
Viyana bozgununun sorumluluğunu taşıyan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idam edildi. Padişah daha sonra düşünüp yapmış olduğu başarılı hizmetlerden dolayı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın başının kesilmesini geri almak istemiş ve ikinci bir emirle affedilmesini emretmiştir. Fakat ikinci emir ulaşana kadar görev verilen ulaklar paşayı idam etmişlerdi. Kesilip gömülen başının üzerine seng-i ibret (ibret taşı) konuldu.
Osmanlının bu hezimeti Avrupa'da büyük sevinçle karşılandı. Artık Osmanlıların yenilmez olmadıklarını gören Avrupa, karşı hücuma kalkmaya başladı. Psikolojik savaş olarak da Osmanlı üzerinde büyük bir kayıp, Avrupalılarda ise büyük bir kazanç olarak değerlendirildi. Bu savaş sonucunda Osmanlının gerileme devrine girdiği kabul edilmektedir. Böylece Türklerin Sakarya Muharebesi’ne kadar sürecek bir geri çekilme süreci başlamış oldu.[kaynak belirtilmeli]
Kuşatma sonrası kurulan Kutsal İttifak, Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'na neden oldu.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 19:48
gönderen ustax66
Rodos şövalyeleri
Hospitalye Şövalyeleri ya da St. Jean Şövalyeleri tarikatı (Latince: Cavalieri Ospitalieri / Hastane Şövalyeleri) 1070 civarında kurulmuş bir şövalye tarikatıdır. Sonradan ismi Rodos Şövalyeleri, çok sonralarıysa Malta Şövalyeleri olarak anılmıştır. İlk Başefendisi 1100 civarlarında seçilmiş olan Peter Gerard idi. Kudüs Krallığı kurulur kurulmaz Godfroi de Bouillon Tarikat'a toprak bağışladı ve başka birçok kişi de onu takip etti. Hatabakıcılar 1113 yılında Papa II. Paschal bir tarikat olarak tanıdı. 1120 li yıllarda Hastabakıcılar kendilerini askerileştirmeye başladılar ancak ilk askeri etkinlik 1136 yılında gerçekleştirilmiştir. Katolik bir yardım derneği olarak günümüze kadar ulaşmış olan bu tarikat tarihin bazı dönemlerinde bağımsız bir devlet olarak güçlü bir ordu ve donanmaya sahip olmuş Avrupa, İslam ve Osmanlı tarihinde büyük izler bırakmıştır. Merkezi İtalya'nın Roma kentinde bulunan tarikatın günümüzdeki resmi adı İtalyanca'da Sovrano Militare Ordine Ospedaliero di San Giovanni di Gerusalemme di Rodi e di Malta yani Kudüs, Rodos ve Maltalı St. Jean Egemen Askeri Misafirperver Tarikatı veya kısaca Malta Tarikatıdır.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 19:50
gönderen ustax66
Rodos
Rodos (Yunanca: Ρόδος) Ege Denizi'nde ada, Oniki Adaların en büyüğü, Yunanistan'ın, Meis adası hesaba katılmazsa, en doğuda bulunan adası, adanın aynı adlı idari merkezi. Türkiye kıyılarının en yakın noktası olan Bozburun Yarımadası'ndan 18 km (11 mil) mesafededir. Adanın 2004 nüfusu 130.000 olup, bunun 55.000'i Rodos şehrinde yaşamaktadır. Rodos şehri Yunanistan'ın Oniki Adalar (Δωδεκάνησα, Dodekanisa) idari bölgesinin ve (Sömbeki, Herke, İleki ve Meis adalarını da içeren) Rodos ilinin (nomos) merkezidir.
Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Rodos Heykeli (Kolossos) MÖ 280 yılında Dorlar tarafından Rodos liman girişinde inşa edilmiştir. Rodos şehrinin Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş kalesi ve Orta Çağ'dan kalma mahallesi UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndedir. Adada ayrıca, Rodos Diagoras Uluslararası Havaalanı ile Rodos şehri arasında kalan kesimde toplanmış 3.500 nüfusluk bir Türk azınlık bulunmaktadır. İç kısımları ormanlıktır ve Türk çamı da denilen Pinus brutia ağaçları kızılçamlar ile kaplıdır. Adanın flora ve faunasının, genel olarak, Yunanistan'ın kalan kısımlarından ziyade Türkiye'nin batı sahillerini andırdığı kabul görmektedir. Adanın kuzey ucundaki Rodos dışındaki en önemli yerleşim, güneydoğu sahilindeki Lindos'tur.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 19:52
gönderen ustax66
Malta
Malta, Güney Avrupa'da, Orta Akdeniz'de yer alan, Sicilya'nın güneyindeki adalar devleti. Malta takımadaları 3 büyük, 2 küçük adadan oluşur. Büyükleri: Malta, Gozo ve Comino. Takımadalar arasında en büyüğü olan Malta 237 km², Gozo 68 km² ve Comino 2 km² yüzölçümüne sahiptir.
Tarih Öncesi
Malta'da ilk yaşayan insan belirtileri 1, Neolitik Döneme dayanmaktadır. Yeni Taş Devri insanlarının varoluş kanıtlarına Malta'nın güneyinde, Birzebbuga'nın yakınındaki Ghar Dalam mağarasında rastlanmaktadır. Arkeologlar bu bölgede önceki dönemlerden kalma geyik, hipopotam ve bodur fillerin kalıntılarını da keşfetmişlerdir. Bu kalıntılar, Malta'nın günümüz Avrupa ve Afrika kıtalarına bağlı olduğu dönemlere aittir. Takip eden koloniler, büyük ihtimalle Sicilya'dan geldikleri tahmin edilen, tapınak inşa eden ırklar (topluluklar) getirmişlerdir. O dönem yaşamış olan Maltalılar, binlerce yıldan sonra bile bugün hala ayakta kalabilmeyi başarmış, hayat tarzları ve medeniyet düzeyleri hakkında bizleri hayrete düşüren yapılar bırakmışlardır.
Araştırmacılar Ggantija'da (Gozo) bulunan tapınakların yeryüzünün en eski, tek başına ayakta durabilen abideleri olarak nitelendirmektedirler. Restorasyon çalışmaları nedeniyle geçici olarak kapalı olan Paola'daki Hypogeum, tarih öncesi dönem mühendisliğinin olağanüstü başarısının bir göstergesi olarak, kayalardan oyulmuş odalar ve labirent geçişleriyle türünün tek yeraltı tapınağıdır. Diğer tapınaklar Mnajdra, Hagar Qim, Tarxien görülmeye değer pek çok yer gibi Malta'nın "Kutsal Ada" oluşu teorisini doğrulamaktadır.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 19:55
gönderen ustax66
Kanuni Sultan Süleyman
I. Süleyman (Osmanlı Türkçesi: سلطان سليمان اول, Sultan Süleyman-ı Evvel; 6 Kasım 1494, Trabzon - 7 Eylül 1566, Zigetvar), Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı ve 89. İslam halifesi. Batıda Muhteşem Süleyman, Doğuda ise adaletli yönetimine atfen Kanunî Sultan Süleyman (Osmanlı Türkçesi ile قانونى سلطان سليمان) olarak da bilinmektedir. 1520'den 1566'daki ölümüne kadar, yaklaşık 46 yıl boyunca padişahlık yapan ve 13 kez sefere çıkan Süleyman saltanatının toplam 10 yıl 1 ayını seferlerde geçirmiştir. Süleyman böylece devletin hem en uzun süre görev yapan hem en çok sefere çıkan hem de en uzun süre sefer yapan padişahı olmuştur.
I. Süleyman 1520 yılında, babası I. Selim'in ölümünün ardından tahta çıktı. Batıda Belgrad, Rodos, Boğdan ve Macaristan'ın büyük kısmını imparatorluk topraklarına kattı. 1529 yılında Viyana'yı kuşatsa da çeşitli sebeplerden ötürü bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Doğuda, Safevîlerle yapılan savaşlar sonrasında Orta Doğu'nun büyük kısmını ele geçirdi. Afrika'da imparatorluğun sınırları Cezayir'e kadar uzanırken; Osmanlı Donanması ise Akdeniz'den Kızıldeniz'e kadar olan sularda hakimiyet kurmuştu. I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu, padişahlığı döneminde 14.893.000 km2'ye ulaştırdı. Zigetvar Kuşatması'nin sonlanmasından bir gün önce, 7 Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti ve yerine oğlu II. Selim geçti.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 20:08
gönderen ustax66
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Köprülü Mehmet Paşa ve oğlu Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’nın sadrazamlıkları döneminde siyasi ve askeri zaaf içerisinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nun fetih hareketleri yeniden başladı. Bu dönemde Erdel’e girildi ve Uyvar kalesi fethedilerek Avusturyalılara karşı önemli başarılar kazanıldı. Yıllardan beri sürüncemede kalmış olan Girit kuşatması başarıya ulaştı ve Girit, bir Osmanlı eyaleti haline getirildi. Lehistan ile imzalanan Bucaş Antlaşması’yla devletin nüfuzu batıda en geniş sınırlara ulaştı. Bütün bu askeri başarılar Avrupa’da yeni bir Osmanlı korkusuna sebebiyet verdi. Köprülülerin ardından yine bu aileye mensup Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadarete geçtiği zaman, yeniden canlanan fetih ruhunu devam ettirmek için Protestan Macarların Tököli İmre liderliğinde Avusturya’ya karşı başlattıkları mücadeleyi kullandı. Osmanlı İmparatorluğu’nun Macaristan politikasının bir parçası olmak üzere Tököli İmre’ye destek verildi ve Sadrazam, hedefi Viyana olarak ordunun başında sefere çıktı. Avusturyalılar ise Hıristiyan dünyasına karşı bir harekât olarak gördükleri bu sefer için yardım toplamaya çalıştılar. 1683’te Osmanlı ordusu Viyana’yı muhasara altına aldı. Kuşatma şiddetli bir şekilde devam ederken Alman ve Leh kuvvetleri Avusturya’ya yardım etmek üzere buraya geldiler. Devam eden savaşta Osmanlı ordusu, Sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın sertliği, mağrurluğu ve tahammülsüzlüğü sebebiyle kendisini sevmeyen kimselerin delaleti ve ihaneti sonucu yenilgiye uğrayarak Belgrad’a çekilmek mecburiyetinde kaldı.
Mağlubiyet üzerine Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın siyasi rakipleri derhal aleyhinde propagandaya girişince Paşa, telhisçisi İsmail Ağa’yı İstanbul’a göndererek padişaha izahat verilmesini temine çalıştı. Fakat kendisine muhalif devlet adamlarının da etkisiyle Sultan IV. Mehmet, İsmail Ağa’yı “Paşan da sende yalancı bir alay melunlarsınız; devletim yıkıp ırzım pâmâl eyledi; askerim kırdırıp benam paşalarım öldürdü ve memleketlerimi kâfirlere aldırdı.” Şeklindeki şiddetli sözlerle azarlayarak, 15 Aralık 1683’te Kara Mustafa Paşa’nın azli ve idamına dair Hatt-ı Hümayununu verdi.
Azle ve katle dair ferman Kapıcılar Kethüdası Gazaz Ahmed Ağa ile Çavuşbaşı Mehmed Ağa aracılığı ile Belgrad’a gönderilmiştir. Memurlar, Yeniçeri Ağası Bekri Mustafa Paşa ile Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın konağına gelerek selam verip durmuşlar, Sadrazam “ne haber” diye sorunca, Gazaz Ahmed Ağa “mühr-i hümayunla sancağ-ı şerif ve emanetlerin istendiğini” söylemiştir. Bunun üzerine istenilenleri teslim eden Merzifonlu “Bize ölüm var mı?” diye sorunca da Ağa, “Olmak gerek, Allah imandan ayırmasın” demiştir. İdam edileceğini öğrenen Sadrazamın halini ve gelişen olayları Silahtar Mehmed Ağa, tarihinde “Rıza Allah’ın diyerek seccadesini serdirip öğle namazını kıldı; kendine asla infial gelmedi ve dua edip el yüze çaldıktan sonra iç oğlanlarına “artık siz varın gidin beni duadan unutman dedi ve kendi eliyle kürkünü, sarığını çıkarıp” gelsinler şu halıyı kaldırın, cesedim toprağa alude olsun dedi, kaldırdılar ve cellâtlar dahi gelip iplerini hazırladıkta kendi elleriyle sakalını kaldırıp bir hoş usulüyle takın deyip kazaya rıza verdi, onlar da takıp iki defa çekince teslim-i ruh eyledi.” Şeklinde aktarmaktadır. İnfazın ardından başı kesilerek vücudu Belgrad’a gömülmüş baş ise padişaha gösterildikten sonra Edirne’de Saruca Paşa Camii haziresine konmuştur.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Ara 2014 20:10
gönderen ustax66
Anzak
Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu ya da kısaca ANZAK (İngilizce: Australian and New Zealand Army Corps; ANZAC), I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz ordusunda savaşan, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden oluşan kolordudur. Türkler tarafından, bu ordunun askerlerine Anzaklar denir.
Çanakkale'de bulunan Atatürk'ün Anzaklar'a Notu
Anzak sözcüğü, Avustralya ve Yeni Zelanda kolordusu (Australian and New Zealand Army Corps) kelimelerinin baş harflerinden meydana gelmiş bir kısaltmadır. I. Dünya Savaşı'nın başlarında bu iki ülkeye ait birliklerin katılmasıyla kurulan kolordu, bu kısaltılmış isimle tarihteki yerini almış, her ne kadar Çanakkale'de Türklere karşı savaşırken fazla başarı elde edemeseler de, daha sonra Ortadoğu ve Avrupa savaş alanlarında müttefikleri hesabına önemli hizmetler başarmıştır.
Anzak kısaltması, yalnızca o kuvvet değil, aynı zamanda o teşkilat içinde görev üstlenen tüm askerleri de kapsayan bir anlam kazanarak bir iftihar kaynağı, ortak bir soyadı haline gelmiştir. Böylece Anzaklar deyimi bu karma kolorduda görev almış en büyük komutandan, en rütbesiz ere kadar tüm askerleri belirleyen bir anlam taşımış ve bunlardan her birinin de 'Ben Anzaklıyım' demesi suretiyle bu birliğin mensubu olduğunu anlatmaya yeterli olagelmiştir.