6. sayfa (Toplam 10 sayfa)

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 01 Ara 2010 19:57
gönderen JuSTLoV
Resim

''Savaşmaya hazırmısın? '' Adlı eserim..

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 01 Ara 2010 20:11
gönderen Kayzer
Resim

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 01 Ara 2010 20:21
gönderen Rescuer
Öncelikle videomu paylaşıyorum, hızlı dolması açısından facebook profilime yükledim, aynı zamanda Vimeo, Dailymotion gibi sitelerde onay almasını beklemek istemedim. İşte bu linkten videoya ulaşabilirsiniz, benim iddialı olduğum alan videodur, özellikle izlemenizi rica ediyorum.
Video dışında...

Görsel:
Resim

Duvar Kağıdı:
Resim
(Duvar Kağıdı BMP olduğundan boyutu 2mb'dır bu nedenle yavaş açılacaktır).

Ekran Görüntüsü:
Resim

Kısa Hikaye:
İKV: miToLoji

İstanbul'un talihsiz çocukları; kıyamete doğanlar...
Eminönü, Meteor, Ada, Yeraltı ve son olarak Hidra bölgelerinde verdikleri yoğun savaşlara rağmen hala bu yeni dünyada keşfedilecek çok yer olduğunu, yapılacak çok iş olduğunu düşünüyorlardı.Eminönü'nün kalabalık olduğu bir gün kalın bir ses duyuldu :
-Kardeşlerim bundan böyle yeni yerleri tesadüfen değil araştırarak bulmalıyız, bunun için gönüllülerden oluşan bir ekip kurulacak.Biz üç savaşçı bu ekibin ilk gönüllüleriyiz, şimdi bize katılanlar adını söyleyerek yanıma geçsin fakat unutmayın gitmek dönememek hatta hiç gidememek olacaktır, yeni keşfettiğimiz yerlerde can verenler olacaktır bunun bilincindeyseniz ve hala katılmayı düşünüyorsanız sizler bu kıyametin isimsiz kahramanlarından olacaksınız !
Bu konuşmadan sonra meydana bir uğultu hakim oldu ve yavaş yavaş isimler söylenmeye başladı.Yaklaşık yirmi dakika sonra ekibin sayısı onbeşi geçmişti.
Önceki konuşmayı yapan eski Lodoslardan Rıfkı Bey tekrar konuşmaya başladı:
-Katılanlara da katılmayanlara da teşekkür ediyoruz ekibimiz herkes için yeni yerler arayacak ve kıyametin hakim olduğu kaos ortamını küçültmeye, yok etmeye çalışacak... Bu bir veda konuşması değildir fakat kaderde vatan için can vermek varsa seve seve ! Kalın sağlıcakla...
Bu sözleri söyledikten sonra Rıfkı Bey arkasındaki ekibi alarak ufak çaplı bir toplantıya başladı.Toplantının sonunda beş ekip kuruldu.Ekipler; Eminönü, Meteor, Ada, Yeraltı ve Hidra bölgelerinde beş günlük arama yapacaklardı, bu beş günün sonunda en güçlü ipucuna ulaşan ekibin bölgesinde arama tüm ekiple yapılacaktı.Rıfkı Bey yanındaki iki arkadaşıyla son zamanlarda dikkatini çeken Meteor Bölgesi'ni arıyorlardı.Üç günün sonunda hiç bir grup bilinenler dışında bir şey bulamamıştı.Ta ki Rıfkı Bey Şah Kobra'nın bulunduğu yerin araştırılması gerektiğini düşünene kadar.
Aramanın 4. günü sabah ezanıyla beraber yola çıktılar.Rıfkı Bey ve arkadaşları tahtalarla kapatılmış bir giriş görünce bu kapı hakkında araştırma yapmak için geri döndüler.Kapalı girişin hakkında pek bir şey bilinmiyordu.Söylentiye göre Meteor ilk keşfedildiğinde girişin yaklaşık yüz metre ilerisindeki yol ayrımlarından birinde mitolojik yaratıklardan kentaura(at adam) benzeyen bir karartı görülmüş ve bir kaç saniye içinde gözden kaybolmuş, bundan ürken eski savaşçılar orayı kapatmış ve yılanları oraya yerleştirmiş.Eğer bir şey tahtaları kıracak olursa yılanları geçemez diye düşünmüşler.Bu öğrenilenlerden sonra Rıfkı Bey ciddi hazırlıklar yapmaya başladı. 5. günün sonunda gruplar döndüğünde Rıfkı Bey diğer gruplara araştırmalarını anlattı.Zaten Meteor'da bulunan giriş dışında başka bir mekan bulunamamıştı.Rıfkı Bey ekip dışındakileri bilgilendirmek için bir toplantı yaptı ve toplantıda gidecekleri yeri belirterek son sözlerini şu şekilde söyledi :
-Biz on gün içinde geri dönemezsek anlayın ki orda yeni bir şeyler var ve yine anlayın ki bizden sonra vakit kaybedilmeden daha kalabalık bir ekiple gidilmeli, Allah'a emanet olun, hakkınızı helal edin!
Konuşmanın ardından bir sessizlik yaşandı, ekip giderken arkadan bir ses geldi; konuşan genç savaşçılardan Bekir'di:
-Merak etme Rıfkı abi siz döneceksiniz eğer ki dönemezseniz gözün arkada kalmasın senin başlattığın işi ben tammlayacağım.
Bekir'in sesini duyan Rıfkı Bey adımlarını daha da hızlı atmaya başladı ve girişe kadar yüzünde küçük bir gülümsemeyle gitti.Girişe gelindiğinde baltasını girişi kapatmış olan tahtalara savurmadan önce şöyle dedi:
-Eğer söylentilerdeki gibi üç yol ayrımı varsa üç gruba ayrılacağız.Yolun sonunda bir şey bulamayan grup geri dönsün ve girişte beklesin eğer gelen olmazsa diğer iki yoldan birini seçsin ve ilerlesin.
Bu sözlerden sonra grup dağılımı yapıldı, anlatılanlardaki gibi üç farklı yol vardı, yoldaki yılan ölülerine bakılacak olursa burda yılanlarla beslenen bir tür canlının veya canlıların olduğunu fark etmek zor olmazdı.Rıfkı Bey ve grubu sağdan, Fuat Bey ve grubu ortadan, Rıza Bey ve grubu soldan gitmeye karar verdi.Günlerce yürüdüler artık kulakları yılanlara bastıklarında çıkan sesle bağdaşmıştı o sesin hep varolacağını düşünerek korkuyordu insan, uzun süren günlerin ardından yolun sonu gözüktü.Gerçekten çok büyük bir yerdi çıkışın yanında iki çıkış daha vardı fakat Fuat Bey ile Rıza Bey'in grupları ortalıkta yoktu.
Rıfkı Bey ve arkadaşları onları beklemeye karar verdi, yaklaşık 1 saat sonra Rıza Bey ve arkadaşları onlardan 20-25 dakika sonra da Fuat Bey ve arkadaşları geldi.Ekip tamamlanınca bir süre uyuyup dinlenelim diye düşündüler, ortamı biraz inceledikten sonra nöbette birini bırakmaya gerek duymadan uyudular.Biraz uyuduktan sonra Fuat Bey gözlerini açtı ve aynı anda korkudan bağırarak kılıcını delice savurdu.Fuat Bey'in sesine tüm ekip uyanmıştı.Herkes şaşkınlık içindeydi.Bu büyük bir buluştu, bir kentaur...Fuat Bey silahıyla tanınmaz hale getirmişti ama bu bir kentaurdu.Hemen geri dönmek için hazırlanmaya başladılar, geri dönüp daha kalabalık gelmeliydiler bu yeni yerin yolunu unutmamaları için geriye sadece beş kişi dönecekti, kalanlar yolda nöbetçi olarak bırakılacaktı.Kentaur cesetini aldılar ve yola çıktılar.Yolun sonuna gelindiğinde Rıfkı Bey, Fuat Bey, Rıza Bey, Zeki Bey ve Ragıp Bey'den oluşan grup dışındakiler geride nöbette kalmıştı.Dışarı çıktılar, gece olmuştu, yıldızlar etrafı hafifçe aydınlatıyordu.İlerden ellerinde meşalelerle büyük bir kalabalık geliyordu.Rıfkı Bey "Bab-ı Ali bekçileri mi?" diye düşündü bi ara ama onlar bu saatte devriyeye çıkmazlardı...Bir köşeye saklanıp kalabalığın yaklaşmasını beklediler, bu gerçekten göz yaşartıcı bir durumdu.Konuşmanın yapıldığı sırada orada olan tüm savaşçılar, şifacılar, büyücüler önlerinde Bekir ile yola çıkmışlardı.Nedeni ise açıktı, on gün dolmuş, Bekir ise söz verdiği gibi Rıfkı Bey'lerin ardından, yarım kaldığını düşündüğü işi tamamlamaya gidiyordu.Güvende olduklarını anlayınca saklandıkları yerden çıktılar.Kalabalıkta bir şaşkınlık oluştu.On beş kişi giden bir ekip neden 5 kişi dönmüştü? Taşıdıkları ata benzeyen ceset bir kenteura mı aitti? Kendini daha fazla tutamayıp ortamdaki sessizliği bozan Bekir:
-Diğerleri nerde Rıfkı abi?
Rıfkı Bey:
-Yolumuz uzun ne olur ne olmaz unutmayalım diye nöbette kaldılar.Geldiğimiz yer kentaurlar ile dolu olmalı yolda pek çok yılan ölüsü vardı.Bu gece dinlenip yarın erkenden yola çıkmalıyız.Herkes çok iyi dinlensin yaklaşık yedi günlük yolumuz var.
Rıfkı Bey'in sözü bittikten sonra kalabalık girişten içeri girdi ve 10-15 metre kadar ilerleyip kalacakları kampı hazırladılar.Rıfat Bey tekrar girişi tahtalarla kapattı, Bab-ı Ali bekçileri bu yeni yeri fark ederse rahat edemeyeceklernin farkındaydılar.
Güneş ışıkları tahtaların arlarından girmeye başladı.Fuat Bey bir el ateş ederek herkesi uyandırdı ama bu ateş uyandırma amaçlı değildi.İlerde bir kentaur görmüştü.Hemen koşmaya başladı.Ragıp Bey ve Bekir de ne olduğunu bilmeden onu arkasından koştu.Bir süre sonra nefes nefese kalan Fuat Bey koşmayı bıraktı "Hayal gördüm herhalde" diye düşünerek yanındakilere birşey söylemeyerek kampa geri döndü.Sabah ateş sesiyle uyanan herkes acil bir durum olduğunu düşünerek kampı toparlamış ve yola çıkmaya hazırlanmıştı.Tekrar yola çıktılar bu defa durmak yoktu, keşfedilmeyi bekleyen büyük bir yer vardı.İlk nöbet yerlerine geldiklerinde nöbet tutan neferin yerinde sadece bir bacağı vardı, kan izleri ise diğer nöbet yerlerine gidiyor veya o taraftan geliyordu.Bacağı oraya gömdüler, yola devam ederken Rıfkı Bey duvarda eski dönemlere ait olduğu anlaşılan yazılar gördü.Aklına bir dönemler paleografi ile uğraşmış olan Fuat Bey geldi.Rıfkı Bey:
-Fuat buraya gel, senin ilgini çekebilecek şeyler duvarda.
Fuat Bey oraya yaklaştı.20-25 saniye boyunca duvarda göz gezdirdi ardından "Yunan..." dedi ve ekledi "Bu yazılar Yunan Mitoloji'sine ait." biraz daha incelemesine devam etti ve şöyle dedi:
-Rıfkı bu yazıların devamı olmalı eğer bulabilirsek yolumuzu kısaltacak bir geçit bulmuş olabiliriz.
Hemen dikkatlice duvarlara bakmaya başladı tüm ekip.Sessizlikte önceki günleri hatırlayabilen Ragıp Bey birden "Diğer yoldan giderken ben de bazı şeyler görmüştüm" diyerek atıldı.Hemen bir kaç kişi fotoğraf makinasıyla diğer yollara doğru gitmeye başladı. 2. gün bitmek üzereydi, fotoğraf çekmeye giden grubun konuşmaları duyulmaya başladı ve bir kaç dakika içerisinde grup kamp bölgesine gelmişti. Fuat Bey fotoğrafları aldı hemen ve bir kenara çekilerek yazıları birleştirdi. Bir kaç saat içinde yazıların tamamını çözmüştü, Fuat Bey:
-İşte Rıfkı!Uzun yolları çekmemize gerek kalmadı yaklaşık 100 metre ilerde bir ruh taşı olmalı eğer üstündeki yazılar silinmemişse onları okuyarak yolun sonuna gidebiliriz, vakit kaybederek daha fazla riske girmeyelim, hemen yola çıkalım.
Hiç vakit kaybetmeden toparlandılar ve yola çıktılar .Aslında bu yoldan daha önce beş kişi olarak gittiklerinde yolda en ufak bir taş parçası bile görmemiştiler, ortada bir ruh taşı olsa görürdük diye düşünmelerine rağmen bir umutla gittiler yüz metrelik yolu, bu arada ortalıkta ne nöbetçi vardı ne de ruh taşı, nöbetçiler yolun sonuna gitmişlerdir diye düşündüler ama ruh taşı için bir açıklama yoktu... En sonunda Rıfkı Bey, Fuat Bey'e yazılarda tam olarak ne yazdığını sordu. Fuat Bey elinde tuttuğu fotoğraflara bir daha baktı ve şöyle dedi:
-Yüce tanrı Zeus onları buraya hapsetti bizler, akıllı ve güçlü savaşçılar eğiterek onları yok edeceğiz(Παντοδύναμος ο Δίας τους φυλακίζονται εδώ, θα τους καταστρέψει με την κατάρτιση έξυπνο και ισχυρό πολεμιστές). Akıllı olanlar doğru yere gidip ruh taşını bulacak, ruh taşını bulamayanlarsa lanetlilerle savaşarak sona ulaşmayı deneyecek(το έξυπνο αυτοί πάνε στο σωστό μέρος για να βρείτε το πέτρινο ψυχή, το πνεύμα που δεν μπορούν να βρουν ένα κομμάτι για να προσπαθήσει να φθάσει το τέλος της πάλης με την επάρατη). Akıllı savaşçılar için en büyük ipucu, ruh taşı bu mağaradaki duvarlar kadar kadimdir(Η μεγαλύτερη ένδειξη για την έξυπνη πολεμιστές, τους πέτρινους τοίχους ψυχή του τρόπο, όπως έλεγαν οι αρχαίοι).
Fuat Bey'in sözü biter bitmez Rıfkı Bey hemen baltasını alıp duvarı yan taraftaki yola doğru kazmaya başladı, Ragıp Bey ne yaptığını sorduğunda ise ona da bir balta verdi ve yardım etmesini istercesine duvarı işaret etti.Bir kaç dakika içinde duvarın içindeki geçite ulaşmıştılar, yazıda bahsedilen akıllı savaşçılardan biri Rıfkı Bey olmalıydı.Fuat Bey zaman kaybetmeden ruh taşının üstünde yazanları okumaya başladı ve okuduktan sonra çantasından çıkardığı bir kalem ile eldivenine yazıların Türkçesini yazdı, geçitin üstüne yapıştırdı ve konuşmaya başladı :
-Eğer kağıtta yazanı doğru bir şekilde okursanız birlikte keşifimize devam ederiz ama tek bi harfi bile yanlış okursanız kendinizi kentaur ve griffin gibi pek çok kana susamış yaratığın arasında bulursunuz.Yanlış okusanız bile yaşamaya çalışın elbet bir gün sizi bulacağız ben olmasam bile başkaları bulacaktır.
Konuşması bittikten sonra ruh taşına döndü ellerini yarım metre açarak ruh taşının üstüne koydu ve azönce Türkçesini yazdığı kelimeleri söylemeye başladı kelimeler bittikten sonra etrafa bir ışık yayıldı ve Fuat Bey gözden kayboldu.Rıfkı Bey, Ragıp Bey, Bekir ve diğerleri de aynı şekilde sözleri söyledi fakat yolun sonunda yaklaşık otuz kişilik ekipten geriye on iki kişi kalmıştı.Bunun şaşkınlığı yaşanırken az ileride korkunç bir manzarayla karşılaştılar.Nöbette kalanlardan geriye sadece bir miktar kan, silahları ve yırtılmış kıyafetleri kalmıştı, bunun üzerine Rıfkı Bey Teşkilat ile irtibata geçme kararı aldı, Teşkilat'a olan biteni anlatmak için ölen savaşçılardan birinin yırtılmış pantolonuna mektubunu yazdı ve asker yardımı istedi. Yazdığı mektubu Agah Bey okuyamayacağından içlerinde en seri olan Bekir ile yolladı. Mektupla beraber asker beklerken boş durulmamalıydı, yeni ve zorlu bir mücadelenin başlangıcıydı bu... Hemen siper kazmaya başladılar akşam olmadan yerin altına yani en güvenli yere yatabilecekleri bir yer hazırlamalıydılar. Akşam saatlerinde hava yavaştan kararmaya başladığında hem siper bitmişti hem de Agah Bey'den bir yazı ve otuz Teşkilat Jandarması gelmişti. Mektupta Agah Bey en kısa sürede Teşkilat üyelerinin yeni Dünya'yı görmeyi geleceklerini bu süre zarfında yeni keşfedilen bu yerden kimsenin haberinin olmaması gerektiğini yazmıştı ve sonuna orda dikkat etmeleri gereken iki adet mitolojik yaratık yazmıştı, bu iki yaratığın altınada önem sırasına göre diğer yaratıkları eklemeyi unutmamıştı. Agah Bey'in oluşturduğu listede 1 numarada ejderhalar vardı, arkadaşlarının Junon ile verdikleri savaşta salonun zeminindeki ejderha burdaydı demek... Agah Bey 1. sıraya bir de not yazdırmıştı, Eviren(eski Türkçe'de ejderha anlamına gelir) adındaki baş ejderhadan uzak durulmalıydı ve ejderhayı Griffinler takip ediyordu. Agah Bey'in listesi Rıfkı Bey'i şaşırtmış bir o kadarda korkutmuştu çünkü listede başından beri ekibe kan kusturan kentaurlar pek de önemsenmemişti.
Mitolojik bölgeye yerleştikten 3 gün sonra Rıfkı Bey, Fuat Bey, Ragıp Bey, Zeki Bey ve 6 jandarma bir griffin sürüsünün saldırısına kurban gitti.Geriye kalan ekibin başına Bekir geçirildi ve teşkilat tarafından Teşkilat Subaylığına atandı.Sonrasında yaşananları kimse bilmiyor.Mitolojik bölge hala tam olarak keşfedilemedi kimileri Bekir Paşa dahi keişifi yapan herkesin öldüğünü kimileri ise Bekir Paşa ve bir kaç arkadaşının çıkılamayan tepenin zirvesinde hala yaşadığını savınıyor.Teşkilat bölgedeki asker sayısını arttırdı ve orda özel eğitim verdirmeye başladı.En kısa zamanda tepeye çıkılmalı, Eviren ve Bekir Paşa bulunmalı, intikam alınmalıydı...

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 01 Ara 2010 20:56
gönderen ibrahimking
eserleriniz gayet güzel bunları gördükçe kazanamayacagım dıye korkuyorum :S

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 02 Ara 2010 18:34
gönderen ARGOS
DavuTT yazdı:saolasın kardeşimde derecenin d sine bile giremem :(

Çıkmayan candan umut kesilmez.
;)

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 02 Ara 2010 18:39
gönderen Sanalkorkun
HeliN yazdı:Benim eserim

Resim


10 Numara Olmuş :o

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 02 Ara 2010 18:49
gönderen kuccukhusam1
İstanbulun Kötü Melekleri
Resim

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 02 Ara 2010 18:51
gönderen bluejder
kuccukhusam1 yazdı:İstanbulun Kötü Melekleri
Resim
Hoşuma gitti.Güzel bir çalışma.

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 02 Ara 2010 18:51
gönderen bluejder
kuccukhusam1 yazdı:İstanbulun Kötü Melekleri
Resim
Hoşuma gitti.Güzel bir çalışma.

Re: " 2010 Fan Art Eserleriniz "

Gönderilme zamanı: 02 Ara 2010 18:55
gönderen kuccukhusam1
bluejder yazdı:
kuccukhusam1 yazdı:İstanbulun Kötü Melekleri
Resim
Hoşuma gitti.Güzel bir çalışma.
Teşekkür Ederim..