723. sayfa (Toplam 899 sayfa)
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 17 Eyl 2012 21:21
gönderen ustax66
Kayseri-Sivas arasındaölümüne maç !!!!
1967 Kayseri stadyum faciası, 17 Eylül 1967'de Kayserispor ve Sivasspor takımları arasındaki maçta çıkan, 43 kişinin ölümü, yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan tribün olayları.
20. dakikada Kayserispor'un 1-0 öne geçtiği maçta iki takım taraftarları arasında gerginlikler yaşanmış, Kayserispor taraftarlarının Sivasspor taraftarlarının üzerine yürümeye başlamasıyla çıkan panikte 43 kişi ezilme ve havasızlık sonucu hayatını kaybetmiştir. 43 kişinin öldüğü haberinin Sivas'a yayılması sonucu Sivas'ta yaşayan pek çok Kayserilinin işyeri saldırıya uğramıştır. Çıkan olaylar nedeniyle iki takıma da 17 maç saha kapama cezası verilirken takımların 5 yıl boyunca aynı gruplarda futbol oynamaması kararı alınmıştır.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 30 Eyl 2012 18:26
gönderen ustax66
30 EYLÜL TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1517 - Oruç Reis, Cezayir zaferini elde etti.
1520 - Kanuni Sultan Süleyman tahta çıktı.
1930 - İlk sivil tayyarecilerimizden Vecihi Bey, kendi yaptığı tayyaresiyle Göztepe'den Yeşilköy'e uçtu. Vecihi Bey, Anadolu halkına ilk uçak gezilerini yapma olanağı da sağlamıştı.
1949 - Mao Zedung, Çin Halk Cumhuriyeti başkanı seçildi.
1956 - Soprano Leyla Gencer, San Francisco'da konser verdi.
1960 - Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu.
1961 - Suriye, Birleşik Arap Cumhuriyeti'nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etti.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 30 Eyl 2012 18:30
gönderen ustax66
ORUÇ REİS
En büyük Türk denizcilerindendir. Ebu Yusuf Nurullah Yakub'un oğlu. Midilli'de doğdu. Hızır ve İlyas Reis'lerin ağabeyidir. Yunanca, Arapça, İtalyanca, İspanyolca ve Fransızca'yı öğrendi. Kardeşi İlyas Reis ile birlikte deniz ticareti yaparak hayata atıldı.
Böyle bir sefer sırasında Rodos şövalyelerine esir oldu. Esirlikten kurtulunca Memluklu Sultanı Kansu Gavri'nin hizmetine girdi ve Mısır ince donanmasının başına getirildi. Mısır donanmasıyla birlikte İskenderun körfezinde bulunduğu sırada Rodosluların saldırısına uğradı.
Yavuz Selim'in ağabeyi Sultan Korkut'tan büyük yardım gördü ve Korkut Çelebinin verdiği 18 oturaklı bir gemiyle korsanlığa başladı. Bu gemisi de Rodoslular tarafından ele geçirildi. Korkud Çelebi ona 22 oturaklı bir gemi daha verdi. Oruç Reis İtalya kıyılarını yağmalamaya başladı. Yavuz Sultan Selim padişah olunca (1512) Anadolu kıyılarını bırakarak İskenderiye'ye gitti. İskenderiye'den sonra Cerbe adasını kendisine merkez yaptı. Kardeşi Hızır Reis de burada kendisine katıldı. Kısa zamanda Fransa ve İtalya arasındaki sulara hakim olunca Avrupa devletleri endişelendiler.
Tunus Sultanı Mulay Muhammed ele geçirecekleri ganimetten 1/8 pencik ve 1/50 liman vergisi vermeleri şartıyla Oruç Reis'e Halk-ül Vad kalesini verdi. Buradan yapılan çıkışlarda İspanyol ve İtalyan gemilerini ele geçirdi, kızıl saçlı ve sakallı olması sebebiyle İtalyan ve İspanyollar tarafından Barbarossa adı verilen Oruç Reis'in ünü bütün Batı Akdeniz'e yayıldı.
Bicaye kalesine sığınan İspanyol gemileriyle yaptığı bir çarpışma sırasında kaleden atılan toplarla kolundan yaralandı. Bu yaralı kolu daha sonra kesildi. Piri Reis'in emrinde 6 gemiyi İstanbul'a yolladı. Piri Reis, Yavuz Sultan Selim'e Oruç Reis'in gönderdiği hediyeleri sundu. Yavuz Sultan Selim de Oruç Reis'e elmas kabzalı iki kılıç, iki hil'at ve iki gemi gönderdi. Bu sırada Oruç Cicelli kalesini ele geçirdi. Bicaye kalesini de ele geçirmek için çatıştıysa da başaramadı. Cicelli'ye geri döndü. Burada Berberi kabileleri arasındaki anlaşmazlıklara karıştı; berberi reislerinden Abdülaziz ile Kuko Ahmet arasındaki anlaşmazlıkta Abdülaziz tarafını tuttu, böylece berberiler arasındaki nüfuzu arttı. Cezayir şehri halkı kendilerini İspanyollardan kurtarması için Oruç Reis'e başvurdu.
Oruç Reis Cezayirlilerin bu çağrısını kabul etti; 21 gemi ve karadan da 500 kişilik birlikle Cezayir üstüne yürüdü (1516). Kısa zamanda şehre hakim oldu. İspanyollar Cezayir limanı ağzında bulunan adaya (Penon d'Alger) çekilmek zorunda kaldılar. Cezayir'in Oruç Reis'in eline geçmesini istemeyen İspanyollar Don Diego de Vera kumandasında 180 parçalık donanma ve 15.000 kişilik bir ordu ile şehri almak istedilerse de başaramadılar. Oruç Reis İspanyolların müttefiki olan yerli kabileleri yendi ve Cezayir'in 150 km batısındaki Tlemsen kalesini ele geçirdi. Cezayir'de yönetimi düzenlemek için kardeşleriyle iş bölümü yaptı. Cezayir'in doğu kısmının yönetimini Hızır Reis, batı kısmının yönetimini ise Oruç Reis üstüne aldı. Bütün ülkede nüfus ve arazi sayımı yapıldı. İspanyol nüfuzu altında bulunan Tlemsen hükümdarlarına bağlı olan Kal'atül Kıla ve sonra da Tlemsen alındı.
İspanyollar Tlemsen'i Oruç Reis'den geri almak ve eski hükümdarı tekrar başa geçirmek için Don Martin d'Argote kumandasındaki bir kuvveti Cezayir'e yolladılar. İspanyollar önce Kal'atül Kıla'yı aldılar. Oruç Reisin kardeşi İshak İspanyollar tarafında şehit edildi.
Daha sonra Marki de Comares komutasındaki bir ordu Tlemsen'i kuşattı. Oruç Reis İspanyolların ve onlarla işbirliği yapan yerlilerin saldırılarına karşı 6 aydan daha fazla bir süre dayandı. Sonra yanında kalan 40 kadar adamıyla kaleden çıktı. İspanyol hatlarını yardı. Arkasından gönderilen Garcia de Tineo kumandasındaki İspanyollar ile Salado ırmağında yapılan son bir savaşta şehit oldu.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 30 Eyl 2012 19:23
gönderen ustax66
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
Kanûnî Sultan Süleyman 27 Nisan 1495 Pazartesi günü Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun'dur. Hafsa Hatun Osmanlı ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman yuvarlak yüzlü, ela gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı.
Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun'dan (Yavuz Sultan Selim'in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderildi. Şehzade Süleyman, burada Karakızoğlu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu.
15 yaşına kadar babası Yavuz Sultan Selim'in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce Şarki Karahisar'a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancakbeyliğine tayin edildi (1509). Yavuz Sultan Selim'in 1512 de tahta geçmesi üzerine İstanbul'a çağırılan Şehzade Süleyman, babasının kardeşleriyle mücadeleleri sırasında İstanbul'da kalarak babasına vekalet etti. Bu sırada Saruhan sancakbeyliğinde de bulundu. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de 25 yaşındayken Osmanlı tahtına geçti.
Kendisinden başka erkek kardeşi olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu. Çok ciddi ve kendinden emin bir padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden asla geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Zigetvar kuşatmasını idare ederken, 7 Eylül 1566 yılında 71 yaşında vefat etti.
Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman adaleti seven bir padişahtı. Mısır'dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda halkın zulme uğradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık kanıtıdır. Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı Devleti dünyanın en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve kendisinin padişah olması, "Arslan öldü, yerine kuzu geçti" diye düşünen Avrupalıları sevindiriyordu. Ancak Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına uğradılar.
İÇ İSYANLAR
Kanûnî Sultan Süleyman, padişahlığının ilk yıllarında bazı iç isyanlarla uğraştı. Mısır'ın fethinden sonra Yavuz Sultan Selim'in Şam Valisi olarak atadığı Canbirdi Gazeli'nin çıkardığı isyan bunlardan ilkidir. Amacı Memlük devletini yeniden kurmak olan Canbirdi Gazeli, 1521 yılının Ocak ayında Dulkadiroğullarından Şehsuvaroğlu Ali Bey komutasındaki Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratılarak yakalandı ve idam edildi. Kanûnî Sultan Süleyman, sonraki yıllarda yine Mısır'da sadrazamlık hakkının kendisinde olması gerektiğini savunan Ahmet Paşa, Anadolu'da Safevilerin desteğiyle ortaya çıkan Kalender Çelebi ve vergi sistemini bahane ederek ayaklanan Baba Zünnun (1527) isyanlarıyla uğraştı. Çıkan tüm bu isyanlar Osmanlı kuvvetleri tarafından başarıyla bastırıldı.
BELGRAD'IN FETHİ
Kanûnî Sultan Süleyman tahta çıktığında Avrupa'nın en güçlü devleti Roma-Germen İmparatorluğu (Almanya) idi. Almanya İmparatoru Şarlken Macaristan'a hakim olmak için Macar kralı ile yakın akrabalık ilişkileri kurmuştu. Macar Kralı İkinci Lui, Şarlken'e güvenerek vergilerini ödemiyor kendisine gönderilen Osmanlı elçilerini öldürtüyordu. Fatih Sultan Mehmed, Avrupa'da düzenlediği seferlerde Sırbistan'ı almıştı. Ancak stratejik bir öneme sahip Macaristan alınamamıştı. Kanûnî Sultan Süleyman Macaristan'ı almak üzere harekete geçti. Belgrad, karadan ve Tuna ırmağındaki Osmanlı donanması tarafından kuşatıldı. Şehir, gayet iyi savunulmasına rağmen teslim olmak zorunda kaldı (29 Ağustos 1521). Belgrad Muhafızlığına Balı Paşa getirildi. Bu sefer sonunda İstanbul'a gönderilen bazı Belgradlılar kurulan Belgrad köyüne yerleştirildi. Belgrad'ın fethi, Kanûnî Sultan Süleyman'ın ilk fethidir. Belgrad, bundan sonraki yıllarda Osmanlı Devleti'nin Avrupa'ya açılan en büyük kapısı oldu. Bu sebeple Belgrad'a "Darü'l-cihad" denildi.
ŞARLKEN ve AVRUPA
Alman İmparatoru Şarlken'in amacı tüm Avrupa'da hakimiyet sağlamaktı. Şarlken, fikirlerine karşı çıkan Fransa Kralı Fransuva'yı esir aldı. Fransa Kralının annesi Düşes Dangolen, Kanûnî'ye bir mektup yazarak yardım istedi. Bunun üzerine Kaptan-ı Derya Barboros Hayreddin Paşa Fransa'nın Akdeniz kıyısındaki şehri Nis'e giderek Şarlken'in donanmasını yendi. Hem Fransa'yı hem de Fransuva'yı kurtardı.
MOHAÇ SAVAŞI
Şarlken'in büyük bir tehlike olmaya başladığını gören Kanûnî Sultan Süleyman, Fransuva'nın da ısrarı üzerine Şarlken'e karşı savaş açmaya karar verdi. Osmanlı ordusu Tuna nehrini geçerek Macaristan'a girdi. 29 Ağustos 1526'da Macar ordusuyla Mohaç'ta yapılan savaşta Macar ordusu iki saatte dağıldı. Mohaç Savaşı parlak ve şanlı bir zaferle neticelendi. Budin (Budapeşte) alındı. Macaristan, Osmanlı Devletine bağlı bir krallık haline geldi ve başına Macar soylularından Jan Zapolya getirildi.
VİYANA KUŞATMASI
Macaristan'ın Türkler tarafından fethi Avusturya ile Türkleri karşı karşıya getirdi. Mohaç Savaşı'ndan sonra Macaristan bir tampon bölge haline gelmişti. Avusturya Arşidükü Ferdinand, Macaristan'ın Osmanlı hakimiyetine girmesini istemiyordu. Ferdinand, Şarlken'in de desteğiyle Jan Zapolya'yı tanımadı ve Budin'e girdi. Karşı sefere çıkan Kanûnî Sultan Süleyman Budin'i geri aldı. Savaşmayı göze alamayan Ferdinand ve Şarlken Avusturya'nın başkenti Viyana'ya kaçtılar ve Viyana kuşatıldı (26 Eylül 1529). Kış mevsimi yaklaştığı için 16 Ekim günü kuşatma kaldırıldı. Osmanlı Devleti, Viyana kuşatmasından bir sonuç elde edememesine rağmen, Macaristan'daki durumunu güçlendirmiş ve Avrupa'nın karşı saldırı yapmasını engellemiştir. Macaristan üzerindeki emellerinden vazgeçmeyen Ferdinand, Kanûnî'ye bir elçi göndererek Macaristan'ın kendisine verilmesini istedi. Buna karşılık vergi vermeyi kabul ediyordu. Bu talebi karşısında olumsuz cevap alan Ferdinand Budin'i kuşattı.
MACARİSTAN SEFERLERİ
Kanûnî Sultan Süleyman, bunun üzerine Almanya seferine çıktı. Budin'i geri alıp Estergon'a kadar ilerleyen Osmanlı kuvvetleri, Avusturya ve Almanya içlerine akınlar düzenledi. Yedi ay süren Almanya seferi sırasında Avusturya'da bir çok kasaba, şehir ve kale fethedildi. Avusturya, yapılan bu savaşlar sonunda harap ve bitkin bir hale geldi. Bunun üzerine Ferdinand barış istedi. İmzalanan İstanbul Antlaşması ile Ferdinand ve Şarlken'in hem Macaristan hem de tüm Avrupa'yı ele geçirme çabaları sonuçsuz kaldı (22 Temmuz 1533). Ferdinand'ın Macaristan üzerinde ki emellerinden vazgeçmeye niyeti yoktu. Jan Zapolya ölmüş, yerine oğlu Sigismund geçmişti. Bundan istifade eden Ferdinand Budin'i kuşattı. Bunun üzerine 1540 yılında Kanûnî tekrardan Macaristan seferine çıktı ve çok güçlü bir orduyla birlikte Budin'e girdi. Sigismund'u Erdel Beyliği'ne atadı ve Macaristan'ı Osmanlı Devleti'ne bağlı Budin eyaleti haline getirdi. Süleyman Paşa bu bölgenin beylerbeyliğine atandı. Avusturya'nın elinde sadece kuzey Macaristan kaldı. Kanûnî döneminin önemli siyasi olaylarından olan Osmanlı-Macaristan, Almanya, Avusturya ilişkileri Kanûnî'nin ölümüne kadar devam etti.
ZİGETVAR KALESİ
Anadolu'daki iç isyanlarla ve Doğu'da İran Devleti ile uğraşan Kanûnî Sultan Süleyman, 1566'da son seferine yine Macaristan üzerine çıktı. Zigetvar kalesi kuşatıldı, ancak kuşatma devam ederken Kanûnî Sultan Süleyman vefat etti. Osmanlı Devletini zaferden zafere taşıyan Kanûnî Sultan Süleyman'ın ölüm haberine rağmen kale fethedildi (7 Eylül 1566).
KAPİTÜLASYONLAR
İlk defa 1352 yılında Cenevizlilere verilen Kapitülasyonlar, darülharb kabul edilen yabancı ülke tüccarına Osmanlı topraklarında ticaret yapma hakkı veriyordu. Ancak Osmanlı Devleti ticaret imtiyazlarını siyasi ve diplomatik menfaatleri çerçevesinde kullanarak ittifak yapacağı devletlere vermişti. 1535 yılında Fransa ile dostluk havası içerisinde iken Fransızların hazırladığı Kapitülasyon taslağı Osmanlı padişahınca tasdik edilmemişti. Bu taslağa göre eşit şartlar ve mütekabiliyet esası getiriliyordu. Halbuki Osmanlı Devleti padişahın tek taraflı yemini "Ahdi" ile verildiğinden Ahidname diye adlandırılmıştı ve her padişah değiştiğinde yenilenmesi gerekiyordu. İlk Fransız Kapitülasyonu, Kıbrıs seferi öncesinde 1569 yılında verildi. Katolik dünyasına ve Papa ambargosuna karşı ittifak sağlamak için Protestan olan İngiltere'ye 1580'de, Hollanda'ya 1612'de Kapitülasyonlar verildi.
Kapitülasyonlarda ticaret yapma hakkının yanı sıra, tüccarın hakları, gümrük vergileri, mahkeme usülleri, yol izinleri, emniyetlerine dair hususlar detaylı olarak belirtildi. Osmanlı devleti zayıfladıkça Kapitülasyon verilen devletlerde giderek çoğaldı ve bunu bir baskı aracı haline getirdiler. Birinci Dünya Savaşı'nın ilanı ile birlikte 1914 yılında tüm protestolara rağmen Kapitülasyonlar tek taraflı olarak kaldırılmıştır.
OSMANLI ve SAFEVİLER
Kanûnî Sultan Süleyman Avrupa'da başarılar kazanırken, Anadolu'da iç isyanlar baş göstermiş, İran'da ise yıkılan Akkoyunlu devletinin yerine kurulan Safevi Devleti, doğuda Osmanlı İmparatorluğu için ciddi tehlike olmaya devam etmişti. Kanûnî Sultan Süleyman, Avrupa'da İstanbul Antlaşmasıyla geçici de olsa barışı sağladıktan sonra, İran üzerine ilk seferine çıktı. Safevi Devletinin izlediği düşmanca politikalar ve Anadolu'da yaşayan Şiileri kışkırtmaları bu seferin düzenlenmesine neden oldu. Tebriz, Azerbaycan ve Hamedan istila edildi. Irakeyn seferiyle de Bağdat alındı(1534).
Kanûnî'nin Avusturya'ya sefer düzenlemesinden yararlanmak isteyen Safevi Şahı Tahmasb, kardeşinin Osmanlılara sığınmasını da bahane ederek, Tebriz, Nahçıvan ve Van'ı ele geçirdi. Bunun üzerine Kanûnî Sultan Süleyman ikinci defa İran seferine karar verdi. Çıkılan İran Seferinden Van ve Tebriz geri alınarak dönüldü (1548). Safeviler 1553 tekrar saldırıya geçtiler. Doğu Anadolu'da ilerleyen düşman kuvvetleri Muş'a kadar gelip Erzurum'u kuşattılar. Kanûnî Sultan Süleyman üçüncü İran seferine çıktı. Revan, Nahçıvan ve Karabağ alındı. Zor duruma düşen Şah Tahmasb'ın isteği üzerine barış yapıldı ve Amasya Antlaşması imzalandı(1555).
Bu antlaşmayla, Yavuz döneminden beri süren İran sorunu çözüme kavuştu. Doğu Anadolu, Tebriz ve Bağdat Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Amasya Antlaşması Osmanlı İmparatorluğu ve İran arasındaki ilk resmi antlaşmadır. Ayrıca İslam dünyasında yapılan ilk din barışı özelliği de taşımaktadır.
RODOS'UN FETHİ
Avrupalılar Akdeniz'deki Rodos, Kıbrıs, Girit, Malta gibi adalara hakim olmuşlar, açık denizlerde keşifler yapmışlar ve denizlerde güçlerini arttırmışlardı. Kanûnî döneminde denizciliğe önem verildi ve büyük başarılar elde edildi. Kanûnî döneminde Rodos adası, Sen Jan şövalyelerinin elindeydi. Şövalyeler korsanlık yapıyor, Türk donanmasına zarar veriyorlardı. 1522 yılında düzenlenen seferle Rodos fethedildi.
CEZAYİR'İN OSMANLIYA KATILIŞI
Cezayir 1516'da Baba Oruç ve kardeşi Hızır Reis(Barbaros) tarafından İspanyollardan alınmıştı. 1518'de Barbaros, Cezayir'in hükümdarı olmuştu. Daha önce Yavuz bu iki denizcinin kendisinden yardım istemesi üzerine onlara iki kadırga ve levent vermişti. Kanûnî, Barbaros Hayreddin Paşa'yı İstanbul'a çağırdı ve Kaptan-ı Deryalığa getirdi(1533). Böylece, Cezayir Osmanlı topraklarına katıldı. Barbaros Ege denizinde Venediklilerin elinde bulunan adaları aldı.
PREVEZE DENİZ ZAFERİ
Osmanlıların Akdeniz'de kuvvetlenmeleri ve tüm Ege denizine hakim olmaları Avrupa'yı telaşlandırmıştı. Ayrıca devam eden Avusturya ve Macaristan seferleri büyük bir Haçlı donanması hazırlanmasına neden oldu. Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasında Venedik ve Cenevizlilerden başka Malta, Portekiz ve İspanya'ya ait gemilerde bulunuyordu. Haçlı donanması 602, Osmanlı donanması ise sadece 122 parçaydı. Preveze körfezinde 27 Eylül 1538'de yapılan savaşta Barbaros Hayreddin komutasındaki Osmanlı donanması büyük bir zafer elde etti. Tarihe Preveze Deniz Zaferi olarak geçen bu savaş sonunda Akdeniz bir Türk Gölü haline geldi.
TRABLUSGARB'IN ALINMASI
Şarlken, Trablusgarb'ı aldıktan sonra buraya Sen Jan Şövalyelerini yerleştirmişti. Barbaros'un Preveze Deniz Zaferini kazanması ve Venediklilerin Osmanlılarla barış imzalamaları Şarlken ve Papa'yı kızdırmıştı. Hazırlanan Haçlı donanması Cezayir'e saldırdı ancak Osmanlı donanması karşısında bozguna uğradı(1541). Barbaros'un yetiştirdiği Turgut Reis Trablusgarb'ı karadan ve denizden kuşatarak aldı. Ayrıca bu seferle Bingazi de Osmanlı ülkesine katıldı (1551).
CERBE SAVAŞI
Turgut Reis'in İspanyollar'ın elinde bulunan Cerbe adasını kuşatması üzerine Andrea Doria komutasındaki bir Haçlı donanması İspanyollara yardıma geldi. Yapılan Cerbe Deniz Savaşında büyük bir zafer kazanıldı. Cerbe Osmanlılara geçti (1559).
MALTA SEFERİ
Rodos'un fethinden sonra Malta'ya yerleştirilen Sen Jan şövalyeleri Osmanlı için bir tehlike oluşturuyordu. Trablus ve Cezayirin güvenliği için Malta'nın alınması gerekiyordu. Yapılan kuşatma sırasında Turgut Reis şehit oldu. Malta alınamadı(1565).
HİNT SEFERLERİ
Coğrafi keşiflerden sonra sömürge arayışları başlamış, Portekiz ve İspanya pek çok sömürge elde etmişlerdi. Portekizliler Kızıldeniz ve Hint ticaret yollarına hakim olmaya çalışıyorlardı. Ümit Burnunun bulunması, Osmanlıların baharat ticaretine de büyük darbe vurmuştu. Kanûnî Sultan Süleyman döneminde bu sebeplerden ötürü, dört kez Hint deniz seferi düzenlendi. Ancak Osmanlı donanmasının okyanus şartlarına uygun olmaması yüzünden bu seferlerden hiçbirisinde tam başarı sağlanamadı. 1551 yılında düzenlenen İkinci Hint Seferinde Osmanlı donanmasının başında Piri Reis vardı. Türk Denizcilik tarihinde önemli bir yere sahip olan Piri Reis, bu sefer sırasında Maskat'ı almış ve Portekiz donanmasını büyük bir bozguna uğratmıştı. Ancak, Portekizlilerin Basra Körfezini kapatacaklarını düşünerek, donanmayı Basra'da bırakıp ganimetlerle geri döndüğü için Piri Reis Mısır'da idam edilmiştir. Ancak yine de Yemen, Eritre, Sudan sahilleri ve Habeşistan'ın bazı kısımları Osmanlı topraklarına katıldı. Arap yarımadası tamamen Osmanlı denetimine girdi. Kızıldeniz yabancı güçlere kapatılarak Osmanlı egemenliği sağlandı.
İMAR ÇALIŞMALARI (MİMARİ)
Kanûnî Sultan Süleyman 46 yıl saltanatta kaldı. Babası Yavuz Sultan Selim'den 6.557.000 km kare olarak devraldığı Osmanlı topraklarını 14.893.000 km kareye çıkardı. Kanûnî Sultan Süleyman döneminde imar faaliyetleri devam etti ve ilk iş olarak babası Yavuz Sultan Selim tarafından temelleri atılan İstanbul Sultan Selim Camii'ni tamamladı. Bunun dışında yaptırdığı eserlerden bazıları şunlardır; Gebze'de Çoban Mustafa Paşa Camii ve Külliyesi, Afyon Sincanlı Sinan Paşa Camii, Bozöyük Kasım Paşa Camii.
MİMAR SİNAN
Osmanlı imparatorluğunun en parlak devrinin büyük mimarı ve dünya çapında bir sanatkar olan Mimar Sinan, Kanûnî Sultan Süleyman döneminde bir çok eserler verdi. Bunlardan en önemlileri şunlardır; Halep Hüsrev Paşa Camii, İstanbul Haseki Külliyesi, İstanbul Şehzade Camii ve Medresesi, Üsküdar Mihrimah Camii, İstanbul Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Tekirdağ Rüstem Paşa Camii ve Külliyesi, Silivri Kapı İbrahim Paşa Camii, İstanbul Rüstem Paşa Camii, İstanbul Sinan Paşa Camii, Topkapı Kara Ahmet Paşa Camii ve Külliyesi, Fındıklı Molla Çelebi Camii, Babaeski Semiz Ali Paşa Camii, Büyükçekmece Kanûnî Sultan Süleyman Külliyesi ve Köprüsü, Süleymaniye Tekkesi. Büyük bir devlet adamı olan Kanûnî Sultan Süleyman aynı zamanda ünlü bir şairdi. Meşhur şiirlerinden birisi şudur: "Halk içinde muteber bir şey yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda, bir nefes sihhat gibi. Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır, Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi".
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 30 Eyl 2012 19:29
gönderen ustax66
VECİHİ HÜRKUŞ
Hayatı
6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca İstanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek Pilot Astsubay olarak mezun oldu. Birinci Dünya savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.[1]Daha sonra Ruslara esir düşen Vecihi Bey Hazar Denizinde bulunan Nargin Adasından yüzerek İran üzerinden kaçmayı başarmış ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır.
Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in bu projesi Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanması ile yarım kalmıştır. Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur.
Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. Üç takdirname verilen tek kişidir.
Savaştan sonra İzmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "Vecihi" adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. İzmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine devam eder. 1924'te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925'de "VECİHİ K-VI"adını verdiği uçağını uçurur. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş'un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır.
Daha sonra askeri havacılıktan ayrılarak uçak tasarımı ve yapımı çalışmalarına devam etmiştir. Havacılığa gönül veren Tayyareci Vecihi Hürkuş da sadece Türk havacılık tarihinin değil, belki de tüm Türkiye tarihinin en ilginç simalarından birisiydi.
1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ K-XIV'ü inşa etti. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECİHİ K-XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla Çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır.
Hürkuş 23 Nisan 1931’de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelmiştir.
Vecihi Hürkuş, 1931 yılında, THK (Türk Tayyare Cemiyeti) yararına Türkiye turu yaptı. Birinci Tur (02.09.1931): Ankara, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Ereğli, Zonguldak, Cide, Sinop, Samsun, Trabzon, Of, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Suşehri, Zara, Hafik, Sivas, Şarkışla, Akdağmadeni, Sorgun, Yozgat, Sungurlu, Kalecik, Ankara.
İkinci Tur (09.11.1931) : Ankara, Gölbaşı, Bağla, Şereflikoçhisar, Aksaray, Konya, Beyşehir, Seydişehir, Alanya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Köyceğiz, Muğla, Göktepe, Kale, Tavas, Karacasu, Babadağ, Denizli, Çal, Çivril, Karahallı, Ulubey, Uşak, Kütahya, Eskişehir, Çukurhisar, İnönü, Bozüyük, Karaköy, Söğüt, Geyve, Adapazarı, İzmit, İstanbul.
1930'lu yıllarda ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu (Vecihi Sivil Tayyare Mektebi 1932) açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. İstanbul Kadıköy'de (Kalamış)İlk sivil uçağımız VECİHİ K-XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECİHİ K-XV, 160 Beygirlik Mersedes uçak motorlu deniz kızağı VECİHİ SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933’de Vecihi Hürkuş tarafından NURİ BEY adı verilen VECİHİ K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Vecihi Bey zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin TEKEL idaresi’nin ve İŞ BANKASI’nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.
1954 yılında İlk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayollarını kurmuştur.
Türk Havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etmiştir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 01 Eki 2012 21:54
gönderen ustax66
1 EKİM TARİHTE BUGÜN
Olaylar
M.Ö. 331 – Makedonya kralı Büyük İskender, Pers İmparatoru III. Darius'u Gaugamela Savaşı'nda yenilgiye uğrattı.
1730- Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa, Patrona Halil İsyanı'nı çıkaranların istekleri doğrultusunda Padişah III. Ahmet tarafından boğduruldu.
1788 - Nguyen Hue kendisini Vietnam imparatoru ilan etti.
1827 - İvan Paskeviç komutasındaki Rus ordusu Erivan'a girdi ve Ermenistan'daki yüzyıllık müslüman yönetime son verdi.
1869 - Dünyada ilk kartpostal Avusturya'da basıldı.
1880 - İlk elektrikli ampul fabrikası Thomas Edison tarafından açıldı.
1898 - Çar II. Nikolay yahudilerin büyük Rus şehirlerinin dışına çıkarılmasını emretti.
1908 - Ford, "Model T" otomobilini satışa sundu.
1918 - Beyrut bağımsızlığını ilan etti.
1928 - Sovyetler Birliği, ilk "beş yıllık kalkınma plânını" açıkladı.
1936 - General Franco, İspanya milliyetçi hükümetinin başına geçti.
1940 - Einstein, Amerikan vatandaşı oldu.
1940 - ABD'nin ilk otobanı sayılan Pennsylvania paralı otoyolu trafiğe açıldı.
1942 - Bakanlar Kurulu, eğlence yerlerinin saat 22.00'de kapatılması kararını aldı.
1949 - Ankara Devlet Tiyatrosu kuruldu. Küçük Tiyatro ve Büyük Tiyatro sahneleri açıldı.
1949 - Mao Zedong önderliğinde Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu; Mao, Çin Halk Cumhuriyeti'nin ilk başkanı seçildi.
1951 - Hava Harp Okulu açıldı.
1952 - Amerikalı askerler, Güney Kore'de gösteri yapan esir Çinlilere ateş açtı; 52 ölü, 140 yaralı.
1956 - Yazar Eflatun Cem Güney, Andersen Masal Ödülü'nü kazandı.
1960 - Kıbrıs, İngiltere'den bağımsızlığını kazandı.
1963 - Cezayir devlet başkanı Ahmet Bin Bella, ülkede Fransızlara ait tüm toprakların kamulaştırılması emrini verdi.
1972 - Boksör Cemal Kamacı, 63,5 kiloda Avrupa Şampiyonu oldu.
1977 - Brezilya'lı futbol yıldızı Pelé futbolu bıraktı.
1985 - İsrail güçlerinin, Tunus'taki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) bürolarına düzenlediği hava saldırısında 68 kişi öldü.
1988 - Mihail Gorbaçov, Sovyetler Birliği devlet başkanlığını üstlendi.
1992 - Bitlis'in merkeze bağlı Cevizdalı Köyü'ne saldıran militanlar, aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 37 kişiyi öldürdü, 20 kişiyi yaraladı, 13 korucuyu kaçırdı.
1992 - Kadınların da harp okullarına alınmasına ilişkin yasa tasarısı TBMM'de kabul edildi.
1995 - Afyon Dinar'da 6,1 büyüklüğündeki depremde 90 kişi öldü, 250 kişi yaralandı.
1998 - PKK'ya destek veren Suriye'ye karşı önce Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, ardından Başbakan Mesut Yılmaz uyarılarda bulundu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM'nin yeni yasama yılı açılışındaki konuşmasında: Sabrımız taşmak üzeredir dedi.
2004 - İspanya'da eşcinsel evlilik hakkındaki yasa tasarısı İspanya kabinesi tarafından kabul edildi.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 01 Eki 2012 21:59
gönderen ustax66
GAUGAMELA SAVAŞI (M.Ö 331 )
Gaugamela Muharebesinde (IPA: /ˌgɔgəˈmilə/), MÖ 331 yılında, Makedonlar ve Büyük İskender, Pers İmparatorluğu ve liderleri III. Darius'u yenilgiye uğrattı. Bu savaşa bazen Arbela Savaşı da denmektedir.
Konum
Darius sayıca üstün olan kuvvetleri ile savaş düzeni oluşturmak için düzgün bir yer istiyordu. Fakat Gaugamela kesinlikle saptanmış bir yer değildi. Savaş bir deve hörgücü şeklindeki tepenin yanında oldu. Bundan dolayı bu savaşın kökenbilim ismi İbranice Tel Gomel veya Tel Gahmal, "Deve Dağı" olarak tercüme edilir. Diğer tercümelerde isim "camel's stall " (devenin tezgahı) (Plutarkhos:"Aleksander'ın hayatında" devenin evi). Yerin bir yerleşim yeri olduğunda ortaklık vardır. Konum olarak genelde birleşilen düşünce (36.36°N 43.25°E) günümüzde Irak'ın kuzeyindeki Musul'un doğusudur. Bu 1938 yılında, Sir Aurel Stein tarafından öne sürülür(Limes Report, pp. 127-1).
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 01 Eki 2012 22:05
gönderen ustax66
PATRONA HALİL İSYANI ( 1 Ekim 1730 )
Patrona Halil İsyanı, Osmanlı Devleti'ndeki Lale Devri'nin sonunu getiren ayaklanmadır. Patrona Halil idaresinde, bu ayaklanma 28 Eylül 1730'da başlayıp günlerce sürmüştür. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilmiş; Sultan III. Ahmed tahttan indirilmiş ve yerine yeğeni I. Mahmud tahta geçirilmiş ve sonradan Lale Devri adı verilecek devir sona erdirilmiştir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 01 Eki 2012 22:21
gönderen ustax66
CEMAL KAMACI
Cemal Kamacı, 1943 yılında Trabzon'un Maçka ilçesinin Kapı Köyünde dünyaya geldi. Milli boksörümüz spora futbolla başladı, ancak geçirdiği sakatlıktan sonra bu spor dalını bıraktı. Boksa Fatih Güreş Kulübü'nde başladı (1958). Daha sonra Fenerbahçe'ye geçti ve sarı-lacivertli boks takımının kaptanlığına kadar yükseldi. 1962'de Milli takıma seçildi. 71 kg'da üç yıl üst üste Türkiye şampiyonu (1964, 1965, 1966) oldu. 1966 yılı sonuna kadar bütün milli maçlarda 67 ile 71 kilolarda dövüştü. İki kez Balkan ikinciliğini kazandı.
1967 yılında profesyonelliğe geçerek Avusturya lisansıyla dövüşmeye başladı, zira o dönemde Türkiye'de profesyonel boks lisansı verecek bir kurum bulunmamaktaydı. 1 Ekim 1973'de, Ali Sami Yen Stadı'nda düzenlenen unvan maçında Avrupa şampiyonu Roger Zami'yi yenerek 63,5 kg'da bu unvanı ele geçirdi. Avrupa şampiyonluğunu İspanyol Tonik Kortiz'e kaptırdı (Haziran 1973). Yine İspanyol bir boksör olan Gomez Fouz'u yenerek ikinci kez Avrupa şampiyonu oldu (Ekim 1975). Avrupa profesyonel boks şampiyonluğu unvanını aynı yıl içinde yaptığı üç maçı da kazanarak korudu. İstanbul'da düzenlenen bir jubile maçından sonra boksu bıraktı (11 Kasım 1976). 63,5 kg'da dünya sıralamasında dördüncü sıraya kadar yükselen Kamacı, Avrupa şampiyonu olan ilk Türk boksördür. Not:Profesyonel boks yaşamında hiç nakavt olmamıştır.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 01 Eki 2012 22:32
gönderen ustax66
SAKA İSKİT TÜRK DEVLETİ
Saka İskit Türk Devleti, doğu kaynaklarında Saka, batı kaynaklarında İskit olarak bilinen bu devlet, Avrasyada kurulmuş ilk Türk devletidir.
Sakaların yaşadıkları coğrafi sahanın özelliğine göre yerleşik veya konar - göçer halde yaşadıkları bilinmektedir. Baykal Gölünden
Tuna Nehri boylarına kadar uzanan geniş coğrafyada M.Ö. VII-II. yy.a kadar geçen uzun bir dönemde siyasi ve kültürel varlıklarını sürdürmüşlerdir. Genellikle konar göçer halde ve hayvancılıkla meşgul olan Sakalar çadır şekline getirilmiş arabalar içinde yaşamışlar. Kırım ve
Azak Denizi gibi yerleşmeye elverişli yerlerde de ziraat ve ticaretle meşgul olmuşlardır.
Sakaların siyasi hayatına dair bilinenler komşu veya siyasi ilişki kurmuş oldukları ilk çağ devletlerine ait bilgilere dayanmaktadır. Sakaların Ön Asya seferi onları Anadoluya kadar getirmiş. İran ile olan mücadeleri (İran hükümdarı
Kurus ve Daryüsün seferleri) ile Büyük İskenderin
İran seferi ile ilgili olarak Sakalardan söz edilmektedir. Sakaların Ön Asya seferini yapan hükümdarın adı
Grek tarihçisi
Heredota göre Midias, Şehnameye göre, Afrasyap, Türk efsanelerine göre ise Alper Tunga olarak bilinmektedir.
Sakalar''ın, hayat tarzı yönüyle
İslam öncesi Türklerin giyim-kuşam, madenleri kullanımdaki başarıları ve özellikle de at koşumları vb. etnoğrafik eserleri yönüyle Türk Milli kültürünün ilk temsilcileri olduğu söylenebilir. Saka (İskit)ların yaşadıkları coğrafyada yapılacak olan arkeolojik kazılar ve burada ortaya çıkacak eserler bu devletin Türk kültür ve siyasi hayatındaki yerini ortaya koyacaktır.