***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Tılsım sunucusuna ait Loncaların iletişim, bilgilendirme ve paylaşım alanı
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Avustralya

Avustralya, güney yarım kürede yer alan bir ada ülkesidir. Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus arasında uzanır. Okyanusya kıtasında bulunur ve kıtanın çok büyük bir bölümünü kaplar. Komşuları Endonezya, Doğu Timor, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Vanuatu, Yeni Kaledonya ve Yeni Zelanda'dır. Başkenti Canberra, en büyük şehri ise Sidney'dir.

Avustralya, 8.617.930 km² karada, 80.920 km² sularda olmak üzere toplam 8.686.850 km²'lik bir alana kurulmuştur. Hiçbir ülkeyle kara sınırı yoktur. Çevresinde sadece 25.760 kilometrelik bir sahil şeridi vardır.

Avustralya'daki ilk insan yerleşimlerinin 42.000 ila 48.000 yıl öncesinde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. İlk Avustralyalılar günümüzdeki Avustralya yerlisi olan Aborijinlerin atalarıdır. Kara bağlantıları veya kısa mesafeli suları geçerek Güneydoğu Asya'dan, adaya yerleşmişlerdir.

Bu insanların çoğu doğa insanıydı, karmaşık bir dilsel kültür ve ruhsal değer ile doğaya saygı gösteren ve Aborijin mitolojisi olan düş zamanı (İngilizce: Dreamtime) inancı ile yaşamaktaydılar.

Adada yaşayan diğer bir yerli halk olan Torres Strait Yerlileri (İngilizce: Torres Strait Islanders), etnik olarak Malezya kökenlidir. Bu insanlar Torres Strait Adaları ve Queensland'ın kuzey uçlarındaki çeşitli bölgelere yerleşmişlerdir. Kültürel alışkanlıkları Aborijinlerden belirgin olarak farklıdır.

Avustralya anakarasını resmî kayıtlara göre gören ilk Avrupalı, Hollandalı kâşif Willem Janszoon'dur. Janszoon Cape York Yarımadası'nı 1606'da görmüştür. 17. yüzyıl boyunca, Hollandalılar tüm batı ve kuzey sahil şeridinin haritasını çıkarmış ve buraları New Holland olarak adlandırmışlardır. Ancak herhangi bir yerleşim yeri kurma çabası göstermemişlerdir. 1770'de James Cook, Avustralya'nın doğu sahillerinde yolculuk yapmış, bölgenin haritasını çıkarmış, New South Wales olarak adlandırdığı bölgeyi Britanya topraklarına kattığını ilan etmiştir. Seferler sonucu yapılan keşifler, kıtanın sömürümü için, hızla mahkûmların ve tutukluların işçi olarak çalıştırıldığı kolonilerin kurulmasını sağlamıştır.

Britanya Denizaşırı Kolonileri kıtada ilk kez New South Wales kolonisi ile, 26 Ocak 1788'de Kaptan Arthur Phillip tarafından Port Jackson'da bir yerleşim yeri oluşturulması ile başlamıştır. Bu tarih daha sonra Avustralya'nın ulusal günü ilan edilmiştir (Australia Day). Günümüzde Tazmanya olarak bilinen, Van Diemen's Land'e yerleşim 1803 yılında başlamıştır. Burayı 1642'de keşfenden kâşif Abel Tasman, adaya, kendisini bu yolculuğa yollayan Hollanda Güney Hindistan Kolonileri valisi ve generali Anthony van Diemen'in onuruna Anthoonij van Diemenslandt adını vermiştir. Van Diemen's Land 1825'te ayrı bir koloni hâlini almıştır. Tasmanya yerlilerine karşı 1803-1847 sömürge döneminde Tasmanya Soykırımı işlenmiştir. Birleşik Krallık, 1829'da Avustralya'nın batı bölümünü kontrol altında tutmaktaydı. New South Wales'in çeşitli bölümlerinde yeni ve ayrık koloniler oluşturuldu; South Australia (1836), Victoria (1851) ve Queensland (1859). Northern Territory (NT), South Australia eyaletinin bir parçası olarak 1863'de kuruldu. South Australia, bir serbest eyalet olarak kurulmuş ve hiçbir zaman diğer kolonilerde olduğu gibi mahkûm ve tutukluların çalıştırıldığı bir cezai koloni olmamıştır. Suçluların adaya getirilmesi 1840 ve 1864 yılları arasında aralıklarla devam ettirilmiştir.

Avustralya yerlilerinin nüfusunun, Avrupalıların kıtaya yerleşmeye başladığı sıralarda 350.000 civarı olduğu tahmin edilmektedir. Bu tarihten itibaren geçen 150 yılda sayıları hızlı bir şekilde azalmıştır. Bunun başlıca nedeni salgın hastalıkların göçe zorlanmaları ile birleşmesi ve kültürel parçalanmadır.

Yerli çocukların ailelerinden alınıp devşirilmesi, bazı tarihçiler ve Avustralya yerlileri tarafından çalınmış kayıp bir nesil oluşturulması olarak adlandırılmaktadır. Aynı zamanda bu tarihçiler ve Avustralya yerlileri, yerli komünitelerinin dağıtılarak, parçalanarak nüfusunun azaltıldığını ve bunun bir soykırım olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Huzurlu ve sorunsuz bir toplum yaratma amacıyla yapılan devşirme eylemi günümüzde insan hakları ihlali olarak tanımlanmaktadır. Aborijinlerin tarihi hakkındaki bu yorumlara, bazıları karşı gelmekte ve bunların politik ve düşüncesel nedenler ile abartıldığını, uydurma olduğunu belirtmektedir. Bu tartışma Avustralya'da History Wars (Türkçe: Tarih Savaşları) olarak bilinir. 1967 referandumundan sonra federal hükümet yürütme gücünü ve Aborijinler ile ilgili kanun çıkarma hakkını elde etti. Adanın yerli halkındaki mülkiyeti, Avustralya Yüksek Mahkemesinin Mabo v Queensland (No 2) davasına kadar tanınmamıştır. Bu davadan sonra Avustralya'daki mülkiyet kavramı değişmiş ve Avrupalıların istilası sırasında adanın kimseye ait olmadığı belirtilmiştir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Kanguru

Kangurugiller (Macropodidae), iki ön dişli bir keseli familyası. En çok tanılan keseliler olmakla birlikte, Avustralya faunasının en tipik temsilcileridir. Modern zoolojide artık yalnız bir familya olarak kabul edilen Sıçan kangurusugillerden daha iyi ayırt edilebilmeleri için Asıl Kangurugiller de denilir.

Kangurugiller birbirinden farklı habitatlarda yaşar: Çalılık bölgelerde yaşayanlar, dağlık bölgelerde yaşayanlar ve hatta ağaçlarda yaşayanları vardır. Genelde gece aktif olurlar, ancak bazı zamanlarda gündüzleri de rastlanabilirler. Çoğu türler belli bir sosyal yapısı olmayan gruplar içerisinde yaşar.

Kangurular gereken hıza göre iki farklı ilerleme yöntemi uygular: Yüksek süratte arka bacakları ile hoplayarak ilerlerler. Kuyruk havada kalır ve dengeyi sağlamak için kullanılır. Bu şekilde 50km/saat hıza ulaşabilirler. Dev kangurular her hoplayışlarında 3 m atlayabilir. Yavaş ilerlerken tüm dört ayaklarını ve kuyruklarını kullanırlar.

Ağaç kanguruları zıplamaz ama çok iyi tırmanır. Kısa kuyruklu Quokka'lar ve Filander daima dört ayak üzerinde gider.

Avustralya'da, doğada çift toynaklıların doldurduğu yeri Avustralya'da kangurugiller doldurur. Hatta sindirim sistemleri bile onlarınki gibi, özel mikroorganizmaların yardımı ile zor sindirilen bitkileri, bölünmüş mide odalarında sindirmeye yönelik gelişmiştir. Hatta bazen geviş getirirler. Bu iyi gelişmiş sindirim sistemi verimsiz bölgelerde de yaşayabilmelerini sağlar.)

Üreme
Dişi kanguruların, içinde dört memeleri olan iyi gelişmiş bir keseleri vardır. Dişi sadece tek bir yavru doğurur (çok nadir 2). Bütün keselilerde olduğu gibi kangurugillerde de gebelik kısa sürer (20 ila 40 gün) ve yavrular henüz fazla gelişmemiş şekilde doğar. Yavru doğumda ancak 2 cm büyüklükte ve 1 gram ağırlıkta olur. Yavru kendi kendine kesenin içine tırmanır, bir memeye asılır ve memeyi 2 - 3 ay boyunca ağzından bırakmaz. Yaklaşık 6 ay sonra ilk kez keseden dışarı çıkar. 8 aylık olunca artık keseye sığmıyacak kadar büyümüş olur. Bundan sonra süt emebilmek için artık kafasını kesenin içine sokması gerekir, çünkü kanguru yavruları 1 yaşına varana kadar süt ile beslenir.

Sınıflandırma
Kangurugiller 11 cinse ayrılır. Eski sınıflandırmalarda Sıçan kangurusugiller'de bu familyaya sayılırdı. Artık ayrı bir familya olarak kabul edilirler.

Tasmalı tavşan kangurusu (Lagostrophus fasciatus) en ilkel kanguru türlerinden biridir. Sthenurinae adında ayrı bir alt familyaya konulur..
Çalı kanguruları (Dorcopsis ve Dorcopsulus cinsleri) Yeni gine'nin tropik ormanlarında yaşarlar.
Ağaç kanguruları (Dendrolagus) Yeni gine'de ve Kap York adalarında ağaçlarda yaşarlar.
Kaya kanguruları (Petrogale) dağlık bölgelerde yaşayan orta büyüklükte kangurulardır.
Filander (Thylogale) kuyruğunda neredyse hiç post yoktur.
Tavşan kanguruları (Lagorchestes). Adları, tavşanı andıran büyüklükleri ve hoplayışlarından kaynaklanmaktadır.
Kısakuyruklu kanguru (Setonix brachyurus) kulakları ve kuyruğu diğerlerinde daha kısadır.
Dikenli kangurular (Onychogalea) kuyruklarının ucunda kemikten bir dikenleri vardır.
Bataklık valabisi (Wallabia bicolor) Avustralya'nın güneydoğusunda yaşayan küçük bir tür.
Macropus cinsine ait türler asıl klasik Kanguru profiline uyanları, yani Asıl Kangurulardır: Kızıl dev kangurular, Gri dev kangurular, Dağ kanguruları ve Valabiler.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Tasmanya Canavarı

Tasmanya canavarı (Sarcophilus harrisii) veya Tasmanya şeytanı, bir yırtıcı keseli familyası olan keseli sansargiller'den (Dasyuridae) bir hayvan türü. Bu familyanın şu an yaşayan en büyük temsilcisidir ve Sarcophilus cinsinin tek üyesidir. Ufak bir köpek ebatlarında ama yapılı ve kaslıdır. Şu anda dünyadaki en büyük etobur keselidir.

Bugün sadece Tasmanya Adası'nda yaşamaktadır. Anakara Avustralya'da tahminen 14. yüzyıl içerisinde nesli tükenmiştir. Evcil kümes hayvanlarının korunması için 1930'lu yıllarda yoğun olarak Tazmanya'da da avlanmışlardır. 1941 yılında Keseli canavarın koruma altına alınmasıyla adadaki varlıkları kenolsun barenaanya Hükümeti hastalığın etkilerini azaltmak için önlemler almaktadır.

Bu ismini, siyah kürkü, irkildiğinde yaydığı nahoş kokusu, yüksek sesle çıkardığı ürkütücü çığlığı ve beslenirken sergilediği çok hırçın hareketlerden dolayı almıştır.

Bilimsel ismi son 200 yıl içerisinde defalarca değişmiştir. Doğa bilimci George Harris ilk 1807 yılında hayvanı incelemiş ve Didelphis ursina ismini vermiştir. Daha sonra 1838 yılında Richard Owen tarafından adı Dasyurus laniarius olarak değiştirilmiştir. Ancak bu isim de uzun süre kalmadı. 1841'de Pierre Boitard türü tekrar kategorize etti ve Sarcophilus harrisii adını verdi. Türün en taksonomi incelemeleri 1987 yılında yapıldı ve Sarcophilus laniarius adı verildi. S. harrisii ismi kaldı ve S. laniarius ismi de fosil türleri ile ilişkilendirildi. Tazmanya canavarı Sarcophilus cinsinin yaşayan tek üyesidir.

En yeni araştırmalar sonunda, Quoll ile yakın Tasmanya kaplanı (Thylacine) ile ise uzaktan akraba olduğu yönünde bilgiler elde etmiştir.

Tasmanya canavarı, 1936'da son Thylacine'in ölümünden bu yana yaşayan en büyük yırtıcı keselidir. Erkek, baş dahil 65 cm büyüklüğünde, kuyruğu yaklaşık 26 cm uzunluğunda, ağırlığı 8 kg'dir. Dişi ise yaklaşık 57 cm, kuyruk 24 cm, 6 kg ağırlığındadır. Tasmanya canavarının doğadaki ömrü ortalama 6 yıldır, esarette bu süre uzayabilir.

Vücut yapısı güçlüdür. Baş, kısa ve geniş, dişler sivri ve kemik parçalamaya uygundur. Kürkü genelde siyah ya da koyu kahvedir. Bir keseli memeli için alışılmadık bir biçimde ön ayakları arkalara oranla biraz daha uzundur.

Canavarın yüzünde ve kafasının tepesinde bıyıkları vardır. Bunlar karanlıkta yemek ararken avlarının ve diğer canavarların yerlerini tespit etmede işe yarar. Kışkırtıldığı zamanlar keskinliği kokarcanınkine rakip olabilen bir koku salabilir. Duyma egemen duyusudur, aynı zamanda mükemmel bir koku alma duyusuna da sahiptir. Canavar geceleri avlandığı için görme duyusu en kuvvetli siyah beyazdadır. Loş ışıkta hareket eden nesneleri hemen görebilmekte fakat durağan nesneleri seçmekte zorlanmaktadırlar. Memeliler arasında vücut oranı ayarlanarak yapılmış bir analiz, Tazmanya canavarının yaşayan memeliler arasında en kuvvetli ısırığa sahip olduğunu göstermiştir. Çenesinin gücü büyük oranda görece büyük kafasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda bir Tazmanya canavarı hayatı boyunca yavaşça büyüyen tek bir takım dişe sahiptir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Uluslararası Para Fonu

Uluslararası Para Fonu ya da daha çok bilinen kısaltmasıyla IMF (International Monetary Fund), küresel finansal düzeni takip etmek, borsa, döviz kurları, ödeme planları gibi konularda denetim ve organizasyon yapmak, aynı zamanda teknik ve finansal destek sağlamak gibi görevleri bulunan uluslararası bir organizasyondur. 1944 yılında ABD'nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods'da kurulan ve 1947'de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik meselelerle uğraşan bir teşkilattır. IMF "küresel para işbirliği, finansal istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, yüksek istihdam ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik, ve dünya çapında yoksulluğu azaltmayı teşvik etmek için çalışan, 188 ülkenin üye olduğu organizasyondur. Kuruluşun belirtilen hedeflerinde, ödemeler dengesi ihtiyaçlarını karşılamak için üye ülkelerin mali kaynaklarını kullanılabilir hale de getirmekte dahil olmak üzere uluslararası ekonomik işbirliği, uluslararası ticaret, istihdam ve döviz kuru istikrarını teşvik edilmesi olarak tanımlanmaktadır. IMF'nin merkezi ABD'de, Washington, DC'de bulunmaktadır.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra milletlerarası ekonomik meseleler karışık hale gelmiş, I. Dünya Savaşı'ndan sonra düşülen ekonomik buhranla savaş sonrası ekonomik depresyonlar da ekonomik ilişkileri tehdit eder bir vaziyet almıştı. Avrupa devletlerinin II. Dünya Savaşı sonrası bozuk ve depresyon içindeki ekonomik durumlarının aksine Amerika Birleşik Devletleri'nin savaş boyunca ihracatının altın stoklarının artması, ekonomik bakımdan yardım yapacak tek ülke durumuna gelmesine sebep oldu. ABD, Avrupa devletlerine doğrudan yardım yapmak yerine mali müesseseler kurarak yardım yapılması taraftarı oldu ve 1944 yılında Bretton Woods'ta 45 devletin iştirakiyle bir takım kararlar alındı. Bretton Woods Antlaşması'nda; birisi, Milletlerarası Para Fonu, diğeri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) yahut kısaca Dünya Bankası isimleriyle iki ekonomik müessesenin kurulması kararlaştırılmıştır.

IMF, Avrupa devletlerinin tediye bilançolarında ortaya çıkabilecek geçici (= kısa vadeli) ödeme güçlüklerinde kredi vererek milletlerarası ticaretin bu yüzden daralmasını önlemek; Dünya Bankası da uzun vadeli yatırım kredileri vermek suretiyle, Avrupa devletlerinin yeniden imarını sağlamak, tediye bilânçolarındaki bünyevî dengesizlikleri gidermek için kurulmuştur.

Her iki müessesenin sermaye ve kaynaklarının önemli bir kısmı ABD tarafından temin edilmiştir. Bu müesseselere üye olan ülkelerin prensip olarak, içerde enflasyonu önleyici para politikaları takip etmeleri, dış ticareti ise tek taraflı devalüasyonlar ve ithal tahditleri yüzünden daraltmamaları, bilakis bu tehditleri mümkün mertebe kaldırmaları gerekecekti.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

altın

Altın, kimyada Au (Latince Aurum dan(ışıldayan-parlayan)) sembolü ile gösterilen yumuşak, parlak sarı renkte kimyasal bir element. Altının parlak sarı rengi, asitlere karşı dayanıklılığı, doğada serbest halde bulunabilmesi ve kolay işlenebilmesi gibi özellikleri, insanların ilkçağlardan beri ilgisini çekmiştir.

Altın, parlak sarı rengi ve ışıltısıyla göz alan çok ağır bir metaldir. Üstelik kolay kolay tepkimeye girmeyen çok kararlı bir element olduğu için havadan ve sudan etkilenmez. Bu yüzden hiçbir zaman paslanmaz, kararmaz ve donuklaşmaz. Bir başka özelliği de saf haldeyken çok yumuşak olmasıdır; bu nedenle kolayca dövülerek biçimlendirilebilir. Altın bütün bu özellikleriyle tarih boyunca en kıymetli metallerden sayılmıştır.

Tarihte bilinen kayıtlara göre Mısır hükümdarları zamanında M.Ö. 3200 yıllarında, altın darphanelerde eşit boyda çubuklar halinde çekilerek para olarak kullanıldı. Au Latince Aurum kelimesinden gelmektedir.

Peru'da MÖ 2000 yılına ait altın ziynet eşyaları kalıntılarına rastlanmış olup, Amerika kıtasındaki Aztekler ve İnkaların da altına tutkun oldukları bilinmektedir.

Altına önem veren eski medeniyetler arasında; Yunanları, İranlıları, Makedonyalıları, Asurluları, Sümerleri ve Lidyalıları saymak yerinde olur.

MÖ 550 yıllarında Lidya Kralı Krezos, altını para olarak (sikke) bastırmış ve altının para olarak basılması ile de ticaret artmıştır. Şehirler zenginleşmiş ve dünya yeni bir refah dönemine girmiştir.

İskit ve Sarmatların (MÖ 1000) milli kahramanları konu alan altın toka yapımında ileri oldukları bilinmektedir. Dördüncü ve dokuzuncu yüzyıl aralarında ise altın kase, vazo işçiliğinde en güzel örnekleri vermişlerdir. Bu eserlerden bir kısmı New York, Morgan kolleksiyonunda teşhir edilmektedir.

Türkler müslümanlığı kabul ettikten sonra altından eşya yapımını azaltmışlardır. Altın eşyayı sadece süs olarak kullanmışlardır.

Çıkarılan yerler: Mersin, Antakya, Niğde, Balıkesir, Kütahya, Bursa, İzmir ve çevresidir. Dünyada ise Yeni Gine’de çıkartılır.

Altın, dünyanın geniş bir bölümünde düşük konsantrasyonlarda bulunur. Yer küresinin tahminen 0,001 ppm (milyonda bir)ini teşkil eder. Kalaverit (Au2Te4), silvanit (Au2Ag2Te6) ve krennerit (Au8Te6) mineralleri olduğu gibi bakır ve kurşun minerallerinde de eser miktarları bulunabilir. Volkanik kuvarsların içinde, akarsuların kumlu yataklarında toz ve külçe halinde bulunur.

2006 sonu itibari ile tarih boyunca çıkarılan altının 158,000 ton olduğu tahmin edilmektedir. Benzer bir görüş National Geographic dergisinin Ocak 2009 sayısında "Tüm tarih boyunca sadece 161.000 ton altın çıkarıldı, bu miktar iki olimpik havuzu doldurmaya ancak yetiyor." yorumu ile yer bulmuştur. Bahsedilen miktardaki altının hacmi kenarları 20,28 metre uzunlukta olan bir kübe eşittir. Eğer onsu 1000$'dan hesaplanırsa kübün değeri yaklaşık 5,2 trilyon dolar olacaktır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Amerikan doları

ABD doları, ABD'nin resmi para birimidir. İşareti $, uluslararası para kodu “USD”dir (United States Dollar). Amerikan doları diye de adlandırılır.

Dünyada en yaygın kullanılan dövizdir[10]. 2004 yılında dünyada dolaşımda yaklaşık 950 milyar ABD doları olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktarın 2/3'ü ABD dışındadır. Bazı ülkeler ABD dolarını kendi resmi para birimleri olarak kullanmakta, bir kısım ülkede fiili tedavüldeki (de facto currency) para birimi, Britanya denizaşırı ülkelerinde ise tek para birimi olarak kullanılır (Britanya Virjin Adaları ve Turks ve Caicos Adaları).

Yeni kıtada kâğıt para dönemi 1600'lü yılların sonlarında İngiliz kolonilerinde askeri maliyetleri karşılamak içim basılan banknotlar ile başlamıştır. İlk banknot 1690 yılında Massachusetts Körfezi Kolonisi'nde basılarak dolaşıma çıkmıştır. Kağıt para çıkarma yöntemi diğer Kolonilerce de kısa sürede benimsenerek yaygınlaşmıştır.

ABD Kongresi, 1781 yılında yeni hükümetin mali operasyonlarına destek olmak amacıyla, Philadelphia'da bulunan The Bank of North America'yı ilk ulusal banka ilan eder. 1792'de kabul edilen Tedavüle Para Çıkarma Kanunu ile ABD Darphanesi kurulur ve federal para sistemi çerçevesinde her birinin değeri altın, gümüş veya bakır üzerinden saptanan farklı değerdeki madeni paraların basımına başlanır.

1785 yılında ABD Kongresi Doları ABD'nin para birimi olarak kabul eder. Federal hükümet ülke genelinde ilk kâğıt parayı 1861 yılında dolaşıma çıkarır. İç Savaşı finanse etmekte zorlanan Kongre ABD Hazinesine faiz getirisi olmayan vadesiz banknot ihraç etme yetkisi verir. Bu banknotlara, renkleri dolayısıyla "yeşil" adı takılır.

1913'te çıkarılan Amerikan Merkez Bankası Kanunu, Amerikan Merkez Bankasını (Federal Reserve Bank) ülkenin merkez bankası ilan eder. Banka, Amerikan Merkez Bankası Banknotları (Federal Reserve Notes) adlı yeni bir parayı dolaşıma sunar. "Tanrıya Güveniyoruz" (In God We Trust) ibaresi tüm banknotlar üzerinde kullanımı 1955'te kanunla zorunlu kılınmıştır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Niagara Şelalesi

Niagara Şelaleleri Kuzey Amerika'nın doğusunda, ABD ile Kanada sınırı arasında, Niagara Nehri'nin üzerinde bulunur. 3 büyük şelaleden oluşur. Horseshoe (Atnalı Şelalesi) bunların en büyükleridir. American Falls ve Bridal Veils Fall diğer iki küçük şelalelerdir.

Niagara Şelalesi'nden yarım dakikada 168.000 m³ su akar. Kuzey Amerika'nin en büyük şelalesi olan Niagara, 10.000 yıl önce Kuzey Kutbu'ndan gelen buz kütlelerinin yol açtığı çöküntülerdir. Şelalenin çevresi Niagara Şelaleleri Parkıdır ve kardeş şehirler olan Niagara Falls-Ontario ve Niagara Falls-New York tarafından doğal koruma altındadır. Niagara isminin yerli dilindeki "Onguiaahra" (düz) kelimesinden geldiği sanılmaktadır.

Nehir çevresindeki Nikola Tesla tarafından yapılan birkaç hidroelektrik santrali hem ABD hem Kanada için elektrik üretmektedir. Şelale çevresinde yapilabilecek aktiviteler, Niagara Parkından büyük şelaleyi ve havaya uçan suların oluşturduğu gökkuşağını izlemek, şelalenin altına kadar ilerleyen bot gezilerine katılmak, ortası sınır kabul edilen Rainbow köprüsünden diğer ülkeye geçmek veya gümrüksüz mağazalardan alışveriş yapmaktır. Niagara Şelalesi 1932 yılında tamamen donarak buz olmuştur.

Niagara şelalesi dünyada tek ters akan şelaledir. Şelalenin suyu taşlara çarparak geri gelir.

Bu da dünyada eşi benzeri görülmemiş bir durumdur. Şelalenin Kanada tarafı Amerika tarafına nazaran daha gelişmiştir. Şelale bot turlarıyla ünlüdür.

Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Japonya

Japonya (Japonca: 日本, Nihon ya da Nippon, resmî adı 日本国, Nihon-koku ya da Bu ses hakkında Nippon-koku (yardım·bilgi)), Doğu Asya'da bir ada ülkesidir. Büyük Okyanus'ta bulunan Japonya Japon Denizi'nden Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Güney Kore ve Rusya'nın doğusuna, kuzeyde Ohotsk Denizi'nden güneyde Doğu Çin Denizi'ne ve Tayvan'a kadar uzanır. Japonca adını oluşturan kanji karakterler "güneş" ve "köken" anlamına gelir. Bu nedenle Japonya "Doğan Güneşin Ülkesi" diye de bilinir.

Japonya 6.852 adadan oluşan takımadadır. Bu adaların en büyükleri olan Honshu, Hokkaido, Kyushu ve Shikoku adaları ülkenin %97'sini oluşturur. Adaların çoğu dağlıktır ve bazıları yanardağlardan oluşur. Japonyanın en yüksek dağı olan Fuji Dağı bir yanardağdır. Japonya 127 milyonluk nüfusuyla dünyanın nüfus açısından onuncu en kalabalık ülkesidir. Honshu'da bulunan Tokyo Metropolü, fiili başkent Tokyo ve bulunduğu alan çevresinde bulunan valilikler ve şehirlerle birlikte 30 milyonunun üzerindeki nüfusuyla dünyanın en büyük metropoliten alanınıdır.

Arkeolojik araştırmalar Paleolitik çağın son döneminden beri insanların Japon adalarında yaşadığını gösterir. Yazılı tarihte Japonya'nın adı ilk olarak 1. yüzyıldan kalma Çin metinlerinde geçer. Japonya'nın tarihi dış dünyadan etkilendikten sonra çok uzun yıllar boyunca tecrit edilmesiyle şekillenmiştir. Günümüzdeki Japon kültürü dış etkiler ile iç gelişmelerin bir karışımından oluşmaktadır. 1947 yılında anayasanın kabulünden beri Japonya parlamenter monarşi ile yönetilmektedir. Devletin başı Japon imparatoru, hükümetin başı ise başbakandır. Seçimle işbaşına gelen bir parlamentosu vardır.

Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya göre Japonya Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra dünyada ikinci sıradadır. Birleşmiş Milletler, G8 ve APEC üyesidir. Savunma bütçesi dünya beşincisidir. Dünyanın en büyük dördüncü ihracatçısı ve en büyük dördüncü ithalatçısıdır.

Japon takımadalarına, ilk olarak adaların hala Asya kıtasının bir parçası olduğu dönemde, yaklaşık 100 bin yıl önce yerleşilmişti. Arkeolojik araştırmalar yontma taş devrinde takımadalarda yaşayan insanların temelde avcılık ve toplayıcılıkla geçindiklerini ortaya çıkarmıştır. Cilalı taş devrinde zarif taş aletler yapılmış, ok ve yay kullanılarak ileri avlanma teknikleri geliştirilmiş ve yemek pişirmek ve saklamak için toprak kaplar üretilmiştir. Jomon stili (sicim desenli) kaplar nedeniyle, MÖ 8 bin ile MÖ 300 yüzyılları arasındaki dönem Jomon dönemi olarak adlandırılır.

MÖ.300 yıllarında Asya kıtasından tarım, basit pirinç ekimi ve metal işçiliği teknikleri gelmiştir. Japonya'da yaşayanlar tarımsal üretimi artırmak için günlük yaşamlarında tarım aletleri ve demir silahlar, ayrıca dini ayinler için bronz kılıçlar ve aynalar kullanmışlardır. Bu dönemde işbölümü, yöneten ve yönetilenler arasındaki ayrılığı derinleştirmiş ve ülkede pek çok küçük devlet kurulmuştur. MÖ. 300 ile MS 300 yılları arasına rastlayan ve çömlekçi çarkında seramiklerin üretildiği döneme Yayoi dönemi denmiştir.

Japon adalarına ilk yerleşenler, M.Ö VIII. bin yıl öncesinden başlayarak, Kuzey Asya’dan geldikleri sanılan ve Üst Yontmataş (veya en azından Ortataş) devrinde yaşayan topluluklardı. Japonya’nın tarih öncesi birkaç evreye ayrılır: Öncomon veya Seramik Öncesi, Comon( yaklaşık olarak M.Ö. 7500- 300) ve Yayoi (M.Ö. 300-M.S 300). Bu son dönemde adaların kuzeyine Aynular gelip yerleşti ve son Comon halklarıyla karıştı. M.S 3.yy ortalarına doğru Kore’den geçen, Altay kökenli, atlı savaşçı grupları Güney Japonya’ya gelerek bölgeyi hâkimiyetleri altına aldı. Bu insanlar ölülerini kofun denilen çok büyük Tümülüslere gömüyorlardı; Tümülüslerin çevresine kilden silindirler(haniva) sıralanıyordu. Bu savaşçılar aynı zamanda klanlara dayalı bir toplumsal örgütlenme şeması da getirdi.

Buzul çağları boyunca (M.Ö. 2–3 milyon ile M.Ö. 10 bin yılları), deniz suyunun büyük bir bölümü kutup çevresinden donduğundan deniz düzeyi çok alçalmıştı, kıta sahanlığındaki Japon adaları kuzeyden, batıdan ve güneyden Asya kıtasına bağlı olmalıydı. Bu çağlara ait yer katmanlarında mamut ve fil taşılları bulunmuştur. Japonların ilk atalarının da böylece Asya’dan ve karadan gelmiş oldukları düşünülmektedir.

Comon, toprak kapları bezeme tekniğinde kullanılan ipin adıdır. Mezopotamya ve Mezoamerika gibi uygarlık odaklarında, çanak-çömlek buluntuları tarım devriminden sonra görülüyordu. Japonya’da ise tam tersi olmuştur.

Comon’u izleyen çanak-çömlek evresi Yayoi olarak biliniyor. Döner testici tezgâhında yapılmış Yayoi seramiği, kesin olarak bir sulu çeltik kültürünün ürünü sayılmaktadır. Japonlar çeltikleri depolamak için boy boy, çeşit çeşit kaplar yapmışladır. Bugünkü halkın, Japonca konuşan bir kültürden geldiği varsayılırsa, o kültürün Yayoi döneminde oluştuğu da söylenebilir. 538 yılına doğru Budizm’in Kore’den adalara gelişi genelde Japonya’nın tarih döneminin başlangıcı olarak kabul edilir. Asuka dönemi boyunca koyu bir Budist olan Prens Şotoku'nun 622 yılında ölümünden sonra, 628 ve 701 tarihleri arasında birçok yasa çıkarıldı. Bu yasalarla, Tang Hanedanının saltanat sürdüğü Çin’i örnek alan bir yönetim sistemi benimsendi. Nara dönemi (710- 794) boyunca altı Budist mezhep, sonunda Nara’ya yerleşen Japon sarayına kendi görüşlerini benimsetmeye çalıştı . Nara devri, Japonya için yüksek bir kültür devridir. Japon kültürünün birçok temelleri o zaman atılmıştır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Kamikaze

Kamikaze Ses bağlantısına git [kamikazɛ] (yardım·bilgi) (Japonca: 神風; anlamı: "tanrısal rüzgar,""ruhani rüzgar," veya "kutsal rüzgar"; genel tercümesi: "ilahi rüzgar" aslı ve resmî adı: 神風特別攻撃隊 Shimpū Tokubetsu Kōgekitai (Tanrı Rüzgarı Özel Saldırı Birliği) Japonca temelli sözcük, Türkçe'de genellikle II. Dünya Savaşı sırasında Japon İmparatorluğu'nun Müttefiklere karşı intihar saldırısı yapan havacılarına verilen ad.

Kamikaze pilotları bilinçli olarak bombalar, patlayıcılar, torpidolar veya çok miktarda yakıtla yüklü olan uçaklarını Müttefik gemilerine çarparak alışılmış bir saldırıya kıyasla çok daha fazla zarar vermeyi amaçlarlardı.

13. yüzyılında Moğol İmparatorluğunun saldırısına uğradığında fırtına esmiş ve Moğol gemilerini batırmıştır. Japonlar bu fırtınanın "Tanrı Rüzgarı" olduğunu düşünmüşlerdir. Bu olaydan esinlenerek Özel saldırı birliğine "Shimpū" adı konmuştur. İlk ve resmî okunuşu "Shimpū" olduğu halde ilk saldırısının haberini veren film haberleri 232 numaralı "日本ニュース Nippon News"'da "Kamikaze" olarak okunduğu için "Kamikaze" yerleşmiştir.

Japonya'da sadece Deniz Kuvvetleri birliklerinin üstlendikleri hava intihar saldırısı olan Kaigun Tokkō 海軍特攻 için Kamikaze terimi kullanılıp Kara Kuvvetlerinin Rikugun Tokkō 陸軍特攻 için kullanılmamıştır. Ancak dünyada Deniz ve Kara kuvvetleri ayrımı yapılmaksızın bütün Japon hava intihar saldırları Kamikaze olarak yerleşmiştir.


Eski bir kamikaze pilotunun anlatımı şu şekildedir; "Hedefe yaklaşırken, geminin merkezinde bir nokta belirleyip, dalışta tüm gücünüzle Hisatsu diye haykırırsınız. Bu noktada aslolan, çarpışma anına kadar gözünüzü açık tutmanızdır. Aniden alçaldığınızı hissedersiniz. Tam bu noktada gördüğünüz son şey annenizin yüzü olacaktır. Sonrasında artık yoksunuz."
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

İngiltere parlamentosu

Birleşik Krallık Parlamentosu (İngilizce Parliament of the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland; kısaca: UK Parliament) Birleşik Krallığın en üst anayasal organıdır. Çift meclisli bir sistemi olan ülkede parlamento iki bölümden oluşur: Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası. Her iki meclis de Londrada bulunan Westminster Sarayında toplanırlar. Bu iki meclise, sınırlı şekilde kanun yapma yekisi olan ve bu yüzden parlamentonun üçüncü bir parçası sayılabilecek olan monarşinin temsilcisi kral/kraliçeyi (1952'den beri II. Elizabeth) de eklemek mümkündür. Kraliyet Parlamentosunun özel durumu özgün bir parlamento egemenliği anlayışına dayalıdır.

Bugünkü parlamento kökenini İngiliz Parlamentosundan, o da daha eski Anglosakson konseyi Witenagemot'dan alır.
İngiliz parlamentosu kavramı 1707 Birleşme Yasasından beri kullanılmaktadır. Bu yasa ile İngiltere ve İskoçya, Büyük Britanya Krallığı adı altında birleşti ve Edinburg'da bulunan İskoçya Parlamentosu dağıtılarak tüm yetkilerini yeni kurulan yeni parlamentoya devretti. (Özerk bir İskoç parlamentosu daha sonra 1999 yılında yeniden kuruldu.) Birleşik Krallık Parlamentosu ilk oturumunu 23 Ekim 1707'de yaptı. 1800'deki yeni bir birleşme yasası ile İrlanda Parlamentosu da dağıtıldı.

Parlamento'nun hizmet süresi 1694'te 3 yıl olarak saptanmıştı. 1716'daki Septennial Act ile bu süre 7 yıla çıkarıldıi ancak 1911'de 5 yıla düşürüldü. II. Dünya savaşında geçici olarak 10 yıla çıkarıldı, ancak savaştan sonra tekrar 5 yıla düşürüldü.

Üyelerin en önemli dokunulmazlık hakkı, münazaralarda ifade özgürlüğü hakkıdır; hem Lordlar kamarasında hem de Avam kamarasında yapılan konuşmalar hiçbir şekilde mahkemelerde yargı konusu olamaz. Bir diğer dokunulmazlık ise üyelerin tutuklanmasının olanaksız olmasıdır. Sadece vatana ihanet (treason), ağır suçlar (felony) ve açık şekilde asayişi bozma(breach of the peace) gibi istisnalar söz konusudur. Bu dokunulmazlıklar parlamentonun oturumlarının başlamasından 40 gün önce başlar ve 40 gün sonra biter.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Cevapla

“Lonca İletişim” sayfasına dön