***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Tılsım sunucusuna ait Loncaların iletişim, bilgilendirme ve paylaşım alanı
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

I. Isabel

Isabel I, lakabı Katolik İsabel (22 Nisan 1451 - 26 Kasım 1504), Kastilya (1474-1504) ve Aragon (1479-1504) kraliçesi Bu iki krallığı 1479'dan sonra kocası Aragon kralı II. Fernando ile birlikte yönetmiştir. Hükümdarlığı sırasında İspanya'nın birliğini sağlamış ve Kristof Kolomb'un Yenidünya'yı keşfiyle güçlü bir sömürge imparatorluğunun temelleri atılmıştır.

Kastilya kralı II. Juan ile Portekizli Isabel'in kızı, sonradan babasının yerine tahta çıkan IV. Enrique'nin ise üyev kardeşiydi. On üç yaşındayken kralın gözetimi altında yetişmesi için saraya getirildi. Kardeşi Alfonso'nun çevresinde toplanmış olan Enrique'nin muhalifleri, onun Temmuz 1468'de ölümü üzerine Isabel'e yöneldiler. Ama Isabel muhalefetin sözcüsü olmayı kabul etmedi ve Toros de Guisando Antlaşması'yla (19 Eylül 1468) IV. Enrique tarafından tahtın varisi ilan edildi.

Tahtın varisi olması nedeniyle, Isabel'in yapacağı evlilik İspanya'da ve dış ülkelerde yoğun tartışmalara yol açtı. Portekiz, Fransa ve Aragon değişik önerilerde bulundular. Enrique, Isabel'in Portekiz kralı V. Alfonso, Fransızlar ise Guienne dükü ile evlenmesini istiyordu. Ama Isabel, danışmanlarının da etkisiyle Aragon tahtının varisi Fernando ile evlenmeye karar verdi ve Enrique'nin onayı olmadan Ekim 1469'da Valladolid'deki Juan de Vivero Sarayı'nda onunla evlendi. Bu evliliğe karşı çıkan bir grup Kastilya soylusu, tahtın gerçek verisinin Isabel değil Enrique'nin la Beltraneja olarak bilinen kızı Juana olduğunu öne sürdüler. Kral da, Isabel'in kendisinin onayını almadan Fernando'yla evlenmekle tahta itaatsizlik ettiğini, böylece 1468 anlaşmasını çiğnediğini ileri sürerek bu grubu destekledi ve Juana'nın tahta çıkabilmesi için Guienne dükünün desteğinin sağlamaya çalıştı.Isabel ve Enrique daha sonra uzlaşmaya vardılarsa da, uzun yıllardan beri süren taht mücadelesi, kralın ölümünün (1474) hemen ardından bir iç savaşa dönüştü.

Savaş çıktığında kendini Segovia'da kraliçe ilan etmiş olan Isabel, aralarında Kardinal Mendoza ile Kastilya kraliyet ordusu başkomutanı Velasco'nın da bulunduğu bir grup Kastilya soylusunun desteğini almıştı. Juana'yı destekleyen grubun içinde ise Toledo başpiskoposu, Calatrava tarikatının önderi ve Villene markisi yer alıyordu. Bu arada Juana'yla nişanlanan Portekiz kralı V. Alfonso da Isabel'e karşı savaşa girişmişti. Isabel'in hükümdarlığının ilk dört yılı boyunca süren iç savaş, Juana'yı destekleyen Kastilyalı soylularun ve Portekiz kralının yenilgisiyle sonuçlandı (24 Şubat 1479). Aynı yıl Aragon kralı II. Juan'ın ölümü üzerine Kastilya ve Aragon krallıkları Isabel ve Fernando'nun yönetimi altında birleşti.

Böylece modern İspanya'nın temelleri atılmış oldu. Ama kişisel plandaki bu birliğin etkili bir siyasi birliğe dönüşmesi için uzun zaman geçmesi gerekecekti. Fernando ilk vasiyetnamesinde (1475), Isabel'i Aragon tahtınıon varisi olarak belirlemiş ve uyruklarının Kastilya ile kurulucak bir birlikten büyük yararlar sağlayacaklarını açıkça ilan etmişti. Bununla birlikte, her iki krallık uzun yıllar kendi kurumları ve yasaları uyarınca yönetildi. Isabel ve Fernando İber Yarımadası'ndaki son Müslüman kalesi olan Gırnata (Granada) Krallığı'nı ele geçirerek uzun yıllardan beri süren Reconquista (İspanya'nın yeniden fethi) mücadelesini sona erdirmeye karar verdiler. Ama 1482'de Gırnata'ya karşı başlatılan ve güçlükle sürdürülen sefer Kastilya'nın mali olanaklarını tüketti. Savaşın yönetimiyle yakından ilgilenen Isabel, 1491'de Fernando'yla birlikte Gırnata yakınlarındaki Santa Fe'de karargah kurdu ve 2 Ocak 1492'de Gırnata'nın düşmesine değin orada kaldı.

Isabel'i Santa Fe'de ziyaret eden Kristof Kolomb, Avrupalıların Amerika kıtasına yerleşmesiyle sonuçlanacak yolculuğa çıkmak için onun desteğini istedi. Isabel'in bu seferin masraflarını karşılamak amacıyla mücevherlerini verdiği ileri sürüldüyse de, Kolomb'a yalnızca sınırlı bir mali destek sağladığı bilinmektedir. Bu yolculuğun sonunda keşfedilen Yenidünya, daha önceki keşif seferlerinde de olduğu gibi papalığın onayıyla Kastilya tahtına bırakıldı.

Isabel'in hükümdarlığı sırasında Andalucia'da Enkizisyon kuruldu (1478) ve Hıristiyanlığı benimsemeyen Yahudiler ülkeden sürüldü. Öte yandan 15. yüzyılın başlarında uygulanmaya konmuş olan kilise reformları bu dönemde hız kazandı. Isabel son derece dindar bir kişi olmasına ve Papa IV. Alexander tarafından Fernando'yla kendisine verilmiş olan onursal Katolik unvanını taşımasına karşın, papalığa karşı kararlı bir politika izledi. Bu doğrultuda papanın İspanya'daki arpalıklara kendisinin onayını almadan atama yapmasına ve Kastilya tahtının kilise üzerindeki geleneksel haklarının çiğnenmesine karşı çıktı. Gene bu siyasetin bir parçası olarak boş Cuenca piskoposluğunabir İtalyan kardinalin getirilmesini reddederek, dört yıl sonra bu göreve bir İspanyolun atanmasını sağladı. Ayrıca, papanın yeğeninin Sevilla piskoposu olmasını önledi.

Isabel, dinsel konular kadar eğitimle de ilgilendi; 30 yaşındayken Latince öğrenmeye başladı, saraydaki bilginlere destek oldu ve bunlardan Pietro Martire d'Anghiera'yı soyluların çocuklarını eğitmek için kurulan yeni bir saray okulunun başına getirdi. İspanyol ve Flaman ressamların da koruyuculuğunu üstlenen Isabel'in geniş resim koleksiyonunun bir bölümü günümüze ulaşmıştır.

Isabel'in hükümdarlığının son yıllarında önce tek oğlu ve varisi Juan (1497), ardından da kızı Portekiz kraliçesi Isabel (1498), daha sonra da kendisinden İspanya ile Portekiz'i birleştirmesi beklenen torunu Miguel (1500) öldü. Bunun üzerine sonradan Deli lakabıyla anılan öteki kızı Juana Kastilya tahtının varisi ilan edildi. Isabel'in son yıllarında kazandığı en büyük başarılardan biri askeri amaçla kurulmuş olan Alcantara, Calatrava ve Santiago tarikatlarına ait geniş toprakların krallığa bağlanması oldu.

Isabel'in yaşamına ve hükümdarlık yıllarına ilişkin başlıca kaynak vasiyetnamesidir. İber Yarımadasında siyasi birliğin sağlanması, Cebelitarık üzerinde denetim kurulması, Kuzey Afrika'daki yayılma politikası, Yenidünya yerlilerine karşı izlenen siyaset ve kilise reformları gibi önemli siyasi konulardaki değerlendirmelerinin yer aldığı bu vasiyetname, İspanya tarihine ışık tutan önemli bir belge niteliğindedir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Saffet Arıkan

Saffet Arıkan (d. 1888, Erzincan - ö. 26 Kasım 1947, İstanbul), Türk siyaset adamı ve asker.

1907'de Harp Okulu'nu bitirdi. 1910 yılında da Harp Akademisi'nden kurmay yüzbaşı olarak çıktı. Askeri görevlerle Yemen ve Bağdat'ta bulundu. Çanakkale'de Kerevizdere savaşlarına katıldı. Binbaşılığa yükselince staj için Almanya'ya gönderildi. Dönüşte Bakü seferine katıldı. Sadrazam ve Harbiye Nazırı Ahmed İzzet Paşa'nın başyaverliğini yaptı. İstanbul'un işgali'ne kadar Birinci Ordu Müfettişliği kurmayında çalıştı. İşgalden (16 Mart 1920) hemen sonra İsmet Bey'le birlikte Anadolu'ya geçti. Kurtuluş Savaşı sırasında Anzavur Ayaklanması'nın bastırılmasında önemli rol oynadı.

Mart 1921'de Mehmet Nuri Bey'le birlikte Almanya'ya silah alımına yollandı. Kendilerine Sovyetler Birliği'nden yardım olarak gönderilen 1 milyon altının 100 bini verildi. Saffet ve Nuri beyler bu altınlarla Almanya'da borsada oynayıp tümünü yitirdiler. Ülkeye dönüşlerinde amaçlarının borsada kazanıp daha fazla silah almak olduğunu savundular. Kötü niyetli olmadıkları kabul edilerek divanı harbe verilmediler. Haziran 1921'de Garp Cephesi kurmay başkanlığına getirildi, aynı yıl sonlarında Moskova ataşemiliterliğine atandı.

1923'te Ankara'ya döndü, kurmay albayken ordudan ayrıldı. Kocaeli'nden milletvekili oldu. 1947'ye değin Kocaeli (II. Dönem), Erzincan (III., IV.., V., VI., VIII. dönemler), Konya (VII. Dönem) milletvekilliği yaptı.

1925-31 arasında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel sekreterliği görevini yürüttü. Bu görevi sırasında CHP'nin tek parti iktidarı yerleşti, parti ile devletin özdeşleşmesinin temelleri güçlendi.

1935-38 arasında Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi'nin 1935 yılında gerçekleşen 4. Kurultayı'nda, devlet eliyle başlatılan planlı endüstrileşme hareketine koşut olarak, planlı köyleri kalkındırma hareketinin başlatılması kararlaştırılmıştı. Bakanlığı sırasında bu hareket doğrultusunda köyler için bir eğitim sistemi geliştirdi; eğitmen uygulamasına geçildi ve daha sonra köy enstitülerine dönüştürülecek olan köy öğretmen okulları kuruldu. İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı seçilmesinden 1,5 ay sonra, yeni kurulan Celâl Bayar kabinesinde yine Milli Eğitim Bakanı olan Saffet Arıkan sağlık nedenlerinden dolayı bakanlıktan ayrıldı. Arıkan, 1940'ta Köy Enstitüleri Kanunu'nun çıkartılmasında öncülük etti.

1940-41'de Milli Savunma Bakanlığı yaptı. 1942'de getirildiği Berlin Büyükelçiliği'nde 1944'e değin kaldı. Bu son görevi sırasında, Türkiye'nin tarafsızlık siyasetini uygulamak için çaba gösterdi.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Max Euwe

Max Euwe Watergraatsmeer (Amsterdam), Hollandalı satranç oyuncusu.

Hollanda'da dünyaya gelen Euwe 5 yaşında satrancı öğrendi ve 10 yaşındayken bir yerli turnuvada oynadı. Bundan sonraki yıllarda da ancak Hollanda'daki turnuvalarda oynayan Euwe 1. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Hastings 1919 turnuvasında oynayıp başarılı ulusrarası kariyeri başladı. 1 yıl sonra Göteborg 1920 ustalar turnuvasında tanınmış ustalar olan Grünfel Saemish ve diğerlerini geride bırakarak başarılı turnuva oyuncusu İsviçreli Johner'in arkasından 2. oldu. 1926 yılında Alekhine ile yaptığı maçta 1 puan farkla kaybetti. Alekhine 1 yıl sonra dünya şampiyonu oldu. Kırk yıldan fazla süren aktif satranç kariyeri sırasında oynadığı 119 turnuvanın 64ünü kazandı. Alekhine ile oynadığı 1935'teki unvan maçında kariyerinin zirvesinde bulunuyordu.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Tosya

Tosya, Kastamonu ilinin bir ilçesidir.
Tarihçe
Tosya Gaska, Hitit, Firigya, Kimmer, Lidya, İran, Yunan, Roma, Bizans, Danişment, Çobanlar, Candarogulları Beyliği, Osmanlı, Moğol ve Selçuklu medeniyetleri sınırları içinde kalmış “Paflogonya” (Kastamonu) bölgesinin eski bir kazasıdır. Tosya halkının tarih içerisinde zaman zaman Orta Asya'dan Ana­dolu'nun diğer bölgelerine göç edip yerleşmiş Türkler olduğu belirlenmiştir.

Tosya, tarihi süreç içerisinde “Kuzeybatı Anadolu”’da önemli bir kültür ve ticaret merkezi olarak bilinmektedir. Tosya adı ilk defa Prehistorik dönemlerde “Zoaka”, Bizans İmparatorluğu döneminde “Doccia” olarak kullanılmış, Türk fethinden sonra da “Tukıya” adıyla kullanılagelmiştir. Tosya adını, Bizans döneminde kullanılan adı “Doceia”dan almıştır.

Tosya'nın kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte arkeolojik kazılardan elde edilen bulgulara göre yaklaşık dört bin senelik bir geçmişe sahiptir. Bulunduğu bölgeye (doğuda Kızılırmak, batıda Bartın Çayı, güneyde Aydost Dağları'nın Kızılırmak ile birleştiği saha) M.Ö. 7. yüzyılda hüküm sürmüş Yunan hükümdarı Homeros döneminde “Paflagonya” denildiği bilinmektedir. Tosya adını Bizans İmparatorluğu döneminde kullanılan adı “Doceia”dan almıştır.

1830 (Rumî 1250) tarihli nüfus kayıtlarına göre bu günkü Tosya Kazası hudutları dahilinde Tosya ve Saz olmak üzere iki kazaya rastlanmaktadır. “Tosya”, Kastamonu vilayetine bağlı 30 mahalle 41 köy, “Saz” kazası ise Çorum'a bağlı 9 köyden ibaret olup, ilçenin yeri “Kuşçular” ve “Çakal köyü” arasında kaydedilmiştir.

1880 (Rumî 1300) tarihine ait kayıtlarda yalnız Tosya kazası görülmekte, Saz kazasından bahsedilmemektedir. Saz kazasına bağlı köylerin de Tosya kazasına bağlı olduğu görülmekte­dir. Bundan da Saz kazasının 1830 ile 1880 yılları arasında Tosya kazasına bağlandığı anlaşılmaktadır. Bu kayıtlarda, Tosya 16 mahalle ve 41 köyden oluşmaktadır.

1904 (Rumî 1320) yılından sonra “Yerkuyu köyü” Ilgaz kazasına, “Arak”, “Beygircioglu” ve “Ügüz” köyleri “Kargı kaza”sına bağlanmış; “Musa”, “Keçeli” köyleri “Taşköprü kaza”sından, “Gövdecik” ve “Bürük” köyleri Kastamonu vilayetinden Tosya kazasına geçmiş; bazı köy parçaları da müstakil köy haline gelmiştir. “Ortalıca” ve “Karaköy” köyleri 1935 yıllarında “Kargı” kazasına, 1948 yılında da Kargı kazasından tekrar Tosya kazasına bağlanmıştır. Bu günkü durumda Tosya ilçesi 23 Mahalle, 52 köy ve 1 beldeden ibarettir.

Milli Mücadele yıllarında eli silah tutan Tosya’lılar cephede savaşırken geriye kalanlar cepheye silah ve mühimmat sevkiyatında bulunmuşlardır. Tosya, işgale uğramamış olmasına rağmen, Kuva-i Milliye’ye her türlü desteği sağlamış; Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi savaşlarında resmi kayıtlara göre 310 şehit vermiştir.

Ekonomi
İlçede üretilen ahşap kapı pencere ve mobilyalar Türkiye’nin her yerine pazarlanmakta, ayrıca ihraç edilmektedir. İhraç ediliyor olması gelişmişliğinin belgesi durumundaki ağaç sanayinde 1500 işyeri ve 4 fabrika faaliyet göstermektedir. Ağaç sanayi, klasik ahşap kapı ve pencere yapımı yanında son yıllarda modern “Amerikan kapı” ve özellikle mutfak mobilyası alanında çok büyük gelişmeler sağlamıştır. Tosya'nın en büyük ekonomik gelir kaynağı olarak pirinç üretimi ilk sırada gelmektedir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Ladik

Samsun iline bağlı ilçe ve bu ilçenin merkezi olan kasaba. Yeni adı Gökçeli'dir. Akdağ'ın kuzey eteklerinde eğimli bir yüzey üzerinde kurulmuştur. Ladik Gölü yakınında kaplıcası vardır. Tütün ekilir, tarım ve hayvancılık yapılır. Çeltek bölgesinde zengin linyit yatakları vardır. İlk Çağ'da Laodikya adıyla bilinen birçok höyük ve yerleşme yeri bulundu. Yüzölçümü 558 km2, ilçe nüfusu 22.890, merkez nüfusu 8.806 (1997).
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

27 KASIM 2014 - TARİHTE BUGÜN

Olaylar
1909 - Thomas Alva Edison ilk sesli film gösterimini yaptı.
1950 - Kore'de Kunuri Savaşı başladı.
1967 - Fransa Başbakanı General Charles De Gaulle İngiltere'nin Ortak Pazara girmesini veto etti.
1978 - PKK kuruldu.
1990 - İngiltere'de yapılan seçimler sonucu John Major başbakan oldu.
2001 - Hubble Uzay Teleskobu, Güneş Sistemi dışındaki Osiris adlı bir gezegenin hidrojenden oluşmuş bir atmosfere sahip olduğunu keşfetti. Bu Güneş Sistemi dışında keşfedilmiş ilk atmosferdir.
2002 - BM silah denetçileri, dört yıl aradan sonra Irak`ta yeniden denetimlerine başladı.

Doğumlar
1701 - Anders Celsius, İsveçli astronom ve fizikçi. (ö. 1744)
1897 - Vito Genovese, mafya lideri. (ö. 1969)
1940 - Bruce Lee, aktör. (ö. 1973)
1942 - Jimi Hendrix, ABD'li gitarist. (ö. 1970)
1960 - Yuliya Timoşenko, Ukrayna'nın ilk kadın başbakanı.

Ölümler
1780 - Fitnat Hanım, Divan edebiyatının kadın şairi (d. 1842)
1895 - Alexandre Dumas, fils, Fransız romancı (d. 1824)
1916 - Émile Verhaeren, Belçikalı şair (d. 1855)
1953 - Eugene O'Neill, Nobel ödüllü ABD'li oyun yazarı (d. 1888)
2002 - John Rawls, ABD'li filozof (d. 1921)
En son AFRASiYAB tarafından 28 Kas 2014 00:20 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Sebep: Yazım hatası.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

ilk sesli film gösterimi

Sesli film teknolojisi üzerinde çalışan Edison, sessiz film endüstrisinde kullanılan fonografı zaten daha önce icat etmişti. Sinema sektörünün ardındaki en önemli itici güç kabul edilen Edison, bu unvanını "bir hapşırığa" borçluydu. Kısa metrajlı siyah-beyaz filminde, çalışanlarından Fred Ott'un hapşırmasını saniye saniye görüntülemişti. İnsan beyni, saniyede 15 kare şeklinde akan hızlı sabit resimleri, hareket halindeymiş gibi algılıyor. İzleyiciler, Edison'un bu şovunu izledikten sonra aniden "çok yaşa" diye bağırmaktan kendilerini alamamışlardı ve salonda bir kahkaha tufanı kopmuştu.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Thomas Alva Edison

Thomas Alva Edison (d. 11 Şubat 1847 – ö. 18 Ekim 1931) 20. yüzyıl yaşamını icatlarıyla büyük bir şekilde etkileyen Amerikalı mucit ve iş adamıdır. Bazı icatları tamamen orijinal olmakla birlikte eski icatların geliştirilmesi veya yönetimi altında çalışan yüzlerce çalışana aittir. Yine de Edison elinde bulundurduğu kendi adını taşıyan Amerikan patentiyle tarihteki en önemli ve en verimli mucitlerden biri olarak nitelendirilir. Patentlerinin çoğu Amerika'nın haricinde Almanya, Fransa ve İngiltere onaylarına da sahiptir.

Thomas Alva Edison, Milan, Ohio'da doğdu. Yedi kardeşin en küçüğüdür. Babası Samuel "The Iron Shovel" Edison, Jr. (1804–1896)(Kanada), anneside Nancy Matthews Elliott (1810–1871)dur. Kendisinin Hollandalı olduğu düşünülmektedir.Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan'daki Port Huron'a yerleşti ve ilköğrenimine burada başladı; fakat başladıktan yaklaşık 4 ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı. Bu arada evlerinin kilerinde bir kimya laboratuvarı kurdu. Özellikle kimya deneylerine ve Volta kaplarından elektrik akımı elde etmeye yönelik araştırmalara ilgi duydu. Bir süre sonra kendi başına bir telgraf aleti yaptı ve Mors alfabesini öğrendi. O günlerde geçirdiği ağır bir hastalık sonucu kulakları zor işitmeye başladı. 12 yaşındayken bir trende dergi ve meyve satıyor, bir yandan da trenin yük vagonunu yerleştirdiği küçük bir baskı makinesi ile haftalık bir gazete basıyordu. Ama bir gün içinde kimyasal madde bulunan şeylerden biri kırılıp vagonda yangın çıkınca Edison hem trendeki işinden oldu hem de ömür boyu ağır işitmesine yol açacak biçimde yaralandı. Daha sonra telgrafçılık öğrenmeye karar veren Edison 1863-1868 arasında ABD ve Kanada da birkaç telgrafhanede çalıştı. 1868 de bir atölye kurdu ama yaptığı elektrikli kayıt aygıtının patentini satamayınca bir yıl sonra parasız ve borçlu olarak Boston dan New York ‘a gitti.

1880'lerde Fort Myers, Florida'dan bir arsa satın aldı ve daha sonra burada kışları kalmak için kendine küçük bir ev inşa ettirdi. Otomobil endüstrisinin büyük adamı Henry Ford yakın bir zaman sonra Edison'un evinin birkaç yüz metre ötesine taşındı. Bu nedenle Edison ve Ford ölene dek arkadaş kaldılar. 24 Şubat 1886 Edison ikinci evliliğini 19 yaşındaki Mina Miller ile gerçekleştirdi. Bu evliliğinden de üç çocuk sahibi oldu:

Madeleine Edison, John Eyre Sloane
Charles Edison,(babası öldükten sonra New Jersey yöneticisi oldu.)
Theodore Edison.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Güney Kore

Güney Kore, resmî adıyla Kore Cumhuriyeti (Korece: 대한민국 Daehan Minguk; Hanja: 大韓民國; kısaca: 한국, 韓國 Hanguk) bazen sırf Kore, Doğu Asya'da Kore Yarımadası'nın güneyinde kalan bir devlet. Güney Kore'nin komşu devletleri batısında Çin Halk Cumhuriyeti, doğusunda Japonya ve kuzeyinde Kuzey Kore. Ülkenin başkenti Seul'dur. Güney Kore ılıman iklim kuşağında kalıyor ve ülke arazisi dağlık topraklardan oluşuyor. Güney Kore sınırları 100,210 km²'lik bir alanı kaplar ve ortalama 50 milyon gibi bir nüfusa sahiptir.

Arkeolojik buluntular Kore Yarımadasının Alt Paleolitik çağında insanlar tarafından ikamet edildiğini gösteriyor. Kore tarihi MÖ 2333 yıllında Gojoseon'un efsanevi Dan-gun tarafından kurulmasıyla başlıyor. Silla altında MÖ 668'de Kore'deki Üç Krallığı'nın birleşmesinden sonra Kore bir devlet olarak Goryeo hanedanında ve Joseon hanedanında var olmaya devam etti, ta ki 1910'a, Kore İmparatorluğu Japonya tarafından ilhak edilene kadar. Kore II. Dünya Savaşının ardından Sovyet ve ABD'nin askeri güçlerinden kurtuluşu ve işgalinden sonra, Kuzey Kore ve Güney Kore'ye bölündü. Güney Kore ikinci bir demokrasi olarak 1948 yılında kuruldu.

25 Haziran 1950'de Güney Kore, Kuzey Kore'nin askeri güçleri tarafından işgale uğradı, iki Kore arasında çıkan savaş zor bir ateşkes sonrasında durdu ve iki ülke arasındaki sınır bugünlerde en çok güçlendirilmiş müstahkem mevki. Savaştan sonra, Güney Kore ekonomisi önemli ölçüde büyüdü ve gelişmiş bir ekonomiye ve tam demokrasiye sahip oldu. Ayrıca ülke Doğu Asya'da bölgesel güç konumundadır.

Güney Kore başkanlık sistemine göre yönetilen ve on altı idari bölüm içeren bir cumhuriyettir. Ayrıca ülkedeki yaşam standartları çok yüksektir ve Güney Kore gelişmis ülke satüsüne sahiptir. Ülke Asya'nın en büyük dördüncü ekonomisine ve dünyanın en büyük 15'inci (GSYİH) veya 12'inci (SAGP) ekonomisine sahip. Ülke'nin ekonomisi ihracata dayalı, özellikle elektronik endüstrisi, otomotiv endüstrisi, gemi yapımı, makina endüstrisi, petrokimya ve robotik gibi sektörlerde üretim güçlüdür. Güney Kore Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, OECD ve G20 gibi örgütlere üyedir. Ayrıca APEC ve Doğu Asya Zirvesi'nin kurucu üyelerinden biridir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Kunuri Savaşı

Kunuri muharebesi, Kore savaşının bir bölümüdür. 26-28 Kasım 1950'de cereyan eden Kunuri Savaşı, henüz Kore Savaşının ilk günlerinde gerçekleşmiş olmasına rağmen, toplam 4 yıl süren Kore Savaşının en zorlu anlarından biri olarak kabul edilmektedir. Savaş üç gün üç gece aralıksız sürmüştür. Türk Tugayı bu muharebede her zaman ki gibi bir çok kahramanlıklar göstermişleridir.

Türk Birlikleri kısa bir intibak eğitiminden sonra cepheye sürülmüş, 2. Amerikan Tümeninin doğusuna, bozguna uğrayıp çekilen 2. Güney Kore Kolordusunun açtığı yeri doldurmak için görevlendirilmişti.

Kunuri, Kuzey Kore'nin başkenti Pyonyang'ın daha kuzeyinde bir yerdir. BM ordusu Kuzey Kore ordusunu püskürtmüş. Kuzey Kore topraklarını da koministlerden temizlemek üzeredir. Fakat Çin'in 1 milyonluk askeri ile ani bir baskın düzenleyip savaşa dâhil olmuştur.

Çin destekli Kuzey Kore ordusu karşı taarruza geçmiş, bütün BM askerleri emir almadan ve haber vermeden geri çekilmeye başlamıştır. Burada dikkat çeken bir husus, bu geri çekilmelerde Türk tugayına haber verilmemiş. Türk Tugayı resmen yok olmaya terk edilmişti.

İşte emirsiz ve habersiz ilk çekilmede mevzilerini koruyan Türk Tugayı kalabalık Çin ordusu tarafından Kunuri'de çift çembere alınmıştır. BM ana karargâhı irtibatın da koptuğu Türk Birliklerinden ümidini kesmiş, haritalarda Türk Tugayının olduğu bölgeye tamamen imha oldular diye büyük bir çarpı işareti koymuşlardır. Durum öyle vahimdir ki Japon ve Amerikan radyoları Türk Tugayının tamamen imha olduğunu duyurmaya başlamıştır bile.

Pek Sank Ki (Budist, Güney Koreli savaş tercümanı), ilk düşman saldırısını şöyle anlatıyor: "Düşman davul ve zurna çalarak hayvanlar gibi uluma sesleri çıkararak ani ve kuvvetli bir saldırıya geçti. Sayılarının çokluğu, taburumuzun bulunduğu yere doğru bir insan seli teşekkül etmesi karşısında dondum kaldım.

Türk subaylarının hiç telaşa kapılmadılar bütün askerler savunma durumuna geçip, süngülerini taktılar. BütünTürk askerleri sözleşmiş gibi koyunlarından birer küçük paket çıkarıp öpüp öpüp alınlarına koyuyorlardı, bunun sonradan “Kuran-ı Kerim” olduğunu öğrendim.

“Allah Allah!” Sesleri arasında süngü hücumuna kalkan Türk askeri 10 dakika kadar süren bir boğuşmaya girdi. Savaş alanı düşman ölü ve yaralıları ile doldu, kalanların kaçmaya başladı.

Yüzlerce ölü ve yaralı Çin askerine karşı, ilk saldırıda sadece 1 şehit ve 3 yaralı verilmiştir. İlk saldırı püskürtüldü, herkes sevince boğuldu."

Pek Sank Ki, daha sonra şöyle diyor: "Şu gerçeği belirteyim. Türk askerinin uzaktan yakından birçok taarruzuna şahit oldum. Bütün hücumlarda düşmanı püskürtüp yendiler, hiçbir zaman geri çekilmediler. Bu başarının sırrı neydi? Bu yumuşak başlı insanlar nasıl birden aslan kesiliyorlardı!"

Bu başarının sırrını yine kendi başka bir yerde anlatıyor. Türk askerinin başarısını iki şeye bağlıydı.

"Birincisi Türk Subayları hücumda hiç geri kalmıyorlardı. İleri fırlayıp tek başına saldıran subaylar gördüğünü, işte Türk askerinin burada devreye girdiğini, subayını korumak isteyen erlerin daha ileriye atıldığını anlatıyor. İkincisi olarak da düşmana saldıracakları zaman “Allah Allah” sesleri ile savaş meydanını etki altına alıyorlar diyor"

Pek Sang Ki şöyle devam ediyor: “Türk askeri düşman çemberi içinde iken bir de kurtarma harekâtı düzenlemiştir. Bir gün önce askerleri ile esir düşen ABD'li Albay Gumby. Çinlilerin hiç beklemediği bir anda ani bir baskınla kurtarılmıştır. Bu durum ABD'liler tarafında hiç unutulmayacaktır.

Yok olduğu sanılan Türk askerleri iki yarma harekatı ile çemberden kurtulmuşlar, ana karargahlarına varmışlardır. Bu durum bütün BM askerleri arasında ve dünyada büyük yankı bulmuş, övgüler ile karşılaşmıştı. BM Başkomutanı Mac Arthur durumu öğrenince çok şaşırmış, "Kutup Yıldızı" adını verdiği Mehmetçiklere çok sevinmişti.

Yabancı basın ve radyolar sürekli Türk Zaferinden bahsediyordu. Türk askerinin başarılı çemberden kurtulma harekâtının BM askerlerini kurtardığını anlatıyorlardı. Bu zaferin önemi de bundan kaynaklanıyor.

Bizimkiler sonradan öğrendiklerine göre, düşman ordusu BM ordusunu yarıp hızla çembere alıp yok etmeyi planlamış, ancak geride Türk birliğinin yok edilememesi bunu engellemişti. Özellikle ABD'lilerden oluşan 8. Ordu bu sayede kurtulmuştu.”

Kunuri zaferini İngiliz General Martin şöyle anlatıyor: " Türkler 10’ karşı birle aslanlar gibi savaştılar. Türkler uzun süre bu şekilde düşmanla çarpışırken ve ölürken İngiliz ve Amerikalılar geri çekiliyorlardı. Mermisi kalmayan Türk askeri süngüyle yumrukla büyük bir zafer kazandı."

Sovyetler, Amerikalılara "sizi bu sefer Türkler kurtardı" şeklinde yayınlar yapıyor, Türk askerinin başarısını tasdik ediyorlardı. Zaferden birkaç hafta sonra Türk tugayı için madalya töreni düzenlenmiş, bütün Türk askerleri adına seçilen 15 kişiye madalya verilmiştir. Türk askerlerine BM askerlerince “Number One" adı takılmış, Türk askerlerini gördükleri yerlerde herkes "Number One" diye onları selâmlamışlardır.

Kunuri Muharebesi'nde 12 subay, 7 astsubay, 199 erbaş ve er olmak üzere toplam 218 Türk askeri şehit oldu, 455 asker yaralandı.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Cevapla

“Lonca İletişim” sayfasına dön