733. sayfa (Toplam 899 sayfa)
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Kas 2012 23:52
gönderen ustax66
İstanbul teknik üniversitesi
İstanbul Teknik Üniversitesi (Teknik Üniversite) ya da kısaca İTÜ, İstanbul, Türkiye'de yer alan 1773 yılında Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn adıyla kurulmuş devlet üniversitesidir. Bünyesindeki 13 fakülte, 39 bölüm ve 6 enstitü ile akademik etkinliklerini sürdürmektedir.
İTÜ, Sultan 3. Mustafa zamanında batılı anlamda bir mühendislik eğitimi vermek için Osmanlı İmparatorluğu'nda 1773 yılında açılmıştır. Dünya'nın en eski teknik üniversitelerinden biridir. Okulun ilk binaları Haliç Tersaneleri'ndedir. Zamanla padişahların ve cumhuriyet döneminde de yöneticilerin desteğiyle büyüyüp gelişen okul bugün merkezi İstanbul'un iş merkezi Maslak'ta bulunan 4'ü Avrupa, 1'i Anadolu yakasında toplam 5 yerleşkeye yayılmıştır. Bugünkü hali 1944 yılında kurulmuştur. Maçka, Taşkışla ve Gümüşsuyu yerleşkelerinde Osmanlı döneminden kalan binalarda hala eğitim yapılmaktadır. Teknik Üniversite'nin mezunları cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'nin büyümesinde ve gelişmesinde büyük rol oynamışlar, Türkiye'de pek çok ilke ve pek çok mühendislik eserinin altına imzalarını atmışlardır. Bunun yanında yetiştirdiği cumhurbaşkanı ve başbakanlar Türkiye'nin gelişimine yön vermiştir.
İTÜ bugün 18000 civarında lisans, 7000 civarında lisansüstü öğrenci ve 2200 civarında öğretim görevlisi ile eğitim hayatını sürdürmektedir. Türkiye'deki pek çok üniversiteden farklı olarak kuruluşunda inşaat, mimarlık, makina ve elektrik olarak 4 fakülteye ayrılmıştır. İTÜ'lü pek çok hoca ve mezun TÜBİTAK bilim ödülü ve TÜBA ödülü almıştır ve pek çok hoca da ABD, İngiltere, Rusya bilimler akademisi üyesidir.
Pek çok ünlü basketbolcuyu yetiştirmiş ve 5 kez TBL şampiyonu olmuş İTÜ Basketbol Takımı günümüzde TB2L'de mücadelesini sürdürmektedir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 20 Kas 2012 23:58
gönderen ustax66
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi
Çocukların erişkinden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi 20 Kasım 1959'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda "Çocuk Hakları Bildirgesi" ile kabul edilmiştir. On ilkeden oluşan bu bildirge aşağıdaki gibidir:
1. İlke : Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.
2. İlke : Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir
3. İlke : Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır.
4. İlke : Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.
5. İlke : Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.
6. İlke : Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.
7. İlke: Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.
8. İlke : Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.
9. İlke : Çocuklar her türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.
10. İlke : Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 21 Kas 2012 00:03
gönderen ustax66
Micrasoft Windovs un tarihi
Windows, Microsoft tarafından PC'ler için geliştirilen bir işletim sistemi. İlk kez 1983'te IBM marka bilgisayarlarda kullanılmak amacıyla MS-DOS üzerinde çalışan grafiksel kullanıcı arayüzü (GUI) olarak piyasaya sürüldü. Microsoft'un modellediği GUI Apple'ın Mac OS'tan sonra bilinen ilk Arayüz Yöneticisidir. 1980'lerden günümüze çok büyük değişimler geçirmiş olan Windows zaman içerisinde kendi başına bir işletim sistemi olmuş, NT çekirdeğine geçmiş ve ortaya bugün -sunucu sistemleri hariç- işletim sistemi pazarının %90'ını kontrol eden işletim sistemi çıkmıştır
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 21 Kas 2012 00:10
gönderen ustax66
Büyük Hun İmparatorluğu
Büyük Hun İmparatorluğu ya da Asya Hun İmparatorluğu (Çince: 東匈奴, anlamı: Doğu Hiung-nu), M.Ö. 220'de yaşamış eski Türkçede Kun, Çince Hiung-nu, batı dillerinde Hun adıyla geçen Türk devleti. Hun İmparatorluğu'nu Türk boyları kurmuş, yönetmiş; Türk kültürü devlete şeklini vermiştir.
Hiung-nu adına ilk olarak M.Ö. 318 yılında Çin ile yapılan Kuzey Şansi Savaşı'nda ve bunun sonucunda yapılan anlaşmada rastlanmaktadır. Hiung-nular günümüzün Moğolistan bölgesinde; Çin'in kuzeybatısında yaşamlarını sürdürmekteydiler. Bilinen ilk imparatorları Teoman'dır. En büyük imparatorları ise, Mete'dir. Çinliler önüne geçemedikleri Hiung-nu'ların saldırılarının ardından M.Ö. 214 yılında Çin Seddi'ni inşa etmek zorunda kalmıştır. Bu yapı günümüzde halen bir dünya harikası olarak kabul edilmektedir. Ming Hanedanı döneminde de yenilenen büyük duvarın birçok kısmı sağlamlığı ile günümüzde hala ayakta kalmıştır. Doğu Hiung-nular en parlak dönemini Mete zamanında yaşamıştır.
Kuruluşu hakkında kesin bilgiler yoktur. M.Ö. 220 yılında Teoman tarafından kurulduğu kabul edilir. Teoman'dan sonra devleti büyük bir imparatorluk haline getiren Mete'dir. Mete, İpek Yolu'na egemen olmak için Çin ile savaşmıştır. M.Ö. 200 yıllarında Çin'i yenilgiye uğratarak vergiye bağlamıştır. M.Ö. 187 yılında başında Ka-o-ti'nin bulunduğu Çin İmparatorluk Ordusu'nu, Pa-i-Teng Seferi'nde on tümenden oluşan (yüz bin kişiye tekabül eder) disiplinli ve düzenli ordusuyla yenilgiye uğratmıştır. Bu Çin ordusunun sayısının bazı kaynaklarda iki yüz bin bazı kaynaklarda ise otuz beş tümen yani üç yüz elli bin olduğu yazmaktadır. Mete devrinde Sibirya, Çin Denizi, Japon Denizi ve Hazar Denizi arasında kalan tüm topraklara hakim olunmuştur.
Mete'nin Çin'i topraklarına bağlamayıp, vergi almak suretiyle yönetmesi sebebi, Çin yerleşik hayatı ve siyasi etkisinden uzak durma olarak yorumlanır. Bunun yanında Çin'in kalabalık nüfusu altında Hunluk özelliklerini kaybetmek istememiştir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 22 Kas 2012 21:26
gönderen ustax66
22 Kasım Tarihte Bugün
Olaylar
1497 - Portekizli denizci Vasco de Gama Ümit Burnu'na vardı.
1617 - I. Mustafa padişah oldu. Babadan oğula geçen taht, bu kez kardeşe geçmiştir. Akıl sağlığı bozuk olan I. Mustafa, 3 ay sonra tahttan indirilmiş, 1622'de yeniden tahta çıkmış, 1623'te tekrar indirilmiştir.
1859 İngiliz doğabilimci Charles Darwin "Türlerin Kökeni Üzerine" adlı kitabını yayınlayarak evrim kuramını ortaya attı.
1909 - Tıp Fakültesi'ne bağlı Diş Hekimliği bölümü kuruldu.
1922 - Mısır'da Howard Carter, yardımcısı Lord Carnarvon'la birlikte firavun Tutankhamun'un mezarını açtılar.
1925 - Şapka devrimine karşı gösteriler sürüyor. Kayseri'de gösteriler yapıldı.
1943 - Lübnan, Fransa'dan bağımsızlığını kazandı.
1948 - İkinci İktisat Kongresi olan 1948 Türkiye İktisat Kongresi toplandı. Kongrede, devletçilik politikası eleştirildi, özel girişimciliğin teşviki istendi.
1958 - Juilliard Dörtlüsü, besteci Adnan Saygun'un 1. Yaylı Çalgılar Dörtlüsü'nü Washington'da seslendirdi.
1963 - Amerika Birleşik Devletleri başkanı John F. Kennedy Dallas'ta öldürüldü. Aynı gün, yardımcısı Lyndon B. Johnson başkan oldu.
1968 - Türkiye'de ilk kalp nakli yapıldı. Doktor Kemal Beyazıt ve ekibinin gerçekleştirdiği ameliyat sonrası hasta 18 saat yaşayabildi.
1975 - Monarşi İspanya'ya geri döndü; Juan Carlos İspanya kralı oldu.
1986 - Mike Tyson 20 yaşında dünyanın en genç ağır sıklet şampiyonu oldu.
1995 - Tamamı bilgisayar desteği ile oluşturulmuş ilk uzun metrajlı konulu film olan Oyuncak Hikayesi gösterime verildi.
2005 - Angela Merkel, Almanya'nın ilk kadın şansölyesi oldu.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 22 Kas 2012 21:28
gönderen ustax66
Vasco de Gama
Vasco da Gama (Portekizce okunuşu Vaşku dı Gama) (1469, Sines, Portekiz - ö. 24 Aralık 1524, Kochi (Kerala), Hindistan), Keşifler Çağı'nda yaşamış, Avrupa'nın en başarılı kaşiflerinden olan, Avrupa'dan çıkıp doğrudan Hindistan'a giden ilk kişi olarak bilinen, Portekizli denizcidir.
Portekiz kralı I. Manuel'e bağlı olarak, Doğu'nun hazinelerine ve hristiyanlar için kutsal olduğuna inandıkları Hindistan topraklarına ulaşmakla görevlendirilmiştir. 1497'de, kendisinden önce Bartelemeu Dias'ın keşfettiği ve Afrika'yı dolanan Ümit Burnu'nu kadar uzanan deniz yolunu geliştirerek, Denizci Henri'nin başlattığı Portekiz deniz keşiflerine bir yenisini eklemiştir.
Avrupalıların Hindistan'a deniz yoluyla ulaşabilmeleri, Osmanlı Devleti'nin ve İran'nin ticari alandaki üstünlüklerine son vermiş, deniz ticaretinde Avrupalıların üstünlüğü ele geçirmesini sağlamıştır.
Gittigi yerlerde müslüman gemilerine karşı, özellikle hac'dan gelen zengin gemilere karsı korsanlık yapmış, Calicut, Mombasa, ve Malindi gibi liman şehirlerinde, yerel halkla şavasıp, bu sehirleri topa tutmustur. 1998 yılında Hindistan hükümeti Gama'nın Hindistan'a ilk geldiği yer olan Calicut'ta özellikle ülkeye ve bölgeye turist çekmek amacıyla bu kutlamaları yapmak istiyor fakat başta Hindistan Komünist Partisi olmak üzere halk Vasko dö Gama'nın gelmesiyle köleleştirme ve emperyalist sömürü döneminin başladığını söyleyerek bu kutlamalara karşı ayaklanıyor ve gösteriler düzenliyorlar. Bundan dolayıda 500. yıl kutlamaları Hindistan'da kutlanamıyor ve hükümet geri adım atmak durumunda kalıyor. Ancak tüm bunlara rağmen Vasco dö Gama Portekizlilerin milli kahramanı olduğu için Portekiz'deki kutlamalarda bir değişiklik yapılmıyor hatta bu kutlamalar daha da büyük bir şekilde Expo 98 kutlamları ile birleştiriliyor.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 22 Kas 2012 21:34
gönderen ustax66
ı.Mustafa
I. Mustafa, (Arapça: مصطفى الأول) (d. 1591, Manisa – ö. 20 Ocak 1639, Topkapı Sarayı, İstanbul) 15. Osmanlı padişahı ve 94. İslam halifesidir.
Babası Sultan III. Mehmed'tir. I. Mustafa'nın annesinin ismi kesin olarak bilinmemekle beraber Fûldane Valide Sultan olduğu bazı tarihçilerce rivayet edilmiştir. Osmanlı tarihinde ilk defa padişahlığın babadan oğula geçmesi kuralını bozarak kardeşinin arkasından tahta çıkmış olan padişah olması özelliğini taşır. İki ayrı defa padişahlık yapmıştır.
Kösem Sultan'ın, eşi I. Ahmet'i etkileyerek kayınbiraderi I. Mustafa'nın hayatta kalmasını sağladığı söylenir. I. Ahmet öldüğünde en büyük oğlu (Mahfiruz Hadice Sultan'dan doğma) II. Osman Genç Osman 13 yaşında olduğu için, hanedanın en kıdemli erkek üyesi olması bakımından, I. Mustafa'nın tahta çıkarılmasına karar verildi. Osmanlı Padişahları’nın on beşincisi olan I. Mustafa, her şehzade gibi iyi bir eğitim gördü. Sultan I. Mustafa ağabeyi Sultan I. Ahmed Han’ın vefatı üzerine 22 Kasım 1617'de hanedanın en yaşlı mensubu olarak tahta geçti. I. Mustafa devlet meseleleri ile ilgilenmediğini ifade ederek saltanatı kabul etmediyse de bu hal, devlet erkânı tarafından göz önüne alınmadı. Ancak gerçekten I. Mustafa devlet işleri ile ilgilenmeyip, devlet işlerini ehline teslim etmek istedi. Nitekim tahta çıktıktan 96 gün sonra 26 Şubat 1618 günü tahttan indirildi, yerine II. Osman geçti. Ancak yenilik taraftarı olmayanların tahrikleri neticesinde isyan eden yeniçerilerin 19 Mayıs 1622’de II. Osman’ı tahttan indirmeleri, Sultan Mustafa’nın yeniden ikinci defa tahta çıkmasına yol açtı. Bu sırada sultan II. Osman Han’ın veziriazam Kara Davut Paşa tarafından şehit ettirilmesi büyük karışıklıklara sebep oldu. I. Mustafa, Davut Paşa’yı azletti ancak isyanlar durmadı. İstanbul’daki karışıklıklar ve Anadolu’da meydana gelen isyanlar, Osmanlı Devleti’nin başında devlet işlerinden anlayan ve bunu yapmak isteyen bir padişahın bulunmasını gerekli kılıyordu. Şeyhülislâm Yahya Efendi ve devlet erkânı, I. Mustafa’nın yerine IV. Murad’ın geçmesi konusunda karara vardı.
I. Mustafa 1.5 yıl daha hüküm sürdükten sonra akıl sağlığı bozuk olduğu için 10 Eylül 1623 tarihinde şeyhülislam fetvası ile tekrar tahttan indirildi. Sultan I. Mustafa'nın kendi erkek çocuğu yoktu; çünkü akıl sağlığı bozuk olduğu için hiçbir kadınla evlenememişti. Yerine 11 yaşındaki diğer yeğeni ve Kösem Sultan'ın oğlu olan IV. Murat geçirildi. Sultan I. Mustafa tahttan indirildikten sonra 16 yıl daha yaşadı. 20 Ocak 1639 günü Topkapı Sarayı'nda vefat etti. Ayasofya Camii'nde Roma döneminde vaftizhane olarak kullanılan yapıya defnedilmiştir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 22 Kas 2012 21:43
gönderen ustax66
Firavun TUTANKHAMON
Mezarındaki inanılmaz zenginlik bulundğu halde Tutankhamon (MÖ: 1361-1352) hala hakkında en az bilgi bulunan firavundurTahta çıkma hakkını,ünlü kral Akhenaton (MÖ1379-1362) ile kraliçe Nefertiti’nin kızı Prenses Ankhesenpaaten’le evlenerek elde etmişti Tutankhamon’un ebeveyninin kimler olduğu konusunda ,bazı uzmanlar bu firavunun ,”Akhennaton’un Nefertiti dışında bir kadından olan oğlu” tezini ileri sürüyorlarBazı uzmanlara göre de Tutankhamon,Akhenaton’un babası III: Amenofis’in (MÖ1417-1379) birinci karısı Tiy’den doğmuşutKesin olan ,Tutankhamon’un IIIAmenofis ve Akhenaton’şa akraba ve soylu olduğudurDokuz yaşında tahta çıkan ve adı 12 yaşına kadar “tutankhaten” olan Tutankhamon(Güneş tanrısı Amon’un yaşayan temsilcisi) krallar arası savaşlarını en yoğun olduğu dönemde doğmuştuKralların fethettikleri toprakların genişlediği ve komşu ülkelerden de altının ülkeye aktığı bu dönemde Mısır,dünyanın en zengin ülkesiydi Firavun vaktini,daha çok yönetimin bulunduğu Memphis’le geçiriyordu ama Mısır’ın başkenti Teb şehriyditutankhamon’un tahta çıktığı sırada Mısır’ın bütün tapınakları bakımsızlıktan kırılıyordu
Yönetimdeki karışıkların önü alınamıyor,Suriye’ye düşmanla çarpışmaya giden ordu sürekli yeniliyorduTutankhamon “babası” Amon’un Ptah’ın ve diğer tanrıların altın heykellerini yaptırdı,çözülmüş olan rahiplik kurumlarını düzenledi, tapınakların hazinelerine büyük bağışlar yaptı
Akhenaton Güneş tanrısı Aton’a bağlı tek tanrılı bir düzen kurdu ve Mısır’lıları diğer tanrıları bırakmaları için zorladıBaşkenti Teb’den,Akhetaton(şimdiki sl-Amarna) ya taşıdıFiravun Akhenaton’un tersine “Eski Rejim” I canlandırdı ve III: Amenofis zamanında bitirilmemiş olan anıtların tamamlanması işine giriştiBu işlerin arasında Luxor tapınağı da vardırBugün, Tutankhamon’un tahtta kaldığı dokuz yıl boyunca askeri bir harekata katılmadığı düşünülüyorSadece keşif için general Horemhem komutasında Filistin’e ve Lübnan’a asker gönderdiği sanılıyor
Tutankhamon 19 yaşındayken aniden öldüğü için geride vasiyet bırakmamıştırKafatasında sol kulağın arkasında tahribat bulunduğu için,ölümünün bir kaza sonrasında olduğu sanılıyor Ancak, şu anki mısır bilimcilerin ürettiği senaryolara göre Tutankhamon’un generali Horemheb, iktidarı elegeçirmek için Tutankhamon’un kafasının arkasına sert bir cisim ile vurmuş ve ölümüne neden olmuştu
Mezarının yanında bulunan iki küçük tabuttaki ölü doğmuş bebeklerin , Tutankhamon’la çok sevdiği eşi Ankesenamun’un çocukları olduğu sanılıyor Bunun yanısıra hayvan mumyaları da bulunmuştur Tutankhamon’un mezarında bulunan lambada ise gün ışığı ile birşey görülmeyen,ancak zifiri karanlıkta ikisinin burunburuna figürleri bulunmaktadır Tutankhamon’un ölümünden sonra ,tahta çıkan General Horemheb,Tutankhamon’un tapınaklarını kendisine aldığı gibi ,onun aldığı gibi,onun adını da unutturmak istemiş,ama ,bilinmeyen bir nedenle Tutankhamon’un lahdine dokunmamıştı
Kanaatimce ,kendisinin işlediği cinayeti dikkat çekmemek üzere örtbas yöntemlerinden biriydiİşte bu lahit,1922 yılında Lord Carnarvaon ve Howard Carter adlı iki İngiliz ejiptolog tarafından bulunduTam 3000 yıl sonra Horemheb’e ilginç bir oyun oynamış,sonunda yine Tutankhamon üne kavuşmuştu
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 22 Kas 2012 21:51
gönderen ustax66
LÜBNAN
Lübnan Cumhuriyeti, (Arapça: الجمهورية اللبنانية, El cumhuriyyet'ül Lübnaniyye) Doğu Akdeniz kıyısında bir Arap ve Ortadoğu ülkesidir. Başkenti Beyrut'tur. Tarihteki Fenike uygarlığının vatanı Lübnan ve kıyılarıdır. Kuzeyinde ve doğusunda Suriye, güneyinde İsrail yer alır. Yüzölçümü 10.452 km², nüfusu 4.224.000'dir. Lübnan'ın ulusal ve resmi dili Arapça'dır.
Ana madde: Lübnan Sorunu
Lübnan, karışık dini yapıya sahip bir devlet olmasına rağmen sosyal yapının gerektirdiği politik dengenin kurulmasıyla, Ortadoğu'nun en düzenli ve yaşam koşulları oldukça uygun olan ülkelerinden biri idi.
Ülke istikrarı, Arap-İsrail çatışması sonucu Lübnan'a gelen Filistinliler'in çoğalmasıyla bozulmaya başladı. Özellikle 1970'lerden itibaren Müslümanlar, demografik üstünlüğü elde ettiler ve bu üstünlüğü egemenlik faktörüne yansıtarak ülke yönetiminde Hristiyanlar kadar söz hakkı alma mücadelesine başladılar. Sonuçta; ülkede başlayan Müslüman-Hristiyan mücadelesi, 13 Nisan 1975'ten itibaren iç savaşa dönüştü. Ordunun ülkede kontrolü neredeyse tamamen kaybettiği ve parçalanmanın eşiğine geldiği bir ortamda, darbe girişimine ve istifa çağrılarına muhatap olan Cumhurbaşkanı Franciye'nin yardım çağrısı üzerine Suriye, Nisan 1976'da Hristiyanlar lehine iç savaşa müdahil olmuş ve diplomatik arabuluculuk girişimleri sonuç vermeyince 1 Haziran'dan itibaren, eski müttefikleri Lübnan Ulusal Hareketi ve FKÖ karşısında askeri olarak çatışmalara girmiştir.
1975-1991 Lübnan İç Savaşı; Lübnan, Suriye, Mısır, Kuveyt ve Suudi Arabistan devlet başkanlarının 17-18 Ekim 1976'da Riyad Toplantısında aldıkları kararlarla yeni bir boyut kazandı. Bu antlaşmanın üç ana unsuru şöyle idi:
a. Lübnan'da 21 Ekim'den itibaren ateşkes yürürlüğe girecek ve savaşan taraflar, 1975 Nisan'ından önceki hatlara çekileceklerdir.
b. Lübnan için 30. 000 kişilik bir Arap Barış Gücü teşkil olunacaktır. Bu güç esas itibari ile Suriye askerlerinden oluşmuştur.
c. FKÖ gerillaları Lübnan'da kalmaya devam etmekle beraber, Lübnan'ın egemenlik ve güvenliğine saygı göstereceklerdir.
Bu sonuncu şartı birçok FKÖ gerillası kabul etmedi. İsrail de bunu bildiğinden, Litani nehrine kadar olan Güney Lübnan topraklarını kendi kontrolü altına alıp, bu toprakları kendisi için "Güvenlik Bölgesi" ilan etmiştir.
İsrail kuvvetleri daha sonra Beyrut'u kuşattılar ve bunun sonucunda, Filistin Kurtuluş Örgütü Lübnan'ı terk etmek zorunda kalmıştır. FKÖ unsurları, Lübnan'a çıkan Amerikan, Fransız ve İtalyan askerlerinden oluşan 2.000 kişilik Barış Gücü himayesinde, 21 Ağustos 1982'de Beyrut'tan ayrıldılar.
FKÖ'yü Lübnan'ı terke muvaffak olan İsrail, 1985 yılında kademeli olarak bölgeden çekilmeye başladı, İsrail'in çekilmesi Müslüman - Hristiyan mücadelesini tekrar başlattı. Bunun üzerine, Suriye Lübnan'a müdahale etmek için harekete geçti. Ayrıca, İran da dolaylı olarak müdahaleye katıldı. 1989 yılı sonlarından itibaren ise, FKÖ tekrar Güney Lübnan'a yerleşmeye başladı.
Sonuç olarak; 1970 yılında başlayan Lübnan sorunu ve 1975 yılında başlayan Lübnan iç savaşı, çeşitli aşamalardan geçti. İç savaş Lübnan'da çok ağır maddi hasara ve can kaybına yol açtı. Savaş 1991 yılında resmen sona erdiğinde Lübnan ve Beyrut bir harabeye dönüşmüştü ve 150.000 Lübnan'lı can vermişti. 1992 yılından itibaren İsrail ile FKÖ arasında başlayan olumlu gelişmeler üzerine de olaylar şiddetini kaybetmeye başladı. Fakat, Lübnan, 1976 Riyad Antlaşması ile bölgeye 30 bin kişilik bir askeri güç göndermeye muvaffak olan Suriye'nin belirli ölçüde eyaleti durumuna geldi. Ancak 2005 yılında patlak veren ve eski başbakan Refik Hariri'nin suikastiyle sonuçlanan kriz sonrası birçok askerini geri çekmiştir.
12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan 2006 İsrail-Lübnan Krizi'nde İsrail’in hava saldırıları sırasında Lübnan ve Beyrut kenti, özellikle güney kısmı ağır hasar görmüştür ve ülke ekonomisi büyük ölçüde çökme noktasına gelmiştir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 22 Kas 2012 21:55
gönderen ustax66
Ahmet Adnan SAYGUN
Adnan Saygun, (Ahmed Adnan Saygun) (d. 7 Eylül 1907, İzmir – ö. 6 Ocak 1991, İstanbul). Klasik batı müziğinde yapıtlar vermiş bir Türk bağdarı, müzik eğitimcisi ve budun müzik bilimcisidir (etnomüzikolog). Saygun, T.C. ilk Devlet Sanatçısıdır.
Türk müzik tarihinde Türk Beşleri olarak anılan bestecilerden birisi olan Saygun, ilk Türk operasının bestecisidir ve "Devlet sanatçısı" ünvanını alan ilk sanatçıdır. Cumhuriyet Dönemi Türk müziğinin en çok seslendirilen eserlerinden "Yunus Emre Oratoryosu" en önemli yapıtıdır.