ERG (Kitap)
- SalurBeyi
- Labirent Rehberi
- Mesajlar: 1358
- Kayıt: 22 Kas 2016 16:50
- Sunucu: Teşkilat
- Klan: Lodos
- Lonca: Dostlar Kıraathanesi
Re: ERG (Kitap)
Wattpad'de yazmayı düşündün mü hocam? Emeğine sağlık.
ölüm tatlı bir hayal oldu artık
Re: ERG (Kitap)
Teşekkürler, gözlerine sağlık. Wattpad'de yazmayı hiç düşünmedim, şu anda düşünmüyorum, ilerde de düşünmeyeceğimi düşünüyorum.
Re: ERG (Kitap)
BÖLÜM 2.13 [FEDAKARLIK]
*Radyo*
- Neden yaptın ?
- ...
- Neden öldürdün dedektifleri ?
- ...
- Para için mi ?
- Şimdi size ne olacağını söyliyim.
Asım Bey radyoyu kapattı. Odada o an Ekrem de olduğu için bir şey söylemedi ama herkes rahatlamıştı. Maymun, Asım Bey'i ele vermediği için...
- Delinin teki işte!
- Devlet artık bir önlem almalı!
Fazıl'ın çalışma odasından bir çığlık koptu.
- Çalışıyor! (Dışarı fırladı, gülüyordu.) Başardık, çalışıyor!
Ender: Yoksa ?
Fazıl: Evet! Zırhta çalışıyor silahta! Hem de düşündüğümden çok daha güçlü!
Ender: Ama, reçetedeki malzemelerin günümüzde bulunamayacağını söylemiştin.
Fazıl: Evet, yerlerine başka malzemeler kullandık. Ekrem çok yardımcı oldu, o olmasa yapamazdım.
Ekrem: (Utandı.) Estağrufullah.
Ender: Bir yıldır ilk defa güldüğünü gördüm.
Asım Bey: Maymun'da bir şey söylemedi. Haydi kutlama yapalım!
Fazıl: (Ekrem anlayamadı, şaşırdı. Fazıl toparlamaya çalıştı.) Ah şu saçma şakaların da olmasa!
Ender: Kutlama zamanı !
Kapı açıldı, gelen Abdulkadir'di.
Furkan: Oh be, sonunda bıraktılar demek!
Abdulkadir: (Üstü başı kan lekesiyle dolu, yüzünde morluk ve yaralar var.) Seni #@!?! (Fazıl'ın üstüne atladı, onu düşürdü. Yumruklamaya başladı. Furkan Abdulkadir'i tutup çekti. Zor tutuyordu. Korcan da yardım etti. Ender ve Ekrem Fazıl'ı ayağa kaldırdı.) Nasıl bana tuzak kurarsın ha!
Fazıl: Üzgünüm dostum böyle olmalıydı. Yoksa reçeteleri alamazdık.
Abdulkadir: Ulan dayak manyağı yaptı adamlar beni. Gizit Klanı'ndanım diyorum salmıyor şerefsizler. Delirecektim, aklımı yitirecektim!
Ekrem: Gizit Klanı mı ?
Abdulkadir: Evet ya Gizit Klanı. Bizim devletle falan alakamız yok oğlum. Bu it sana yalan söyledi! Biz devletin düşmanıyız! 1 yıl önce Domuz'a düzenlendiği söylenen suikast vardı ya... Onu biz yaptık! Bize terörist diyorlar be!
Ekrem şaşkınlığını gizleyemedi. Dışarı çıktı. Ardından Fazıl. Abdulkadir Fazıl'ın arkasından tükürdü. Hasan:
- Yaptığını beğendin mi ?
- (Durdu, sakinleşti.)Haklısın, bir an kendimi kaybettim. Tükürmemeliydim, o fazla oldu.
- Sınav mısın lan sen ?
- (Anlamadı.) Ne ? Ne oldu ? Tükürmem iyi mi oldu ne demek istiyorsun anlamadım.
Gece yarısı olmuştu. Duvarvayın son seferiydi. Ekrem duvarvaya bindi, ardından da Fazıl. İçerde sadece ikisi vardı.
- Nereye gidiyorsun ?
- Sizi ihbar edeceğim.
- Bak, sakin ol.
- Siz teröristsiniz! Sakin olmak mı ?
- Hayır, bunlar yalan. Biz terörist değiliz.
- Bunu söyleyen bir yalancı ama.
- (Fazıl Ekrem'i ikna edemeyeceğini biliyordu. Durdu, bir müddet sustu. Ekrem'e bakışı donuklaştı, ses tonu değişti.) Tamam, o zaman benimle gel. Sana son bir şey göstermek istiyorum.
- Yeni bir yalan daha mı?
- Lütfen, son bir şey.
Son durağa geldiler; Galata Köprüsü. İndiler. Önde Fazıl arkada Ekrem gidiyorlardı. Antrepo'nun yanına geçtiler, kimse yoktu.
- Neden getirdin beni buraya ?
- (Fazıl'ın sırtı dönüktü, elleri montunun cebinde. Çok büyük bir sıkıntısı varmış gibi derin bir nefes aldı. Arkasına dönerken cebinden silahını çıkardı.) Buna izin veremem.
- Beni bunla mı korkutacaksın ? Abdulkadir ateş edemediğini söylemişti, hatırlasana. Blöf yapıyorsun. Şu haline bak! Zavallısın. Sırf sizi ihbar etmeye... (Sözü kesildi.)
- (Sağ akciğerine ateş etti. Ekrem yıkıldı. Yanına gitti, diz çöktü. Ağlayarak) İyi bir şey uğruna kötülük yapılabilir. Biz insanlığı kurtaracağız. Kimsenin buna engel olmasına izin veremem. Üzgünüm. (Hala ağlıyordu. Silahı Ekrem'in ağzına soktu. Ekremin gözlerinden birer damla yaş aktı. Fazıl tetiği çekti. Ekrem'in beyni dağıldı. Onu denize attı. Hüngür hüngür ağlıyordu. Ayağa kalktı, göz yaşlarını sildi, sustu. Uzaklaştı.)
Derneğe girdi, oturdu. Elindeki içki şişesini kafasına dikti.
Furkan: Ağladın mı sen ?
Fazıl: ...
Furkan: Ekrem nerede ?
Fazıl: (Sabit bir noktaya takılmış gözlerinden akan yaşı bileğiyle silip) Onu öldürdüm.
Ender: Ne yaptın ?
Korcan: Sen bir Gizit üyesini mi öldürdün ?
Fazıl: Neden gizit üyelerini öldüremessin diye bir kuralımız mı var ?
Furkan: Yok, çünkü kimse bu kadar #@!? olamaz diye düşünmüştük!
Fazıl: (Bağırarak) Şerefsizmiş! Ben klanımız için çok büyük bir fedakarlık yaptım, yine! Bizi ihbar edecekti. Domuz haklı mı çıksaydı yani ? Terörist damgası yiyip idam mı edilseydik ? Sonumuz işte bu olurdu. Siz ancak beni yargılayıp durun. Ben bu klan için her şeyimi feda ettim be! Siz ne yaptınız ?
Korcan: Sen köpeğin tekisin! (Çıktı.) Herkes derneği yavaşça terk ediyordu.
Fazıl yalnız kalmıştı. Gözüne gazetedeki bir haber çarptı. Maymun'un öldürdüğü insanların listesi. İçkisinden büyük bir yudum aldı. Listede gördüğü bir isimden sonra dondu, dehşete düştü: Eşref SARRAFOĞLU.
*Radyo*
- Neden yaptın ?
- ...
- Neden öldürdün dedektifleri ?
- ...
- Para için mi ?
- Şimdi size ne olacağını söyliyim.
Asım Bey radyoyu kapattı. Odada o an Ekrem de olduğu için bir şey söylemedi ama herkes rahatlamıştı. Maymun, Asım Bey'i ele vermediği için...
- Delinin teki işte!
- Devlet artık bir önlem almalı!
Fazıl'ın çalışma odasından bir çığlık koptu.
- Çalışıyor! (Dışarı fırladı, gülüyordu.) Başardık, çalışıyor!
Ender: Yoksa ?
Fazıl: Evet! Zırhta çalışıyor silahta! Hem de düşündüğümden çok daha güçlü!
Ender: Ama, reçetedeki malzemelerin günümüzde bulunamayacağını söylemiştin.
Fazıl: Evet, yerlerine başka malzemeler kullandık. Ekrem çok yardımcı oldu, o olmasa yapamazdım.
Ekrem: (Utandı.) Estağrufullah.
Ender: Bir yıldır ilk defa güldüğünü gördüm.
Asım Bey: Maymun'da bir şey söylemedi. Haydi kutlama yapalım!
Fazıl: (Ekrem anlayamadı, şaşırdı. Fazıl toparlamaya çalıştı.) Ah şu saçma şakaların da olmasa!
Ender: Kutlama zamanı !
Kapı açıldı, gelen Abdulkadir'di.
Furkan: Oh be, sonunda bıraktılar demek!
Abdulkadir: (Üstü başı kan lekesiyle dolu, yüzünde morluk ve yaralar var.) Seni #@!?! (Fazıl'ın üstüne atladı, onu düşürdü. Yumruklamaya başladı. Furkan Abdulkadir'i tutup çekti. Zor tutuyordu. Korcan da yardım etti. Ender ve Ekrem Fazıl'ı ayağa kaldırdı.) Nasıl bana tuzak kurarsın ha!
Fazıl: Üzgünüm dostum böyle olmalıydı. Yoksa reçeteleri alamazdık.
Abdulkadir: Ulan dayak manyağı yaptı adamlar beni. Gizit Klanı'ndanım diyorum salmıyor şerefsizler. Delirecektim, aklımı yitirecektim!
Ekrem: Gizit Klanı mı ?
Abdulkadir: Evet ya Gizit Klanı. Bizim devletle falan alakamız yok oğlum. Bu it sana yalan söyledi! Biz devletin düşmanıyız! 1 yıl önce Domuz'a düzenlendiği söylenen suikast vardı ya... Onu biz yaptık! Bize terörist diyorlar be!
Ekrem şaşkınlığını gizleyemedi. Dışarı çıktı. Ardından Fazıl. Abdulkadir Fazıl'ın arkasından tükürdü. Hasan:
- Yaptığını beğendin mi ?
- (Durdu, sakinleşti.)Haklısın, bir an kendimi kaybettim. Tükürmemeliydim, o fazla oldu.
- Sınav mısın lan sen ?
- (Anlamadı.) Ne ? Ne oldu ? Tükürmem iyi mi oldu ne demek istiyorsun anlamadım.
Gece yarısı olmuştu. Duvarvayın son seferiydi. Ekrem duvarvaya bindi, ardından da Fazıl. İçerde sadece ikisi vardı.
- Nereye gidiyorsun ?
- Sizi ihbar edeceğim.
- Bak, sakin ol.
- Siz teröristsiniz! Sakin olmak mı ?
- Hayır, bunlar yalan. Biz terörist değiliz.
- Bunu söyleyen bir yalancı ama.
- (Fazıl Ekrem'i ikna edemeyeceğini biliyordu. Durdu, bir müddet sustu. Ekrem'e bakışı donuklaştı, ses tonu değişti.) Tamam, o zaman benimle gel. Sana son bir şey göstermek istiyorum.
- Yeni bir yalan daha mı?
- Lütfen, son bir şey.
Son durağa geldiler; Galata Köprüsü. İndiler. Önde Fazıl arkada Ekrem gidiyorlardı. Antrepo'nun yanına geçtiler, kimse yoktu.
- Neden getirdin beni buraya ?
- (Fazıl'ın sırtı dönüktü, elleri montunun cebinde. Çok büyük bir sıkıntısı varmış gibi derin bir nefes aldı. Arkasına dönerken cebinden silahını çıkardı.) Buna izin veremem.
- Beni bunla mı korkutacaksın ? Abdulkadir ateş edemediğini söylemişti, hatırlasana. Blöf yapıyorsun. Şu haline bak! Zavallısın. Sırf sizi ihbar etmeye... (Sözü kesildi.)
- (Sağ akciğerine ateş etti. Ekrem yıkıldı. Yanına gitti, diz çöktü. Ağlayarak) İyi bir şey uğruna kötülük yapılabilir. Biz insanlığı kurtaracağız. Kimsenin buna engel olmasına izin veremem. Üzgünüm. (Hala ağlıyordu. Silahı Ekrem'in ağzına soktu. Ekremin gözlerinden birer damla yaş aktı. Fazıl tetiği çekti. Ekrem'in beyni dağıldı. Onu denize attı. Hüngür hüngür ağlıyordu. Ayağa kalktı, göz yaşlarını sildi, sustu. Uzaklaştı.)
Derneğe girdi, oturdu. Elindeki içki şişesini kafasına dikti.
Furkan: Ağladın mı sen ?
Fazıl: ...
Furkan: Ekrem nerede ?
Fazıl: (Sabit bir noktaya takılmış gözlerinden akan yaşı bileğiyle silip) Onu öldürdüm.
Ender: Ne yaptın ?
Korcan: Sen bir Gizit üyesini mi öldürdün ?
Fazıl: Neden gizit üyelerini öldüremessin diye bir kuralımız mı var ?
Furkan: Yok, çünkü kimse bu kadar #@!? olamaz diye düşünmüştük!
Fazıl: (Bağırarak) Şerefsizmiş! Ben klanımız için çok büyük bir fedakarlık yaptım, yine! Bizi ihbar edecekti. Domuz haklı mı çıksaydı yani ? Terörist damgası yiyip idam mı edilseydik ? Sonumuz işte bu olurdu. Siz ancak beni yargılayıp durun. Ben bu klan için her şeyimi feda ettim be! Siz ne yaptınız ?
Korcan: Sen köpeğin tekisin! (Çıktı.) Herkes derneği yavaşça terk ediyordu.
Fazıl yalnız kalmıştı. Gözüne gazetedeki bir haber çarptı. Maymun'un öldürdüğü insanların listesi. İçkisinden büyük bir yudum aldı. Listede gördüğü bir isimden sonra dondu, dehşete düştü: Eşref SARRAFOĞLU.
- yun1010
- Labirent Rehberi
- Mesajlar: 1309
- Kayıt: 11 Ara 2009 10:13
- Sunucu: Teşkilat
- Klan: Lodos
- Lonca: Ancient Legends
Re: ERG (Kitap)

Kitabını kız arkadaşıma anlatıyorum hocam. O kadar yani. Helal olsun devamını dört gözle bekliyorum.
------------------------------------------Ancient Legends Lonca Lideri-----------------------------------------
Youtube Kanalım: https://www.youtube.com/watch?v=v_G6kEwdzfI
Youtube Kanalım: https://www.youtube.com/watch?v=v_G6kEwdzfI
- mahmutcaan
- FareAdam Düşmanı
- Mesajlar: 254
- Kayıt: 14 Haz 2016 12:28
- Sunucu: Beyaz Köşk
Re: ERG (Kitap)
Son cümle neydi öyle üstad. Gerçekten çok başarılısın devamını bekliyoruz dört gözle
Re: ERG (Kitap)
Mahrur gözleri artık uyumak için yalvarıyordu. Uyumayı istemiyor ama gözlerine sözünü geçiremiyordu. Yatmadan önce forumu bir kontrol etmeyi düşündü. Forumu açtı, kitabına yorum yapıldığını gördü. Yorumları okuduğunda gözlerindeki ağırlık birden kayboldu, yüzündeki engel olamadığı gülümseme uykusuna galip geldi. Doğruldu, yazılanlar için teşekkür etti. Şimdi sıra henüz dirilmiş gözlerini yeniden bayıltmaktaydı.
Re: ERG (Kitap)
BÖLÜM 2.14 [HEDİYE]
- Babamı sen öldürmüşsün.
- ... (Maymun kendisine silah doğrultmuş, hiç görünmediği kadar öfkeli görünen Fazıl karşısında pişkince gülmekle yetindi.)
- Neden ?
- Bilmiyor musun ?
- Eğlenmek için, öyle mi ?
- ... (Maymun çok yüksek olmayan bir sesle kısa bir kahkaha attı.)
- Kim emretti ?
- (Kıkırdıyordu. Bir zaman sonra durdu, yavaşça konuşmaya başladı.) Şimdi sana ne olacağını söyliyim: Beni yakaladın, polise teslim edeceksin. Sonra onlar be...
Silahtan çıkan kurşun alnının ortasına girdi. Gece yarısıydı, Eminönü sahilindelerdi. Fazıl cesedi sürükledi, yanında getirdiği bir iple caminin Mısır Çarşısı tarafında kalan girişine boynundan astı. Yazılı bir kartonu da üzerine tutturdu. Uzaklaştı, karanlığın içinde kayboldu.
****************
Dernekte tartıştıkları günden sonra 10 gün boyunca kimse Fazıl'dan haber alamadı. 10 günün sonunda çıkıp geldi. Durgundu, ciddiydi.
Herkes dernekteydi. Fazıl gelince Korcan ayağa kalktı.
- Klanımız ve şahsım adına senden özür diliyorum Fazıl.
- Ben de özür diliyorum, densizlik ettim. Söylememem gereken şeyler söyledim.
Abdulkadir: Fazıl, ben de senden özür dilerim. Düşününce anladım, sen haklıydın.
Fazıl: (Oturdu.) Sorun değil, dostum.
Ender: (Gazeteyi eline aldı, şok oldu.) Bu, bu nasıl ?
Korcan: Ne var ? (Ender gazetedeki fotoğrafı Korcan'a gösterdi.) Bu senin işin değil mi Fazıl ? (Fotoğrafta Maymun'un Yeni Cami'nin kapısına asılmış cesedi vardı. Cesedin üstünde de "Gizit Klanı'nın halkımıza hediyesidir!" yazılı bir karton...)
Fazıl: (Gazete elden ele dolaşıyor, herkes fotoğrafa bakıyor ve haberi okuyordu.) Evet.
Korcan: Nasıl ? Sırf iki dedektif bizden şüphelendi diye öldürelim dedin, hiçbir günahı olmayan Ekrem'i sırf bizi ihbar edecek diye öldürdün, şimdi klanımızı ilan ediyorsun!
Fazıl: (Sinirle bağırarak konuşuyordu.)Eğer o iki dedektife müsade etseydik biz sadece Domuz'a suikast düzenlemiş teröristler olacaktık. Ekrem bizi ihbar etseydi kıskıvrak yakalanıp idam edilecektik. Ama şimdi... (Radyonun sesini açtı. Daha sakin) Halkın gözünde kahramanız.
*Radyo*
"Bu adamlar kimdir ve kendilerine neden Gizit demişlerdir bilmiyorum ama; halk için her şeyi yapabilecek yiğit insanlar olduğunu artık biliyorum." Domuz'un açıklamaları bu şekildeydi. Şimdi ekonomi haberlerine geçiyoruz.
Fazıl: Azılı düşmanımız bizi övüyor. Yarın bizi terörist ilan edince kendiyle çelişecek. Halk reddedecek, bize katılmak için ikna olabilecekler. İşte benim dahiyane planım! Kalanını merak ediyor musunuz ?
Korcan: Öyle ya da böyle. Elimize bunca kan bulaşmışken geri dönüşümüz yok. Hedefimize ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız.
Fazıl: Yarın ben, Korcan ve Abdulkadir Meclise gideceğiz. Kütüphanenin gizli bölmesine ulaşıp orayı yakacağız.
Abdulkadir: Ne ?
Fazıl: Tüm kitaplar yanacak. Böylece o bilgilere sadece biz sahip olacağız. Yarın savaş başladığında bizim silahlarımızı üretememeleri için.
Furkan: Savaş mı ?
Fazıl: Evet, savaş kaçınılmaz. Halkı tarafımıza toplamalıyız. Bu yönetim başta olduğu sürece ergi hayata geçiremeyiz. Kitapları yaktıktan sonra radyo yayını yapılan yere gideceğiz. Radyo yayınları halkın beynini yıkamak için çok önemli. Dolayısıyla ülkenin en güvenli yeri olan Meran Meclisi'nden yayın yapılıyor. Oradan klanımızı ve Domuz'un bir yalancı olduğunu ilan edeceğiz.
Abdulkadir: Tamam, anladım. Hepsi çok zekice ama ülkenin en güvenli yerine 3 kişi elini kolunu sallaya sallaya girecek oraları yakıp kavuracak ve çıkacak öyle mi ? İşte bu kulağa aptalca geliyor.
Fazıl: (Gülümsedi.) Elimizdeki teknoloji onlarınkinden 100 yıl ilerde. Ordu bile getirseler bizi durduramazlar. Ne dediğimi anlamıyorsun ama zırhı giyince çok iyi anlayacaksın.
Korcan: Nasıl öldürdün ?
Fazıl: (Biraz bekledi.)Yeraltı'na haber saldım. Maymun'la iş yapmak istediğimi söyledim. Gece yarısında Eminönü sahiline gelmesi gerektiğini... 9 gün ard arda oraya gittim, 10. gün o da geldi. Alnından vurdum. Senin yapacağın gibi, sen cesaretinle tanınırsın.
Korcan: (Derin bir nefes aldı.) Ben yapamazdım.
Fazıl: (Derneğin bu stresli havasını dağıtmak istedi.) Evet, dostlarım... Yarın bizim en büyük günümüz. İçelim!
- Babamı sen öldürmüşsün.
- ... (Maymun kendisine silah doğrultmuş, hiç görünmediği kadar öfkeli görünen Fazıl karşısında pişkince gülmekle yetindi.)
- Neden ?
- Bilmiyor musun ?
- Eğlenmek için, öyle mi ?
- ... (Maymun çok yüksek olmayan bir sesle kısa bir kahkaha attı.)
- Kim emretti ?
- (Kıkırdıyordu. Bir zaman sonra durdu, yavaşça konuşmaya başladı.) Şimdi sana ne olacağını söyliyim: Beni yakaladın, polise teslim edeceksin. Sonra onlar be...
Silahtan çıkan kurşun alnının ortasına girdi. Gece yarısıydı, Eminönü sahilindelerdi. Fazıl cesedi sürükledi, yanında getirdiği bir iple caminin Mısır Çarşısı tarafında kalan girişine boynundan astı. Yazılı bir kartonu da üzerine tutturdu. Uzaklaştı, karanlığın içinde kayboldu.
****************
Dernekte tartıştıkları günden sonra 10 gün boyunca kimse Fazıl'dan haber alamadı. 10 günün sonunda çıkıp geldi. Durgundu, ciddiydi.
Herkes dernekteydi. Fazıl gelince Korcan ayağa kalktı.
- Klanımız ve şahsım adına senden özür diliyorum Fazıl.
- Ben de özür diliyorum, densizlik ettim. Söylememem gereken şeyler söyledim.
Abdulkadir: Fazıl, ben de senden özür dilerim. Düşününce anladım, sen haklıydın.
Fazıl: (Oturdu.) Sorun değil, dostum.
Ender: (Gazeteyi eline aldı, şok oldu.) Bu, bu nasıl ?
Korcan: Ne var ? (Ender gazetedeki fotoğrafı Korcan'a gösterdi.) Bu senin işin değil mi Fazıl ? (Fotoğrafta Maymun'un Yeni Cami'nin kapısına asılmış cesedi vardı. Cesedin üstünde de "Gizit Klanı'nın halkımıza hediyesidir!" yazılı bir karton...)
Fazıl: (Gazete elden ele dolaşıyor, herkes fotoğrafa bakıyor ve haberi okuyordu.) Evet.
Korcan: Nasıl ? Sırf iki dedektif bizden şüphelendi diye öldürelim dedin, hiçbir günahı olmayan Ekrem'i sırf bizi ihbar edecek diye öldürdün, şimdi klanımızı ilan ediyorsun!
Fazıl: (Sinirle bağırarak konuşuyordu.)Eğer o iki dedektife müsade etseydik biz sadece Domuz'a suikast düzenlemiş teröristler olacaktık. Ekrem bizi ihbar etseydi kıskıvrak yakalanıp idam edilecektik. Ama şimdi... (Radyonun sesini açtı. Daha sakin) Halkın gözünde kahramanız.
*Radyo*
"Bu adamlar kimdir ve kendilerine neden Gizit demişlerdir bilmiyorum ama; halk için her şeyi yapabilecek yiğit insanlar olduğunu artık biliyorum." Domuz'un açıklamaları bu şekildeydi. Şimdi ekonomi haberlerine geçiyoruz.
Fazıl: Azılı düşmanımız bizi övüyor. Yarın bizi terörist ilan edince kendiyle çelişecek. Halk reddedecek, bize katılmak için ikna olabilecekler. İşte benim dahiyane planım! Kalanını merak ediyor musunuz ?
Korcan: Öyle ya da böyle. Elimize bunca kan bulaşmışken geri dönüşümüz yok. Hedefimize ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız.
Fazıl: Yarın ben, Korcan ve Abdulkadir Meclise gideceğiz. Kütüphanenin gizli bölmesine ulaşıp orayı yakacağız.
Abdulkadir: Ne ?
Fazıl: Tüm kitaplar yanacak. Böylece o bilgilere sadece biz sahip olacağız. Yarın savaş başladığında bizim silahlarımızı üretememeleri için.
Furkan: Savaş mı ?
Fazıl: Evet, savaş kaçınılmaz. Halkı tarafımıza toplamalıyız. Bu yönetim başta olduğu sürece ergi hayata geçiremeyiz. Kitapları yaktıktan sonra radyo yayını yapılan yere gideceğiz. Radyo yayınları halkın beynini yıkamak için çok önemli. Dolayısıyla ülkenin en güvenli yeri olan Meran Meclisi'nden yayın yapılıyor. Oradan klanımızı ve Domuz'un bir yalancı olduğunu ilan edeceğiz.
Abdulkadir: Tamam, anladım. Hepsi çok zekice ama ülkenin en güvenli yerine 3 kişi elini kolunu sallaya sallaya girecek oraları yakıp kavuracak ve çıkacak öyle mi ? İşte bu kulağa aptalca geliyor.
Fazıl: (Gülümsedi.) Elimizdeki teknoloji onlarınkinden 100 yıl ilerde. Ordu bile getirseler bizi durduramazlar. Ne dediğimi anlamıyorsun ama zırhı giyince çok iyi anlayacaksın.
Korcan: Nasıl öldürdün ?
Fazıl: (Biraz bekledi.)Yeraltı'na haber saldım. Maymun'la iş yapmak istediğimi söyledim. Gece yarısında Eminönü sahiline gelmesi gerektiğini... 9 gün ard arda oraya gittim, 10. gün o da geldi. Alnından vurdum. Senin yapacağın gibi, sen cesaretinle tanınırsın.
Korcan: (Derin bir nefes aldı.) Ben yapamazdım.
Fazıl: (Derneğin bu stresli havasını dağıtmak istedi.) Evet, dostlarım... Yarın bizim en büyük günümüz. İçelim!
Re: ERG (Kitap)
BÖLÜM 2.15 [SAVAŞ]
Fazıl planlardaki zırhlardan 2 tanesini gözüne kestirmişti. Taş Kanat ve Bıçak Sırtı... 2 adet Taş Kanat ve bir tane de Bıçak Sırtı üretmişlerdi. Taş Kanat zırhları Korcan ve Fazıl giydiler. Bıçak Sırtı zırhı ise Abdulkadir...
Fazıl ve Ekrem zırhlarla birlikte ceket ve pantolonları, ayrıca bir adet Taş Kanat Balta ve Bıçak Sırtı Kılıç üretmişti. Ayrıca kendi geliştirdiği "Erg atar" isimli tabanca da başarıyla çalışıyordu. Tüm bunların maliyeti Asım Bey'e bir buçuk milyara yakın bir paraya patladı.
- Bak Abdulkadir, senin zırhın bizimkiler kadar dayanıklı değil ama daha hızlı ve daha güçlü olacaksın.
- Oraya kadar nasıl dikkat çekmeden gideceğiz ?
- Dikkat çekeceğiz. Ama kimse bize engel olmayacak.
- Nasıl ?
- Duvarvaya bineceğiz.
- Dalga geçiyorsun.
- Hayır. İnsanlar bizi şov yapmak isteyen birileri olarak algılayacaklardır. Oraya en rahat gitme yolu bu.
Korcan zırhıyla içerden çıktı, elinde de Taş Kanat Balta vardı.
- Nasıl kullanılıyor bu ?
Fazıl: Normalde bu sadece bir baltaydı. Ancak ben içindeki ergi daha da efektif kullanabilmek için sap kısmını bir tüfeğe dönüştürdüm. Baltayı ters çevirip iki elinle tutarsan ne demek istediğimi anlarsın. (Korcan, Fazıl'ın dediği gibi yaptı. Baltanın sivri kısmını omuzuna yasladı sap kısmını ileri doğrulttu. Bu gerçekten de bir tüfekti!) Abdulkadir, aynısı seninki için de geçerli. Dikkat edersen bir tetik var. (Abdulkadir tetiği çekti.) Hayır, o değil! (Silah alevler içinde yanmaya başladı. Fazıl derhal tetiğe tekrar basarak söndürdü.) Şu tetik, sakın ona da basma şimdi.
Korcan: Peki, nasıl çıkacağız ? Yani bu zırhlarla gözden kaybolmamız imkansız.
Fazıl: Değil. Geçen sefer ki gibi yapacağız, Ender'in planı.
Fazıl silahların ve zırhların kullanımını anlattıktan sonra duvarvaya bindiler. En arkaya oturdular. Herkes onlara bakıyordu. Yeraltı - son durağa geldiler. Herkes indi. Meran köprüsüne çıktılar. Muhafızlar ne olduğunu anlayamadı. İnsanlar toplanmış, meraklı gözlerle onlara bakıyorlardı.
- Buraya geçmeniz yasak, geri dönün!
Abdulkadir: Çekil!
- Dönün yoksa ateş ederim.
Başka muhafızlar da geldi. Abdulkadir kendisine doğru gelen muhafızı boynunda tuttu, havaya kaldırdı.
- Bırak onu!
- Tamam. (Adamı filelerin üstüne doğru fırlattı. Zırh sayesinde hepsi normalden daha güçlülerdi. Fazıl aynı zamanda daha hızlıydı da.)
Muhafızlar ateş etmeye başladı. Gizitler karşılık verdi. Tüm muhafızları öldürdüler. Normalde sıradan bir insanın açamadığı Meran Kapısını açmak için özel bir düzenek yapılmıştı. Bir butona basınca kapı yavaş yavaş açılıyordu. Abdulkadir gücünün sınırlarını anlayabilmek için kapıyı eskiden açıldığı şekilde, kolu döndürerek açtı. Başardığına şaşırdı. Fazla zamanları yoktu, içeri girdiler. İçerde şehre ulaşmak için özel yaptırılmış olan 4 tramvay sırayla kapının önünde hazır beklerdi. O an beklemekte olana bindiler, makinistin yanına gittiler.
- Sür!
- Efendim, henüz 5 dakika var.
- (Kılıcı boynuna dayadı.) Sür!
Araç hareket etmeye başladı. Şehre geldiler. Fazıl ön cama ateş etti, kırılan camdan atladı. Ardından da diğerleri. Abdulkadir yere doğrulttuğu kılıcıyla öylece karşılarında duruyordu.
- Benden korkuyor musunuz ?
- (Bir muhafız) Hayır, biz asla teröristlerden korkmayız.
- (Abdulkadir tetiği çekerek kılıcın alev almasını sağladı.) Ama korkacaksınız.
Hepsini öldürdü. Daha fazla muhafız geldi, çatışmaya devam ettiler. Gelen muhafızları öldürürken kütüphane görevlisine doğru gidiyorlardı. Fazıl erg atarı görevlinin kafasına dayadı.
- Gizli odanın anahtarını ver!
Adam anahtarı verdi. Gizli odaya doğru gittiler. İlk kapının önüne gelince Fazıl içeri girip aşağı inmeye başladı, Korcan ve Abdulkadir ise yukarda bekleyip çatışmaya devam ettiler. Onlar çatışırken kitaplar zarar görüyordu.
Fazıl kontrol paneline ulaştı. Gerekli ayarlamaları yaptı, kapı açılmaya başladı. İçerinin oksijenle dolması için biraz bekledi. Sonra cebinden -yine kendi icadı olan- ateş bombasını çıkardı, içeri fırlattı. Bombanın patlamasını beklemeden dönüp gitmeye başladı, bomba patlayınca durdu, arkasına baktı. Sonra yukarı çıkmaya devam etti.
- Hallettim.
- Güzel, gidelim.
Radyo odasına doğru yola koyuldular. Çatışarak ilerliyorlardı. Odaya ulaştılar, içeri girdiler. Korcan spikeri yerinden kaldırdı. Abdulkadir ve Fazıl diğer görevlilere silah doğrultuyordu; yayını aksatmamaları için. Korcan telaş havası bitince mikrofona yaklaştı.
- Herkes beni dinlesin, bu resmi bir ilandır. (Birkaç defa bunu tekrarladı.) Ben Korcan, Gizit Klanı'nın lideriyim. Domuz, hepinizi kandırdı. Erg var ve kullanılabilir. Domuz sizleri sömürebilmek için bunu açıklamadı. Artık baş kaldırma vaktidir. Biz ergin gücü ile beslenen silahlar ve zırhlar üretmeyi başardık ve üç kişi koca Meran Meclisi'ne girip buraya kadar ulaşabildik. Ergin gücü her şeye yeter! Bize katılın, Küçük Domuz'a değil! Size yarından itibaren bizim terörist olduğumuzu, sadece devleti devirmek için uğraştığımızı söyleyecekler. Onlara inanmayın. Biz halkımız için Maymun'dan kurtulanlarız. Asıl teröristler devletin kendisidir! Bize katılın, Küçük Domuz'a değil!
Meran'dan çıktılar. Köprüde durdular. Geçen seferki planı uygulamak için her şeyi hazırlamışlardı. Bu sefer zırhları olduğundan olası bir kazaya karşı kişi başı üçer ip kullanacaklardı.
Fileye atladılar, köprünün altına yuvarlandılar. Abdulkadir fileyi kesti. Aynı şekilde mağaraya geçtiler. Orada hazır bulunan çuvallara zırh ve silahlarını koydular. Yürüyerek Yeraltı'ndan çıktılar.
Derneğe ulaştıklarında onları Asım Bey karşıladı. Herkes buradaydı.
- Bir aksilik oldu mu ?
Fazıl: Hayır, her şey planladığımız gibi. Şimdi holden daha fazla erg çekmeliyiz. Seri üretime geçmeliyiz. Silah sanayisi kurmalı ve askerlerimizi silahlandırmalıyız. Halk elbet bize katılacaktır. Ama insanları nerede tutacağız ? Bize stratejik konumu iyi bir yer lazım.
Asım Bey: (Gülmeye başladı.) Aranızda ileriye dönük dahice planlarlar yapan bir kişi daha var beyler. Yeni Kale ve Yeni Kale 2 konutlarını adı gibi birer kale gibi inşa ettirdim. Üstelik içinde kolayca size katılacak insanlar yaşıyor: Yardım ettiğim evsizler... Hem çoğu cahil olduğundan onları kolayca kullanabilirsiniz.
Fazıl: Harika! Sen bir dahisin. Bir de silah fabrikası kurarız. Çalıştırabileceğimiz bir sürü elemanımız da var. Enerjiyi depolamak için Gaffar'ın "Sütun Sistemi"ni kullanabiliriz ama enerjiyi holden oraya taşımak çok zor olacak.
Asım Bey: (Tekrar güldü.) O halde Yeni Kale 2 konutlarına inşa ederiz fabrikayı. (Anlayamadılar.) Hol'ü bulduktan sonra bir şey yaptım. Hol'ün üstündeki bölgenin stratejik olarak iyi bir yer olduğunu düşündüm ve Yeni Kale 2 konutlarını oraya inşa ettirdim.
Fazıl: Sen gerçek bir dahisin!
Asım Bey: Evet, ama kesinlikle benim adım geçmemeli. Neticede ben bir iş adamıyım. Sizinle bağım gizli kalmalı. Sizi karalayabilir, aleyhinizde aşağılayıcı açıklamalar yapabilirim. Aldırmayın. Hepsi işlerime zarar gelmemesi, size daha çok yardım edebilmem için.
Korcan: İçin rahat olsun Asım Bey, kimse bizimle olan bağını bilmeyecek. (Biraz durdu.) Fazıl, sana klanın başına geçmeni emrediyorum.
Fazıl: Hayır, sen başımızda durmaya devam etmelisin.
Korcan: Bu bir emirdir! Ben bir komutan olarak daha çok işinize yararım. Baştaki adam sen olmalısın.
Fazıl: (İsteksiz bir ses tonuyla) Peki.
Furkan: (Fazıl'a hitaben) Ne yapıyoruz başkan ?
Fazıl: (Durdu, biraz bekledi. Ardından yıllardır bu cümleyi kurmayı bekliyormuşçasına konuştu.) Savaşı hak ettiler, biz de onlara hak ettiklerini vereceğiz!
Fazıl planlardaki zırhlardan 2 tanesini gözüne kestirmişti. Taş Kanat ve Bıçak Sırtı... 2 adet Taş Kanat ve bir tane de Bıçak Sırtı üretmişlerdi. Taş Kanat zırhları Korcan ve Fazıl giydiler. Bıçak Sırtı zırhı ise Abdulkadir...
Fazıl ve Ekrem zırhlarla birlikte ceket ve pantolonları, ayrıca bir adet Taş Kanat Balta ve Bıçak Sırtı Kılıç üretmişti. Ayrıca kendi geliştirdiği "Erg atar" isimli tabanca da başarıyla çalışıyordu. Tüm bunların maliyeti Asım Bey'e bir buçuk milyara yakın bir paraya patladı.
- Bak Abdulkadir, senin zırhın bizimkiler kadar dayanıklı değil ama daha hızlı ve daha güçlü olacaksın.
- Oraya kadar nasıl dikkat çekmeden gideceğiz ?
- Dikkat çekeceğiz. Ama kimse bize engel olmayacak.
- Nasıl ?
- Duvarvaya bineceğiz.
- Dalga geçiyorsun.
- Hayır. İnsanlar bizi şov yapmak isteyen birileri olarak algılayacaklardır. Oraya en rahat gitme yolu bu.
Korcan zırhıyla içerden çıktı, elinde de Taş Kanat Balta vardı.
- Nasıl kullanılıyor bu ?
Fazıl: Normalde bu sadece bir baltaydı. Ancak ben içindeki ergi daha da efektif kullanabilmek için sap kısmını bir tüfeğe dönüştürdüm. Baltayı ters çevirip iki elinle tutarsan ne demek istediğimi anlarsın. (Korcan, Fazıl'ın dediği gibi yaptı. Baltanın sivri kısmını omuzuna yasladı sap kısmını ileri doğrulttu. Bu gerçekten de bir tüfekti!) Abdulkadir, aynısı seninki için de geçerli. Dikkat edersen bir tetik var. (Abdulkadir tetiği çekti.) Hayır, o değil! (Silah alevler içinde yanmaya başladı. Fazıl derhal tetiğe tekrar basarak söndürdü.) Şu tetik, sakın ona da basma şimdi.
Korcan: Peki, nasıl çıkacağız ? Yani bu zırhlarla gözden kaybolmamız imkansız.
Fazıl: Değil. Geçen sefer ki gibi yapacağız, Ender'in planı.
Fazıl silahların ve zırhların kullanımını anlattıktan sonra duvarvaya bindiler. En arkaya oturdular. Herkes onlara bakıyordu. Yeraltı - son durağa geldiler. Herkes indi. Meran köprüsüne çıktılar. Muhafızlar ne olduğunu anlayamadı. İnsanlar toplanmış, meraklı gözlerle onlara bakıyorlardı.
- Buraya geçmeniz yasak, geri dönün!
Abdulkadir: Çekil!
- Dönün yoksa ateş ederim.
Başka muhafızlar da geldi. Abdulkadir kendisine doğru gelen muhafızı boynunda tuttu, havaya kaldırdı.
- Bırak onu!
- Tamam. (Adamı filelerin üstüne doğru fırlattı. Zırh sayesinde hepsi normalden daha güçlülerdi. Fazıl aynı zamanda daha hızlıydı da.)
Muhafızlar ateş etmeye başladı. Gizitler karşılık verdi. Tüm muhafızları öldürdüler. Normalde sıradan bir insanın açamadığı Meran Kapısını açmak için özel bir düzenek yapılmıştı. Bir butona basınca kapı yavaş yavaş açılıyordu. Abdulkadir gücünün sınırlarını anlayabilmek için kapıyı eskiden açıldığı şekilde, kolu döndürerek açtı. Başardığına şaşırdı. Fazla zamanları yoktu, içeri girdiler. İçerde şehre ulaşmak için özel yaptırılmış olan 4 tramvay sırayla kapının önünde hazır beklerdi. O an beklemekte olana bindiler, makinistin yanına gittiler.
- Sür!
- Efendim, henüz 5 dakika var.
- (Kılıcı boynuna dayadı.) Sür!
Araç hareket etmeye başladı. Şehre geldiler. Fazıl ön cama ateş etti, kırılan camdan atladı. Ardından da diğerleri. Abdulkadir yere doğrulttuğu kılıcıyla öylece karşılarında duruyordu.
- Benden korkuyor musunuz ?
- (Bir muhafız) Hayır, biz asla teröristlerden korkmayız.
- (Abdulkadir tetiği çekerek kılıcın alev almasını sağladı.) Ama korkacaksınız.
Hepsini öldürdü. Daha fazla muhafız geldi, çatışmaya devam ettiler. Gelen muhafızları öldürürken kütüphane görevlisine doğru gidiyorlardı. Fazıl erg atarı görevlinin kafasına dayadı.
- Gizli odanın anahtarını ver!
Adam anahtarı verdi. Gizli odaya doğru gittiler. İlk kapının önüne gelince Fazıl içeri girip aşağı inmeye başladı, Korcan ve Abdulkadir ise yukarda bekleyip çatışmaya devam ettiler. Onlar çatışırken kitaplar zarar görüyordu.
Fazıl kontrol paneline ulaştı. Gerekli ayarlamaları yaptı, kapı açılmaya başladı. İçerinin oksijenle dolması için biraz bekledi. Sonra cebinden -yine kendi icadı olan- ateş bombasını çıkardı, içeri fırlattı. Bombanın patlamasını beklemeden dönüp gitmeye başladı, bomba patlayınca durdu, arkasına baktı. Sonra yukarı çıkmaya devam etti.
- Hallettim.
- Güzel, gidelim.
Radyo odasına doğru yola koyuldular. Çatışarak ilerliyorlardı. Odaya ulaştılar, içeri girdiler. Korcan spikeri yerinden kaldırdı. Abdulkadir ve Fazıl diğer görevlilere silah doğrultuyordu; yayını aksatmamaları için. Korcan telaş havası bitince mikrofona yaklaştı.
- Herkes beni dinlesin, bu resmi bir ilandır. (Birkaç defa bunu tekrarladı.) Ben Korcan, Gizit Klanı'nın lideriyim. Domuz, hepinizi kandırdı. Erg var ve kullanılabilir. Domuz sizleri sömürebilmek için bunu açıklamadı. Artık baş kaldırma vaktidir. Biz ergin gücü ile beslenen silahlar ve zırhlar üretmeyi başardık ve üç kişi koca Meran Meclisi'ne girip buraya kadar ulaşabildik. Ergin gücü her şeye yeter! Bize katılın, Küçük Domuz'a değil! Size yarından itibaren bizim terörist olduğumuzu, sadece devleti devirmek için uğraştığımızı söyleyecekler. Onlara inanmayın. Biz halkımız için Maymun'dan kurtulanlarız. Asıl teröristler devletin kendisidir! Bize katılın, Küçük Domuz'a değil!
Meran'dan çıktılar. Köprüde durdular. Geçen seferki planı uygulamak için her şeyi hazırlamışlardı. Bu sefer zırhları olduğundan olası bir kazaya karşı kişi başı üçer ip kullanacaklardı.
Fileye atladılar, köprünün altına yuvarlandılar. Abdulkadir fileyi kesti. Aynı şekilde mağaraya geçtiler. Orada hazır bulunan çuvallara zırh ve silahlarını koydular. Yürüyerek Yeraltı'ndan çıktılar.
Derneğe ulaştıklarında onları Asım Bey karşıladı. Herkes buradaydı.
- Bir aksilik oldu mu ?
Fazıl: Hayır, her şey planladığımız gibi. Şimdi holden daha fazla erg çekmeliyiz. Seri üretime geçmeliyiz. Silah sanayisi kurmalı ve askerlerimizi silahlandırmalıyız. Halk elbet bize katılacaktır. Ama insanları nerede tutacağız ? Bize stratejik konumu iyi bir yer lazım.
Asım Bey: (Gülmeye başladı.) Aranızda ileriye dönük dahice planlarlar yapan bir kişi daha var beyler. Yeni Kale ve Yeni Kale 2 konutlarını adı gibi birer kale gibi inşa ettirdim. Üstelik içinde kolayca size katılacak insanlar yaşıyor: Yardım ettiğim evsizler... Hem çoğu cahil olduğundan onları kolayca kullanabilirsiniz.
Fazıl: Harika! Sen bir dahisin. Bir de silah fabrikası kurarız. Çalıştırabileceğimiz bir sürü elemanımız da var. Enerjiyi depolamak için Gaffar'ın "Sütun Sistemi"ni kullanabiliriz ama enerjiyi holden oraya taşımak çok zor olacak.
Asım Bey: (Tekrar güldü.) O halde Yeni Kale 2 konutlarına inşa ederiz fabrikayı. (Anlayamadılar.) Hol'ü bulduktan sonra bir şey yaptım. Hol'ün üstündeki bölgenin stratejik olarak iyi bir yer olduğunu düşündüm ve Yeni Kale 2 konutlarını oraya inşa ettirdim.
Fazıl: Sen gerçek bir dahisin!
Asım Bey: Evet, ama kesinlikle benim adım geçmemeli. Neticede ben bir iş adamıyım. Sizinle bağım gizli kalmalı. Sizi karalayabilir, aleyhinizde aşağılayıcı açıklamalar yapabilirim. Aldırmayın. Hepsi işlerime zarar gelmemesi, size daha çok yardım edebilmem için.
Korcan: İçin rahat olsun Asım Bey, kimse bizimle olan bağını bilmeyecek. (Biraz durdu.) Fazıl, sana klanın başına geçmeni emrediyorum.
Fazıl: Hayır, sen başımızda durmaya devam etmelisin.
Korcan: Bu bir emirdir! Ben bir komutan olarak daha çok işinize yararım. Baştaki adam sen olmalısın.
Fazıl: (İsteksiz bir ses tonuyla) Peki.
Furkan: (Fazıl'a hitaben) Ne yapıyoruz başkan ?
Fazıl: (Durdu, biraz bekledi. Ardından yıllardır bu cümleyi kurmayı bekliyormuşçasına konuştu.) Savaşı hak ettiler, biz de onlara hak ettiklerini vereceğiz!
Re: ERG (Kitap)
Böylece "Bölüm 2: Yükseliş" de sona ermiş oldu. Sizlerden ufak bir dinlenme payı ve biraz da hazırlık payı rica ediyorum. Ardından 3. bölüm ile tekrar karşınızda olacağım.
- mahmutcaan
- FareAdam Düşmanı
- Mesajlar: 254
- Kayıt: 14 Haz 2016 12:28
- Sunucu: Beyaz Köşk
Re: ERG (Kitap)
Okurken yaşıyorum olayı 3.bölümü bekliyorum sabırsızlıkla