7. sayfa (Toplam 21 sayfa)
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 31 Eki 2017 21:52
gönderen Plafect00
BÖLÜM 2.6 [HATA]
- Yardım edin! Hemen buraya gelin!
Feryat eden suçlular Maymun'a bakamıyorlardı. Bazıları ağlıyor, bazıları çığlık atıyor. Maymun cesedin kanıyla oynuyordu. Az sonra muhafızlar geldi.
- (Sinirle) Ne var ?
Suçlular korku dolu gözlerle Maymun'un bulunduğu yeri gösterdiler. Muhafızlar o yöne hareket etti.
- (Yürürken) Gene ne yaptı bu May...
Cümlesini tamamlayamadı. Karşılaştığı manzara karşısında nutku tutuldu. Bir gardiyan dayanamayıp kustu. Maymun yanındaki suçluyu öldürmüş, çıplak elleriyle yüzünü parçalamış, gözlerini oymuştu. Şef Gardiyan:
- Seni hayvan! (Parmaklığı açtı.) Kıpırdama!
Elindeki demir sopayla 4 defa sertçe vurdu. Sonra kelepçeleyip oradan çıkardılar ve hücreye atmak üzere götürdüler. Arkadan bir gardiyan durup nezarete baktığında duvara kanla bir yazı yazılı olduğunu fark etti: "Sadece biraz eğlenmek istedim."
****************
Fazıl tahtayı boydan boya donatmıştı. Öğrenciler hızla not alıyordu, bir kişi hariç. Tahtaya merakla bakıyordu.
- Ama bu çok...
- (Fazıl aşağılayarak baktı.) Uzun mu ?
- Hayır, saçma.
- (Merakla) Neden ?
- Eğer akımı böyle ayarlarsanız elektrik sistemi çalışmaz.
- (Memnun) Buraya gel. (Öğrenci şaşkın bir şekilde yerinden kalktı, tahtaya çıktı. Bu sırada Fazıl çantasını topladı.) Ders bitti, çıkabilirsiniz.
Fazıl genci aldı, malzeme odasına girdi, kapıyı hızla kapattı, ışığı açtı.
- (Korkuyla) Ne oldu ?
- (Çantasından bir kitap çıkardı. Hızla sayfaları çevirdi, bir yerde durdu.) Bak, bu sistem çalışır mı ?
- Hayır, mümkün değil. (Fazıl'ın yüzü düştü, sinirlendi.) Tabi bu elektrikle çalışan bir sistem için geçerli. Farklı bir enerjiyle belki çalışabilir. Mesela... (Biraz durdu.) Neden erge bu kadar ilgilisiniz ?
- (Fazıl çok memnun.) Neden bu okuldasın, iyi bir iş sahibi olup çok para kazanmak için mi ?
- Ne? Hayır. Hayır, ben tek seçeneğim burası olduğu için geldim. Neden bunları soruyorsun şimdi ?
- Devam et!
- (Şaşkın, korkmuş) Hayat çok sıkıcı. Tarihe yön vermek istiyorum, uğruna çalışabileceğim önemli projeler istiyorum.
- Bak, o hesaplamayı kasten yanlış yazdım. Bana onları ezberleyen biri değil düşünen biri lazım.
- Ne için ?
- Sana erg gerçek desem bana inanır mıydın?
- Kanıtlayabilirsen inanırım.
- (Her cevapta memnuniyeti biraz daha artıyordu. 5 saniye kadar çocuğun gözlerinin içine baktı.) Bak istediğin gibi bir projede çalışabilirsin. Bizim zeki insana ihtiyacımız var, notları yüksek gerizekalılara değil.
- Ne işi ?
- (Biraz durdu, derin bir nefes aldı.) Erg hala var. Devletin ergi araştırmak ve geliştirmek için kurduğu gizli bir ekipteyim. Senin gibi birine ihtiyacımız var, ne dersin ?
- (Çok sakin) Tamam.
- (Şaşkın) Emin misin ?
- Evet. Buradan iyidir.
- Tamam, yarın seni ekiple tanıştırırım.
- Tamam.
Fazıl kapıyı açtı, çıktılar. Ayrıldılar. Fazıl'ın yolunu Mehtap kesti.
- İyi günler hocam.
- İyi günler Mehtap.
- Yarın akşam için bir programınız var mı ?
- Bak Mehtap, seni anlayabiliyorum. Çok genç bir fakülte öğretmeni. Kulağa karizmatik geliyor. Etkilenmen normal. Ama ben sana açıklayamayacağım şeyler üzerinde gece gündüz çalışıyorum. Yani senle ilgilenemem, seni üzerim. Üzülmeni istemem. Ayrıca sana ilgi duymuyorum.
- (Gözleri doldu.) İyi günler. (Hızla uzaklaştı.)
Fazıl hiçbir şey hissetmedi. Fakülteden çıktı.
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 04 Kas 2017 11:45
gönderen Plafect00
BÖLÜM 2.7 [ERGEM]
- Cinayetleri neden işledin ?
- ... (Başı öne eğik ama mahcup değil.)
- İçerdeyken yanında bulunan bir suçluyu öldürdüğün için 10 gündür hücrede tutuluyormuşsun. Bunu neden yaptın ?
- ...
- Peki öldürdüğün kişiler düşmanın mıydı ? Ya da emir ile mi öldürdün ?
- ...
- Para için mi ?
- ...
- Cevap ver!
- ...
- (Maymun hiçbir soruya cevap vermeyince mahkemede büyük bir gürültü yükselmeye başladı. İnsanlar dedikodu yapıyor, basın mensupları haber için ses kaydediyordu. Tokmağını masaya vurdu.) Sessizlik! (Gürültü durmadı.) Susun, herkes sessiz olsun! (Gürültü hala devam ediyordu. Hakim mahkemeye sözünü geçiremiyordu.)
- Şimdi size... (Maymun'un bu ilk kelimlerinin ardından gürültü azalmaya başladı. Gürültü tamamen dinince kafasını çok kaldırmadan hakimin yüzüne baktı. Yüzünde bu sefer gülümseme yok. Çok ciddi. Yavaşça konuşmaya başladı.) Şimdi size ne olacağını anlatayım: Benim hakkımda hüküm vermek isteyeceksiniz. (Yavaşça başını kaldırdı.) Sonra deli olduğum ortaya çıkacak ve siz beni serbest bırakacaksınız. Beni tımarhaneye kapatacaklar. Sonra... (Böyle dedikten sonra biraz bekledi. İnsanlar ağzının içine bakıyordu.) Sonra ben kaçıcam ve gene eğlenicem. (Maymun gibi kahkaha atmaya başladı. Feryat eder gibi kahkaha atıyordu.)
- Susturun şunu!
Hakim böyle deyince bir muhafız Maymun'a müdahale etmek için sol omuzuna doğru elini uzattı. Maymun çevik bir hamleyle muhafızın elini tuttu, kafasını masaya vurdu. Diğer yanındaki muhafız elindeki demir sopayla Maymun'un kafasına sertçe vurdu. Bayıldı.
Mahkemeden tekrar gürültü yükseldi. Hakim yanındaki diğer hakime yaklaştı.
- Söyledikleri doğru. Onu tımarhaneye yollayacağız.
- Yaptıkları yanına kalacak ama bir suçlu için kanunu ihlal etmemeliyiz. Ben de onu idam ettirmek istiyorum ama maalesef bunu yapamayız.
- Gürültüyü durdurup duruşmayı sonland...
- (Lafını kesti.) Lüzum yok. Zaten dinlemeyecekler. Gidelim. Hakimler ayağa kalkıp kıyafetlerini düzelttiler, mahkemeden çıktılar. Muhafızlar tarafından kalabalık yavaşça salondan çıkarıldı. Gürültü dışarı taşındı.
****************
Abdulkadir radyoyu kapattı.
- Garipti.
- (5 saniye sonra Ender:) Çok garipti.
Mahkemede olanlar canlı radyo yayınına verilmişti. Herkes şaşkındı. Fazıl sessizliği bozdu:
- Her neyse. Haydi Ekrem, tüpleri al.
Abdulakir: Gidiyor muyuz ?
Fazıl: (Dolabın arkasından bir tür cihaz çıkardı. Elektrikli süpürge gibi bir şey.) Tüpler nerede?
Ekrem: Getirdim. (Tüpleri Fazıl'a uzattı.)
Fazıl: (Cihazın bir yerinden kapak açıldı. Fazıl tüpleri yerleştirdi.) Abdulkadir fenerleri aldın mı ? Bu sefer bir tane almayalım, geçen seferki gibi olmasın.
Ekrem: Bu da ne ?
Fazıl: Erg bulutu toplamaya yarayan bir tür cihaz. Genç Bilgililer'i biliyorsundur, yani bilim tarihi dersinden.
Ekrem: Evet.
Fazıl: Ama size yaptıkları işlerin küçük bir kısmını söylerler. Ergi depolamaktan hiç bahsetmezler. Kıyamet yıllarında en büyük sorun buydu. Genç bilgililer bunun için milyar liralar harcayıp Çemberlitaş'taki sütunları adeta birer bataryaya çevirdiler. Biz milyar liralar harcayamazdık. Bu kadar büyük bir güce ihtiyacımız yoktu, zaten bu dikkat çekerdi. Ben de ne yapabileceğimi düşünürken aklıma bu geldi. Erg, Hol'de bulut şeklinde etrafa yayılmış biçimde bulunuyor.
Ekrem: Sen de bu enerjiyi çekmek için en iyi yolun elektrikli süpürge mantığıyla çalışabilecek bir makine olduğunu düşündün. (Hayranlıkla) Bu dahice! (Fazıl hiçbir şey hissetmedi.) Peki adı ne ?
Fazıl: Adı mı ?
Ekrem: Evet. Yani her icadın bir ismi olur.
Fazıl: Adı... (Fazıl biraz bekledi, düşündü.) Adı: Ergem.
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 05 Kas 2017 20:44
gönderen Plafect00
BÖLÜM 2.8 [YALAN]
Şahkobra Mahallesinde bir eve girdiler.
- Bu ev kimin ?
- Buradaki ev yıkılmıştı. Asım Bey'de bu arsayı satın alıp yeni bir ev yaptırdı.
- Anlamıyorum, Hol'e gidecektik.
Abdulkadir şöminenin içine girdi. Bir tür kapağı yukarı kaldırdı, arkada bir tünel vardı. Abdulkadir geçti. Fazıl ergemi Ekrem'e verip geçti. Ekrem cihazı içeri uzattı, sonra kendisi de geçti. En son da Korcan geçti. Fenerleri açtılar, ilerlemeye başladılar. Daha önce ergi buldukları yere gittiler. Bu sefer tedbirliydiler. Ergemi çalıştırıp iple aşağı sarkıttılar. Korcan yukarı bakıyordu, Abdulkadir çevreye. Örümceklerle karşılaşmadılar. 6 tüp erg toplamışlardı. Çıktılar.
Derneğe geçtiler. Abdulkadir:
- En azından iki tane görmeyi umuyordum.
- Daha önce gördünüz mü ?
- Korcan az kalsın sağ kolunu kaybediyordu.
- Anlatabilir misin ?
- Tabi. (Herkes oturmuş bir işle uğraşıyordu. Fazıl planları gözden geçiriyordu, Abdulkadir silahını temizliyordu. Ekrem bir işle uğraşmıyor, Abdulkadir'i dinliyordu.) O gün çok garipti. Korcan'ın ıskaladığını ilk kez gördüm.
Korcan: Hıh... Hiç unutmuyor.
Abdulkadir: Örümcek Korcan'ı yaraladı. Ben kılıcımla onu öldürdüm. İlerledik. Bugün senle gittiğimiz yerde Fazıl'ın ayağı kaydı. Onu tuttum, Korcan da beni... Bir sütuna bacaklarıyla sarılmıştı. Malum kolu yaralıydı. Her neyse sonra yukarı çıktık. Ertesi gün...
Ekrem: (Abdulkadir 7 saniye boyu konuşmayınca) Ertesi gün ne oldu ?
Abdulkadir: (Kendini toparladı.) İhsan Bey öldü!
Ekrem: (Daha önceden sohbetlerde adı çokça geçtiği için kim olduğunu artık öğrenmişti.) Nasıl ?
Abdulkadir: Çatışıyorduk. Fazıl'a da silah verdik ama korktu, almadı. Domuz'un odasındaydık.
Fazıl: (Abdulkadir'in sözünü kesti.) İşe bak! Ekrem, derhal okula git! Bir kitabımı masamda unutmuşum. Kimse görmemeli. Ben şuan okula gidemem. (Ayağa kalktı, Ekrem'i iteklemeye başladı.) Hadi acele et! (Beraber dışarı çıktılar. Sonra Fazıl tekrar içeri girdi. Sigarasını yaktı.)
Abdulkadir: Ne kitabı ?
Fazıl: Kitap falan yok, yalan söyledim. (Herkes şaşırdı.) Abdulkadir, bir daha böyle şeyleri ona anlatma.
Abdulkadir: O nedenmiş ? Eğer bir Gizit'se bilmeli.
Fazıl: Aslında Gizit'li olduğunu bilmiyor. (Herkes şaşırdı.)
Abdulkadir: Ne demek bilmiyor ?
Fazıl: (Sigarasından derin bir yudum aldı.) Devlet için çalışan gizli bir ekip olduğumuzu söyledim.
Abdulkadir: (Yerinden kalktı, Fazıl'ın yakasına yapıştı.) Nasıl böyle bir şey yaparsın ?
Fazıl: Yoksa kabul etmezdi.
Abdulkadir: (Yakasını bıraktı, Fazıl'a sırtını döndü.) İhsan Bey duysa küplere binerdi. (Fazıl'a döndü.) O hiçbirimize yalan söylememişti!
Korcan: (Yüksek bir sesle.) Söyledi!
Abdulkadir: Ne ?
Korcan: (Bir sigara yaktı.) Siz beni lider seçince İhsan Bey'in kitapları bana kaldı, günlüğüde. Günlüğünü okudum. Hepimize yalan söyledi.
Abdulkadir: Ne diyorsun sen ?
Korcan: Kütüphanede ergle ilgili kitapların olduğunu nereden biliyordu ? (Biraz bekledi, kendini toparladı.) Eskiden devlet ergi araştırmak için bir ekip kurmuş. İhsan Bey bu ekibin başındaymış. Ergle ilgili eskiden varolan kitapları toplayıp araştırıyorlarmış. Daha sonra devlet bu ekibin erge ulaşmada yardımcı olmadığını düşünmüş ve işlerine son vermiş. Ekibin son görevi kitapları kütüphanede gizli bir bölmeye saklamakmış. Ekip dağılmış ama İhsan Bey pes etmemiş. Bir ekip kurmaya karar vermiş. Yeni kuracağı ekibin üyelerine ergin varlığını kanıtlaması gerektiğini biliyormuş. Bu yüzden gözden kaçacağını bildiği ufak bir şiir kitabını gizli bölmeye değil, diğer kitapların arasına koymuş.
Ender: Domuz'u suikastten kurtarıncada istediği bir kitabı alabileceğini biliyordu. Çok akıllıca. Ama, Domuz'a bir suikast düzenleneceğini nereden biliyordu ki ?
Korcan: Biliyordu. (Sigarasını iyice içine çekti.) Çünkü suikasti kendi düzenledi. (Yüzlerdeki şaşkınlık ifadeleri iki katına çıktı.) İhsan Bey'in planı buydu işte, başardıda. Suikasti tertip etti, ilk üyesi olan şizofreni hastası Ragıp Mümtaz isimli biri suikasti düzenledi. Tabi amacı Domuz'u öldürmek değildi, plana göre onu korkutacaktı. İhsan Bey'de Domuz'u kurtaracaktı tabi. Plan işledi. (Yine sigarasından derin bir yudum çekti.)Adam ruh hastasıydı, kandırmak kolay olmuş olmalı. Adamcağızı oracıkta vurmuşlar. (Biraz bekledi.) Hepimiz ona inandık. Ama eğer bize bu yalanı söylemeseydi. Şuan burada olmazdık. İyi bir şey uğruna kötülük yapılabilir. Ben buna inanırım. (Bu cümle Fazıl'ın kafasına yattı.)
Abdulkadir kapıyı açıp hızla çıktı. Fazıl sigarasını söndürdü, paltosunu aldı, ellerini paltosunun cebine soktu, ufak adımlarla çıktı.
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 06 Kas 2017 19:24
gönderen Plafect00
BÖLÜM 2.9 [REÇETE]
- Özel üretim.
- Gerçekten çok farklıymış, inceleyebilir miyim ?
Ender, Asım Bey'den tabancasını incelemek için aldı. Üzerinde altın işlemeler olan altıpatlar tabanca çok hoş görünüyordu.
- Kime yaptırdınız bu silahı ? İstanbul'da böyle cevherler var mıymış ?
- (Kinayeli) Mısır Çarşısı hala şaheserler yapılan bir yer. En iyilerinden birine yaptırdım.
- (Silahı uzattı.) Umarım kullanmak zorunda kalmazsınız.
- (Aldı.) Bazı planlarım var. Bu silahı bir kez kullanacağım ve hayal edemeyeceğin kadar büyük şeyler kazanacağım.
- Zor bir cümle.
- Sadece siz güzel planlar yapmıyorsunuz Ender Bey. (Aslında Ender diye hitap ederdi ancak böyle iğneli konuşmak istediğinde Ender Bey derdi.)
Kapı açıldı. Ender ayağa kalktı.
- Abdulkadir!
- Merhaba.
Asım Bey: Hoşgeldin.
Abdulkadir: Hoşbuldum.
Ender: İyi misin ?
Abdulkadir: 5 gün düşünmek için iyi bir süre. Diğerleri nerde.
Ender: (Boş odayı gösterdi.) Fazıl içerde, yanında Ekrem var.
Abdulkadir antrenman yapmak için kullandığı odaya geçti. İçerisi artık boş değildi. Büyük bir masa, demirler, kumaşlar çeşitli ıvır zıvır doluydu.
Fazıl: Sonunda gelmişsin.
Abdulkadir: Geleceğimi nereden biliyordun ki ?
Fazıl: Çünkü önemli olduğun tek yer burası. Gördüğün bunca şeyden sonra sıradan olmayı kabullenemezdin. Ekrem şuradaki parçayı uzat bakalım. (Ekrem parçayı verdi.)
Abdulkadir: Yardım edebilir miyim ?
Fazıl: Evet, odadan çıkabilirsin. (Abdulkadir çıktı.) Olmuyor. Bu şekilde olmaz.
Ekrem: Ama tüm çizimler elimizde.
Fazıl: Evet ama burada zırhların yapımında kullanılan materyaller yok. Bizim bunlara ihtiya... (Durdu, hatırladı.) Tabi ya... Reçeteler. Eskiden bir silah üretileceği zaman gerekli malzemeler reçetelere yazılırmış. Abdulkadir! (Ayağa kalktı, çantasını toparlamaya başladı.)
Ekrem: Elimizde neden hiç reçete yok peki ?
Fazıl: Çünkü elimizde sadece kitaplar var. Reçeteleri kütüphaneye koyamazsın. Muhtemelen Çemberlitaş'ta tozlu raflarda saklanıyor. (Abdulkadir girdi. Fazıl çantasını alıp Abdulkadir'in kolundan tutup ana odaya geçti.) Hazırlan Çemberlitaş'a gidiyoruz. (Herkes şaşırdı. Abdulkadir kıpırdamadı. Fazıl paltosunu aldıktan sonra Abdulkadir'in hala yerinde beklediğini görünce) Neyi bekliyorsun ?
Abdulkadir: Çemberlitaş demedin değil mi ?
Fazıl: Ah, tabi şaşırman normal. Doğru duydun, kıpırda.
Asım Bey: Oraya sizi ben bile sokamam Fazıl, kusura bakma.
Fazıl: Senden yardım istemedim Asım Bey.
Ender: Nasıl gireceksiniz oraya ?
Fazıl: Eski bir dostumun sayesinde. (Bağırdı.) Abdulkadir!
Abdulkadir: Geldim geldim. (Çıktılar.)
Çemberlitaş'a artık havalandırmadan giriş yapılmıyordu. Havalandırma yıkılmış, yerine heybetli bir kapı yapılmıştı. Girişte sürekli 8 muhafız nöbet tutuyordu.
Kapının önüne geldiler. Muhafız durdurdu.
- Kimlikleriniz lütfen.
- Burada çalışmıyorum, Kemal Bey'in daveti üzerine geldim. Kemal KERTENCİ.
- Soruşturayım, lütfen bekleyin. (İçerdeki telefonun yanına gitti.)
Abdulkadir: (Kısık bir sesle.) Ne zaman davet etti ?
Fazıl: Davet etmedi ki. (Abdulkadir telaşlandı.)
Muhafız döndü:
- Buyrun, geçebilirsiniz.
İçeri girdiler. Görevliler onları bir odaya yönlendirdi. Bu odada biraz oturup beklediler. Az sonra Kemal geldi.
- Hoşgeldin, sevgili dostum.
- Hoşbuldum. (Sarıldılar, Fazıl pek istekli görünmüyordu.) Haber vermediğim için darıldın mı ?
- Yok canım ne darılması. Söz konusu sen olunca böyle şeyler beklenebilir. (Abdulkadir'i kast ederek.) Arkadaş kim ?
- Okuldan bir öğrencim, Abdulkadir.
- Evet, duydum. Öğretmenliği seçmişsin. (Yürümeye başladılar. Fazıl ve Abdulkadir etrafa bakmaktan gözlerini alamıyorlardı.) İstanbul'un kapalı kutusundasınız beyler. Görüyorsunuz her şeyin en iyisi burada. Burası bir teknoloji cenneti. Bakın, şurada gördüğünüz taşıtlar gelecek sene tramvayların yerini alacak. Bir üst modeli gibi düşünün. Ben burada motor teknolojileri bölümünün başkanlığını yapıyorum. (Odasına geldiler. Kemal kapıyı açtı, içeri geçtiler.) Fazıl, bir şey sormak istiyorum.
- Tabi Kemal, buyur. (Oturdular.)
- Gazeteden okudum, sınavlardan tam puan almışsın.
- (Telaşla) Fotoğrafım var mıydı ?
- Hayır, adını gördüm. Ama adın olmasa bile senin olduğunu anlardım. Senden başkası yapamazdı böyle bir şey.
- Soru soracağını söylemiştin.
- Demem o ki; buradan istediğin koltuğu seçebilirdin. Neden öğretmen oldun ?
- İstediğim koltuğu seçtim.
- (Güldü.) Şu zekice cevaplarını özlemişim. Çay ?
- Hayır, teşekkür ederiz. Çok oturmaya gelmedik. Benim senden bir ricam olacak.
- Emrin olur.
- Burada eski planlar olduğunu biliyorum, ergle ilgili. Onları biraz incelememin bir sakıncası var mı ?
- Bir kurtulamadın şu erg aşkından. Doğru ya, senin beyninin yakıtı erg, öyle değil mi ? Sana yardım edeceğim ama neden bakmak istediğini merak ettim.
- Abdulkadir'le bir iddiaya girdik.
- (Güldü.) Peki, gelin benimle.
Çıktılar, 5 dakika kadar yürüdüler. Merdivenler indiler, koridorlar geçtiler, bir odaya girdiler.
- Siz burada istediğinizi araştırın, ben yarım saat sonra gelirim. Kolay gelsin.
- Sağol dostum.
Kemal çıktı. Fazıl etrafa bakmaya başladı. Abdulkadir dosyaları karıştırıyordu.
- Bırak onları, onlarla işimiz yok. (Biraz bakındıktan sonra girmek yasaktır yazan bir kapı dikkatini çekti.) İşte orada. Abdulkadir, kapıyı kır!
- Ne ?
- Kapıyı kır, hemen!
- Hayır, saçmalama. Hem içerde o kadar değerli bir şey olsa kapısı böyle basit mi olurdu ?
- Hayır, içerdekilerin değerini bilmedikleri için kapı basit. Hadi, kır şu kapıyı!
- Tamam!
Abdulkadir koştu, kapıya omuz attı, kırdı. Alarm çalmaya başladı.
- Eyvah!
- Haydi Kadir, acele etmeliyiz.
İçerde kağıtları karıştırmaya başladılar. Fazıl reçeteleri buldu. Alabildiği kadar reçeteyi alıp atletinin içine sakladı.
- Şuradan 2-3 tane kağıt al, elinde tut, incele.
- Neden ?
- Sadece dediğimi yap!
Fazıl gizli odadan çıktı.
- Odada bekle!
Odanın kapısı sertçe açıldı.
- Dizlerinizin üstüne çökün, ellerinizi başınızın üstüne koyun!
Kemal girdi:
- Neler oluyor ?
- Efendim bu adamlar gizlice buraya girmiş.
- Bu benim arkadaşım, bırakın onu. (Fazıl ayağa kalktı.)
İçerden Abdulkadir'i çıkardılar.
- Bunu gizli odada bulduk, elinde kıyamet döneminden kalma gizli belgeler vardı.
Fazıl: Seni aşağılık! Demek bana yalan söyledin! (Abdulkadir'e okkalı bir tokat patlattı.)
Kemal: Götürün onu. Hadi, gidelim Fazıl.
Muhafız: Efendim, çantanıza bakmak zorundayız.
Kemal: O benim misafirim. Bu ne densizlik ?
Fazıl: Tamam, sorun değil, haklılar. Buyrun muhafız bey.
Muhafız: (Bir şey bulamadı.) Özür dilerim Fazıl Bey, prosedür böyle.
Fazıl: Tamam, sorun yok. Siz işinizi yaptınız.
Kemal: Gel Fazıl, artık bir çay içmeden seni katiyen bırakmam.
Çay içmek için Kemal'in odasına gittiler.
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 06 Kas 2017 20:08
gönderen yun1010
Ortalık karıştı vaziyet alsaydık keşke
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 07 Kas 2017 23:18
gönderen romendiyojen
Öncelikle Selamun Aleyküm Muhammed,
Hayal Gücün Baya Genişmiş ahbap.Bu kadar zevk aldığım bir yazı olmamıştı doğrusu.
Kendine İyi Bak
Selamletle,
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 09 Kas 2017 10:35
gönderen Plafect00
BÖLÜM 2.10 [ZOR KARAR]
- Nasıl böyle bir şey olur aklım almıyor.
- Sıkma canını, nereden bilecektin ki ?
- Yarın ilk işim o çocuğun kaydını okuldan sildirmek olacak.
- Sen doğrusunu bilirsin.
Fazıl oynamaya devam ediyor, Kemal'se ona inanıp teselli etmeye çalışıyordu. Fazıl biraz daha oturduktan sonra özürler dileyerek Çemberlitaş'ı terk etti. Planı tutmuştu. Doğruca derneğe gitti.
Ağzında sigarayla derneğe girdi.
- Abdulkadir nerede ?
- Muhtemelen şuan dayak yiyordur.
- (Ender anlayamadı.) Ne ?
- İçerden reçete çaldım. Suçun Abdulkadir'in üzerine kalmasını sağladım. 3-5 gün dövdükten sonra salarlar.
- Sen deli misin ?
- Böyle olması gerekiyordu. Yoksa nasıl alırdım bunları ? (Atletinin altından 5 tane reçete çıkardı.) İhsan Bey'in isim taktiği işe yarayacaktır. Onu deli sanıp bırakacaklar.
- Reçetelerin azaldığını anlayacaklar. Abdulkadir'den çıkmayınca da sana gelecekler.
- Anlamazlar. Orada reçete olduğundan bile haberleri yoktu.
- Emin misin ?
- Sakin ol, her şey kontrolümde.
*Radyo haberi*
Ruh sağlığı yerinde olmadığı için tımarhaneye gönderilen Maymun lakaplı suçlu firar etti.
(Ertesi gün)
- Sorusu olan ? (Kimse parmak kaldırmadı.) Güzel, çıkabilirsiniz.
Fazıl sınıftan çıktı, odasına gitti. İçerde koyu giyimli, fötr şapkalı iki adam oturuyordu.
- Tanışıyor muyuz beyler ?
- Çemberlitaş'ta yaşadığınız talihsiz olayla ilgili ifade vermelisiniz Fazıl Bey.
- (Öteki adam) Öğrencilerinizin yanında rencide olmamanız için dersinizin bitmesini bekledik.
- İyi yapmışsınız, teşekkür ederim. Gidebiliriz.
Dışarı çıktılar. Dedektifler bir arabanın yanında durdu.
- Arabanız mı var ? Gerçekten önemli insanlar olmalısınız.
Adliye'ye gitmek üzere yola çıktılar. (Fazıl'ın böyle söyleme sebebi sadece çok özel kişilerin araba kullanma hakkı olmasıydı. Domuz, Ersin Bey ya da Asım Bey gibi...)
Arabadan indiler. Önde iki dedektif arkada Fazıl gidiyordu. İçeri girdiler. Sorgu odasına geçtiler. Fazıl oturdu. Karşısına dedektif... Diğer dedektif karanlığın içinde.
- O çocuğu nereden tanıyorsunuz ?
- Gittiğim bir dernek var. Evsizlere yardım derneği. O çocuk da arada oraya uğrar, karşılaşırız.
- Neden onunla birlikte Çemberlitaş'a gittiniz peki ? Sadece arada karşılaştığınız biri böyle önemli bir yer için fazla sıradan değil mi ?
- Bir iddiaya girmiştik.
- (Dedektif şaşırdı.) İddia mı ?
- Ben Çemberlitaş'a girebileceğimizi hatta bazı dosyaları incelememize izin vereceklerini söyledim, o aksini.
- Şu anda yalan söylediğinizi düşünüyorum.
- Ben telafi sınavlarından tam puan alarak Recai Bey Bilim Fakültesi'nde öğretmen olmuş birisiyim. Sizce yalan söyleyecek olsam böyle bir şey mi söylerdim. Bu yalan olamayacak kadar saçma.
- (Hak verdi.) Gizit Klanı'yla ilgili bir bilginiz var mı ?
- Evet.
- İlginiz var mı ?
- Evet, ben klanın ergle ilgili teknolojileri geliştirmek üzere görev almış bir üyesiyim.
- Dalga mı geçiyorsunuz?
- Elbette dalga geçiyorum. Ya siz ? Beni okulumdan buraya dalga geçmek için mi çağırdınız ? Gizit Klanı'ymış. Bu bana hakarettir. Bana fareadam mı demeye çalışıyorsunuz ?
- Afedersiniz, haklısınız. Buyrun, arkadaşım size kapıya kadar eşlik etsin. (Diğer dedektif Fazıl'ı yolcu etti.)
- (Sorgu odasına döndü.) İlk defa sorguya çektiğimiz kişi bizi fırçaladı.
- Evet, o sıradan biri değil. Çok zeki. Kesinlikle çok zeki. Sıradan değil çünkü o Gizit Klanı'nın bir numaralı üyesi
- Ne?
- Nasıl konuşacağını çok iyi biliyordu. Birisi bu sorguda doğru cevapları vermek için oturup 10 gün çalışsa bu cevapları veremezdi. Şüphelinin Çemberlitaş için çok sıradan olduğunu söylediğimde beni şaşırtacak, hiç beklemediğim bir cevap vererek bu sorudan sıyrıldı. Gizit'le bir ilgisi olup olmadığını sorduğumdaysa kabul etti, dalga geçmek için. Ama dostum bazen bir gerçeği saklamanın en iyi yolu onu göstermektir. Bu ismi kim bulmuşsa dahi olmalı. Az önce böyle bir klanın var olduğundan emin oldum. Sevinmelisin dostum, şayet bu bizim en büyük işimiz olacak.
Derneğe girdi.
- Geç kaldın.
- Evet, adliyeden geliyorum.
- Ne oldu ?
- Dün için beni sorguya çektiler.
- (Ender telaşlandı.) Gizit olayı tuttu mu ?
- O yüzden şu anda buradayım zaten.
Asım Bey: (Gülümsedi.) Desene İhsan Bey'in dahice planı tuttu.
Fazıl: Hayır, bu sefer değil.
Asım Bey: Ne ?
Fazıl: Yutmadılar. Bu adamlar sıradan adamlar değil. Bu işin peşini bırakmayacaklar.
Ender: Ne öneriyorsun peki ?
Fazıl: Onları öldürmeliyiz.
Ender: (Aksini kasdederek) Harika!
Asım Bey: Bunu yapamayız.
Fazıl: Biliyorum, bu yüzden birilerine bu işi yaptırmalıyız. Ama nasıl ? İstanbul'daki kimse ne kadar çok para verirsek verelim bu işi kabul etmez.
Asım Bey: (Biraz durdu. Söylemek istememişti ama tek çareleri buydu.) Evet, kimse bu işi para karşılığı yapmaz. Ama başka bir şey karşılığında bu işi yapacak birini tanıyorum: Eğlence.
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 09 Kas 2017 14:35
gönderen xMrSpyx
Plafect00 yazdı: ↑17 Tem 2017 13:43
ÖNSÖZ
Selamlar, saygılar pek kıymetli İstanbul Kıyamet Vakti camiası.
Bu güne dek pek çok kişi İstanbul Kıyamet Vakti'nin Filmi olsa, dizisi, kitabı olsa ne güzel olur diye düşündü, konular açtı. Ben de bu konu altında bir kitabın parçaları gibi yavaş yavaş yeni iletilerle yazılarımı yazıp tamamlayacağım. Sizlerin cok uzun yazıları okumaktan hoşlanmadığınızı bildiğimden çok uzun yazılar yazmadan, yavaşça bu kitap niteliğinde ki konuyu bitireceğim.
Sizler paylaşılan yeni bölümlerin ardından yorum yapmakta ve dilediğinizi yazmakta özgürsünüz. Yani kitap niteliğinde olduğundan konuya yorum yapmamazlık yapmayın.
Kitap kıyamette yaşadığımız yılların çok daha sonrasını 2136 senesini konu alıyor.
Keyifli okumalar. 
Plafect
Öd Tengri Yasar.
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 09 Kas 2017 16:04
gönderen Plafect00
romendiyojen yazdı: ↑07 Kas 2017 23:18
Öncelikle Selamun Aleyküm Muhammed,
Hayal Gücün Baya Genişmiş ahbap.Bu kadar zevk aldığım bir yazı olmamıştı doğrusu.
Kendine İyi Bak
Selamletle,
Okumaya devam etmelisin Veysel, daha gördüklerin hiçbir şey değil. 
Re: ERG (Kitap)
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2017 18:22
gönderen Plafect00
BÖLÜM 2.12 [EKMEK]
- Kimsin ?
Şüpheli yavaşça doğruldu. Kafasını taşımakta zorlanıyordu. Bitkin olduğu her halinden belliydi.
- Bıkmadınız mı ?
- (Birkaç saniyelik sessizliğin ardından.) Kimsin ?
- (Şüpheli kendini toparladı, masada ellerini birleştirdi.) Ben Gizit klanından bir ajanım.
- Burada oyun oynamıyoruz. Çemberlitaşa izinsiz girmişsin, orada ne arıyordun ? Kime çalışıyorsun ?
- Eski projeler, rafa kaldırılan, sizin değer vermediğiniz, ihtiyacınız olmayan projeler. Gizit klanına çalışıyorum.
- (Şüphelinin arkasındaki siyah takımlı adam hiddetlenerek arkadan adamın kafasını sertçe masaya vurup bastırdı.) Bizimle dalga geçmeyi kes! Kimsin ve ne için çalışıyorsun ?
- (Şüpheli zorlandığından bağırarak.) Beni bırakmanız için size yalan mı söylemeliyim ? Gizit klanı için çalışıyorum.
- (Adam şüpheliyi bırakır.) Gardiyan ! Şu adama spesiyalimizi tattırın.
Odadan çıktılar. Bir muhafız dedektifin yanına geldi.
- Efendim, adamı tekrar hücreye mi kapatalım ?
- Evet, yarım saat sonra da bırakın. Aklı başında değil garibanın. Gizit klanı falan, saçmalıyor. Daha fazla eziyet çektirmeyelim.
- Tamam efendim.
- Bunu saldıktan sonra takip ederiz. Eminim bir hata yapacaktır. Klanı ele verir. Biz de tarih yazarız.
- Şimdi nereye gidiyoruz ?
- Şu belgeyi devreye sokalım. Gizit Klanı soruşturmamız resmiyet kazansın. Sen belgeyi alıp arabayı kapının önüne getir, ben de şu geçen gün gelen dosyaları arşivden alıp geleyim.
- Tamam. (Belgeyi aldı. Çıktı.)
Odaya girdi, masanın üzerindeki içinde dosyalar olan kutudan 3 dosyayı alıp çıktı. Merdivenden indi. Arkadaşı arabayı kapının önüne getirmişti.
- Bu sıcacık ekmeklerden istemez miydiniz efendim ?
- Sen burada ekmek satmaman gerektiğini bilmiyor musun ?
- (Arabadan seslendi.) Hadi, acele et.
- Bir daha burada ekmek satma. Birazdan muhafızlar tezgahına el koyar zaten.
Arabaya doğru yürümeye başladı. Arabaya 15 adım kala durdu. Hatırladı. Korkuyla arkasına döndü. Gözleri fal taşı gibiydi.
- Sen...
- (Arabadaki dedektif) Has...
(Patlama sesi!)
Ayaktaki dedektif arabanın patlamasıyla 3 metre ileri uçtu. Yerde acı içerisinde kıvranıyordu. Maymun yavaş yavaş yürümeye başladı. Yürürken kıkır kıkır gülüyordu. Yüzüstü yerde yatmakta olan dedektifi sırt üstü çevirdi. Acı çektiği yüzünden anlaşılıyordu. Maymun'u görünce yüzündeki acı ifade korkuyla harmanlandı. Konuşamıyordu. Korkudan garip sesler çıkarmaya başladı.
- Şş, şş, şş, şşş... Sadece eğlenicem.
Maymun korkunç bir çığlık atmaya başladı. Çığlık atarken arabanın kırılan cam parçalarından biriyle dedektifin yüzünü parçalıyordu. Adam feryat etmeye başladı. Yavaşca sesi boğuklaştı, kesildi. Maymun hala kahkaha atıyor, adamın yüzünle uğraşmaya devam ediyordu.
- Elindeki bırak, yüzünü dön, ayağa kalk!
Muhafızlar geldi. Maymun söyledikleri gibi yaptı hala gülüyordu. Kahkahası azaldı, azaldı. Sonunda kıkırdamaya dönüştü. Konuşmaya başladı.
- Şimdi size ne olacağını söyliyim. Beni yakalayacaksınız, mahkemeye götüreceksiniz. Sonra orda bana deli diyecekler ve beni tımarhaneye yollayacaklar. Sonra ben kaçıcam ve (Biraz bekledi.) yine eğlenicem.
Tekrar kahkaha atmaya başladı. Arkadan yaklaşan bir muhafız silahının arkasıyla Maymun'un kafasına sertçe vurdu, bayılttı.