814. sayfa (Toplam 899 sayfa)

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:29
gönderen ustax66
Orhun Kitabeleri

1-)Bilge Kağan Kitâbesi

2-)Kültigin Kitabesi

3-)Vezir Tonyukuk Kitabesi

Göktürk İmparatorluğu’ndan kalma, 7 ve 8. asra âit en eski taş kitâbeler. Üzerinde, Türk Edebiyâtının ilk örnekleri bulunan “bengü taşları”dır. Moğolistan’ın kuzeydoğusunda, eski Orhun Nehri yatağına dikilmiş oldukları için bu kitâbelere Orhun Kitâbeleri, Göktürk İmparatorluğu’na âit oldukları için de Göktürk Kitâbeleri denmiştir. Kitâbelerde adı geçen Ötüken Ormanı, Türklerin Birinci İstiklâl Savaşı’nı kazanan İlteriş Kutlug Kağan tarafından, yeni Türk devletine idâre merkezi olarak seçilen yerdir. Orhun civârında Orhun yazısı ile yazılı daha başka kitâbeler de bulunmuştur. Belli başlıları altı tânedir. Fakat bunların en büyükleri ve mühimleri üç tânesidir. Birincisi olan Kültigin Kitâbesi’ni, ağabeyi Bilge Kağan, 732’de diktirmiş, ikincisi olan Bilge Kağan Kitâbesini de ölümünden bir yıl sonra 735’te kendi oğlu diktirmiştir. Üçüncü olarak vezir Tonyukuk Kitâbesi ise 720-725 senelerinde kendisi tarafından dikilmiştir.

Kültigin Kitâbesi: Kağan olmasında ve devletin kuvvetlenmesinde birinci derecede rolü olmuş kahraman kardeşine karşı, Bilge Kağan’ın duyduğu minnet duygularını ifâde eden, bizzât hükümdâr ağzından yazılmış hitap eder. Yere devrilmiş vaziyette bulunmuştur. Rüzgâra mâruz kalan kısımlarında tahribât ve silintiler vardır. Yüksekliği 3,75 metredir. Saf olmayan mermerdendir. İtina ile yontulmuş, yukarı doğru daralmaktadır. Dört cephelidir. Kitâbenin doğu cephesinin üstünde kağanın işâreti vardır. Batı cephesi Çince kitâbe ile kaplıdır. Diğer üç cephesi Türkçe kitâbelerle doludur.

Kitâbeleri Bilge Kağan ve Kültigin’in yeğeni Yollug Tigin yazmıştır. Satırlar yukarıdan aşağıya doğru yazılmış ve sağdan sola doğru istif edilmiştir. Satırların uzunluğu 235 cm kadardır. Cetvelden çıkmış gibidir. Kitâbenin Çince kitabesinde Türk – Çin dostluğu, Türk İmparatorluğu ve Kültigin methedilmekte, tanıtılmakta ve târihler düşürülmektedir.

Bilge Kağan Kitâbesi: Aynı yerde Kültigin Kitâbesi’nin bir kilometre uzağındadır. Şekli, tertibi ve yapısı, tamâmiyle birincisine benzemektedir. Yalnız biraz yüksektir. Bu Kitâbede Bilge Kağan hitab eder. Ayrıca Kültigin’in ölümünden sonraki vak’aların ilâve edildiği görülür. Bu eser hem devrilmiş hem parçalanmıştır. Tahribat ve silinti bunda çok fazladır. Bu Kitâbeyi de yeğeni Yollug Tigin yazmıştır. Her iki Kitâbede de Bilge Kağan’ın sözlerinin dışında Yollug Tigin’in kitâbe kayıtları ve ilâveleri yer almaktadır.

Vezir Tonyukuk Kitâbesi: Diğer iki Kitâbenin biraz daha doğusunda bulunmaktadır. Devrilmemiş, dikili, dört cepheli iki taş hâlindedir. Birinci ve daha büyük olan taşta 35, ikinci taşta 27 satır vardır. Bu Kitâbe, İlteriş Kutlug Kağan’ın isyânına iştirâk eden ve o günden Bilge Kağan devrine kadar devlet idâresinin baş yardımcısı olarak kalan, Vezir Tonyukuk tarafından diktirilmiştir. Kitâbede bu kudretli ve tecrübeli müşâvir vezirin kendisi konuşmaktadır.

Orhun Kitâbeleri, Göktürk İmparatorluğu’nun kuruluşundan yarım asır sonra, Türk Beylerinin anayurttan uzaklaşarak, kendilerini Çin’in yumuşak ipeklerine ve hileci siyasetine kaptırıp bozulduklarını anlatır. Eskisi gibi iyi ve bilgili olmayan bu beylerin elinde Türk Devleti’nin nasıl sarsılıp yıkıldığını aydınlatır. Bu yüzden tam elli yıl, Çin ilinde esir yaşayan doğu Türklerin, esirlik hayâtına alışamayarak, durmaksızın isyan ettiklerini ve sonunda muvaffak olduklarını, yeniden istiklâl kazandıklarını anlatır. Sekizinci yüzyılda, Çinlilere karşı yapılan İstiklâl Savaşı kazanıldıktan ve Türk bütünlüğü sağlandıktan sonra, bunların unutulmaması için diktirilmiştir.

Orhun Kitâbeleri çok yönlü vesikalardır. Şöyle ki: Türk milletinin adının geçtiği ilk Türkçe metin olup; taşlar üzerine yazılmış ilk Türk târihi; Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi; milletle hesaplaşması, devletin ve milletin karşılıklı vazîfeleri; Türk nizâmının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesîkası; Türk askerî dehâsının, Türk askerlik sanatının esasları; Türk feragat ve fazîletinin büyük örneğidir.

Türk içtimaî hayâtının yüksek tablosu; Türk hitâbet sanatının şâheseri, hükümdarâne edâ ve ihtişamlı hitap tarzı; Türk milliyetçiliğinin temel kitabı; Bir kavmi bir millet yapabilecek eser; Türk yazı dilinin ilk örneği ve başlangıcını mîlâdın ilk asırlarına çıkartan delil, Türk ordusunun kuruluşunu ilk asırlara götüren vesîka; insanlık âleminin sosyal muhtevası bakımından en mânâlı mezar taşlarıdır.

Orhun Kitâbeleri’nden, 12. asırda târihçi Cuveynî, Târîh-i Cihângüşâ’sında bahsetmiştir. Ayrıca Çin kaynaklarında da bu Kitâbelerden bahsedilmektedir. 1709’da Poltava Savaşında Ruslara esir düşen İsviçreli subay Strahlanberg, 13 sene Sibirya’daki sürgün hayâtında serbestçe gezip dolaştığı yerlerde incelemelerde bulunmuş, 1730’da kendi vatanına döndüğünde araştırmalarını yayınlamıştır. Bunun üzerine 1890’da Heikel’in başkanlığında bir Fin, 1891’de de W. Radloff’un başkanlığında bir Rus ilmî heyeti kitâbelerin mahalline gönderilmiştir. Her iki heyet Kitâbeleri tetkik edip, fotoğraflarını Avrupa ilim merkezlerine dağıtmışlardır. Danimarkalı Bilgin V. Thomsen 1893’te Orhun yazısını çözmeyi başarmıştır. Son olarak Türk bilgini Talat Tekin, Amerika’da Orhun Türkçesi’nin bir gramerini ve kitâbelerinin yeni bir neşrini yapmıştır. Orhun Kitâbeleri’nin metninden bir kısım şöyledir:

“Kişi oğlında üze eçüm apan Bumin Kağan İstemi Kağan olurmuş, Olırıpan Türk Buduning ilin törüsin tutan birmiş, iti birmiş.

Tört bulung kop yagı ermiş. Sü sülepen tört bulungdaki budung kop almış, Kop baz kılmış. Başlığıg yükündürmüş tizliğig sökürmiş.

İlgerü Kadırgan yışka tegi, kirü Temir Kapıg-ka tegi kondurmuş. İkin ara idi oksız Kök Türk ança olurur ermiş, Bilge Kağan ermiş, Alp Kağan ermiş, Buyrukı yime bilgi ermiş erinç, alp ermiş erinç, Beğleri yime, budunı yime tüz ermiş, Anı üçün ilig ança tutmış erinç.”

Orhun Yazısı
Göktürk İmparatorluğu’nun resmi yazısı olan Orhun yazısının başlangıcı çok daha eskilere gider. Birçok kişi, Orhun yazısının Göktürklerle birlikte kullanılmaya başlandığını sanır ama işin doğrusu bu değildir. Türklerin çok daha eski dönemlerde de kendilerine özgü yazıları vardı ve bu yazı Orhun yazısının atası idi. Yazının icat nedenlerinden biri devlet yönetimi olduğuna göre, Göktürk İmparatorluğu’ndan önce kurulmuş ve çok geniş alanlara yayılmış bulunan Türk devletlerinin (Büyük Hun, Batı Hun, Ak Hun gibi) yazılarının olmadığını ileri sürmek biraz safdillik olur. Ancak, bu eski Türk kültür andaçları, bozkırın sert iklim koşullarında yok olup gitmiştir. Zaten, Göktürk anıtlarında kullanılan Orhun yazısının mükemmel bir yapıya sahip olması, bu yazının çok daha eskilerden kaldığının bir kanıtıdır.

Kaynaklar ve araştırmalar, Orhun yazısının Göktürklerden önce de kullanıldığını ortaya koymaktadır. Çinli gezgin Hiuen-Tsang (7. yüzyılın ikinci yarısı), Göktürklerden önce Ak Hunların da yazılarının olduğunu ve bu yazının Göktürklerin kullanmış olduğu Orhun yazısı ile aynı olduğunu bildirir. Bizanslı tarihçi Prokopios da (6.yy.), Ogur Türklerinin kendi yazılarını kullandıklarını kaydeder. Bizanslı Menandros’a göre, İstemi Yabgu’nun 568 yılında Bizans İmparatoru’na yolladığı mektup da “İskit (Türk) yazısı” ile yazılmıştı. Menandros’un İskit kelimesi ile anlatmak istediği, Göktürkler’dir.

Taspar (Tapo) Kağan (572-581) için, bir budizm kitabı olan Nirvana Sutra’nın Türkçe çevirisi yapılmıştı. Hazar Kağanlığı ile Batı (Avrupa) Avar Kağanlığı’nda da Orhun yazısı kullanılmıştır. Mayatskiy kazılarında ele geçen seramik parçaları ve tuğlalar üzerinde bulunan yazılar bunun kanıtlarıdır. Ayrıca Macaristan’da bulunan ve Orhun harfleriyle yazılmış olan dört satırlık yazıt, Batı Apar dönemine aittir.

Bizanslı Priskos (5.yy.ortası) anılarında, Hun yazmanlarının ayrı bir yazı ile hazırladıkları metinleri Attila’ya okuduklarını söyler ki bu da Avrupa Hunlarının kendi öz yazılarının bulunduğunu kanıtlar. Orhun alfabesinin harflerinden oluşan Tuna Bulgarlarının yazısı, bu Hun yazısının devamıdır. Demek ki, 4.yy.da Avrupa’ya gelen Hunlar, Orhun yazısını da birlikte getirmişlerdi.



Asya Hunlarının milli yazıları da oldukça yaygındı. Çin yıllıkları şöyle der: “Uygurların ataları Kao-kü’ler Çince yazar, fakat Hunca da yazarlardı. Klasikleri, Hun dili ile okurlardı”. Buna karşın, daha sonraki dönemlerdeki Çin yıllıklarında, Türklerin yazılarının bulunmadığına ve Göktürklerin de yazı bilmediklerine dair kayıtlardan kasıt, onların Çin alfabelerini kullanmamalarıdır. Yoksa aynı Çin kaynakları, Türklerin Orhun yazısı ile yazdıklarını birçok kez bildirmektedir. Mesela, yukarıdaki Türklerin yazılarının bulunmadığını bildiren Çin kaydından 40 yıl önce, yine aynı Çin kaynakları, Kök Türk yazısından söz etmektedir.

Son yıllarda Orta Asya’da yapılan keşiflerle, Orhun yazısının Hunlardan daha önce de kullanıldığı ortaya konulmuştur. Isık Göl yakınlarındaki Esik Kurganı (Altın giysili adamın mezarı), 1970’de açılmış ve içindeki gümüş bir çanağın üzerinde Orhun yazısı ile yazılmış satırlara rastlanmıştır. Esik Kurganı, MÖ 5-4. yüzyıldan kalmadır. Ayrıca, Tanrı Dağları’ndaki MÖ 2. yüzyıla ait Kuray Kurganı’nda da Orhun yazısı ile yazılmış 5 harflik bir metin vardır. İlerideki kazı ve araştırmalarla birlikte bu örneklerin çoğalacağı muhakkaktır.

Orhun Yazısı’nın Kökeni
Orhun yazısının nereden çıktığı konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu yazının kökeni ile ilgili başlıca görüşler şunlardır: İskandinav run’ları, Arami, İrani, Eski Türk damgaları, Sogd, Pehlevi, Parth, Grek. Her nedense, araştırmacıların çoğu, Millî Türk Yazısı’na Sami (Arami) ve İndo-İrani bir köken bulmak için yoğun bir çaba göstermektedirler. Ancak bu görüşler pek inandırıcı değildir. Nedenleri de şunlardır:

Öncelikle, Türk-Orhun harfleri çentme-oyma (runik) nitelik taşırlar ki Türklerin çevresindeki kavimlerden ne İranlılar, ne Hintliler, ne de Çinliler bu tür harf kullanmamışlardır. Arami alfabesi ve ondan türeyen yazılar da (Armazique, Parsi, Pehlevi, Sogd vb) çentme-oyma nitelik taşımazlar. Karakter bakımından Orhun yazısına en yakın tek alfabe batıdaki eski Germen runik yazısıdır ki, Orhun-Türk yazısı ile Germen runik yazısı arasında ne tarihi açıdan, ne de dil açısından bir ilgi yoktur.

Arami alfabesindeki 22 harfe karşılık, Orhun alfabesinde 38 harf vardır ve Orhun yazısının Arami ya da İrani bir alfabeden kaynaklandığını öne sürenler, bu alfabelerin daha o çağlarda Türkler tarafından Türk dilinin fonetiğine göre nasıl düzeltilip geliştirildiğini açıklayamamaktadırlar. Türk yazısına köken olduğu iddia edilen Pehlevi ve Aramazique yazıların ilk örnekleri en erken milat sıralarına indiği halde, Türk yazısının ilk örnekleri çok daha eskilere, MÖ 5-4. yüzyıllara (Esik ve Kuray kurganları) değin gitmektedir.

Orhun yazısının kaynağı hakkında ileri sürülen görüşlerden en doğrusu ve akla yatkın olanı, bu yazının Eski Türk damgalarından çıktığı görüşüdür. Nitekim Çinliler, Eski Türklerin değnekler üzerine çentikler çizerek, ok ucuyla balmumu üstüne işaretler yazarak haberleştiklerini ve resmi belgelerini saptadıklarını bildirmektedirler.

Orhun yazısının Türk buluşu olduğunu söyleyenler, bu yazının eski Türk damga ve işaretlerinden çıktığını kabul ederler. Gerçekten de Orhun yazısındaki harflerden OK sesini veren harf ok’a, (A)Y sesini veren harf Ay’a, (E)S sesini veren harf (s) süngüye, (E)B sesini veren harf ev’e (Eski Türkçe’de “eb”), (A)T – T(A) sesini veren harf dağ’a (Eski Türkçe’de “tag”), (E)L sesini veren harf el’e, (E)R sesini veren harf de er’e yani adam’a benzemektedir.

Orhun Yazısı’nın İmlası
Orhun yazısı, Göktürk Anıtları’ndan önce Yenisey yazıtlarında da kullanılmıştır. Yenisey yazıtlarında 150’den fazla işaret vardır. Bu işaretlerin sayısı Göktürk Anıtları’nda 38’e düşürülmüştür (sözcük ayırma işareti hariç). Yukarıdaki tabloda bir örneğini gördüğünüz Orhun Alfabesi, 38 harften ve bir sözcük ayırma iminden oluşur. Harflerin karakteri, genel olarak, kesin ve düz çizgilerden oluşması ve birbirleriyle bitişmemesidir. Orhun yazısı sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru yazılır. Alfabedeki 38 harfin 34’ü ünsüz, 4’ü ünlüdür. Kimi ünsüzlerin ince ve kalın ünlülülerle ayrı ayrı kullanılan iki türü vardır. Kimi ünsüzler ise iki sesin birleşmesinden oluşur.

Sözcük başı ve içinde A harfi yazılmaz ama sözcük sonunda muhakkak belirtilir. Bunun nedeni, ünsüz işaretlerinin çoğunun A ya da E ile başlayıp yine A ya da E sesi ile biten ses öbeği değerinde olmasıdır. Örneklerde, ince ünlülerle birlikte kullanılan S harfinin bazen Ş sesi yerine kullanıldığı görülür. Benzer biçimde Ş harfi de bazen kalın S sesi için kullanılmıştır. Sözcük başındaki I, İ, O, U, Ö, Ü ünlüleri her zaman yazılır.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:33
gönderen ustax66
Wilhelm Ludwig Thomsen

Vilhelm Ludwig Peter Thomsen ya da Vilhelm Thomsen (25 Ocak 1842 – 12 Mayıs 1927) Danimarkalı dilbilimci. Dancada Vilhelm olarak yazılmasına karşın Türkçe pek çok kitap ve çalışmada adı Wilhelm olarak geçmektedir.

1893 yılında, Rus Türkolog Friedrich Wilhelm Radloff (Vasili Vasilyeviç Radlof)'un yardımları ile Orhun Kitabeleri'ni çözümlemiştir.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:35
gönderen ustax66
Anti-Komintern Paktını

Anti-Komintern Paktı, Almanya ve Japonya arasında 1936 yılında imzalanmış bir anlaşmadır.

Japon Ordusu, Sibirya ve Moğolistan sınırlarında Sovyetlerle sürtüşmektedir. Bu gerilim Almanya'ya Japonya'yla yakınlaşma şansı tanır. 25 Kasım 1936 tarihinde anti-Komintern Paktı'nı imzalarlar. Buna göre, her iki ülke, içlerinden birisi SSCB tarafından saldırıya uğrarsa diğerine destek sözü verir.

Berlin, İtalya'nın da bu anlaşmaya katılımı için baskı yapar. Mussolini bir sene sonra, 6 Kasım 1937'de anlaşmayı imzalar. 1939 Şubat ayında Macaristan da Anti-Komitern Paktı'na katılır. Franco'nun İspanya'sı da bu ittifaka 27 Mart 1939'da katılır.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:38
gönderen ustax66
Beatles

The Beatles, İngiltere'nin Liverpool kentinde kurulmuş müzik grubudur. 60'lı yılların popüler grubu. The Beatles hem sanatsal hem de ticari başarılarıyla tarihte büyük bir üne kavuşmuştur. Modadan müziğe kadar geniş yelpazede bügünkü gelişime payları büyüktür. Grup, birçok satış rekoru kırmıştır ve elliden fazla şarkısıyla liste başarısı göstermiştir. ABD'de büyük başarıya ulaşmış ilk İngiliz grup olmuştur. The Beatles Rock Band adındaki oyunları piyasaya çıkmıştır.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:42
gönderen ustax66
Uzay mekiği Endeavor

Endeavour Uzay Mekiği, Challenger Uzay Mekiği faciasından sonra kullanılmıştır. İlk uçuşunu 12 Mayıs 1992'de yapmıştır.16 Mayıs 2011 'de emekli oldu. UUİ'ye ilk kez gidilen mekiktir ve ilk kez gece fırlatılan mekiktir.

Son Fırlatılışı
Endeavour 16 Mayıs 2011'de son yolculuğuna çıktı. Sonrasında tek aktif mekik olan Atlantis de son yolcuğunu 20 Temmuz 2011'de tamamlayarak NASA'nın mekik programını sonlandırmış oldu.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:46
gönderen ustax66
Reşat Nuri Güntekin

Reşat Nuri, 25 Kasım 1889 yılında İstanbul’da doğmuştur. Emekli binbaşı Dr. Nuri Bey ile Kars valisi Yaver Paşa’nın kızı Lütfiye Hanım’ın oğludur. Çanakkale’de Mekteb-i İptidaiyi bitirdikten sonra Çanakkale İdadisinde okudu. Daha sonrada İzmir Frere’lerde devam eden lise öğrenimini, İstanbul Saint Joseph Lisesi’nde tamamladı. Sınavla girdiği, İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesini bitirdi.
Babasının memurluk yaşantısı sonucunda, Anadolu’nun pek çok yerini görme şansını yakaladı. İyi bir gözlemci olma yeteneği ile de gördüklerini ilerleyen yıllarda kaleme aldığı eserlerine yansıttı. Bursa’da Fransızca öğretmenliği yaptı. İstanbul’da Türkçe ve Fransızca öğretmenliği ve çeşitli okullarda müdürlük yaptı. Kabataş Lisesinde felsefe derslerine girdi. Galatasaray Lisesi’nde Türkçe öğretmenliği, Erenköy Kız Lisesi’nde Edebiyat ve felsefe öğretmenliği yaptı. 1929 – 1931 yıllarında Dil Heyetinde görev aldı. 1931 yılında müfettişlik yaptı. Çanakkale’den milletvekili seçilerek 1939 – 1943 mecliste bulundu. Milletvekilliği sona erince Milli Eğitim Baş Müfettişliği görevini yürüttü. 1947 Paris Kültür Ataşesi oldu. 1954’de emekliye ayrıldı. Akciğer kanserine yakalandı. Tedavi için gittiği Londra’da 7 Aralık 1956’da yaşamını yitirdi. Karacaahmet mezarlığına gömüldü.

Yazın Hayatı
1917 yılında Diken dergisinde yayımlanan “Eski Ahbap” adlı uzun öyküsüyle başlamıştır. Zaman gazetesinde tiyatro eleştirmenliği yapmıştır. Dersaadet gazetesinde Hayrettin Rüştü takma adı ve kendi adıyla pek çok öyküsü yayınlanmıştır. Asıl ününü Vakit gazetesinde yayımladığı “Çalıkuşu” adlı romanıyla kazanmıştır. Reşat Nuri’nin romanları sanat anlayışı bakımından ikiye ayrılır. 1. Duygusal romanlar 2. Sosyal romanlar Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi romanları duygusal romanlarıdır. Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Miskinler Tekkesi gibi romanlarında da sosyal olaylar ön plandadır. Kuşaklar arası anlaşmazlıklar, batılılaşmanın yanlış yorumlanması, eğitimin önemi bu eserlerdeki başlıca temalardır. Dili yapmacıksız ve sadedir. Konuşma diliyle yazdığı için eserleri geniş halk kitleleri tarafından rahatlıkla okunmuştur. Bir başucu kitabı olma özelliğini yakalamıştır.

Milli edebiyat akımı içerisinde yer almıştır. Milli edebiyat akımının en önemli özelliği olan dilde yalınlık, Arapça ve farsça kelimelerin Türkçe karşılığını kullanma, İstanbul Türkçesini kullanma konusundaki görüşleri eserlerinde uyguladığı görülmektedir. Bugün bile okunup anlaşılabilir olmasının nedeni de büyük ölçüde eserlerinde kullandığı dildir. Yirminci yüzyılın en önemli romancılarındandır.

Eserleri;
*Roman
*• Gizli El,
• *Çalıkuşu,
*• Damga,
• *Dudaktan Kalbe,
• *Akşam Güneşi,
• *Bir Kadın Düşmanı,
• *Yeşil Gece,
• *Acımak,
• *Yaprak Dökümü,
• *Kızılcık Dalları,
• *Gökyüzü,
• *Eski Hastalık,
• *Ateş Gecesi,
• *Değirmen,
• *Miskinler Tekkesi,
• *Harabelerin Çiçeği,
• *Sönmüş Yıldızlar,
• *Kan Davası,
• *Son Sığınak
• *Kavak Yelleri,

Öykü
•* Roçild Bey,
• *Eski Ahbap,
• *Sönmüş Yıldızlar,
• *Tanrı Misafiri,
• *Leyla ile Mecnun,
• *Olağan İşler,
• *Aşk Mektupları

Oyun
• *Hançer,
*• Eski Rüya,
• *Ümidin Güneşi,
• *Gazeteci Düşmanı, Şemsiye Hırsızı, İhtiyar Serseri (üç oyun),
• *Taş Parçası,
• *Yeşil Gece,
• *İstiklâl,
•* Hülleci,
• *Yaprak Dökümü,
• *Eski Şarkı,
• *Balıkesir Muhasebecisi,
• *Tanrıdağı Ziyafeti,
• *Bir Köy Öğretmeni,
• *Çalıkuşu,
• *Kavak Yelleri
*Gezi
*Anadolu Notları

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:49
gönderen ustax66
Augusto Pinochet,

Augusto José Ramón Pinochet Ugarte (d. 25 Kasım 1915, Valparaíso – ö. 10 Aralık 2006, Santiago), 1973 yılından 1990 yılına kadar Şili'yi dikta rejimi ile yöneten general. 1973'ten 1998'e kadar Şili ordusunun başkomutanı ve 1973'ten 1981'e kadar Şili Cunta Hükûmeti'nin başkanı.

11 Eylül 1973 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) destekli bir askeri darbeyle sosyalist Salvador Allende'nin Unidad Popular hükûmetini devirmiş ve ülkedeki sivil yönetimi kuruluşunun 48. yıldönümüne bir hafta kala sona erdirerek iktidara gelmiştir.

Pinochet dönemi çok sayıda insan hakları ihlalerinin yaşandığı bir dönem olarak kabul edilmesine karşın Pinochet taraftarlarına göre, Pinochet sayesinde ülkede büyük bir ekonomik kalkınma sağlanmıştır. 10 Aralık 2006'da, ev hapsinde tutulurken 91 yaşında kalp krizi geçirerek ölmüştür.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:51
gönderen ustax66
Xabi Alonso

Xabier Alonso Olano, bilinen ismiyle Xabi Alonso (d. 25 Kasım 1981), İspanyol futbolcu. Bayern Münih'te forma giymektedir. Orta sahanın ortasında ve ön libero pozisyonunda oynayan Xabi Alonso, sıklıkla oyun kurucu rolü üslenmektedir.

İspanya Millî Futbol Takımı'nın 2006 FIFA Dünya Kupası, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası, 2010 FIFA Dünya Kupası ve 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası kadrolarında yer almıştır. Bunun yanında İspanya Millî Futbol Takımı ile 2008 ve 2012' de Avrupa Futbol Şampiyonası ve 2010' da Dünya Kupası zaferini tatmıştır.

Alonso futbol kariyerine İspanyol kulüp Real Sociedad'ta başladı. Burada bir sezon oynadıktan sonra Eibar kulübüne kiralandı. Burada da kiralık olarak bir sene geçirdikten sonra yeniden Real Sociedad'a döndü ve 2004 yılına kadar burada oynamaya devam etti. 2002-03 Sezonu'nda Real Sociedad'ın aldığı ikincilikte, takım kaptanı olarak büyük rol üstlendi. İspanyol yıldız, 2004 yılı Ağustos ayında 10,5 milyon sterlinlik bir transfer anlaşmasıyla Liverpool takımına transfer oldu. Xabi Alonso, bu kulüpte henüz ilk sezonundayken UEFA Şampiyonlar Ligi'ni kazandı. Bunu takiben İngiltere'de FA Community Shield ve FA Cup gibi kupaları kazanma başarısı gösterdi. 2009-2010 sezonunda 30 milyon euro karşılığı Real Madrid'e transfer oldu. Real Madrid'ten Guti'nin takımdan ayrılmasından sonra 14 numarayı giyeceğini açıkladı. 28 Ağustos 2014 tarihinde 8 milyon Euro karşılığında Bayern Münih'e transfer oldu. İspanyol oyuncunun 2 yıllık ve kiralık olarak sözleşme imzaladığı 3 numaralı formayı giyeceği açıklandı.

Uluslararası alanda Xabi Alonso, İspanya Millî Futbol Takımı ile birlikte 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası, 2006 FIFA Dünya Kupası ve 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'na katıldı. Alonso'nun ilk uluslararası maçı, Nisan 2003 tarihinde oynanan ve takımının 4-0 kazandığı Ekvador maçı olmuştur. Alonso'nun kariyerinin zirveye ulaşmasını sağlayan turnuva, takımının şampiyonluğa ulaştığı Euro 2008'dir.

2014 FIFA Dünya Kupasından sonra İspanya Millî Futbol Takımını bıraktığını açıklamıştır.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 20:53
gönderen ustax66
Andrea Doria,

Andrea Doria, İtalya'nın soylu ailelerinden Doria'lara mensuptur. Amcası Nicola Doria'nın kayırmasıyla, Papa İnnocentius VIII'in has alayında görev almış, gösterdiği yararlıklardan ötürü Napoli krallığının hizmetine verilmiş ve rütbesi amiralliğe kadar yükselmiştir. Andrea Dorya'nın başarılarından ilki, baş kaldıran Korsika'yı yenilgiye uğratmasıdır (1503-1506). Daha sonra Cenova deniz kuvvetlerinin başına geçmiş, Berberistan kıyılarını ellerinde tutan Türk korsanlarıyla mücadeleye girişmiş, 1522'de Fransa Kralı Birinci François'in hizmetine girmiştir.

Birçok savaşlardan sonra Şerşel'e (Cicelli) karşı saldırıya geçmiş ve Karaman Ali Reis'in üstün savunması karşısında bir şey yapmadan çekilmek zorunda kalmıştır. Bu yenilginin verdiği aşağılık duygusunu gidermek için Yunan denizindeki savunması yetersiz Türk kıyılarındaki bazı limanları topa tutmuş, Coron ile Patrus'u ele geçirmiştir. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Türk donanmasını Barbaros'un komutasına vermiştir. Barbaros Hayreddin Paşa, 18 gemilik bir düşman filosunu Messina boğazında yakmış (1533), Doria, gemileriyle birlikte Preveze'ye sığınmak zorunda kalmıştır. Barbaros'un Reggio, Santa Lucca, Citraro, Spina Langa şehirlerine yaptığı akınlar ve Tunus'u ele geçirmesi, Alman İmparatoru Şarlken'i yeni bir sefer düzenlemeye yöneltmiştir.

Tunus üzerine hazırlanan sefere Andrea Doria da katılmış ancak, Barbaros'un karşı saldırılara geçmesi ve Minorca ile Majorca adalarını hedef olarak seçmesi ve buradaki Palma ile Maroj kalelerini yıkması üzerine, bu sefer de yine başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bundan sonra Papalığın teşviki ile Venedik, Papalık, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz donanmaları Andrea Dorya'nın emrine verilmiş; fakat Barbaros, bu güçlü donanmayı Preveze açıklarında büyük bir yenilgiye uğratmış ve denizcilik tarihinin en büyük zaferlerinden birini kazanmıştır. Zaten Doria'nın en büyük talihsizliği hiç şüphesiz, Barbaros gibi büyük ve güçlü bir denizci ile karşı karşıya gelmiş olmasıdır.


Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2014 21:06
gönderen ustax66
Alparslan Türkeş

Alparslan Türkeş (25 Kasım 1917, Lefkoşa - 4 Nisan 1997, Ankara), Türk asker,Eski Başbakan yardımcısı ve siyasetçi.

Alparslan Türkeş, 25 Kasım 1917 öğle vaktinde Koyunoğlu ailesinden Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ile Fatma Zehra Hanım'ın çocuğu olarak, Lefkoşa'da Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı evinde dünyaya geldi. 3 Haziran 1933'te ailesiyle birlikte Lefkoşa'dan ayrılarak Limasol'dan kalkan İtalya bandıralı "Viyana" gemisiyle İstanbul'a geldi.

1933'te Lefkoşa doğumlu İzmit milletvekili Hüseyin Sırrı Bellioğlu'nun tavsiyesiyle Kuleli Askeri Lisesine geçici olarak kaydoldu ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçince asli kaydı gerçekleşti. 1936'da Kuleli Askeri Lisesi'nden mezun olup 1938'de Harp Okulu'nu bitirdi. 1939'da piyade asteğmeni olarak atış okuluna girerek buradan teğmen rütbesiyle mezun oldu (P.938-348). Refik Yurtsever'in ablasının kızı Muzaffer Hanım ile 5 Eylül 1939'da nişanlandı ve 14 Ocak 1940'ta evlendi. Bu sırada Gelibolu'daki 58. Piyade Alayı 5. Bölük Komutanlığı'na tayin edildi ve Balıkesir, Bandırma, Edincik, Erdek ve Marmara Adasında görev aldı.

1944'te üsteğmen rütbesindeyken Nihal Atsız'la birlikte "Irkçılık-Turancılık" davasından yargılandı ve 9 ay 10 gün Tophane Askeri Hapishanesinde kaldı. 1945 yılında Askeri Yargıtay kararıyla tahliye edildi ve 1947'de beraat etti.

Orduya tekrar döndü. 1955'de Harp Akademisi'ni (94.sınıf, Sıra No. 39) bitirdi. Daha sonra ABD'ye gönderildi ve burada Amerikan Harp Akademisi'ni ve piyade okulunu bitirdi. 1955-1957 yılları arasında Washington'da NATO Daimi Komitesi'nde Türk genelkurmayı temsil heyetinde görev yaptı. Aynı sırada uluslararası ekonomi eğitimi gördü. 1959'da Almanya'da Atom ve Nükleer Okulu'na gönderildi ve buradaki eğitiminden sonra albaylığa yükseldi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı NATO şube müdürü olarak atandı.

27 Mayıs 1960'dan kısa süre önce Elazığ'daki birliğinden Ankara'ya atandı ve Albay Talat Aydemir'in önerisiyle Milli Birlik Komitesi'ne (MBK) alındı. Darbeyi planlayıp yürütecek olan 37 kişilik MBK içinde yer aldı. darbe bildirisini 27 Mayıs 1960 günü radyodan okuduktan sonra adı sıkça duyulmaya başlandı. 27 Mayıs sonrası Başbakanlık müsteşarlığı yaptı. Bu dönemde sonradan AP Partisi Balıkesir Senatörü seçilecek Hikmet Aslanoğlu ve CKMP Genel Sekreteri olacak Fuat Uluç kendisinin yardımcılık görevini yerine getirdiler. Bu dönemde Milli Birlik Komitesi içindeki görüş ayrılığı sonucu 13 Kasım 1960'da MBK Başkanı Org. Cemal Gürsel bir bildiri yayımlayarak MBK'nin çalışmalarının ülkenin yüksek çıkarlarını tehlikeye düşürecek bir duruma geldiğini, bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri ile MBK üyelerinin talepleri üzerine MBK'yi feshettiğini açıkladı. Yeni oluşturulan MBK'de ise Alparslan Türkeş'in de içinde bulunduğu ve "14'ler" olarak adlandırılan ve ülkenin köklü yapısal sorunları çözülmeden kısa süre içinde yapılacak seçimlerle iktidarın sivillere bırakılmasını reddeden 14 subaya yer verilmiyordu. MBK üyesi Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun inisiyatifiyle gerçekleşen bu operasyonla söz konusu kişiler Türk Silahlı Kuvvetleri'nden de emekli edilerek çeşitli görevlerle yurt dışına sürgüne gönderildiler. Alparslan Türkeş de bu operasyon sonucu Yeni Delhi büyükelçilik müşaviri olarak Hindistan'a gönderildi. Sürgünde iken, MBK Başkanı Cemal Gürsel 'e, Yüksek Adalet Divanı 'nda yargılanan Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerinin doğru olmayacağını vurgulayan ve Milli Yol dergisinde yayınlanan mektubu gönderdi. 25 ay kadar sonra, 23 Şubat 1963'te Gümülcine 'den yurda döndüğünde burada kalabalık bir "milliyetçi topluluk" tarafından karşılandı.

Gökhan Evliyaoğlu'nun Adalet Partisi'ne katılma yolundaki teklifini reddeden Türkeş, milliyetçi çevreleri bir araya getirmek için 2 Mayıs 1963'te Türkiye Huzur ve Yükselme Derneği'ni kurdu. Darbe hazırlığı yapan Talat Aydemir - Fethi Gürcan ikilisiyle temas kurdu. Ancak Talat Aydemir'le anlaşamadı. Bunun üzerine darbeyi hükümete haber verdi. Kendisi de darbe girişimi nedeniyle yargılandı, ancak darbeyi hükümete duyurduğu için beraat etti. Alparslan Türkeş, sürgünde olduğu dönemde 14'lerden çoğu ile sık sık bir araya gelerek dönüşten sonraki stratejisini belirleyici toplantılar yapmıştı. Nitekim 31 Mart 1965'te, 14'lerden Dündar Taşer, Ahmet Er, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Mustafa Kaplan gibi eski MBK üyeleri ile birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi - (CKMP)'ne girerek fiilen siyasi hayata atılmış oldu.

1965'te bu partinin başkanı oldu, uzun tartışmalardan sonra parti tüzüğünde 9 Işık Doktrini yer aldı. Türkeş, bu dönemde kendisini sevenler tarafından Başbuğ ilan edildi ve aynı yıl Ankara'dan milletvekili seçildi. 6-8 Şubat 1969'da Adana il kongresinde CKMP adı Milliyetçi Hareket Partisi ve terazi olan amblemi de üç hilâl olarak değiştirildi. 1966 yılında cumhurbaşkanlığına aday oldu ve Cevdet Sunay karşısında 11 oy alarak seçimi kaybetti. 1969 ve 1973 yıllarında Adana milletvekili olarak parlamentoya seçildi. 1974'te ilk eşi Muzaffer Türkeş'i kaybetti. Bundan iki yıl sonra 1976'da Seval Türkeş'le evlendi.

1975'ten sonra Milliyetçi Cephe adı verilen koalisyon hükümetlerinde başbakan yardımcılığı görevinde bulundu. Bu dönemde sağ ve sol çatışması arttı. Yetkililerin elinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin şiddetin esas kaynağı olduğuna dair kanıtlar vardı ve Cumhuriyet Savcısı kapsamlı bir soruşturma yapmak istiyordu. Ancak hükümet buna izin veremezdi. Çünkü bu rolün açığa çıkarılması koalisyonun dağılması anlamına geliyordu ve Demirel bunu düşünmek bile istemiyordu. 12 Eylül darbesi sırasında Milli Güvenlik Konseyi başkanı, diğer üç parti başkanlarının teslim olduğunu, Alparslan Türkeş'in de teslim olmasını, aksi taktirde suçlu durumda olacağını belirten bir bildiri yayınladı. 12 Eylül darbesinden sonra 9 Nisan 1985'e kadar 4,5 yıl tutuklu kaldı. 12 Eylül döneminde idam cezasıyla yargılanan Türkeş, bu davadan beraat etti.

1987'de siyaset yasağının kalkmasıyla birlikte Milliyetçi Çalışma Partisi'ne girdi ve aynı yıl yapılan olağanüstü kongrede genel başkanlığa seçildi. 1991 genel seçimlerinde RP ve IDP ile seçim ittifakı yapan MÇP lideri Türkeş, Yozgat milletvekili olarak yeniden parlamentoya girdi. Bu sırada 1992'de 12 Eylül darbesi ile kapatılmış olan partilerin eski adlarını alması hakkında Siyasi Partiler Kanunu'nda yapılan değişiklikle MÇP'nin ismi de 1993 yılında MHP olarak değiştirildi. 1995 genel seçimlerinde parlamento dışı kalan Türkeş, bu dönemde uzlaşmacı bir lider olarak ülke siyaseti üzerinde en etkili siyasetci oldu. Türkeş, 9 Işık başta olmak üzere siyasi ve tarihi görüşlerini içeren kitaplar yazdı.

İlk evliliği, 1940 yılında, Muzaffer Hanım ileydi. Muzaffer Hanım 1974 yılında ölmüştür. Çocukları:

Ayzit,
Umay,
Selcen, XXIII.Dönem Bursa milletvekili Hamza Hamit Homriş ile evlidir.
Sevenbige (Çağrı),
Yıldırım Tuğrul, XXIII.ve XXIV. Dönem Ankara milletvekili

Türkeş'in ikinci evliliği, 1976 yılında, Seval Hanım ileydi.Çocukları:
Ayyüce,
Ahmet Kutalmış, XXIV. Dönem İstanbul milletvekili

Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da yaşama veda etti. Kabri, Ankara Beştepe'de bulunmaktadır.

Eserleri
Milli Doktrin 9 Işık; Alparslan Türkeş, Kamer Yayınları; İstanbul, 1999.
Dokuz Işık; Berikan Elektronik Basım Yayım;
9 Işık; Hamle Yayınevi; İstanbul
Dokuz Işık ve Türkiye;Hamle Yayınevi; İstanbul
Ülkücülük; Hamle Yayınevi; İstanbul,
12 Eylül Adaleti (!) : Savunma; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1994.
1944 Milliyetçilik Olayı; Hamle Yayınevi;
Modern Türkiye ; İstanbul.
Milliyetçilik Olayları; Berikan Elektronik Basım Yayım.
27 Mayıs ve Gerçekler; Berikan Elektronik Basım Yayım.
27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler; İstanbul, 1996.
Ahlakçılık; Berikan Elektronik Basım Yayım.
Etik (Ahlak Felsefesi), Etik.; Bunalımdan Çıkış Yolu; Kamer Yayınları.
Türk Edebiyatında Anılar, İncelemeler, Tenkidler, Anı-Günce-Mektup; İstanbul, 1994.
Bunalımdan Çıkış Yolu; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996.
Dış Meselemiz; Berikan Elektronik Basım Yayım.
İlimcilik; Berikan Elektronik Basım Yayım.
Kahramanlık Ruhu; İstanbul, 1996.
Temel Görüşler; Kamer Yayınları.
Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1994.
Türkiye'nin Meseleleri; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996.
Yeni Ufuklara Doğru; Kamer Yayınları.
Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1995.
Gönül Seferberliğine; Kamer Yayınları; İst; 1994