867. sayfa (Toplam 899 sayfa)
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 22:19
gönderen ustax66
konsolosluk
Konsolosluk, yabancı ülkelerde, ülkesinin ticarî menfaatlerini koruyan ve diplomatik olmayan çeşitli resmî görevleri yerine getiren resmî dairelere verilen isim. Bazı durumlarda konsolosluk memurları ve konsoloslar temsil ettikleri ülkenin vatandaşı olmayabilir. Konsolosluk idarecilerinin unvanları ülkeden ülkeye değişir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 22:22
gönderen ustax66
Şarık Arıyak
1980 Sidney saldırısı, 17 Aralık 1980 tarihinde Türkiye'nin Avustralya Başkonsolosu Şarık Arıyak ile koruma görevlisi Engin Sever'în öldürüldüğü saldırı.
Ermeni ASALA örgütünden aldığı tehditler nedeniyle koruma kuralları gereği işinden evine özel bir otomobil ile giden Şarık Arıyak yol üzerinde yavaşladığı sırada kimliği belirsiz kişilerce silahlı saldırıya uğramıştır. Otomatik silahlarla yapılan saldırıda Aracın ön iki koltuğu ve arka koltuklar mermi yağmuruna tutulmuş yüzüne boynuna ve göğüsüne çok sayıda mermi isabet eden Başkonsolos Şarık Arıyak olay yerinde hayatını kaybetmiştir.
Başkonsolosu makam aracıyla takip eden koruma polisi Engin Sever'in kullandığı araçta saldırı sırasında ikinci saldırganın ateşine maruz kalmıştır. Çok sayıda merminin isabet ettiği Engin Sever'de olay anında yaşamını yitirmiştir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 22:26
gönderen ustax66
Asala
ASALA (İngilizce: Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia tamlamasının kısaltmasıdır; Ermenice: Հայաստանի ազատագրության հայ գաղտնի բանակ Hayastani Azatagrut'yan Hay Gaghtni Banak) veya tam adı ile Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu, 1973 ve 1985 yılları arasında,Türkiye dahil 16 farklı ülkede Türk ve diğer mülki ve diplomatik hedeflere karşı terör eylemlerinde bulunmuş solcu ve aşırı milliyetçi Ermeni terör örgütüdür.
Bazı kaynaklarda (kimi tarafsız kaynaklar da dahil olmak üzere) terör örgütü olarak nitelendirilmektedir. 1980-1990 yıllarında ABD'nin terör örgütü listesinde de yer almaktaydı.
1970'li ve 1980'li yıllarda, genelde Türk hedeflere karşı saldıran ASALA, aynı zamanda değişik nedenlerle Madrid'te Trans World Airlines ve Los Angeles'ta Air Canada ofislerini de bombaladı. ABD ve Kanada hedeflerine karşı bu türlü saldırılar örgütün Ermeni milliyetçiliği ile birlikte, PKK gibi, Marksist-Leninist ideolojisine bağlılığı ile açıklanabilir.
Ermeni teröründe, Türkiye'deki iç huzursuzluğun zirveye çıktığı 1979 yılından itibaren büyük bir artış gözlenmeye başlandı. Ermeni teröristler, 21 ülkenin 38 kentinde, 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırılarda Türkiye'nin 42 diplomatı ile 4 yabancı uyruklu kişi hayatını kaybederken, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de yaralanmıştır.
ASALA'nin Türkiye içinde ilk terör eylemi 1982'nin 7 Ağustos tarihinde Ankara Esenboğa Havalimanı'nda gerçekleştirdiği bomba saldırısı olmuştur. Saldırı sonucunda 9 kişi hayatını kaybetmiş, 72 kişi yaralanmıştır.
ASALA'ya mal edilen saldırılar farklı kaynaklarda[kaynak belirtilmeli] değişiklikler arz etmektedir. Amerikan hükümet kaynaklarına[kaynak belirtilmeli] göre 1968'den itibaren ASALA, 84 olayda 299 kişiyi yaralamış 46 kişiyi öldürmüştür.
Paris'te Türk Hava Yollarını bombalayan örgüt üyelerine 30 ay ceza verilmiştir. 1983 Temmuz'unda gerçekleşen Orly Havaalanı katliamında 8 kişi ölüp 52 kişi yaralanmıştır.
ASALA, kendi milliyetçi hedeflerinin yanı sıra Marksizm-Leninizmi de desteklemiş, benzer eğilimleri olan İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), PKK/Kongra-Gel/KADEK, ve Kızıl İtalyan Tugayları (Italian Red Brigades) gibi diğer uluslararası silahlı örgütler ile işbirliği yapmıştır.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 22:29
gönderen ustax66
Emniyet Müdürlüğü
Emniyet Genel Müdürlüğü, rütbeleri polis memurluğundan başlayıp emniyet genel müdürlüğüne kadar uzanan, tüm il ve ilçelerde örgütlenmiş, sahil ve denizlerde görevini askeri polis olan Sahil Güvenlik, kırsalda ise görevini askeri polis olan jandarmaya bırakmış, kentte ise görevi kendisi yöneten iç güvenlikten sorumlu devlet teşkilatıdır. 10 Nisan 1845 tarihinde temeli atılmıştır.
Merkez teşkilatı bünyesinde Ana Komuta Kontrol, Strateji Geliştirme, Arşiv, Asayiş, Bilgi İşlem, Dış İlişkiler, Eğitim, Güvenlik, Haberleşme, Havacılık, İdari ve Mali işler, İkmal-Bakım, İnşaat-Emlak, İnterpol, İstihbarat, Kaçakçılık ve Organize suçlarla mücadele, Koruma, Kriminal, Özel Harekat, Personel, Sağlık İşleri, Sivil Savunma, Sosyal Hizmetler, Teftiş Kurulu, Terörle Mücadele Harekat, Trafik Eğitim ve Araştırma, Trafik ve Denetleme, Yabancılar Hudut İltica Daireleri vardır. Taşra teşkilatını ise, il emniyet müdürlükleri ve ilçe emniyet amirlikleri oluşturur. Genel müdürlük, üst kurum ve yönetim bakımından İçişleri Bakanlığı'na bağlıdır.
Kurumun yapılanması iki şekilde olmuştur. Birincisi Merkez Teşkilatı ve ikincisi ise Taşra Teşkilatı'dır.Merkez Teşkilatı,Daire Başkanlıkları şeklinde yapılanmıştır.Taşra Teşkilatı ise 81 ilde İl Emniyet Müdürlükleri olarak faaliyet yürütmektedir. Merkez Teşkilatı'ndaki daire başkanlıklarının bazıları direkt olarak emniyet genel müdürüne bağlı olmak ile birlikte diğerleri ise 5 adet emniyet genel müdür yardımcısına bağlı olarak hizmet vermektedir. Taşra teşkilatında ise illerin başında il emniyet müdürü bulunmakta ve ildeki bütün birimler il emniyet müdürüne bağlı olmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, belediye teşkilatlanması tamamlanmış olan il, ilçe ve beldelerde güvenlik, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sağlanmakta; daha küçük birimlerin ve yapılaşmaya açılmamış alanların güvenliği ise Jandarma Genel Komutanlığı , sahil ve denizlerimizde ise Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından sağlanmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez ve 81 ilde teşkilatlanmış olup konularına göre uzmanlaşmış alt birimlere ayrılmıştır. Suç türlerinin değişken olması neticesi polis teşkilatında da bu değişen suç ile mücadele edebilmek için her geçen gün yeni uzmanlık birimleri oluşturulmaktadır.
Türk Polisinin Hizmetiçi Eğitimleri Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından, Hizmetöncesi eğitimi ise Polis Koleji, Polis Akademisi, Polis Meslek Eğitim Merkezleri (POMEM) ve Polis Meslek Yüksek Okulları tarafından verilmektedir. Polis Akademisinde eğitim lisans seviyesinde olup mezunlar komiser yardımcısı rütbesi ile göreve başlar. Polis Koleji ise lise seviyesinde bir eğitim kurumu olup, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi'ne öğrenci yetiştirmekten mesuldür. Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde çeşitli alanlarda lisans eğitimi almış olanlar 6 aylık mesleki eğitim ile polis memuru olarak göreve başlarlar. Polis Meslek Yüksek Okullarında ise eğitim 2 yıllık önlisans seviyesinde olup mezunlar polis memuru rütbesiyle göreve başlamaktadırlar.
İnsanların hak ve özgürlüklerinin güven altında bulundurulması gereklidir. Günümüzde devletler, toplumda huzuru ve düzeni sağlama, insanların can ve mal güvenliğini koruma, yasa hakimiyetini sağlamak istemektedirler. Bunun için yasalara ve yasaları uygulayacak bir kuvvete gerek vardır. Türkiye sınırları içerisinde bu görevi yürüten teşkilatlardan biri, Polis Teşkilatıdır.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 22:44
gönderen ustax66
Safranbolu
Safranbolu, Karabük ilinin turistik bir ilçesidir. Konumu Ankara'nın 220 km kuzeyinde ve Karadeniz'in 90 km güneyindedir. Karabük ilçe merkezinin de 8 km kuzeyinde bulunmaktadır. Safranbolu şehir merkezi ve Karabük il merkezi birbirine yakındır.
Ev örneklerine, Beypazarı, Göynük, Taraklı, Odunpazarı gibi Türkiye'nin birçok yerinde rastlanan Klasik Osmanlı kent mimarisini yansıtan tarihî Safranbolu evleri ile ünlü olan şehir, bu özelliği sayesinde 17 Aralık 1994 tarihinden beri Türkiye'de Dünya Miras Listesi'nde yer alan 9 kültürel varlıktan biridir ve turistik ilgi çekmektedir. Safranbolu ismini, bölgede yetişen ve nadir bir bitki olan safrandan alır.
Safranbolu coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca idari ve ticari bir merkez olmuştur. 2010 adrese dayalı nüfus sayımına göre nüfusu 49.014'dir.
Tarihte Paflagonya olarak adlandırılan bölgede bulunur ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Türkler tarafından kesin olarak alınışı 1196 yılındadır. Osmanlı zamanında 17. yüzyılda İstanbul-Sinop yolu üzerinde olması nedeniyle tarihteki en önemli dönemini yaşamıştır.
2002'de kurulan Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'ne bağlı Fethi Toker Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Safranbolu Meslek Yüksek Okulu ve Safranbolu Turizm Fakültesi bulunmaktadır. Şu anda ise bu fakülteler Karabük Üniversitesi'ne bağlıdır.
Şehir eski çağlarda Homeros'un İlyada destanında geçen Paflagonya bölgesinde yer almaktadır ve bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar gider. M.Ö. 3000 ve 4000 tarihli tümülüsler, Safranbolu'nun insan yerleşimi açısından uzun bir tarihî olduğunu göstermektedir. Şehir Flaviopolis, Theodoropolis, Hadrianopolis, Germia ve Dadibra (Dadybra) gibi antik kasabalarla yorumlanmıştır. Bölgedeki bilinen ilk medeniyetler Hititlerin komşuları olan Gaspalar ve Zalpalardır. Bölgede sırası ile Hititler, Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar), Romalılar (Bizans), Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır.
Şehir Selçuklular tarafından fethedildiğinde adı Dadibra idi. Safranbolu, Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan'ın oğlu Muhiddin Mesut Şah tarafından 1196 tarihinde Türklerin eline geçmiştir. Muhiddin Mesut Şah, Yunan-Bizanslı nüfusa savaşmadan teslim olmaları durumunda hayatlarını koruyacağına söz vermiş fakat kayıtlara göre şehir savaşla ele geçirilmiştir. Hristiyanlara ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur. 1213-1280 tarihleri arasında Çobanoğulları, 1326-1354 tarihleri arasında Candaroğulları ve 1423 yılından sonra da Osmanlı Devleti'nin elinde bulunmuştur. Şu anki Kıranköy bölgesinde, Yunan topluluk bulunmaktaydı. Burası daha sonra merkez Yunan mahallesi olmuş ve 1923'teki nüfus değişimi bu bölgede gerçekleşmiştir.
Selçukluların idaresinde şehrin adı Zalifre olmuştur ve Sinop - Kastamonu - Safranbolu - Gerede - Söğüt uç bölgesi durumuna gelmiştir. Sonraki yıllarda şehir Türkmenler ve Bizanslılar arasında birkaç defa el değiştirmiştir. 1213 ile 1280 yılları arasında kasabayı, Anadolu Selçuklu Devleti'nin uç beyliği durumundaki Kastamonu ve Sinop bölgesine yerleşmiş olan Çobanoğulları Beyliği yönetmiştir. Daha sonra Çobanoğuları Moğol İlhanlılar'a vergi vermeye başlamıştır.
1326'da Candaroğulu Süleyman Paşa şehri ele geçirmiştir. 1332'de Kastamonu'ya gitmekte olan İbn Battuta ve Kastamonu paşasının oğlu vali Ali Bey ile görüşmüştür. İbn Battuta'ya göre geldiğinde, Hanefi ögretisini öğretmekte olan bir medrese bulunmaktaydı. Candaroğulları dönemiyle bölgede İslami mimari hareketlenmiştir, bu dönemde Gazi Süleyman Paşa Camii kullanılmaktaydı. Ayrıca eski bir Bizans kilisesi, iki hamam ve çeşitli çeşmeler bulunmaktaydı. Diğer benzer bir İslami yapılanma ancak 17. yüzyılda olacaktır.
Safranbolu 14. yüzyılın ortalarında ilk defa Osmanlı kontrolüne geçmiştir ve bu tarihten 1416'da tamamen fethedilene kadar Osmanlı Devleti ile Candaroğulları arasında bir sınır bölgesi olmuştur. Bölgeye Osmanlılar Yörükan-i Taraklı olarak bilinen çok sayıda Türkmen göçebeyi yerleştirmeye çalışmıştır ve şehrin ismi bu dönemden sonra Taraklı Borglu veya kısaca Borglu ve Borlu olarak adlandırılmıştır. 18. yüzyılın ortalarında ZağfiranPolis kullanılmaya başlanmıştır ve daha sonra 19. yüzyılın ortasında kısa bir süre için Zağfiran Benderli kullanılmıştır fakat 19. yüzyılın son çeyreğinde Zağfiran Bolu olarak değişmiştir. En son olarak ise Zafranbolu ve daha sonra Safranbolu şekline dönüşmüştür.
Osmanlı Devleti zamanında özellikle 17. yüzyılda İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde konaklama merkezi olmasıyla kültürel ve ekonomik olarak en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Aynı devirde Osmanlı sarayı ve devlet adamları şehre önemli eserler katmıştır.
18. yüzyıldan başlayarak, III. Selim ve II. Mahmud dönemlerinde de devam eden ve 1850'den sonra artan İstanbul'a olan belgelenmiş göç ile Safranbolulular sarayda etkili olmaya başlamışlardır. Göçmenlerin çoğunluğu fırıncılık veya denizcilik yapmaktaydılar. Xavier de Planhol'a göre 1860'dan başlayarak Safranbolulular İstanbul'da fırıncılık konusunda tekel kurmuşlardı ve fırınlarda çalışan yaklaşık her beş kişiden üçü Safranbolu bölgesinden gelmekteydi. Büyük ihtimalle mevki sahibi ve tanınmış kişiler Safranbolu'dan akrabalarını, arkadaşlarını veya müşterilerini İstanbul'a getirmekteydiler. Planhol'a göre Safranbolu'dan İstanbul'a gelen Yunanların büyük çoğunluğu denizcilik yapmaktaydılar.
1939'da işletmeye alınan Karabük Demir Çelik Fabrikası ile Karabük ilgi merkezi durumuna gelmiştir ve Safranbolu 1950'lerde Anadolu'da gerçekleşen modern şehirleşmeden fazla etkilenmemiştir. Bu nedenle mimari gelenekleri, özellikle yarı ahşap, üç odalı Pontian Yunan stilinde depreme dayanıklı evleri korunmuştur. UNESCO tarafından 17 Aralık 1994 tarihinde Dünya Miras Listesi'ne alınarak "Dünya Kenti" unvanını almıştır. Dünya Miras Şehirleri Organizasyonu'nun (OWHC) aktif üyesi olan Safranbolu'da 2000 yılında OWHC yönetim kurulu toplantısı düzenlenmiştir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 22:52
gönderen ustax66
Dünya Mirasları Listesi
Türkiye Dünya Mirasları Listesi
Kapadokya ve Göreme Milli Parkı (1985)
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (1985)
İstanbul'daki Tarihi Yerler (1985)
Hattuşaş: Hitit Başkenti (1986)
Nemrut Dağı (1987)
Pamukkale ve Hierapolis Milli Parkı (1988)
Ksantos-Letoon (1988)
Tarihi Safranbolu Şehri (1994)
Truva (antik şehir) (1998)
Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) (2011)
Neolitik Dönem Çatalhöyük Kalıntıları (Konya) (2012)
Adaylar
Efes Antik Kenti (1994)
Karain Mağarası (1994)
Sümela Manastırı (Meryem Ana Manastırı) (2000)
Alahan Manastırı (2000)
Aziz Nikolaos Kilisesi (2000)
Harran ve Şanlıurfa (2000)
Urartuların Ahlat Mezarlığı ve Osmanlı Hisarı (2000)
Diyarbakır Kalesi ve Surları (2000)
Selçuklu Kervansarayları Denizli ile Doğubeyazıt arasında (2000)
Konya-Selçuklu Medeniyeti (2000)
Alanya (2000)
Mardin Kültürel Peyzaj (2000)
Bursa ve Cumalıkızık Erken Osmanlı kentsel ve kırsal yerleşim (2000)
Mersin Tarsus St.Paul Kilisesi, St.Paul 'u çevreleyen tarihi eserler(2000)
İshak Paşa Sarayı (2000)
Kekova (2000)
Güllük Dağı-Termessos Milli Parkı (2000)
Arkeolojik Site Afrodisias (2009)
Antik Kentler Likya Medeniyeti (2009)
Arkeolojik Site Sagalassos (2009)
Arkeolojik Site Perge (2009)
Beyşehir, Eşrefoğlu Camii, Konya (2011)
Hatay, St. Pierre Kilisesi (2011)
Bergama-İzmir (2011)
Göbeklitepe Arkeolojik Alan, Şanlıurfa (2011)
Kars, Ani Tarihi Kenti (2012)
Kütahya, Aizanoi Antik Kenti (2012)
Muğla, Beçin Ortaçağ Kenti (2012)
İzmir, Birgi Tarihi Kenti (2012)
Ankara, Gordion (2012)
Nevşehir, Hacı Bektaş Veli Türbesi (2012)
Muğla, Hekatomnos Anıt Mezarı Ve Kutsal Alanı (2012)
Niğde, Niğde'nin Tarihi Anıtları (2012)
Mersin, Mamure Kalesi (2012)
Eskişehir, Odunpazarı Tarihi Kent Merkezi (2012)
Gaziantep, Yesemek Taşocağı Ve Heykel Atölyesi (2012)
Gaziantep, Zeugma Arkeolojik Sit Alanı (2012)
Denizli, Laodikeia Antik Kenti (2013)
Manisa, Sardes Antik Kenti ve Bintepeler Lidya Tümülüsleri (2013)
Ceneviz Ticaret Yolu’nda Akdeniz’den Karadeniz’e Kadar Kale ve Surlu Yerleşimleri (2013)
Tuz Gölü (2013)
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 22:54
gönderen ustax66
AB
Avrupa Birliği ya da kısaca AB, yirmi sekiz üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. 1992 yılında, Avrupa Birliği Antlaşması olarak da bilinen Maastricht Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi sonucu, var olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'na yeni görev ve sorumluluk alanları yüklenmesiyle kurulmuştur. 500 milyondan fazla nüfusuyla Avrupa Birliği, dünya ülkelerinin GSYİH’ye (nominal) göre sıralanışında nominal gayrisafi yurtiçi hasılasının %30'luk bölümünü oluşturur. (16,8 trilyon ABD$)
Avrupa Birliği, tüm üye ülkeleri bağlayan standart yasalar aracılığıyla, insan, eşya, hizmet ve sermaye dolaşımı özgürlüklerini kapsayan bir ortak pazar (tek pazar) geliştirmiştir. Birlik içinde tarım, balıkçılık ve bölgesel kalkınma politikalarından oluşan ortak bir ticaret politikası izlenir. Birliğe üye ülkelerin on sekizi, euro adıyla anılan ortak para birimini kullanmaya başlamıştır. Avrupa Birliği, üye ülkelerini Dünya Ticaret Örgütü'nde, G8 zirvelerinde ve Birleşmiş Milletler'de temsil ederek dış politikalarında da rol oynamaktadır. Birliğin yirmi sekiz üyesinden yirmi ikisi NATO'nun da üyesidir. Schengen Antlaşması uyarınca birlik üyesi ülkeler arasında pasaport kontrolünün kaldırılmasının da arasında bulunduğu pek çok adlî konu ve içişileri düzenlemelerinde Avrupa Birliği'nin payı bulunur.
Avrupa Birliği, devletlerarası ve çok uluslu bir oluşumdur. Birlik içinde kimi konularda devletlerarası anlaşma ve fikir birliği gerekir. Ancak belirli durumlarda uluslarüstü yönetim organları, üyelerin anlaşması olmaksızın da karara varabilir. Avrupa Birliği'nin bu tip haklara sahip önemli yönetim birimleri Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği Konseyi, Liderler Zirvesi, Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa Merkez Bankası'dır. Parlamentoyu, Avrupa Birliği vatandaşları beş yılda bir oylama yöntemiyle seçerler.
Avrupa Birliği'nin temelleri 1951 yılında, altı ülkenin katılımıyla oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na ve 1957 Roma Antlaşması'na dayanmaktadır. O dönemden bu yana, birlik yeni üyelerin katılımlarıyla boyut olarak büyümüş; var olan yetkilerine yeni görev ve sorumluluk alanları ekleyerek de gücünü arttırmıştır. Üye devletler Aralık 2007'de, birliğin bugüne dek yaptığı antlaşmalar ile yasal yapısını güncellemek ve iyileştirmek amacıyla Lizbon Antlaşması imzalanmıştır. Lizbon Antlaşması'nın onaylanma ve işleme girme sürecinin 2008 yılı içinde olması öngörülmüşse de İrlanda'da, antlaşmanın onaylanması için yapılan halk oylamasının ilk etapta olumsuz sonuçlanması kabul sürecini geciktirmiştir. Avrupa Birliği 2012 Nobel Barış Ödülü'nü almıştır.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 23:13
gönderen ustax66
Sir Humphry Davy
Humphry Davy (d. 17 Aralık 1778, Penzance, Cornwall - ö. 29 Mayıs 1829, Cenevre) İngiliz kimyager, fizikçi ve mucit.
Bileşikleri elektrik enerjisiyle ayrıştırmış ve elementleri saf olarak elde etmiştir. Bristol'daki, ciğer hastalarının tedavi edildiği hastanede yaptığı çalışmalarla 1799'da, azot protoksidin güldürücü etkisini buldu; türlü gazların fizyolojik etkilerini kendi üzerinde yaptığı deneylerle inceledi.
1803 yılında Bristol'dan Londra'ya gelerek Royal Society'ye üye, daha sonra da başkan oldu.
1807'de sırayla; erimiş külden elektrik akımı geçirdi ve bu yolla önce potasyum adını verdiği elementi, sonra da sodadan sodyum elementini ayırmayı başardı ertesi yıl da baryum, stronsiyum ve kalsiyumu buldu. Asit özelliğinin hidrojenin varlığından ileri geldiğini saptayarak asitlerle anhidritlerin farklı olduğu sonucuna vardı. Ayrıca, elektroliz ürünleri üstüne ölçmeler yaparak elektrik yayını buldu. Faraday ile gazların sıvılaşması üzerinde çalıştı.
1813'te Fransız Fen akademisine girdi. Kraliyet enstitüsünde, bağışlarla kurulan özel olarak geliştirilmiş iki bin elemanlık bir pil yardımıyla, pek çok kimyevi ayrışmayı gerçekleştirdi.
1817'de oksitlenme tepkimeleri (hidrojen, alkol), platinin katalitik özelliklerini buldu. Maden ocaklarında grizu patlamalarına karşı kullanılan tel kafesli emniyet lambasını yaptı.
Consolalions in Travel or the Last Days of a Philosopher (Gezinin Verdiği Avunma veya Bir Filozofun Son Günleri) adlı bir eseri bulunmaktadır.
Sir Humphry Davy, 1802’de İngiliz Kraliyet Akademisi’ne ampulü tanıttı. Bu icat, 75 yıl sonra Thomas Edison tarafından pratik hayata uygun hale getirildi.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 23:14
gönderen ustax66
Joseph Henry
Joseph Henry (d. 17 Aralık 1797 - ö. 13 Mayıs 1878) ABD'li bilim adamı. Elektromıknatısları yaparken, öz indüktansın elektromanyetik fenomenini keşfetti. Ayrıca Faraday’dan bağımsız olarak karşılıklı indüktansı da keşfetti, fakat sonuçlarını ilk yayınlayan Faraday idi. Elektromanyetik konusundaki çalışmaları elektrikli telgrafın bulunmasında temel oluşturdu.
Gençliğinde tiyatroya ilgisi vardı. Profesyonel bir oyuncu olmaya çok yaklaştı.
1819 yılında bedava egitim veren Albany Akademisine girdi. Bedava egitim görmesine ragmen çok fakirdi ve verdiği özel derslerle maddi açıdan kendini desteklemesi gerekti. Sonunda eczacılık alanında eğitim görmeye karar vermişti. 1824 yılında mühendis asistanı olarak çalıştı. Bu olay ona bir makine mühendisi olmak için ilham olmuştur.
1826 yılında Albany Akademisine matematik ve doğa felsefesi profesörü olarak atandı. Elektromanyetik ile ilgili çalışmalara başladı. William Sturgeon’un elektromıknatıs modelini geliştirerek, bir demir parçasının üstüne sıkı sarılmış ve izole edilmiş tel kullanarak çok daha güçlü bir elektromıknatıs elde etmiştir. Bu mıknatıs zamanının en güçlü elektromıknatısı olmuştur. Ayrıca iki elektrotlu bir pile bağlanmış bir elektromıknatıs yaparken, telin birbirine paralel birkaç sarımlı halde olmasının en iyisi olduğunu, birden fazla pil olması durumunda ise uzun ve tek sarımlı olmasının en iyisi olduğunu göstermiştir.
Henry yine de henüz maksimum etkinin elde edilemediğini ekledi. Devrenin artan direnci nedeniyle telin belli uzunluklarda devirleri artırdığında manyetik gücün azaldığını gördü. Bataryanın manyetik gücünü artırmanın yollarını araştırmak için incelemesinin ikinci kısmına başladı. Manyetik güç elde etmede optimal şekli bulmak için, metal çubuk etrafında uzun bir halka yerine daha kısa ve daha fazla sarımda halka oluşturdu. Henry iki metot test etti. Önce devrenin direncini azaltmak için halkaları paralel bir sekilde bağladı ki bu daha büyük demirin etrafında oluşan elektrik akımının daha yüksek bir değere çıkmasına sebep oldu bunun dışında gerilim ya da elektriği kuvvetini arttırmak için birbirine seri halde bağlı batarya kullandı ve halkaları birbirine seri bağladı.
1831'de hareket için elektromanyetiği kullanan ilk makineyi yarattı. Bu modern dc motorların en ilkel haliydi.
Henry ayrıca öz indüktansın özelliklerini kesfetti. Fakat aynı dönemde Michael Faraday çok hızlı bir şekilde davranıp çalışmalarını yayınlayarak bir adım öne geçti.
Samuel Morse ’la Gale aracılığı ile iletişim kurdu ve ona telgrafını geliştirmekte yardım etti.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Ara 2014 23:20
gönderen ustax66
Mevlâna Celâlleddin-i Rumî
Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî (Farsça: مولانا جلال الدين رومي/Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî; 30 Eylül 1207, Belh - 17 Aralık 1273, Konya), şâir düşünce adamı ve mutasavvıf. Tasavvufta Mevlevî yolunun öncüsüdür. Mevlana portresini ve Mevlana Türbesini ilk defa yaptıran Prenses Gürcü Hatun ile yakın dosttur. Bilinen tek Mevlânâ portresinin ve Mevlânâ türbelerinin ortaya çıkışı bu şekilde olmuştur.
Mevlânâ 30 Eylül 1207 tarihinde Horasan'ın Belh yöresinde, bugün Tacikistan sınırları içinde kalan Vahş kasabasında doğmuştur. Annesi, Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun; babaannesi, Harezmşahlar hanedanından Türk Prensesi, Melîke-i Cihan Emetullah Sultan'dır.
Babası, 'alimlerin sultânı' unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled; büyükbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Hüseyin Hatîbî'dir. Babasına Sultânü'l-Ulemâ unvanının verilmesini kaynaklar Türk gelenekleri ile açıklamaktadır. Etnik kökeni tartışmalı olup; Fars, Tacik veya Türk olduğu yönünde görüşler mevcuttur.
Mevlânâ, dönemin İslâm kültür merkezlerinden Belh kentinde hocalık yapan ve Sultan-ül Ulema (Alîmlerin Sultânı) lakabıyla anılan Bahaeddin Veled'in oğludur. Mevlânâ, babası Bahaeddin Veled'in ölümünden bir yıl sonra, 1232 yılında Konya'ya gelen Seyyid Burhaneddin'in mânevi terbiyesi altına girmiş ve dokuz yıl ona hizmet etmiştir. 1273 yılında vefat etmiştir.
Mevlânâ, yazdığı Mesnevî adlı eserinde kendi adını Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin el-Belhî şeklinde vermiştir. Burada yer alan Muhammed isimleri baba ve dedesinin ismi, Belhî ise doğduğu şehir olan Belh'e nispettir. Lakabı olan Celâleddin "efendimiz" anlamına gelmekte ve yolundan gidenler tarafından kendisini yüceltmek amacıyla söylenmiştir. Bir diğer lakabı olan Hudâvendigâr ise Mevlânâ'ya babası tarafından takılmıştır ve "sultan" manasına gelmektedir. Mevlânâ, doğduğu kente nispetle Belhî şeklinde anıldığı gibi hayatını sürdürdüğü Anadolu'ya nispetle kendisine Rûmî de denmektedir. Ayrıca müderrisliği nedeniyle Molla Hünkâr ve Mollâ-yı Rûm olarak da anılmaktaydı.