Bugün oyuna girdiğimde Adada uzunca bir süre dolaşıp , meteorda madenleri satmaya çalıştım fakat bir sonuç alamadım . Hal böyle oluncada yolum Eminönüne düştü aslında kafamda olan şey Kenan'a gidip eksikleri tamamlamaktı fakat grup yoktu hiç bende maden çekeyim bari dedim ve daldım ara sokaklara .
Maden maceramdan bir sonuç alamadım , ramazan artırıcısına rağmen . Böyle olunca bende ticaret için yazışmayı yoklamaya başladım ve kısa bir süre sonra uygun bir pazarlık fırsatı buldum .Piyasa fiyatının çok altında Xenotim satan birisine rastladım ve bu fırsatı kaçırmadım hemen elindeki Xenotimlerin tamamını aldım az bir miktar olsada . Keşke elinde daha çok olsaydı dedim çünkü gerçekten ucuza gelmişti .
Ardından Meteordan birisiyle sohbetim oldu ve normalde 1.5'tan sattığım pullara 2 m teklif etti . Bende kabul ettim ve yanına gittim , sanırım kendisi ticaretle oldukça içli dışlı birisi diye düşündüm çünkü ne zaman görsem hep aynı yerinde sadece klan kanalına ve bölgeye ticaret için yazılar yazan birisydi . Alışverişi gerçekleştirdik ve bende tekrar Sivri Ada yollarına düştüm .
Ardından fazla yapacak bir şey bulamadığımdan ve oyunda fazla oyuncu olmadığından o saatlerde bende şifacıma giriş yapmak için oyundan çıktım . En kısa sürede Şifacı karakterimle tekrar karşınızda olacağım okuyan ve yorum yapan herkese teşekkürler
Tamam halledeceğim , sıkma sen canını .Severdi bu küçük çocuğu . Onun enerjisi ve güleryüzü ışık saçardı buralarda . Kolay görülen bir şey değildi bu herkes endişeli ve tedirginken bu kadar masum , küçük bir çocuğun her tarafa enerji saçması onun hoşuna giderdi . Şimdide evlerinin oradaki Akrepler yüzünden dert yanıyordu . Bir ara oranın icabına bakması gerekecekti ama şu an daha önemli görevleri vardı . Komutan'ı etkilemeliydi ve Agah Bey ona Terzi Fahri Bey'e uğramasını söylemişti .Kim bilir belki yine bir sürpriz diye heyecanla yola düştü .
Hangisini mi istiyordum ? Şaka mıydı bu ! Karşısında son kalite derilerden yapılmış ceketler pantolonlar duruyordu . Eğer Lodos ya da Arz Muhafızı ve ya bir Savaşçı değilseniz bunlar adeta rüya gibiydi sizin için . Şimdiyse istediğine sahip olma fırsatını eline geçirmişti . Gözüne bordo renkte bir takım çarptı ve onu istediğini söyledi . Fakat bir sorun vardı . Henüz bu parçalar tamamlanamadan Teslimat sırasında gerekli olan Keten'ler çalınmıştı . Fahri Bey daha söylemeden anladı ne yapması gerektiğini . Kimin çaldığını adı gibi biliyordu .
Çarşıdan çıkmadan diğer ağabeylerinede uğramalıydı. Sonra darılırlar diye düşündü ve ilk olarak Şevket Abi gözüne çarptı . Demircinin bağırtıları arasında onu selamlayıp halini hatrını sordu . İyi olduğunu fakat bir parça iksir yapmak için Ceviz Yaprağına ihtiyacı olduğunu ve bulamadığını söyledi . Ne tesadüf ! Jandarma Ali'nin ona verdiği yapraklar onun için yeterli olacaktır diye düşündü ve hemen paketinden çıkartıp Aktar'a uzattı . Koskoca adam iki büklüm oldu karşısında adeta ve onu hediyesiz göndermeyeceğini söyledi . Biraz beklemesini söyledi ve kısa bir süre sonra elinde kırmızı renkteki iksirleriyle geldi . İşine yarayacağını düşündü ve teşekkür ederek bunları paketine koydu ve Necmi Amcasının yanına doğru yola düştü .
Bastonuyla ona yavaşça vurmaya başladı . Necmi'yi severdi çünkü huysuz biriydi . Ya da insanlar öyle düşünürdü en azından . Aslında çok tatlı ve iyi kalpli bir adamdı . Biraz kafayı eski alfabelerle , metinlerle ve kimsenin varolduğuna dair bir şey duymadığı yaratıklarla bozmuştu ama yine de bu onun iyi birisi olduğu gerçeğini değiştirmezdi . Çınaraltına gitmesi gerektiğinden söz ediyordu . İyide zaten kendisi oraya gidecekti . Ben alırım Hamit Ağabeyden kahveyi sen otur oturduğun yerde .Zaten Işığın bankacıya yedireceği çiçeklerde onun elindeydi . Eğlenceli olurdu hem Hamit Pehlivan'ın sohbeti güzeldi . Biraz çok konuşsada eski delikanlılardandı . Recebe de uğra diye bir ses duydu arkasından belli belirsiz . Sevmezdi o tarafları çok ama gidelim bakalım neler olacak diye düşündü ve yola düştü .
Neler olmuştu burada . Her taraf yakılıp , yıkılmıştı adeta . İnsanlar kaçıştırıyordu zaten oraya vardığında koşa koşa Recep Ağabey'in yanına vardı ve neler olduğunu sordu . Anlaşılan bu lanet olası Garr yine iş başındaydı . Teşkilatla anlaşma sağladığı dedikoduları yalanmış demek ki diye düşündü . Bir süredir sessiz sakindi ama artık onunda icabına bakılma vakti gelmişti demek ki !
Kellesini lambalardan birisine astı ve güler yüzünde gururlu bir ifadeyle ağabeyinin yanına geldi . Gurur duymuştu kendisiyle insanların ona bakışlarını görünce . Kahraman gibi hissetmesine neden olmuştu bu ve onun çok hoşuna gitmişti . Recep onu tebrik etti ve sarıldı , gidip Necmi'ye tekrar uğramasını söyledi ve ufak bir sohbetin ardından tekrar yola koyulma vakti geldiğini anladı .
Giderken terkedilmiş Antrepo deposunun oradan bir çığlık yükseldi ve bu onun dikkatini çekti bu . Ne olabilirdi ki bu . Belki de bir yanılsamaydı . Şu meteordan beri her şey çok farklıydı . Gerçekle , ruhlar alemi arasında gidip gelmekten nefret ederdi . Ama ona bu yetenekleri kazandıranda bu patlamaydı ve bir yandan da minnettardı olanlar için . Sonra bir an bayılacak gibi oldu ve yere yığıldı . Gözünün önünden daha önce hiç görmediği bir yer geçti . Sonra kendine geldiğinde ise yere felan yığılmadığını gördü hala ayaktaydı ve sadece Necmi Amcasının yanında uyuyakalmıştı . Rüya gibi değildi ama sanki bu olanlar . Sanki gerçek gibiydi , bizzat oradaymış gibi ...
Demek tüftüfçü cinler ... Oldu olası nefret ederdi onlardan zaten . Eminönünün en güzel yerlerinden biri olan Sahil'in bir kısmını işgal ediyorlardı ve bu yüzden onlara içinde nefret besliyordu . Ama bu sefer ki farklıydı . Talimat Komutan'dan geliyordur herhalde diye düşündü çünkü Agah onu resmen teste tabii tutuyordu . 30 dakikası vardı bu tehlikeyi yok edebilmek için . En azından görünen kısmını . Hemen işe koyulmalıydı . Hem zaten oraya gitmesi gerekecekti çünkü terzi Fahri Bey'in çalınan ketenlerininde orada olduğuna adı gibi emindi .
Adamın gözleri parladı çalınan ketenlerini görünce . Teşekkür yağmuruna tuttu adeta kendisini . Fakat ona verdiği sözüde hatırlamasını istiyordu bir yandan . Terzi onu anlamış gibi gözüne kestirdiği seti ona şimdi teslim edebileceğini söyledi . 2 saat gibi bir sürenin ardından tekrar onun yanına uğradığında tam karşısında duruyordu ceketi ve pantolonu . Güçlendirilmiş Zırh özellikleriyle onu giymek için sabırsızlanıyordu fakat günün ilerleyen saatlerinde neler olacağından kendi bile habersizdi .
Şimdiyse Agah'ın yanına uğramak zorundaydı aldığı kellelerle birlikte . Tüftüfçü tehlikesini kolaylıkla ortadan kaldırmış ve aktar Şevket Bey'e kendisine verdiği büyülü iksirlerden dolayı içten içe teşekkür etmişti . Oraya vardığında daha bir şey söyleyemeden parlak büyülü bir ayakkabı duruyordu önünde . Bu böyle normal Terzilerde bulabileceğiniz türden bir şey değildi . Deniz efsunlu ayakkabıydı bu sadece eski topraklarda bulunurdu ve şimdi kendisinindi . Agah belli belirsiz gülümsedi . Bir yandan mutluydu fakat bir yandan da acı çeker gibi bir hali vardı . Ne olabilirdi ki bunun sebebi kendisine bir zarar geleceği yoktu herhalde ...
Ah lanet olsun ! Unutmuştu . Evin oradaki akrepleri temizlemesi gerekiyordu ve şimdi Umut az ileride heyecanla onu bekliyordu . Hiç bozuntuya vermeden kısa bir süre içinde döneceğini söyleyip hemen oraya doğru yol aldı . Yolda çok kudretli bir Lodos savaşçısı gördü ve kendisine nereye gittiği soruldu . Olayı anlatınca adam yüzünde bir gülümsemeyle kendisininde yolunun oralara düştüğünü belirtti ve birlikte yol aldılar . Kudretli savaşçının elindeki silah ve üzerindeki zırh o kadar ilgisini çekmişti ki bir an önce onlar gibi olmak istiyordu içten içe .
Yavaş ol biraz bağırma .Çok mutlu olmuştu küçük Umut . Koşa koşa arkadaşlarıyla evin oraya doğru gittiler . Onlara dikkatli olmalarını söylediysede çocukluk ateşi işte umursamadılar bile . Tek istekleri en azından bu kaos ortamında biraz olsun eğlenebilmekti . Ve çocuklar bunu hakediyordu . Şimdiyse yapması gereken bir iş daha vardı . Komutan onu bekliyordu ve yeni görevleri için sabırsızlıkla oraya doğru yol aldı .
Amma da huzursuz oluyor be bu yaşlılar diye geçirdi içinden . Altı üstü bir kahveydi bu kadar acele edilecek , sızlanacak ne olabilirdi ki . Zaten gidecekti çınaraltına ve sürekli bu ' KAHVE ' kelimesini duymaktan bıkmıştı . Sevenlerinide hiç anlamazdı zaten . Çınaraltına doğru yol aldı ve Işık tam karşısında belirdi . Sanki onun geleceğinden haberdarmış gibi onu yanına çekti ve tam bir şeyler anlatacakken müsade isteyip bankacının ona verdiği çiçekleri iletti . Işık , ağzında bir şeyler geveledikten sonra ciddiyetini korumaya çalışarak ona ihtiyacı olduğunu Fare Adam baskınları konusunda planları olduğunu iletti . Ama önce şu halletmesi gereken aptal kahve işi vardı . Hemen döneceğini belirtip , Işık'tan yer konusunda bilgi aldı . Ve yavaş adımlarla Çınaraltının sessiz , sakin ve huzur verici ortamına daldı .
Yine eski anılarıyla her dinleyeni kendisine hayran bırakmayı başarmıştı Hamit Pehlivan . Adam o kadar çok şey yaşamıştı ki her gün yeni bir anısı çıkıyordu gün yüzüne . Ve hepsi bir öncekini aratmayacak cinsten etkleyici şeyler oluyordu . Acaba kendiside ileride böyle anılar anlatabilecek miydi etrafındakilere ? Ya da etrafında insan olacak mıydı ? Bu konuları bir kenara bırakarak Komutan'ın yanına doğru yöneldi ve yeni görevlerini seri bir biçimde aldı . Durdurması gereken bir kertenkele akını vardı ve bunu hemen şimdi yapmalıydı !
Ne tesadüf ki Işığın verdiği adresle Komutan'ın görev verdiği yer birbirine çok yakın mesafedeydi . İkisini durdurabilecek güce sahip olup olmadığı hakkında en ufak bir fikri yoktu . Fakat öğrenmek üzereydi . İksirlerini içti ve atıldı savaşın içine . Kudretli Zehir büyüsü ve Ruh Kalkanı ile adeta canavarların korkulu düşmanı haline gelmişti . Fakat bu onun için yeterli değildi . Eminönü'yü kurtarmalıydı . Evet bunlar belki çok basit şeylerdi ama daha ilk adımlarıydı onun hikayesinin . Kudretli bir Muhafız olacaktı !
Hem Kertenkele hem de Fare baskınlarını tek başına durdurmayı başarmıştı . Evet bu yardımsız çok zor olmuştu fakat en azından başarmıştı . Artık değişmişti o . Bir savaşçıydı . Hemen komutan'ın yanına vararak ona yeni bilgileri iletti ve bir sonraki emre kadar hazırda beklenmesi gerektiğini emrini alarak oradan ayrıldı . Fazla zaman geçmeden Işık onu sessizce yanına çağırdı ve Kızgın Kum ile ilgili bir şeyler söyledi . O ismi duyunca o kadar heyecanlandı ki . Fare adamların başıydı o Arz Klanı yıllardır onu püskürtmeyi başaramamıştı ve bunu kendisi yapacak olursa tam bir ' KAHRAMAN ' ilan edilirdi . Baskın hakkında iyice detaylı planlar yaptıktan sonra yola çıkmak için hazırlandılar . Fakat karşılarında ki Tüfekçi ordusunu tek başına geçme konusunda şansları yoktu .
YALNIZ DEĞİLİZ . ARZLAR GELİYOR ! Evet belki bu İstanbul'un kanlı sokaklarında hepimiz birer düşmandık Arz - Lodos . Ama söz konusu insanlıksa yapılması gereken tek şey vardı . Güçlerimizi birleştirmek . Ve bunu başarıyorduk sanırım . Arz klanının kuvvetli üyelerinden bir savaşçı birden yanına varınca çok şaşırdı . Kendisi için geldiğini düşünerek telaşa kapıldığını gizleyemezdi çünkü onunla boy ölçüşebilecek güçte değildi . Ciddi bir ses tonuyla ona yardım için geldiğini belirten savaşçının arkasına geçerek etrafa Zehir saçmaya başladı ve savaşçıda parlayan alevli kılıcıyla etrafa korku ve dehşet saçıyordu . Kızgın Kum sonunun ne olacağını şimdiden tahmin edebilirdi !
Işık , ortakları ve o gururla bir masa etrafında toplanıp kutlama yapmaya başladılar . Bu haber tez yayılacaktı . '' Teşkilatın Cesur Neferleri fare adam tehlikesini püskürttü ! '' Çok havalı olurdu . Hep olmak istedği Savaşçı olabilirdi . Herkes onu tanıyıp saygı duyabilirdi . Ama herkes saygı duymadan önce yapması gereken son bir işinin kaldığını hatırladı ve koşarak masadan uzaklaştı . Arkasında anlamsız soru işaretleri bıraktığına emindi fakat bir önemi yoktu . Gelmişti sonunda . Al Necmi Amca senin şu meşhur KAHVE !
Yine oluyordu , birden bayılacakmış gibi hissetti . Çevredekilerin yanına koştuğunu anlayabiliyordu fakat bir önemi yoktu . Sanki , sanki bir saniye içinde ışınlanıp bir başkasının yerine geçmiş gibiydi . Onu hissedebiliyor , acı ve korkusunu anlayabiliyordu . Neler oluyordu ? Hayır bu bir rüya değildi , bunlar onun elleride değildi , buraları daha önce hiç gördüğüde yoktu . Peki neredeydi ve neler oluyordu ? Sonra bir ses duydu ve bu kendi sesiydi . BİZİ KURTAR !
Antrepoya girmek demek ha ! İnanılmaz bir coşku vardı içinde Agah Efendi sonunda ona güvenilir bir savaşçı gibi yaklaşıyordu Çınaraltının oralarda olanlardan sonra . Sevinç ve heyecanla hemen görevin detaylarını aldı . Ajanlar Antrepoda neler olup bittiğini öğrenmek için baskın düzenleyeceklerdi anlaşılan . Demek ki o duyduğu sesler bir hiç değilmiş ya da kafasında ortaya çıkan bir ses değilmiş . İçeride kim bilir neler oluyor diye düşündü . Hemen silah ve zırhlarını kuşanıp Antrepo'ya doğru yol aldı . Bir oyalama görevi almıştı ,ajanların içeri rahatça sızabilmesi için ama en azından bir görev almıştı . İnsanlar ona güvenip saygı duyuyordu artık . Önemli olanda buydu zaten .
Geri döndükten sonra bir şeyler olduğunu anladı . Lanet olsun ! İçeride etrafı gözlemleyip enkaza pusan tüftüfçüler vardı ve ajanlarımız zor durumdaydı anlaşılan . Hemen onları kurtarmalıydı elinden geldiği kadarıyla . Hızla Agah Bey'in ne dediğini anlamadan koştu Antrepo'ya ve onları kurtarmak için atıldı savaşın ortasına . Çok zorlandılar evet ama ufak bir kaç yara bere dışında zarar almadan kurtuldular . Hallerine şükrediyorlardı olanlardan sonra . Sonra bir şey gözüne çarptı köşelerde . Her katlettikleri cinin kesesinde ufak bir kazma vardı . Ama aralıksız hepsinde . Neler oluyordu ? Niye hepsi kazma taşıyordu ki yanında . Hızla bunlara Agah Bey'e ulaştırması gerektiğini düşünerek tekrar Eminönüne doğru hızlı adımlarla ilerledi .
Oda anlam veremiyordu bu olanlara . Ne olabilir ki diye derin düşüncelere daldı ve sonra incelemesi için bir kaç kişiyle konuşması gerektiğini söyledi . Kendisine de boş durmamasını , Komutan'ın ona ihtiyacı olabileceğini belirtti . Hızlı bir şekilde komutanın yanına doğru gitmeye başladı ve yolda Savaş'ı gördü . Onu yanına çağırdı ve Lodos Muhafızıyla olan konuşmasını kendisine iletti . Çocuk hayal kırıklığına uğradı fakat bir yandanda sanki onun idolüymüşcesine kendisine baktı . Yeni zırhını ve silahını inceleyip , bir gün bende senin gibi olacağım olacağım bakışı attı adeta . Ve teşekkür ederek yoluna devam etti . Gülümsetmişti bu olanlar onu ve şimdi tembelliğe yer vermeden komutanın yanına ulaşması gerekiyordu .
Basit bir görev gibi görünsede kendisini hayli zorlayacak bir şeydi . Eminönünde Kızıl örümcek ve akreplerin işgali altına aldığı bölgede kendisinin yardımına ihtiyacı vardı Teşkilat'ın ve elinden geleni yapmalıydı . Hızlı bir şekilde görev detaylarını aldıktan sonra ilerlemeye başladı ve bu tehlikeyle yüzleşmesi gerektiğinin bilincinde silahına sarıldı . Oldukça zorlu bir görevdi bu çünkü kolay kolay pes eden yaratıklar değildi bunlar . Ama kendiside öyle değildi , söz konusu Teşkilat halkıysa asla pes etmeyecekti . Kalan son enerjisiylede onlarla mücadele ettikten sonra geri dönerek hızlı adımlarla Komutan'ın yanına vardı . Fakat olanlar onun umrunda değildi . Kendisine Agah Bey'in yanına gitmesini belirtti ve onu omzundan itekledi . 'Çabuk ol' diye bağırdı onun arkasından ve koşarak gitmeye başladı .
Demek tekrar Antrepoya girip konuşması gereken bir kaç kişi olacaktı . Ee ama bu basit görünüyordu . Fakat sonradan farkına vardı ki önemli olan basit olup olmaması değil önemli olan bu görevden elde edinecek bilgiydi Agah Bey için . Hızlı bir şekilde Antrepoya vardı ve Bekçiler ve Tüftüfçülerle ufak bir çatışmanın ardından orada ki tutsak cinlerin yanına vardı ve onlarla konuşmaya başladı . Ve duydukları Agah Bey'in hiç ama hiç hoşuna gitmeyecekti !
Öncelikle bugün oyuna giriş yapmadan 1 Aylık Sohbet Kanallarına Yazabilme eşyasını dükkandan satın aldım . Niye bunu yaptın diyecek olursanız gerçekten benim gibi ticaretle çok içli dışlı birisi için Klan ve Bölge kanallarına ulaşamamak büyük bir sorun ve bunu gidermem gerekiyordu . Ve hazır almışken bari uzun süreli kullanırım diye düşünerek 1 aylık almaya karar verdim ve bunu hesabıma yükledim . Ne gibi zorlukları oluyor derseniz birisine benim adıma Klana yazmasını rica ettiğimde şu gibi sonuçlar ortaya çıkabiliyor
Eşyanın ilk meyvelerini kısa bir süre sonra almaya başladım denebilir . Klan kanalından anlaştığım bir oyuncuyla uzun bir pazarlık sonucu fiyatı 9 M'e çekerek görevden aldığım Kadim Pençeyi kendisine sattım ve ardından ticaret için anlaşmalar aramaya devam ettim .
Alıcı çıkmayınca adaya geçeyim dedim ve öncelikle Mezarlıktan başlayarak oradaki madenleri topladım ( neyse ki çoğu boştu ) fakat bir sonuç elde edemedim . Keyif olsun diye Hortlak ve Kemik Kafalarıda kestikten sonra pul için iş başı yaptım ve çok uzun süre geçmeden 1 adet Sürüngen Puludüşürebildim . Hemen bunu çantama koydum ve devam ettim fakat uzun bir uğraşın ardından hiç sonuç elde edemedim .
Ardından ticaret yapmak için klan kanalına bakarken Cehennem Asa basmak isteyen bir arkadaşın asa malzemelerini topladığını gördüm ve dev komodo dişi ile örümcek gözünü temin edebileceğimi söyledim . 2 sine 10 m fiyat biçtim ve kendisi bunu kabul etti . Fakat Diş bu karakterimdeyken gözün boş karakterde olması sebebiyle ufak bir sıkıntı yaşadık ardından kendisine paranın bir kısmını o çara diğer kısmınıda yan çarıma vermesini söyledim ve onayladı . Ardından karaktere geçerek alışverişi gerçekleştirdik ve Sohbet kanallarına yazmanın bir faydasını daha buldum .
Ardından loncamdan bir arkadaşıma aktarım konusunda yardımcı olmasını istedim ve yan karakterimdeki bütün paramı bu karaktere aktardım . Aktarımı yaptıktan sonra kasaya baktığımda ise artık yolun sonuna yaklaştığımı gördüm , gerçekten tılsım basma yolunda büyük bir aşama kaydetmiştim ilk başladığımdan günden beri ve kendimle gurur duydum diyebilirim birazda mutlu olup dostlarıma teşekkür ettim çünkü onlarsız buralara gelemezdim . Oyun tek başına oynandığında gerçekten can sıkıcı bir şeydi ve benimde korkum buydu sanırım .
Biraz daha oyalandıktan sonra bugün düşürdüğüm Pula bir alıcı çıktı ve alışverişi yapmak üzere Topkapıda buluştuk . 2 M'den satışı gerçekleştirdim ve birbirimze teşekkür edip öpücükler göndererek oradan ayrıldık Ardından şifacı karakterime giriş yaparak onun görevlerini yapmaya başladım .
Tekrar karşınızda olmak dileğiyle okuyan ve yorum yapan herkese teşekkürler
Bütün durumu anlattı Agah Bey'e uzunca bir süre . Tünel kazma planlarını , eminönünü işgal planlarını . İlk defa sinirli görüyordu bu yaşlı adamı . Hemen ne yapması gerektiğini sordu ve düşündüğü gibi bir cevap aldı . Onların başını öldürüp Antrepo'yu ele geçireceklerdi . Onun yanına son derece tecrübeli bir ajan vermişti Agah bey . Ona güvenmediğinden olmamalıydı herhalde sadece kendisini güvende tutmak istiyordu , ve bunun için ona minnettardı . Hemen bu tecrübeli sihirdarla yol almaya başladılar .
Buda neydi böyle ? Kocaman korku dolu bir yaratık içerideki bütün cinlere emirler yağdırıyor onlara kendi üzerlerine saldırmasıın emrediyordu . Korku dolu şeylerdi bunlar ama yanındaki büyücü sanki daha önce burada bulunup onları öldürmüşçesine tecrübeli bir şekilde davranıyordu . Piyonları öldürmeyi başardıktan sonra sıra bu koca yaratığa gelmişti ve en ufak bir acıma duygusu bile yoktu içinde ona karşı . Şimdiyse yüzleşmesi gereken bu daha büyük tehlikenin karşısındakini yerini aldı ve bütün gücünü onun üzerinde kullandı .
Gurur duyuyordu kendisiyle . Kızgın Kum'un ardından bir büyük lideri daha katledip buraları daha güvenli bir hale getirmeyi başarmıştı . Ama kendisinden çok pay yanındaki büyücünündü ve herkesin teşekkür etmesi gereken asıl kişi oydu . Ama o sanki bir şeyler biliyormuşçusuna hiç mimiklerini oynatmıyordu bile . Zafere dair tek bir işaret yoktu yüzünde tam tersine korku vardı. Evet , korkuyordu ama neyden ? En büyük tehlike bu değil miydi yoksa Eminönü sokaklarında ki ? Başka ne olabilirdi ki ? Neyse şimdilik bunları bir kenara koyup Necmi Amcasının yanına uğraması gerekiyordu . Acilen onu çağırmıştı yanına ve kendiside hızlı adımlar çarşının yolunu tuttu .
Kaçak elektrik kullananlarla ilgili bir çeşit araştırma göreviydi bu . Son zamanlarda bu civarlarda yüksek voltta enerji üretimiyle karşılaşıyordu normalin üstünde seyreden bir şekilde . Ve kendisinden bu olayı araştırması için yardımcı olmasını istiyordu . Tabii ki onu kıramazdı ve hızla bütün delilleri toplayıp araştırmak için Işığın yanına gitti . Çünkü onun geçmişten bu olaylarla ilgili ilişkisi vardı ve neler yapılması gerektiğini ondan iyi kimse bilemezdi .
Gülerek karşıladı onu Işık . Saçmalamayın ben o işleri bıraktım ayarında cümleler sarf etti . Ona kendisini yanlış anlamamasını rica etti ve bu konuda özürlerini sundu fakat Işık hiç alınmışa benzemiyordu . Aksine bu konuda soru sorulması hoşuna gitmişe benziyordu . Kaçakçılık işleriyle hiç bir işi olmadığını ve bir daha Teşkilat onun evini basmaya kalkarsa hepsinin kellesini uçuracağından söz ediyordu . Ardından kendisine verebileceği en iyi tavsiyenin onu Şarapçı'ya yönlendirmek olacağını söyledi . Ciddi miydi ? Sarhoş bir adam ne bilgisi verebilirdi ki ?
Kenan mı ?O da kimdi ? Kendince gülüyor çılgınlar gibi bağırıyordu ayyaş adam. Fakat bildiği bir şeyler olduğu kesindi . Uygarlık ve medeniyet kelimelerini sıklıkla kullanıyordu . Sanırım bu Kenan eski terkedilmiş bölgede bulunan manyağın biriydi ama onu aramaya nereden başlaması gerektiğini bilemezdi ki . Öğrendiklerini Necmi'ye anlatması gerekiyordu . Ve hızla oraya doğru yol aldı .
Küfürler savurdu Necmi etrafa. Bu iş için seni Işığa yönlendirmem bile saçmalıktı dedi . Özür diledi bunca zamanını boşa çaldığı için . Ve şarapçının söylediği tek bir kelimeye bile inanmadığı çok belliydi . Adam onun gözünde tam bir deliydi ve bu belli oluyordu . Ama içinde bir şüphe vardı . Şarapçıya inanıyordu ve içinden bir ses bunu araştırması gerektiğini söylüyordu . Ama şu an bunun için uygun bir zaman değildi . Yapması gereken işler vardı ve çınaraltından keşifçi bir adamın onu çağırdığı haberini aldı .Necmi'nin şarapçı hakkında söylediklerine gülerek oradan ayrıldı ve hızlı bir şekilde Çınaraltına doğru yol aldı .
Eli yüzü düzgün , zengin ve bakımlı bir tip onu yanına çağırmıştı . Onu memnuniyetle karşıladıktan sonra bir şeyler içmesini istedi ve bunu reddemedi . Çünkü çok yorulmuştu ve biraz dinlenmek için oradaki taburelerden birini çekip oturdu . Ne istediğini merak ediyordu bu adamın ve ona dönerek bu isteğini iletti . Yine bir şeyler keşfetmesi gerekecekti anladığı kadarıyla çünkü adamın kitaplığından yüzlerce eski ve gizemli kitaplar bulunuyordu . Yeni maceralar mı yoksa ayak işleri mi? Şarapçıyımı dinlemeliydi yoksa bu adamımı ? Ne yapacağını bilemiyordu ve bu işlere alışması uzun zaman alacaktı . Ama adamın tutkulu bakışlarını reddemezdi ve onun kendisine verdiği görevi kabul etti . Bu adamla uzun süreli bir ilişkisi olacakmış gibi hissetti ve hızla Mısır çarşısına doğru yol aldı .
Eski bir kitabın peşinde koşturuyordu şimdi de . Hızlı adımlarla Mısır çarşısına girip , jandarmaları selamladıktan sonra Necmi'nin yanına geldi ve Arzuhalci'nin siparişini istediğini belirtti . Oflaya puflaya tozlu rafların arasından bu eski kitabı aldıktan sonra ona vererek , 1 hafta sonra geri istediğini belirtti . Ardından kendisini kovarcasına dükkanın önünden yolladı . Gülümsüyordu , çünkü bu yaşlı ve huysuz adamın herkesin nefret ettiği bu tavırları bazen gerçekten komik olabiliyordu . Kitabı aldı ve hızla Çınaraltına doğru yöneldi .
Arzuhalci heyecanla kitabın sayfalarını karıştırırken yüzüne bir mutsuzluk çöktü . Çünkü bazı sayfalar eksikti ve bunları okuması için bir çeşit çözücüye ihtiyaç vardı . Kendisi bunu Agop'tan temin edebileceğini belirtti ve adam heyecanla teşekkür ederek onu hemen gitmesi konusunda uyardı . Tenha eminönü sokaklarında hızlı adımlarla ilerleyip Mısır Çarşısına vardı . Agop biraz şaşırarak buna uygun bir reçete yazabileceğini fakat biraz beklemesini söyledi . Kendisi de bunu onaylayarak beklemeye koyuldu ve biraz dükkandaki bu gösterişli elmasları incelemeye başladı . Bu adam gerçekten işinin ustasıydı . Ardından gözünün önüne doğru uzanan reçeteyi kaptı ve teşekkür ederek Çınaraltının sessiz sokağına doğru yol aldı .
Tekrar Arzuhalcinin yanına uğradığındaysa adam onu yanına çağırarak bu eski Akrep resimlerini ve ilginç sembolleri gösterdi . İşte dostum bu bir uygarlığın simgeleridir diye heyecanla bağırdı . Fakat sadece bir kaç resimdi bunlar adam niye bu kadar heveslenmişti ki ? Emin olması için bir kaç bilgiye daha ihtiyacı olduğunu belirten Arzuhalci onu Yasemin hanımın yanına yollamayı kafasına takmıştı . Git gel işleri onu öldürüyordu artık fakat yapması gerekiyordu . Deneyim kazanmalı ve bir şeyler öğrenmeliydi daha büyük bir savaşçı olması için . Buna ihtiyacı vardı .
Yasemin Hanım'a oldu olası saygı duyardı . Gerek giyim kuşamına gösterdiği özenle , gerekse elinde taşıdığı o parlak mükemmel kılıcıyla hep hayranlık beslerdi ona karşı içinde . Kendiside o kılıçtan oldu olası çok isterdi fakat benzerinin çok nadir bulunduğu dedikoduları dolanırdı hep ortada . Ama şu anda düşünmesi gereken bu kılıç değil Arzuhalci'nin ona verdiği görevdi . Detayları Yasemin'e ilettikten sonra onun dediklerini dinlemeye başladı . Mezarlık tarafındaki bir çeteci liderinden ve oralarda görünen gizemli bir silüetten bahsediyordu . İşler gittikçe karmaşıklaşıyor ve heyecan kazanıyordu onu dinledikçe ve bu yapbozun bir parçası olmaktan keyif almaya başlamıştı artık . Sözünü bitirdikten sonra ona teşekkür etti ve hızla Arzuhalci'nin yanına doğru yol aldı . Bakalım adam bu gizemli silüeti ve Çetecilerin çaldığı eski parçaları duyunca nasıl bir tepki verecekti !
Oyuna giriş yaptığımda , kısa bir süre önce sattığım Jadeitleri tekrardan toplamam gerektiğinin bilincindeydim ve artık Klan kanalınada yazabildiğim için kolay olacağa benziyordu . Kısa süre geçmeden birisiyle uygun bir fiyatta anlaştık ve s3'e geçip alışverişi gerçekleştirdik 11 adet Jadeit aldım kendisinden .
Ardından uzun zamandır biriktirdiğim Kondritlere aynı arkadaş talip oldu ve tanesine 7 m'den almaya razı oldu hiç itiraz etmeden. Elimdekilerin hepsini istiyordu ve bende bu fırsatı kaçıramazdım . 21 adetini 145 M'den satarak son zamanların en karlı alışverişlerinden birini gerçekleştirdim kendi adıma . Ve tekrar Kondrit aramaya koyuldum .
Ardından aradığım Kondritleri bir başka oyuncuda buldum ve uygun bir fiyatta anlaştık , kendisine S3'e geçmesini söyledim ve beni kırmadı 9 adet Kondriti tanesi 6M'den alarak çantama attım ve tekrardan aramaya başladım .
Normalde Tılsım'ın en ucuz materyali olan Peptit'e birisi çok cazip bir teklif sundu . 1 adet Jadeit + 1 m gibi bir teklif sunarak onayımı kazandı ve Topkapıda buluşarak alışverişi gerçekleştirdik . Ticaret açısından şanslı günümdeydim diyebiliyordum rahatlıkla.
Daha sonra boş durmamam gerektiğinin farkına varıp bir yandan Klan Kanalına ve Bölgeye yazmaya devam ediyor diğer yandanda Pul düşürmeye çalışıp aynı zamanda maden topluyordum ve Bayram Hediyesi sonucu vermiş olacak ki 1 adet Dört Yapraklı Yonca düşürebildim . Çantada birden görünce çok şaşırdım ve mutlu oldum çünkü şekli bakımından oyunda en sevdiğim madendir kendileri
Daha sonra Hol'e indim ve orada dolanmaya başladım . Bir yandan şifacımı kasması konusunda bir büyücüyle anlaşmıştım aynı zamanda maden aramaya devam ediyordum . Tam o sırada bir arkadaş beni em3'e çağırdı ve alışverişi açtı . Jadeit + Salgı'ya 7 m istediğini belirtti ve alışverişi gerçekleştirdik .
Karakterimi kasan arkadaşa 2 lvl atlattıkça ticaret açıp 1 M veriyordum ve bu şekilde alışverişe devam ediyorduk o yüzden çarı Hole indirmek zorunda kaldım . Ben ilk parayı vermeyi istemeyince ve o da ilk olarak çarı kasmak istemeyince böyle bir sonuç ortaya çıktı fakat ikimizi de memnun etmişti bu alışveriş . Ben oturduğum yerden hem çarımın kasılmasını izliyordum hemde ticaret yapabiliyordum . Uzun süre geçmeden Ray başında Kondritlere talip olan bir arkadaşa rastladım . Uzunca bir pazarlığın ardında 2 adet Kondrit'i kendisne 14 M'den satmayı başarabildim .
Daha sonra Jade+salgı satan arkadaş beni tekrar em3'e çağırdı ve bu seferde sadece Jadeit koydu alışverişe . Alışveriş ekranını açıp alışverişi gerçekleştirdim ve jadeiti kasama koydum . Teker tekerde olsa da yakında Jadeitler biteceğe benziyordu .
Kasanın son durumuna baktım ve mutlu oldum . Çünkü üretim için kalan maden sayısı giderek azalıyordu . Ve emeklerimin sonuç verdiğini görmek çok güzel bir duyguydu . Aynı zamanda bu yazdığım günlük bir bakıma benim kendi gelişimimi görmemi sağlamıştı ve bir yandan onada minnettardım . En kısa zamanda Kasanın güncel durumunu sizinle paylaşacağım . Okuyan ve yorum yapan herkese teşekkürler
Ardından şifacı karakterime giriş yaparak onun görevlerini yapmaya başladım .
