Papa'
Papa, Roma Başpiskoposu, Roma Katolik Kilisesi'nin başı, Katolik Hıristiyanların dini lideri. Katoliklere göre Havari Petrus'un halefidir.
İlk zamanlar tüm pisikoposlara verilen papa unvanı, sonraları yalnız Roma Pisikoposu için kullanılmaya başlandı. Katolik kilisesi, kilise çerçevesinde Petrus ve haleflerinin temsil ettiği en yüce makam olan papalığın tanrısal bir kurum olduğunu iddia eder: İsa, papalık görevini Petrus'a devretmiş ve Petrus da Uruc'dan itibaren bu görevi fiilen yapmıştır. Kilisede yerleşmiş bir geleneğe göre Petrus, Roma'da din kurbanı olarak ölmüştür, dolayısıyle de en tabiî halefleri Romalı piskoposlardır.
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Avusturya
Avusturya (Almanca: Bu ses hakkında Österreich (yardım·bilgi)) ya da resmî adıyla Avusturya Cumhuriyeti, (Almanca: Bu ses hakkında Republik Österreich (yardım·bilgi)) Orta Avrupa'da denize kıyısı olmayan, dokuz eyaletten oluşan ülke. Batıda Lihtenştayn ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde ise Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.
Tarihçe
Çok eski tarihlerden beri insanların yaşadığı bu ülke, MÖ 100 yıllarında Romalılar tarafından işgal edilmiştir. Almanya ile beraber olan Avusturya'ya 803 senesinde Şarlman tarafından "Doğu Marklığı" unvanı verildi. Böylece Germen İmparatorluğunun bir parçası olarak kurulmuş oldu. Daha sonraları başa geçen Habsburg Hanedanı, ülkenin sınırlarını genişletmişlerdir. 15. yüzyılda Avrupa'nın ve Hıristiyanların en güçlü devleti haline gelen Avusturya, Osmanlılara karşı arkası kesilmeyen saldırılara liderlik etmiştir. 16. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti çeşitli seferler ile 1529'da Macaristan'ı, daha sonra 1540'ta Avusturya'yı yendi. İmparator I. Ferdinand, Macaristan'ın Osmanlı Devletine bırakılması ve senede 30.000 duka altın vergi vermek şartları ile bir antlaşma imzaladı. Böylece Osmanlı saldırıları son buldu.
Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları sonucunda Osmanlı Devletinden ayrılan Macaristan ile birleşerek Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu kurdular. I. Dünya Savaşı'nda parçalanan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'ndan ayrılan Avusturya harp sonunda Almanya ile birleşmek istemesine rağmen, galip devletler buna müsaade etmediler. Bağımsız bir devlet olarak kurulan Avusturya Cumhuriyeti, Hitler tarafından 1938'de Almanya'ya katıldı. II. Dünya Savaşı'nın sonunda Almanya'nın yenilmesi ile Avusturya; Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa tarafından işgal edildi. 1955'te bu devletlerle bir antlaşma yapıldı.
Coğrafya
Avusturya Batı'da Konstans Gölü'nden doğuda Neusiedl Gölü'ne kadar uzanır. En doğu noktasından en batı noktasının uzaklığı 570 kilometre, en kuzey noktasından en güney noktasının uzaklığı yaklaşık 300 kilometredir.
Doğu Alpler üzerinde kurulmuş bulunduğundan ülkenin aşağı yukarı dörtte üçü dağlık arazidir. Kuzeyde ülkeyi batıdan doğuya kateden Tuna Nehri'nin ülkedeki uzunluğu 350 kilometredir. Bu kısımlar en alçak yerlerdir. Alpler Avusturya'da ülkeyi batıdan doğuya doğru üç sıra halinde kaplamışlardır. Ülkenin en yüksek dağı 3798 m ile "Grossglockner"dir.
Göller bakımından çok zengin olmasına rağmen bu göller çok küçüktür. En büyük gölü Neusiedl Gölü'dür ki, yüzölçümü 320 km² dir. Bunun bir kısmı da Macaristan'a aittir.
Avusturya (Almanca: Bu ses hakkında Österreich (yardım·bilgi)) ya da resmî adıyla Avusturya Cumhuriyeti, (Almanca: Bu ses hakkında Republik Österreich (yardım·bilgi)) Orta Avrupa'da denize kıyısı olmayan, dokuz eyaletten oluşan ülke. Batıda Lihtenştayn ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde ise Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.
Tarihçe
Çok eski tarihlerden beri insanların yaşadığı bu ülke, MÖ 100 yıllarında Romalılar tarafından işgal edilmiştir. Almanya ile beraber olan Avusturya'ya 803 senesinde Şarlman tarafından "Doğu Marklığı" unvanı verildi. Böylece Germen İmparatorluğunun bir parçası olarak kurulmuş oldu. Daha sonraları başa geçen Habsburg Hanedanı, ülkenin sınırlarını genişletmişlerdir. 15. yüzyılda Avrupa'nın ve Hıristiyanların en güçlü devleti haline gelen Avusturya, Osmanlılara karşı arkası kesilmeyen saldırılara liderlik etmiştir. 16. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti çeşitli seferler ile 1529'da Macaristan'ı, daha sonra 1540'ta Avusturya'yı yendi. İmparator I. Ferdinand, Macaristan'ın Osmanlı Devletine bırakılması ve senede 30.000 duka altın vergi vermek şartları ile bir antlaşma imzaladı. Böylece Osmanlı saldırıları son buldu.
Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları sonucunda Osmanlı Devletinden ayrılan Macaristan ile birleşerek Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu kurdular. I. Dünya Savaşı'nda parçalanan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'ndan ayrılan Avusturya harp sonunda Almanya ile birleşmek istemesine rağmen, galip devletler buna müsaade etmediler. Bağımsız bir devlet olarak kurulan Avusturya Cumhuriyeti, Hitler tarafından 1938'de Almanya'ya katıldı. II. Dünya Savaşı'nın sonunda Almanya'nın yenilmesi ile Avusturya; Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa tarafından işgal edildi. 1955'te bu devletlerle bir antlaşma yapıldı.
Coğrafya
Avusturya Batı'da Konstans Gölü'nden doğuda Neusiedl Gölü'ne kadar uzanır. En doğu noktasından en batı noktasının uzaklığı 570 kilometre, en kuzey noktasından en güney noktasının uzaklığı yaklaşık 300 kilometredir.
Doğu Alpler üzerinde kurulmuş bulunduğundan ülkenin aşağı yukarı dörtte üçü dağlık arazidir. Kuzeyde ülkeyi batıdan doğuya kateden Tuna Nehri'nin ülkedeki uzunluğu 350 kilometredir. Bu kısımlar en alçak yerlerdir. Alpler Avusturya'da ülkeyi batıdan doğuya doğru üç sıra halinde kaplamışlardır. Ülkenin en yüksek dağı 3798 m ile "Grossglockner"dir.
Göller bakımından çok zengin olmasına rağmen bu göller çok küçüktür. En büyük gölü Neusiedl Gölü'dür ki, yüzölçümü 320 km² dir. Bunun bir kısmı da Macaristan'a aittir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Belgrad
Belgrad (Sırpça: Београд / Beograd Ses bağlantısına git dinle (yardım·bilgi)), Sırbistan'nın başkenti ve en büyük şehridir. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer almakta olup 1,2 milyonluk merkez nüfusu ve 1,65 milyondan fazla metropolitan nüfusuyla Güneydoğu Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biri olan kentin adı Beyaz Şehir anlamına gelmektedir. İdari olarak yüz ölçümü 3.222,68 km2 olan ve ülkenin %3,6'sını kaplayan kent, ülke nüfusun yaklaşık %22,5'ini barındırır.
Belgrad'ın kurulduğu alan, Prehistorik Avrupa'nın en büyük kültürlerinden olan Vinča kültürünün MÖ 6. yüzyıl dolaylarında doğduğu yerdir. Antik dönemde kentin bulunduğu alanda bir Trak-Dak kabilesi olan Singiler yerleşmişken MÖ 279'dan sonra bölgeye gelen Keltler buranın adını Singidūn olarak değiştirdi. Roma İmparatoru Augustus tarafından fethedilerek 2. yüzyılın ortalarında şehir hakları ile ödüllendirilen Belgrad 520'li yılların başlarında sürekli olarak Slav akınına uğradı. Stratejik konumu nedeniyle kent antik çağda sayısız Doğu ve Batı ordusunun 115 savaşına sahne oldu ve tarih boyunca 44 kez yerle bir edildi. Orta Çağ süresince Bizans İmparatorluğu, Franklar, Birinci Bulgar Devleti, Macaristan Krallığı ve Sırp Despotluğu hâkimiyetine giren kent 1521'de Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine girerek bir sancak hâline getirildi ve devletin Avrupa'daki toprakları ile tüm Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biri oldu. Kentin büyük bölümü Avusturya-Osmanlı savaşlarında zarar gördü ve bir müddet sonra hâkimiyeti Habsburg Monarşisi'ne geçti. Kentin Sırbistan'ın başkenti unvanını tekrar kazanması Sırp İsyanları sonucunda 1841'de gerçekleşse de şehrin kuzeyi Habsburg Monarşisi'nde kaldı ve 1918'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılana kadar kent 2 parça hâlinde varlığını sürdürdü. Birleşik kent 1918'de Yugoslavya'nın başkenti ilan edildi ve 2006'da ülke tamamen dağılana kadar da bu durumunu sürdürdü.
Günümüzde özerk bir yönetime sahip olan Belgrad'ın Sırbistan'ın idari yapılanmasında özel bir konumu vardır. Metropolitan kent alanı 17 belediyeye ayrılır ve her biri kendine özgü bir yerel konseye sahiptir.
Belgrad (Sırpça: Београд / Beograd Ses bağlantısına git dinle (yardım·bilgi)), Sırbistan'nın başkenti ve en büyük şehridir. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer almakta olup 1,2 milyonluk merkez nüfusu ve 1,65 milyondan fazla metropolitan nüfusuyla Güneydoğu Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biri olan kentin adı Beyaz Şehir anlamına gelmektedir. İdari olarak yüz ölçümü 3.222,68 km2 olan ve ülkenin %3,6'sını kaplayan kent, ülke nüfusun yaklaşık %22,5'ini barındırır.
Belgrad'ın kurulduğu alan, Prehistorik Avrupa'nın en büyük kültürlerinden olan Vinča kültürünün MÖ 6. yüzyıl dolaylarında doğduğu yerdir. Antik dönemde kentin bulunduğu alanda bir Trak-Dak kabilesi olan Singiler yerleşmişken MÖ 279'dan sonra bölgeye gelen Keltler buranın adını Singidūn olarak değiştirdi. Roma İmparatoru Augustus tarafından fethedilerek 2. yüzyılın ortalarında şehir hakları ile ödüllendirilen Belgrad 520'li yılların başlarında sürekli olarak Slav akınına uğradı. Stratejik konumu nedeniyle kent antik çağda sayısız Doğu ve Batı ordusunun 115 savaşına sahne oldu ve tarih boyunca 44 kez yerle bir edildi. Orta Çağ süresince Bizans İmparatorluğu, Franklar, Birinci Bulgar Devleti, Macaristan Krallığı ve Sırp Despotluğu hâkimiyetine giren kent 1521'de Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine girerek bir sancak hâline getirildi ve devletin Avrupa'daki toprakları ile tüm Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biri oldu. Kentin büyük bölümü Avusturya-Osmanlı savaşlarında zarar gördü ve bir müddet sonra hâkimiyeti Habsburg Monarşisi'ne geçti. Kentin Sırbistan'ın başkenti unvanını tekrar kazanması Sırp İsyanları sonucunda 1841'de gerçekleşse de şehrin kuzeyi Habsburg Monarşisi'nde kaldı ve 1918'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılana kadar kent 2 parça hâlinde varlığını sürdürdü. Birleşik kent 1918'de Yugoslavya'nın başkenti ilan edildi ve 2006'da ülke tamamen dağılana kadar da bu durumunu sürdürdü.
Günümüzde özerk bir yönetime sahip olan Belgrad'ın Sırbistan'ın idari yapılanmasında özel bir konumu vardır. Metropolitan kent alanı 17 belediyeye ayrılır ve her biri kendine özgü bir yerel konseye sahiptir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Belgrad
Belgrad (Sırpça: Београд / Beograd Ses bağlantısına git dinle (yardım·bilgi)), Sırbistan'nın başkenti ve en büyük şehridir. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer almakta olup 1,2 milyonluk merkez nüfusu ve 1,65 milyondan fazla metropolitan nüfusuyla Güneydoğu Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biri olan kentin adı Beyaz Şehir anlamına gelmektedir. İdari olarak yüz ölçümü 3.222,68 km2 olan ve ülkenin %3,6'sını kaplayan kent, ülke nüfusun yaklaşık %22,5'ini barındırır.
Belgrad'ın kurulduğu alan, Prehistorik Avrupa'nın en büyük kültürlerinden olan Vinča kültürünün MÖ 6. yüzyıl dolaylarında doğduğu yerdir. Antik dönemde kentin bulunduğu alanda bir Trak-Dak kabilesi olan Singiler yerleşmişken MÖ 279'dan sonra bölgeye gelen Keltler buranın adını Singidūn olarak değiştirdi. Roma İmparatoru Augustus tarafından fethedilerek 2. yüzyılın ortalarında şehir hakları ile ödüllendirilen Belgrad 520'li yılların başlarında sürekli olarak Slav akınına uğradı. Stratejik konumu nedeniyle kent antik çağda sayısız Doğu ve Batı ordusunun 115 savaşına sahne oldu ve tarih boyunca 44 kez yerle bir edildi. Orta Çağ süresince Bizans İmparatorluğu, Franklar, Birinci Bulgar Devleti, Macaristan Krallığı ve Sırp Despotluğu hâkimiyetine giren kent 1521'de Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine girerek bir sancak hâline getirildi ve devletin Avrupa'daki toprakları ile tüm Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biri oldu. Kentin büyük bölümü Avusturya-Osmanlı savaşlarında zarar gördü ve bir müddet sonra hâkimiyeti Habsburg Monarşisi'ne geçti. Kentin Sırbistan'ın başkenti unvanını tekrar kazanması Sırp İsyanları sonucunda 1841'de gerçekleşse de şehrin kuzeyi Habsburg Monarşisi'nde kaldı ve 1918'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılana kadar kent 2 parça hâlinde varlığını sürdürdü. Birleşik kent 1918'de Yugoslavya'nın başkenti ilan edildi ve 2006'da ülke tamamen dağılana kadar da bu durumunu sürdürdü.
Günümüzde özerk bir yönetime sahip olan Belgrad'ın Sırbistan'ın idari yapılanmasında özel bir konumu vardır. Metropolitan kent alanı 17 belediyeye ayrılır ve her biri kendine özgü bir yerel konseye sahiptir.
Belgrad (Sırpça: Београд / Beograd Ses bağlantısına git dinle (yardım·bilgi)), Sırbistan'nın başkenti ve en büyük şehridir. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer almakta olup 1,2 milyonluk merkez nüfusu ve 1,65 milyondan fazla metropolitan nüfusuyla Güneydoğu Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biri olan kentin adı Beyaz Şehir anlamına gelmektedir. İdari olarak yüz ölçümü 3.222,68 km2 olan ve ülkenin %3,6'sını kaplayan kent, ülke nüfusun yaklaşık %22,5'ini barındırır.
Belgrad'ın kurulduğu alan, Prehistorik Avrupa'nın en büyük kültürlerinden olan Vinča kültürünün MÖ 6. yüzyıl dolaylarında doğduğu yerdir. Antik dönemde kentin bulunduğu alanda bir Trak-Dak kabilesi olan Singiler yerleşmişken MÖ 279'dan sonra bölgeye gelen Keltler buranın adını Singidūn olarak değiştirdi. Roma İmparatoru Augustus tarafından fethedilerek 2. yüzyılın ortalarında şehir hakları ile ödüllendirilen Belgrad 520'li yılların başlarında sürekli olarak Slav akınına uğradı. Stratejik konumu nedeniyle kent antik çağda sayısız Doğu ve Batı ordusunun 115 savaşına sahne oldu ve tarih boyunca 44 kez yerle bir edildi. Orta Çağ süresince Bizans İmparatorluğu, Franklar, Birinci Bulgar Devleti, Macaristan Krallığı ve Sırp Despotluğu hâkimiyetine giren kent 1521'de Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine girerek bir sancak hâline getirildi ve devletin Avrupa'daki toprakları ile tüm Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biri oldu. Kentin büyük bölümü Avusturya-Osmanlı savaşlarında zarar gördü ve bir müddet sonra hâkimiyeti Habsburg Monarşisi'ne geçti. Kentin Sırbistan'ın başkenti unvanını tekrar kazanması Sırp İsyanları sonucunda 1841'de gerçekleşse de şehrin kuzeyi Habsburg Monarşisi'nde kaldı ve 1918'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılana kadar kent 2 parça hâlinde varlığını sürdürdü. Birleşik kent 1918'de Yugoslavya'nın başkenti ilan edildi ve 2006'da ülke tamamen dağılana kadar da bu durumunu sürdürdü.
Günümüzde özerk bir yönetime sahip olan Belgrad'ın Sırbistan'ın idari yapılanmasında özel bir konumu vardır. Metropolitan kent alanı 17 belediyeye ayrılır ve her biri kendine özgü bir yerel konseye sahiptir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Ermenistan
Ermenistan (Ermenice: Հայաստան Hayastan, /hɑjɑsˈtɑn/) ya da resmî adıyla Ermenistan Cumhuriyeti (Ermenice: Հայաստանի Հանրապետություն Hayastani Hanrapetut‘yun, /hɑjɑsˈtɑni hɑnɾɑpetuˈtʰjun/), Güney Kafkasya'da denize kıyısı olmayan bir ülkedir.
Daha önce Sovyetler Birliği'ne bağlı bir cumhuriyet iken Eylül 1991'de bağımsızlığını ilân etmiştir. Kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Azerbaycan, güneyinde İran, batısında ise Türkiye ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti bulunur. 1 Ocak 2011 itibariyle nüfusu 3.262.600 kişidir. Başkenti ve en büyük şehri Erivan'dır; Gümrü, Vanadzor, Eçmiadzin ve Hrazdan da ülkenin diğer önemli şehirlerindendir.
Ermenistan Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Bağımsız Devletler Topluluğu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Dünya Ticaret Örgütü ve yaklaşık otuz diğer örgütün üyesidir.
Ermenistan (Ermenice: Հայաստան Hayastan, /hɑjɑsˈtɑn/) ya da resmî adıyla Ermenistan Cumhuriyeti (Ermenice: Հայաստանի Հանրապետություն Hayastani Hanrapetut‘yun, /hɑjɑsˈtɑni hɑnɾɑpetuˈtʰjun/), Güney Kafkasya'da denize kıyısı olmayan bir ülkedir.
Daha önce Sovyetler Birliği'ne bağlı bir cumhuriyet iken Eylül 1991'de bağımsızlığını ilân etmiştir. Kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Azerbaycan, güneyinde İran, batısında ise Türkiye ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti bulunur. 1 Ocak 2011 itibariyle nüfusu 3.262.600 kişidir. Başkenti ve en büyük şehri Erivan'dır; Gümrü, Vanadzor, Eçmiadzin ve Hrazdan da ülkenin diğer önemli şehirlerindendir.
Ermenistan Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Bağımsız Devletler Topluluğu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Dünya Ticaret Örgütü ve yaklaşık otuz diğer örgütün üyesidir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Osmanlı devleti
Osmanlı İmparatorluğu (Osmanlı Türkçesi: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه, Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, günümüz Türkçesindeki karşılığı "Yüce Osmanlı Devleti") 1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk - İslam devleti. Doğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika'ya kadar topraklarını genişletmiştir. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçilere göre tek ardıl devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir
Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır. Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Koyunhisar Muharebesi sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia ederler. İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve özerlik tanınmış olan Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar (1627) ve Lundy (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hâkimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi yapısında ve hukuk kurallarının oluşumunda İslam dininin belirleyici bir rol oynaması, Osmanlı İmparatorluğu'nun "İslam devleti", dolayısıyla bir "din devleti" olarak nitelenmesine neden olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi bazı tarih uzmanlarınca Osmanlı Hanedanı'nın ve saray erkanının, Rum kadınlarla ve diğer Slav Hristiyan halklardan (Sırplar, Bulgarlar, Arnavutlar vb. gibi) kadınlarla evlilik yapması, iskan politikası sebebiyle devşirilen Hıristiyan çocukların Türk-İslam örf ve gelenekleri ile yetiştirilip Yeniçeri ordusuna ve devlet kurumlarına alınmasıyla beraber, Türk tarihinin Roma-Doğu Roma tarihi ile kaynaştığı dönem olarak görülür
Osmanlı İmparatorluğu (Osmanlı Türkçesi: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه, Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, günümüz Türkçesindeki karşılığı "Yüce Osmanlı Devleti") 1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk - İslam devleti. Doğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika'ya kadar topraklarını genişletmiştir. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçilere göre tek ardıl devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir
Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır. Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Koyunhisar Muharebesi sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia ederler. İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve özerlik tanınmış olan Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar (1627) ve Lundy (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hâkimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi yapısında ve hukuk kurallarının oluşumunda İslam dininin belirleyici bir rol oynaması, Osmanlı İmparatorluğu'nun "İslam devleti", dolayısıyla bir "din devleti" olarak nitelenmesine neden olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi bazı tarih uzmanlarınca Osmanlı Hanedanı'nın ve saray erkanının, Rum kadınlarla ve diğer Slav Hristiyan halklardan (Sırplar, Bulgarlar, Arnavutlar vb. gibi) kadınlarla evlilik yapması, iskan politikası sebebiyle devşirilen Hıristiyan çocukların Türk-İslam örf ve gelenekleri ile yetiştirilip Yeniçeri ordusuna ve devlet kurumlarına alınmasıyla beraber, Türk tarihinin Roma-Doğu Roma tarihi ile kaynaştığı dönem olarak görülür


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gümrü Antlaşması
Gümrü Antlaşması, Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti arasında 3 Aralık 1920'de imzalanan antlaşmadır. Ayrıca TBMM'nin uluslararası alanda imzaladığı ilk antlaşmadır.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'nden sonra Osmanlı Devleti, Brest Litovsk Barış Antlaşması hükümlerine rağmen Kafkasya Cephesindeki birliklerini geri çekmek zorunda kalmıştı. Yeni kurulan Bolşevik rejiminden yardım alan Ermeniler 1919'da Doğu Anadolu'da bazı bölgeleri işgal etmişti.
Sovyet Rusya'nın genel siyasetini dikkate alan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bekir Sami Bey(Kunduh) başkanlığında Moskova'ya bir heyet göndermişti. Bu heyet, Sovyetler Birliği ile Ankara Hükümeti arasında yapılacak antlaşmaya esas olacak ve Brest Litovsk Barış Antlaşması'na dayanan bazı hususları tespit etmiş ve böylece 20 Ağustos 1920'lerde iki hükümet arasında olumlu görüşmeler başlamıştı .
Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin'in Kafkasya'da Türkiye'ye ait bazı bölgelerin Ermenistan'a verilmesini istemesi üzerine antlaşmanın imzalanmasından vazgeçilmişti. Bunun üzerine Eylül-1920'de taarruza geçen Doğu Cephesi komutanı Kâzım Karabekir komutasındaki 15. kolordu, Misak-ı Milli sınırları içinde olan Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin, Batum ve Iğdır'ı alıp, Gümrü'yü de işgal edilince, barış görüşmeleri 22 Kasım 1920'de Gümrü'de başladı.
Ermenistan Taşnak Hükümeti ile Türkiye arasında imzalanması planlanan Gümrü Anlaşması ile doğudaki harekat sona erdi. Kars sancağının bütünü, anlaşma öncesi Ermenistan'ın elinde bulunan Tuzluca kazası Türkiye topraklarına katıldı. Antlaşmanın 10. maddesiyle Ermenistan, Doğu Anadolu'da bir miktar toprağın Ermenilere verilmesini öngören Sevr Antlaşması'nı yok sayacağını kabul etti. Türkiye sınırları içinde Ermenilerin çoğunlukta bulunduğu hiçbir bölge olmadığı kabul edildi. Erzurum-Bakü demiryolu açıldı. Türkiye-Sovyetler arasında doğrudan bağlantı bu yolla sağlanarak Türkiye'nin bu devletten yardım alması kolaylaştı. Türk kuvvetleri doğudan emin bir şekilde güney ve batıda savaşma olanağı buldular.
Antlaşmanın imzalanmasından bir gün sonra Ermenistan, Bolşevik Kızıl Ordu'nun denetimine girince burada bir Sovyet Hükümeti kurulduğu için Gümrü Antlaşması onaylanamadı. Bunun yerine Moskova Antlaşması ve Kars Antlaşması imzalanarak yürürlüğe girdi.
Gümrü Antlaşması, Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti arasında 3 Aralık 1920'de imzalanan antlaşmadır. Ayrıca TBMM'nin uluslararası alanda imzaladığı ilk antlaşmadır.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'nden sonra Osmanlı Devleti, Brest Litovsk Barış Antlaşması hükümlerine rağmen Kafkasya Cephesindeki birliklerini geri çekmek zorunda kalmıştı. Yeni kurulan Bolşevik rejiminden yardım alan Ermeniler 1919'da Doğu Anadolu'da bazı bölgeleri işgal etmişti.
Sovyet Rusya'nın genel siyasetini dikkate alan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bekir Sami Bey(Kunduh) başkanlığında Moskova'ya bir heyet göndermişti. Bu heyet, Sovyetler Birliği ile Ankara Hükümeti arasında yapılacak antlaşmaya esas olacak ve Brest Litovsk Barış Antlaşması'na dayanan bazı hususları tespit etmiş ve böylece 20 Ağustos 1920'lerde iki hükümet arasında olumlu görüşmeler başlamıştı .
Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin'in Kafkasya'da Türkiye'ye ait bazı bölgelerin Ermenistan'a verilmesini istemesi üzerine antlaşmanın imzalanmasından vazgeçilmişti. Bunun üzerine Eylül-1920'de taarruza geçen Doğu Cephesi komutanı Kâzım Karabekir komutasındaki 15. kolordu, Misak-ı Milli sınırları içinde olan Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin, Batum ve Iğdır'ı alıp, Gümrü'yü de işgal edilince, barış görüşmeleri 22 Kasım 1920'de Gümrü'de başladı.
Ermenistan Taşnak Hükümeti ile Türkiye arasında imzalanması planlanan Gümrü Anlaşması ile doğudaki harekat sona erdi. Kars sancağının bütünü, anlaşma öncesi Ermenistan'ın elinde bulunan Tuzluca kazası Türkiye topraklarına katıldı. Antlaşmanın 10. maddesiyle Ermenistan, Doğu Anadolu'da bir miktar toprağın Ermenilere verilmesini öngören Sevr Antlaşması'nı yok sayacağını kabul etti. Türkiye sınırları içinde Ermenilerin çoğunlukta bulunduğu hiçbir bölge olmadığı kabul edildi. Erzurum-Bakü demiryolu açıldı. Türkiye-Sovyetler arasında doğrudan bağlantı bu yolla sağlanarak Türkiye'nin bu devletten yardım alması kolaylaştı. Türk kuvvetleri doğudan emin bir şekilde güney ve batıda savaşma olanağı buldular.
Antlaşmanın imzalanmasından bir gün sonra Ermenistan, Bolşevik Kızıl Ordu'nun denetimine girince burada bir Sovyet Hükümeti kurulduğu için Gümrü Antlaşması onaylanamadı. Bunun yerine Moskova Antlaşması ve Kars Antlaşması imzalanarak yürürlüğe girdi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Kars
Kars, Türkiye'nin kuzeydoğu kesiminde yer alan aynı adlı ilin merkez ilçesidir.
Türkiye'nin en yüksek il merkezi olan Kars, köyleri ile birlikte nüfusu 100 bini aşan şehirlerdendir (Şehir merkezi: 102.001, toplam: 129.458). Merkez ilçeye bağlı, yirmi üç mahalle ve yetmiş köy bulunmaktadır. Çeşitli etnisitelerin birlikte yaşadığı il merkezinde kültürel farklılıklardan ve zenginliklerden bahsetmek mümkün olup kozmopolit bir yapı sözkonusudur. Kars, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2023 yılı için Türkiye Turizm Stratejisi 2023 ve Turizm Stratejisi Eylem Planı kapsamına alınan 15 il merkezinden birisidir. Bu proje ile hedeflenen, il merkezlerini "Kültür Turizmi Geliştirilecek Marka Kentler" ilan edip gelişmelerini sağlamaktır.
Kars, geçmişte Bagratlı Krallığı'na ve Cenub-u Garbi Kafkas Hükümeti'ne (Güneybatı Kafkasya Cumhuriyeti) başkentlik yapmış bir sınır şehridir. Bu özelliği ile Türkiye'de herhangi bir ülkeye başkentlik yapmış ender şehirlerden birisidir.
Türkiye'nin Kafkasya'ya açılan kapısı konumundaki bu şehir, Kafkas Üniversitesi'nin açılmasıyla hızla gelişmeye başlamış ve zaman içinde bir öğrenci kenti durumuna gelmiştir. Ayrıca şehir merkezine altı kilometre uzaklıktaki havalimanı sayesinde de bölgesinde ulaşım ağının kesiştiği bir noktada yer alır. Bunun dışında kara ve demiryolu ağlarıyla ülkenin diğer yerleşim birimlerine ulaşımda da bir sorun yoktur.
Kars merkez ilçesi, Doğu Anadolu Bölgesi'nin, Erzurum - Kars Bölümü'nde yer alır. Kuzeyinde; Susuz, Arpaçay ve Akyaka'yla, doğusunda; Ermenistan'la, güneyinde; Digor ve Kağızman'la, batısında ise Selim ve Erzurum sınırlarıyla çevrilidir. Merkez ilçe yedi ilçe içinde sadece Sarıkamış ile komşu değildir. Serhat şehri Kars'ın bazı merkezlere olan uzaklığı şöyledir:
Güzergah Mesafe
Kars-Ardahan 93 km.
Kars-Iğdır 140 km.
Kars-Erzurum 202 km.
Kars-Erzincan 390 km.
Kars-Ankara 1064 km.
Kars-İstanbul 1426 km.
Kars-İzmir 1702 km.
Rakımı ortalama 1768 metreyi bulan Kars arazisinin büyük bölümü yaylalardan oluşur. Akarsu vadileriyle yer yer parçalanan yörede yaylalar dalgalı düzlüklerden oluşur. Kars ilinde yer alan önemli yükseltiler olan Allahuekber Dağları, Kısır Dağı, Akbaba Dağı, Aladağ ve Aşağıdağ'ın bir kısmı merkez ilçe sınırları içerisindedir. Kars Çayı, kentin güneybatısından geçer. Kent aynı adlı ovanın üzerinde kurulmuştur.
Kars, Doğu Anadolu Bölgesi'nin kuzeydoğusunda yer alan il. İdari merkezi aynı adlı Kars şehridir. Kars ilinin 7 ilçesi, 10 belediyesi ve 384 köyü vardır. Yüz ölçümü 9.442 km²'dir.
Kars ili topraklarının tarihi, yapılan birçok arkeolojik kazı çalışmalarında yaklaşık iki milyon yıl öncesinde yaşanan Yontma Taş Devri'ne uzandığı görünmektedir. Bu devirdeki dönemlerden kalma şölyen-aşölyen tipte işlenmiş el baltalarına Susuz ilçesinde, Cilavuz Deresi düzlüklerinde rastlanmıştır. Ağzıaçık Suyu'nun batısında kalan düzlüklerde ve Ani şehrinde el baltaları ve büyük yongalar bulunmuştur. Özellikle, Yazılıkaya mağaralarında bulunan duvar resimleri insanların yörede avcılık ve toplayıcılıkla uğraştıklarını ortaya koymaktadır. Bu resimlerde dağ keçileri, geyik ve eşek figürleri çizilmiştir. İ.Ö. 9. yüzyılda Urartu Krallığı'nın sınırları dahilinde olan il, İ.Ö. 7. yüzyılda Kimmerler ve İskitler'in istilalarına uğradı. Bu asrın ardından önce Medler'in daha sonra da Persler'in egemenliğine geçen topraklarda, İ.Ö. 1. yüzyılda Ermeni Tigranlar´ın hakimiyeti sürdü. Daha sonra Roma İmparatorluğu´nun yönetimine giren yöre sonra sırasıyla; Partlar, Arakslılar, Sasaniler, Bizanslılar ve Araplar'ın eline geçti. Bu topraklar 11. yüzyılda tekrar Bizanslılar daha sonra Selçuklular ve Gürcüler'in yönetimine geçti. Anadolu Selçukluları ve Gürcüler arasında el değiştiren yöre, 1239'da Moğollar'ın, daha sonra sırayla Altınordu Devleti, Karakoyunlu, Timur ve yine Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevi yönetiminde kaldı.
1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı Devleti´ne katıldı. Kars 19. yüzyıla kadar birçok kez Ruslar ve İranlılar'ın saldırısına uğradı. Bu yüzyılda Ruslar ve Osmanlılar arasında el değiştiren yöre, 1877 yılında Ruslar tarafından alındı. 1918'de Bolşevik İhtilali'nin ardından yapılan Brest-Litovsk Antlaşması ile Osmanlılara bırakıldı. Kısa bir süre sonra, önce Ermeni egemenliğine giren yöreyi daha sonra İngilizler ele geçirdi. Kars'ı daha sonra Ermeniler'e ve Gürcüler'e bırakan İngilizler buradan çekildi. Kars, Kurtuluş Savaşı'yla 30 Ekim 1920'de Türklerin eline geçmiştir. 1921 yılında yapılan Moskova ve Kars Antlaşması ile yeni sınırlarına kavuşan Kars, Cumhuriyet'in ilanından sonra il yapıldı.
Kars, Türkiye'nin kuzeydoğu kesiminde yer alan aynı adlı ilin merkez ilçesidir.
Türkiye'nin en yüksek il merkezi olan Kars, köyleri ile birlikte nüfusu 100 bini aşan şehirlerdendir (Şehir merkezi: 102.001, toplam: 129.458). Merkez ilçeye bağlı, yirmi üç mahalle ve yetmiş köy bulunmaktadır. Çeşitli etnisitelerin birlikte yaşadığı il merkezinde kültürel farklılıklardan ve zenginliklerden bahsetmek mümkün olup kozmopolit bir yapı sözkonusudur. Kars, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2023 yılı için Türkiye Turizm Stratejisi 2023 ve Turizm Stratejisi Eylem Planı kapsamına alınan 15 il merkezinden birisidir. Bu proje ile hedeflenen, il merkezlerini "Kültür Turizmi Geliştirilecek Marka Kentler" ilan edip gelişmelerini sağlamaktır.
Kars, geçmişte Bagratlı Krallığı'na ve Cenub-u Garbi Kafkas Hükümeti'ne (Güneybatı Kafkasya Cumhuriyeti) başkentlik yapmış bir sınır şehridir. Bu özelliği ile Türkiye'de herhangi bir ülkeye başkentlik yapmış ender şehirlerden birisidir.
Türkiye'nin Kafkasya'ya açılan kapısı konumundaki bu şehir, Kafkas Üniversitesi'nin açılmasıyla hızla gelişmeye başlamış ve zaman içinde bir öğrenci kenti durumuna gelmiştir. Ayrıca şehir merkezine altı kilometre uzaklıktaki havalimanı sayesinde de bölgesinde ulaşım ağının kesiştiği bir noktada yer alır. Bunun dışında kara ve demiryolu ağlarıyla ülkenin diğer yerleşim birimlerine ulaşımda da bir sorun yoktur.
Kars merkez ilçesi, Doğu Anadolu Bölgesi'nin, Erzurum - Kars Bölümü'nde yer alır. Kuzeyinde; Susuz, Arpaçay ve Akyaka'yla, doğusunda; Ermenistan'la, güneyinde; Digor ve Kağızman'la, batısında ise Selim ve Erzurum sınırlarıyla çevrilidir. Merkez ilçe yedi ilçe içinde sadece Sarıkamış ile komşu değildir. Serhat şehri Kars'ın bazı merkezlere olan uzaklığı şöyledir:
Güzergah Mesafe
Kars-Ardahan 93 km.
Kars-Iğdır 140 km.
Kars-Erzurum 202 km.
Kars-Erzincan 390 km.
Kars-Ankara 1064 km.
Kars-İstanbul 1426 km.
Kars-İzmir 1702 km.
Rakımı ortalama 1768 metreyi bulan Kars arazisinin büyük bölümü yaylalardan oluşur. Akarsu vadileriyle yer yer parçalanan yörede yaylalar dalgalı düzlüklerden oluşur. Kars ilinde yer alan önemli yükseltiler olan Allahuekber Dağları, Kısır Dağı, Akbaba Dağı, Aladağ ve Aşağıdağ'ın bir kısmı merkez ilçe sınırları içerisindedir. Kars Çayı, kentin güneybatısından geçer. Kent aynı adlı ovanın üzerinde kurulmuştur.
Kars, Doğu Anadolu Bölgesi'nin kuzeydoğusunda yer alan il. İdari merkezi aynı adlı Kars şehridir. Kars ilinin 7 ilçesi, 10 belediyesi ve 384 köyü vardır. Yüz ölçümü 9.442 km²'dir.
Kars ili topraklarının tarihi, yapılan birçok arkeolojik kazı çalışmalarında yaklaşık iki milyon yıl öncesinde yaşanan Yontma Taş Devri'ne uzandığı görünmektedir. Bu devirdeki dönemlerden kalma şölyen-aşölyen tipte işlenmiş el baltalarına Susuz ilçesinde, Cilavuz Deresi düzlüklerinde rastlanmıştır. Ağzıaçık Suyu'nun batısında kalan düzlüklerde ve Ani şehrinde el baltaları ve büyük yongalar bulunmuştur. Özellikle, Yazılıkaya mağaralarında bulunan duvar resimleri insanların yörede avcılık ve toplayıcılıkla uğraştıklarını ortaya koymaktadır. Bu resimlerde dağ keçileri, geyik ve eşek figürleri çizilmiştir. İ.Ö. 9. yüzyılda Urartu Krallığı'nın sınırları dahilinde olan il, İ.Ö. 7. yüzyılda Kimmerler ve İskitler'in istilalarına uğradı. Bu asrın ardından önce Medler'in daha sonra da Persler'in egemenliğine geçen topraklarda, İ.Ö. 1. yüzyılda Ermeni Tigranlar´ın hakimiyeti sürdü. Daha sonra Roma İmparatorluğu´nun yönetimine giren yöre sonra sırasıyla; Partlar, Arakslılar, Sasaniler, Bizanslılar ve Araplar'ın eline geçti. Bu topraklar 11. yüzyılda tekrar Bizanslılar daha sonra Selçuklular ve Gürcüler'in yönetimine geçti. Anadolu Selçukluları ve Gürcüler arasında el değiştiren yöre, 1239'da Moğollar'ın, daha sonra sırayla Altınordu Devleti, Karakoyunlu, Timur ve yine Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevi yönetiminde kaldı.
1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı Devleti´ne katıldı. Kars 19. yüzyıla kadar birçok kez Ruslar ve İranlılar'ın saldırısına uğradı. Bu yüzyılda Ruslar ve Osmanlılar arasında el değiştiren yöre, 1877 yılında Ruslar tarafından alındı. 1918'de Bolşevik İhtilali'nin ardından yapılan Brest-Litovsk Antlaşması ile Osmanlılara bırakıldı. Kısa bir süre sonra, önce Ermeni egemenliğine giren yöreyi daha sonra İngilizler ele geçirdi. Kars'ı daha sonra Ermeniler'e ve Gürcüler'e bırakan İngilizler buradan çekildi. Kars, Kurtuluş Savaşı'yla 30 Ekim 1920'de Türklerin eline geçmiştir. 1921 yılında yapılan Moskova ve Kars Antlaşması ile yeni sınırlarına kavuşan Kars, Cumhuriyet'in ilanından sonra il yapıldı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Fidel Castro
20. yüzyılın en ünlü devlet adamlarından biri olan ve Küba’da 30 yılı aşkın süre ile yürüttüğü devlet başkanlığı görevi ile dünyada belirli bir görüşün simgesi haline gelen Fidel Castro meşhur Küba Devrimi’nin en büyük liderlerinden biridir. Son derece koyu bir Marksist devrimci olan Fidel Castro, Küba Devlet Başkanı olarak ABD ile girdiği tartışmalar ve çekinmeden neden olduğu uluslararası krizler ile dünya çapında bir şöhrete sahip olmuştur. 1976 yılında başladığı ve 32 yıl boyunca sürdürdüğü Küba Devlet Başkanlığı görevini, 2006 yılında sağlık sorunları sebebiyle kardeşi Raul Castro’ya “geçici” olarak devretmiştir. Dünyanın dört bir yanında hala bir simge olarak resimleri bayraklara basılan ve insanların takı eşyalarını süsleyen ünlü devrimci Ernesto Che Guevara’nın da yakın arkadaşlarından olan Fidel Castro, Küba Devrimi’ni gerçekleştiren kilit isimlerden biridir. 1953 yılında Batista yönetimindeki diktatör yönetimi devirmek için 120 kişilik bir grup ile ayaklanma çıkaran ancak girdiği çatışmadan mağlubiyetle ayrılarak tutuklanan Fidel Castro, adının bir simge haline gelmesini sağlayan ünlü mahkemenin ardından 16 yıl hapis cezasına mahkum edildi. 1953 yılında yapılan duruşmada adının dünya çapında duyulmasını sağlayan meşhur bir konuşma yapan Castro; “Siz beni mahkum edin Sayın Yargıç ancak tarih beni haklı çıkaracaktır” dedi. 21 ay hapis yattıktan sonra ayaklandığı Batista tarafından affedilen Castro, 1955 yılında bu kez daha sonra uzun yıllar boyunca aralarında soğuk rüzgarlar esecek olan ABD’ye gitti. Burada 26 Temmuz Hareketi isimli bir örgüt kurduktan sonra Kübalı Alberto Bayo’dan gerilla savaşı eğitimi alan Fidel Castro, bir yıl sonra devrim için memleketi Küba’ya geri döndü. Oriente sahillerine çıkan ve burada Küba ordusu ile çatışmaya giren Castro, aralarında Che Guevara’nın da bulunduğu bir grup arkadaşı ile birlikte Maestra Dağlarına çekildi. Ünlü gerilla savaşını bu dağlarda başarılı bir şekilde yürüten ve yerel halkı da bir yandan örgütleyen Castro ve arkadaşları, zorlu şartları kendileri için bir avantaja dönüştürmeyi başardı. 1958 yılına gelindiğinde askeri gücü ciddi derecede zayıflayan diktatör Batista Dominik Cumhuriyeti’ne kaçmak zorunda kaldı ve böylece kısa süre içinde Fidel Castro Havana’ya girmeyi başardı. Bir hukuk adamı olan Doktor Manuel Urrutia Leo devlet başkanı olurken, Fidel Castro’da devrimi inşa eden en önemli isimlerden biri olarak başbakanlık görevine getirildi. Yıllar içinde Başkan yardımcısı olan kardeşi Raul Castro devletin askeri kanadından sorumlu en önemli kişi haline dönüşürken, Fidel Castro da devletin başındaki en önemli isim haline geldi. Günümüzde sağlık sorunlarıyla mücadele eden ve başkanlık görevini kardeşine devreden Castro, hala gündemi yakından takip etmekte ve yazdığı makalelerle ülke gündemini belirlemektedir.
20. yüzyılın en ünlü devlet adamlarından biri olan ve Küba’da 30 yılı aşkın süre ile yürüttüğü devlet başkanlığı görevi ile dünyada belirli bir görüşün simgesi haline gelen Fidel Castro meşhur Küba Devrimi’nin en büyük liderlerinden biridir. Son derece koyu bir Marksist devrimci olan Fidel Castro, Küba Devlet Başkanı olarak ABD ile girdiği tartışmalar ve çekinmeden neden olduğu uluslararası krizler ile dünya çapında bir şöhrete sahip olmuştur. 1976 yılında başladığı ve 32 yıl boyunca sürdürdüğü Küba Devlet Başkanlığı görevini, 2006 yılında sağlık sorunları sebebiyle kardeşi Raul Castro’ya “geçici” olarak devretmiştir. Dünyanın dört bir yanında hala bir simge olarak resimleri bayraklara basılan ve insanların takı eşyalarını süsleyen ünlü devrimci Ernesto Che Guevara’nın da yakın arkadaşlarından olan Fidel Castro, Küba Devrimi’ni gerçekleştiren kilit isimlerden biridir. 1953 yılında Batista yönetimindeki diktatör yönetimi devirmek için 120 kişilik bir grup ile ayaklanma çıkaran ancak girdiği çatışmadan mağlubiyetle ayrılarak tutuklanan Fidel Castro, adının bir simge haline gelmesini sağlayan ünlü mahkemenin ardından 16 yıl hapis cezasına mahkum edildi. 1953 yılında yapılan duruşmada adının dünya çapında duyulmasını sağlayan meşhur bir konuşma yapan Castro; “Siz beni mahkum edin Sayın Yargıç ancak tarih beni haklı çıkaracaktır” dedi. 21 ay hapis yattıktan sonra ayaklandığı Batista tarafından affedilen Castro, 1955 yılında bu kez daha sonra uzun yıllar boyunca aralarında soğuk rüzgarlar esecek olan ABD’ye gitti. Burada 26 Temmuz Hareketi isimli bir örgüt kurduktan sonra Kübalı Alberto Bayo’dan gerilla savaşı eğitimi alan Fidel Castro, bir yıl sonra devrim için memleketi Küba’ya geri döndü. Oriente sahillerine çıkan ve burada Küba ordusu ile çatışmaya giren Castro, aralarında Che Guevara’nın da bulunduğu bir grup arkadaşı ile birlikte Maestra Dağlarına çekildi. Ünlü gerilla savaşını bu dağlarda başarılı bir şekilde yürüten ve yerel halkı da bir yandan örgütleyen Castro ve arkadaşları, zorlu şartları kendileri için bir avantaja dönüştürmeyi başardı. 1958 yılına gelindiğinde askeri gücü ciddi derecede zayıflayan diktatör Batista Dominik Cumhuriyeti’ne kaçmak zorunda kaldı ve böylece kısa süre içinde Fidel Castro Havana’ya girmeyi başardı. Bir hukuk adamı olan Doktor Manuel Urrutia Leo devlet başkanı olurken, Fidel Castro’da devrimi inşa eden en önemli isimlerden biri olarak başbakanlık görevine getirildi. Yıllar içinde Başkan yardımcısı olan kardeşi Raul Castro devletin askeri kanadından sorumlu en önemli kişi haline dönüşürken, Fidel Castro da devletin başındaki en önemli isim haline geldi. Günümüzde sağlık sorunlarıyla mücadele eden ve başkanlık görevini kardeşine devreden Castro, hala gündemi yakından takip etmekte ve yazdığı makalelerle ülke gündemini belirlemektedir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Küba
Küba, resmi olarak Küba Cumhuriyeti (Bu ses hakkında ˈ (yardım·bilgi)/ˈkjuːbə/; İspanyolca: República de Cuba, söyleyiş: [reˈpuβlika ðe ˈkuβa] Karayiplerde bir ada ülkesi. Küba ulusu, Isla de la Juventud ve birçok takımadaların yanı sıra, başlıca Küba adasından oluşur. Havana, Küba'nın en büyük şehri ve ülkenin başkentidir. Santiago de Cuba ikinci en büyük şehirdir. Küba'nın kuzeyinde Birleşik Devletler (150 km uzaklıkta), batısında Meksika, Bahamalar, güneyinde Cayman Adaları ve Jamaika, ve güneydoğusunda Haiti ve Dominik Cumhuriyeti uzanır.
1492'de, Kristof Kolomb karaya çıktı ve şuan Küba'ya ait olan adada İspanya Krallığı için hak iddia etti. Küba, 1898'de biten İspanya-Amerika Savaşına kadar İspanya'nın bir toprağı olarak kaldı, ve 1902'de Birleşik Devletler'den resmi bağımsızlık kazandı.
Küba 11 milyonu aşkın insanın yurdudur ve Karayipler'de en geniş yüzölçümüne sahip olmanın yanı sıra en kalabalık ada milletidir. Ada, etrafındaki sular tarafından ılıklaştırılmış bir tropikal iklime sahiptir. Aynı zamanda Karayip Denizi'nin sıcak suları ve adanın Meksika Körfezi'nin karşısında olması adayı kasırgalara açık hale getirmiştir. 1232.5 km uzunluğundaki Küba Adası yeryüzündeki en büyük 13. adadır.
Küba, resmi olarak Küba Cumhuriyeti (Bu ses hakkında ˈ (yardım·bilgi)/ˈkjuːbə/; İspanyolca: República de Cuba, söyleyiş: [reˈpuβlika ðe ˈkuβa] Karayiplerde bir ada ülkesi. Küba ulusu, Isla de la Juventud ve birçok takımadaların yanı sıra, başlıca Küba adasından oluşur. Havana, Küba'nın en büyük şehri ve ülkenin başkentidir. Santiago de Cuba ikinci en büyük şehirdir. Küba'nın kuzeyinde Birleşik Devletler (150 km uzaklıkta), batısında Meksika, Bahamalar, güneyinde Cayman Adaları ve Jamaika, ve güneydoğusunda Haiti ve Dominik Cumhuriyeti uzanır.
1492'de, Kristof Kolomb karaya çıktı ve şuan Küba'ya ait olan adada İspanya Krallığı için hak iddia etti. Küba, 1898'de biten İspanya-Amerika Savaşına kadar İspanya'nın bir toprağı olarak kaldı, ve 1902'de Birleşik Devletler'den resmi bağımsızlık kazandı.
Küba 11 milyonu aşkın insanın yurdudur ve Karayipler'de en geniş yüzölçümüne sahip olmanın yanı sıra en kalabalık ada milletidir. Ada, etrafındaki sular tarafından ılıklaştırılmış bir tropikal iklime sahiptir. Aynı zamanda Karayip Denizi'nin sıcak suları ve adanın Meksika Körfezi'nin karşısında olması adayı kasırgalara açık hale getirmiştir. 1232.5 km uzunluğundaki Küba Adası yeryüzündeki en büyük 13. adadır.


[right]Arif YAMAN[/right]