SÜVEYŞ KANALI
Süveyş Kanalı (Arapça: قناة السويس, okunuşu: Qanā el-Suways). Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan yapay su yoludur. Temelleri Osmanlı İmparatorluğu tarafından atılmış, Baharat Yolu'nun canlandırılması sağlanmıştır. Kanal (Süveyş) Cephesi, Almanya'nın isteği üzerine açılmıştır. 1. Dünya Savaşı'nda İngiltere ve de Arapların yardımı ile Osmanlı topraklarından (sınırlarından) çıkarak İngiltere'nin sınırlarına girmiştir. İngiltere tarafından da 1869'da açılmıştır.
Napolyon Mısır'ı işgal ettikten sonra 1799'da bu konuda olurluluk raporu istemiştir. Sina Yarımadası'nın batısındadır. 163 kilometre uzunluğunda ve en dar yerinde 300 metre genişliğindedir. Kanal, Afrika çevresinde dolaşmaya gerek kalmadan Asya ile Avrupa arasında deniz taşımacılığı yapılmasını sağlar.
Dünyanın en önemli su yolları arasında yer alır. Eski gemiciler ticarette çok uzun yol ve mesafe kat ettikleri için böyle bir kanal yapma gereksinimi ortaya çıkmıştır.
Derinliği 11-12 m'dir. Su kesimi 10,36 m'den fazla olan gemiler kanaldan geçemez. 1951 yılında trafiği kolaylaştırmak amacıyla el-Kantara ile el-Firdan arasında 13,5 km' lik bir yan geçit açılmıştır.
Dünyada kapakları olmayan en uzun kanaldır. Diğer kanallarla karşılaştırıldığında kaza oranı hemen hemen sıfırdır. Gece ve gündüz geçiş yapılabilir.
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
DOLMABAHÇE SARAYI
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, Beşiktaş'ta, Kabataş'tan Beşiktaş'a uzanan Dolmabahçe Caddesi'yle İstanbul Boğazı arasında, 250.000 m²'lik bir alan üzerinde bulunan saray. Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol kıyıda, Üsküdar'ın karşısında yer alır.
Dolmabahçe Sarayı'nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği, Boğaziçi'nin büyük bir koyu idi. Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık hâline geldi. 17. yüzyıl'da doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı.
18. yüzyılın ikinci yarısına doğru, Türk mimarisinde Batı tesirleri görülmeye başlanmış ve "Türk Rokokosu" denilen süsleme şekli, gene Batı tesiri altında kalarak yapılan barok tarzı köşk, kasır ve sebillerde kendini göstermeye başlamıştır. Sultan III. Selim, Boğaziçi'nde Batı tarzında ilk binaları inşa ettiren padişahtır. Mimar Melling'e Beşiktaş Sarayı'nda bir kasır yaptırmış, lüzum gördüğü diğer yapıları da genişlettirmiştir. Sultan II. Mahmut, Topkapı Sahilsarayı'ndan başka, Beylerbeyi ve Çırağan bahçelerinde Batı tarzında iki büyük saray yaptırmıştır. Bu devirlerde Yeni Saray (Topkapı Sarayı) fiilen olmasa bile, terkedilmiş sayılırdı. Beylerbeyi'ndeki saray, Ortaköy'deki mermer sütunlu Çırağan, eski Beşiktaş Sarayı ile Dolmabahçe'deki kasırlar II. Mahmut'un mevsimlere göre değişen ikametgâhlarıydı. Abdülmecit de babası gibi Yeni Saray'a fazla itibar etmemekteydi, orada yalnızca kış mevsiminde birkaç ay kalıyordu. Kırkı aşkın çocuğunun neredeyse tamamı Boğaziçi saraylarında dünyaya gelmiştir.
Abdülmecit, eski Beşiktaş Sarayı'nda bir süre oturduktan sonra, şimdiye kadar tercih edilen klasik saraylar yerine, ikamet, sayfiye, misafir kabul ve ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla, Avrupai plan ve üslupta bir sarayın inşaatına karar verdi. Abdülmecit, diğer şehzadeler gibi köklü bir eğitim görmemesine rağmen, Batı'ya dönük bir sultandı. Batı müziğini ve batı üslubuyla yaşamayı seven padişah, anlaşabilecek kadar da Fransızca biliyordu.
Günümüzdeki Dolmabahçe Sarayı'nın yerinde bulunan köşklerin, 200 yıl kadar önce denizden kazanılmış toprağın tekrar ortaya çıkarılması için yıkımının kesin olarak hangi tarihte başladığına dair bir bilgi yoktur. 1842'de sarayın yerinde olduğu ve bu tarihten sonra yeni sarayın inşaatına başlandığı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte bu tarihlerde inşaat arazisinin genişletilmesi için çevredeki tarla ve mezarlıkların satın alınarak istimlak edildiği belirtilir. İnşaat bitim tarihi için çeşitli kaynaklar değişik tarihler vermektedir. Ancak, 1853 yılı sonunda saray inşaatını gezen bir Fransızın anlattıklarından, sarayın hâlen süslemelerinin yapıldığını, mobilyaların henüz yerleştirilmediğini anlamaktayız.
Sultan I. Abdülmecit tarafından yaptırılan sarayın cephesi, İstanbul Boğazı'nın Avrupa kıyısında 600 metre boyunca uzanmaktadır. Avrupa mimari üsluplarının bir karışımı olarak, Ermeni olan Garabet Amira Balyan ve oğlu Nigoğos Balyan tarafından 1843-1855 yılları arasında inşa edilmiştir. 1855 yılında tamamıyla bitirilen Dolmabahçe Sarayı'nın açılış töreni Ruslar'la yapılan Paris Antlaşması (30 Mart 1856)'dan sonra olmuştur. 7 Şevval 1272 (11 Haziran 1856) tarihli Ceride-i Havadis adlı gazetede, sarayın 7 Haziran 1856'da resmen açıldığı haberi verilmiştir.
Abdülmecit döneminde üç milyon kese altın olan sarayın borcu, Maliye Hazinesi'ne aktarılınca, zor durumda kalan maliye, aylıkları, ay başı yerine ay ortalarında, sonraları da 3-4 ayda bir ödemek durumunda kalmıştır.[9] 5.000.000 altına mal olan Dolmabahçe Sarayı'nda Sultan Abdülmecit sadece altı ay yaşayabilmiştir.
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, Beşiktaş'ta, Kabataş'tan Beşiktaş'a uzanan Dolmabahçe Caddesi'yle İstanbul Boğazı arasında, 250.000 m²'lik bir alan üzerinde bulunan saray. Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol kıyıda, Üsküdar'ın karşısında yer alır.
Dolmabahçe Sarayı'nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği, Boğaziçi'nin büyük bir koyu idi. Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık hâline geldi. 17. yüzyıl'da doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı.
18. yüzyılın ikinci yarısına doğru, Türk mimarisinde Batı tesirleri görülmeye başlanmış ve "Türk Rokokosu" denilen süsleme şekli, gene Batı tesiri altında kalarak yapılan barok tarzı köşk, kasır ve sebillerde kendini göstermeye başlamıştır. Sultan III. Selim, Boğaziçi'nde Batı tarzında ilk binaları inşa ettiren padişahtır. Mimar Melling'e Beşiktaş Sarayı'nda bir kasır yaptırmış, lüzum gördüğü diğer yapıları da genişlettirmiştir. Sultan II. Mahmut, Topkapı Sahilsarayı'ndan başka, Beylerbeyi ve Çırağan bahçelerinde Batı tarzında iki büyük saray yaptırmıştır. Bu devirlerde Yeni Saray (Topkapı Sarayı) fiilen olmasa bile, terkedilmiş sayılırdı. Beylerbeyi'ndeki saray, Ortaköy'deki mermer sütunlu Çırağan, eski Beşiktaş Sarayı ile Dolmabahçe'deki kasırlar II. Mahmut'un mevsimlere göre değişen ikametgâhlarıydı. Abdülmecit de babası gibi Yeni Saray'a fazla itibar etmemekteydi, orada yalnızca kış mevsiminde birkaç ay kalıyordu. Kırkı aşkın çocuğunun neredeyse tamamı Boğaziçi saraylarında dünyaya gelmiştir.
Abdülmecit, eski Beşiktaş Sarayı'nda bir süre oturduktan sonra, şimdiye kadar tercih edilen klasik saraylar yerine, ikamet, sayfiye, misafir kabul ve ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla, Avrupai plan ve üslupta bir sarayın inşaatına karar verdi. Abdülmecit, diğer şehzadeler gibi köklü bir eğitim görmemesine rağmen, Batı'ya dönük bir sultandı. Batı müziğini ve batı üslubuyla yaşamayı seven padişah, anlaşabilecek kadar da Fransızca biliyordu.
Günümüzdeki Dolmabahçe Sarayı'nın yerinde bulunan köşklerin, 200 yıl kadar önce denizden kazanılmış toprağın tekrar ortaya çıkarılması için yıkımının kesin olarak hangi tarihte başladığına dair bir bilgi yoktur. 1842'de sarayın yerinde olduğu ve bu tarihten sonra yeni sarayın inşaatına başlandığı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte bu tarihlerde inşaat arazisinin genişletilmesi için çevredeki tarla ve mezarlıkların satın alınarak istimlak edildiği belirtilir. İnşaat bitim tarihi için çeşitli kaynaklar değişik tarihler vermektedir. Ancak, 1853 yılı sonunda saray inşaatını gezen bir Fransızın anlattıklarından, sarayın hâlen süslemelerinin yapıldığını, mobilyaların henüz yerleştirilmediğini anlamaktayız.
Sultan I. Abdülmecit tarafından yaptırılan sarayın cephesi, İstanbul Boğazı'nın Avrupa kıyısında 600 metre boyunca uzanmaktadır. Avrupa mimari üsluplarının bir karışımı olarak, Ermeni olan Garabet Amira Balyan ve oğlu Nigoğos Balyan tarafından 1843-1855 yılları arasında inşa edilmiştir. 1855 yılında tamamıyla bitirilen Dolmabahçe Sarayı'nın açılış töreni Ruslar'la yapılan Paris Antlaşması (30 Mart 1856)'dan sonra olmuştur. 7 Şevval 1272 (11 Haziran 1856) tarihli Ceride-i Havadis adlı gazetede, sarayın 7 Haziran 1856'da resmen açıldığı haberi verilmiştir.
Abdülmecit döneminde üç milyon kese altın olan sarayın borcu, Maliye Hazinesi'ne aktarılınca, zor durumda kalan maliye, aylıkları, ay başı yerine ay ortalarında, sonraları da 3-4 ayda bir ödemek durumunda kalmıştır.[9] 5.000.000 altına mal olan Dolmabahçe Sarayı'nda Sultan Abdülmecit sadece altı ay yaşayabilmiştir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
UNESCO
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü ya da UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization), Birleşmiş Milletler'in özel bir kurumu olarak 1946 yılında kurulmuştur.
Bu kurumun yasası 1945 yılı Kasım ayında Londra'da 44 ülkenin temsilcilerinin katıldıkları bir toplantıda kabul edilmiştir.
Merkezi Paris'te bulunan ve Genel Konferans, Yürütme Konseyi, Sekreterlik olmak üzere üç organı olan UNESCO eğitim, bilim ve kültür alanlarındaki amaçlarını kendisine üye olan her devlette kurulan Milli Komisyonlar aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
UNESCO'nun Filistin'i üye olarak kabul etmesinden sonra Amerika Birleşik Devletleri kuruma yaptığı maddi desteği çekti. Bunun üzerine 2011 Kasım ayında UNESCO, Bali'de Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi ile ilgili düzenlenecek toplantı dışındaki tüm programlarını yıl sonuna kadar iptal etti.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü ya da UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization), Birleşmiş Milletler'in özel bir kurumu olarak 1946 yılında kurulmuştur.
Bu kurumun yasası 1945 yılı Kasım ayında Londra'da 44 ülkenin temsilcilerinin katıldıkları bir toplantıda kabul edilmiştir.
Merkezi Paris'te bulunan ve Genel Konferans, Yürütme Konseyi, Sekreterlik olmak üzere üç organı olan UNESCO eğitim, bilim ve kültür alanlarındaki amaçlarını kendisine üye olan her devlette kurulan Milli Komisyonlar aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
UNESCO'nun Filistin'i üye olarak kabul etmesinden sonra Amerika Birleşik Devletleri kuruma yaptığı maddi desteği çekti. Bunun üzerine 2011 Kasım ayında UNESCO, Bali'de Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi ile ilgili düzenlenecek toplantı dışındaki tüm programlarını yıl sonuna kadar iptal etti.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
Fazıl Hüsnü Dağlarca (26 Ağustos 1914, İstanbul - 15 Ekim 2008), Türk şairi.
26 Ağustos 1914 yılında İstanbul'da doğmuştur. Süvari yarbayı Hasan Hüsnü Bey'in oğludur. İlköğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan'da, ortaöğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulundan sonra girdiği Kuleli Askeri Lisesi'nde 1933 yılında tamamladı. Aile, Ataç, Çağrı, Devrim, İnkılapçı Gençlik, Kültür Haftası, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlık, Vatan, Yeditepe, Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde şiirlerini yayımladı. 1935'te piyade subayı göreviyle Doğu ve Orta Anadolu'nun, Trakya'nın pek çok yerini dolaştı. Ordudaki hizmeti on beş yılı doldurunca, ön yüzbaşı rütbesiyle askerlikten 1950'de ayrıldı. 1952-1960 yılları arasında Çalışma Bakanlığı'nda iş müfettişi olarak İstanbul'da çalıştı. Buradan ayrıldıktan sonra İstanbul Aksaray'da "Kitap" kitabevini açtı ve yayıncılığa başladı. Ocak 1960-Temmuz 1964 yılları arasında dört yıl Türkçe isimli aylık dergiyi çıkardı. İlk yazısı 1927'de Yeni Adana gazetesinde yayınlanan bir hikâyedir, İstanbul dergisinde 1933'te çıkan "Yavaşlayan Ömür" adlı şiiriyle adını duyurmaya başladı. Varlık, Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılâpçı Gençlik, Yeditepe ve Türk Dili dergilerinde şiirleri çıktı. Bugüne kadar kendisine birçok ödül verilen şair 1967'de ABD'deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından "En iyi Türk Şairi" seçilmişti. Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyesiydi. Dil Devrimine ilişkin düşüncelerini Türk Dil Kurumu Koçaklaması'nda şöyle dile getirmiştir:
"Türk Dil Kurumunu kurarken Mustafa Kemal’in tek mutsuzluğu vardı Türkçeyi sevdiğini daha Türkçe söyleyememek kimilerinin şimdi tek mutluluğu var Türkçeyi sevdiklerini daha Osmanlıca söylemek...."
Toplumculuğunun temelinde insana ve insan hayatına saygı yatan Dağlarca, bu yüzden hiçbir edebî akım ve kişiden etkilenmeden kendi kozasını örer. Çok yazan ve üreten bir şair kimliğiyle, bağımsız kalarak hiçbir şairden etkilenmemiş, hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirlerini yazmıştır. Onun sanat anlayışını şu cümlesi özetler:
“ Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir. ”
Türkçeye bakışını ise "Türkçem, benim ses bayrağım" diyerek Türkçe Katında Yaşamak adlı şiirinde sergilemiştir.
"Türk şiirinin büyük şairi" olarak tanımlanan Dağlarca, 94 yaşında zatürre tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.[1] Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, bu yılın ilk aylarında yaptığı bir röportajda ölümünden sonra Kadıköy'de yaşadığı evin müze haline getirilmesini vasiyet etmişti. Evini Kadıköy Belediyesi'ne bağışlayan Dağlarca, Mühürdar Caddesi'ndeki evinde kendisini ziyaret eden Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk'e, evinin müzeye dönüştürülmesi için vasiyette bulunmuştu. 20 Ekim 2008'de Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiştir.
Fazıl Hüsnü Dağlarca (26 Ağustos 1914, İstanbul - 15 Ekim 2008), Türk şairi.
26 Ağustos 1914 yılında İstanbul'da doğmuştur. Süvari yarbayı Hasan Hüsnü Bey'in oğludur. İlköğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan'da, ortaöğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulundan sonra girdiği Kuleli Askeri Lisesi'nde 1933 yılında tamamladı. Aile, Ataç, Çağrı, Devrim, İnkılapçı Gençlik, Kültür Haftası, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlık, Vatan, Yeditepe, Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde şiirlerini yayımladı. 1935'te piyade subayı göreviyle Doğu ve Orta Anadolu'nun, Trakya'nın pek çok yerini dolaştı. Ordudaki hizmeti on beş yılı doldurunca, ön yüzbaşı rütbesiyle askerlikten 1950'de ayrıldı. 1952-1960 yılları arasında Çalışma Bakanlığı'nda iş müfettişi olarak İstanbul'da çalıştı. Buradan ayrıldıktan sonra İstanbul Aksaray'da "Kitap" kitabevini açtı ve yayıncılığa başladı. Ocak 1960-Temmuz 1964 yılları arasında dört yıl Türkçe isimli aylık dergiyi çıkardı. İlk yazısı 1927'de Yeni Adana gazetesinde yayınlanan bir hikâyedir, İstanbul dergisinde 1933'te çıkan "Yavaşlayan Ömür" adlı şiiriyle adını duyurmaya başladı. Varlık, Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılâpçı Gençlik, Yeditepe ve Türk Dili dergilerinde şiirleri çıktı. Bugüne kadar kendisine birçok ödül verilen şair 1967'de ABD'deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından "En iyi Türk Şairi" seçilmişti. Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyesiydi. Dil Devrimine ilişkin düşüncelerini Türk Dil Kurumu Koçaklaması'nda şöyle dile getirmiştir:
"Türk Dil Kurumunu kurarken Mustafa Kemal’in tek mutsuzluğu vardı Türkçeyi sevdiğini daha Türkçe söyleyememek kimilerinin şimdi tek mutluluğu var Türkçeyi sevdiklerini daha Osmanlıca söylemek...."
Toplumculuğunun temelinde insana ve insan hayatına saygı yatan Dağlarca, bu yüzden hiçbir edebî akım ve kişiden etkilenmeden kendi kozasını örer. Çok yazan ve üreten bir şair kimliğiyle, bağımsız kalarak hiçbir şairden etkilenmemiş, hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirlerini yazmıştır. Onun sanat anlayışını şu cümlesi özetler:
“ Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir. ”
Türkçeye bakışını ise "Türkçem, benim ses bayrağım" diyerek Türkçe Katında Yaşamak adlı şiirinde sergilemiştir.
"Türk şiirinin büyük şairi" olarak tanımlanan Dağlarca, 94 yaşında zatürre tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.[1] Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, bu yılın ilk aylarında yaptığı bir röportajda ölümünden sonra Kadıköy'de yaşadığı evin müze haline getirilmesini vasiyet etmişti. Evini Kadıköy Belediyesi'ne bağışlayan Dağlarca, Mühürdar Caddesi'ndeki evinde kendisini ziyaret eden Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk'e, evinin müzeye dönüştürülmesi için vasiyette bulunmuştu. 20 Ekim 2008'de Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiştir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
TİBERİUS
Tiberius Caesar Augustus, doğumda; Tiberius Claudius Nero, (16 Kasım MÖ 42 – 16 Mart 37), Augustus'un 14 yılında ölümünün ardından Roma İmparatorluğu tahtına çıkan ikinci Roma İmparatoru. Tiberius Claudius Nero ve Livia Drusilla'nın oğlu olan Tiberius doğuştan Claudius ailesinin mensubuydu. Annesi, babasından boşanarak MÖ 39 yılında Octavian Augustus ile yeniden evlenmiştir. Tiberius, sonradan Augustus'un kızı ve üvey kız kardeşi Yaşlı Julia ile evlenmiş ve ardından Augustus tarafından evlat edinilerek Julius ailesi mensubu olmuştur. Tiberius'un ardından gelen imparatorlar bu iki aile arasındaki karışımı gelecek 40 yıl boyunca devam ettirmişler, tarihçiler de bu hanedanı Julio-Claudian hanedanı olarak adlandırmışlardır.
Tiberius, Pannonia, İllirya, Rhaetia ve Germania'daki seferleriyle kuzeydeki sınırların temelllerini atmış, Antik Roma'nın en büyük generallerinden birisiydi. Ancak, imparator olmayı hiçbir zaman gerçekten istememiş karanlık, münzevi ve kasvetli bir yönetici olarak hatırlanmış; Yaşlı Pliny tarafından tristissimus hominum yani "insanoğlunun en kasvetlisi" olarak adlandırılmıştır.[1] Tiberius’un oğlu Julius Caesar Drusus'un 23 yılında ölmesinin ardından, saltanatının kalitesi azalmış ve terörle sona ermiştir. 26 yılında Tiberius kendi kendine Roma'dan gönüllü sürgüne gitmiş ve yönetim erkini geniş ölçüde ahlaksız Praetorian Prefect'leri Lucius Aelius Sejanus ve Quintus Naevius Sutorius Macro'nun ellerine bırakmıştır. Tiberius’un ölümünden sonra evlatlık oğlu Caligula tahta çıkmıştır.
Tiberius Caesar Augustus, doğumda; Tiberius Claudius Nero, (16 Kasım MÖ 42 – 16 Mart 37), Augustus'un 14 yılında ölümünün ardından Roma İmparatorluğu tahtına çıkan ikinci Roma İmparatoru. Tiberius Claudius Nero ve Livia Drusilla'nın oğlu olan Tiberius doğuştan Claudius ailesinin mensubuydu. Annesi, babasından boşanarak MÖ 39 yılında Octavian Augustus ile yeniden evlenmiştir. Tiberius, sonradan Augustus'un kızı ve üvey kız kardeşi Yaşlı Julia ile evlenmiş ve ardından Augustus tarafından evlat edinilerek Julius ailesi mensubu olmuştur. Tiberius'un ardından gelen imparatorlar bu iki aile arasındaki karışımı gelecek 40 yıl boyunca devam ettirmişler, tarihçiler de bu hanedanı Julio-Claudian hanedanı olarak adlandırmışlardır.
Tiberius, Pannonia, İllirya, Rhaetia ve Germania'daki seferleriyle kuzeydeki sınırların temelllerini atmış, Antik Roma'nın en büyük generallerinden birisiydi. Ancak, imparator olmayı hiçbir zaman gerçekten istememiş karanlık, münzevi ve kasvetli bir yönetici olarak hatırlanmış; Yaşlı Pliny tarafından tristissimus hominum yani "insanoğlunun en kasvetlisi" olarak adlandırılmıştır.[1] Tiberius’un oğlu Julius Caesar Drusus'un 23 yılında ölmesinin ardından, saltanatının kalitesi azalmış ve terörle sona ermiştir. 26 yılında Tiberius kendi kendine Roma'dan gönüllü sürgüne gitmiş ve yönetim erkini geniş ölçüde ahlaksız Praetorian Prefect'leri Lucius Aelius Sejanus ve Quintus Naevius Sutorius Macro'nun ellerine bırakmıştır. Tiberius’un ölümünden sonra evlatlık oğlu Caligula tahta çıkmıştır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
ROBERT NOZİCK
Robert Nozick (1938-2002), ABD'li filozof. Nozick Anarşi, Devlet ve Ütopya isimli kitabı ile bilinir.
Hayatı
Robert Nozick, göçmen bir ailenin çocuğu olarak 16 Kasım 1938 tarihinde New York'ta doğmuştur. Nozick, 1959 yılında Columbia Üniversitesinden mezun olduğunda sosyalist görüşte, sol öğrenci birliklerinden birisinin üyesi olarak faaliyet göstermiştir. Daha sonraları siyasal fikirleri değişti. Princeton, Oxford ve Rockfeller Üniversitelerinde çalıştıktan sonra 1965 yılında Harvard Üniversitesine girmiş, 1969 yılında Felsefe profesörü olmuş ve ölümüne kadar Harvard'da görev yapmıştır
Radikal liberteryenizmin etkili bir savunucusu olan Nozick, maksimum birey hakkı için minimum devlet fikrini savunmuştur. Kapitalizmin savunmasını yaparken refah devletini eleştirmiş, Rawls'un adalet teorisini eleştirmek için yazdığı Anarşi, Devlet ve Ütopya kitabı radikal liberteryenizmin en önemli kitaplarından biri haline gelmiştir. Nozick, hayatının son yıllarında felsefenin klasik konularıyla ilgilenmiştir.
Eserleri
Anarchy, State and Utopia- Anarşi, Devlet ve Ütopya (1975) : Nozick'in en önemli kitabıdır. Bu kitapta Nozick, devletin rolünün, vatandaşları şiddetten ve hırsızlıktan korumak ve sosyal sözleşmelere uyulmasını sağlamakla sınırlı olduğu görüşünü savunmaktadır. Nozick, bu kitapta ayrıca gelirin yeniden dağıtılmasının birey haklarını ihlal etmeden mümkün olamayacağını savunmuştur.
Diğer kitapları
Philosophical Explanations- Felsefi İzahatlar (1981)
The Examined Life - İncelenen Hayat (1989)
The Nature of Rationality- Rasyonelliğin Mahiyeti (1993)
Socratic Puzzles- Sokratik Bulmacalar (1996)
Invariances: The Structure of the Objective World- Değişmezlikler: Objektif Dünyanın Yapısı (2001)
Robert Nozick (1938-2002), ABD'li filozof. Nozick Anarşi, Devlet ve Ütopya isimli kitabı ile bilinir.
Hayatı
Robert Nozick, göçmen bir ailenin çocuğu olarak 16 Kasım 1938 tarihinde New York'ta doğmuştur. Nozick, 1959 yılında Columbia Üniversitesinden mezun olduğunda sosyalist görüşte, sol öğrenci birliklerinden birisinin üyesi olarak faaliyet göstermiştir. Daha sonraları siyasal fikirleri değişti. Princeton, Oxford ve Rockfeller Üniversitelerinde çalıştıktan sonra 1965 yılında Harvard Üniversitesine girmiş, 1969 yılında Felsefe profesörü olmuş ve ölümüne kadar Harvard'da görev yapmıştır
Radikal liberteryenizmin etkili bir savunucusu olan Nozick, maksimum birey hakkı için minimum devlet fikrini savunmuştur. Kapitalizmin savunmasını yaparken refah devletini eleştirmiş, Rawls'un adalet teorisini eleştirmek için yazdığı Anarşi, Devlet ve Ütopya kitabı radikal liberteryenizmin en önemli kitaplarından biri haline gelmiştir. Nozick, hayatının son yıllarında felsefenin klasik konularıyla ilgilenmiştir.
Eserleri
Anarchy, State and Utopia- Anarşi, Devlet ve Ütopya (1975) : Nozick'in en önemli kitabıdır. Bu kitapta Nozick, devletin rolünün, vatandaşları şiddetten ve hırsızlıktan korumak ve sosyal sözleşmelere uyulmasını sağlamakla sınırlı olduğu görüşünü savunmaktadır. Nozick, bu kitapta ayrıca gelirin yeniden dağıtılmasının birey haklarını ihlal etmeden mümkün olamayacağını savunmuştur.
Diğer kitapları
Philosophical Explanations- Felsefi İzahatlar (1981)
The Examined Life - İncelenen Hayat (1989)
The Nature of Rationality- Rasyonelliğin Mahiyeti (1993)
Socratic Puzzles- Sokratik Bulmacalar (1996)
Invariances: The Structure of the Objective World- Değişmezlikler: Objektif Dünyanın Yapısı (2001)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
ÇAĞLA KUBAT
Çağla Kubat (d. 16 Kasım 1979, İzmir), Türk manken, fotomodel, oyuncu, profesyonel rüzgar sörfçüsü ve makina mühendisi.
1997 yılında İtalyan Lisesi'nden birincilikle mezun oldu. ÖSYM'nin düzenlediği üniversitelere giriş sınavında ilk 500'e girerek İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümüne kaydoldu. 2001 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Miss Turkey Türkiye Güzellik Kraliçesi Yarışması'nın 2001 yılı organizasyonunda ikinci seçildi ve ardından Türkiye'yi Miss Universe Kâinat Güzellik Yarışması'nda temsil etti. Aynı zamanda, 2003 yılında Çeşme'de düzenlenmiş olan IFCA Avrupa Slalom Şampiyonası'nı kazanmış başarılı bir sörfçüdür. Ünlü sporcu aynı zamanda olimpiyatlarda sörf dalında Türkiye'yi temsil etmeyi planlamaktadır.
Kubat, sörfün yanı sıra snowboarding, wakeboarding, rollerblading, binicilik ve dalgıçlık yapmakta, tenis oynamaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübü Yelken Şubesi eski sporcusudur. Kendisi, Türkçe'nin yanı sıra iyi derecede İngilizce, İtalyanca ve Latince bilmektedir.
Eski İçişleri Bakanı Ferit Kubat'ın torunu olan Çağla Kubat, günümüzde, Kanal D'de yayınlanan Arka Sokaklar dizisinde başrolde Elif Komiser karakterini canladırdı. 20.09.2013 tarihinde kendisi gibi sörfçü Amerikalı sevgilisi Jimmy Diaz ile dünya evine girdi.Bu evlilikten Selin adında bir kızı dünyaya geldi.
Çağla Kubat (d. 16 Kasım 1979, İzmir), Türk manken, fotomodel, oyuncu, profesyonel rüzgar sörfçüsü ve makina mühendisi.
1997 yılında İtalyan Lisesi'nden birincilikle mezun oldu. ÖSYM'nin düzenlediği üniversitelere giriş sınavında ilk 500'e girerek İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümüne kaydoldu. 2001 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Miss Turkey Türkiye Güzellik Kraliçesi Yarışması'nın 2001 yılı organizasyonunda ikinci seçildi ve ardından Türkiye'yi Miss Universe Kâinat Güzellik Yarışması'nda temsil etti. Aynı zamanda, 2003 yılında Çeşme'de düzenlenmiş olan IFCA Avrupa Slalom Şampiyonası'nı kazanmış başarılı bir sörfçüdür. Ünlü sporcu aynı zamanda olimpiyatlarda sörf dalında Türkiye'yi temsil etmeyi planlamaktadır.
Kubat, sörfün yanı sıra snowboarding, wakeboarding, rollerblading, binicilik ve dalgıçlık yapmakta, tenis oynamaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübü Yelken Şubesi eski sporcusudur. Kendisi, Türkçe'nin yanı sıra iyi derecede İngilizce, İtalyanca ve Latince bilmektedir.
Eski İçişleri Bakanı Ferit Kubat'ın torunu olan Çağla Kubat, günümüzde, Kanal D'de yayınlanan Arka Sokaklar dizisinde başrolde Elif Komiser karakterini canladırdı. 20.09.2013 tarihinde kendisi gibi sörfçü Amerikalı sevgilisi Jimmy Diaz ile dünya evine girdi.Bu evlilikten Selin adında bir kızı dünyaya geldi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
MOŞE DAYAN
Moşe Dayan (d. 20 Mayıs 1915, Deganya, Osmanlı İmparatorluğu - ö. 16 Ekim 1981, Tel Aviv, İsrail), İsrailli askeri lider ve siyaset adamı. Haganah komutanıi,İsrail Savunma Kuvvetleri'nin dördüncü genel kurmayıdır (1953-1958). Süveyş krizinde ordunun başındaki komutandır. Altı Gün Savaşı, Mısır Savaşı ve 1973 Arap-İsrail Savaşında hükümette savunma bakanı olarak görev yapmıştır. Menahem Begin hükümetinde dış işleri bakanı olarak görev yapmış ve Mısır ile yapılan barış anlaşmasına önemli katkıda bulunmuştur.
Askeri yaşamı 1937'de İngiliz subayı Yüzbaşı Orde Wingate'ten öğrendiği gerilla savaşı yöntemleriyle özel gece bölüklerinde başlamıştır. Bu bölükler İsrail'de ayaklanan Arap çetelerine karşı savaşan birlikler olmuş ve İsrail ordusunun önemli bir parçasını oluşturmuştur.
II. Dünya Savaşı yıllarında 1941'de Suriye'de Fransız kuvvetlerine karşı savaşırken bir gözünü kaybetmiştir.
Filistinliler ile diyalog kurulmasına büyük önem veren İsrailli siyasetçi ve yazar Yael Dayan, Moşe Dayan'ın kızıdır.
Moşe Dayan (d. 20 Mayıs 1915, Deganya, Osmanlı İmparatorluğu - ö. 16 Ekim 1981, Tel Aviv, İsrail), İsrailli askeri lider ve siyaset adamı. Haganah komutanıi,İsrail Savunma Kuvvetleri'nin dördüncü genel kurmayıdır (1953-1958). Süveyş krizinde ordunun başındaki komutandır. Altı Gün Savaşı, Mısır Savaşı ve 1973 Arap-İsrail Savaşında hükümette savunma bakanı olarak görev yapmıştır. Menahem Begin hükümetinde dış işleri bakanı olarak görev yapmış ve Mısır ile yapılan barış anlaşmasına önemli katkıda bulunmuştur.
Askeri yaşamı 1937'de İngiliz subayı Yüzbaşı Orde Wingate'ten öğrendiği gerilla savaşı yöntemleriyle özel gece bölüklerinde başlamıştır. Bu bölükler İsrail'de ayaklanan Arap çetelerine karşı savaşan birlikler olmuş ve İsrail ordusunun önemli bir parçasını oluşturmuştur.
II. Dünya Savaşı yıllarında 1941'de Suriye'de Fransız kuvvetlerine karşı savaşırken bir gözünü kaybetmiştir.
Filistinliler ile diyalog kurulmasına büyük önem veren İsrailli siyasetçi ve yazar Yael Dayan, Moşe Dayan'ın kızıdır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
EGE BAGATUR
Ege Bagatur, 22 Şubat 1937 yılında Adana'da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Adana'da yaptı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1961 yılında mezun oldu. Avukatlık stajını ve askerliğini yaptıktan sonra 1965 yılında Adana'da avukatlığa başladı.1973 - 1977 yıllarında Adana Belediye Başkanlığı görevini yapmıştır. 1977 - 1990 yılları arasında avukatlık mesleğine devam etti. 16 Kasım 1990 yılında vefat etti.
Ege Bagatur, 22 Şubat 1937 yılında Adana'da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Adana'da yaptı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1961 yılında mezun oldu. Avukatlık stajını ve askerliğini yaptıktan sonra 1965 yılında Adana'da avukatlığa başladı.1973 - 1977 yıllarında Adana Belediye Başkanlığı görevini yapmıştır. 1977 - 1990 yılları arasında avukatlık mesleğine devam etti. 16 Kasım 1990 yılında vefat etti.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
AHMET KAYA
Malatya’ da 28 Ekim 1957 yılında dünyaya gelmiştir.Kürt kökenli ailenin beşinci çocuğudur. İlkokulu Malatya’da okudu ve kendisinin yaşamını anlattığı bir belgeselde müzikle altı yaşında babasının aldığı bağlama ile tanışıp müzik le ilk tanışması olmuştur. Okuldan sonra boş olan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışmaya başladı . Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeni ile 1972′de İstanbul Kocamustafapaşa’ya göç edince okulu bıraktı . İşportacılık ve çıraklık buna benzer türlü vasıfsız işlerde çalıştı .
16 yaşında yasak afiş basmaktan hapse atıldı . Türlü etkinliklerde bağlama çalmaya devamı etti . 1 Mayıs 1977 senesinde yaşanan olaylara tanık oldu . Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılmış olan bir etkinlikte Ruhsal Su ile tanışma imkanı buldu , Mahsus Mahal adlı Ruhsal Su türküsünü ifade etti . 1978 senesinde Gelibolu’da askerlik yaptı , orkestrada müzik çalışmalarına devamı etti . Askerlik dönüşü Emine Kaya ile evlendi ve 1982 senesinde kızları Çiğdem doğdu .
İşsizlik ve parasızlık nedeniyle geçim zorluğu çekerler . Bu sırada eşi kendisinden ayrılır . Ruhi Su ve Zülfü Livaneli’den müzikal anlamda etkilenmiştir.1985 yılına geldiğinde Unkapanı’nın yolunu tutar. Hiçbir kategoriye girmeyen bu müziğe kimse yüz vermez.İlk albümü Ağlama bebeğim di Bunun amaçlı uzunca uğraşılar sonucu çıkardığı Ağlama Bebeğim albümünü 1985 senesinde yayımlar. Ama umduğunu bulamaz. İstanbul Şan Tiyatrosu’nda küçük bir konser verir . Yayımlandığı yıl albüm toplatılır . 1985′de 2. albümü Acılara Tutunmak amaçlı birinci albümde olduğu buna benzer Değişiklik Stüdyosu’yla anlaşır . Stüdyonun sahibi , o sıralarda Metris Askeri Hapishane’nde olan Selda Bağcan’ın kardeşidir . Cezaevinde tanıştığı Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya’nın tanışmasına aracılık eder . Albüm yayımlandıktan bir sonra evlenirler . Bu şekilde genişçe kitlelerce tanınması sağlanan albüm , 1985 senesinde yapılıp 1986 da çıkan Şafak Türküsü . Bu albümde aranjör Oğuz Abadan’la çalışır ve anında hemen bütün besteleri kendisi yapar . Benzer yıl An Gelir albümünü yayımlar . 1987 senesinde kızı Melis doğar .
Gülten Hayaloğlu ile evlendikten bir sonra kardeşi Yusuf Hayaloğlu ve şiirleriyle tanışır . Sözlerinin çoğunluğunun Yusuf Hayaloğlu’na ait olduğu Yorgun Demokrat albümü adlı 1987 senesinde yayımlanır . 1988 senesinde yanlızca iki şarkının söz yazarlığını Hayaloğlu’nun yaptığı ve öte sözlerin tanınmış şairlerin şiirlerinden meydana gelen Başkaldırıyorum ‘ü yapılır . Ardından 1989 senesinde yanlızca bağlama ve vokalin meydana getirdiği konserlerinden bir derleme olan Resitaller – bir’i yayımlanır . Benzer yıl Osman İşmen’in düzenlemesiyle , sözlerinin büyük çoğunluğunu Hayaloğlu’nun yazdığı İyimser Bir Gül’ü yapar . 1990 senesinde Resitaller – bir’in devamı niteliğinde olan Resistaller – iki albümü yayımlanır . Benzer yılın Ekim ayı içinde türlü şairlerin şiirlerinden meydana gelen Sevgi Duvarı adlı albümünü çıkartır .ahmet kaya
Şarkılarım Dağlara albümü basılan iki . 800 . 000 bandrolle rekor kırmıştır . . Bu albümde bulunan Bağımsız Sezleniş adlı şarkıda geçtiğimiz Abin bir gün dağdan döner , sarılırsın yavrucağım buna benzer sözler nedeni ile albümü toplatılır , konser vermesi yasaklanır .
Boğaziçi Üniversitesi’nde Ruhsal Su ile tanışıp Mahsus Mahal adlı türküyü çaldığı gün , Ruhsal Su bağlamanın böylece , at teper buna benzer çalınmayacağını söyler . Seneler bir sonra Ahmet Taş verdiği konserin birinde ” Bağlama şöyle de çalınır , Ve sonraları bAğlamayada ağırlık verdi
1990 yılında Tatar Ramazan ve 1992 yılında Tatar Ramazan Sürgünde filmlerinin fon müziğini yaptı. 1994 yılında prodüksiyonu`nu Gülten Kaya ve Yusuf Hayaloğlu`nun yaptığı, Kanal D`de yayınlanan ‘Ahmet Abi`nin Vapuru’ programını yaptı.
Ahmet Kaya, 2000 de Hoşçakalın Gözüm isimli albümününçıkarmak için kayıt yaptığı zamanlarda, Paris’in Porte de Versailles semtindeki evinde kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Cenaze merasimi Paris Kürt Enstitüsü’nde yapıldı.
Ahmet Kaya’ nın Eserleri;
Ağlama Bebeğim (1985)
Acılara Tutunmak (1985)
An Gelir (1986)
Şafak Türküsü (1986)
Yorgun Demokrat (1987)
Başkaldırıyorum (1988)
Resitaller-1 (1989)
İyimser Bir Gül (1989)
Resitaller-2 (1990)
Sevgi Duvarı (1990)
Başım Belada (albüm) (1991)
Dokunma Yanarsın (1992)
Tedirgin (1993)
Şarkılarım Dağlara (1994)
Beni Bul (1995)
Yıldızlar ve Yakamoz (1996)
Dosta Düşmana Karşı (1998)
Hoşçakalın Gözüm (2001)
Dinle Sevgili Ülkem (Tribute) (2002- Anısına)
Biraz da Sen Ağla (2003)
Kalsın Benim Davam (2005)
Gözlerim Bin Yaşında (2006)
Malatya’ da 28 Ekim 1957 yılında dünyaya gelmiştir.Kürt kökenli ailenin beşinci çocuğudur. İlkokulu Malatya’da okudu ve kendisinin yaşamını anlattığı bir belgeselde müzikle altı yaşında babasının aldığı bağlama ile tanışıp müzik le ilk tanışması olmuştur. Okuldan sonra boş olan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışmaya başladı . Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeni ile 1972′de İstanbul Kocamustafapaşa’ya göç edince okulu bıraktı . İşportacılık ve çıraklık buna benzer türlü vasıfsız işlerde çalıştı .
16 yaşında yasak afiş basmaktan hapse atıldı . Türlü etkinliklerde bağlama çalmaya devamı etti . 1 Mayıs 1977 senesinde yaşanan olaylara tanık oldu . Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılmış olan bir etkinlikte Ruhsal Su ile tanışma imkanı buldu , Mahsus Mahal adlı Ruhsal Su türküsünü ifade etti . 1978 senesinde Gelibolu’da askerlik yaptı , orkestrada müzik çalışmalarına devamı etti . Askerlik dönüşü Emine Kaya ile evlendi ve 1982 senesinde kızları Çiğdem doğdu .
İşsizlik ve parasızlık nedeniyle geçim zorluğu çekerler . Bu sırada eşi kendisinden ayrılır . Ruhi Su ve Zülfü Livaneli’den müzikal anlamda etkilenmiştir.1985 yılına geldiğinde Unkapanı’nın yolunu tutar. Hiçbir kategoriye girmeyen bu müziğe kimse yüz vermez.İlk albümü Ağlama bebeğim di Bunun amaçlı uzunca uğraşılar sonucu çıkardığı Ağlama Bebeğim albümünü 1985 senesinde yayımlar. Ama umduğunu bulamaz. İstanbul Şan Tiyatrosu’nda küçük bir konser verir . Yayımlandığı yıl albüm toplatılır . 1985′de 2. albümü Acılara Tutunmak amaçlı birinci albümde olduğu buna benzer Değişiklik Stüdyosu’yla anlaşır . Stüdyonun sahibi , o sıralarda Metris Askeri Hapishane’nde olan Selda Bağcan’ın kardeşidir . Cezaevinde tanıştığı Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya’nın tanışmasına aracılık eder . Albüm yayımlandıktan bir sonra evlenirler . Bu şekilde genişçe kitlelerce tanınması sağlanan albüm , 1985 senesinde yapılıp 1986 da çıkan Şafak Türküsü . Bu albümde aranjör Oğuz Abadan’la çalışır ve anında hemen bütün besteleri kendisi yapar . Benzer yıl An Gelir albümünü yayımlar . 1987 senesinde kızı Melis doğar .
Gülten Hayaloğlu ile evlendikten bir sonra kardeşi Yusuf Hayaloğlu ve şiirleriyle tanışır . Sözlerinin çoğunluğunun Yusuf Hayaloğlu’na ait olduğu Yorgun Demokrat albümü adlı 1987 senesinde yayımlanır . 1988 senesinde yanlızca iki şarkının söz yazarlığını Hayaloğlu’nun yaptığı ve öte sözlerin tanınmış şairlerin şiirlerinden meydana gelen Başkaldırıyorum ‘ü yapılır . Ardından 1989 senesinde yanlızca bağlama ve vokalin meydana getirdiği konserlerinden bir derleme olan Resitaller – bir’i yayımlanır . Benzer yıl Osman İşmen’in düzenlemesiyle , sözlerinin büyük çoğunluğunu Hayaloğlu’nun yazdığı İyimser Bir Gül’ü yapar . 1990 senesinde Resitaller – bir’in devamı niteliğinde olan Resistaller – iki albümü yayımlanır . Benzer yılın Ekim ayı içinde türlü şairlerin şiirlerinden meydana gelen Sevgi Duvarı adlı albümünü çıkartır .ahmet kaya
Şarkılarım Dağlara albümü basılan iki . 800 . 000 bandrolle rekor kırmıştır . . Bu albümde bulunan Bağımsız Sezleniş adlı şarkıda geçtiğimiz Abin bir gün dağdan döner , sarılırsın yavrucağım buna benzer sözler nedeni ile albümü toplatılır , konser vermesi yasaklanır .
Boğaziçi Üniversitesi’nde Ruhsal Su ile tanışıp Mahsus Mahal adlı türküyü çaldığı gün , Ruhsal Su bağlamanın böylece , at teper buna benzer çalınmayacağını söyler . Seneler bir sonra Ahmet Taş verdiği konserin birinde ” Bağlama şöyle de çalınır , Ve sonraları bAğlamayada ağırlık verdi
1990 yılında Tatar Ramazan ve 1992 yılında Tatar Ramazan Sürgünde filmlerinin fon müziğini yaptı. 1994 yılında prodüksiyonu`nu Gülten Kaya ve Yusuf Hayaloğlu`nun yaptığı, Kanal D`de yayınlanan ‘Ahmet Abi`nin Vapuru’ programını yaptı.
Ahmet Kaya, 2000 de Hoşçakalın Gözüm isimli albümününçıkarmak için kayıt yaptığı zamanlarda, Paris’in Porte de Versailles semtindeki evinde kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Cenaze merasimi Paris Kürt Enstitüsü’nde yapıldı.
Ahmet Kaya’ nın Eserleri;
Ağlama Bebeğim (1985)
Acılara Tutunmak (1985)
An Gelir (1986)
Şafak Türküsü (1986)
Yorgun Demokrat (1987)
Başkaldırıyorum (1988)
Resitaller-1 (1989)
İyimser Bir Gül (1989)
Resitaller-2 (1990)
Sevgi Duvarı (1990)
Başım Belada (albüm) (1991)
Dokunma Yanarsın (1992)
Tedirgin (1993)
Şarkılarım Dağlara (1994)
Beni Bul (1995)
Yıldızlar ve Yakamoz (1996)
Dosta Düşmana Karşı (1998)
Hoşçakalın Gözüm (2001)
Dinle Sevgili Ülkem (Tribute) (2002- Anısına)
Biraz da Sen Ağla (2003)
Kalsın Benim Davam (2005)
Gözlerim Bin Yaşında (2006)


[right]Arif YAMAN[/right]