718. sayfa (Toplam 899 sayfa)

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 18 Ağu 2012 11:05
gönderen RuTkaYx
Bilgetonyukuk yazdı:Esselamun aleyküm..

Emre'cim, Rehber olmuşsun, yakışır. Biraz da sen tat bakalım rehberliği, biz emekli olduk taht sana kalsın. :lol: Telefonum küçük bir sinir krizinden sonra bir patlama geçirdi. Ama buralardayım artık ara sıra, çok özlersen bir heykel meydanı yapar geliriz seninle. :lol:
Aleyna Aleykum selam Canımın ciğeri güzel kardeşim, dostum, yoldaşım,
Rehber oldum teşekkür ederim. Çok tatlı bir görevmiş zevkle yapıyorum görevimi kardeşim :) . Sana telefon almayı düşünüyorum hayırlısıyla bir yerleşeyim bende. Çok özledim seni ben gitmeden gel istersen bir Heykel kazan biz kepçe, "ONLAR" kürek :) takılalım seninle.
Bilgetonyukuk yazdı:Ve evet dostlar, gelelim lafın başındaki müjde faslına. Dediğimiz gibi, hayat bizim gibi bahtı gülmez gariplere çoğu zaman gülmüyor, ama arada da göz kırptığı zamanlar oluyor.. Nihayetinde yıllar süren emekler sonucunda, her zaman ideolu ATSIZ ATA olmuş ve kendisine Bilge Tonyukuk'u rehber edinmiş bu tarih delisi nahivci kardeşiniz, ağabeyiniz, Niğde Üniversitesi Tarih Bölümü'nü kazanmış bulunmaktadır. :) Artık mecazi değil, gerçekten bir tarihçiyim Allah nasib ederse, hemde kendi memleketimde tahsil görerek. :) Bu haberi sizlerle paylaşmak büyük mutluluk verici, ne desem, ne yazsam kifayetsiz, manasız.. :) En iyisi benim yerime siz doldurun bu mısraların altını.. :) Sizleri seviyorum dostlar, esen kalın, ara sıra buralardayım bilesiniz. ;)
Allah hayırlı uğurlu etsin. Senin adına çok sevindim güzel insan. Yüzün hep gülsün inşallah dostum. Ben de Hitit Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi [ÇORUM] kazanmışım.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 18 Ağu 2012 11:38
gönderen SkyBlue
Avarel uzun zamandır konuşamıyoruz nabıyorsun? :)

Bu arada çayı monitöre fışkırttım. Hani benim adım. Hani bana teşekkür. Ben senin ailen değil miyim? Beni evlatlık mı aldınız? Nuri babaya bağlamayın.

Şaka bir yana sevindim İhsan senin adına. Alp'e yazıyosun bana yazmıyorsun ya bu teşekkürü çok dokundu haberin olsun. :(

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 18 Ağu 2012 22:51
gönderen ustax66
CENGİZ HAN

Cengiz Han (Chinggis Khaan, Çinggis Haan) (ya da doğum adıyla Temuçin (anlamı: demirci)), (Moğolca: Чингис Хаан ya da "Tengiz" (anlamı: deniz)), Farsça: جنكيز خان (d. 1162 – ö. 18 Ağustos 1227). Moğol Börçigin ailesinden siyasetçi, asker ve han. Moğol kabilelerini buyruğu altında birleştirerek Moğol İmparatorluğu'nu (1206-1368) kurmuştur.
Bu imparatorluk Dünya tarihinin bitişik sınırlara sahip en büyük imparatorluğudur. Timuçin ismiyle Moğol Devleti hükümdarı akrabası olarak doğmuş, meritokratik (liyâkata bağlı) oldukça güçlü bir ordu kurmuş ve en başarılı ordu lideri olarak tarihe geçmiştir.
Tüm dünya tarafından genelde acımasız ve kana susamış bir fatih olarak gözükse de, Moğolistan'da oldukça sevilen bir sembol hâline gelmiştir. Moğolistan'ın babası olarak görülür. Kağan olmadan önce; Doğu Asya ve Orta Asya'daki bir çok göçebe topluluğu yenmiş ya da birleştirmiş ve onları "Moğol" sosyal kimliğine taşımıştır.
Orta Asya'daki Kara Hıtay, Kuzey Çin'deki Batı Xia ve Jin Hanedanı'nı ele geçirmiş, İran'daki Harezmşahlar Devleti de dahil olmak üzere birçok yeri fethetmiştir.
Avrupa ve Asya'daki hâkimiyeti; radikal olarak bu bölgelerin demografisini ve jeopolitikasını değiştirmiştir. Moğol İmparatorluğu, günümüz ülkelerinden Çin, Moğolistan, Kore, Rusya, Ukrayna, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Irak, Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Pakistan, Macaristan, Polonya, Tacikistan, Afganistan, Türkmenistan, Moldova ve Kuveyt'in neredeyse tamamını ele geçirmiştir ve Sırbistan, Hindistan ile Bulgaristan büyük zarar almıştır, ancak 1242 yılında Viyana'ya yaklaşan yeni Han ölmüş ve, Moğollar gelenekleri uyarınca yeni bir Han seçmek için geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Avrupa yaşadığı Moğol gazabından kurtulmuştur.
Cengiz Han, ana dili Moğolca'nın yanında Bertold Spuler'in iddiasına göre Göktürkçe de bilmekteydi. Öncülleri de onun gibi birkaç dil bilmekteydi.[1]
Adı "Temüǰin" (Türkçe: Temuçin), Moğolca'da Demir anlamına gelen "Temür"den türemiştir.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 18 Ağu 2012 23:02
gönderen ustax66
Börteçine ailesinin mubarek ramazan bayramını tebrik eder hayırlara vesile olmasını dilerim.

Arif YAMAN
usta 66

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2012 09:25
gönderen ustax66
BAYRAM NEDİR

Uluslara ait toplu sevinç, mutluluk ve ortak kutlama vesilesi olarak kabul edilen belirli zamanlar için kullanılan bir terimdir.
İslâm dininde Ramazan ve Kurban Bayramı olmak üzere iki bayram bulunmaktadır. Ramazan Bayramı; Ramazan ayının sonunda, Şevval ayının birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde kutlanır. Kurban Bayramı ise, Zilhicce ayının on, on bir, on iki ve on üçüncü günleridir. Bu bayramın ilk üç gününde, zengin olan Müslümanların kurban kesmeleri vacip olduğundan Kurban Bayramı denilmiştir.
Bayram günlerinde, inananlar birbirlerini ziyaret ederler, dargınlar barışır, dostluklar pekişir. Bunun yanında, ölüler anılır, fakirler unutulmaz, yardımlar yapılır, çocuklar sevindirilir, hediyeler verilir.



Türk halk kültüründe bayramlar

Türk ve Altay halk inancında Bayram niteliği taşıyan farklı kutlu günler bulunur. Türklerde İslam öncesi genel kabul görmüş iki bayram vardır.

Koçagan: Bahar Gündönümü. (Kosa ve Saya)
Paktıgan: Güz Gündönümü. (Pakta ve Payna)
Ayrıca Sümer geleneğinden Ortadoğu ve Orta Asyaya yayılmış olan ve sözbiçim olarak da bu sıralamaya uygun düşen Nardugan bayramı bulunur.

Koçagan (Kosa) baharda yapılır ve Nevruz bayramıdır, bahar gündönümüne denk gelir. Gece ve gündüz eşitlenmiştir. Koça Han adına yapılır. Paktıgan (Pakta) ise güz gündönümüne denk gelir ve Baktı Han adına yapılır. Yakutlar güz bayramına Abası Isıyah/Isıga (Kötü-ruh Serpmesi/Saçısı), bahar bayramına ise Ayıhı Isıyah/Isıga (İyi-ruh Serpmesi/Saçısı) derler. Isıyah (Isıga) sözcüğünün mevsimsel sıcaklık değişiklikleriyle bağlantıyı akla getirecek biçimde ısı kökünden türemiş olması ve Is/Es/Ez (sahip) sözcüğüyle bağlantısı da dikkate değerdir. Daire şeklinde yapılan bu şenlikler hem halayı hem de Kazaklardaki Kımız Murunduk denilen ölenleri de çağrıştırmaktadır. Ayrıca değişik mevsim ve dönemlerde yapılan törenler vardır ve bunlar da günümüzde de pek çok yörede isim değiştirmiş olarak devam eder. Saya bayramı Koçagan’ın (Kosa’nın) öncesinde yapıldığı için aynı ritüelin uzantısı olarak görülebilir. Kosa bayramı yaklaşık olarak kuzuların yüz günlük olduğu dönemde, nevruzdan bir hafta önce başlar ve nevruzu simgeler. Payna ise Paktıgan’dan sonra Aralık gündönümüne denk gelir. Yakut Takviminde Payna adlı bir ay vardır. Bu dört bayram dört ayrı yaratıcı gücü simgeler. Koça Han, Saya Han, Baktı Han, Bayanay Han. Ayrıca kimi yörelerde iki bayram kutlanır. İslamiyet sonrasında ise iki tane önemli bayram kutlanmaya başlamıştır. Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı. Dünyadaki hemen her kültürde özel gün, şölen, bayram, şenlik gibi uygulamalara mutlaka rastlanır. Bu durum tekdüzelikten kurtulma isteğinin bir sonucudur.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2012 09:30
gönderen ustax66
20 Ağustos Tarihte Bugün

636 - Yarmuk Savaşı: Halid bin Velid komutasındaki Arap güçleri, Suriye ve Filistin'in kontrolünü Bizans İmparatorluğu'ndan aldı.
1866 - ABD başkanı Andrew Johnson, Amerikan İç Savaşı'nın bittiğini resmen ilan etti.
1952 - Napoli'de yapılan Avrupa Güzellik Yarışması'nda Türk güzeli Günseli Başar birinci oldu.
1953 - SSCB, hidrojen bombası denediğini resmen açıkladı.
1960 - Senegal, Mali Federasyonu'ndan ayrıldı ve bağımsızlığını ilan etti.
1968 - Sovyetler 200.000 asker ve 5.000 tankla Prag'a girdi.
1977 - NASA, Voyager 2'yi fırlattı.
1988 - Sekiz yıl süren Irak-İran Savaşı ateşkesle sona erdi.
1993 - Oslo'da gizli pazarlıklardan sonra, İsrailliler ve Filistinliler arasında antlaşma imzalandı.
1998 - ABD, Afganistan'daki bir El-Kaide kampına ve Hartum'daki bir kimya tesisine Cruise füzesi ile saldırı düzenledi. Saldırıların, 7 Ağustos'ta Kenya ve Zambiya'daki ABD elçiliklerinin bombalanmasına misilleme olduğu belirtildi.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2012 09:39
gönderen ustax66
YARMUK SAVAŞI

Ebu Bekir, Halid bin Velid'i Irak'ın fethiyle görevlendirdikten sonra, Güney Suriye ve Lübnan civarı için ayrı bir ordu hazırlamaya başlamıştı. Ebu Bekir, Hicret'in 12. yılının sonlarına doğru komutan olarak Amr bin as, Ebu Süfyan, Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Şurahbil bin Hasene'yi seçmişti. Seçilen komutanlardan her biri, Yarmuk'a istediği yoldan gidecekti.

Dönemin Bizans İmparatoru Heraklius, İslam ordusunun Şam'a saldıracağını duyunca Humus'a giderek savaş hazırlıklarına başlamıştı. Ayrıca Heraklius, İslam ordusunu dört komutanın yöneteceğini öğrenince onlarla ayrı ayrı savaşacağını düşünmüştü ve bu düşüncesinden memnun kalmıştı. Çünkü Bizanslılar, her birliğin birkaç kaç fazla askerle karşısına çıkacak kadar güçlüydüler.

Bizanslılar'ın planını öğrenen İslam komutanları aralarında mektupla haberleşmişlerdi. Amr bin as, tek cephede savaşılacağının uygun olduğunu belirtmişti ve diğer komutanlar da bu görüşü benimsemişlerdi. Bu durumu Ebu Bekir'e bildirdiler ve Ebu Bekir, bu fikrin mantıklı olduğunu belirtip savaş yeri olarak Yarmuk'u seçmişti.

İslam ordusunun Yarmuk'ta toplandığını öğrenen Heraklius, komutanlarına haber vererek ordunun Yarmuk'ta toplanmalarını emretti. Böylece Bizans ordusu 240.000 kişi olmuştu. Bu sırada Ebu Bekir, Irak'ta galip gelen Halid bin Velid'e de Yarmuk'taki orduya katılmasını emretti. İslam ordusu, Halid bin Velid'in yönetimindeki kuvvetin Yarmuk'taki orduya katılmasından sonra 46.000 kişiye ulaşmıştı.

İslam ordusunun dört komutanla yönetildiğini bilmeyen Halid bin Velid, savaş alanına girdiğinde İslam ordusunun dört ayrı komutanla farklı cephelerde savaşa hazırlandığını, buna karşın Bizans ordusunun tam bir savaş düzeni içinde hazırlandığını fark etti. Bu durumu gören Halid bin Velid, diğer dört komutana bu savaşın ölüm-kalım meselesi olduğunu, yanlış savaş düzeni kurduklarını, yenilirlerse bir daha kendilerine gelemeyeceklerini ve her komutanın kendi birliğini değil tüm İslam ordusunu yönetmesi gerektiğini anlattı. Halid bin Velid'in askeri dehasını bilen dört komutan, Halid bin Velid'in anlattıklarını ve planını kabul ettiler.

Halid bin Velid, orduyu alışılmışın dışında bir düzene soktu. Birlikleri her biri biner kişiden oluşan 38 bölüğe ayırdı. Halid bin Velid, merkezde 18, sağda ve solda da onar birlik bıraktı. Merkez bölüğü Ebu Ubeyde, sağ kanadı Amr bin as ve Şurahbil ve sol kanadı da Ebu süfyan komutasına verdi.

Savaş günü Halid bin Velid, askerleriyle düşmana hücum etmeye başladı. Bu ani taarruz karşısında Bizans ordusu ne yapacağını şaşırdı. Bizans kuvvetleri, savaş alanının dışına kaçmaya başladılar. Fırsatı değerlendiren İslam ordusu, Bizans piyadeleri üzerine toplu hücuma geçtiler. Bu hücum, Bizans ordusuna ölüm darbesi oldu. Vakusa Vadisi'ne doğru gerilemeye başlayan Bizanslılar, birbirlerini çiğneyerek hendeklere döküldüler. Bazı kaynaklara göre 120.000 küsür Bizanslı ve 3.000 küsür Müslüman hayatını kaybetti.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2012 09:50
gönderen ustax66
AMERİKA İÇ SAVAŞI

19. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğu bölgelerinde büyük çiftliklerin ağırlıkta olduğu ve tarıma dayanan bir ekonomi yerleşmişti. Bu çiftliklerde özellikle pamuk, tütün ve şeker kamışı yetiştirilmekte ve gereken işgücü Afrika'dan kaçırılıp getirilen siyah ırktan oluşan kölelerden sağlanmaktaydı. ABD'nin diğer bölgelerinde ekonomi sanayiye yönelmiş ve bunun gerektirdiği serbest işgücü için kölelik ortadan kaldırılmıştı. ABD'nin batı kesiminde hala yeni eyaletler kurulmaya devam ediyor ve bu yeni eyaletlerin çoğunda kölelik yasaklanıyordu. Bu ortamda güney eyaletleri köleliğin eninde sonunda güneyde de yasaklanacağından endişelenmekteydiler. Bu da güneyin köleliğe dayanan üretim tarzını kökünden tehdit ediyordu. Köleliği kaldırmaya söz vererek seçime katılan başkan adayı Abraham Lincoln seçimi kazanınca güneyli 7 eyalet (Güney Karolina, Mississippi, Florida, Alabama, Teksas, Georgia ve Louisiana) yeni başkanın köleliği kaldıracağına kesin gözle bakarak hemen ABD'den bağımsızlığını ilan ettiler. Bu eyaletler Jefferson Davis'in başkanlığı altında Amerika Konfedere Devletleri adı altında yeni bir devlet kurdular. Kısa bir süre sonra buna 4 eyalet (Virjinya, Arkansas, Kuzey Karolina ve Tennessee) daha katıldı. Bu toplam 11 eyalet Amerikan İç Savaşı'nda güneyli konfederasyon tarafını oluşturdular. Ülkenin geri kalan kısmı (özellikle kuzeydoğu kısmı) da kuzeyli union "birlik" tarafını oluşturdular. Bir süre sonra iki devlet arasında savaş patlak verdi.

Amerikan İç Savaşı'nın ilk yıllarında hiçbir taraf üstünlük sağlayamadı. Her iki taraftan da birçok kayıplar oldu ve her iki taraf da zaman zaman askeri başarılar elde etse de baskın çıkamadı. 1863 yılının Temmuz ayında gerçekleşen Gettysburg Muharebesi önemli bir dönüm noktası oldu. Güneyden 75 bin, kuzeyden 82 bin askerin katıldığı bu kanlı savaşta her iki taraf da askerlerinin yaklaşık üçte birini kaybettiler ama kuzeyliler tartışmasız bir üstünlük sağladı. En sonunda 9 Nisan 1865 tarihinde kuzey orduları güneyli ünlü komutan Robert Edward Lee'nin ordularını birkaç koldan sardılar ve teslim olmaya mecbur bıraktılar. Aynı yılın Haziran ayında geri kalan bütün güney askerleri de silahlarını bırakarak teslim oldular ve Amerikan İç Savaşı kuzeyin zaferiyle sona erdi. Savaş bitince Abraham Lincoln Güney'i sömürmek yerine onları kalkındırmak için çok sayıda karşılıksız borç teklif etti. Kuzeyli toprak sahipleri tam tersini düşünüyordu. Bunun üzerine Senatör Wallace ve "Gizli Servis"i Lincoln'ü öldürme kararını aldı. Eski bir oyuncu olan John Wilkes Booth Abraham Lincoln'ü başından vurarak öldürdü.

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2012 10:07
gönderen ustax66
Günseli BAŞAR

Günseli Başar, subay bir babanın kızı olarak 22 Ocak 1932 yılında Diyarbakır'da dünyaya gelir. Babasının görevi nedeniyle nüfus kayıtlarına Erzurum'da geçer. Anne tarafı Rumelili, baba tarafı Gürcü'dür. Annesinin babaannesinin kardeşi, İzmir Saat Kulesini yapan ve Darülaceze'yi kuran Halil Rıfat Paşa'dır.

İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenci iken hocalarının ısrarıyla, Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenen bir güzellik yarışmasına katılır. Daha Akademide okurken, bir gün okulun bahçesinde ders çalışmaktadır. Önünden geçenler “Kraliçeyi selamlarız” diyerek Günseli'yi selamlarlar. Akademinin en güzel kızı seçildiğinden haberi yoktur… Hocası Kenan Temizan bir gün şöyle der:
“Erkek evladının vatanı için yapacağı şey askerlikse, senin gibi bir kız içinde bu yarışmaya katılmak ve ülkesini onurla temsil etmektir.”
Bu sözler artık ısrarlara dayanamayacağını anlatır. Bir subay kızı olarak işin içine vatan girince hayır demez… Ve 1951'de Türkiye güzeli seçilir. Ertesi yıl İtalya'nın Napoli kentinde düzenlenen Avrupa Güzellik yarışmasında Türkiye'yi temsil eder ve Avrupa Güzeli seçilerek Avrupa Güzellik Kraliçesi ünvanını kazanan ilk Türk olur. Ablasıyla birlikte Napoli'ye gittiğinde henüz 19 yaşındadır. 19 yarışmacı arasından birinci seçilmiştir.

Akademide okurken heykeltıraş olmak istemektedir. Ancak çocukluğundan beri kronik eklem romatizması hastasıdır. Avrupa güzeli seçildikten sonra okul da hayal olur… Artık katılması gereken yemekler, davetler, etkinlikler vardır hayatında Unutamadığı anılarından biri o yıllardandır… Beşiktaş iskelesinde, yapılacak bir etkinliğe katılmak üzere arabanın içinde beklemektedir. Tanıyanlar bir anda arabanın etrafını sararlar, hep birden bağırmaktadırlar… “Bana baksana” diye… O kadar sıkılır ki, elleriyle yüzünü kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlar… Yıllar geçmiştir aradan ama o hala “sanki hayvanat bahçesinde maymun seyreder gibiydi insanlar…” demektedir.

Yolda yürürken önce “ne güzel kız” diyenler, O'nun Avrupa Güzelimiz Günseli Başar olduğunu anlayınca bu kez “O kadar da güzel değilmiş” derler… Genç bir kızın kalbinde açtıkları yaraya aldırmazlar bile…
Henüz 23 yaşındayken ilk evliliğini işadamı Kutsi Beğdeş ile yapar… İkinci evliliği de 1959 yılındadır, dönemin İzmir belediye reisi Faruk Tunca ile. Her ikisi de kısa süren evliliklerdir… İkinci evliliğinden Aslı adında bir kızı olur… Hala konuşmaz evlilikleri hakkında, “gençlik işte” der sakince bu konu açılınca.

Film teklifleri, sahne teklifleri alır, ama o işler ona göre değildir. Sonra gazetelerden teklifler gelir, Cemiyet Haberleri yazması için… İstemez… Daha sonra Hürriyet gazetesinin sahibi Erol Simavi'nin teklifini, kızı Aslı'yı yurt dışında okutma karşılığında kabul eder. Hürriyet Gazetesi'nde bir sene kadar çalışır. Köşesinin adı “Günseli Oradaydı” olur…
Gazeteci Günseli, köy düğünlerine de katılır, politik bir yemekte de bulunur. 1978 yılında bir işe giderken geçirdiği trafik kazası iş hayatını bırakmasını gerektirir. Yüzünde 33 dikiş, kafatasında çatlak vardır. Kolu kopmuştur, defalarca ameliyat olur… Tekrar hayata dönmesinin şerefine annesi ona bir seyahat hediye eder. Dönüşünde artık bir daha çalışma hayatına dönmez ama sosyal etkinlikler, sempozyumlar organize edip, dünyanın dört bir köşesinden konuklar çağırarak hala devam etmektedir.

Bir daha evlenmez… Aslı'da düzenini kurmuş, 2 çocuk annesi olmuştur. Bodrum'a yerleşir. Babasından aldığı emekli maaşı ve İstanbul Etiler'deki evinin kirasıyla geçinmektedir. Evinin duvarlarını Çallı'nın yaptığı kendi portreleri süsler. Fazla renk sevmez… Evinde ve giysilerinde seçtiği renkler yaşamı gibi sadedir… Duman adlı kedisiyle beraber yaşamaktadır…

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Gönderilme zamanı: 20 Ağu 2012 10:22
gönderen ustax66
HİDROJEN BOMBASI

Hidrojen bombası veya Füzyon bombası, kontrolsüz termonükleer enerji sağlayabilen yıkıcı nükleer silah.
Hidrojen bombasının yüksek boyutlardaki patlama gücü, hidrojen atomlarının birleşerek helyum atom yapısına dönüştüğü termonükleer tepkimeden doğar. Bir başka deyişle, hidrojen bombasının patlaması bir çekirdek kaynaşması ya da birleşmesidir (füzyon). Oysa atom bombasınınki bir çekirdek bölünmesidir (fisyon). Atom bombasının aksine fisyon değil füzyon reaksiyonu esasına dayalıdır. Füzyon reaksiyonunu başlatmak için gerekli ateşleme, sıcaklık küçük bir atom bombasını patlatmak suretiyle sağlanır. Ancak reaksiyon çok kısa bir sürede olduğundan, bomba maddesi buharlaştığı için toplam maddenin yalnızca bir kısmı füzyona uğrar. Füzyona uğrayan madde bir uranyum kılıfı içine alınacak olursa, bu iki bakımdan yarar sağlar:
Uranyumun ağır bir metal olması ve buharlaşma sıcaklıklığının çok yüksek olması termonükleer enerjinin daha uzun sürmesini sağlar.
Füzyondan meydana gelen nötronlar uranyumun fisyonuna sebep olacağından patlamadan açığa çıkacak enerji daha da artmış olur.
Küçük atom bombalarına ihtiyaç duyan hidrojen bombalarına temiz, büyük atom bombalarına ihtiyaç duyanlara ise kirli bomba denir.

Termonükleer reaksiyonlar için gerekli ısının kimyasal patlayıcı maddeler ile sağlanması düşünülmüştür. Bu durumda deklanşör görevini gören atom bombasına gerek kalmayacak ve radyoaktivitesi de ortadan kalkmış olacaktır.
Termonükleer ürünlerden hiçbiri radyoaktif değildir. Sadece trityum zayıf bir radyoaktivite gösterir. O halde hidrojen bombasının radyoaktif etkisi yoktur, ancak bu bombayı ateşlemek için kullanılan atom bombasından gelen etki vardır. Oldukça küçük deklanşör atom bombaları kullanan hidrojen bombalarında bu etki azdır.

Tarihçe
ABD, 1952'de atom bombasından çok daha etkili ve yıkıcı bir silah olan hidrojen bombasını geliştirdi. İlk hidrojen bombası 1954 yılında Büyük Okyanus’taki Marshall Adaları’na atılarak ABD tarafından denenmiştir. Atılan bomba Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının yaklaşık 1.000 katı gücündedir.

Sovyetler 30 Ekim 1961 tarihinde, saatler Greenwich saati ile 8:30'u gösterirken Novaya Zemlya'da Tsar Bomba lakaplı 57 megatonluk bir hidrojen bombası denemesinde bulunmuştur. Bu bomba Hiroşima'ya atılan atom bombasından yaklaşık 3.800 kat daha güçlüdür. Oluşturduğu alev topu 965 km (599.623 mil) öteden gözlenebilmiştir.