Lev Nikolayeviç Tolstoy
Lev Nikolayeviç Tolstoy (Rusça: Лев Никола́евич Толсто́й; 9 Eylül 1828 - 20 Kasım 1910), Rus yazar.
Hayatı
Zengin bir ailenin çocuğu olarak Rusya'nın Tula şehrindeki Yasnaya Polyana adlı konakta doğdu. Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybetti, yakınlarının elinde büyüdü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı büyük bir ilgisi vardı. Öğrenimini tamamlamak için Moskova'ya gitti. Çalışkan zeki bir öğrenci olarak başarı ve sevgi kazandı. Fransızcasını ilerletmiş, Voltaire'i ve J. J. Rousseau'yu okumuş, bu iki yazarın kuvvetli etkisinde kalmıştı. Yasnaya-Polyana'ya döndü, yoksul köylüler arasına katıldı. İlk eseri olan "Çocukluk"u bu sıralarda yazdı.
Bir süre sonra orduya girdi; Kafkasya'ya gitti. Kafkas halkının yoksulluk dolu yaşayışlarını ele aldığı izlenimlerle ilk gerçekçi hikâyelerini yazdı. 1854'te Kırım savaşı'na subay olarak katıldı. Sonra askerlikten ayrılıp Petersburg'a gitti. Bir kısım eserlerini oldukça sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Gene de içinde, aradığını bulamayan bir ruh çalkalanıyordu. Batı Avrupa ülkelerinde uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa, İsviçre'de dolaştı. Yurduna dönüşünde gene Yasnaya-Polyana'ya yerleşti. Asalet ünvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim, eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862'de evlendi.
Tolstoy evlendiğinde karısı Sophie Behrs 16 yaşında idi. Bu evlilik onun düzenli bir hayat özlemini giderecekti. Bu evlilkten 12 çocukları oldu; bu çocuklardan 5'i öldü. Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı "Savaş ve Barış" ile "Anna Karenina'yı" bu dönemde yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı. Hatta "Savaş ve Barış"ın düzeltmelerini 12 kez yapıp yazmıştır. Aradan bir süre geçince yeniden, bu sefer eskilerden daha şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özelikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı bıkıp usanmadan yazmasıydı. "Kroyçer Sonat", "Efendi ile Uşak", "Karanlıkların Gücü", "İman nedir", "İnciler", "Kilise ve Devlet", "İtiraflarım" hep bu yılların ürünleridir.
Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı. Yukarıda sayılanların dışında "Diriliş", "Gençliğim", "Çocukluk", "Hacı Murat", "Ayaklanış", "Sergi Baba", "Tanrı Bizim İçimizdedir", "Kazaklar", "Tesadüf", "İki Süvari" gibi eserleri vardır.
Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo'da tren istasyonunda zatürre'den öldü. Polis, cenazesine katılmak isteyenlere ulaşımı sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular.
82 yaşında vefat eden Tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Bu sebeple ailesiyle arası açıldı. Hıristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı "tanrının egemenliği içimizdedir" kitabıyla yeni bir hristiyanlık akımı tanımlaması, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı.
Romanları
Hazin Bir Evliliğin Romanı
Çocuklukluğum
İlk Gençlik
Gençlik
Sivastopol Serisi
Kazaklar
Savaş ve Barış
İnsan Ne İle Yaşar?
Ivan Ilyiç'in Ölümü
Anna Karenina
Kroyçer Sonat
Diriliş
Hacı Murat
Sergi Baba
Efendi İle Uşağı
Öyküleri
Toprak Ağasının Sabahı
Baskın
Ormanın Kesimi
Notes of a Billiard Marker
İki Süvari Subayı
Bir Karşılaşma
Tipi
Lucerne
Albert
Üç Ölüm
Aile Saadeti
Polikuska
The Decembrists
Caucasus Mahkumu
İvan İlyiç'in Ölümü
Holstomer
İnsanlar Arasında Boş Bir Konuşma
Usta ve Çırak
Köyde Şarkı Söylemek
Köyde Dört Gün
Yanlış Kupon
Oyun'dan Sonra
Erik Çekirdeği
Masalları
Fil ile Tilkiler
Masallar
an Masallar
Günlük ve Mektuplar
İlk hatıralar
İtiraflarım
Sevginin Talebi
Hz. Muhammed
Eğitim
Popüler Eğitim
Eğitim ve Öğretim Programları ve Danışmanlığın Tanımı
Bir Okuma Kitabı
Popüler Öğretim
Yeni Bir Okuma Kitabı
Din ve Ahlak
Doğmatik Teolojinin Eleştirisi
İncil'in Kısa Bir İzahı
The Four Gospels Unified and Translated
Church and State
Neye Güveniyorum?
Hayat
Sevgi Tanrısı ve Komşunun Biri
Timothy Bondareff
İnsanlar Niçin Sarhoş Olurlar?
On Non-Resistance
Birinci Adım (Vejetaryenlik üzerine)
Tanrı'nın Hükümdarlığı Kendi İçimizdedir
Non-Activity
The Meaning of the Refusal of Military Service
Sebep ve Din
Din ve Erdem
Hıristiyanlık ve Vatanseverlik
Non-Resistance ( Ernest H. Crosby'e bir mektup)
Kutsal Kitab'ı nasıl Okumalıyız?
Kilise'nin Aldatmacası
Hıristiyan Öğretisi
İntihar
Öldürmeyeceksin
Aziz Sinot'a Yanıt
Sadece Savaş
Dinde Hoşgörü
Din Nedir?
Ortadoks Rahiplerine
Bilgeleri Düşünceleri (derleme)
Tek İhtiyacımız
Büyük Günah
A Cycle of Reading (derleme)
Adam Öldürme!
Birbirinizi Sevin
Gençliğin Savunması
Şiddetin Yasası ve Sevginin Yasası
Tek Emir
Her Gün İçin (derleme)
Sanat ve Edebiyat
Sanat Nedir?
Sanat ve Sanatsal Olmayan
Shakespeare ve Drama
Dr.Alice Stockham'ın Edward Carpenter Tarafından Yazılan "Modern Bilim Cevirisi"nin Önsözü
Orloff'un Albümü
Amiel
Guy de Maupassant Hikayelerinin Serbest Çevirileri
Bernardin de St. Pierre
Halk İçin Kısa Öğretici Hikayeler[değiştir | kaynağı değiştir]
İnsan Neyle Yaşar
Sevgi Nerdeyse Tanrı da Ordadır
İki Yaşlı Adam
İhmal Edilen Bir Ateş Evi Yok Eder
Nicolas Stick (Çar 1.Nicolas )
Bir İnsana Fazla Mülkiyet Gerekir mi?
Ifias
Tanrı'nın Oğlu
Üç Münzevî Adam
Mum
Pişman Günahkâr
İlk Damıtıcı
Aptal İvan
Boş Davul
Işıkla Birlikte Işıkta Yürümek
Üç Mesel
Esarheddon
Üç Soru
Cehenneme Dönüş
Çalışmak, Ölmek ve Hastalanmak
Bir Dua
Meyveler
Korney Vasilyeff
Niçin?
İlahiyatçı ve İnsan
Bir Köylüye Bilimsel Bir Mektup
Sosyal ve Siyasi Denemeler
Moskova'nın Nüfus Sayımı (1882'de)
M. A. Engelhardt'a Mektup
O Halde Ne Yapmalıyız?
Kadınlar
El Emeği
Zihinsel Hareketlilik ve El Emeği
Kültür Şöleni (Moskova Üniversitesinin Yıldönümü'ne)
Bir Devrimci'ye Mektup
Açlık (rapor ve mektuplar)
Utandır! (bedensel cezaya karşı)
Vatanseverlik ve Barış
Liberallere
Bakanlara
Sonun Başlangıcı
Terfi Ettirilmemiş Bir Görevliye Mektup
Hague Barış Konferansı
İki Savaş
Suçlu Kim?
Carthago Delenda Est
Zamanımızın Köleliği
Çıkış Nerede?
Vatanseverlik ve Hükümet
Gerçekten Zorunlumu?
Çar'a ve Yardakçılarına
Çağın Yaklaşan Sonu
Askerlik Hatıraları
Memurluk Hatıraları
İşçi Sınıfı Problemi
Çar'a Mektup
İşçi Sınıfına
Politikacılara
Sosyal Reformlara
Pietro Mazzini'ye Mektup
Kendinizi Hatırlayın
Rus Devrimi
İşçi Sınıfı Nasıl Özgür Kılınabilir?
Büyük Bir Adaletsizlik
Rusya'da Sosyal Hareket
Çağın Sonu
Halkın Savunması
Askerlik Hizmeti
Rus Devrimi'nin Anlamı
Ne Yapılmalı?
Hükümetin, Devrimcilerin ve Halkın Bir Savunması
Mülkiyet Sorununun Tek Çözümü
Susamam
Molochnikoff'un Tutuklanmasıyla İlgili
Bosna ve Herzegovina'nın İlhakı
Kaçınılmaz Devrim
Stockholm Barış Konferansı'na Bir Adres
Faydalı Bir çare
Oyunlar
Karanlığın Gücü
Aydınlanmanın Meyveleri (komedi)
Ceset (tamamlanmamış dram)
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Wolfgang Borchert,
Wolfgang Borchert (d. 20 Mayıs 1921 Hamburg; ö. 20 Kasım 1947 Basel) Alman şair, oyun ve öykü yazarı.
Borchert, II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan, şehirlerin yıkılması, ailelerin dağılması ve savaş travmaları ile şekillenmiş bir edebiyat türü olan Yıkım Edebiyatı'nın (Almanca:Trümmerliteratur) en tanınmış yazarlarından biridir.
Hayatı
Wolfgang Borchert, öğretmen Fritz Borchert ile yazar Hertha Borchert'in oğlu olarak Hamburg, Eppendorf'ta dünyaya geldi. Kirchwerder Merkez Okulu'nda öğrenim gördü. Daha 15 yaşındayken şiir yazmaya başladı ve bunlardan bazıları Hamburger Anzeiger gazetesinde yayınlandı.
1938 yılında, bitirme sınavına girmeden liseyi terk etti. Nazi rejiminden hoşlanmayan Borchert, zorunlu olarak katıldığı Hitler Gençliği'nden güç de olsa ayrıldı. 1940'ta gestapo tarafından tutuklandı ancak kısa sürede serbest bırakıldı.
Borchert bir kitapçıda çıraklık yapmaya, ayrıca Helmuth Gmelin'den oyunculuk dersleri almaya başladı. 1940 yılında girdiği oyunculuk sınavında başarılı olunca bu dersleri yarıda bıraktı. Mart 1941'de Landesbühne Osthannover topluluğuna katıldı ancak savaş sebebiyle silah altına alındığı Haziran 1941'de topluluktan ayrılmak zorunda kaldı.
1938 yılında daha 17 yaşındayken, ilk drama eseri olan, Hamlet benzeri bir temaya sahip Yorick der Narr (Kaçık Yorick) trajedisini yazdı. Bunu, arkadaşı Günter Mackenthun ile bir yıl sonra yazdığı komedi Käse (Peynir), 1940'ta da dramatik şiir Granvella Der schwarze Kardinal (Kara Kardinal Gravenvella) izledi. Bu gençlik dönemi eserleri, bazı dilsel kusurlara rağmen Borchert'in dramatik yeteneklerinin işaretçisiydi. Bu eserler ilk defa, ölümünün 60. yılı olan 2007'de Wolfgang Borchert Derneği'nin hazırladığı özel bir kitapta yayınlandı.
İkinci Dünya Savaşı
1941 yılının temmuz ve kasım ayları arasında Borchert, Lützendorf'taki 3. Yedek Panzer İstihbarat Birliği'nde askeri eğitim gördü. İlk cephe görevinde Klin-Kalinin'e gönderildi ve orada Ocak 1942'de yaralandı. Bu arada difteriye yakalanması sebebiyle Almanya'ya geri gönderildi ve Schwabach'taki askeri hastaneye yatırıldı. Sol elindeki silah yarasına kasıtlı olarak sebebiyet verdiğinden şüphelenildi ve kendini çürüğe çıkarmaya çalışmakla suçlandı. Duruşması 3 ay tutukluluktan sonra Nürnberg'te başladı. Savcının ölüm cezası istemesine rağmen Borchert beraat etti.
Ancak, yaptığı yazışmalar sebebiyle vatan hainliği ile de suçlandığı için tutukluluğu devam etti. Dava sonucunda, ardından hemen cepheye gönderilmek şartıyla 6 hafta ağır hapis cezasına çarptırıldı. 1942 sonunda önce Saalfeld'deki alayın yedek taburuna, sonra da Jena'daki garnizona gönderildi. Aralık 1942'de Toropez'deki tank çatışmasında haberci olarak görevlendirildi, ayaklarının donması sebebiyle askeri hastaneye kaldırıldı, burada da sarılık ve tifoya yakalandı. 1943 başında önce Smolensk'teki, ardından Elend'deki hastaneye sevkedildi.
Borchert Eylül'de izinli olarak, yoğun bombardımandan hasar görmüş olan Hamburg'a döndü. Burada bazı kabarelerde rol aldı. Ekim'de, ilerlemekte olan karaciğer hastalığı sebebiyle ordudan çıkarılacağını ya da bir cephe tiyatrosunda görevlendirileceğini umarak Kassel-Wilhelmshöhe'deki birliğine geri döndü.
Yaptığı kabare çalışmalarında yer alan, Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels ile ilgili bir parodi sebebiyle Aralık 1943'te yeniden tutuklandı. Ocak 1944'te Jena'dan Berlin'e gönderildi ve burada yargılandı. 9 aylık hapis cezasının ardından yeniden cepheye gönderildi. Katıldığı birlik, 1945 baharında Frankfurt yakınlarında Fransız birliklerine teslim oldu. Borchert, esirlerin taşınması sırasında kaçmayı başardı. Ağır hasta haliyle 600 kilometrelik yolu yürüyerek katetti ve 10 Mayıs 1945'te Hamburg'a döndü.
Savaş sonrası kariyeri ve ölümü
Borchert savaştan sonra tiyatro ve kabare dünyasında yer edinmeye çalıştı. 1 Kasım - 15 Aralık tarihleri arasında, Gotthold Ephraim Lessing'in Hamburger Schauspielhaus'ta sahnelenen Bilge Nathan (Nathan der Weise) oyununda yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. Bunun yanı sıra, Hamburg'daki Janmaaten im Hafen kabaresi için metinler yazdı ve zaman zaman oyunlarda yer aldı. Hamburg-Altona'da, Hinterhoftheater Komedisi'nin kurucularından biriydi, ancak gittikçe kötüleşen sağlık durumu sebebiyle zamanının büyük bölümünü yatakta geçirmesi gerekiyordu.
Ocak 1946'da Die Hundeblume isimli öyküyü yazdı. Yıl sonuna kadar 20 nesir daha tamamladı. 1940 ile 1945 arasında yazdığı şiirleri, Aralık 1946'da yayınlanan Fener, Gece ve Yıldızlar (Laterne, Nacht und Sterne) isimli kitapta topladı.
Ocak 1947'de yazdığı Kapıların Dışında (Draußen vor der Tür) isimli dışavurumcu tiyatro oyunu büyük yankı uyandırdı. Borchert, karaciğer hastalığının tedavisi için İsviçre Basel'de bir sağlık merkezine yatırıldı. Önce radyo tiyatrosu olarak oynanan Kapıların Dışında oyununun prömiyeri, Borchert'in ölümünden bir gün sonra, 21 Kasım 1947'de Hamburg Kammerspielen'de yapıldı. Üzgün Sardunyalar (Die traurigen Geranien) isimli öykü toplamı ölümünden sonra yayınlandı.
Sanatsal başarısı
Borchert dışavurumcu edebiyattan ve Kurt Tucholsky ile Erich Kästner'in ahlaki pragmatizminden etkilendi. Savaş sonrasında yeniden oluşmaya başlayan edebi çevrede yer edinemeden, çok erken öldü. Ancak yine de Yıkım Edebiyatı'nın (Trümmerliteratur) önemli bir temsilcisi olarak kabul edilir.
Yalan ve suistimal ile yozlaşmış edebiyat karşısında savunduğu tabula rasa yaklaşımı Grup 47 üzerinde çok etkili oldu: "Bizim iyi dilbilgisine sahip şairlere ihtiyacımız yok. Çok iyi dilbilgisi bizim sabrımızı zorluyor. Bizim ağaca ağaç, kadına kadın dememiz lazım. Bizim EVET ve HAYIR dememiz lazım. Yüksek sesle, açıkça ve emir kipi kullanmadan..."
Borchert eserlerinde dışavurumcu tarzı özellikle kullanmıştır. Kayıp genç kuşağın son haykırışı onun yazdıklarında hayat bulur. Özellikle eksik bırakılmış, kısa cümleler Borchert'in tarzını oluşturur.
Eserleri
An diesem Dienstag, kısa öykü, 1947
Bleib doch Giraffe, kısa öykü, 1947
Dann gibt es nur eins, şiir
Das Brot, kısa öykü, 1946
Das Gewitter, kısa öykü
Das Holz für morgen, kısa öykü, 1946
Das ist unser Manifest, 1947
Der Kaffee ist undefinierbar, kısa öykü
Der Schriftsteller, kısa öykü
Die drei dunklen Könige, kısa öykü
Die Hundeblume, 1947
Die Katze war im Schnee erfroren, kısa öykü
Die Kegelbahn, kısa öykü, 1946/47
Die Kirschen, kısa öykü, 1945 civarı
Die Küchenuhr, kısa öykü
Die Stadt, kısa öykü
Die traurigen Geranien, kısa öykü, 1945 civarı
Draußen vor der Tür, tiyatro/radyo oyunu, 1947
Eine Lesebuchgeschichte, kısa öykü
Jesus macht nicht mehr mit, kısa öykü
Laterne, Nacht und Sterne, şiir toplamı, 1946
Mein bleicher Bruder, kısa öykü
Nachts schlafen die Ratten doch, kısa öykü
Radi, kısa öykü
Schischyphusch, kısa öykü
Versuche Es, şiir
Vielleicht hat Sie ein rosa Hemd, kısa öykü
Vier Soldaten, grotesk kısa öykü
Von drüben nach drüben, kısa öykü
Türkçe Baskılar
Ama Fareler Uyurlar Gece (ISBN 975-293-154-5) - Öykü - Doğan Kitapçılık - 2003 - çev. Kâmuran Şipal
Bu Salı (ISBN 975-414-231-9)- Öykü - Afa Yayınları - 1994 - çev. Kâmuran Şipal
Bu Salı - Öykü - de Yayınevi - 1965 - çev. Kâmuran Şipal
Üzgün Sardunyalar (ISBN 975-6949-97-X)- Öykü - Bağlam Yayınları - 1987 - çev. Kâmuran Şipal
Fener, Gece ve Yıldızlar - Şiir - de Yayınevi - 1963 - çev. Behçet Necatigil
Kapıların Dışında - Oyun - 1962 - de Yayınevi - 1962 - çev. Behçet Necatigil
Wolfgang Borchert (d. 20 Mayıs 1921 Hamburg; ö. 20 Kasım 1947 Basel) Alman şair, oyun ve öykü yazarı.
Borchert, II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan, şehirlerin yıkılması, ailelerin dağılması ve savaş travmaları ile şekillenmiş bir edebiyat türü olan Yıkım Edebiyatı'nın (Almanca:Trümmerliteratur) en tanınmış yazarlarından biridir.
Hayatı
Wolfgang Borchert, öğretmen Fritz Borchert ile yazar Hertha Borchert'in oğlu olarak Hamburg, Eppendorf'ta dünyaya geldi. Kirchwerder Merkez Okulu'nda öğrenim gördü. Daha 15 yaşındayken şiir yazmaya başladı ve bunlardan bazıları Hamburger Anzeiger gazetesinde yayınlandı.
1938 yılında, bitirme sınavına girmeden liseyi terk etti. Nazi rejiminden hoşlanmayan Borchert, zorunlu olarak katıldığı Hitler Gençliği'nden güç de olsa ayrıldı. 1940'ta gestapo tarafından tutuklandı ancak kısa sürede serbest bırakıldı.
Borchert bir kitapçıda çıraklık yapmaya, ayrıca Helmuth Gmelin'den oyunculuk dersleri almaya başladı. 1940 yılında girdiği oyunculuk sınavında başarılı olunca bu dersleri yarıda bıraktı. Mart 1941'de Landesbühne Osthannover topluluğuna katıldı ancak savaş sebebiyle silah altına alındığı Haziran 1941'de topluluktan ayrılmak zorunda kaldı.
1938 yılında daha 17 yaşındayken, ilk drama eseri olan, Hamlet benzeri bir temaya sahip Yorick der Narr (Kaçık Yorick) trajedisini yazdı. Bunu, arkadaşı Günter Mackenthun ile bir yıl sonra yazdığı komedi Käse (Peynir), 1940'ta da dramatik şiir Granvella Der schwarze Kardinal (Kara Kardinal Gravenvella) izledi. Bu gençlik dönemi eserleri, bazı dilsel kusurlara rağmen Borchert'in dramatik yeteneklerinin işaretçisiydi. Bu eserler ilk defa, ölümünün 60. yılı olan 2007'de Wolfgang Borchert Derneği'nin hazırladığı özel bir kitapta yayınlandı.
İkinci Dünya Savaşı
1941 yılının temmuz ve kasım ayları arasında Borchert, Lützendorf'taki 3. Yedek Panzer İstihbarat Birliği'nde askeri eğitim gördü. İlk cephe görevinde Klin-Kalinin'e gönderildi ve orada Ocak 1942'de yaralandı. Bu arada difteriye yakalanması sebebiyle Almanya'ya geri gönderildi ve Schwabach'taki askeri hastaneye yatırıldı. Sol elindeki silah yarasına kasıtlı olarak sebebiyet verdiğinden şüphelenildi ve kendini çürüğe çıkarmaya çalışmakla suçlandı. Duruşması 3 ay tutukluluktan sonra Nürnberg'te başladı. Savcının ölüm cezası istemesine rağmen Borchert beraat etti.
Ancak, yaptığı yazışmalar sebebiyle vatan hainliği ile de suçlandığı için tutukluluğu devam etti. Dava sonucunda, ardından hemen cepheye gönderilmek şartıyla 6 hafta ağır hapis cezasına çarptırıldı. 1942 sonunda önce Saalfeld'deki alayın yedek taburuna, sonra da Jena'daki garnizona gönderildi. Aralık 1942'de Toropez'deki tank çatışmasında haberci olarak görevlendirildi, ayaklarının donması sebebiyle askeri hastaneye kaldırıldı, burada da sarılık ve tifoya yakalandı. 1943 başında önce Smolensk'teki, ardından Elend'deki hastaneye sevkedildi.
Borchert Eylül'de izinli olarak, yoğun bombardımandan hasar görmüş olan Hamburg'a döndü. Burada bazı kabarelerde rol aldı. Ekim'de, ilerlemekte olan karaciğer hastalığı sebebiyle ordudan çıkarılacağını ya da bir cephe tiyatrosunda görevlendirileceğini umarak Kassel-Wilhelmshöhe'deki birliğine geri döndü.
Yaptığı kabare çalışmalarında yer alan, Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels ile ilgili bir parodi sebebiyle Aralık 1943'te yeniden tutuklandı. Ocak 1944'te Jena'dan Berlin'e gönderildi ve burada yargılandı. 9 aylık hapis cezasının ardından yeniden cepheye gönderildi. Katıldığı birlik, 1945 baharında Frankfurt yakınlarında Fransız birliklerine teslim oldu. Borchert, esirlerin taşınması sırasında kaçmayı başardı. Ağır hasta haliyle 600 kilometrelik yolu yürüyerek katetti ve 10 Mayıs 1945'te Hamburg'a döndü.
Savaş sonrası kariyeri ve ölümü
Borchert savaştan sonra tiyatro ve kabare dünyasında yer edinmeye çalıştı. 1 Kasım - 15 Aralık tarihleri arasında, Gotthold Ephraim Lessing'in Hamburger Schauspielhaus'ta sahnelenen Bilge Nathan (Nathan der Weise) oyununda yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. Bunun yanı sıra, Hamburg'daki Janmaaten im Hafen kabaresi için metinler yazdı ve zaman zaman oyunlarda yer aldı. Hamburg-Altona'da, Hinterhoftheater Komedisi'nin kurucularından biriydi, ancak gittikçe kötüleşen sağlık durumu sebebiyle zamanının büyük bölümünü yatakta geçirmesi gerekiyordu.
Ocak 1946'da Die Hundeblume isimli öyküyü yazdı. Yıl sonuna kadar 20 nesir daha tamamladı. 1940 ile 1945 arasında yazdığı şiirleri, Aralık 1946'da yayınlanan Fener, Gece ve Yıldızlar (Laterne, Nacht und Sterne) isimli kitapta topladı.
Ocak 1947'de yazdığı Kapıların Dışında (Draußen vor der Tür) isimli dışavurumcu tiyatro oyunu büyük yankı uyandırdı. Borchert, karaciğer hastalığının tedavisi için İsviçre Basel'de bir sağlık merkezine yatırıldı. Önce radyo tiyatrosu olarak oynanan Kapıların Dışında oyununun prömiyeri, Borchert'in ölümünden bir gün sonra, 21 Kasım 1947'de Hamburg Kammerspielen'de yapıldı. Üzgün Sardunyalar (Die traurigen Geranien) isimli öykü toplamı ölümünden sonra yayınlandı.
Sanatsal başarısı
Borchert dışavurumcu edebiyattan ve Kurt Tucholsky ile Erich Kästner'in ahlaki pragmatizminden etkilendi. Savaş sonrasında yeniden oluşmaya başlayan edebi çevrede yer edinemeden, çok erken öldü. Ancak yine de Yıkım Edebiyatı'nın (Trümmerliteratur) önemli bir temsilcisi olarak kabul edilir.
Yalan ve suistimal ile yozlaşmış edebiyat karşısında savunduğu tabula rasa yaklaşımı Grup 47 üzerinde çok etkili oldu: "Bizim iyi dilbilgisine sahip şairlere ihtiyacımız yok. Çok iyi dilbilgisi bizim sabrımızı zorluyor. Bizim ağaca ağaç, kadına kadın dememiz lazım. Bizim EVET ve HAYIR dememiz lazım. Yüksek sesle, açıkça ve emir kipi kullanmadan..."
Borchert eserlerinde dışavurumcu tarzı özellikle kullanmıştır. Kayıp genç kuşağın son haykırışı onun yazdıklarında hayat bulur. Özellikle eksik bırakılmış, kısa cümleler Borchert'in tarzını oluşturur.
Eserleri
An diesem Dienstag, kısa öykü, 1947
Bleib doch Giraffe, kısa öykü, 1947
Dann gibt es nur eins, şiir
Das Brot, kısa öykü, 1946
Das Gewitter, kısa öykü
Das Holz für morgen, kısa öykü, 1946
Das ist unser Manifest, 1947
Der Kaffee ist undefinierbar, kısa öykü
Der Schriftsteller, kısa öykü
Die drei dunklen Könige, kısa öykü
Die Hundeblume, 1947
Die Katze war im Schnee erfroren, kısa öykü
Die Kegelbahn, kısa öykü, 1946/47
Die Kirschen, kısa öykü, 1945 civarı
Die Küchenuhr, kısa öykü
Die Stadt, kısa öykü
Die traurigen Geranien, kısa öykü, 1945 civarı
Draußen vor der Tür, tiyatro/radyo oyunu, 1947
Eine Lesebuchgeschichte, kısa öykü
Jesus macht nicht mehr mit, kısa öykü
Laterne, Nacht und Sterne, şiir toplamı, 1946
Mein bleicher Bruder, kısa öykü
Nachts schlafen die Ratten doch, kısa öykü
Radi, kısa öykü
Schischyphusch, kısa öykü
Versuche Es, şiir
Vielleicht hat Sie ein rosa Hemd, kısa öykü
Vier Soldaten, grotesk kısa öykü
Von drüben nach drüben, kısa öykü
Türkçe Baskılar
Ama Fareler Uyurlar Gece (ISBN 975-293-154-5) - Öykü - Doğan Kitapçılık - 2003 - çev. Kâmuran Şipal
Bu Salı (ISBN 975-414-231-9)- Öykü - Afa Yayınları - 1994 - çev. Kâmuran Şipal
Bu Salı - Öykü - de Yayınevi - 1965 - çev. Kâmuran Şipal
Üzgün Sardunyalar (ISBN 975-6949-97-X)- Öykü - Bağlam Yayınları - 1987 - çev. Kâmuran Şipal
Fener, Gece ve Yıldızlar - Şiir - de Yayınevi - 1963 - çev. Behçet Necatigil
Kapıların Dışında - Oyun - 1962 - de Yayınevi - 1962 - çev. Behçet Necatigil


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
21 KASIM 2014 - TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1783 - Paris'te, Jean-François Pilâtre de Rozier ve Marquis d'Arlandes sıcak hava balonuyla ilk uçuşu gerçekleştirdiler.
1877 - Edison, fonografı icat ettiğini duyurdu.
1952 - ABD, ilk hidrojen bombasını pasifik'te patlattı.
1955 - Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere'nin katılımıyla Bağdat Paktı kuruldu.
1985 - ABD başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov Cenevre'de buluştu. Zirveden, stratejik nükleer silahların yüzde 50 azaltılması kararı çıktı.
1996 - Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) antlaşması Paris'te imzalandı.
2002 - Prag'taki NATO zirvesi'nde Litvanya, Letonya, Estonya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Slovenya'ya, ittifaka katılmaları çağrısı yapıldı.
2009 - Çin'in Heilongjiang eyaletinin Hegang şehrindeki bir maden ocağında meydana gelen patlamada 104 kişi öldü.
Doğumlar
1694 - François Voltaire, Fransız filozof (ö. 1778)
1898 - René Magritte, Belçikalı ressam (ö. 1967)
1917 - Dizzy Gillespie, caz trompetçisi, vokalisti ve bestecisi (ö. 1993)
1941 - İdil Biret, Türk piyanist
1945 - Goldie Hawn, ABDli oyuncu
Ölümler
1695 - Henry Purcell, İngiliz besteci (d. 1659)
1721 - Antoine Watteau, Fransız ressam (d. 1684)
1811 - Heinrich von Kleist Alman yazar (d. 1777)
1938 - Leopold Godowsky Leh asıllı Amerikalı piyano virtüözü, besteci (d. 1870)
1996 - Abdus Salam, fizikçi, Nobel Ödülü alan ilk Pakistanlı (d. 1926)
Olaylar
1783 - Paris'te, Jean-François Pilâtre de Rozier ve Marquis d'Arlandes sıcak hava balonuyla ilk uçuşu gerçekleştirdiler.
1877 - Edison, fonografı icat ettiğini duyurdu.
1952 - ABD, ilk hidrojen bombasını pasifik'te patlattı.
1955 - Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere'nin katılımıyla Bağdat Paktı kuruldu.
1985 - ABD başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov Cenevre'de buluştu. Zirveden, stratejik nükleer silahların yüzde 50 azaltılması kararı çıktı.
1996 - Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) antlaşması Paris'te imzalandı.
2002 - Prag'taki NATO zirvesi'nde Litvanya, Letonya, Estonya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Slovenya'ya, ittifaka katılmaları çağrısı yapıldı.
2009 - Çin'in Heilongjiang eyaletinin Hegang şehrindeki bir maden ocağında meydana gelen patlamada 104 kişi öldü.
Doğumlar
1694 - François Voltaire, Fransız filozof (ö. 1778)
1898 - René Magritte, Belçikalı ressam (ö. 1967)
1917 - Dizzy Gillespie, caz trompetçisi, vokalisti ve bestecisi (ö. 1993)
1941 - İdil Biret, Türk piyanist
1945 - Goldie Hawn, ABDli oyuncu
Ölümler
1695 - Henry Purcell, İngiliz besteci (d. 1659)
1721 - Antoine Watteau, Fransız ressam (d. 1684)
1811 - Heinrich von Kleist Alman yazar (d. 1777)
1938 - Leopold Godowsky Leh asıllı Amerikalı piyano virtüözü, besteci (d. 1870)
1996 - Abdus Salam, fizikçi, Nobel Ödülü alan ilk Pakistanlı (d. 1926)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
sıcak hava balonuyla ilk uçuş
Kayda geçen ve insan tarafından kullanılan ilk sıcak hava balon uçuşu Paris’te gerçekleşir. Montgolfier kardeşler tarafından kağıt ve ipekten yapılan bu balon 22 dakikalık uçuş boyunca
François Pilâtre de Rozier ve Marquis François-Laurent d'Arlandes tarafından yönetilir. Paris’in göbeğinden 500 feet yukarı çatı tepelerinin üstünden giden balon 6 mil uzaktaki üzüm bağlarına iniş yapar. Yörenin çiftçileri gökyüzünden inen bu ateş saçan ejderhadan çok rahatsız olurlar. Pilotlar onları yatıştırmak ve uçuşu kutlamak için şampanya sunarlar. Bu gelenek balon kullanıcıları tarafından günümüze taşınmıştır.
Kayda geçen ve insan tarafından kullanılan ilk sıcak hava balon uçuşu Paris’te gerçekleşir. Montgolfier kardeşler tarafından kağıt ve ipekten yapılan bu balon 22 dakikalık uçuş boyunca
François Pilâtre de Rozier ve Marquis François-Laurent d'Arlandes tarafından yönetilir. Paris’in göbeğinden 500 feet yukarı çatı tepelerinin üstünden giden balon 6 mil uzaktaki üzüm bağlarına iniş yapar. Yörenin çiftçileri gökyüzünden inen bu ateş saçan ejderhadan çok rahatsız olurlar. Pilotlar onları yatıştırmak ve uçuşu kutlamak için şampanya sunarlar. Bu gelenek balon kullanıcıları tarafından günümüze taşınmıştır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Edison
İnsanlık tarihinin en büyük mucitlerinden biri olan Thomas Edison, 1847’de Amerika’nın Ohio eyaletinde dünyaya geldi. Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan'daki Port Huron'a yerleşti ve ilköğrenimine burada başladı. Fakat başladıktan yaklaşık üç ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı. Bundan sonraki üç yıl boyunca özel bir öğretmen tarafından eğitildi. Son derece meraklı ve yaratıcı kişiliğe sahip bir çocuk olan Edison, 10 yaşına geldiğinde kendisini fizik ve kimya kitaplarına verdi.
Oniki yaşına geldiğinde ailesine yardım etmek için Port Huron ile Detroit arasında çalışan trende gazete satmaya başlayan Edison, evlerindeki laboratuvarını trenin yük vagonuna taşıyarak, çalışmalarını burada sürdürdü. Bu dönemde Edison; Michael!Faraday’ın “Experimental Research in Electricity” adlı yapıtını okudu ve derinden etkilendi. Bunun üzerine bir yandan Faraday'ın deneylerini tekrarladı bir yandan da kendi deneylerine ağırlık vererek daha düzenli çalışmaya ve notlar tutmaya başladı.
1868'de kendine atölye kurdu ve aynı yıl geliştirdiği elektrikli bir oy kayıt makinasının patentini aldı. Aygıt oldukça ilgi topladı ama kimse tarafından satın alınmadı. Tüm parasını yitiren Edison, Boston'dan ayrılarak New York'a yerleşti. Edison'un şansı altın borsasının düzenlenmesinde kullanılan telgrafın bozulması üzerine döndü. Borsa yetkililerinin istemi üzerine aygıtı ustaca tamir eden Edison, Western Union Telegraph Company'den geliştirilmekte olan telgraflı kayıt aygıtları üzerinde yetkinleştirme çalışması yapma önerisi aldı. Bunun üzerine bir arkadaşı ile birlikte Edison Universal Stock Printer mühendislik şirketini kurdu. Ve sattığı patentlerle kısa sürede önemli bir servet edindi.
Bu parayla New Jersey'deki Newark'ta bir imalathane kurarak telgraf ve telem aygıtları üretmeye başladı. Bir süre sonra imalathanesini kapatarak New Jersey'deki Menlo Park'ta bir araştırma laboratuvarı kurdu ve tüm zamanını yeni buluşlar yapmaya yönelik çalışmalara ayırdı.
Edison, 1876'da Graham Bell'in geliştirdiği konuşan telgraf üzerinde çalışmaya başladı. Aygıta karbondan bir iletici ekleyerek telefonu yetkinleştirdi. Ses dalgalarının dinamiği üzerine yaptığı bu çalışmalardan yararlanarak 1877'de sesi kaydedip yineleyebilen gramafonu geliştirdi. Geniş yankı uyandıran bu buluşu ününün uluslararası düzeyde yayılmasına neden oldu.
1878'de William Wallace'in yaptığı 500 mum güçündeki ark lambasından etkilenen Edison, bundan daha güvenli olan ve daha ucuz bir yöntemle çalışan yeni bir elektrik lambasını geliştirme çalışmasına girişti. Bu amaçla açtığı bir kampanyanın yardımıyla önde gelen işadamlarının parasal desteğini sağladı ve Edison Electric Light Company'yi kurdu. Oksijenle yanan elektrik arkı yerine havası boşaltılmış bir ortamda (vakum) ışık yayan ve düşük akımla çalışan bir ampul yapmayı tasarlıyordu. Bu amaçla 13 ay boyunca flaman olarak kullanabileceği bir metal tel yapmaya uğraştı. Sonunda 21 Ekim 1879'da özel yüksek voltajlı elektrik üreteçlerinden elde ettiği akımla çalışan karbon flamanlı elektrik ampulünü halka tanıttı. Üç yıl sonra New York sokakları bu lambalarla aydınlanacaktı.
İki kez evlenerek altı çocuk sahibi olan Edison, 1931 yılında New Jersey’de hayata gözlerini yumdu.
İnsanlık tarihinin en büyük mucitlerinden biri olan Thomas Edison, 1847’de Amerika’nın Ohio eyaletinde dünyaya geldi. Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan'daki Port Huron'a yerleşti ve ilköğrenimine burada başladı. Fakat başladıktan yaklaşık üç ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı. Bundan sonraki üç yıl boyunca özel bir öğretmen tarafından eğitildi. Son derece meraklı ve yaratıcı kişiliğe sahip bir çocuk olan Edison, 10 yaşına geldiğinde kendisini fizik ve kimya kitaplarına verdi.
Oniki yaşına geldiğinde ailesine yardım etmek için Port Huron ile Detroit arasında çalışan trende gazete satmaya başlayan Edison, evlerindeki laboratuvarını trenin yük vagonuna taşıyarak, çalışmalarını burada sürdürdü. Bu dönemde Edison; Michael!Faraday’ın “Experimental Research in Electricity” adlı yapıtını okudu ve derinden etkilendi. Bunun üzerine bir yandan Faraday'ın deneylerini tekrarladı bir yandan da kendi deneylerine ağırlık vererek daha düzenli çalışmaya ve notlar tutmaya başladı.
1868'de kendine atölye kurdu ve aynı yıl geliştirdiği elektrikli bir oy kayıt makinasının patentini aldı. Aygıt oldukça ilgi topladı ama kimse tarafından satın alınmadı. Tüm parasını yitiren Edison, Boston'dan ayrılarak New York'a yerleşti. Edison'un şansı altın borsasının düzenlenmesinde kullanılan telgrafın bozulması üzerine döndü. Borsa yetkililerinin istemi üzerine aygıtı ustaca tamir eden Edison, Western Union Telegraph Company'den geliştirilmekte olan telgraflı kayıt aygıtları üzerinde yetkinleştirme çalışması yapma önerisi aldı. Bunun üzerine bir arkadaşı ile birlikte Edison Universal Stock Printer mühendislik şirketini kurdu. Ve sattığı patentlerle kısa sürede önemli bir servet edindi.
Bu parayla New Jersey'deki Newark'ta bir imalathane kurarak telgraf ve telem aygıtları üretmeye başladı. Bir süre sonra imalathanesini kapatarak New Jersey'deki Menlo Park'ta bir araştırma laboratuvarı kurdu ve tüm zamanını yeni buluşlar yapmaya yönelik çalışmalara ayırdı.
Edison, 1876'da Graham Bell'in geliştirdiği konuşan telgraf üzerinde çalışmaya başladı. Aygıta karbondan bir iletici ekleyerek telefonu yetkinleştirdi. Ses dalgalarının dinamiği üzerine yaptığı bu çalışmalardan yararlanarak 1877'de sesi kaydedip yineleyebilen gramafonu geliştirdi. Geniş yankı uyandıran bu buluşu ününün uluslararası düzeyde yayılmasına neden oldu.
1878'de William Wallace'in yaptığı 500 mum güçündeki ark lambasından etkilenen Edison, bundan daha güvenli olan ve daha ucuz bir yöntemle çalışan yeni bir elektrik lambasını geliştirme çalışmasına girişti. Bu amaçla açtığı bir kampanyanın yardımıyla önde gelen işadamlarının parasal desteğini sağladı ve Edison Electric Light Company'yi kurdu. Oksijenle yanan elektrik arkı yerine havası boşaltılmış bir ortamda (vakum) ışık yayan ve düşük akımla çalışan bir ampul yapmayı tasarlıyordu. Bu amaçla 13 ay boyunca flaman olarak kullanabileceği bir metal tel yapmaya uğraştı. Sonunda 21 Ekim 1879'da özel yüksek voltajlı elektrik üreteçlerinden elde ettiği akımla çalışan karbon flamanlı elektrik ampulünü halka tanıttı. Üç yıl sonra New York sokakları bu lambalarla aydınlanacaktı.
İki kez evlenerek altı çocuk sahibi olan Edison, 1931 yılında New Jersey’de hayata gözlerini yumdu.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
fonograf
Menlo Park Büyücüsü diye anılan, mucitlerin mucidi, gelmiş geçmiş en üretken mucit, Thomas Alva Edison'un (ABD) 1093 patentli buluşundan yalnızca ikisidir. 1877'de ince kalay levhadan bir silindirin üzerine bir iğneyle oyarak sesi kaydeden, ikinci bir iğneyle de bu kaydedilenleri çalabilen fonografın (konuşan makine) patentini aldı. Fonograf, Emile Berliner'in (Almanya-ABD) Edison'un silindirli makinesi yerine yassı plaklı gramofonu icat etmesiyle demode oldu ama bu sayede Edison müziğin kaydedilip, çalınması üzerine kurulu koskoca bir sanayi doğurmuş oldu.
Menlo Park Büyücüsü diye anılan, mucitlerin mucidi, gelmiş geçmiş en üretken mucit, Thomas Alva Edison'un (ABD) 1093 patentli buluşundan yalnızca ikisidir. 1877'de ince kalay levhadan bir silindirin üzerine bir iğneyle oyarak sesi kaydeden, ikinci bir iğneyle de bu kaydedilenleri çalabilen fonografın (konuşan makine) patentini aldı. Fonograf, Emile Berliner'in (Almanya-ABD) Edison'un silindirli makinesi yerine yassı plaklı gramofonu icat etmesiyle demode oldu ama bu sayede Edison müziğin kaydedilip, çalınması üzerine kurulu koskoca bir sanayi doğurmuş oldu.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
A.B.D.
Amerika Birleşik Devletleri (kısaca ABD) (İngilizce: United States of America (USA), ayrıca Birleşik Devletler olarak da bilinir), elli tane eyalet ve bir tane federal bölgeden oluşan bir federal anayasal cumhuriyettir. Ülkenin çoğu (48 tane eyaleti olan Kıta ABD'si ve ülkenin federal bölgesi olan Washington, DC), Kuzey Amerika'nın ortasında, Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu'nun arasında bulunmaktadır. Bu ülkenin vatandaşlarına Amerikalı veya Amerikan denir.
Kuzeyinde Kanada, güneyinde ise Meksika ile sınırı bulunur. Alaska eyaleti, kıtanın kuzeybatısında bulunarak doğusunda Kanada ve batısında Bering Boğazı'nın öbür tarafında bulunan Rusya'nın arasında bulunmaktadır. Hawaii eyaleti, Büyük Okyanus'un ortasında bulunan bir takımadadır. Ayrıca Karayipler ve Büyük Okyanus'ta bulunan birçok denizaşırı toprağı vardır. Resmî kuruluş tarihi 4 Temmuz 1776'dır.
Doğuda Atlas Okyanusu'ndan, batıda Büyük Okyanus'a kadar 4.500 km genişliğindedir. Alaska ve Hawaii'yi de içine alan Amerika Birleşik Devletleri'nin 9 milyon kilometrekareden fazla yüzölçümü vardır. Hawaii ise, Büyük Okyanus'ta olup, kıta üzerindeki Amerika Birleşik Devletleri'nden 3.200 kilometre uzaklıktadır. Alaska 50 eyaletin içinde yüzölçümü en büyük olanıdır. Ülkenin güney tarafında bulunan Teksas bu bakımdan ikinci sırada gelmektedir.
Tarihçe
Amerika Kıtası'nın 1492'de Avrupalılar tarafından keşfinden sonra İspanyollar, Portekizliler, Fransızlar ve İngilizler, buradaki yerli halkların aleyhine toprak sahibi oldular. Avrupalılar, Amerika'daki topraklarını genişlettikten sonra, İngiltere başta olmak üzere çeşitli ülkelerden göçmenler alıp buralara yerleştirerek koloniler kurdular.
Amerika Kıtası, insanlar için yeni olanaklar ve yeni bir hayat sağladı. Daha sonra, bu koloni sistemi sömürgecilik politikasına dönüştü. İngiliz kolonileri, Birleşik Krallık'a endüstri konusunda hizmet ediyordu. İngilizler kolonilerden vergi alıyordu. Koloniler zaman içinde İngiliz devletinden farklı bir kimlik geliştirmeye başladı. Nüfus hızla büyüyor, tarıma dayalı ekonomi gelişiyor, iş adamları ticari ataklarda bulunuyordu. Dinsel yapıda da farklılık vardı. Avrupa'dan gelenler tutucu bir protestanlık geliştirmişti.
Yönetimleri de İngilizlerden farklıydı. Kolonilerin her birinde (Pensilvanya dışında), iki yasama meclisi bulunuyordu. Kolonileri temsil eden alt meclisin üyeleri mal sahipleri tarafından seçiliyor, Krallığı temsil eden üst meclis üyeleri ise İngiliz Kralı tarafından tayin ediliyordu. Kolonilerde yaşayanlar aynı zamanda mahkemeler kurmuştu ve İngiliz hukuk sistemini uyguluyordu.
1756-1763 yılları arasında İngiltere'nin Avusturya, Fransa ve Rusya ittifakıyla yaptığı savaşlar (Yedi Yıl Savaşları), İngiliz maliyesi üzerinde ciddi bir yük oluşturmuştu. İngiltere malî yükünü gidermek amacıyla yeni vergiler koyması, Amerika'daki kolonilerin tepkisiyle karşılaştı. Koloniler yüksek vergiler ödeyip, karşılığında hiçbir şey alamamaktan rahatsızlardı. Çay ihracatına gelen yüksek ek vergiyle koloniler, 18. yüzyıl ortalarından beri hazır oldukları bağımsızlık mücadelesini hayata geçirdiler. Savaşın başlarında George Washington, Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan ve özgürlük isteklerini dile getiren Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladı (4 Temmuz 1776). Sonradan 4 Temmuz günü ABD bağımsızlık günü olarak kabul edilmiştir.
Altı yıl süren savaş sonunda, George Washington komutasındaki koloni güçleri tarafından yenilgiye uğratılan İngiltere geri çekilmiş ve 1783 yılında Paris antlaşmasıyla 13 koloninin bağımsızlığını kabul etmiştir. Bağımsızlıklarını ilan eden koloniler, içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan Amerika Birleşik Devletleri'ni kurdular (1787). 1789'da Anayasanın tamamlanıp onaylanmasıyla yeni bir ulus ve Amerikan üst kimliği doğdu.
Amerika Birleşik Devletleri, ülkeyi anayasayla yöneten bir Başkanın seçimle iş başına geldiği ilk modern demokratik cumhuriyettir. Bu manada Fransız Devrimi'nin de öncüsü olmuştur. Bu sistem 18. yüzyıl dünyasında eşitlik, insan halkları, adil yargılama ve kuvvetler ayrılığı gibi kavramların gündeme gelmesini sağlamıştır.
ABD doğal kaynaklarının zenginliği, genç ve dinamik bir insan gücüne sahip olması nedeniyle 19. yüzyıl boyunca hızla sanayileşti. Ancak 1861-1865 yılları arasında çıkan Amerikan İç Savaşı ülkeyi parçalanma tehditi altına soktu. Savaş kuzeydeki eyaletlerin başarısıyla sonuçlandı ve ABD tekrar hızlı bir gelişme dönemine girdi. 20. yüzyıl başlarında çıkan I. Dünya Savaşı'nın İtilaf Devletleri tarafından kazanılmasında önemli bir rol oynadı. II. Dünya Savaşı'nda da Almanya, İtalya ve Japonya'ya karşı büyük bir başarı kazanan ABD artık bir süpergüç haline gelmişti.
Bu iki dünya savaşından sonra dünya ülkeleri iki kutuba ayrıldılar. Soğuk Savaş adıyla anılan bu dönemde ABD NATO örgütü çatısı altında Batı Bloğunun liderliğini üstlenirken, Sovyetler Birliği Doğu Bloğu'nun (Varşova Paktı) lideri durumundaydı. Soğuk Savaş yılları boyunca ABD başta Kore Savaşı ve Vietnam Savaşı olmak üzere birçok savaşlara katıldı. 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılışının ardından Soğuk Savaş sona erdi. 1990 yılında Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi üzerine çıkan I. Körfez Savaşı'nda ABD Irak ordusunu yendi. ABD 1995 ve 1999 yıllarında NATO ülkelerinin yardımıyla Bosna Savaşı'na ve Kosova Savaşı'na müdahale etti. 2001 yılında New York ve Washington, DC gibi büyük ABD kentleri terör örgütü El Kaide tarafından 11 Eylül 2001 Saldırıları'na sahne oldu. Bu saldırılara yanıt olarak ABD 2001 yılında Afganistan Savaşı ve 2003 yılında da Irak Savaşı'nı başlattı. Bu savaşların amacı El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesiydi. Savaşlar karşılığını verdi ve 2 Mayıs 2011'de kendi evinde yakalanarak öldürüldü.
İklim
Amerika Birleşik Devletleri'nin iklimi sürekli değişkenlik gösterir. Doğu ve batı kıyılarındaki sıradağlar, okyanusların iç kısımların iklimine tesir etmesini önlediklerinden, bu kıyı şeritleri hariç bütün ülkede karasal iklim hakimdir. Ülkenin kuzeyinde ise Kanada'dakine benzer çam ormanları görülebilir.
Orta kısımlar çok yüksek olduğundan, mevsimler arasında pek fazla sıcaklık farkı yoktur. Yaz mevsiminde orta bölgelere alçak basınç hakim olmasına rağmen, okyanustan gelen nemli hava Apalaş Dağları tarafından engellenmediği için orta bölgeler yaz mevsiminde bol bol yağış alırlar. Batı taraflarında ise yağış daha azdır.
Atlas Okyanusu'na kıyısı olan şeridin güney kısmı nispeten yağışlı ve ılıman olmasına rağmen, kuzeyi daha serin olup kışları pek şiddetli geçer.
Meksika Körfezi'ne bakan güney kısım açık ve düz olduğundan bu kısımlarda tropikal iklim hakimdir. Burada yazlar sıcak, kışlar ise ılımandır. Her mevsimde bol yağış görülür. Alaska kıyı şeridi, denizden etkilenen bir iklime sahip olmasına rağmen, iç kısımlarında çok şiddetli soğuklar görülür.
Yönetim biçimi
Amerika Birleşik Devletleri 50 eyaletten meydana gelen bir federal birliktir. Ulusal hükûmetin merkezi, District of Columbia'dır. Anayasa, ulusal hükûmetin bünyesinin ana hatlarını tespit eder. Yetkileri ile faaliyetlerini belirtir. Kendine has anayasa ve yetkilere sahip olan her eyalet de öteki işlerden sorumludur. Her eyalet; yönetim bakımından şehir, kasaba, nahiye ve köylere ayrılmıştır. Her eyaletin seçimle gelmiş kendi valileri vardır.
Amerika Birleşik Devletleri (kısaca ABD) (İngilizce: United States of America (USA), ayrıca Birleşik Devletler olarak da bilinir), elli tane eyalet ve bir tane federal bölgeden oluşan bir federal anayasal cumhuriyettir. Ülkenin çoğu (48 tane eyaleti olan Kıta ABD'si ve ülkenin federal bölgesi olan Washington, DC), Kuzey Amerika'nın ortasında, Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu'nun arasında bulunmaktadır. Bu ülkenin vatandaşlarına Amerikalı veya Amerikan denir.
Kuzeyinde Kanada, güneyinde ise Meksika ile sınırı bulunur. Alaska eyaleti, kıtanın kuzeybatısında bulunarak doğusunda Kanada ve batısında Bering Boğazı'nın öbür tarafında bulunan Rusya'nın arasında bulunmaktadır. Hawaii eyaleti, Büyük Okyanus'un ortasında bulunan bir takımadadır. Ayrıca Karayipler ve Büyük Okyanus'ta bulunan birçok denizaşırı toprağı vardır. Resmî kuruluş tarihi 4 Temmuz 1776'dır.
Doğuda Atlas Okyanusu'ndan, batıda Büyük Okyanus'a kadar 4.500 km genişliğindedir. Alaska ve Hawaii'yi de içine alan Amerika Birleşik Devletleri'nin 9 milyon kilometrekareden fazla yüzölçümü vardır. Hawaii ise, Büyük Okyanus'ta olup, kıta üzerindeki Amerika Birleşik Devletleri'nden 3.200 kilometre uzaklıktadır. Alaska 50 eyaletin içinde yüzölçümü en büyük olanıdır. Ülkenin güney tarafında bulunan Teksas bu bakımdan ikinci sırada gelmektedir.
Tarihçe
Amerika Kıtası'nın 1492'de Avrupalılar tarafından keşfinden sonra İspanyollar, Portekizliler, Fransızlar ve İngilizler, buradaki yerli halkların aleyhine toprak sahibi oldular. Avrupalılar, Amerika'daki topraklarını genişlettikten sonra, İngiltere başta olmak üzere çeşitli ülkelerden göçmenler alıp buralara yerleştirerek koloniler kurdular.
Amerika Kıtası, insanlar için yeni olanaklar ve yeni bir hayat sağladı. Daha sonra, bu koloni sistemi sömürgecilik politikasına dönüştü. İngiliz kolonileri, Birleşik Krallık'a endüstri konusunda hizmet ediyordu. İngilizler kolonilerden vergi alıyordu. Koloniler zaman içinde İngiliz devletinden farklı bir kimlik geliştirmeye başladı. Nüfus hızla büyüyor, tarıma dayalı ekonomi gelişiyor, iş adamları ticari ataklarda bulunuyordu. Dinsel yapıda da farklılık vardı. Avrupa'dan gelenler tutucu bir protestanlık geliştirmişti.
Yönetimleri de İngilizlerden farklıydı. Kolonilerin her birinde (Pensilvanya dışında), iki yasama meclisi bulunuyordu. Kolonileri temsil eden alt meclisin üyeleri mal sahipleri tarafından seçiliyor, Krallığı temsil eden üst meclis üyeleri ise İngiliz Kralı tarafından tayin ediliyordu. Kolonilerde yaşayanlar aynı zamanda mahkemeler kurmuştu ve İngiliz hukuk sistemini uyguluyordu.
1756-1763 yılları arasında İngiltere'nin Avusturya, Fransa ve Rusya ittifakıyla yaptığı savaşlar (Yedi Yıl Savaşları), İngiliz maliyesi üzerinde ciddi bir yük oluşturmuştu. İngiltere malî yükünü gidermek amacıyla yeni vergiler koyması, Amerika'daki kolonilerin tepkisiyle karşılaştı. Koloniler yüksek vergiler ödeyip, karşılığında hiçbir şey alamamaktan rahatsızlardı. Çay ihracatına gelen yüksek ek vergiyle koloniler, 18. yüzyıl ortalarından beri hazır oldukları bağımsızlık mücadelesini hayata geçirdiler. Savaşın başlarında George Washington, Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan ve özgürlük isteklerini dile getiren Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladı (4 Temmuz 1776). Sonradan 4 Temmuz günü ABD bağımsızlık günü olarak kabul edilmiştir.
Altı yıl süren savaş sonunda, George Washington komutasındaki koloni güçleri tarafından yenilgiye uğratılan İngiltere geri çekilmiş ve 1783 yılında Paris antlaşmasıyla 13 koloninin bağımsızlığını kabul etmiştir. Bağımsızlıklarını ilan eden koloniler, içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan Amerika Birleşik Devletleri'ni kurdular (1787). 1789'da Anayasanın tamamlanıp onaylanmasıyla yeni bir ulus ve Amerikan üst kimliği doğdu.
Amerika Birleşik Devletleri, ülkeyi anayasayla yöneten bir Başkanın seçimle iş başına geldiği ilk modern demokratik cumhuriyettir. Bu manada Fransız Devrimi'nin de öncüsü olmuştur. Bu sistem 18. yüzyıl dünyasında eşitlik, insan halkları, adil yargılama ve kuvvetler ayrılığı gibi kavramların gündeme gelmesini sağlamıştır.
ABD doğal kaynaklarının zenginliği, genç ve dinamik bir insan gücüne sahip olması nedeniyle 19. yüzyıl boyunca hızla sanayileşti. Ancak 1861-1865 yılları arasında çıkan Amerikan İç Savaşı ülkeyi parçalanma tehditi altına soktu. Savaş kuzeydeki eyaletlerin başarısıyla sonuçlandı ve ABD tekrar hızlı bir gelişme dönemine girdi. 20. yüzyıl başlarında çıkan I. Dünya Savaşı'nın İtilaf Devletleri tarafından kazanılmasında önemli bir rol oynadı. II. Dünya Savaşı'nda da Almanya, İtalya ve Japonya'ya karşı büyük bir başarı kazanan ABD artık bir süpergüç haline gelmişti.
Bu iki dünya savaşından sonra dünya ülkeleri iki kutuba ayrıldılar. Soğuk Savaş adıyla anılan bu dönemde ABD NATO örgütü çatısı altında Batı Bloğunun liderliğini üstlenirken, Sovyetler Birliği Doğu Bloğu'nun (Varşova Paktı) lideri durumundaydı. Soğuk Savaş yılları boyunca ABD başta Kore Savaşı ve Vietnam Savaşı olmak üzere birçok savaşlara katıldı. 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılışının ardından Soğuk Savaş sona erdi. 1990 yılında Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi üzerine çıkan I. Körfez Savaşı'nda ABD Irak ordusunu yendi. ABD 1995 ve 1999 yıllarında NATO ülkelerinin yardımıyla Bosna Savaşı'na ve Kosova Savaşı'na müdahale etti. 2001 yılında New York ve Washington, DC gibi büyük ABD kentleri terör örgütü El Kaide tarafından 11 Eylül 2001 Saldırıları'na sahne oldu. Bu saldırılara yanıt olarak ABD 2001 yılında Afganistan Savaşı ve 2003 yılında da Irak Savaşı'nı başlattı. Bu savaşların amacı El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesiydi. Savaşlar karşılığını verdi ve 2 Mayıs 2011'de kendi evinde yakalanarak öldürüldü.
İklim
Amerika Birleşik Devletleri'nin iklimi sürekli değişkenlik gösterir. Doğu ve batı kıyılarındaki sıradağlar, okyanusların iç kısımların iklimine tesir etmesini önlediklerinden, bu kıyı şeritleri hariç bütün ülkede karasal iklim hakimdir. Ülkenin kuzeyinde ise Kanada'dakine benzer çam ormanları görülebilir.
Orta kısımlar çok yüksek olduğundan, mevsimler arasında pek fazla sıcaklık farkı yoktur. Yaz mevsiminde orta bölgelere alçak basınç hakim olmasına rağmen, okyanustan gelen nemli hava Apalaş Dağları tarafından engellenmediği için orta bölgeler yaz mevsiminde bol bol yağış alırlar. Batı taraflarında ise yağış daha azdır.
Atlas Okyanusu'na kıyısı olan şeridin güney kısmı nispeten yağışlı ve ılıman olmasına rağmen, kuzeyi daha serin olup kışları pek şiddetli geçer.
Meksika Körfezi'ne bakan güney kısım açık ve düz olduğundan bu kısımlarda tropikal iklim hakimdir. Burada yazlar sıcak, kışlar ise ılımandır. Her mevsimde bol yağış görülür. Alaska kıyı şeridi, denizden etkilenen bir iklime sahip olmasına rağmen, iç kısımlarında çok şiddetli soğuklar görülür.
Yönetim biçimi
Amerika Birleşik Devletleri 50 eyaletten meydana gelen bir federal birliktir. Ulusal hükûmetin merkezi, District of Columbia'dır. Anayasa, ulusal hükûmetin bünyesinin ana hatlarını tespit eder. Yetkileri ile faaliyetlerini belirtir. Kendine has anayasa ve yetkilere sahip olan her eyalet de öteki işlerden sorumludur. Her eyalet; yönetim bakımından şehir, kasaba, nahiye ve köylere ayrılmıştır. Her eyaletin seçimle gelmiş kendi valileri vardır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
hidrojen bombası
Hidrojen bombası veya Füzyon bombası, kontrolsüz termonükleer enerji sağlayabilen yıkıcı nükleer silah.
Hidrojen bombasının yüksek boyutlardaki patlama gücü, hidrojen atomlarının birleşerek helyum atom yapısına dönüştüğü termonükleer tepkimeden doğar. Bir başka deyişle, hidrojen bombasının patlaması bir çekirdek kaynaşması ya da birleşmesidir (füzyon). Oysa atom bombasınınki bir çekirdek bölünmesidir (fisyon).
Atom bombasının aksine fisyon değil füzyon reaksiyonu esasına dayalıdır. Füzyon reaksiyonunu başlatmak için gerekli ateşleme, sıcaklık küçük bir atom bombasını patlatmak suretiyle sağlanır. Ancak reaksiyon çok kısa bir sürede olduğundan, bomba maddesi buharlaştığı için toplam maddenin yalnızca bir kısmı füzyona uğrar. Füzyona uğrayan madde bir uranyum kılıfı içine alınacak olursa, bu iki bakımdan yarar sağlar:
Uranyumun ağır bir metal olması ve buharlaşma sıcaklıklığının çok yüksek olması termonükleer enerjinin daha uzun sürmesini sağlar.
Füzyondan meydana gelen nötronlar uranyumun fisyonuna sebep olacağından patlamadan açığa çıkacak enerji daha da artmış olur.
Küçük atom bombalarına ihtiyaç duyan hidrojen bombalarına temiz, büyük atom bombalarına ihtiyaç duyanlara ise kirli bomba denir.
Termonükleer reaksiyonlar için gerekli ısının kimyasal patlayıcı maddeler ile sağlanması düşünülmüştür. Bu durumda deklanşör görevini gören atom bombasına gerek kalmayacak ve radyoaktivitesi de ortadan kalkmış olacaktır.
Termonükleer ürünlerden hiçbiri radyoaktif değildir. Sadece trityum zayıf bir radyoaktivite gösterir. O halde hidrojen bombasının radyoaktif etkisi yoktur, ancak bu bombayı ateşlemek için kullanılan atom bombasından gelen etki vardır. Oldukça küçük deklanşör atom bombaları kullanan hidrojen bombalarında bu etki azdır.
Hidrojen bombası veya Füzyon bombası, kontrolsüz termonükleer enerji sağlayabilen yıkıcı nükleer silah.
Hidrojen bombasının yüksek boyutlardaki patlama gücü, hidrojen atomlarının birleşerek helyum atom yapısına dönüştüğü termonükleer tepkimeden doğar. Bir başka deyişle, hidrojen bombasının patlaması bir çekirdek kaynaşması ya da birleşmesidir (füzyon). Oysa atom bombasınınki bir çekirdek bölünmesidir (fisyon).
Atom bombasının aksine fisyon değil füzyon reaksiyonu esasına dayalıdır. Füzyon reaksiyonunu başlatmak için gerekli ateşleme, sıcaklık küçük bir atom bombasını patlatmak suretiyle sağlanır. Ancak reaksiyon çok kısa bir sürede olduğundan, bomba maddesi buharlaştığı için toplam maddenin yalnızca bir kısmı füzyona uğrar. Füzyona uğrayan madde bir uranyum kılıfı içine alınacak olursa, bu iki bakımdan yarar sağlar:
Uranyumun ağır bir metal olması ve buharlaşma sıcaklıklığının çok yüksek olması termonükleer enerjinin daha uzun sürmesini sağlar.
Füzyondan meydana gelen nötronlar uranyumun fisyonuna sebep olacağından patlamadan açığa çıkacak enerji daha da artmış olur.
Küçük atom bombalarına ihtiyaç duyan hidrojen bombalarına temiz, büyük atom bombalarına ihtiyaç duyanlara ise kirli bomba denir.
Termonükleer reaksiyonlar için gerekli ısının kimyasal patlayıcı maddeler ile sağlanması düşünülmüştür. Bu durumda deklanşör görevini gören atom bombasına gerek kalmayacak ve radyoaktivitesi de ortadan kalkmış olacaktır.
Termonükleer ürünlerden hiçbiri radyoaktif değildir. Sadece trityum zayıf bir radyoaktivite gösterir. O halde hidrojen bombasının radyoaktif etkisi yoktur, ancak bu bombayı ateşlemek için kullanılan atom bombasından gelen etki vardır. Oldukça küçük deklanşör atom bombaları kullanan hidrojen bombalarında bu etki azdır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Bağdat Paktı (CENTO)
24 Şubat 1955'de Türkiye ile Irak tarafından temelleri atılan daha sonra İngiltere, İran ve Pakistan'ın da katıldığı, Orta Doğu'da güvenliği sağlamak ve savunma oluşturmak amaçlarıyla kurulan birliğe Bağdat Paktı denir. ABD ise Arap ülkelerinin tepkisini çekmemek için birliğe üye olmadı. Fakat Bağdat Paktı'na askeri, ekonomik yönlerden katkı sağladı.
Soğuk Savaş Dönemi'nde SSCB'nin Orta Doğu'da yayılmacılığı önlemek paktın temel amacıydı. Arap- İsrail gerginliği ile İngiliz- Mısır anlaşmazlığı sonucu gerilen Orta Doğu'da yeni bir güç oluşturma faaliyeti, Arap Birliği kurmak isteyen Araplar ve SSCB tarafından tepkiyle karşılandı.
24 Mart 1959'da Irak, paktan çekilme kararı aldı. Çünkü 14 Temmuz 1959'da Irak'ta krallık rejimi darbe ile yıkılmıştı. Yeni yönetim farklı arayışlara girdiğinden paktan tamamen ayrıldı. Bunun üzerine paktın merkezi Ankara oldu. 18 Ağustos 1959'da ise Bağdat Paktı adını Merkezi Anlaşma Örgütü (Central Treaty Organization-CENTO) olarak değiştirdi.
CENTO, üye ülkeler arasında ekonomik, kültürel ve teknik iş birliği yapmayı amaç edinerek başarı sağladı. Yaklaşık 20 yıl boyunca CENTO oluşumu faaliyetlerini sürdürdü. 1979'da İran ve Pakistan'ın CENTO'dan ayrılması ile pakt sona erdi.
24 Şubat 1955'de Türkiye ile Irak tarafından temelleri atılan daha sonra İngiltere, İran ve Pakistan'ın da katıldığı, Orta Doğu'da güvenliği sağlamak ve savunma oluşturmak amaçlarıyla kurulan birliğe Bağdat Paktı denir. ABD ise Arap ülkelerinin tepkisini çekmemek için birliğe üye olmadı. Fakat Bağdat Paktı'na askeri, ekonomik yönlerden katkı sağladı.
Soğuk Savaş Dönemi'nde SSCB'nin Orta Doğu'da yayılmacılığı önlemek paktın temel amacıydı. Arap- İsrail gerginliği ile İngiliz- Mısır anlaşmazlığı sonucu gerilen Orta Doğu'da yeni bir güç oluşturma faaliyeti, Arap Birliği kurmak isteyen Araplar ve SSCB tarafından tepkiyle karşılandı.
24 Mart 1959'da Irak, paktan çekilme kararı aldı. Çünkü 14 Temmuz 1959'da Irak'ta krallık rejimi darbe ile yıkılmıştı. Yeni yönetim farklı arayışlara girdiğinden paktan tamamen ayrıldı. Bunun üzerine paktın merkezi Ankara oldu. 18 Ağustos 1959'da ise Bağdat Paktı adını Merkezi Anlaşma Örgütü (Central Treaty Organization-CENTO) olarak değiştirdi.
CENTO, üye ülkeler arasında ekonomik, kültürel ve teknik iş birliği yapmayı amaç edinerek başarı sağladı. Yaklaşık 20 yıl boyunca CENTO oluşumu faaliyetlerini sürdürdü. 1979'da İran ve Pakistan'ın CENTO'dan ayrılması ile pakt sona erdi.


[right]Arif YAMAN[/right]
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Lonca sayfası olsa da 2 satır bilgi edinmek isteyenlerin takip edebileceği paylaşımlar var. Severek izliyoruz.
Bad Sector
Teşkilat&Meran