ERG (Kitap)

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Kullanıcı avatarı
KraToSs
Meteor Kaşifi
Meteor Kaşifi
Mesajlar: 1656
Kayıt: 01 Ağu 2010 23:04

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen KraToSs »

Plafect00 yazdı: 13 Kas 2017 02:29 Mahrur gözleri artık uyumak için yalvarıyordu. Uyumayı istemiyor ama gözlerine sözünü geçiremiyordu. Yatmadan önce forumu bir kontrol etmeyi düşündü. Forumu açtı, kitabına yorum yapıldığını gördü. Yorumları okuduğunda gözlerindeki ağırlık birden kayboldu, yüzündeki engel olamadığı gülümseme uykusuna galip geldi. Doğruldu, yazılanlar için teşekkür etti. Şimdi sıra henüz dirilmiş gözlerini yeniden bayıltmaktaydı.
Bu tarz çok seviyorum be gorgari tarz diyorum buna. Başka var mı bundan alırım birkaçtane dal
:D
Herhangi bir düşünce,konuya,fikiri sindirmeye çalışan,silen, özgürlük sunmayan ikv yönetimi yüzünden pek yorum atasım gelmiyor.
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 879
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

Selamlar, pek kıymetli İKV severler.

Şu sıralar bir dergi için araştırma yazısı hazırlıyorum ve aynı zamanda düzenlenecek bir oyun için piyes yazmakla meşgulüm. Dolayısıyla bu konuya düşündüğümden daha geç devam edebileceğim. Ancak bildirmek isterim ki; boş zamanlarımda yazmaya devam ediyorum. Şimdilik elimde birkaç bölüm mevcut. ;)

İyi forumlar!
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
yun1010
Labirent Rehberi
Labirent Rehberi
Mesajlar: 1309
Kayıt: 11 Ara 2009 10:13
Sunucu: Teşkilat
Klan: Lodos
Lonca: Ancient Legends

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen yun1010 »

Plafect00 yazdı: 08 Ara 2017 14:29 Selamlar, pek kıymetli İKV severler.

Şu sıralar bir dergi için araştırma yazısı hazırlıyorum ve aynı zamanda düzenlenecek bir oyun için piyes yazmakla meşgulüm. Dolayısıyla bu konuya düşündüğümden daha geç devam edebileceğim. Ancak bildirmek isterim ki; boş zamanlarımda yazmaya devam ediyorum. Şimdilik elimde birkaç bölüm mevcut. ;)

İyi forumlar!

Hoşgeldin kral.
------------------------------------------Ancient Legends Lonca Lideri-----------------------------------------
Youtube Kanalım: https://www.youtube.com/watch?v=v_G6kEwdzfI
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 879
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 3.1 [KIYAMET]

En güzel anıları gözünün önünden bir bir geçiyordu. Övgü dolu sözler, eğlenceli anlar, sevgilisiyle yaşadıkları... Hep hayal ettiği o yemyeşil, uçsuz bucaksız ovadaydı şimdi. Gözüne üzeri çiçek dolu ufak bir tepe çarptı. Koşmaya başladı. Çiçeklerin içine attı kendini. Kelebekler yanı başında uçuşuyordu. Kelebeklerin kanatlarına bakıyor, mucizevi renklerini hayranlıkla seyrediyordu. Her şey tıpkı hayallerindeki gibiydi. Sanki gerçek değildi!

Bir kelebek gözüne çarptı. O, diğerlerinden farklıydı. Kanatlarında mor ve beyaz renkten başka hiçbir renk bulunmayan kelebeği takip etmeye başladı. Onu daha iyi görebilmek için hızlandı ama bir türlü yetişemiyordu. Sanki o hızlandıkça kelebek de hızlanıyordu. Kanatlarındaki renklerin oluşturduğu şekiller gözüne çok tanıdık geliyordu. Bulunduğu mekanın sisli olduğunu farketti. Kendini öylesine kaptırmıştı ki gözleri kelebekten başkasını görmemişti. Az sonra bulunduğu yerin az önceki ovayla alakasının olmadığını farketti. Topraklar çoraktı, tek yeşillik bile yoktu. Kelebeği takip etmeye devam ediyor. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Yürüdükçe sis daha da arttı. Artık boğazı acımaya başlamıştı, sebebini anlayamıyordu. Sisin çok yoğun olduğunu farketti. Sanki havadaki sis değil de dumandı. Hayır, bir saniye... Kesinlikle sis değildi, bu dumandı! Nasıl olmuştu ? Az önce içinde bulunduğu şeyin sis olduğuna kalıbını basabilirdi. Artık kelebeği takip etmek istemiyordu ama ayaklarına söz geçiremedi. Bunu istememesine rağmen kelebeği takip etmeye devam ediyordu. Artık hiçbir şey görünmüyordu. Dahası dumanın rengi değişmeye başlamıştı, morlaşıyordu. Etrafını yoğun mor dumanlar sarmaya başladı. Kelebek durdu. Onu daha iyi inceleyebilmek için havada yakaladı. Kanatlarını açtı, tanımıştı. Bu onun bayrağıydı!

Gözlerini açtı, hala karanlıktı, göremiyordu. Etrafına dokunmaya çalıştı ama çok az hissediyordu. Az sonra yavaşça gözleri ışıkları algılamaya başladı. Çevresini seçebiliyordu. Ayağa kalkmaya çalıştı. Biraz sendeledi, ayakta durmayı başardı. Artık gözleri tamamen açılmıştı ama bunun pek bir faydası olmadı. Etrafı mosmor dumanlarla kaplıydı. Görüş alanı çok kısıtlıydı. Yürümeye başladı, hala sendeliyordu. Az sonra bir düşman askeri farketti. Görünüşünden çok acı çektiği belliydi; elbiseleri yırtık, vücudu yara bere içerisindeydi. Hareketlerine anlam veremedi. Kendini parçalamaya çalışıyor gibiydi. Etrfında dönüyor, elbiselerini, derisini çekiştiriyordu. Ona acıdı. Birden hiçbir şey duyamadığını farketti. Birkaç kişi daha gördü, bazıları dost, bazıları düşmandı. Kulağına tiz bir ses gelmeye başladı. Ses yavaşça kalınlaştı, sonunda kulakları tamamen açıldı. Buna pişman oldu; etrafından çığlık sesleri yükseliyodu. Herkes umarsızca çığlık atıyordu. Bunun dışında ateş sesi vardı, başka hiçbir ses yok.

Korkunç bir yerdi, kıyamet gibi. Açıkçası nerede olduğunu bile bilmiyordu. Hatırlamaya çalıştı, hatırlayamadı. Görüşü çok kısıtlıydı, etrafındaki herkes çığlık atıyordu, insanlar acı içinde kıvranıyorlardı. Havada nereden geldiği anlaşılamayan kıvılcımlar uçuşuyordu. Korkuyordu. Kendini topladı. Vücuduna bakmayı akıl etti. Kıyafetleri paramparçaydı, vücudu kan içindeydi. Şaşırmıştı, artık daha çok korkuyordu. Her nasılsa acı hissetmiyordu. Etrafına daha dikkatli baktığında koca bir moloz yığınının ortasında olduğunu farketti. Parçalanmış mermerlerin bazıları yanıyordu. Ama bu nasıl olabilirdi ? Mermerler nasıl alev alabilirdi ?

Bu sorularına yanıt bulmaktan çok daha büyük bir sorunu vardı artık. Birden sırtı sızlamaya başladı. Yavaşça acısı büyüyordu. Arttı, arttı... Artık sırtı yırtılıyormuş gibi hissediyordu. Sızlama başka yerlerine de sıçradı, yavaş yavaş vücudunu fethediyordu. Derisini parçalıyorlarmış gibi hissetti. Vücudunun acıyan yerlerini tutup çekiştirmeye başladı. Ne yaptığını bilmeden etrafında dönüyordu. Sadece acıdan kurtulmaya çalışıyordu. Bunun için ne gerekiyorsa yapabilirdi. Yere yığıldı. Acı içinde kıvranıyordu. Vücudu ağırlaştı. Kolunu kaldıracak takati kalmamıştı. Gözlerini dahi zor açık tutuyordu. Bir kelebek gözünün önünde belirdi. Bu o kelebekti, kanatlarında bayrak taşıyan. Kelebek yükselmeye başladı, adam gözleriyle onu takip etti. Kelebek yükseklerde kayboldu, adamın gözleri kapandı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
cagatay81
Cin Avcısı
Cin Avcısı
Mesajlar: 173
Kayıt: 12 Haz 2012 17:24
Sunucu: Beyaz Köşk
Klan: Lodos
Lonca: Türkiye Cumhuriyeti

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen cagatay81 »

Yükseliş bölümündeki olayları biraz dead note a benzettim
Devamını sabırsızlıkla bekliyorum :grinning:
...
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 879
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

Kitabımın ikinci bölümü “Yükseliş”e atfen yapmış olduğum “Erg-Yükseliş” isimli parçamı şimdi Souncloud’dan dinleyebilirsiniz.
https://soundcloud.com/erg-735316020/erg-y-kseli
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
mahmutcaan
FareAdam Düşmanı
FareAdam Düşmanı
Mesajlar: 254
Kayıt: 14 Haz 2016 12:28
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen mahmutcaan »

Yine her zaman ki gibi mükemmel
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 879
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 3.2 [SIHHİYE]

- Koru beni!
- Koruma ateşi!

Bir anda siperin içinden fırlayan adam siperin biraz ilerisindeki yaralının yanına koşarken zik zaklar çiziyordu. Yaralıyı tuttu, ilerdeki diğer siperin içine atladı. Yaralı sertçe içeri düştü. Bağırmaya gücü kalmamıştı, vücudu yara bere içerisindeydi. Sıhhiye adamın vücudundaki kurşunları çıkarmaya koyuldu. Bir iki mermi çıkardıktan sonra adamın yaralı yerlerini bandajla sardı.
- Sıhhiye!

5 Aydır süren küçük çatışmalar arasında en şiddetli olanı buydu. Hatta bu seferki "Küçük çatışma" olarak adlandırılamayacak kadar büyüktü. Teşkilat birlikleri RBBF (Recai Bey Bilim Fakültesi) lisanslı son model silahları kullanıyorlardı. Bu silahlar Kıyamet Dönemi'nden kalan silahların üstünde oynamalar yapılıp, geliştirilerek üretildi. Domuz bunu akıl etmemişti, bu, Mithat Efendi'nin fikriydi. Çatışmalar başladıktan sonra Domuz Bey, Teşkilat'a birleşme teklif etti; bu işin üstesinden kendi başına gelemeyeceğini biliyordu.

Domuz itibar ve para sahibi olabilirdi ama askeri gücün kontrolü Teşkilat'taydı. Domuz bir daha herhangi bir savaşı planlamadığından askeri güçten ziyade kentleşmeye yatırım yapmıştı. Muhafız birlikleriyle çok alakadar olmamıştı. Mithat Efendi bu durumdan istifade ederek muhafızları tarafına çekti. Ayrıca Domuz Gizit Klanı'nı önce kahraman sonra terör örgütü ilan edince itibarı zedelenmiş ve çok taraftar kaybetmişti. Hal böyle olunca Domuz'un artık daha çok taraftara ihtiyacı vardı. Teşkilat birleşme kararını kabul etti, Teşkilat çatısı altında tek parti kuruldu, Domuz başa geçti. Teşkilat başkanı Mithat Efendi başkanlık yerine mareşalliği kabul etti ancak itibarından bir şey eksilmedi. Hala Teşkilat'ın başında gibiydi.

Gizitlere gelince; ellerinde kıyamet döneminden kalma çifteler, tek atar tabancalar ve jandarma tüfekleri vardı. Teşkilat'ın son model makinalı tüfeğiyle karşılaştırınca bunlar sapan gibi kalıyordu.

- Sıhhiye!
Sürekli koşmakta olan sıhhiyenin malzemeleri çok azaldı. Müdahale etmesi gereken asker göğsünden vurulmuştu. Sıhhiyenin bandajı kalmamıştı. Adamın kıyafetinin bir kısmını kesip yaralı yere bastırmaya başladı. Var gücüyle uğraşıyordu. Bir çığlıkla irkildi: El bombası!

Siperin içine, hem de çok yakınlarına bir bomba düşmüştü. Sıhhiye adamı kenara çekmeye çalıştı, yetiştiremeyeceğini farkedince adamı bırakıp koşmaya başladı. Henüz menzilden tam çıkamadığından bombanın patlamasıyla savruldu, yere düştü. Kulaklarında inanılmaz bir çınlama vardı. Doğruldu, ayağa kalktı. Yaptığı hatanın farkına varıp eğildi. Siperde çok fazla doğrulursa vurulabilirdi. Bombanın patladığı yere doğru baktı. Tedavi etmeye çalıştığı yaralıda dahil pek çok asker paramparça olmuştu. Sıhhiye dehşete düştü; az önce canla başla tedavi etmeye calıştığı yaralının şimdi parçalarını bulmak bile olanaksızdı. Üstelik sadece onun değil, pek çok silah arkadaşının.

- Çekiliyoruz!
Bu siperi terk edip gerideki sipere geçeceklerdi. Düşmanın sürekli ilerlemesine karşı ellerinden bir şey gelmiyordu. Askerler hızla geri çekilmeye başlamıştı. Sıhhiye ise öylece durmuş düşman siperine doğru boş bakışlar atıyordu. Bir asker onu farkedince gerisin geriye, terk ermeleri gereken sipere doğru koşmaya başladı. Bacağından vuruldu, yüzüstü yıkıldı. Pes etmedi; sürünüyordu. Üç dakika kadar süründükten sonra artık ilerleyemeyecek kadar bitkindi. Olduğu yerden bağırdı: Hey!

Aslında ona duyabileceği kadar yakındı ama duymuyordu. Silah seslerinden olabilirdi. Belki de adam duyma yetisini kaybetmişti. Tekrar bağırdı: Sıhhiye!

Sıhhiye siperin içinde olduğundan mermiler ona isabet etmiyordu, asıl tehlikede olan diğer askerdi. Sıhhiye sanki intahar etmek istercesine iyice doğruldu, hala karşıya bakıyordu.

- Hayır, eğil! Ne yapıyorsun ? Senin yüzünden ikimizde öleceğiz! Buraya gel, çekilmeliyiz! Hey!

Sıhhiyede hiçbir hareket yoktu, henüz ölmemiştide. Eğer şoktan çıkıp hareket etmezse iki ölümün sorumlusu olacaktı. Karşıdan yüzüne doğru gelen nesne dikkatini çekti: Bir el bombası.

ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 879
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 3.3 [KURTARICI]

- Hayır, eğil! Ne yapıyorsun ? Senin yüzünden ikimizde öleceğiz! Buraya gel, çekilmeliyiz! Hey!

Sıhhiyede hiçbir hareket yoktu, henüz ölmemiştide. Eğer şoktan çıkıp hareket etmezse iki ölümün sorumlusu olacaktı. Karşıdan yüzüne doğru gelen nesne dikkatini çekti: Bir el bombası.

20 metre kadar uzaktaki düşman muhafızı Gizit siperine doğru bir el bombası sallamıştı. Bomba 15 metredeyken sıhhiye onu farketti. Bir anda görüşü yukarıdan önüne düşen 150 kiloluk demir yığını yüzünden kesildi. Korcan sağ elindeki baltayı aşağıdan yukarıya ve sol tarafına doğru savurarak üzerine doğru gelmekte olan el bombasına vurdu. Bomba savrulurken sıhhiyeye doğru sol tarafından dönmeye başladı. Dönerken baltasını sağ omuzuna koydu, diğer eli boştaydı. Sıhhiyeyi sertçe yakasından yakalayıp havaya kaldırdı. Onu fırlatmak için kendisine çektiği bir buçuk saniye kadar süren zaman diliminde Korcan’ın zırhının omuz kısmına gözleri takılan sıhhiye, zırhın kalın tabakasının arasından alt kısmına özenle yerleştirilmiş bir kablonun mavi bir enerji dalgasıyla parlayıp söndüğünü farketti. Korcan onu fırlattı.

Havadayken Korcan’dan bir an için bile gözlerini ayırmadı. Henüz yükselirken az önce Korcan’ın baltasıyla vurduğu bomba, arka ve sol tarafından patlamış, bombanın çok parlak ateşi, onu ön plana çıkarmıştı. Korcan, sıhhiyenin artık güvende olduğunu düşündüğünden olacak ki; maskesinin kalan kısmını kapatırken arkasına dönmeye başladı. Artık vücudu tamamen zırhla kaplanmıştı. Yüzündeki platinden, kırmızı camlı maske onu daha da korkunç gösteriyor olmalıydı.

Sıhhiye sırt üstü yere düştü. Canı yanmıştı ancak yere düştüğü bu ilk 3 saniye içerisinde yukarıya bakabilmişti. Şahkobra Mahallesi’nin evlerin üstünde kalan topraktan kısmını görünce Korcan’ın nereden geldiğini anladı. Oradan aşağıya, sıhhiyenin önüne müthiş bir zamanlamayla atlamıştı. Eğer 2 saniye geç kalsa belki de şuan ölüydü.

3 saniyenin ardından 30 metre kadar ilerdeki patlamalar dikkatini çekti. Korcan, baltasının keskin kısmını omuzuna yaslamış, baltanın kalın sapının içinden çıkan -her biri bir el bombası gibi tesir eden- mermilerle düşmanı mor ateşlere boğuyordu. Attığı her merminin ardından baltanın sapındaki bir parçayı ileri geri (pompalı tüfek gibi) çekiyordu. 5 merminin ardından düşman ateşi kesilmişti.

Korcan 5 metre kadar yukarı zıpladı, baltasını sağ elinde tutuyordu. Hesefi doğrudan düşman siperinin içiydi. Askerlerden birinin tepesine indi, alçalmaya başladı. Az önce sıhhiyeye seslenen yaralı asker şimdi onun ilerisinde kalmıştı. Bastı feryadı: Bu Korcan!

Askerler dönüp baktıklarında Korcan’ın geldiğini farkettiler. Tekrar eski siperlerine, hatta daha ileriye kadar gidip ateş etmeye başladılar. Sıhhiye iki yanından koşuşturan askerlere yerden bakıyordu. Denese belki ayağa kalkabilirdi ama çok yorgun hissediyordu, yerden kalkmak istemiyordu.

Askerlerin çok rahat ateş ettiklerini farketti. Mermilerin Korcan’a gelmesinden korkmuyorlardı, etkilenmeyeceğini biliyorlardı. 5 dakika sonra silah sesleri kesildi, zafer naraları ve düşmana hışımla küfredenlerin sesleri yükseldi. Sıhhiye tam kalkmaya yeltenmişti ki kendisine uzanan iri, metal bir el gördü. Gülümseyen bir yüz kendisine şöyle dedi: Kestirmenin sırası değil.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 879
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 3.4 [SÜTUN]

Sıhhiye Korcan’ın elini tuttu, ayağa kalktı.
- Adın nedir ?
- Buğra... Ama arkadaşlar bana Çelebi der.
- Neden öyle diyorlar ?
- Görgülü ve olgun olduğumu düşündüklerinden.
- Öyle misindir ?
- Umarım öyleyimdir.
- (Gülümseyerek) Öylesin öylesin.

Hala bazı Gizitler kaçan düşmanlara sesleniyordu:
- Köpekler!
- Daha hızlı koşun!
- Dua edin Abdulkadir burada değil!

Askerlerden biri, Korcana hitaben:
- Hey, patron. Neden ilerlemiyoruz ?
- Görevimiz ilerlemek değil, bölgeyi tutmak.
- Ama ilerleyebiliriz, bölgeyi tuttuk işte.
- Sayı ve donanım olarak üstünler.
- Sen tek başına bile hepsini dağıtabilirsin.
- Zırhımın enerjisi buna yetmez, şarj edilmesi gerekiyor.
- Ama bu saçmalık, neden sürekli burada durup savunuyoruz ki ?
- Emirleri sorgulama.
- Hadi oradan! 3 aydır bu b*k çukurundayız. Hol’ün girişine tıkıldık kaldık. Arkamızda duvar önümüzde uzunca koridor. Sürekli düşman geliyor, asker kaybediyoruz. Sonra sen gelip ortalığı temizliyorsun, tabi Abdulkadir gelmemişse. Bugün nereden baksan 40 adam kaybettik. Burada kalmaya devam edersek teker teker hepimiz öleceğiz!
- (Sesi yükseldi.) Görevimiz sütunun inşaatı tamamlanana kadar hol girişini tutmak. İçerde 300 kişilik dev bir ekip geceli gündüzlü çalışıyor. Sense burada kıçını devirip yatıyorsun. Evet doğru, 3 aydır buradasın. Ben 5 aydır burdayım ve hem sütun için çalışıyorum hem de sizinle birlikte çarpışıyorum. Ama işe bak ki ağlayan sensin! (Adama iyice yaklaştı, işaret parmağını yüzüne doğrulttu. Bu sefer fısıldar gibi konuştu.) Bir daha emirleri sorgulamaya kalkma! (Adam sindi. Sesi yeniden yükseldi.) Anlaşıldı mı ?
- (Alçak bir ses tonuyla) Anlaşıldı patron.

Holden bir görevli koşarak Korcan’ın yanına geldi. Özel olarak konuştular. Konuşma bitti. Korcan 3 saniye kadar sıhhiyenin yüzüne baktıktan sonra aradığını bulmuş bir ifadeyle:
- Çelebi!

Buğra hızlı adımlarla Korcan’ın yanına gitti.

- Hadi, gel! (Yavaş tempoda koşmaya başladı. Çelebi’de peşine takıldı.) İçerde sütunun desteklerinden biri çökmüş, yaralılar varmış. Acele edelim.

5 dakika sonra sütuna vardılar. Çok büyük bir gürültü vardı, heryerden yardım çığlıkları, feryatlar, emirler yağıyordu. Korcan maskesini takıp aşağı atladı. (Sütun Hol’de yol üstündeki geniş ve derin kuyulardan birinin içine inşa edilmişti. Neredeyse 50 metre uzunluğunda ve 5 metre genişliğindeki dev sütun için Hol’ün tavanına bir delik açılmıştı, sütun dışarıya uzanıyordu.)

- Sıhhiye!
Çelebi yardım istenen tarafa koştu. Sütunun desteğinin altında kalanlardan birinin bacağı kırılmıştı. Ömer yine de “ucuz atlatmış” diye düşündü. 5 metre ilerdeki ıvır zıvırların arasından bir değnek aldı (Burada her 5-10 metrede bir ıvır zıvır kutuları bulunur.) ve adamın bacağına sardı. “Sakin ol, ayağa kalkmaya çalışma.” dedi. Tam doğrulmuştu ki kayış kopması gibi bir ses yankılandı. Kulakları haklıydı; işçiler maden asansörünü yukarı çekerken, asansörün kauçuk kayışlarından biri kopmuştu. İşi olmayan herkes yardıma koşuyordu.

- Ne bakıyorsun öyle? Yardım et!
Kopan kayışın yerine atılmış ucu kancalı metal ipe can havliyle asılmakta olan işçi, Buğra’nın işi olmadığını görünce ona yardım etmesini emretti. Buğra koşarak ipe asıldı, tüm gücüyle çekti. Kan, ter içinde kalmıştı. Sonunda asansörü çekmeyi başardılar. İçinde yaralılar birkaç işçi ve Korcan vardı. Bazılarının (İçerdeki yoğun erg sisinden korunmak için imal edilmiş) koruyucu giysileri yırtılmış, bazılarının kaskının cam bölmesi çatlamıştı.

Bir kaç adım geriye gitti. Ellerindeki acıyı yeni farketmişti. Baktığında metal ipin iki elinide fena halde kestiğini, ellerinin kanadığını farketti. Ama buna aldırış etmedi. Her ne kadar elleri kesilmiş olsa da canı çok yanmıyordu. Sadece sütuna bakmak istiyordu; sütuna bakmak ve düşünmek. Kafasını kaldırdı, sütuna kilitlendi. Hol’ün sınırlarına sığmayan bu dev sütun insanın hayal gücüne nasıl olmuş da sığmıştı ? Bir insan beyni nasıl böyle bir şeyin üstesinden gelebilirdi ? Gizitlerin başında olan Fazıl Efendi’nin (Gizit erleri ondan böyle bahsederdi) bir dahi olduğunu zaten düşünmesine karşı, sütuna yakından baktığında onun bir dahiden fazlası olduğunu düşünüverdi. Biraz daha düşünse belki de Fazıl Efendi hakkında daha büyük şeyler düşünecekti ki bir sesle irkildi:
- Sıhhiye!
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Cevapla

“Yazım” sayfasına dön