2 KASIM - TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1914 - Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etti.
1917 - Filistin'de Yahudilere yurt verilmesini öngören Balfour Deklarasyonu yayınlandı.
1930 - Haile Selasiye 1930'da Habeşistan (günümüzde Etiyopya) İmparatoru olarak taç giydi.
1936 - İtalyan diktatör Benito Mussolini Roma-Berlin anlaşmasını ilan etti, böylelikle Mihver Devletleri bloğunun temelleri oluşturulmuş oluyordu.
1953 - Pakistan Kurucu Meclisi aldığı bir kararla ülkenin adını Pakistan İslam Cumhuriyeti olarak değiştirdi.
1963 – Güney Vietnam Başkanı Ngô Đình Diệm askeri bir darbe sonucu öldürüldü.
1964 - Suudi Arabistan Kralı Suud bin Abdülaziz tahtan indirildi.
1970 - Salvador Allende, Şili Devlet Başkanı oldu.
1991 - Fener Rum Ortodoks Patriği I. Bartholomeos göreve başladı.
2000 - Dünya Satranç Şampiyonası'nda Garry Kasparov yurttaşı Vladimir Kramnik'e yenildi. Garry Kasparov 15 yıldır dünya satranç şampiyonuydu.
Doğumlar
1755 - Marie Antoinette, Fransa Kraliçesi (ö. 1793)
1815 - George Boole, Matematikçi ve filozof (ö. 1864)
1844 - V. Mehmet, Osmanlı padişahı (ö. 1918)
1906 - Luchino Visconti, İtalyan film yönetmeni (ö. 1976)
1980 - Diego Lugano, Uruguaylı futbolcu
Ölümler
1950 - George Bernard Shaw, İrlandalı eleştirmen ve Nobel ödüllü yazar (d. 1856)
1972 - Aleksandr Bek, Sovyet gazeteci ve yazar (d. 1903)
1975 - Pier Paolo Pasolini, İtalyan sinema yönetmeni (d. 1922)
1996 - Eva Cassidy, ABD'li şarkıcı (d. 1963)
2004 - Şeyh Zayed bin Sultan Al Nahayan, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı (d. 1918)
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
BALFOUR DEKLARASYONU - 1917
Balfour Deklerasyonu, Lloyd George'un başbakanlığındaki İngiliz savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Althur Balfour'un girişimiyle başlatılan ve sonuçta Filistin'de bir Yahudi devletinin -İsrail- kurulmasıyla sonuçlanan girişimdir. 1917 yılındaki bu deklerasyon, ilk Balfour Deklarasyonudur. Balfour girişimiyle 1926 yılında, İngiliz sömürgeleri konusunda ikinci bir Balfour Deklarasyonu yapılmıştır.
Lord Arthur Balfour, 2 Kasım 1917 tarihinde uluslararası Siyonist hereketin liderlerinden olan Lord Rothschild'e bir mektup göndererek, Filistin topraklarında bir Musevi devleti kurulması konusunda İngiliz hükümetinin destek vereceğini bildirmiştir. İngilizlerin Araplara yatırım yaptığı bir dönem olduğu için, bildiride ‘ülkedeki öteki sakinlerin medeni ve dinsel haklarının ihlal edilmemesi’ şart koşulmuştur. Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu topraklarının İngiltere ve Fransa arasında paylaşılması protokokü niteliğindenki Sykes-Picot Antlaşması ve Mekke Şerifi Hüseyin ile İngiltere'nin Mısır'daki Yüksek Komiseri McMahon arasında gizli olarak imzalanan McMahon Antlaşması ardından yapılan bu girişim, böyle bir maddeyi gerektirmiştir.
Balfour Deklarasyonu olarak bilinen bu mektupta İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour, Siyonist lider Rothschild’e şöyle hitap etmekteydi:
"Saygıdeğer Lord Rothschild, Majestelerinin Hükümeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Yahudi Siyonist isteklerini sempati ile karşılayan müteakip deklarasyonu iletmekten memnuniyet duyarım.
"Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Museviler için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin'deki mevcut Musevi olmayan toplumların sivil ve dini haklarına ve başka ülkelerde yaşayan Musevilerin sahip oldukları hak ve politik statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı açıkça anlaşılmalıdır."
Bu deklerasyonu Siyonist Federasyonu'nun bilgisine sunmanızdan memnuniyet duyacağım.
Saygılarımla Arthur James Balfour"
Bu mektupla İngiliz Hükümeti, Müslüman Arapların çoğunlukta bulunduğu Filistin bölgesini Yahudilere yurt olarak göstererek, bu bölgede bir Yahudi Devleti’nin kurulmasını desteklemiş ve böylece İsrail Devleti’nin kurulması yolunda en büyük adımlardan biri atılmıştır.
Siyonist liderlerden H. Weizman ve N. Skoly’un çabalarıyla yayımlanan bu mektubun ardından yapılan girişimlerle Filistin bölgesi Yahudi göçmenlerin yerleşimine resmen açılmıştır. Ancak ne yazık ki Filistin’e taşınan Yahudiler sadece bölgeye yerleşmemiş Haganah, Irgun, Stern gibi terör örgütleri kurarak Filistin halkı üzerinde baskı ve şiddet uygulamaya başlamıştır. I.Dünya savaşı sürecinden itibaren başlayan bu gelişmeler savaşın son bulmasından sonra hızlanarak devam etmiş Filistin halkı kendi topraklarında teröre şiddete maruz kalan bir halk olmuştur. II.Dünya savaşının ardından da 14 Mayıs 1948’de İsrail devleti bölgede resmen kurulmuştur.
Bu mektup ve bunun ardından gelişecek olan olaylar, dünya Siyonist kesimin desteğinin İtilaf Devletleri yönüne çekilmesinde önemli rol oynamıştır. Ayrıca ABD tarafından da desteklenmiştir. Amerika, Orta Doğu'da bir Musevi devletinin bulunmasının, Orta Doğu politikaları için sağlam bir dayanak oluşturacağını kavramıştır.
Lord Balfour'un bu mektubu üzerine yürütülen girişimler, 1918 yılında Fransa'nın, hemen ardından da İtalya'nın desteğini sağlamıştır. ABD başkanı Thomas Woodrow Wilson, Ekim 1918 ayında deklerasyonu desteklediklerini açıklamıştır.
Söz konusu deklerasyon, Orta Doğu'da bir İsrail Devletinin kurulmasına giden sürecin önemli bir kilometre taşıdır.
Balfour Deklerasyonu, Lloyd George'un başbakanlığındaki İngiliz savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Althur Balfour'un girişimiyle başlatılan ve sonuçta Filistin'de bir Yahudi devletinin -İsrail- kurulmasıyla sonuçlanan girişimdir. 1917 yılındaki bu deklerasyon, ilk Balfour Deklarasyonudur. Balfour girişimiyle 1926 yılında, İngiliz sömürgeleri konusunda ikinci bir Balfour Deklarasyonu yapılmıştır.
Lord Arthur Balfour, 2 Kasım 1917 tarihinde uluslararası Siyonist hereketin liderlerinden olan Lord Rothschild'e bir mektup göndererek, Filistin topraklarında bir Musevi devleti kurulması konusunda İngiliz hükümetinin destek vereceğini bildirmiştir. İngilizlerin Araplara yatırım yaptığı bir dönem olduğu için, bildiride ‘ülkedeki öteki sakinlerin medeni ve dinsel haklarının ihlal edilmemesi’ şart koşulmuştur. Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu topraklarının İngiltere ve Fransa arasında paylaşılması protokokü niteliğindenki Sykes-Picot Antlaşması ve Mekke Şerifi Hüseyin ile İngiltere'nin Mısır'daki Yüksek Komiseri McMahon arasında gizli olarak imzalanan McMahon Antlaşması ardından yapılan bu girişim, böyle bir maddeyi gerektirmiştir.
Balfour Deklarasyonu olarak bilinen bu mektupta İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour, Siyonist lider Rothschild’e şöyle hitap etmekteydi:
"Saygıdeğer Lord Rothschild, Majestelerinin Hükümeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Yahudi Siyonist isteklerini sempati ile karşılayan müteakip deklarasyonu iletmekten memnuniyet duyarım.
"Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Museviler için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin'deki mevcut Musevi olmayan toplumların sivil ve dini haklarına ve başka ülkelerde yaşayan Musevilerin sahip oldukları hak ve politik statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı açıkça anlaşılmalıdır."
Bu deklerasyonu Siyonist Federasyonu'nun bilgisine sunmanızdan memnuniyet duyacağım.
Saygılarımla Arthur James Balfour"
Bu mektupla İngiliz Hükümeti, Müslüman Arapların çoğunlukta bulunduğu Filistin bölgesini Yahudilere yurt olarak göstererek, bu bölgede bir Yahudi Devleti’nin kurulmasını desteklemiş ve böylece İsrail Devleti’nin kurulması yolunda en büyük adımlardan biri atılmıştır.
Siyonist liderlerden H. Weizman ve N. Skoly’un çabalarıyla yayımlanan bu mektubun ardından yapılan girişimlerle Filistin bölgesi Yahudi göçmenlerin yerleşimine resmen açılmıştır. Ancak ne yazık ki Filistin’e taşınan Yahudiler sadece bölgeye yerleşmemiş Haganah, Irgun, Stern gibi terör örgütleri kurarak Filistin halkı üzerinde baskı ve şiddet uygulamaya başlamıştır. I.Dünya savaşı sürecinden itibaren başlayan bu gelişmeler savaşın son bulmasından sonra hızlanarak devam etmiş Filistin halkı kendi topraklarında teröre şiddete maruz kalan bir halk olmuştur. II.Dünya savaşının ardından da 14 Mayıs 1948’de İsrail devleti bölgede resmen kurulmuştur.
Bu mektup ve bunun ardından gelişecek olan olaylar, dünya Siyonist kesimin desteğinin İtilaf Devletleri yönüne çekilmesinde önemli rol oynamıştır. Ayrıca ABD tarafından da desteklenmiştir. Amerika, Orta Doğu'da bir Musevi devletinin bulunmasının, Orta Doğu politikaları için sağlam bir dayanak oluşturacağını kavramıştır.
Lord Balfour'un bu mektubu üzerine yürütülen girişimler, 1918 yılında Fransa'nın, hemen ardından da İtalya'nın desteğini sağlamıştır. ABD başkanı Thomas Woodrow Wilson, Ekim 1918 ayında deklerasyonu desteklediklerini açıklamıştır.
Söz konusu deklerasyon, Orta Doğu'da bir İsrail Devletinin kurulmasına giden sürecin önemli bir kilometre taşıdır.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
HAİLE SELASSİE
(23 Temmuz 1892 – 27 Ağustos 1975), doğum adı:Tafari Makonnen Woldemikael, 1916'dan 1930'a Etiyopya'nın naibi ve 1930'dan 1974'e kadar Etiyopya İmparatoru. Geleneksel olarak kökleri Kral Süleyman ve Saba Melikesi Belkıs'a kadar izlenen bir hanedanın mirasçısıdır.
1936 yılında Milletler Cemiyeti'nde, İmparator, İtalya'yı II. İtalya-Habeşistan Savaşı'nda insanlarına karşı kimyasal silah kullanması nedeniyle kınadı. Onun uluslararası bakış açısı, Etiyopya'yı Birleşmiş Milletler'in önde gelen üyesi haline getirdi ve onun politik düşünceleri ve deneyimi ortaya çıkan çokyanlılık ve Kolektif güvenlik konularının ufkunu açmış ve kalıcı olmalarını sağlamıştır. Onun asiller (mekwannint) arasında çıkan isyanları bastırması bazı yorumlarda Etiyopya'nın yeteri kadar modernleşememesinin nedeni olarak algılanmış, ve onun bazı tarihçiler tarafından eleştirilmesine neden olmuştur. İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi bazı gruplar tarafından baskıcı ve demokratik olmayan bir yönetim sürdürmekle eleştirilmiştir.
Takipçilerinin 200,000 ile 800,000 arası olduğu tahmin edilen Rastafaryanizm hareketi taraftarları arasında, Haile Selassie, İncil'de ki yeniden dirilen Mesih, yani bedenleşmiş tanrı olduğu kabül edilir. 1930lu yıllarda Jamaica'nın başlangıcında, Rastafaryanizm hareketi Haile Selassie'yi sonsuz barış, doğruluk ve refahın olacağı gelecekteki altın çağa önderlik edecek bir mesih olarak kabul etmiştir. Haile Selassie, hayatı boyunca Etiyopya Ortodoks Tewahedo Kilisesi mensubuydu. Haile Selassie Etiyopya ve Afrika tarihinde dönüm noktası olan bir figürdür.
(23 Temmuz 1892 – 27 Ağustos 1975), doğum adı:Tafari Makonnen Woldemikael, 1916'dan 1930'a Etiyopya'nın naibi ve 1930'dan 1974'e kadar Etiyopya İmparatoru. Geleneksel olarak kökleri Kral Süleyman ve Saba Melikesi Belkıs'a kadar izlenen bir hanedanın mirasçısıdır.
1936 yılında Milletler Cemiyeti'nde, İmparator, İtalya'yı II. İtalya-Habeşistan Savaşı'nda insanlarına karşı kimyasal silah kullanması nedeniyle kınadı. Onun uluslararası bakış açısı, Etiyopya'yı Birleşmiş Milletler'in önde gelen üyesi haline getirdi ve onun politik düşünceleri ve deneyimi ortaya çıkan çokyanlılık ve Kolektif güvenlik konularının ufkunu açmış ve kalıcı olmalarını sağlamıştır. Onun asiller (mekwannint) arasında çıkan isyanları bastırması bazı yorumlarda Etiyopya'nın yeteri kadar modernleşememesinin nedeni olarak algılanmış, ve onun bazı tarihçiler tarafından eleştirilmesine neden olmuştur. İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi bazı gruplar tarafından baskıcı ve demokratik olmayan bir yönetim sürdürmekle eleştirilmiştir.
Takipçilerinin 200,000 ile 800,000 arası olduğu tahmin edilen Rastafaryanizm hareketi taraftarları arasında, Haile Selassie, İncil'de ki yeniden dirilen Mesih, yani bedenleşmiş tanrı olduğu kabül edilir. 1930lu yıllarda Jamaica'nın başlangıcında, Rastafaryanizm hareketi Haile Selassie'yi sonsuz barış, doğruluk ve refahın olacağı gelecekteki altın çağa önderlik edecek bir mesih olarak kabul etmiştir. Haile Selassie, hayatı boyunca Etiyopya Ortodoks Tewahedo Kilisesi mensubuydu. Haile Selassie Etiyopya ve Afrika tarihinde dönüm noktası olan bir figürdür.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
NGÖ DİNH DİEM
Ngo Dinh Diem, Vietnamca yazılışıyla Ngô Đình Diệm (3 Ocak 1901 - 2 Kasım 1963) 1955-1963 arasında Güney Vietnam'ın devlet başkanı.Baskıcı bir yönetim kurmuş ve askeri bir darbe sonucu öldürülmüştür.
Soylu bir ailenin oğluydu.Ataları 17. yüzyılda Katolikliği benimsemiş ilk Vietnamlılardı.1930'larda İmparator Bao Dai'nin içişleri bakanı olarak görev yaptı.1945'te Ho Şi Minh'e bağlı birlikler tarafından yakalandı.Katoliklerin desteğini kazanmayı amaçlayan Ho'nun kuzeydeki bağımsız hükümete katılması yolundaki önerisini reddederek Vietnam'dan kaçtı ve sonraki 10 yılın büyük bölümünü yurtdışında geçirdi.1954'te Güney Vietnam'da ABD desteğinde kurulan hükümetin başına geçmek üzere sürgünden döndü.Rejimi muhalifi gruplar ve siyasal hizipler arası çatışmalar nedeniyle parçalanmış durumda olan Güney Vietnam'da baskıcı bir yönetim kuran Diem, önemli yönetim kadrolarına akrabalarını yerleştirdi.Katolik olması ve Katolikleri kayırması, Güney Vietnam'da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Budacılar arasında hoşnutsuzluk yaratırken toprak reformu yapacağı yolundaki sözünü de tutmadı.
Diem'in başkanlığı sırasında komünistler ve yönetime karşı mücadele eden Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin (Kuzey Vietnam) desteklediği Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi gücünü önemli oranda artırdı.Diem'in komünistlere yardım ettikleri gerekçesiyle yüzlerce Budacıyı hapsettirmesi ve öldürtmesi, sonunda ABD'nin desteğini yitirmesine yol açtı.1 Kasım 1963'te gerçekleştirilen ve ABD'nin de gizlice desteklediği darbeden bir gün sonra kurşuna dizilerek öldürüldü.
Ngo Dinh Diem, Vietnamca yazılışıyla Ngô Đình Diệm (3 Ocak 1901 - 2 Kasım 1963) 1955-1963 arasında Güney Vietnam'ın devlet başkanı.Baskıcı bir yönetim kurmuş ve askeri bir darbe sonucu öldürülmüştür.
Soylu bir ailenin oğluydu.Ataları 17. yüzyılda Katolikliği benimsemiş ilk Vietnamlılardı.1930'larda İmparator Bao Dai'nin içişleri bakanı olarak görev yaptı.1945'te Ho Şi Minh'e bağlı birlikler tarafından yakalandı.Katoliklerin desteğini kazanmayı amaçlayan Ho'nun kuzeydeki bağımsız hükümete katılması yolundaki önerisini reddederek Vietnam'dan kaçtı ve sonraki 10 yılın büyük bölümünü yurtdışında geçirdi.1954'te Güney Vietnam'da ABD desteğinde kurulan hükümetin başına geçmek üzere sürgünden döndü.Rejimi muhalifi gruplar ve siyasal hizipler arası çatışmalar nedeniyle parçalanmış durumda olan Güney Vietnam'da baskıcı bir yönetim kuran Diem, önemli yönetim kadrolarına akrabalarını yerleştirdi.Katolik olması ve Katolikleri kayırması, Güney Vietnam'da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Budacılar arasında hoşnutsuzluk yaratırken toprak reformu yapacağı yolundaki sözünü de tutmadı.
Diem'in başkanlığı sırasında komünistler ve yönetime karşı mücadele eden Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin (Kuzey Vietnam) desteklediği Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi gücünü önemli oranda artırdı.Diem'in komünistlere yardım ettikleri gerekçesiyle yüzlerce Budacıyı hapsettirmesi ve öldürtmesi, sonunda ABD'nin desteğini yitirmesine yol açtı.1 Kasım 1963'te gerçekleştirilen ve ABD'nin de gizlice desteklediği darbeden bir gün sonra kurşuna dizilerek öldürüldü.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
SUUD BİN ABDÜLAZİZ
Prens Saud İbni Suud'un büyük oğluydu; annesiyse Vadhba bin Muhammad el-Hazzam idi.Uzun yıllar boyunca kardeşi Faysal ile babasının ülkesini dolaştı ve çeşitli mücadelelerde bulundu. 11 Mayıs 1933 tarihinde babasının Kral oluşundan faydalanarak ülkenin veliaht-prensi oldu. 1953 yılında babasının ölümünün ardından ikinci Suudi Arabistan Kralı oldu.
Tahta geçtikten sonra ilk iş olarak Kral Suud Üniversitesinin kurulmasını sağladı. Bu üniversite günümüzde de Riyad Üniversitesi olarak varlığını sürdürmektedir. Tahta geçmesiyle birlikte, aile içi çatışmalarda baş göstermeye başladı. Kral'ın babasının ondan başka 45 oğlu ve 50 tane de kızı vardı. Suud, iç karışıklıkları önlemek için güçlü bir hükümet kurarak bir baskı politikası izledi. Ama bu sefer de kendi çocukları arasındaki rekabetin ortasında kaldı.
Kral Suud'un tahta kaldığı süre zarfında Mısır ile kendi ülkesi arasında derin bir nefret bağı oluşmuştu. Irak ve Ürdün gibi Haşimi krallıkları ise ona sürekli karşı oldular. Arap dünyasının liderliğini elde etmek isteyen kendi ülkesi ile Mısırlılar arasındaki rekabet, Cemal Abdül Nasır'ın Panarabist politikaları nedeniyle kontrolden çıktı.
Tüm bu olaylar neticesinde,Kral Suud 4 Mart 1964 tarihinde kendi ailesinin hazırladığı bir darbeyle tahtan indirildi. Yerine üvey kardeşi Faysal tahta geçirildi. Suud yurtdışına sürgüne yollanarak İsviçre'nin Cenevre kentine yerleşti. Yaşamının sonuna kadar sürgünde kalan Suud, 23 Şubat 1969'da Yunanistan'ın Atina kentinde hayatını kaybetti.
Prens Saud İbni Suud'un büyük oğluydu; annesiyse Vadhba bin Muhammad el-Hazzam idi.Uzun yıllar boyunca kardeşi Faysal ile babasının ülkesini dolaştı ve çeşitli mücadelelerde bulundu. 11 Mayıs 1933 tarihinde babasının Kral oluşundan faydalanarak ülkenin veliaht-prensi oldu. 1953 yılında babasının ölümünün ardından ikinci Suudi Arabistan Kralı oldu.
Tahta geçtikten sonra ilk iş olarak Kral Suud Üniversitesinin kurulmasını sağladı. Bu üniversite günümüzde de Riyad Üniversitesi olarak varlığını sürdürmektedir. Tahta geçmesiyle birlikte, aile içi çatışmalarda baş göstermeye başladı. Kral'ın babasının ondan başka 45 oğlu ve 50 tane de kızı vardı. Suud, iç karışıklıkları önlemek için güçlü bir hükümet kurarak bir baskı politikası izledi. Ama bu sefer de kendi çocukları arasındaki rekabetin ortasında kaldı.
Kral Suud'un tahta kaldığı süre zarfında Mısır ile kendi ülkesi arasında derin bir nefret bağı oluşmuştu. Irak ve Ürdün gibi Haşimi krallıkları ise ona sürekli karşı oldular. Arap dünyasının liderliğini elde etmek isteyen kendi ülkesi ile Mısırlılar arasındaki rekabet, Cemal Abdül Nasır'ın Panarabist politikaları nedeniyle kontrolden çıktı.
Tüm bu olaylar neticesinde,Kral Suud 4 Mart 1964 tarihinde kendi ailesinin hazırladığı bir darbeyle tahtan indirildi. Yerine üvey kardeşi Faysal tahta geçirildi. Suud yurtdışına sürgüne yollanarak İsviçre'nin Cenevre kentine yerleşti. Yaşamının sonuna kadar sürgünde kalan Suud, 23 Şubat 1969'da Yunanistan'ın Atina kentinde hayatını kaybetti.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
SALVADOR ALLENDE GOSSENS
Dünyada serbest seçimle işbaşına gelen ilk sosyalist devlet başkanıdır. Politikaya tıp öğrencisiyken atıldı. Hekim çıktıktan (1933) bir yıl sonra Şili Sosyalist Partisi kurucuları arasında yer aldı. 1937’de parlamentoya girdi. Sol tabanlı Halk Cephesi Hükümeti’nde (1938-1940) sağlık bakanlığı yaptı. 1943’te Sosyalist Parti genel sekreterliğine getirildi. 1945’te senatör seçildi. 1952, 1958 ve 1964 başkanlık seçimlerine solun ortak adayı olarak katıldıysa da başarı sağlayamadı. Üç yıllık Senato başkanlığının (1966-1969) ardından sol cephenin oluşturduğu Halk Birliği tarafından dördüncü kez başkan adayı gösterildi. Toprak reformu, endüstri ve madenlerin devletleştirilmesi, sağlık ve eğitim hizmetlerinin yaygınlaştırılması, seçim programında yer alan temel ilkelerdi. Eylül 1970’te yapılan ve üç adayın katıldığı seçimde en çok oyu (% 36.3) almasına karşın, salt çoğunluğu elde edemedi. Senato ve Millet Meclisi’nde Hıristiyan Demokratlar’ın da desteğini alarak Şili tarihinin ilk Marksist başkanı seçildi (Ekim 1970). Kurulan Halk Birliği Hükümeti sosyalist içerikli bir politika izledi. Küba ve Çin ile diplomatik ilişki kuran ilk Latin Amerika ülkesi Şili oldu. Ancak bakır madenlerinin devletleştirilmesi ve sosyalizmin öteki Latin Amerika ülkelerine sıçraması olasılığı, ABD’yi tedirgin etti. ABD ekonomik ambargosu, Dünya Bankası ve IMF’ nin mali yardımları kesmesi, Şili ekonomisini açmaza soktu. Dünya bakır fiyatlarının bilinçli olarak düşürülmesi bu ivmeyi hızlandırdı. Sovyetler Birliği ise Marksizmin sandıktan çıkmasına sıcak bakmadığından, gelişmeler karşısında sessiz kaldı. 1972’de başgösteren tüketim maddeleri sıkıntısı, karaborsayı körükledi; sermaye kaçışı hızlandı. Ekim 1972’de yaşanan bir aylık, kamyon sahipleri grevi ve esnafın kepenk indirmesi yaşamı felce uğrattı. Tüm bu olumsuz gelişmelere karşın, Mart 1973 genel seçimlerinde Halk Birliği oyların % 45’ini almayı başardı. Parlamentodaki 2/3’lük çoğunluğu yitiren sağ muhalefetin, Allende’yi yasal yollardan engelleme ve erken seçime gitme şansı ortadan kalkmış oldu. Nisan ayında Hristiyan Demoktratlar’ın desteğini çekmesinin ardından haziran ayında bir darbe girişimi bastırıldı. Temmuz ayında kamyoncular yeniden greve gitti. Ağustos ayı sonlarında Allende’ye bağlı Genelkurmay Başkanı General Pratts’ın istifası, Allende’nin ordu içindeki konumunu sarstı. Pratts’ın yerine atanan General Ugarte Pinochet, ABD ve CIA’nın desteğinde, 11 Eylül 1973’te, Silahlı Kuvvetler adına Allende’ye bir muhtıra vererek yönetimden çekilmesini istedi. Allende’nin bunu kabul etmemesi üzerine Başkanlık Sarayı’nı kuşatan askerler tarafından öldürüldü. Köklü bir demokrasi geleneğine sahip olan Şili, bu darbeyle 17 yıl sürecek totaliter bir yönetim altına girdi. Darbeyi ABD ve CIA ‘nın planladığı, zaman içinde kesinlik kazandı.
Dünyada serbest seçimle işbaşına gelen ilk sosyalist devlet başkanıdır. Politikaya tıp öğrencisiyken atıldı. Hekim çıktıktan (1933) bir yıl sonra Şili Sosyalist Partisi kurucuları arasında yer aldı. 1937’de parlamentoya girdi. Sol tabanlı Halk Cephesi Hükümeti’nde (1938-1940) sağlık bakanlığı yaptı. 1943’te Sosyalist Parti genel sekreterliğine getirildi. 1945’te senatör seçildi. 1952, 1958 ve 1964 başkanlık seçimlerine solun ortak adayı olarak katıldıysa da başarı sağlayamadı. Üç yıllık Senato başkanlığının (1966-1969) ardından sol cephenin oluşturduğu Halk Birliği tarafından dördüncü kez başkan adayı gösterildi. Toprak reformu, endüstri ve madenlerin devletleştirilmesi, sağlık ve eğitim hizmetlerinin yaygınlaştırılması, seçim programında yer alan temel ilkelerdi. Eylül 1970’te yapılan ve üç adayın katıldığı seçimde en çok oyu (% 36.3) almasına karşın, salt çoğunluğu elde edemedi. Senato ve Millet Meclisi’nde Hıristiyan Demokratlar’ın da desteğini alarak Şili tarihinin ilk Marksist başkanı seçildi (Ekim 1970). Kurulan Halk Birliği Hükümeti sosyalist içerikli bir politika izledi. Küba ve Çin ile diplomatik ilişki kuran ilk Latin Amerika ülkesi Şili oldu. Ancak bakır madenlerinin devletleştirilmesi ve sosyalizmin öteki Latin Amerika ülkelerine sıçraması olasılığı, ABD’yi tedirgin etti. ABD ekonomik ambargosu, Dünya Bankası ve IMF’ nin mali yardımları kesmesi, Şili ekonomisini açmaza soktu. Dünya bakır fiyatlarının bilinçli olarak düşürülmesi bu ivmeyi hızlandırdı. Sovyetler Birliği ise Marksizmin sandıktan çıkmasına sıcak bakmadığından, gelişmeler karşısında sessiz kaldı. 1972’de başgösteren tüketim maddeleri sıkıntısı, karaborsayı körükledi; sermaye kaçışı hızlandı. Ekim 1972’de yaşanan bir aylık, kamyon sahipleri grevi ve esnafın kepenk indirmesi yaşamı felce uğrattı. Tüm bu olumsuz gelişmelere karşın, Mart 1973 genel seçimlerinde Halk Birliği oyların % 45’ini almayı başardı. Parlamentodaki 2/3’lük çoğunluğu yitiren sağ muhalefetin, Allende’yi yasal yollardan engelleme ve erken seçime gitme şansı ortadan kalkmış oldu. Nisan ayında Hristiyan Demoktratlar’ın desteğini çekmesinin ardından haziran ayında bir darbe girişimi bastırıldı. Temmuz ayında kamyoncular yeniden greve gitti. Ağustos ayı sonlarında Allende’ye bağlı Genelkurmay Başkanı General Pratts’ın istifası, Allende’nin ordu içindeki konumunu sarstı. Pratts’ın yerine atanan General Ugarte Pinochet, ABD ve CIA’nın desteğinde, 11 Eylül 1973’te, Silahlı Kuvvetler adına Allende’ye bir muhtıra vererek yönetimden çekilmesini istedi. Allende’nin bunu kabul etmemesi üzerine Başkanlık Sarayı’nı kuşatan askerler tarafından öldürüldü. Köklü bir demokrasi geleneğine sahip olan Şili, bu darbeyle 17 yıl sürecek totaliter bir yönetim altına girdi. Darbeyi ABD ve CIA ‘nın planladığı, zaman içinde kesinlik kazandı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
GARY KASPAROV
"Gelecek bu genç adamın ellerinde yatıyor." diyen eski Dünya Şampiyonu Mikhail Botvinnik
nasıl olurdu da bunu bilebilirdi? Üstelik bu sözü söylediğinde, Garry Kasparov henüz 11 yaşındaydı! Fakat Kasparov'un kariyerini bu noktaya getirebilen herkesin hemfikir olduğu bir özellik varsa, o da en yüksek beklentileri bile gerçekleştirebilme özelliğidir. 13 yaşımda SSCB Gençler Şampiyonluğu, 17 yaşında Büyükusta ve 19 yaşındayken dünyanın en kuvvetli oyuncusu olabilmesi. Kasparov sürekli olarak yaşından beklenmeyen başarılara imza atmıştır. Kasım 1985'de 22 yaşındayken Anatoly Karpov 'u yenerek en genç Dünya Şampiyonu olmuştur. Hala günümüzün en kuvvetli oyuncusudur. 16 seneden fazla bir süre FIDE'nin yayınladığı rating listelerinde sürekli bir numara olmuştur.
Çocuk dahi
Garry Kasparov Azerbeycan'ın başkenti Bakü'de doğdu. Satranç tahtası başında çok küçük yaşlarda aldığı başarılar ona, eski Dünya Şampiyonu Botvinnik'in öğretmenliği altındaki çalışmalara katılma hakkını kazandırdı (Karpov'da Botvinnik 'in öğrencileri arasındaydı).
13 yaşındayken Fransa'daki 16 yaş altı dünya birinciliğinde üçüncülüğü paylaşarak ilk kez SSCB dışındaki uluslararası turnuvalarda oynamaya başladı. Bu 13 yaşındaki birinin Sovyetler Birliği'ni ilk kez yurt dışında, Batı'da temsil etmesiydi.
Dünya şampiyonluğu adayı
Garry 16 yaşına geldiğinde, ünü Sovyetler Birliği içinde ve dışında öyle yayıldı ki, artık girdiği her turnuvada odak noktası oluyordu. Rusyadaki ismiyle "Garik" SSCB'de ve yurt dışında daha yaşlı ve tecrübeli oyuncuların önemli bir rakibi olarak görülüyordu.
1979 yılında, 16 yaşındayken ona 14 tane büyükustanın bulunduğu bir turnuvaya katılma şansını verdiler. Henüz FIDE ratingi çıkarmamış olmasına rağmen turnuvayı açık farkla rahat olarak kazandı, ve kendini dünya şampiyonluğunun ciddi bir adayı olrak ilan etmiş oldu.
Dünya Şampiyonluğu Ünvan
Garry 21 yaşındayken, efsanevi Sovyet oyuncu Anotoly Karpov'la dünya şampiyonluğu için maç yaptı. İki oyuncu da maç boyunca çok parlak şekilde oynadı, fakat 5 ay ve 48 oyundur süren maç beklenmedik bir şekilde bitti. Dünya Satranç Federasyonu Başkanı Compomanes, maçın devamını galip oyuncu belirlenmeden iptal etti. Bir sonraki yıl maç tekrar edildi, ve Kasparov, Karpov'u yenerek dünya şampiyonu oldu.
Kasparov 1984'den 1990'a kadar Karpov'la dört kez oynadı. Karpov'un ünvanını muhafa etmesini sağlayan iptal edilen maçtan sonra, Kasparov arka arkaya 3 maç kazandı. Garry 1993 yılında ünvanını başarılı bir biçimde Nigel Short'a ve 1995 yılında da Hintli oyuncu Viswanathan Anand'a katşı korudu.
2000 yılında Sovyet oyuncu Vladimir Kramnik 'e karşı yaptığı maçı beklenmedik bir şekilde kaybetti. Bununla beraber hala uzmanlarca dünyanın en kuvvetli oyuncusu olarak görülmektedir. 1985 yılından itibaren 2001 yılına kadar FIDE'nin yayınladığı rating listelerinde hep bir numara olmuştur.
Stil olarak kendisinin de söylediği gibi Alekhine'i örnek almıştır. Canlı ve insiyatifi almaya yönelik bir oyun tarzı vardır. Ataklarında Tal'inkilerden farklı olarak Botvinnik anlayışının etkileri görülür.
Diğer başarıları
Kasparov dört tane kitap yazmıştır ve politika, eğitim ve sosyal reformlar konusunda Doğu Avrupa'nın önemli bir sözcüsüdür. Bağış kampanyaları konusunda da aktiftir ve bu konuda girişimlerde bulunmak üzere Moskova'da "Kasparov Vakfı" nı kurmuştur (Devrimden sonra kurulan ilk özel vakıftır).
Kasparov satrancın okullarda ders olarak uygulanması konusunda da girişimlerde bulunmaktadırve Kasparov Uluslararası Satranç Akedemi'sini kurmuştur.
Kasparov geniş bir kesim tarafından Rus ekonomisi konusunda da bir uzman olarak bilinir ve Wall Street Journal'da makalesi çıkan en genç yazardır. 1993 yılında Kasparov ve Short , Profesyonel Satranç Birliği'ni (Professional Chess Association\PCA) kurarak satrancı herkes tarafından oynanan bir oyun haline getirmek için girişimde bulunmuşlardır.
Kasparov, Davos'taki Dünya Ekonomi Forumu ve Madrid'deki Cursos de Verano gibi uluslararası konferensların düzenli konuşmacı konuğudur.
"Gelecek bu genç adamın ellerinde yatıyor." diyen eski Dünya Şampiyonu Mikhail Botvinnik
nasıl olurdu da bunu bilebilirdi? Üstelik bu sözü söylediğinde, Garry Kasparov henüz 11 yaşındaydı! Fakat Kasparov'un kariyerini bu noktaya getirebilen herkesin hemfikir olduğu bir özellik varsa, o da en yüksek beklentileri bile gerçekleştirebilme özelliğidir. 13 yaşımda SSCB Gençler Şampiyonluğu, 17 yaşında Büyükusta ve 19 yaşındayken dünyanın en kuvvetli oyuncusu olabilmesi. Kasparov sürekli olarak yaşından beklenmeyen başarılara imza atmıştır. Kasım 1985'de 22 yaşındayken Anatoly Karpov 'u yenerek en genç Dünya Şampiyonu olmuştur. Hala günümüzün en kuvvetli oyuncusudur. 16 seneden fazla bir süre FIDE'nin yayınladığı rating listelerinde sürekli bir numara olmuştur.
Çocuk dahi
Garry Kasparov Azerbeycan'ın başkenti Bakü'de doğdu. Satranç tahtası başında çok küçük yaşlarda aldığı başarılar ona, eski Dünya Şampiyonu Botvinnik'in öğretmenliği altındaki çalışmalara katılma hakkını kazandırdı (Karpov'da Botvinnik 'in öğrencileri arasındaydı).
13 yaşındayken Fransa'daki 16 yaş altı dünya birinciliğinde üçüncülüğü paylaşarak ilk kez SSCB dışındaki uluslararası turnuvalarda oynamaya başladı. Bu 13 yaşındaki birinin Sovyetler Birliği'ni ilk kez yurt dışında, Batı'da temsil etmesiydi.
Dünya şampiyonluğu adayı
Garry 16 yaşına geldiğinde, ünü Sovyetler Birliği içinde ve dışında öyle yayıldı ki, artık girdiği her turnuvada odak noktası oluyordu. Rusyadaki ismiyle "Garik" SSCB'de ve yurt dışında daha yaşlı ve tecrübeli oyuncuların önemli bir rakibi olarak görülüyordu.
1979 yılında, 16 yaşındayken ona 14 tane büyükustanın bulunduğu bir turnuvaya katılma şansını verdiler. Henüz FIDE ratingi çıkarmamış olmasına rağmen turnuvayı açık farkla rahat olarak kazandı, ve kendini dünya şampiyonluğunun ciddi bir adayı olrak ilan etmiş oldu.
Dünya Şampiyonluğu Ünvan
Garry 21 yaşındayken, efsanevi Sovyet oyuncu Anotoly Karpov'la dünya şampiyonluğu için maç yaptı. İki oyuncu da maç boyunca çok parlak şekilde oynadı, fakat 5 ay ve 48 oyundur süren maç beklenmedik bir şekilde bitti. Dünya Satranç Federasyonu Başkanı Compomanes, maçın devamını galip oyuncu belirlenmeden iptal etti. Bir sonraki yıl maç tekrar edildi, ve Kasparov, Karpov'u yenerek dünya şampiyonu oldu.
Kasparov 1984'den 1990'a kadar Karpov'la dört kez oynadı. Karpov'un ünvanını muhafa etmesini sağlayan iptal edilen maçtan sonra, Kasparov arka arkaya 3 maç kazandı. Garry 1993 yılında ünvanını başarılı bir biçimde Nigel Short'a ve 1995 yılında da Hintli oyuncu Viswanathan Anand'a katşı korudu.
2000 yılında Sovyet oyuncu Vladimir Kramnik 'e karşı yaptığı maçı beklenmedik bir şekilde kaybetti. Bununla beraber hala uzmanlarca dünyanın en kuvvetli oyuncusu olarak görülmektedir. 1985 yılından itibaren 2001 yılına kadar FIDE'nin yayınladığı rating listelerinde hep bir numara olmuştur.
Stil olarak kendisinin de söylediği gibi Alekhine'i örnek almıştır. Canlı ve insiyatifi almaya yönelik bir oyun tarzı vardır. Ataklarında Tal'inkilerden farklı olarak Botvinnik anlayışının etkileri görülür.
Diğer başarıları
Kasparov dört tane kitap yazmıştır ve politika, eğitim ve sosyal reformlar konusunda Doğu Avrupa'nın önemli bir sözcüsüdür. Bağış kampanyaları konusunda da aktiftir ve bu konuda girişimlerde bulunmak üzere Moskova'da "Kasparov Vakfı" nı kurmuştur (Devrimden sonra kurulan ilk özel vakıftır).
Kasparov satrancın okullarda ders olarak uygulanması konusunda da girişimlerde bulunmaktadırve Kasparov Uluslararası Satranç Akedemi'sini kurmuştur.
Kasparov geniş bir kesim tarafından Rus ekonomisi konusunda da bir uzman olarak bilinir ve Wall Street Journal'da makalesi çıkan en genç yazardır. 1993 yılında Kasparov ve Short , Profesyonel Satranç Birliği'ni (Professional Chess Association\PCA) kurarak satrancı herkes tarafından oynanan bir oyun haline getirmek için girişimde bulunmuşlardır.
Kasparov, Davos'taki Dünya Ekonomi Forumu ve Madrid'deki Cursos de Verano gibi uluslararası konferensların düzenli konuşmacı konuğudur.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
SULTAN V. MEHMET
1909-1918 yılları arasında hüküm süren Osmanlı padişahıdır. 2 Kasım 1844'de İstanbul'da, Sultan Abdulmecid'in oğlu olarak doğdu. Annesi Gülcemal Kadınefendi idi. Babasının yenilikçi düşünceleri ile yetişti. Sarayda özel eğitim gördü. Arapça, Farsça ve İslam ilimleri öğrendi. Mevleviliği benimsedi. Ağabeyi II. Abdülhamid'in tahta çıkmasıyla veliaht ilan edildi. 31 Mart olayından sonra tahtan indirilen Abdülhamid'in yerine geçti.
27 Nisan 1909'da, 65 yaşında iken padişah olan Mehmet Reşat'ın saltanatının ilk dönaminde Doğu Anadolu'da ayaklanmalar çıktı. V. Mehmet, olayları yatıştırmak ve siyasal birliği korumak amacıyla Rumeli'de bir geziye çıktı. Bu sırada Arap ülkelerinde de bağımsızlık hareketleri baş göstermeye başlamıştı. Bu karışıklıklardan yararlanan İtalya, 1911'de Trablusgarp ve Bingazi'ye asker çıkardı. Ardından 1912'de, 12 adayı işgal etti. V. Mehmet'in savaşı önleme çabaları sonuç vermedi. Trablusgarp savaşı olarak bilinen Osmanlı İtalyan Savaşına son veren Uşi (Ouchy) Antlaşması ile 15 Ekim 1912'de Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya bırakıldı.
V. Mehmet, 23 Ocak 1913'deki Babıali baskınından sonra, devlet yönetimindeki tüm denetimini yitirdi. Bu tarihten sonra devlet yönetimi tamamen Enver Paşa ve Talat Paşa'nın eline geçti. 1909 Kanuni Esasi değişikliklerinden sonra Meşruti bir kimlik kazanan Osmanlı Devletinde, V. Mehmet, parlamento, monarşi kurum ve kurallarına genellikle saygılı davrandı. Bu yeni düzenin sonucu, sorumlukları dolayısıyla da yetkisi bulunmayan simgesel bir devlet başkanı oldu. İttihat ve Terakki Fıkrasının, özelikle 1913'den sonra, Heyeti Mebusan ve Hükümetin en yetkili gücü haline gelmesinde V Mehmet'in payı büyüktür. V. Mehmet Reşat, 3 Temmuz 1918 yılında İstanbul'da öldü.
1909-1918 yılları arasında hüküm süren Osmanlı padişahıdır. 2 Kasım 1844'de İstanbul'da, Sultan Abdulmecid'in oğlu olarak doğdu. Annesi Gülcemal Kadınefendi idi. Babasının yenilikçi düşünceleri ile yetişti. Sarayda özel eğitim gördü. Arapça, Farsça ve İslam ilimleri öğrendi. Mevleviliği benimsedi. Ağabeyi II. Abdülhamid'in tahta çıkmasıyla veliaht ilan edildi. 31 Mart olayından sonra tahtan indirilen Abdülhamid'in yerine geçti.
27 Nisan 1909'da, 65 yaşında iken padişah olan Mehmet Reşat'ın saltanatının ilk dönaminde Doğu Anadolu'da ayaklanmalar çıktı. V. Mehmet, olayları yatıştırmak ve siyasal birliği korumak amacıyla Rumeli'de bir geziye çıktı. Bu sırada Arap ülkelerinde de bağımsızlık hareketleri baş göstermeye başlamıştı. Bu karışıklıklardan yararlanan İtalya, 1911'de Trablusgarp ve Bingazi'ye asker çıkardı. Ardından 1912'de, 12 adayı işgal etti. V. Mehmet'in savaşı önleme çabaları sonuç vermedi. Trablusgarp savaşı olarak bilinen Osmanlı İtalyan Savaşına son veren Uşi (Ouchy) Antlaşması ile 15 Ekim 1912'de Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya bırakıldı.
V. Mehmet, 23 Ocak 1913'deki Babıali baskınından sonra, devlet yönetimindeki tüm denetimini yitirdi. Bu tarihten sonra devlet yönetimi tamamen Enver Paşa ve Talat Paşa'nın eline geçti. 1909 Kanuni Esasi değişikliklerinden sonra Meşruti bir kimlik kazanan Osmanlı Devletinde, V. Mehmet, parlamento, monarşi kurum ve kurallarına genellikle saygılı davrandı. Bu yeni düzenin sonucu, sorumlukları dolayısıyla da yetkisi bulunmayan simgesel bir devlet başkanı oldu. İttihat ve Terakki Fıkrasının, özelikle 1913'den sonra, Heyeti Mebusan ve Hükümetin en yetkili gücü haline gelmesinde V Mehmet'in payı büyüktür. V. Mehmet Reşat, 3 Temmuz 1918 yılında İstanbul'da öldü.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
MİHVER DEVLETLERİ
II. Dünya Savaşı sırasında muharip devletler iki önemli ittifakın birer tarafı olarak savaştı: Mihver Devletleri ve Müttefik Devletler. Mihver ittifakının üç büyük ortağı Almanya, İtalya ve Japonya’ydı. Mihver devletlerinin iki ortak menfaati vardı: 1) bölgesel genişleme, askerî zafere dayalı imparatorluklar kurma ve I. Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzeni yıkma, 2) Sovyet komünizmini yok etme ya da etkisizleştirme.
Almanya ve İtalya, dostluk anlaşması imzaladıktan bir hafta sonra, 1 Kasım 1936’da Roma-Berlin Güç Ekseni’ni ilan etti. Nazi Almanya’sı ve İmparatorluk Japonya’sı, 25 Kasım 1936’da Sovyetler Birliği’ne yönelik sözde Antikomintern Paktı’nı imzaladı. İtalya, 6 Kasım 1937’de Antikomintern Paktı’na katıldı. Almanya ve İtalya 22 Mayıs 1939’da, Mihver ittifakını askerî hükümlerle resmî hâle getiren, sözde Çelik Pakt’ı imzaladı. Almanya, İtalya ve Japonya, son olarak 27 Eylül 1940’ta, Mihver ittifakı olarak bilinen Üçlü Pakt’ı imzaladı.
20 Kasım 1940’ta Macaristan, 23 Kasım 1940’ta ise Romanya, Mihver Devletleri’ne katıldı. “Bağımsız” bir devlet olarak, varlığı hem siyasi hem de ekonomik açıdan Almanya’ya bağlı olan Slovakya da, 24 Kasım’da aynı yönde hareket etti. 1 Mart 1941’de Bulgaristan, 25 Mart 1941’de ise Yugoslavya, Mihver Devletleri’ne katıldı. İki gün sonra, Sırp askerî yetkililer Üçlü Pakt’ı imzalayan hükümeti devirdi. Yugoslavya’nın Mihver Kuvvetleri’nce işgal edilmesinin ve parçalanmasının ardından, yeni kurulan sözde Bağımsız Hırvatistan Devleti, 15 Haziran 1941’de Mihver Devletleri’ne katıldı. Mihver Kuvvetleri’nin Sovyetler Birliği’ni işgal etmesinden dört gün sonra, 24 Haziran 1941’de, Finlandiya “savaş müttefiki” olarak SSCB’ye karşı savaşa girdi. Finlandiya, Üçlü Pakt’ı imzalamadı.
Büyük Britanya, ABD ve Sovyetler Birliği liderliğindeki Müttefik Kuvvetleri, 1945’te Mihver Kuvvetleri’ni yendi.
II. Dünya Savaşı sırasında muharip devletler iki önemli ittifakın birer tarafı olarak savaştı: Mihver Devletleri ve Müttefik Devletler. Mihver ittifakının üç büyük ortağı Almanya, İtalya ve Japonya’ydı. Mihver devletlerinin iki ortak menfaati vardı: 1) bölgesel genişleme, askerî zafere dayalı imparatorluklar kurma ve I. Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzeni yıkma, 2) Sovyet komünizmini yok etme ya da etkisizleştirme.
Almanya ve İtalya, dostluk anlaşması imzaladıktan bir hafta sonra, 1 Kasım 1936’da Roma-Berlin Güç Ekseni’ni ilan etti. Nazi Almanya’sı ve İmparatorluk Japonya’sı, 25 Kasım 1936’da Sovyetler Birliği’ne yönelik sözde Antikomintern Paktı’nı imzaladı. İtalya, 6 Kasım 1937’de Antikomintern Paktı’na katıldı. Almanya ve İtalya 22 Mayıs 1939’da, Mihver ittifakını askerî hükümlerle resmî hâle getiren, sözde Çelik Pakt’ı imzaladı. Almanya, İtalya ve Japonya, son olarak 27 Eylül 1940’ta, Mihver ittifakı olarak bilinen Üçlü Pakt’ı imzaladı.
20 Kasım 1940’ta Macaristan, 23 Kasım 1940’ta ise Romanya, Mihver Devletleri’ne katıldı. “Bağımsız” bir devlet olarak, varlığı hem siyasi hem de ekonomik açıdan Almanya’ya bağlı olan Slovakya da, 24 Kasım’da aynı yönde hareket etti. 1 Mart 1941’de Bulgaristan, 25 Mart 1941’de ise Yugoslavya, Mihver Devletleri’ne katıldı. İki gün sonra, Sırp askerî yetkililer Üçlü Pakt’ı imzalayan hükümeti devirdi. Yugoslavya’nın Mihver Kuvvetleri’nce işgal edilmesinin ve parçalanmasının ardından, yeni kurulan sözde Bağımsız Hırvatistan Devleti, 15 Haziran 1941’de Mihver Devletleri’ne katıldı. Mihver Kuvvetleri’nin Sovyetler Birliği’ni işgal etmesinden dört gün sonra, 24 Haziran 1941’de, Finlandiya “savaş müttefiki” olarak SSCB’ye karşı savaşa girdi. Finlandiya, Üçlü Pakt’ı imzalamadı.
Büyük Britanya, ABD ve Sovyetler Birliği liderliğindeki Müttefik Kuvvetleri, 1945’te Mihver Kuvvetleri’ni yendi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
3 KASIM - TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1493 - Kristof Kolomb, ikinci seyahatinde Karayip Adaları'nı keşfetti.
1507 - Leonardo da Vinci'ye Lisa Gherardini'nin (Mona Lisa) tablosunu yapma işi verildi.
1793 - Fransız oyun yazarı, gazeteci ve feminist Olympe de Gouges giyotinle idam edildi.
1839 - Gülhane Hattı Hümayunu'nun açıklanmasıyla Tanzimat devri başladı.
1918 - Polonya, Rusya'dan bağımsızlığını ilan etti.
1942 - II. Dünya Savaşı: Kuzey Afrika'daki II. El Alameyn Savaşı, Erwin Rommel komutasındaki Alman kuvvetlerinin tüm gece boyunca geri çekilmesiyle sona erdi.
1982 - Afganistan'da Salang tüneli yangını'nda 2.000'den fazla kişi öldü.
1983 - Atatürk Barajı ve Hidroelektrik Santrali'nin temeli atıldı.
1992 - Illinois'te Carol Moseley-Braun, ABD Senatosu'na seçilen ilk siyahi kadın oldu.
1996 - Yasadışı polis-mafya-aşiret ilişkilerinin ortaya çıkmasına yol açan Susurluk kazası gerçekleşti.
Doğumlar
39 - Marcus Annaeus Lucanus, Romalı şair (ö. 65)
1604 - II. Osman (Genç Osman), Osmanlı padişahı (ö. 1622)
1901 - III. Léopold, Dördüncü Belçika kralı (ö. 1983)
1933 - Amartya Sen, Nobel ödülü sahibi Hintli iktisatçı
1982 - Yevgeni Pluşenko, Rus buz patenci
Ölümler
1896 - William Morris, İngiliz şair, ressam (d. 1834)
1954 - Henri Matisse, Fransız ressam (d. 1869)
1957 - Wilhelm Reich, Avusturya asıllı ABD'li psikiyatrist ve psikanalist (d. 1897)
1957 - Laika, Sovyetler Birliği'nin uzaya gönderdiği köpek, Dünya yörüngesine giren ilk memeli (d. 1954)
2003 - Resul Hamzatov, Avarca yazan yazar (d. 1923)
Olaylar
1493 - Kristof Kolomb, ikinci seyahatinde Karayip Adaları'nı keşfetti.
1507 - Leonardo da Vinci'ye Lisa Gherardini'nin (Mona Lisa) tablosunu yapma işi verildi.
1793 - Fransız oyun yazarı, gazeteci ve feminist Olympe de Gouges giyotinle idam edildi.
1839 - Gülhane Hattı Hümayunu'nun açıklanmasıyla Tanzimat devri başladı.
1918 - Polonya, Rusya'dan bağımsızlığını ilan etti.
1942 - II. Dünya Savaşı: Kuzey Afrika'daki II. El Alameyn Savaşı, Erwin Rommel komutasındaki Alman kuvvetlerinin tüm gece boyunca geri çekilmesiyle sona erdi.
1982 - Afganistan'da Salang tüneli yangını'nda 2.000'den fazla kişi öldü.
1983 - Atatürk Barajı ve Hidroelektrik Santrali'nin temeli atıldı.
1992 - Illinois'te Carol Moseley-Braun, ABD Senatosu'na seçilen ilk siyahi kadın oldu.
1996 - Yasadışı polis-mafya-aşiret ilişkilerinin ortaya çıkmasına yol açan Susurluk kazası gerçekleşti.
Doğumlar
39 - Marcus Annaeus Lucanus, Romalı şair (ö. 65)
1604 - II. Osman (Genç Osman), Osmanlı padişahı (ö. 1622)
1901 - III. Léopold, Dördüncü Belçika kralı (ö. 1983)
1933 - Amartya Sen, Nobel ödülü sahibi Hintli iktisatçı
1982 - Yevgeni Pluşenko, Rus buz patenci
Ölümler
1896 - William Morris, İngiliz şair, ressam (d. 1834)
1954 - Henri Matisse, Fransız ressam (d. 1869)
1957 - Wilhelm Reich, Avusturya asıllı ABD'li psikiyatrist ve psikanalist (d. 1897)
1957 - Laika, Sovyetler Birliği'nin uzaya gönderdiği köpek, Dünya yörüngesine giren ilk memeli (d. 1954)
2003 - Resul Hamzatov, Avarca yazan yazar (d. 1923)


[right]Arif YAMAN[/right]