665. sayfa (Toplam 899 sayfa)
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 04 Eyl 2011 00:09
gönderen ustax66
4 EYLÜL TARİHTE BUGÜN
1886 : Apaçi Yerlilerinin şefi Geronimo ABD birliklerine teslim oldu. Son büyük Amerikalı-Yerli savaşı sona erdi.
1870 : Fransa'da III. Cumhuriyet ilan edildi.
1919 : Gazi Mustafa Kemal Paşa Sivas Kongresi'ni açtı.
1932 : Dünya Barış Konferansı Viyana'da toplandı.
1935 : İstanbul telefon şirketi hükümet adına işletilmeye başlandı
1939 : Tüm gıda maddelerine ihraç yasağı kondu.
1944 : II. Dünya Savaşında, Müttefikler Brüksel ve Anvers'i ele geçirdi.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 04 Eyl 2011 00:18
gönderen ustax66
GERONİMO
Geronimo (Gokhlayeh), (d. 16 Haziran 1829 – ö. 17 Şubat 1909). Kızılderili lideri. Beyazlara karşı mücadele veren kahraman ve son kızılderili olarak tanınmıştır. Kendi adı öz dilinde Gokhlayeh (Esneyen adam)) olarak biliniyor.
Geronimo veya diğer adıyla Goyathlay, günümüzde Yeni Meksika olarak adlandırılan bölgede doğmuştu. Şef Mahko’nun torunu olan Geronimo, bir Bedonkohe Apache yerlisiydi. Meksikalı askerler ona Geronimo, İspanyollar ise Jerome derlerdi. İsmi bu nedenle, sonradan Geronimo olarak bilinecekti.
Sonora-Arispe’deki Apache yerlileri için, aslında o bir lider olarak görülüyordu. Geronimo’nun savaş kariyeri bir Chiricahua (Apacheler arasında en çok saygı duyulan apacheler) ve aynı zamanda şefi olan kayınbiraderiyle de bağlantılıydı. Juh adındaki bu şefin, sözcüsü olarak beyazlarla ilişki kurmuştu. Geronimo Amerikan hükümetine karşı savaşan son liderlerden biriydi. Apacheler arasında ise son savaşçıydı. O sıralar Amerikalı yerleşimcilerin yanı sıra İspanyollarda bu bölgeye akın etmeye başlamıştı. Geronimo’nun hayatındaki en kötü anı da bu dönemde gerçekleşti. 1858 yılında bir gün eve döndüğünde, eşi, annesi ve 3 çocuğunu İspanyollar tarafından öldürülmüş olarak buldu.
Anlatılanlara göre Geronimo, beyaz olan herkese karşı nefret duymuş ve elinden geldiği kadar beyaz öldürmeye çalışmıştı. Onun bu intikam ateşi Apacheler arasında bir üne sahip olmasını sağlamıştı. Arizona ve New Mexico’da yaşayan beyaz yerleşimcilere suratındaki agresif ifadesi ve vücudundaki Apache kanından dolayı hep korku saçacaktı. Geronimo, aslında bir şef değildi; ama bir şamandı (şaman: tıp adamı – şifacı – büyücü) ve bu yönü diğer özellikleri ile de birleşmiş, sonuçta ruhsal ve entelektüel bir lider olmasını sağlamıştı.
Apache şeflerinin hepsi, onun görüşlerine ve gücüne saygı duydu. 1870’de rezervasyon bölgesine (San Carlos) yerleştirilen Geronimo, buradan kaçmaya çalışacak; fakat tutuklanıp bölgeye geri gönderilecekti. Üç kez daha kaçmayı deneyen Geronimo, dördüncü kaçışında başarılı oldu ve yakalanamayınca, 500 izci ve 3000 Meksikalı asker onun peşine düştü. İzciler sonunda onu buldu ve rezervasyon bölgesine geri götürüldü. Ancak özgür ruhlu Geronimo bir yıl sonra 35 savaşçı, 109 kadın, cocuk ve gençle bu bölgeden de kaçmayı başardı. 1885’teki bu kaçışından 1894’ yılına kadar Geronimo bulunamadı.
Bir keresinde 24 adamı ile 5000 süvariden kaçan Geronimo Dumanlı Dağlar’a sığınmış ve dağları didik, didik arayan süvariler ilginçtir ki Geronimo’nun izine bile rastlayamamıştı. Geronimo’yu yakalayamayan süvariler köylere saldırıp kadın ve çocukları öldürmeye başlamışlardı. Bunu duyan Geronimo sonunda dayanamadı ve halkına zarar gelmemesi için teslim oldu ve Oklahoma’daki Fort Sill’e yerleştirildi. Geronimo teslim olduğunda yanında en son 16 savaşçı 12 kadın ve 6 çocuk kalmıştı. Lawton’daki okul müdürü S.M. Barrett’a yerli bir çevirmen aracılığı ile hayatını kaydettirdi.
Geronimo bir savaş suçlusu olduğundan müdür Barrett, dönemin başkanı Teddy Roosevelt’e varıncaya dek, her makama yazarak “Sürgündeki Kızılderili’nin sözlerini kaydetmek için izin istemişti. Geronimo anılarını anlatmaya Apache’lerin yer yüzüne geliş hikâyesinden başlamıştı. İlk söyleşinin sonuna gelip, Barrett bir soru sorduğunda alacağı cevap şu oluyordu, “Ne söylüyorsam onu yaz.” Ölümünden önce son günlerini geçirmek için Arizona’daki evine dönmek istemiş ancak izin verilmemişti. Ve 1909 yılında bir savaş mahkumu olarak Oklahoma’da öldü. Kimilerine göre Geronimo işkence yapılarak öldürülmüştü. Öldükten sonra Geronimo rezervasyon bölgesinin arka tarafına gömülmüştü. Fakat -ilginçtir ki- ertesi gün Geronimo gömüldüğü yerde değildi.
Geronimo'nun sembolik mezarı Fort Sill – Oklahoma bölgesindedir. Apachelere göre Geronimo kutsal topraklar olan dumanlı dağlardadır.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 04 Eyl 2011 00:42
gönderen ustax66
SİVAS KONGRESİ
Sivas Kongresi, Mustafa Kemal'in Amasya Genelgesi'ni açıkladıktan sonra bir çağrı üzerine I. Dünya Savaşı'ndan sonra işgale uğrayan Türk topraklarını kurtarmak ve Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak için çareler aramak amacıyla seçilmiş ulus temsilcilerinin Sivas'ta biraraya gelmesiyle, 4 Eylül 1919 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında gerçekleşen ulusal kongredir.
Sivas Kongresi'nde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek tüm ulusu kapsar bir nitelik kazandırmış ve yeni bir Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olmuştur; bu nedenle Sivas Kongresi'nin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür.
Kongrede doğu illeri adına delege olarak Erzurum Kongresi'nde seçilen Heyet-i Temsiliye (Temsil Kurulu) üyeleri bulunuyordu. Batı ve Orta Anadolu illerinden gelen diğer temsilcilerin de katılımı sayesinde Sivas Kongresi, ulusal bir kongre niteliği kazanmıştı.
Kongreye katılan delege sayısı tartışmalı bir konudur. Ankara gibi bazı illerde vâlilik baskısı ile delege seçimi gerçekleşememiş, bazı illerden seçilen delegelerin ise yola çıkması engellenmiş, bu nedenle kongreye katılamamış veya kongre çalışmaları bittikten sonra Sivas’a gelebilmişlerdi. Sonradan katılanlar'la birlikte delege sayısının 41'i bulduğu söylenebilir (Farklı kaynaklara göre 31,33, 38 katılımcı vardır.)
Alınan Kararlar
Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.
Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
Kuvay-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
Manda ve himaye kabul olunamaz.
Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanması mecburidir.
Aynı gaye ile, milli vicdandan doğan cemiyetler, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 04 Eyl 2011 01:09
gönderen ustax66
TATARİSTAN TÜRK CUMHURİYETİ
Tataristan Cumhuriyeti (Tatarca: Tatarstan Respublikası; Rusça: Респу́блика Татарста́н), 30 Ağustos 1990 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak, bağımsızlığı Rusya tarafından kabul edilmeyen Rusya Federasyonu’na bağlı Türki bir cumhuriyettir. 3.780.000 nüfusu olan petrol ve maden zengini, bir Türk ülkedir.
6. yüzyılda Hazar Türkleri tarafından kurulmuş Hazar İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla batıya ve kuzeye göç eden Kıpçak boyuna dahil bir Türk kavmi olan Bulgarlar Kağan Asparuk komutasında batıya giderek bugünkü Bulgaristan'ın temelini atarak Tuna Nehri havzasında Birinci Bulgar İmparatorluğu'nu, kuzeye giden Bulgarlar ise Volga Bulgarya devletini kurmuşlardır. Bu iki devleti kuran Türklerin ataları bugünkü Tatarlar ve Çuvaşlar sayılmaktadır. Tataristan bölgesi 1922 yılına kadar Bulgaristan olarak anılmaktaydı. Kazan Tatarları Tataristan'ın isminin Bulgaristan veya Bulgaria olarak değiştirilmesini, kendilerinin Volga Bulgarları olarak anılmasını savunmakta ve Bulgarism akımını desteklemektedirler.
Tataristan Adı
Tataristan devletinin adına kaynaklık eden “Tatar” adını, tarihte asıl meşhur eden Altın Orda Devleti olmasına rağmen, bu ad, komşuları (bilhassa Ruslar) tarafından ve eski, batılı yazarlar tarafından, bazen Asya’daki bütün Türkleri adlandırmak üzere kullanılmıştır. İşte bu devletin yıkılması ile ortaya çıkan hanlıklar da (Kazan, Kırım, Kasım, Astrahan, Nogay, Sibir hanlıkları) Avrupalılar ve Ruslar tarafından, genellikle Tatar hanlıkları olarak bilinse de, bu bölgedeki Türkler, bu adı, ancak 19. asır sonunda kullanmaya başlamışlardır
Konum
Tataristan Cumhuriyeti, Doğu Avrupa’da, Çulman ile İdil (İtil, Volga) nehrinin birleştiği yerde bulunmaktadır.
Ülke, İdil Nehri (Tatar Türkçesi: İdél) havzasının orta kesiminde yer almaktadır. Moskova'nın yaklaşık 800 kilometre doğusunda, 68 bin kilometrekare büyüklüğünde, İdil ile Çulman nehirlerinin birleştiği noktanın çevresinde yer alır.
13. yüzyılda Moğol istilasından sonra bölgede Altın Orda Devleti’nin hâkimiyeti kuruldu. On altıncı asrın hemen başında Altın Orda Devleti yıkıldı ve hâkim olduğu bölgelerde Kazan, Kırım, Kasım, Astrahan, Sibir hanlıkları ve bağımsız Nogay Uruğları ortaya çıktı. Uzun mücadelelerden sonra Ruslar, Kazan Hanlığı’nı yıkarak bölgeye hâkim oldular (13 Ekim 1552). 1552 tarihi başta Tatar Türkleri olmak üzere, Kuzey Türkleri için önemli bir tarihtir. Bu tarihten sonra evre evre Rusların doğuya doğru ilerleme hareketleri sistematik bir şekilde devam etmiştir. 1552'de Kazan'ın düşmesiyle başlayan Rus yayılması 1885'te Batı Türkistan'ın işgaliyle tamamlanmıştır
1917 İhtilali
1917 İhtilali Rusya'da çarlığın devrilmesine ve geniş politik faaliyetlere sebep oldu. Bütün Rusya Müslümanlarının İttifakı toplandı ve ilk defa çarın tayin etmediği bir müftü seçildi. 1917 Haziran ayında Kazan'da toplanan kurultaydaysa “İç Rusya ve Sibirya Müslüman Türk-Tatarlarının” medeni muhtariyeti ilan edildi. Ardından 120 kişilik Millet Meclisi için seçimler yapıldı. Bu meclis 29 Kasım 1917'de İdil Ural Devleti projesini ilan etti. Bu devlet 1918'de Bolşevikler tarafından ortadan kaldırıldı.
İhtilalden sonra, diğer bazı alanlarda olduğu gibi Tatar yazılı kültürü de kan kaybetmeye başlar. Millî bağımsızlık duygusuyla yazdıkları eserlerle halkı aydınlatmayı amaçlayan ve ihtilali tasvip etmeyen Ayaz İshaki, Sadri Maksudi Arsal, Abdullah Battal Taymas, F. Tuktar gibi aydınlar ülkelerinden göçmeye mecbur kalırlar. Bu durum Tataristan’da birçok alanı etkileyecek büyük kayıplar doğuracaktır.
Bolşevikler Tatar-Başkurt ÖSSC'ni kurduklarını açıkladılar. 23 Mart 1919'da Başkurt, 27 Mayıs 1920'de de Tatar ÖSSC kuruldu. Böylece Tatar-Başkurt ÖSSC'nin yerine iki ufak muhtar cumhuriyetin kurulması bölgede Türk birliğinin parçalanmasına sebep oldu.
Bugünkü Tataristan
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılması sürecinde, 30 Ağustos 1990'da Tataristan da, tam siyasî bağımsızlığını ilan etti. Rusya'dan ayrılma niyetini bildirince, Rusya Parlamentosu buna ret cevabı verdi. Bu bağımsızlık hâlen hiçbir devlet tarafından tanınmamıştır. Ülke, Rusya Federasyonu içerisinde Tataristan Cumhuriyeti olarak bulunmaktadır.
1992 yılında ülkede referandum ile yeni anayasa oylanmış ve % 62 kabul oyu ile kabul edilmiştir. 15 Şubat 1994 tarihinde Tataristan Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasında kurumların konu ve yetkilerinin sınırlandırılmasına dair antlaşma imzalanmıştır
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 04 Eyl 2011 01:18
gönderen YusufATMACA
DUYURU!
Selamun aleyküm,
Murat abi (BörteçinexPerseus) yaklaşık 1 ay oyunda olmayacaktır.
Bilginize!
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 04 Eyl 2011 01:20
gönderen ustax66
TAYYARECİ FETHİ BEY
Fethi Bey ( .... - .... )
İstanbul Ayazpaşa'da doğmuş olan Tayyareci Fethi bey 1907 yılında Bahriye Mektebi'ni bitirdi. Mesleğinde ilerlemek için 1911 yılında gittiği İngiltere Bristol Uçak Fabrikası'nda aldığı havacılık eğitiminden dönünce yüzbaşılığa yükseldi. Bir süre İstanbul'da çeşitli gösteri uçuşları gerçekleştirdi.
Tayyareci Fethi Bey ve yardımcısı Sadık Bey MUAVENET-İ MİLLİYE isimli BLERIOT XI/B, uçağı ile İstanbul-İskenderiye uçuşunu gerçekleştirmek için 8 ŞUBAT 1914 de uçuşuna başladı. Konya, Ulukışla, Adana, Humus ve Şam üzerinden İskenderiye'ye uzanan bir hava yolculuğunu gerçekleştirmek isterken Şam'ın Taberiye ilçesi şimiriye bucağı yakınlarında düşerek Türk havacılık tarihinin ilk şehidi oldu. Mezarı Şam yakınlarında Selahattin Eyyubi Türbesi'ndedir...
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 04 Eyl 2011 01:21
gönderen ustax66
KOCA YUSUF
Koca Yusuf ( 1857 - .... )
Ününü bütün dünyaya yayan büyük pehlivan. 1857 yılında Şumnu'nun Karalar köyünde doğdu. Ufacık bir çocukken köyde danalarla boğuşmaya başladı, sonra kispeti ayağına geçirip güreşmeye koyuldu. Ünü önce Deliorman'ı, sonra Kırkpınar'ı kapladı. Türk güreşinin gelmiş geçmiş en büyük pehlivanı olarak ortaya çıktı. Avrupa ve Amerika'da yaptığı bütün güreşleri kazandı. 1898 yılında Amerika'dan dönerken bindiği vapurun batması sonucu öldü. Mezarı dahi yoktur.
Koca Yusuf yalnız Türk güreşinde değil, güreş dünyasında da büyük bir zirvedir. Er meydanları Koca Yusuf'u, güreş tarihimizin en büyük pehlivanlarından biri olan ve 26 yıl Kırkpınar'ın başpehlivanlığını elinden bırakmayan ünlü Kel Aliço'nun karşısında tanıdı ilk kez. 27'inci yılda da başpehlivanlığı rakipsiz alacağını umarak Kırkpınar'a gelen Kel Aliço burada “Başa güreşeceğim” diyen Deliormanlı Yusuf isminde körpe bir çocukla karşılaştı.
Herkes er meydanlarının pek yaman kurdu Kel Aliço'nun bu “tüysüz kızan”ı karşısına çıktığına pişman edeceğini umuyordu. Ancak Deliormanlı Yusuf, öylesine yaman bir güreş çıkarıyordu ki, buna Kel Aliço da şaşırmış ve güreş alemindeki meşhur gaddarlığını dahi ortaya koymaktan çekinmemişti.
Ancak saatler uzayıp gittiği halde Aliço neticeyi lehine çeviriyordu. Üstelik ilerlemiş bir yaşta bulunan ünlü pehlivanda yorgunluk alametleri başgöstermeye başlamış ve durumu tehlikeye düşmüştü. 26 yılın başpehlivanı Aliço'nun böyle bir pehlivana yenilerek güreş dünyasındaki tahtını kaybetmesine kimsenin içi razı gelmiyordu. Havanın kararmasını fırsat bilenler güreşi yarıda bıraktırmak istediğinde Aliço'nun gür sesi er meydanını kapladı:
– A be burası Kırkpınar'dır... Er meydanıdır buncağaz. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne duruyor? Tutuşturun oncağazları... Pişmiş güreş bırakılır mı hiç? Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa bırakın yensin beni... Hem ben artık bu er meydanlarından çekileceğim. Aliço'yu yenmek talihini bir daha bu Yusufcağız nerede bulacak?
Aliço'nun bu sözleri Yusuf'u öylesine duygulandırmıştı ki, gözyaşlarını tutamadı ve büyük ustanın eline sarılıp öptükten sonra titrek bir sesle ona adetâ yalvardı:
– Ustaların ustası, pehlivanların pehlivanı, koçyiğit ağam benim! Gel bırakalım şu güreşi. Sözlerinle yendin sen beni. Elimde ayağımda derman komadın. Bu söylediklerinden sonra ben seni tutamam gayri. İstersen sen tut beni, vur sırtımı yere...
Aliço da meydanı çevreleyen kalabalığı teşkil edenler gibi çok duygulanmıştı. Nerede ise ağlayacaktı. Deliormanlı Yusuf'un alnına sıcak bir bûse kondurdu:
– Bu meydan bundan sonra senindir artık. Senin gibi bir pehlivan ortaya çıktıktan sonra gözüm arkada kalmadan ayrılacağım buralardan. Ödül de, başpehlivanlık da senindir. İkisine de güle güle sahip ol. İkisi de sana helal olsun oğul, dedi.
Ve o günden sonra Türk güreşinde Koca Yusuf'un devri başladı. Er meydanlarında kasırgalar yaratıp rakip tanımayan bir kuvvet olarak ortaya çıkan ve yalnız cüssesinden ötürü değil, güreş değerinden ötürü de “Koca” sıfatını alan büyük Türk pehlivanı yenecek rakip bırakmadı. Bunu fırsat bilen açıkgöz organizatörler onu Avrupa'ya götürdüler.Avrupa'dan sonra Amerika'da yaptığı güreşleri de kazanan ve dünyanın en ünlü pehlivanlarını sıraya dizen Koca Yusuf'a Amerika'da milyoner bir kadın aşık olmuştu. Bu kuvvet ilahından çocuk sahibi olmak istiyordu. Yusuf bunu işittiği zaman, “Ben buraya damızlık gelmedim” diye kükredi.
Avrupa ve Amerika'daki güreşlerinden 800 altın kazanmıştı Koca Yusuf. Bunları kemerine yerleştirip Fransız bandıralı La Buorgogne varupu ile yurda dönerken bindiği gemi Atlas Okyanusu'nda sis yüzünden İrlanda bandıralı Cromartyshre gemisiyle çarpıştı. 721 yolcunun bulunduğu La Buorgogne, kaşla göz arasında sulara gömülüvermişti.
Bu kez denizin içinde bir panik başlamıştı. Denize dökülenler, filikalara atlayıp canlarını kurtarmak istiyorlardı. Koca Yusuf da can havliyle bir filikanın kenarına yapışmıştı. Filika'da bulunanlar onun heybetli vücudu ile sandalı devirmesinden korktular. Önce yüzüne, kafasına kürekle vurmayı denediler. Fakat dev yapılı adamın çelik pençeleri sanki filikaya kilitlenmişti. Yarılan kafasından ve suratından akan kanlar posbıyıklarının üzerine doğru iniyordu. Onun bu hali filikada bulunanlara daha büyük bir dehşet vermişti. İçlerinden canavar ruhlu bir tanesi filika içinde bulunan ve ipleri kesmek için kullanılan ufak bir baltayı kaptığı gibi o çelik pençelere vahşi bir ihtiras içinde rastgele indirmeye başladı. Bileklerinden kesilip kopan o çelik pençeler gevşedi ve Koca Yusuf'un o dev vücudu Atlantik Okyanus'unun derinliklerine doğru gümülüp gitti...
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 04 Eyl 2011 22:37
gönderen xtengiz
Selamünaleyküm..yaklaşık 13 günlük bir tatilin ardından tekrardan aranızdayım
özlemişim sizleri
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 05 Eyl 2011 18:56
gönderen YusufATMACA
DUYURU!
Selamun aleyküm,
Bugün yaşanan çakma karekter olayı sonucunda bilgilendirme mayetinde forumda duyuru geçiyorum.
Loncamızın bir üyesi veya loncamızın sıkı takipçisi olan biri çakma karekter açarak şifre istiyor.
Lütfen bu kişilerle itibar etmeyin ve karekter ismini kontrol edin.
Bkz : Börteçınexatsız.