İlk Kalp Nakli
22 Kasım 1968 tarihinde Türkiye'de ilk defa bir kalp nakli, Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi'nde Dr. Kemal Beyazıt tarafından yapıldı. Hasta ancak 18 saat yaşayabildi. 27 Kasım 1968 tarihinde İstanbul'da Dr. Siyami Ersek tarafından 2. defa ama bu sefer başarılı bir kalp nakli ameliyatı yapıldı.
***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Mike TYSON
Michael Gerard Tyson Müslüman olduktan sonraki adı Malik Abdul Aziz (d. 30 Haziran 1966, Brooklyn, New York, ABD)
Boks tarihinde tüm zamanların en asi oyuncusu olarak tanınmaktadır. Lakabı "Demir Mike"tır. 1,80 cm boyunda ve 98-100 kg ağırlığındaki boksör Mart 1985'te yaptığı ilk profesyonel maçında rakibini 1. rauntta 8. saniyede nakavtla yendi. 20 yaşında dünyanın en büyük boksörleri arasında adı geçmeye başladı ve kısa süre sonra Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonluğu unvanını kazandı (1986). Aynı zamanda en genç ağır siklet boks şampiyonu oldu. Rakibi olan Trevor Berbick'i 2. rauntta nakavt etmiştir. Mike Tyson 1988 yılında bir başka dev Larry Holmes'u da nakavt etmiştir. Çenesi oldukça sağlam, ve hiç nakavt olmamış olan Larry Holmes, Mike Tyson karşısında 4 raunt dayanabildi. Yine 1988 yılında bir başka çenesi sağlam ve hiç yenilmemiş, nakavt olmamış Michael Spinks'se karşı da galibiyet kazanmıştır. Mike, 1. rauntta nakavt etmiştir. 1990'a kadar yaptığı 37 maçın tamamını kazanan Tyson, ilk mağlubiyeti 1990 yılında Buster Douglas ile yaptığı karşılaşmada aldı ve WBC, WBA, IBF kemerlerini kaybetti.
Aynı yıl, ABD Güzellik Kraliçesi'ne tecavüz olayı, Mike Tyson'ın skandallar zincirinin ilk ve en önemli halkasıydı. Bu suçlamadan 3 yıl hapis ile cezalandırılmıştır. Bu suçtan girdiği hapishanede Müslüman oldu ve Malik Abdülaziz ismini aldı. Cezası biter bitmez bir barda çıkardığı kavga yüzünden kendisini tekrar mahkemede buldu. Yumrukları kadar, yasa dışı olaylarıyla da anıldı. Dünya Boks Konseyi (WBC) ve Dünya Boks Birliği'nin (WBA) Ağır Siklet Şampiyonluğu unvanlarını elde etti. 1996'da Holyfield'a yenilerek WBA unvanını kaptırdı.
1997'de Evander Holyfield ile yaptığı unvan maçının üçüncü raundunda rakibinin kulağını kopardığı gerekçesiyle diskalifiye edildi. İki yıl men cezası olan Tyson'ın Ohio eyaletinde ömür boyu boks yapması yasaklandı. Tyson, 1999 yılında tekrar ringlere döndü.
8 Haziran 2002'de Memphis'te, Lennox Lewis ile Mike Tyson arasında yapılan Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonası karşılaşmasında kazanan taraf Lennox Lewis oldu. Lennox Lewis, karşılaşmada pek varlık gösteremeyen Tyson'ı sekizinci rauntta yenerek Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu unvanını korudu.
31 Temmuz 2004'te Tyson bir "geri dönüş" maçına, Louisville, Kentucky'de İngiliz Danny Williams ile karşılaşmaya gitti. Tyson ilk iki raundu kazandı. Üçüncü raundun başlarında Williams, hileli hareketler yapmaya başladı ve ceza puanları yedi. Dördüncü rauntta sürpriz bir şekilde Williams, Tyson'ı nakavt etti. Maç sonrasında Tyson'ın tek bacakla dövüştüğü, diğer bacağının bağlarında bir kopma olduğu açıklandı. Bu Tyson'ın kariyerindeki beşinci yenilgisiydi. Maçtan 4 gün sonra bacağından ameliyat oldu. Menajeri Shelly Finkel, Tyson'ın bacağındaki sorunu yüzünden hasara yol açacak sağ kroşelerini atamadığını belirtti.
Michael Gerard Tyson Müslüman olduktan sonraki adı Malik Abdul Aziz (d. 30 Haziran 1966, Brooklyn, New York, ABD)
Boks tarihinde tüm zamanların en asi oyuncusu olarak tanınmaktadır. Lakabı "Demir Mike"tır. 1,80 cm boyunda ve 98-100 kg ağırlığındaki boksör Mart 1985'te yaptığı ilk profesyonel maçında rakibini 1. rauntta 8. saniyede nakavtla yendi. 20 yaşında dünyanın en büyük boksörleri arasında adı geçmeye başladı ve kısa süre sonra Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonluğu unvanını kazandı (1986). Aynı zamanda en genç ağır siklet boks şampiyonu oldu. Rakibi olan Trevor Berbick'i 2. rauntta nakavt etmiştir. Mike Tyson 1988 yılında bir başka dev Larry Holmes'u da nakavt etmiştir. Çenesi oldukça sağlam, ve hiç nakavt olmamış olan Larry Holmes, Mike Tyson karşısında 4 raunt dayanabildi. Yine 1988 yılında bir başka çenesi sağlam ve hiç yenilmemiş, nakavt olmamış Michael Spinks'se karşı da galibiyet kazanmıştır. Mike, 1. rauntta nakavt etmiştir. 1990'a kadar yaptığı 37 maçın tamamını kazanan Tyson, ilk mağlubiyeti 1990 yılında Buster Douglas ile yaptığı karşılaşmada aldı ve WBC, WBA, IBF kemerlerini kaybetti.
Aynı yıl, ABD Güzellik Kraliçesi'ne tecavüz olayı, Mike Tyson'ın skandallar zincirinin ilk ve en önemli halkasıydı. Bu suçlamadan 3 yıl hapis ile cezalandırılmıştır. Bu suçtan girdiği hapishanede Müslüman oldu ve Malik Abdülaziz ismini aldı. Cezası biter bitmez bir barda çıkardığı kavga yüzünden kendisini tekrar mahkemede buldu. Yumrukları kadar, yasa dışı olaylarıyla da anıldı. Dünya Boks Konseyi (WBC) ve Dünya Boks Birliği'nin (WBA) Ağır Siklet Şampiyonluğu unvanlarını elde etti. 1996'da Holyfield'a yenilerek WBA unvanını kaptırdı.
1997'de Evander Holyfield ile yaptığı unvan maçının üçüncü raundunda rakibinin kulağını kopardığı gerekçesiyle diskalifiye edildi. İki yıl men cezası olan Tyson'ın Ohio eyaletinde ömür boyu boks yapması yasaklandı. Tyson, 1999 yılında tekrar ringlere döndü.
8 Haziran 2002'de Memphis'te, Lennox Lewis ile Mike Tyson arasında yapılan Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonası karşılaşmasında kazanan taraf Lennox Lewis oldu. Lennox Lewis, karşılaşmada pek varlık gösteremeyen Tyson'ı sekizinci rauntta yenerek Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu unvanını korudu.
31 Temmuz 2004'te Tyson bir "geri dönüş" maçına, Louisville, Kentucky'de İngiliz Danny Williams ile karşılaşmaya gitti. Tyson ilk iki raundu kazandı. Üçüncü raundun başlarında Williams, hileli hareketler yapmaya başladı ve ceza puanları yedi. Dördüncü rauntta sürpriz bir şekilde Williams, Tyson'ı nakavt etti. Maç sonrasında Tyson'ın tek bacakla dövüştüğü, diğer bacağının bağlarında bir kopma olduğu açıklandı. Bu Tyson'ın kariyerindeki beşinci yenilgisiydi. Maçtan 4 gün sonra bacağından ameliyat oldu. Menajeri Shelly Finkel, Tyson'ın bacağındaki sorunu yüzünden hasara yol açacak sağ kroşelerini atamadığını belirtti.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Yaşanmış Hikayeler
Allahsız Osman
İstanbul'da 1800'lü yıllar... O zamanın ünlü kabadayılarından Ustura Kemal ve arkadaşları, Karacaahmet Mezarlığı'nın karşısında bi evin bahçesinde çilingir sofrası kurmuşlar. İçki masası muhabbeti tüm hızıyla devam ederken laf dönüp dolaşıp mezarlık ve ölü konusuna gelmiş. İçinde zırnık Allah korkusu ve vicdan bulunmadığını iddia ettiği için lakabı Allahsız Osman olan bir kabadayı, "Ulan ölü ne ki be?! Sen sağ olanlardan kork, ölüden kimseye zarar gelmez" demiş. Ustura Kemal da muhabbeti koyulaştırmak için, "Ulan Osman, madem ölüden korkmuyosun, gel şunu iyiden iyiye ispatla bize" diye dalga geçmiş.
Allahsız Osman bunu nasıl yapacağını sorunca, Ustura Kemal, "Aha şu karşıdaki Karacaahmet mezarlığını görüyosun. Madem Allah'a inanmaz ve ölüden korkmazsın, bu gece 12'de mezarlığa girip sana vereceğimiz kazığı mezarlığa içinde bi yere çak. Sabah biz gidip, kazığın orada olup olmadığına bakarız. Eğer orada bi kazık varsa seni takdir ederiz" demiş. Allahsız Osman aslında, gece mezarlığa girmek bi yana, yanından geçerken bile türkü söyleyen bi adammış. Ama yiğitliğe leke süremeyeceğinden, "Peki ama siz de benimle gece gelip, mezarlık çıkışında bekleyeceksiniz" demiş. Zaten bu konuşmalar akşam saatlerinde yapılıyomuş, gece yarısı kalkıp Karacaahmet Mezarlığı'na gitmişler.
Osman, gece karanlığında mezarlığın büyük kapısından içeri girmiş. Herkesin Allahsız Osman olarak bildiği o cesur (!) kabadayı, mezarlığın içinde salavatlar getirerek bi elinde kazık, bi elinde çekiç ilerlemiş. Bi mezarın yanına geldiğinde alelacele eğilip kazığı yere çakmış. Korktuğu için de hemen or'dan uzaklaşmak istemiş. Ama bi'şey, giydiği setrenin, (o zamanlar erkeklerin giydiği uzunca eteği olan bi tür giysi) ucundan tutmuş. Allahsız Osman vargücüyle, "İmdaaat! Ulan yardım edin. Ölü beni tutuyooo" diye feryat etmiş ama kendinden epey uzakta olan arkadaşlarına sesini duyuramamış. Bağıra çağıra mezarın üzerine yığılıp, kalp krizinden oracıkta ruhunu teslim etmiş.
Uzunca bir süredir mezarlığın dışında bekleyen arkadaşları, Allahsız Osman'ın kendilerine oyun oynayıp, mezarlığın öteki kapısından çıktığını düşünüp dağılmışlar. Ertesi sabah ise, Ustura Kemal ve arkadaşları kazığın çakılı olup olmadığına kontrol için Karacaahmet Mezarlığı'na gelmiş. Bi bakmışlar ki, Allahsız Osman, kazıkla beraber setresinin ucunu toprağa çakmış durumda, bi mezarın üzerinde cansız yatıyomuş.
Allahsız Osman
İstanbul'da 1800'lü yıllar... O zamanın ünlü kabadayılarından Ustura Kemal ve arkadaşları, Karacaahmet Mezarlığı'nın karşısında bi evin bahçesinde çilingir sofrası kurmuşlar. İçki masası muhabbeti tüm hızıyla devam ederken laf dönüp dolaşıp mezarlık ve ölü konusuna gelmiş. İçinde zırnık Allah korkusu ve vicdan bulunmadığını iddia ettiği için lakabı Allahsız Osman olan bir kabadayı, "Ulan ölü ne ki be?! Sen sağ olanlardan kork, ölüden kimseye zarar gelmez" demiş. Ustura Kemal da muhabbeti koyulaştırmak için, "Ulan Osman, madem ölüden korkmuyosun, gel şunu iyiden iyiye ispatla bize" diye dalga geçmiş.
Allahsız Osman bunu nasıl yapacağını sorunca, Ustura Kemal, "Aha şu karşıdaki Karacaahmet mezarlığını görüyosun. Madem Allah'a inanmaz ve ölüden korkmazsın, bu gece 12'de mezarlığa girip sana vereceğimiz kazığı mezarlığa içinde bi yere çak. Sabah biz gidip, kazığın orada olup olmadığına bakarız. Eğer orada bi kazık varsa seni takdir ederiz" demiş. Allahsız Osman aslında, gece mezarlığa girmek bi yana, yanından geçerken bile türkü söyleyen bi adammış. Ama yiğitliğe leke süremeyeceğinden, "Peki ama siz de benimle gece gelip, mezarlık çıkışında bekleyeceksiniz" demiş. Zaten bu konuşmalar akşam saatlerinde yapılıyomuş, gece yarısı kalkıp Karacaahmet Mezarlığı'na gitmişler.
Osman, gece karanlığında mezarlığın büyük kapısından içeri girmiş. Herkesin Allahsız Osman olarak bildiği o cesur (!) kabadayı, mezarlığın içinde salavatlar getirerek bi elinde kazık, bi elinde çekiç ilerlemiş. Bi mezarın yanına geldiğinde alelacele eğilip kazığı yere çakmış. Korktuğu için de hemen or'dan uzaklaşmak istemiş. Ama bi'şey, giydiği setrenin, (o zamanlar erkeklerin giydiği uzunca eteği olan bi tür giysi) ucundan tutmuş. Allahsız Osman vargücüyle, "İmdaaat! Ulan yardım edin. Ölü beni tutuyooo" diye feryat etmiş ama kendinden epey uzakta olan arkadaşlarına sesini duyuramamış. Bağıra çağıra mezarın üzerine yığılıp, kalp krizinden oracıkta ruhunu teslim etmiş.
Uzunca bir süredir mezarlığın dışında bekleyen arkadaşları, Allahsız Osman'ın kendilerine oyun oynayıp, mezarlığın öteki kapısından çıktığını düşünüp dağılmışlar. Ertesi sabah ise, Ustura Kemal ve arkadaşları kazığın çakılı olup olmadığına kontrol için Karacaahmet Mezarlığı'na gelmiş. Bi bakmışlar ki, Allahsız Osman, kazıkla beraber setresinin ucunu toprağa çakmış durumda, bi mezarın üzerinde cansız yatıyomuş.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Tank
Tank, ana görevi doğrudan ateş gücü kullanımıyla düşman kuvvetlerine saldırmak olan, paletli ve zırhlı bir savaş aracıdır. Tankı diğer savaş araçlarından ayıran özellikleri ağır bir zırha, yüksek ateş gücüne ve her türlü arazide hızlı gidecek şekilde tasarlanmış sürüş takımlarına sahip olmasıdır. Her ne kadar masraflı ve lojistik açıdan çaba gerektiren araçlar olsa da, yer hedeflerine saldırma yeteneği ve piyadelerin moralini çökertmesi nedeniyle modern orduların vazgeçilmez unsurlarındandır.
Tanklar güçlü savaş makineleri olsalar da, nadiren tek başlarına hareket ederler. Zırhlarına ve hareket yeteneklerine rağmen omuz üstünden ateşlenen anti-tank füzelerine, mayınlara, topçu ateşine, ve hava saldırısına karşı zayıftırlar. Bu nedenle genellikle diğer birliklerle bir arada hareket ederler. Aynı zamanda ormanlık arazide ve kentsel bölgelerde uzun mesafeli atış imkânının ortadan kalkması, görüş açısının darlığından tank mürettebatının tehditleri fark etmekte zorlanması ve hatta taretin hareket yeteneğinin kısıtlanması nedeniyle dezavantajlı duruma düşerler.
Tanklar ilk defa I. Dünya Savaşı'nda, siper harbi çıkmazını yok etmek için kullanılmış ve zamanla savaş alanında klasik süvari görevlerini üstlenmişlerdir. Tank ismi ilk kez İngiltere'de tank fabrikalarında kullanılmaya başlanmıştır. Bir savaş aracı yapıldığını saklayabilmek için işçilere İngiliz Ordusu için paletli su depoları üretildiği izlenimi verilmiştir. Bir başka rivayete göre, Winston Churchill'a İngiliz Ordusu'nda görevli Subay Ernest Swinton tarafından sunulan gizli raporda yeni motorize silahtan bahsedilmekte ve üç adet olası isim önerilmektedir. Bunlar "cistern" (sarnıç, su deposu), "motor-war car" (motorlu savaş aracı) ve tanktır. Ancak tank söylenmesi kolay olduğu için tercih edilmiştir. Ancak en zorlama senaryo Winston Churchill'un resmi biyografisinde geçmektedir. Bu yeni silahları saklamak için, çizimlerde ve projelerin üzerinde "Rusya'ya su taşıyıcı" (Water Carriers for Russia) diye yazılmıştır. Ancak yazarken kısaltma olarak "Rusya'ya WC" yazılabileceği düşünülmüş ve çizimlerde "Rusya'ya su tankları" olarak değiştirilmiştir. Bunun üzerine bu silahların adı tank kalmıştır.
II. Dünya Savaşı'na kadar tanklar piyadelerin yüksek ateş yüzünden aşamadığı yerlerde kullanılıyordu. Bunun için her piyade bölüğünün belli sayıda tankı vardı. Tankı ana silah olarak kullanan ilk ülke Nazi Almanyası'dır.
Yaklaşık olarak yüz yıldır tanklar ve zırh taktikleri birçok gelişimden geçmiştir. Silah sistemleri ve zırhlar geliştirilmeye devam etmekle birlikte, birçok ulus konvansiyonel olmayan savaş döneminde bu kadar ağır silahların gerekliliğini tekrar gözden geçirmekted
Tank, ana görevi doğrudan ateş gücü kullanımıyla düşman kuvvetlerine saldırmak olan, paletli ve zırhlı bir savaş aracıdır. Tankı diğer savaş araçlarından ayıran özellikleri ağır bir zırha, yüksek ateş gücüne ve her türlü arazide hızlı gidecek şekilde tasarlanmış sürüş takımlarına sahip olmasıdır. Her ne kadar masraflı ve lojistik açıdan çaba gerektiren araçlar olsa da, yer hedeflerine saldırma yeteneği ve piyadelerin moralini çökertmesi nedeniyle modern orduların vazgeçilmez unsurlarındandır.
Tanklar güçlü savaş makineleri olsalar da, nadiren tek başlarına hareket ederler. Zırhlarına ve hareket yeteneklerine rağmen omuz üstünden ateşlenen anti-tank füzelerine, mayınlara, topçu ateşine, ve hava saldırısına karşı zayıftırlar. Bu nedenle genellikle diğer birliklerle bir arada hareket ederler. Aynı zamanda ormanlık arazide ve kentsel bölgelerde uzun mesafeli atış imkânının ortadan kalkması, görüş açısının darlığından tank mürettebatının tehditleri fark etmekte zorlanması ve hatta taretin hareket yeteneğinin kısıtlanması nedeniyle dezavantajlı duruma düşerler.
Tanklar ilk defa I. Dünya Savaşı'nda, siper harbi çıkmazını yok etmek için kullanılmış ve zamanla savaş alanında klasik süvari görevlerini üstlenmişlerdir. Tank ismi ilk kez İngiltere'de tank fabrikalarında kullanılmaya başlanmıştır. Bir savaş aracı yapıldığını saklayabilmek için işçilere İngiliz Ordusu için paletli su depoları üretildiği izlenimi verilmiştir. Bir başka rivayete göre, Winston Churchill'a İngiliz Ordusu'nda görevli Subay Ernest Swinton tarafından sunulan gizli raporda yeni motorize silahtan bahsedilmekte ve üç adet olası isim önerilmektedir. Bunlar "cistern" (sarnıç, su deposu), "motor-war car" (motorlu savaş aracı) ve tanktır. Ancak tank söylenmesi kolay olduğu için tercih edilmiştir. Ancak en zorlama senaryo Winston Churchill'un resmi biyografisinde geçmektedir. Bu yeni silahları saklamak için, çizimlerde ve projelerin üzerinde "Rusya'ya su taşıyıcı" (Water Carriers for Russia) diye yazılmıştır. Ancak yazarken kısaltma olarak "Rusya'ya WC" yazılabileceği düşünülmüş ve çizimlerde "Rusya'ya su tankları" olarak değiştirilmiştir. Bunun üzerine bu silahların adı tank kalmıştır.
II. Dünya Savaşı'na kadar tanklar piyadelerin yüksek ateş yüzünden aşamadığı yerlerde kullanılıyordu. Bunun için her piyade bölüğünün belli sayıda tankı vardı. Tankı ana silah olarak kullanan ilk ülke Nazi Almanyası'dır.
Yaklaşık olarak yüz yıldır tanklar ve zırh taktikleri birçok gelişimden geçmiştir. Silah sistemleri ve zırhlar geliştirilmeye devam etmekle birlikte, birçok ulus konvansiyonel olmayan savaş döneminde bu kadar ağır silahların gerekliliğini tekrar gözden geçirmekted


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
24 Kasım Tarihte bugün
Olaylar
1859 - Darwin'in "Türlerin Kökeni" çalışması yayımlandı.
1870 - Türkiye'nin ilk mizah gazetesi Diyojen yayımlandı.
1925 - Erzurum'da da şapka inkılabına karşı gösteriler yapıldı. Tutuklananlardan 13'ü idama mahkûm oldu ve Erzurum'da 1 ay sıkıyönetim ilan edildi.
1927 - Ankara'da, Heinrinck Krippel tarafından yapılan Zafer Abidesi açıldı.
1928 - Türkiye Büyük Millet Meclisi, Atatürk'e Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını verdi.
1934 - Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Meclisten çıkan kanunla Atatürk soyadını aldı.
1939 - Gestapo, Çekoslovakya'da 120 öğrenciyi öldürdü.
1941 - II. Dünya Savaşı ortamında; pasta ve unlu yiyeceklerin yapımı yasaklandı.
1961 - BM, nükleer silah yasağını ABD'nin protestosuna karşın kabul etti.
1963 - ABD Başkanı John Kennedy'nin katil zanlısı Lee Harvey Oswald, Jack Ruby tarafından öldürüldü.
1976 - Van ve çevresinde; Çaldıran-Muradiye'de etkili olan 7,2 büyüklüğündeki depremde 3 bin 840 kişi öldü.
1977 - Yunanistan, Büyük İskender'in babası Kral II. Philip'in mezarının bulunduğunu açıkladı.
1981 - Türkiye'de, Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü olan 1981 yılında, 24 Kasım'ın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanması kararlaştırıldı.
1983 - İsrail, Trablusşam'da tutuklu 6 İsrail askerine karşılık 4800 Filistinliyi serbest bıraktı.
1988 - Sürgünde Bağımsız Filistin Devleti kuruldu.
1989 - Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nin İkiyaka Köyü'nde, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 28 vatandaş, teröristlerce öldürüldü.
1990 - Kadınlar, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in "Flört fuhuştur", "feminizm sapıklıktır" sözlerini düdük çalarak protesto etti. İstanbul Galatasaray'daki eylemde, polis 5 kadını dövdü, 11 kadın gözaltına alındı.
1994 - Galatasaray F.C Barcelona'yı 2-1 yendi; kutlamalarda 3 kişi öldü.
1994 - Efsanevi MacGyver adlı televizyon dizsinin "Trail to Doomsday" ismindeki filmi Türkiye'de gösterime girdi.
1996 - ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a Budapeşte'de Hilton Oteli lobisinde yumruklu saldırıda bulunuldu.
2005 - Picasso İstanbul'da sergisi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nde açıldı.
Olaylar
1859 - Darwin'in "Türlerin Kökeni" çalışması yayımlandı.
1870 - Türkiye'nin ilk mizah gazetesi Diyojen yayımlandı.
1925 - Erzurum'da da şapka inkılabına karşı gösteriler yapıldı. Tutuklananlardan 13'ü idama mahkûm oldu ve Erzurum'da 1 ay sıkıyönetim ilan edildi.
1927 - Ankara'da, Heinrinck Krippel tarafından yapılan Zafer Abidesi açıldı.
1928 - Türkiye Büyük Millet Meclisi, Atatürk'e Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını verdi.
1934 - Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Meclisten çıkan kanunla Atatürk soyadını aldı.
1939 - Gestapo, Çekoslovakya'da 120 öğrenciyi öldürdü.
1941 - II. Dünya Savaşı ortamında; pasta ve unlu yiyeceklerin yapımı yasaklandı.
1961 - BM, nükleer silah yasağını ABD'nin protestosuna karşın kabul etti.
1963 - ABD Başkanı John Kennedy'nin katil zanlısı Lee Harvey Oswald, Jack Ruby tarafından öldürüldü.
1976 - Van ve çevresinde; Çaldıran-Muradiye'de etkili olan 7,2 büyüklüğündeki depremde 3 bin 840 kişi öldü.
1977 - Yunanistan, Büyük İskender'in babası Kral II. Philip'in mezarının bulunduğunu açıkladı.
1981 - Türkiye'de, Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü olan 1981 yılında, 24 Kasım'ın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanması kararlaştırıldı.
1983 - İsrail, Trablusşam'da tutuklu 6 İsrail askerine karşılık 4800 Filistinliyi serbest bıraktı.
1988 - Sürgünde Bağımsız Filistin Devleti kuruldu.
1989 - Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nin İkiyaka Köyü'nde, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 28 vatandaş, teröristlerce öldürüldü.
1990 - Kadınlar, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in "Flört fuhuştur", "feminizm sapıklıktır" sözlerini düdük çalarak protesto etti. İstanbul Galatasaray'daki eylemde, polis 5 kadını dövdü, 11 kadın gözaltına alındı.
1994 - Galatasaray F.C Barcelona'yı 2-1 yendi; kutlamalarda 3 kişi öldü.
1994 - Efsanevi MacGyver adlı televizyon dizsinin "Trail to Doomsday" ismindeki filmi Türkiye'de gösterime girdi.
1996 - ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a Budapeşte'de Hilton Oteli lobisinde yumruklu saldırıda bulunuldu.
2005 - Picasso İstanbul'da sergisi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nde açıldı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
İlk mizah gazetesi ( Diyojen )
Diyojen (ilk türkçe mizah gazetesi), istanbul'da yayımlanan, haftalık siyasal ilk türkçe mizah gazetesi (24 kasım 1870 -10 ocak 1873, 184 sayı). Sahip ve yönetmenliğini Teodor Kasap Efendi' nin yaptığı gazetede Namık Kemal, Ali Bey, Ebüzziya Tevfik başlıca yazarlardı. Sert eleştirileri dolayısıyla, hükümet tarafından üç kez (1870, 1871, 1872) geçici olarak kapatıldı. Yayım yaşamı boyunca gazetede yalnızca üç karikatür yayımlandı. Başlığının hemen altında "Gölge etme başka ihsan istemem" özdeyişi yer alan gazete, Rusya çarı ve Mısır hidlvi ile ilgili bir yayımı yüzünden süresiz olarak kapatıldı. Diyojen, türkçe çıkmadan önce rum-ca, ermenice ve fransızca da yayımlanmıştı.
Diyojen (ilk türkçe mizah gazetesi), istanbul'da yayımlanan, haftalık siyasal ilk türkçe mizah gazetesi (24 kasım 1870 -10 ocak 1873, 184 sayı). Sahip ve yönetmenliğini Teodor Kasap Efendi' nin yaptığı gazetede Namık Kemal, Ali Bey, Ebüzziya Tevfik başlıca yazarlardı. Sert eleştirileri dolayısıyla, hükümet tarafından üç kez (1870, 1871, 1872) geçici olarak kapatıldı. Yayım yaşamı boyunca gazetede yalnızca üç karikatür yayımlandı. Başlığının hemen altında "Gölge etme başka ihsan istemem" özdeyişi yer alan gazete, Rusya çarı ve Mısır hidlvi ile ilgili bir yayımı yüzünden süresiz olarak kapatıldı. Diyojen, türkçe çıkmadan önce rum-ca, ermenice ve fransızca da yayımlanmıştı.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Öğretmenler Günü, öğretmenlik mesleğini icra eden kimseleri onurlandırmak için çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir kutlama gündür.
Pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl 5 Ekim günü UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. 5 Ekim günü, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı”’nın sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”’ni oybirliği ile kabul edilişinin yıldönümüdür.
Kendi kültürel ve tarihi özelliklerine, okul tatil günlerine göre çeşitli ülkelerde farklı tarihler Öğretmenler Günü olarak belirlenmiştir. Örneğin 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen ) her yıl 28 Şubat günü, Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Öğretmenler Gününün tatil olup olmadığı da ülkesine göre değişir.
Öğretmenler Günü, öğretmenlik mesleğini icra eden kimseleri onurlandırmak için çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir kutlama gündür.
Pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl 5 Ekim günü UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. 5 Ekim günü, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı”’nın sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”’ni oybirliği ile kabul edilişinin yıldönümüdür.
Kendi kültürel ve tarihi özelliklerine, okul tatil günlerine göre çeşitli ülkelerde farklı tarihler Öğretmenler Günü olarak belirlenmiştir. Örneğin 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen ) her yıl 28 Şubat günü, Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Öğretmenler Gününün tatil olup olmadığı da ülkesine göre değişir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
FİLİSTİN
Filistin bir devlet degildir. Ancak, Islam cografyasinin önemli bir toprak parçasidir. Ayrica Filistin özellikle ülkemizde çok az bilinmekte ve yanlis taninmaktadir. Çagdas emperyalizmin hizmetindeki basin yayin organlari, Filistin topraklarinin önemli bir kismini "Israil" olarak tanittigindan Islami camiada da Filistin'in neresi oldugu tam ve net olarak bilinmiyor. Oysa o bölgede "Israil" diye bir toprak parçasi yoktur. Israil, siyonistlerin kurmus oldugu bir isgal devletidir ve 1099-1187 arasinda devam eden haçli isgalinden farkli degildir. Sonunun da farkli olmayacagini Yüce Kur'an haber vermektedir.
Bunun yani sira Filistin sadece özerk yönetimin kontrolüne verilen topraklardan ibaret degil, siyonistlerin isgalindeki topraklarla birlikte bir bütündür. Ama bugün statü itibariyle Filistin topraklari üç parçaya ayrilmistir: Birincisi: BM kararlarinda "Israil" olarak gösterilen ve 1948'de isgal edilmis bölge. Toplam 20 bin km2'den ibaret olan bu bölge Bati Kudüs'ü de içine alir. Ancak Israil, Mescidi Aksa'nin bulundugu Dogu Kudüs'ü de bu bölgeye ilhak etmistir. Isgal devleti bu bölgenin etrafina çizdigi siniri "yesil hat" olarak adlandirir. Filistin halki arasinda da bu bölge "1948'de isgal edilmis topraklar" kisaca "1948 topraklari" diye zikredilir. Ikincisi: Siyonistlerin 1967'de isgal ettikleri ve "yesil hat"tin disinda kalan ancak özerk yönetimin kontrolüne vermemis olduklari bölgelerdir. Bu statüdeki topraklar Gazze'de ve Bati Yaka bölgesinde yer almaktadir. Üçüncüsü: Özerk yönetime verilmis topraklardir. Bu topraklar da yine Gazze ve Bati Yaka'da yer alir. Ikinci ve üçüncü statüye giren topraklarin toplami 8 bin km2 civarindadir.
Filistin'le ilgili önemli bir nokta da sudur: Bu konu bir dava olarak sikça gündeme getirilse de Türkiye'deki Islami camiada bile Filistin çok az taninmaktadir. Bu yüzden Filistin'in net olarak neresi oldugu bile bilinmiyor. Bazilari da Filistin'in sadece Kudüs, Bati Yaka ve Gazze'den ibaret oldugunu isgalci siyonistlerin de buralari isgal ettiklerini saniyorlar.
Biz de bu sayimizda Filistin'i genel olarak tanitmayi uygun gördük. Ancak bilgileri degerlendirirken Filistin topraklarinin yukarida belirttigimiz statülerini göz önünde bulundurmamiz gerekiyor.
Filistin Hakkinda Genel Bilgiler
Önemli sehirleri: Kudüs (Nüfusu: 550.000), Yafa, Hayfa, Gazze, Nablus, Eriha, Akka.
Yüzölçümü: 28.220 km2 (20,000 km2'lik kismi "yesil hat" içinde, kalan kismi bu hattin disinda yer almaktadir. "Yesil hat" içinde kalan bölge BM kararlarinda "Israil" olarak gösterilen bölgedir.
Nüfusu: 8 milyon 500 bin (2000 tahmini). Bu nüfusun 6 milyonu "yesil hat" içindeki bölgede, 1 milyonu Gazze'de, 1 milyon 500 bini Bati Yaka bölgesinde yasamaktadir. "Yesil hat" içindeki nüfusun yaklasik 1 milyonu Filistinli kalani yahudidir. "Yesil hat" içinde yasayan Filistinlilere "Israil vatandasi" sifati ve "Israil" kimligi verilmektedir. Gazze'deki yahudi yerlesim birimlerinde 5-6 bin kadar yahudi yasamaktadir. Kalan nüfusun tamami Müslümandir. Bati Yaka'daki yahudi yerlesim merkezlerinde 150 bin civarinda yahudi yasamaktadir. Kalani Filistinlidir. Filistinlilerin % 5'i hiristiyan, % 95'i Müslümandir. Nüfusun % 87'si sehirlerde yasamaktadir.
Filistin bir devlet degildir. Ancak, Islam cografyasinin önemli bir toprak parçasidir. Ayrica Filistin özellikle ülkemizde çok az bilinmekte ve yanlis taninmaktadir. Çagdas emperyalizmin hizmetindeki basin yayin organlari, Filistin topraklarinin önemli bir kismini "Israil" olarak tanittigindan Islami camiada da Filistin'in neresi oldugu tam ve net olarak bilinmiyor. Oysa o bölgede "Israil" diye bir toprak parçasi yoktur. Israil, siyonistlerin kurmus oldugu bir isgal devletidir ve 1099-1187 arasinda devam eden haçli isgalinden farkli degildir. Sonunun da farkli olmayacagini Yüce Kur'an haber vermektedir.
Bunun yani sira Filistin sadece özerk yönetimin kontrolüne verilen topraklardan ibaret degil, siyonistlerin isgalindeki topraklarla birlikte bir bütündür. Ama bugün statü itibariyle Filistin topraklari üç parçaya ayrilmistir: Birincisi: BM kararlarinda "Israil" olarak gösterilen ve 1948'de isgal edilmis bölge. Toplam 20 bin km2'den ibaret olan bu bölge Bati Kudüs'ü de içine alir. Ancak Israil, Mescidi Aksa'nin bulundugu Dogu Kudüs'ü de bu bölgeye ilhak etmistir. Isgal devleti bu bölgenin etrafina çizdigi siniri "yesil hat" olarak adlandirir. Filistin halki arasinda da bu bölge "1948'de isgal edilmis topraklar" kisaca "1948 topraklari" diye zikredilir. Ikincisi: Siyonistlerin 1967'de isgal ettikleri ve "yesil hat"tin disinda kalan ancak özerk yönetimin kontrolüne vermemis olduklari bölgelerdir. Bu statüdeki topraklar Gazze'de ve Bati Yaka bölgesinde yer almaktadir. Üçüncüsü: Özerk yönetime verilmis topraklardir. Bu topraklar da yine Gazze ve Bati Yaka'da yer alir. Ikinci ve üçüncü statüye giren topraklarin toplami 8 bin km2 civarindadir.
Filistin'le ilgili önemli bir nokta da sudur: Bu konu bir dava olarak sikça gündeme getirilse de Türkiye'deki Islami camiada bile Filistin çok az taninmaktadir. Bu yüzden Filistin'in net olarak neresi oldugu bile bilinmiyor. Bazilari da Filistin'in sadece Kudüs, Bati Yaka ve Gazze'den ibaret oldugunu isgalci siyonistlerin de buralari isgal ettiklerini saniyorlar.
Biz de bu sayimizda Filistin'i genel olarak tanitmayi uygun gördük. Ancak bilgileri degerlendirirken Filistin topraklarinin yukarida belirttigimiz statülerini göz önünde bulundurmamiz gerekiyor.
Filistin Hakkinda Genel Bilgiler
Önemli sehirleri: Kudüs (Nüfusu: 550.000), Yafa, Hayfa, Gazze, Nablus, Eriha, Akka.
Yüzölçümü: 28.220 km2 (20,000 km2'lik kismi "yesil hat" içinde, kalan kismi bu hattin disinda yer almaktadir. "Yesil hat" içinde kalan bölge BM kararlarinda "Israil" olarak gösterilen bölgedir.
Nüfusu: 8 milyon 500 bin (2000 tahmini). Bu nüfusun 6 milyonu "yesil hat" içindeki bölgede, 1 milyonu Gazze'de, 1 milyon 500 bini Bati Yaka bölgesinde yasamaktadir. "Yesil hat" içindeki nüfusun yaklasik 1 milyonu Filistinli kalani yahudidir. "Yesil hat" içinde yasayan Filistinlilere "Israil vatandasi" sifati ve "Israil" kimligi verilmektedir. Gazze'deki yahudi yerlesim birimlerinde 5-6 bin kadar yahudi yasamaktadir. Kalan nüfusun tamami Müslümandir. Bati Yaka'daki yahudi yerlesim merkezlerinde 150 bin civarinda yahudi yasamaktadir. Kalani Filistinlidir. Filistinlilerin % 5'i hiristiyan, % 95'i Müslümandir. Nüfusun % 87'si sehirlerde yasamaktadir.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
25 Kasım Tarihte Bugün
Olaylar
1893 - Orhun Kitabeleri, Kopenhag Üniversitesi Genel Dilbilimi profesörü ve Danimarka Kraliyet İlimler Akademisi üyesi Wilhelm Ludwig Thomsen tarafından okundu. Thomsen, Orhun alfabesini çözdüğünü, 15 Aralık 1893'te Danimarka Kraliyet İlimler Akademisinde sunduğu bildiriyle bilim dünyasına açıkladı.
1922 - Edirne'nin kurtuluşu.
1924 - Kazım Özalp Paşa, TBMM Başkanlığı’na seçildi
1925 - Şapka giyilmesi konusundaki kanun, TBMM'de kabul edildi. Kanun, 28 Kasım'da yürürlüğe girdi. Kanun kabul edilirken, Rize'de şapka ve diğer inkılaplara karşı gösteriler yapıldı. Göstericilerden 8'i idama mahkûm edildi.
1934 - Mustafa Kemal Atatürk, İsmet Paşa'ya "İnönü" soyadını verdi.
1936 - Almanya ve Japonya, Avrupa kültürünü ve dünya barışını Bolşevik tehditten korumak amacıyla Anti-Komintern Paktını imzaladı.
1943 - Sir Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Çan Kay Şek Kahire'de bir araya geldiler; Japonlar teslim olana kadar savaşa devam kararı alındı.
1948 - Öğrenci velilerinin talebiyle, ilkokullara isteğe bağlı din dersi kondu.
1955 - Bir yıl önce büyük bir yangınla hasar gören Kapalıçarşı yeniden açıldı
1958 - Ahmet Adnan Saygun'un bestelediği Yunus Emre Oratoryosu, BM'nin yeni çalışma dönemi dolayısıyla New York'ta seslendirildi. Orkestra ve koroyu şef Leopold Stokowski yönetti.
1967 - ABD Başkanı Johnson'un Kıbrıs Özel Temsilcisi Cyrus Vance, Atina'nın önerilerini Ankara'ya getirdi. NATO Genel Sekreteri Brosio da arabuluculuk için Ankara'ya geldi. BM Güvenlik Konseyi, savaştan kaçınılması çağrısı yaptı.
1968 - İstanbul'da Dr. Siyami Ersek ve ekibi, trafik kazasında ölen bir memurun kalbini bir işçiye taktı; hasta 39 saat yaşayabildi.
1969 - Beatles müzik grubundan John Lennon İngiltere'nin Biafra'ya müdahalesi ile Amerika'nın Vietnam politikasına verdiği desteği protesto amacıyla, İngiltere Kraliçesinin verdiği unvanı reddetti.
1973 - Yunanistan'da Papadopoulos liderliğindeki askerî cunta, ikinci bir askerî darbe ile devrildi.
1979 - Abdi İpekçi'nin katlinden sanık Mehmet Ali Ağca, Kartal-Maltepe Askeri Ceza ve Tutukevi'nden kaçtı.
1998 - 55. Hükümet, gensoru ile düşürüldü. Devlet Bakanı Güneş Taner'in bakanlık görevi sona erdi. Başbakan Mesut Yılmaz, istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu.
1999 - Yargıtay 9. Ceza Dairesi, PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında verilen ölüm cezasını onadı.
2000 - Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de Richter ölçeğine göre 7 şiddetinde deprem meydana geldi. 26 kişi hayatını kaybetti.
2001 - Türkiye'nin ilk ve tek Yahudi müzesi olan 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi açıldı.
2002 - Uzay mekiği Endeavor uluslararası uzay istasyonuna kenetlenerek bir Amerikalı ve iki Rus astronotu bıraktı.
2009 - Şiddetli yağmurun yol açtığı sel, Suriye'nin Cidde şehrinde 122 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Ayrıca sel binlerce kişinin Hacca gitmesine engel oldu.
2009 - İstanbul Barosu Başkanlığının Danıştay'a yaptığı katsayı itirazı kabul edildi.
Olaylar
1893 - Orhun Kitabeleri, Kopenhag Üniversitesi Genel Dilbilimi profesörü ve Danimarka Kraliyet İlimler Akademisi üyesi Wilhelm Ludwig Thomsen tarafından okundu. Thomsen, Orhun alfabesini çözdüğünü, 15 Aralık 1893'te Danimarka Kraliyet İlimler Akademisinde sunduğu bildiriyle bilim dünyasına açıkladı.
1922 - Edirne'nin kurtuluşu.
1924 - Kazım Özalp Paşa, TBMM Başkanlığı’na seçildi
1925 - Şapka giyilmesi konusundaki kanun, TBMM'de kabul edildi. Kanun, 28 Kasım'da yürürlüğe girdi. Kanun kabul edilirken, Rize'de şapka ve diğer inkılaplara karşı gösteriler yapıldı. Göstericilerden 8'i idama mahkûm edildi.
1934 - Mustafa Kemal Atatürk, İsmet Paşa'ya "İnönü" soyadını verdi.
1936 - Almanya ve Japonya, Avrupa kültürünü ve dünya barışını Bolşevik tehditten korumak amacıyla Anti-Komintern Paktını imzaladı.
1943 - Sir Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Çan Kay Şek Kahire'de bir araya geldiler; Japonlar teslim olana kadar savaşa devam kararı alındı.
1948 - Öğrenci velilerinin talebiyle, ilkokullara isteğe bağlı din dersi kondu.
1955 - Bir yıl önce büyük bir yangınla hasar gören Kapalıçarşı yeniden açıldı
1958 - Ahmet Adnan Saygun'un bestelediği Yunus Emre Oratoryosu, BM'nin yeni çalışma dönemi dolayısıyla New York'ta seslendirildi. Orkestra ve koroyu şef Leopold Stokowski yönetti.
1967 - ABD Başkanı Johnson'un Kıbrıs Özel Temsilcisi Cyrus Vance, Atina'nın önerilerini Ankara'ya getirdi. NATO Genel Sekreteri Brosio da arabuluculuk için Ankara'ya geldi. BM Güvenlik Konseyi, savaştan kaçınılması çağrısı yaptı.
1968 - İstanbul'da Dr. Siyami Ersek ve ekibi, trafik kazasında ölen bir memurun kalbini bir işçiye taktı; hasta 39 saat yaşayabildi.
1969 - Beatles müzik grubundan John Lennon İngiltere'nin Biafra'ya müdahalesi ile Amerika'nın Vietnam politikasına verdiği desteği protesto amacıyla, İngiltere Kraliçesinin verdiği unvanı reddetti.
1973 - Yunanistan'da Papadopoulos liderliğindeki askerî cunta, ikinci bir askerî darbe ile devrildi.
1979 - Abdi İpekçi'nin katlinden sanık Mehmet Ali Ağca, Kartal-Maltepe Askeri Ceza ve Tutukevi'nden kaçtı.
1998 - 55. Hükümet, gensoru ile düşürüldü. Devlet Bakanı Güneş Taner'in bakanlık görevi sona erdi. Başbakan Mesut Yılmaz, istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu.
1999 - Yargıtay 9. Ceza Dairesi, PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında verilen ölüm cezasını onadı.
2000 - Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de Richter ölçeğine göre 7 şiddetinde deprem meydana geldi. 26 kişi hayatını kaybetti.
2001 - Türkiye'nin ilk ve tek Yahudi müzesi olan 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi açıldı.
2002 - Uzay mekiği Endeavor uluslararası uzay istasyonuna kenetlenerek bir Amerikalı ve iki Rus astronotu bıraktı.
2009 - Şiddetli yağmurun yol açtığı sel, Suriye'nin Cidde şehrinde 122 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Ayrıca sel binlerce kişinin Hacca gitmesine engel oldu.
2009 - İstanbul Barosu Başkanlığının Danıştay'a yaptığı katsayı itirazı kabul edildi.


[right]Arif YAMAN[/right]
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Orhun Yazıtları
Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarını Yolluğ Tigin yazmıştır. Yolluğ Tigin aynı zamanda Bilge Kağan'ın yeğenidir. Yazıtlarda bu abidelerin sonsuzluğa kadar kalması temennisi ile "Bengü Taşlar" denmiştir.
Yazıtlar, 1889 yılında Moğolistan’da Orhun Vadisi'nde bulunmuşlardır. Bu yazıtlar II. Göktürk Kağanlığı'na aittir. Yazılış tarihleri MS. 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Yazıtlardan Kül Tigin Yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı 735 yılında yazılmışlardır.
1893 yılında Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi'nde bilim dünyasına açıklanmıştır.
Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarını Yolluğ Tigin yazmıştır. Yolluğ Tigin aynı zamanda Bilge Kağan'ın yeğenidir. Yazıtlarda bu abidelerin sonsuzluğa kadar kalması temennisi ile "Bengü Taşlar" denmiştir.
Yazıtlar, 1889 yılında Moğolistan’da Orhun Vadisi'nde bulunmuşlardır. Bu yazıtlar II. Göktürk Kağanlığı'na aittir. Yazılış tarihleri MS. 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Yazıtlardan Kül Tigin Yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı 735 yılında yazılmışlardır.
1893 yılında Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi'nde bilim dünyasına açıklanmıştır.


[right]Arif YAMAN[/right]