***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Tılsım sunucusuna ait Loncaların iletişim, bilgilendirme ve paylaşım alanı
Kullanıcı avatarı
AlpAykan
Junon'un Katili
Junon'un Katili
Mesajlar: 4617
Kayıt: 27 Haz 2010 18:22
Sunucu: Tılsım

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen AlpAykan »

Selamün aleyküm , Hayırlı akşamlar.
Arif abim Börteçine Loncası , nasılsınız keyifler nasıl.
İnşallah sağlığınız da keyfiniz de yerindedir.

Oyunda nadiren Börteçine görüyorum , daha çok görüşmek üzre , Allaha emanetsiniz...
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

ASPİRİN

Aspirin ya da asetilsalisilik asit (kısaca ASA), genellikle ufak ağrı ve sızılar için kullanılan ağrıkesici ve ateş düşürücü bir ilaçtır. Ayrıca kan seyreltici etkisi vardır ve kalp krizine karşı koruma sağlaması amacıyla uzun dönem az dozaj kullanılır. Aşırı dozda kullanımı yüzünden her yıl yüzlerce kişi ölümcül etkilere maruz kalsa da, genel olarak aspirinin faydalı bir ilaç olduğu kabul edilir[

Kullanım biçimleri
Günlük doz yetişkinlerde 3 kez 1-2 (500-1000 mg) tablet, yemeklerden sonra çiğnenmeden bir miktar sıvıyla yutulur. Romatizmal hastalıklarda doz günde 4x2 tablete çıkarılabilir. 9-15 yaş grubuna günde 2 veya 3 kez 1 tablet, 7-9 yaş grubuna günde 3 kez ½ tablet verilebilir. 7 yaşından küçük çocuklara 100 mg'lık tablet formundan olmak üzere 1-2 yaş ½ tablet, 2-3 yaş 1 tablet, 4-6 yaş 2 tablet, 7-9 yaş 3 tablet verilir. Bu dozlar gerektiğinde günde 3 kez tekrarlanır

Tırnak batması veya nasırda kullanımı
100MG lık aspirin suda eritilir. (en fazla 2 cc su)Suyun içme suyu veya saf su olmasına dikkat edin çünkü aspirin bir asittir ve Ph değeri uyumsuz asitler veya bazlarla tepkimeye girip etkisini yitirebilir. Hazırlanan karışımı sorunlu bölgeye bir pamuk yardımıyla iyce yedirerek sürün. Bu işlemi 2 günde bir tekrarlıyabilirsiniz

Endikasyonları
Baş ağrısı, diş ağrısı, nevralji, siyatik ve adet sancılarını giderir. Ateşli hastalıklarda, grip ve soğuk algınlığında ateş düşürür. Romatizma ve lumbagoda enflamasyonu azaltır. Boğaz ağrılarını geçirir. Migrenin semptomatik tedavisinde kullanılır. 100 mg dozda Antiagregan(kan sulandırıcı) olarak kalp ve tansiyon hastaları tarafından kullanılır

Kontrendikasyonları
Salisalatlara ve diğer non-steroidal antienflamatuvar ilaçlara karşı aşırı duyarlılığı olanlarda, kanama eğiliminin arttığı patolojik durumlarda, gebeliğin son üç ayında, glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinde, gastrointestinal kanalda kronik ve aktif ülseri olanlarda kullanılması sakıncalıdır.Kedilerde UDP-Glukroniltransferaz enzimi bulunmadığından bu hayvanlarda Asetil salisilik asit kesinlikle kullanılmamalıdır. Ölümle sonuçlanabilecek toksik reaksiyonlara neden olabilir.

Uyarılar
Astma, nazal polip veya nazal allerjisi olanlarda dikkatle kullanılmalıdır. Uzun süre ve yüksek dozda kullanımında ılımlı bir salisilat intoksikasyonu görülse de, dozun azaltılmasıyla kaybolur[kaynak belirtilmeli]. Salisilatlar tiroid fonksiyon testlerini değiştirebilir. Karaciğer harabiyeti olanlarda, ayrıca cerrahi müdahale geçirecek kişilerde dikkatle kullanılmalıdır. Gebelerde kullanım güvenliği kanıtlanmadığından önerilmez. Süt veren annelerde kullanılmamalıdır.

Yan etkileri
Asetilsalisilik asidin en sık görülen yan etkisi sindirim sistemi üzerinedir. Doza bağımlı olarak gastrointestinal hemoraji, ülserasyon, tinnitus, vertigo, geçici işitme kaybı, kanama zamanının uzaması ve nadiren lökopeni, trombositopeni, plazma demir konsantrasyonunda düşme görülebilir. Ayrıca nadir olgularda aşırı duyarlılık reaksiyonları olarak kaşıntı, ürtiker, anjiyonörotik ödem, astma ve anafilaksi görülebilir.

İlaç etkileşimleri
Asetilsalisilik asit plazma protrombin konsantrasyonunu azaltması nedeniyle antikoagülanların etkisini potansiyelize eder. Oral hipoglisemiyanların etkisini potansiyelize eder. Salisilatlar küçük dozlarda probenesid ve sülfinpirazonun ürikozürik etkisini azaltır. Spirinolaktonla oluşan sodyum itrahı, salisilat varlığında azalabilir. Alkolle, kortikosteroidlerle birlikte kullanımı gastrointestinal sistemde kanama olasılığını artırır. Pirazolon türevleriyle birlikte kullanımı gastrointestinal ülserasyon riskini artırır. Üriner alkalileştiriciler salisilatın böbrekten atılım hızını artırarak; fenobarbital enzim indüksiyonuyla, propranolol bazı reseptörlerle kompetitif etki nedeniyle asetilsalisilik asidin etkisini azaltırlar.

Tarihçesi
Aspirinin ortaya çıkması, kimyager Felix Hoffmann'ın 1897’de saf asetilsalisilik asit (ASA) üretmesiyle mümkün olmuştur. ASA, ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak kullanılan Aspirinin etken maddesidir. Kaynağı ise dünyanın her yerinde yetişen söğüt ağacıdır.

ASAnın kalp krizini, felci, bazı kanser türlerini önleyici etkisi kanıtlanmıştır. Bayer’in kimyagerlerinden Dr. Felix Hoffmann, 10 Ağustos 1897 tarihinde salisilik asidi asetik asit ile sentezleyerek saf asetilsalisilik asidi üretmeyi başardıktan 11 gün sonra aynı yolla diasetilmorfini sentezlemiş ve eroini bulmuştur. Kuru öksürük ve veremin tedavisinde kullanılan eroine büyük ümit bağlanmıştı. Aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nda ağır yaralı hastalara ağrı kesici olarak verilmiştir. Morfin bağımlılarını kurtarmak için fayda sağlayabileceği ileri sürülmüştür. Ancak eroinin kendisinin bağımlılık yapan çok ciddi bir uyuşturucu olduğu anlaşılınca, 1930’lu yılların başında adı ilaç listelerinden silinmiştir.
1900’lü yılların başında Avrupa’daki grip salgınının yok edilmesinde rol oynayan ASA, Aspirin markasıyla özdeşleşmiş durumdadır. ASA ya da Aspirin denince akla daha ziyade kanı sulandırıcı etkisi geliyor. Kalp krizi ve felçteki rolü hatırlanıyor. Hatta bazı kanser türlerindeki önleyiciliği dile getiriliyor. Oysa 1897’den bu yana, Hoffmann’ın formüle ettiği haliyle ilaçlaşan ASA’nın en etkili olduğu rahatsızlıklar ağrı, yüksek ateş ve soğuk algınlığı.

Hoffmann, romatizmal ağrılarla baş edemeyen babasını iyileştirebilmek amacıyla salisilik asidi geliştirmeye çalışır. O zamana kadar kullanılmış olan salisilik asit esaslı sodyum salisilat ilacı hem çok kötü bir tada sahiptir hem de uzun süre alındığı için midesi rahatsızlanan kişileri her kullanışlarında hasta etmektedir.

1950’lerden sonra bu ilacın kalp krizi ve felç riskini azaltabileceği yönünde fikirler ortaya atılıyordu. 1971’de İngiliz farmakolog Sir John R. Vane’nin, ASA’nın insan metabolizmasındaki ağrıyı nasıl durdurduğunu belirlemesi, Hoffmann’dan sonraki en büyük adımdır. O güne kadar maddenin etkisi biliniyor, yeni etki alanlarına ulaşılıyor ancak bu etkiyi nasıl ve hangi süreçle yaptığı bilinmiyordu. Bu buluşsu Vane’ye 1982 yılında Nobel Tıp Ödülü’nü kazandırdı.

Kanadalı nöroloji profesörü Henry J. M. Barnett, ASA’nın yüksek dozlarla beyindeki geçici dolaşım rahatsızlıklarını, ikinci felç geçirmeyi ve felç sebebiyle ölüm riskini önemli ölçüde azalttığını kanıtladı. 1985’te Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) Margaret Heckler, kalp krizi geçiren kişilerin bu ilacı her gün düzenli almaları halinde ikinci kriz ihtimalinin %20 gerilediğini açıkladı. Yine Amerika’da 22,000 sağlıklı doktoru kapsayan kontrollü bir araştırmada, ilaç kullanımının kalp krizi riskini %44 oranında gerilettiği ortaya kondu. Newsweek Dergisi, araştırma sonuçlarını 8 Şubat 1998 tarihli sayısında kapak dosyası yaptı. 1996’da FDA, ilacın akut kalp krizi kuşkusu içindeki kişilerde tercih edilmesini tavsiye etti.

ASA, çok sayıdaki kadını ilk hamileliklerinde tehdit eden, prematüre ve ölü doğumlara sebep olan ‘preeklempsi’yi önlemede de yardımcı özelliği açıklanan tek ilaçtır. Diyabetin geç dönemlerinde varlığını hissettiren, gözün retina tabakasındaki ve böbreklerdeki kılcal damar tıkanıklıklarında da etkindir. Kalın bağırsak (kolon) kanserini önlemede de etkili olduğu, 1988’de Avustralyalı Epidemiyoloji Profesörü Gabriel A. Kune tarafından yapılan bir araştırmadaki genel nüfus istatistiklerine göre, ilacın düzenli içicilerinde söz konusu kanser riskinin %40’ların altına gerilediğinin fark edilmesiyle kanıtlanmıştır. Amerikan Kanser Derneği’nce yapılan araştırmalarda, Kune’nin bulguları doğrulanmıştır.
ASA, 80’den fazla ülkede Bayer’in tescilli markası Aspirin ile insanlara ulaştırılıyor. ASA’nın yeni etki alanlarının keşfedilmesi ve nasıl etki ettiğinin daha iyi anlaşılması adına gerçekleştirilen araştırmaları Bayer destekliyor.

Hammaddesi
ASA’nın hammadde sorunu yoktur. Hemen hemen dünyanın her ülkesinde yetişen söğüt ağacından elde edilir. Bu ağacın tedavi edici özelliği 3500 yıldır biliniyor. Yaprak ve kabuklarından tabii olarak üretilen bitkisel ilaçlar eski çağlarda da ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak kullanılıyordu. Hipokrat, salisilik asidin farkında olan ilk hekimlerden biridir. Bazı rahatsızlıkların tedavisi için reçetesine söğüt ağacı kabuğundan sağlanan suyu ilaç olarak yazmıştır. Suda bulunan ve ağrıyı hafifleten madde bugün bildiğimiz tanımıyla salisilik asittir. Maddenin adı ile kökeni arasında bir bağ vardır. Salix kelimesi Latincede söğüt anlamına gelir.

Eski Mısırlılar ise ağrıyı gidermede mersin ağacı yapraklarını kullanmıştır. Bu ağacın yapraklarında da salisilik asit bulunduğu ispatlanmıştır. Edward Stone 1763’te, söğüt kabuklarını kurutup toz hâline getirerek ürettiği maddenin ateşli hastalarda faydalı olduğunu belirliyor ve Londra Kraliyet Cemiyeti’ne bildiriyor. Maddeyi su ve çay gibi sıvılarda eriterek hastalara veriyor.

Ağrı, ateş ve soğuk algınlığı haricinde kalp krizi, felç ve bazı kanser türlerinde fayda sağlanan ASA ya da bildiğimiz klasik Aspirin ilacının elbette kullanılmaması gereken durumlar da söz konusu. Asit özelliği sebebiyle mide rahatsızlığı olanlara kesinlikle önerilmiyor. Bununla birlikte kanama ve kanamanın durdurulamaması riski taşıyan kişilerin de kesinlikle içmemesi gerekiyor. İlacın kanı sulandırıcı etkisi bu rahatsızlıkta negatif tesir yapıyor. Öte yandan ilaç, şüpheli bir sendrom dolayısıyla çocuklar için de önerilmiyor. Burada kesinlikle bir yanılgıya düşmemek gerekiyor. Başka bir ilaç firmasının babyprin ismiyle piyasaya sürdüğü ilaç da çocuklar için üretilmiyor. Bu ilaç, düşük doz kullanması gereken hastaların ihtiyacını karşılıyor.

Aspirin’in, Plus C ve Forte türleri de var. Plus C’de, ASA ile beraber C vitamini de içeriğe ilave ediliyor. Böylece soğuk algınlığında daha etkili olduğu ifade ediliyor. İngiltere Caridiff Üniversitesi Soğuk Algınlığı Merkezi Direktörü Profesör Ronald Eccless, 272 gönüllü üzerinde yaptığı çalışmada, C vitamini takviyeli ASA’nın soğuk algınlığına bağlı boğaz ağrılarını altı saat süreyle giderdiği; baş ve kas ağrılarında da belirgin iyileşme sağladığı sonucuna ulaşıyor. 1972 yılında piyasaya sunulan Plus C, suda eritilerek vücuda alınıyor. Forte’de ise içeriğe kafein ekleniyor. Buradaki amaç da ağrı kesici etkisini artırmak.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

AlpAykan yazdı:Selamün aleyküm , Hayırlı akşamlar.
Arif abim Börteçine Loncası , nasılsınız keyifler nasıl.
İnşallah sağlığınız da keyfiniz de yerindedir.

Oyunda nadiren Börteçine görüyorum , daha çok görüşmek üzre , Allaha emanetsiniz...

Aleykümselam, Alparslan kardeşim. Sanada hayırlı akşamlar.

Halimize şükür ALLAH C.C. Bu günümüzü aratmasın inşaallah, İnşaallah daha sık görüşeceğiz, sende ALLAH ıma emanetsin.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

ÇEKOSLAVAKYA CUMHURİYETİ

Orta Çağ
Çek Cumhuriyeti topraklarına önce Keltlerin ve daha sonra da Cermenlerin yerleştikleri bilinmektedir. 5. yüzyılda burada yaşayan Cermen halkları Doğu Avrupa'dan gelen Hunlar, Avarlar, Bulgarlar ve Macarlar gibi kavimlerin zorlamasıyla Orta Avrupa'dan ayrılarak batıya ve güneye yayıldılar. Günümüzdeki Çeklerin ataları aynı dönemde Karadeniz ve Karpat dağlarından kalkarak Orta Avrupa'ya göç etmiş Güney Slavlardır. 7. yüzyılda Samo adında bir Frank tüccar bölgeye yerleşmiş Slavların başına geçerek bir Slav devleti kurdu. 8. yüzyılda bölgede Büyük Moravya Prensliği kuruldu. 874 yılında Çek kökenli I. Bořivoj Hristiyanlığı kabul ederek Büyük Moravya Prensliği'nden bağımsızlığını ilan etti ve böylece ilk Bohemya devleti ortaya çıktı. I. Bořivoj'un kurduğu Přemyslovců Hanedanı Bohemya'yı Orta Çağ'ın sonuna kadar yönetti. Orta Avrupa'nın en güçlü devletlerinden biri olan Bohemya Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.

Yeni Çağ
Mezhep kavgalarından çıkan 15. yüzyıldaki Hussit Savaşları ve 17. yüzyıldaki Otuz Yıl Savaşları Bohemya halkına büyük zararlar verdi. 16. yüzyıldan itibaren bölge Habsburgların yönetimi altına girdi. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu zayıfladıkça Bohemya önce Avusturya İmparatorluğu sonra da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun bir parçası haline geldi.

Yakın Çağ
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu I. Dünya Savaşı sonunda yıkılınca 1918 yılında Bohemya, Moravya, Silezya, Slovakya ve Karpat Rutenya bölgeleri birleştirilerek Çekoslavakya adında bir ülke haline getirildi. Yeni kurulan bu Çekoslovakya devleti Çek ve Slovakların yanı sıra Almanca, Macarca, Lehçe ve Rutence konuşan azınlıklara sahipti. Adolf Hitler 1938 yılında Nazi yanlısı bir Çekoslovak vatandaşı olan Konrad Henlein'in desteğiyle Sudetenland bölgesine el koydu. Polonya Polonyalıların çoğunlukta olduğu Český Těšín bölgesini işgal etti. Macaristan da 1938 yılı sonunda Slovakya ve Karpat Rus bölgesini kazandı. II. Dünya Savaşı'nın başlamasından sonra Slovakya Nazi Almanyası'yla anlaşarak Çekoslovakya'dan ayrıldı. Çek toprakları da Almanya tarafından işgal edildi. İşgal döneminde 390.000 Çekoslovak vatandaşı (83.000 Yahudi dahil) Naziler tarafından öldürüldü. Nihayet 9 Mayıs 1945 tarihinde Sovyet ve Amerikan birlikleri ülkeye girerek Alman işgaline son verdiler.

1945-1946 yıllarında Çekoslovakya 2,7 milyon Alman kökenli halkı Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Almanya ve Avusturya'ya sınırdışı etti. Almanlara karşı katliamlar yapıldı. Almanlar toplama kampları ve hapishanelerde tutsak edildi. Kısa bir süre boyunca Çekoslovakya'nın Alman azınlığı ortadan kayboldu. Bu arada Çekoslovakya'da Komünist Parti güç kazanmaya başlamıştı. 1948 yılında yönetim komünistlerin eline geçti. Bu tarihten sonra 41 yıl boyunca Çekoslovakya Doğu Bloku'nda yer aldı.

5 Ocak 1968 tarihinde iktidara gelen Alexander Dubček siyasi bir liberalleşme dönemi başlattı. Ancak Prag Baharı adı verilen bu dönem aynı yılın 20 Ağustosunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı müttefiklerinin (Romanya hariç) ülkeyi işgal etmesi ile sona erdi.

Kasım 1989'da Çekoslovakya Kadife Devrimi adı verilen kansız bir devrimle demokrasiye dönüş yaptı. 1 Ocak 1993 tarihinde ülke barışçı bir biçimde Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olmak üzere iki ülkeye ayrıldı
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ

Boğaziçi Köprüsü, Karadeniz ile Marmara Denizi'ni birbirine bağlayan İstanbul Boğazı üzerinde yer alan iki asma köprüden biridir. Köprünün ayakları Avrupa Yakası'nda Ortaköy, Anadolu Yakası'nda Beylerbeyi semtlerindedir.
İstanbul Boğazı üzerine yapılan ilk köprü olmasına atfen halk arasında Birinci Köprü olarak da adlandırılan Boğaziçi Köprüsü, sonra yapılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve şehirhatları vapurlarıyla birlikte kentin iki yakası arasında ulaşımı sağlar. 20 Şubat 1970 tarihinde yapımına başlanan köprü, 30 Ekim 1973 tarihinde saat 12.00'de, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete sokuldu. Yapımı tamamlandığında dünyanın en uzun dördüncü asma köprüsüyken, 2010 yılı itibarıyla on sekizinci sırada bulunmaktadır.


İlk köprü önerileri
Avrupa ve Asya kıtalarını ayıran Boğaz'dan karşıdan karşıya kolayca geçebilme fikri yüzyıllar boyunca çekiciliğini korudu. Bilinen en eski Boğaz geçişi MÖ 511 yılında gerçekleştirildi. İskit seferine çıkan Pers Kralı Darius'un 700 bin kişilik ordusu, gemilerin yan yana getirilmesiyle oluşturulan yüzer köprü ile Trakya'ya geçti.

Mühendisler, Boğaz'ın bir köprüyle geçilmesi konusunda zaman zaman değişik projeler üretse de bunlar tasarı halinde kaldı. Örnek olarak 1940 yılında Nuri Demirağ'ın girişimiyle Türk mühendisler ve Amerikalı uzmanlar tarafından boğaz köprüsü projelendirilmiş ve bu işe talip olunmuştur ama o zamanki iktidar tarafından "boğaza köprü olmaz, yıkılır" diye bu teklif rededilmiştir.

Yapım süreci
20. yüzyıl'ın ikinci yarısında İstanbul'un hızla gelişmesi ve Avrupa-Asya arasındaki trafiğin artışı Boğaz'a köprü yapılmasını zorunlu hale getirdi. T.C. Karayolları İdaresinden, Boğaz'da köprü geçişinin 9 yerden mümkün olduğu raporunu alan dönemin Demokrat Parti'li Başvekili Adnan Menderes 25 Mayıs 1960'da bir İngiliz müşavirlik firmasıyla sözleşme imzaladı. Birkaç gün sonra meydana gelen 27 Mayıs Darbesi dolayısıyla bu projenin gerçekleşmesi ancak 1965 yılında Adalet Partisi'nin tek başına iktidara gelmesinden sonra olabildi.

1967'de konuda uzmanlaşmış dört mühendislik firmasından yeni bir proje hazırlamaları istendi ve en uygun öneriyi yapan Freeman Fox and Partners adlı İngiliz firmasıyla 1968'de anlaşma imzalandı. İnşaatı gerçekleştirecek firmayı seçmek için açılan ihaleyi de Hochtief AG adlı Alman ve Cleveland Bridge and Engineering Company adlı İngiliz firmalarının oluşturduğu konsorsiyum kazandı. Köprünün inşaatına 1970 yılında başlandı. Anlaşmaya göre inşaatın maliyeti 21.774.283 ABD Doları'dır. İnşaat üç yılda tamamlanmış ve 29 Ekim 1973'te, Cumhuriyetin ilanı'nın 50. yıldönümünde hizmete açılmıştır.

Avrupa ve Asya ile sabit bağlantı olarak Türkiye ulaşım ağının çok önemli bir halkasını oluşturan köprüde, o dönemden bugüne trafik artışı beklenenin çok üstünde gerçekleşti. Köprünün ilk hizmete açıldığı yıl günlük ortalama araç geçişi 32 bin iken 1987'de bu sayı 130 bine, 2004 yılında ise 180 bine çıktı. Boğaziçi Köprüsü 1978'den beri yaya trafiğine kapalıdır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

MONDROS MÜTAREKESİ

Antlaşmanın imzalanması
Filistin'de İngiliz hücumu karşısında hezimete uğraması ve 1 Ekim'de Şam'ın düşmesi üzerine, Talat Paşa hükümeti 5 Ekim'de İngiltere ile ateşkes sağlamak için ABD'nin arabuluculuğuna başvurdu. Bu arada 29 Eylül'de Bulgaristan ateşkes imzalamış, bu ülkeye giren Fransız ve müttefik ordularının İstanbul'a yönelmesi olasılığı doğmuştu.

8 Ekim'de Talat Paşa kabinesi istifa etti. Eski genelkurmay başkanlarından Ahmet İzzet Paşa'nın 14 Ekim'de kurduğu kabinede, İttihatçı olduğu halde hükümetin Alman yanlısı savaş politikasına karşı çıkan ve İngiliz dostu olarak tanınan Rauf Bey (Orbay) Bahriye Nazırı oldu. 18 Ekim'de Osmanlı'da esir bulunan İngiliz generali Townsend, Osmanlı'nın ateşkes şartlarını iletmek üzere bir gemiyle gizlice Midilli'ye gönderildi. 24 Ekim'de İngiliz hükümeti Limni'de bulunan Amiral Calthorpe'a ateşkes görüşmelerini başlatma yetkisini verdi. Ertesi gün Türk hükümetinin görevlendirdiği Rauf Bey Zafer römorkörüyle Foça'dan Midilli'ye geçti; burada kendisini karşılayan İngiliz kruvazörüyle Limni adasına ulaştı. 27 Ekim'den itibaren dört gün süren çetin müzakereler sonunda 30 Ekim akşamı anlaşma imzalandı. 1 Kasım sabahından geçerli olmak üzere Osmanlı Devleti ile Britanya İmparatorluğu arasında ateşkes ilan edildi.

28 Ekim günü Fransız hükümeti bir notayla anlaşma görüşmelerine katılma isteğini bildirdiyse de bu talep İngiltere tarafından dikkate alınmadı.(Savaşın bu aşamasında Osmanlı sadece İngiltere ile fiili çatışma halindeydi.)
Bu esnada 24 Ekim'de Almanya'da ihtilal başladı. 3 Kasım'da Avusturya-Macaristan Villa-Giusti Anlaşması ile savaştan çekildi. 7 Kasım'da Alman imparatoru II. Wilhelm tahttan feragat etti. 11 Kasım'da Compiègne Ormanı'nda imzalanan ateşkes ile Almanya yenilgiyi kabul etti. Aynı gün Avusturya-Macaristan imparatoru I. Karl da tahtını bıraktı.

Antlaşma koşulları
Mondros Ateşkes Antlaşmasının koşulları, aynı günlerde imzalanan Bulgaristan, Avusturya-Macaristan ve Almanya anlaşmalarıyla benzerlik gösterir. Stratejik noktaların işgali, ordunun terhisi ve donanma ile cephanelerin teslimi gibi askeri tedbirler, yenilen tarafın savaşa devam edemez hale getirmeye yöneliktir. Sadece doğu illerinde karışıklık çıkması halinde İtilaf devletlerine buraları işgal etme yetkisini veren 24. madde, Türk ateşkesine özeldir. Bu madde, tehcirden dönecek Ermenilere karşı direniş gösterilmesi olasılığına karşı anlaşmaya konmuş ancak uygulama görmemiştir.

Anlaşmada Osmanlı Devleti'nin sınırlarına ve statüsüne ilişkin bir ifade yoktur. Ancak İngilizler Suriye cephesinde ateşkesi tam Türk-Arap etnik sınırında kabul etmekle, Osmanlı Devleti'nin barıştan sonraki sınırlarına ilişkin ilginç bir fiili durum yaratmışlardır.

Taraflar arasında ateşkes durumu 31 Ekim 1918 günü öğle vakti başlayacaktır.
Resmî anlaşmanın yanı sıra, Amiral Calthorpe'un sözlü açıklamalarını içeren bir mektup da Türk tarafına sunuldu. Bu mektupta, işgal kuvvetlerine Yunan askerinin katılmayacağı ve benzeri taahhütler yer alıyordu. 7/24 Maddeleri en önemli maddelerdir.

Yavuz Zırhlısı tuzağı
Ateşkesin ilginç ayrıntılarından biri, 6 madde aracılığıyla Yavuz zırhlısının Osmanlı'da kalmasının sağlanması idi. Alman donanmasının en güçlü gemilerinden biri olan Goeben zırhlısı savaşın ilk günlerinde Osmanlı'ya gelmiş, Osmanlı donanmasına katılıp adı "Yavuz" olarak değiştirildiği halde, mürettebatı ve kaptanı Alman kalmıştı. Rauf Bey ile Calthorpe arasında anlaşmaya varıldığı şekliyle madde, geminin Haliç'te hapsedilerek Almanların eline geçmesini önlemeye yönelikti.

2 Kasım'da yapılan hassas bir operasyonla Liva Amiral (Tuğamiral) Arif Paşa Yavuz zırhlısını Osmanlı zabit ve eratıyla ele geçirdi ve Haliç'e hapsetti.

Tepkiler
İstanbul kamuoyu anlaşma hükümlerini ağır buldu, ancak genel bir iyimserlikle karşıladı. 1 ve 2 Kasım tarihli İstanbul gazeteleri daha çok İstanbul'da savaş ihtimalinin ortadan kalkmış olduğunu vurguladılar. (Bulgaristan'ı işgal eden İtilaf ordularının o günlerde İstanbul'a yönelik taarruzu bekleniyordu.) Mustafa Kemal Paşa'nın görüşlerini yansıtan Minber gazetesi 1 Kasım'da, "Bir devletin küçülmüş bile olsa herhalde bir siyasi mevcudiyet ve milli birlik muhafaza ederek böyle bir badireden kurtulabilmiş olması en büyük siyasi başarı sayılmalıdır." yazıyordu.

Ancak 13 Kasım'da İtilaf donanmalarının İstanbul'a gelmesi ve Tevfik Paşa kabinesinin kurulmasından sonra anlaşma hükümlerine yönelik kuşku ve kaygılar İstanbul basınında daha sık görülmeye başlandı.

Uygulama
13 Kasım 1918'de İtilaf donanmalarına mensup bir filo, ateşkesin 1. maddesi uyarınca Çanakkale ve İstanbul boğazlarındaki askeri tesisleri işgal etti. Aralık 1918 ve Ocak 1919 aylarında Fransız ve İngiliz birlikleri, 10. ve 16. maddeler uyarınca Antakya, İskenderun, Adana, Tarsus, Kilis ve Antep'e girdiler.

11-26 Kasım tarihleri arasında Türk ordusu Batum, Ardahan, Ahıska ve Kars'ı tahliye etti. Bu yerlerde Türk direniş örgütlerinin denetiminde, Sovyet modelinden esinlenen milli şura hükümetleri kuruldu.

İtalya Fransızların Kilikya (Adana) bölgesine girmesini kendi çıkarlarına yönelik bir tehdit sayarak protesto etti. 22 Mart 1919'da anlaşmanın 7. maddesini gerekçe göstererek tek taraflı olarak Antalya'yı işgal etti. Bu olay Paris'teki barış konferansında diplomatik bir krize yol açtı. Nisan ayında İtalya bir ay süreyle barış konferansını terketti.
Bu olaylar dışında anlaşmanın ilk altı ayı önemli gerilimler olmadan geçti. İstanbul'daki İtilaf temsilcileri ile Türk hükümeti arasındaki en ciddi sorunlar, eski İttihat ve Terakki yöneticilerinin savaş ve tehcir suçları nedeniyle yargılanması ve tutuklanması konusundan doğdu.

Anlaşmanın nisbi sessizlik dönemi Mayıs 1919 başlarında sona erdi. Bu tarihte Paris Barış Konferansı, Mondros'ta verilmiş sözlere aykırı olarak, İzmir'in Yunanlılarca işgali kararını aldı. Aynı günlerde Osmanlı Devleti'nin birçok köşesi İtilaf devletlerince işgal edildi; Kars ve Batum milli şura hükümetleri İngilizler tarafından dağıtıldı. Aynı günlerde ilan edilmesi beklenen barış anlaşması belirsiz bir geleceğe ertelendi.

İtilaf devletleri politikasında meydana gelen bu ani değişim, Türk tarihçileri tarafından henüz yeterince incelenmemiş bir konudur.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

xtengiz yazdı:
Resim

Börteçine Loncası Kuralları
Gizlenmiş İçerikGöster
1. Her lonca üyesi birbirine yardım etmek zorundadır.

2. Hiçbir şekilde ve şartta küfür edilmeyecektir.

3. Lonca Başkanı oyundayken veya değilken Lonca ikinci başkanına veya takım komutanlarına her hangi bir saygısızlık veya itaatsizlik olmayacaktır.

4. Lonca başkanı oyunda değilken Lonca yönetim kurulu başkanı veya Lonca idari başkanları loncadan sorumludur.

5. Loncamız milliyetçi bir loncadır.

6. Loncamızın klanı arz klanıdır.

7. İkinci bir Loncası olan asla loncamıza alınmaz bizim loncamızdayken başka bir loncaya geçenin ise karakterleri silinir.

8. Yüz kızartıcı her türlü şuç (hırsızlık, bayan oyunculara terbiyesizlik… vs) yasaktır. Bu suçların cezası karakterlerin silinme oalcaktır.

9. Yaptığınız her hareketin şahsınıza değil Loncaya mal edileceğini unutmayınız.

10. Loncamız hiyerarşi ile yönetilmektedir.
»»-(¯`•.•´¯)->Lonca Yönetim Kurulu <-(¯`•.•´¯)-««


Börteçnexilteri--BörteçinexHünkar ==>Lonca Kurucusu-Lideri==>Mertkan UĞURLU
Börteçinexxusta--Börteçinexusta--Börteçinexxxusta==>Lonca Yönetim Kurulu Başkanı==>Arif YAMAN
Börteçinextengiz--Börteçinexşaman--Börteçinexotacı==>Lonca Forum Sözcüsü==>Alparslan YAMAN
BörteçinexKAFKAS ==>Üye Alım Sorumlusu==>Kürşad
BörteçnexPerseus--BörteÇnexLeqendx==>Üye Alım Sorumlusu==>Murat


»»-(¯`•.•´¯)->Lonca Üyeleri<-(¯`•.•´¯)-««


Börteçinexbaşbuğ==>Üye==>İhsan
Börteçinexayzıt--Börteçinexötüken--Börteçinexasena==>Üye==>Melek
Börteçinexbeyaz--Börteçinexvefa--Börteçinexderman==>Üye==>Beyzanur
Börteçinexsepya--Börteçinexxsepya==>Üye==>Çağdaş
Börteçinexmeriç--Börteçinexmelodi==>Üye==>Zişan
Börteçinexzarif==>Üye==>Cansu
Börteçinexefe==>Üye
Börteçinexaslan==>Üye==>Metehan


,-*'^'~*-.,_,.-*~ İzinli Listemiz ~*-.,_,.-*~'^'*-,
Gizlenmiş İçerikGöster
Börteçinexamazon--Börteçinexgece--Börteçinexdoktor==>Üye==>Büşra


,-*'^'~*-.,_,.-*~ Loncamıza Başvuru Koşulları ~*-.,_,.-*~'^'*-,
Gizlenmiş İçerikGöster
İsim,
Yaş,
Karakter İsimleri ve Seviyeleri,
Herhangi Bir İrtibat Adresi, ( Msn, Skype, Cep Telefonu vs. )
Daha Önce Bir Loncaya Mensup ise Mensup Olduğu Loncanın İsmi,
Daha Önce Mensup Olduğu Loncadan Ayrılma Sebebi.


:!: Yukarıdaki Üyeler Haricinde Üyemiz Bulunmamaktadır..
Loncamıza Katılan Herkes Forum İmzasına "Buradaki" İmzayı Eklemek Zorundadır.

Börteçine Loncası 2009'dan beri...
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

MUSON İKLİMİ

Muson iklimi, tropikal iklim özellikleri taşıyan Güney, Güneydoğu ve Doğu Asya’da etkilidir. Görkemli yağmur bulutları, aralıksız yağış ve güçlü rüzgarları başta gelen özelliğidir.

Yaz mevsimleri yağışlı , kışlar kurak geçer. Bu yönüyle savan iklimi ile benzerlik gösterir. Sıcaklık ortalaması bütün yıl 10 °C nin üstündedir. Yıllık sıcaklık farkı Savan iklimine göre fazladır.

Yıllık yağış miktarı 1000-1500 mm civarındadır. Ancak kıyı kesimlerde bu yağış miktarı çok daha fazla olabilmektedir. Dünyanın en fazla yağış alan yeri, Hindistan’ın kuzey doğusunda yer alan Çerapunçi'dir. Yıllık 12000 mm yağış alabilmektedir.

Hindistan'da su ve nehirler kutsal sayılır, her sene Muson mevsiminde nehirlerde törenler yapılır. Ganj nehri, bu törenlerin merkezini oluşturur.

Bitki örtüsü kışın yaprağını döken geniş yapraklı muson ormanlarıdır. Muson ormanlarının tipik ağacı ise teak ağacıdır.
Muson, yaz ve kış aylarında farklı davranışlar göstermektedir. Hint yarımadasının Asya kıtasını sıkıştırması ile yükselen Himalaya Dağları, Hint okyanusundan gelen nemli ve göreceli olarak soğuk ya da sıcak olan havanın tüm yağışını aynı periyotlarla Hint anakarası üzerinde bırakmasına yol açmaktadır.

Amerika'nın Las Vegas kentini de kapsayan kesiminde, Asya musonuna göre sakin kalmakla birlikte Amerika kıtasına ait Muson sistemi bulunmaktadır. Yaz Musonları, üç aylık bir dönemde etkili olur. Soğuk olan Hint Okyanusundan anakaraya doğru esen nemli rüzgar, alçak basınç alanı oluşturarak bol miktarda yağış bırakır.Bu yağış nedeniyle pirinç tarımı yaygındır.Çünkü pirinç bataklık gibi derin su içinde ağaç gibi büyük ve pamuk gibi zarifce yetişir ve toplanır.Bataklık gibi su ise çok yağışda görülür.Muson İklimi ise bol yağışa hakimdir.

Kış aylarında ise karadan denize doğru serin ve kuru eser.
Nisan-Eylül ayları arasında Güney Asya'da kara sıcaklığı ortalaması 45 derece iken, denizlerde sıcaklık 25 derece olur. Muson yağmurları şiddetli olabileceğinden, özellikle karaya vurdukları sahil kesimlerinde ciddi sel baskınlarına ve dev dalgalara sebep olurlar.Muson iklimi çok yağışlı olur.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ

bir yılan 3 yıl uyuyabilir.

-bal bozulmayan tek gıdadır.

-ördeğin sesi yankı yapmaz.

-denizyıldızlarının beyni yoktur.

-üzüm mikrodalga fırında patlar.

-ınsan yılda en az 1460 rüya görür.

-ıçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.

-karınca iki hafta su altında yaşayabilir.

-ınsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.

-üzümü mikrodalgaya koyarsanız patlar.

-parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.

-"pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9dur.

-dünyada insanlardan daha çok tavuk var.

-venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.

-ınsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.

-hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2ye katlanamaz.

-türkiyede mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.

-sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.

-yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.

-el tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar.

-otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.

-doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz.

-bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.

-günde 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 31 bin 688 yıl alır.

-dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla monopol parası basılıyor.

-eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.

-vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.

-çinde ıngilizce konuşan kişi sayısı amerikadan daha fazladır.

-elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. aslında hepsi tatlıdır.

-13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle abdde birçok otelde 13. katta oda bulunmaz.
-en uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2,72 metre boyunda abdli r.p. wadlow olmuştur.

-kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.

-einstein 9 yaşından sonra akıcı konuşmaya başladı. aile onda zihin geriliği olduğunu bile düşündü.

-ınsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.

-ınsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.

-dünyanın en hızlı kuşu boğazlı kırlangıçtır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.

-michel jordan bir yılda nikeden nikeın malezya fabrikası personelinin hepsinden fazla para kazanıyor.

-abd, ohioda lisans olmadan fare yakalamak yasaktır.
-eğer aynı zama aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız, patlarsınız.

-aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. bu kalp atışınızı hızlırır ve sizi mutlu yapar. mu kimyasal madde çikolatada da vardır.

-uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz. çünkü gözyaşı aşağı düşmez.

-birinci dünya savaşında fransa ülkedeki tüm taksileri tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı.

-1994 dünya kupasında, bulgaristan futbol takımının 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "ov" ile bitiyordu.

-sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.

-kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.

-kereviz yerken harcanan kalori,kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.

-bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.

-klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür.

-ınsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.

-bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.-soğuk havalarda ısınmak için alkol almak son derece tehlidir. yüzeysel damarlarda genişlemeye yol açan alkol bir süre kendinizi ısınmış gibi hissetmenize yol açarken, vücudun ısı kaybını kolaylaştırır. bu da donmayı çabuklaştırır.

-macar yanosh voven ve karısı sara dünyada en uzun aile hayatı sürmüşler. onlar 147 sene beraber yaşamışlar. yanosh 172, sara 164 sene yaşamıştır. öldüklerinde en küçük çocuklarının 116 yaşı varmış.

-en büyük kuş yumurtası devekuşunundur. 15 - 20 santimetre uzunluğunda ve ortalama 1.7 kilogram ağırlığındadır. kaynatılarak pişirilmesi 40 dakika sürer.

-kirpiler suda yüzer.

-salatalığın yüzde 96sı sudur.

-sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.

-coca-colanın orijinal rengi yeşildir.

-çocuklar baharda daha fazla büyüyor.

-sigara çakmağı kibritten önce bulundu.

-sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.

-uranüs çıplak gözle görülen bir gezegendir.

-dünyadaki tavuk sayısı insanlardan fazladır.

-salyangozların 25.000 civarında dişi vardır.

-bir doğumda yaşayan en çok çocuk sayısı 6.

-bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk sayısı 69.

-ılk kule saati 1404 yılında moskovada yapılmıştır.

-hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.

-timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar.

-bukalemunların dilleri,vücutlarından iki kat uzundur.

-dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0.7 derece arttı.

-uzaya ilk uçan kadın valentina tereşkovadır. (1962)

-günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.

-dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur.
-pisagor sokak dövüşü spor dalında olimpiyat şampiyonu olmuştur.

-kedi ve köpekler de insanlar gibi solak yada sağak olabilirler.

-"düello" uygulaması hala uruguay ve paraguayda devam etmektedir.

-(şuan yaşayan) 135 yaşındaki ali muhammed hüseyin, yeryüzünün en yaşlı insanı olarak biliniyor.

-atların kırılan kemikleri geri kaynamaz. ayağı kırılan atların hayatı da biter.

-sağ elini kullananlar sol elini kullananlardan ortalama 9 yıl daha uzun yaşıyor.

-uyurken, tv izlerken olduğundan iki kat daha fazla kalori harcarız.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

31 EKİM TARİHTE BUGÜN

Olaylar

1517 - Martin Luther, Wittenberg'de 95 tezini kilise kapısına asarak Protestanlığı ilan etti.
1831 - Takvim-i Vekayi yayına başladı.
1864 - Nevada, ABD'nin 36. eyaleti oldu.
1876 - Hindistan'da dev kasırga: 200.000 den fazla kişi öldü.
1919 - Sütçü İmam, Kahramanmaraş'ta Fransız işgalcilere ilk kurşunu attı.
1922 - Mussolini İtalya Başbakanı oldu.
1956 - Süveyş Krizi: İngiltere ve Fransa, Süveyş Kanalı'nın tekrar açılmasını sağlamak için Mısır'ı bombalamaya başladı.
1989 - Turgut Özal, 263 oyla Türkiye'nin 8. cumhurbaşkanı seçildi.
1992 - Vatikan, dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü söyleyen Galileo'nun haklılığını teslim etti.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Cevapla

“Lonca İletişim” sayfasına dön