454. sayfa (Toplam 899 sayfa)
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 27 Nis 2011 21:54
gönderen ustax66
SEVGİ-SAYGI-HOŞGÖRÜ
Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır. Hoşgörü sağlıklı insan hayatının, özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir.
Hoşgörü bir vurdumduymazlık değildir. Hoşgörü görmezlikten gelmek hiç değildir. Hoşgörü kendini bilmektir. Hoşgörü haddini bilmektir. Hoşgörü haddini bilerek sürdürülen hayat biçimidir. Hoşgörü bir anlayıştır, anlayışlı olmanın adıdır, sevginin yoludur. Hataları düzeltebilmedir. Yoksa bana ne lazımcılık değildir. Anlayışın kendisidir. Hoşgörü, çağın getirdiği sorunların, aç gözlülüğün, doyumsuzluluğun, sevgi yoksunluğunun, güvensizliğin çaresi olabilecek bir anlayış tarzıdır, insanın özüdür.
Hz. Mevlana: “ Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” Diyor.
Hoşgörü ustası Hz.Mevlana, gibi Yunus Emre, Bektaş Veli, Karaca Sultan da insanları hoşgörüye davet etmişler.
Yıktığın varsa yapacaksın.
Ağlattığın varsa güldüreceksin.
Döktüğün varsa dolduracaksın.
Eline,diline, beline sahip olacaksın.
Saygılı ve hoşgörülü olacaksın.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 27 Nis 2011 22:05
gönderen izhar
uyenız bana klandan kufr ederse bende boyle adapsız gırerım
mertkan bana ulaş oyunda tlf acılllllllllll :evil:
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 27 Nis 2011 22:08
gönderen ustax66
YUNUS EMRE
Hayatı;
Hayatı ve şahsiyeti hakkında pek az şey bilinen Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmaya ve Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde küçük-büyük Türk Beylikleri'nin kurulmaya başladığı 13. yüzyıl ortalarından Osmanlı Beyliği'nin kurulmaya başladığı 14. yüzyılın ilk çeyreğinde Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış bir şair ve erendir. Yunus Emre, uzun bir süre Hacı Bektaş-ı Veli Dergahında çile doldurmuş ve dergaha hizmet etmiştir.
Yunus'un yaşadığı yıllar, Anadolu Türklüğünün Moğol akın ve yağmalarıyla, iç kavga ve çekişmelerle, siyasî otorite zayıflığıyla, dahası kıtlık ve kuraklıklarla perişan olduğu yıllardır.13. yy'ın ikinci yarısı, sadece siyasî çekişmelerin değil, çeşitli mezhep ve inançların, batınî ve mutezilî görüşlerin de yoğun bir şekilde yayılmaya başladığı bir zamandır. İşte böyle bir ortamda, Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî, Hacı Bektaş-ı Velî, Ahî Evrân-ı Velî gibi ilim ve irfan kutuplarıyla birlikte Yûnus Emre, Allah sevgisini, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini, her türlü batıl inanca karşı, gerçek İslam tasavvufunu işleyerek Türk-İslam birliğinin oluşmasında önemli vazifeler yapmıştır.
Yûnus Emre, "Risalet-ün Nushiyye" adlı mesnevîsinin sonunda verdiği;
Söze târîh yedi yüz yediydi
Yûnus cânı bu yolda fidîyidi
beytinden anlaşıldığı kadarıyla H. 707 (M. 1307-8) tarihlerinde hayattadır. Yine, Adnan Erzi tarafından Bayezıd Devlet Kütüphanesi'nde bulunan 7912 numaralı yazmada şu ifadelere rastlanmaktadır:
Vefât-ı Yûnus Emre
Müddet-i 'Ömr 82
Sene 720
Bu belgeden anlaşılacağı üzere, Yûnus Emre, H. 648 (M. 1240-1) yılında doğmuş, 81 yıllık bir dünya hayatından sonra H. 720 (M. 1320-1) yılında ölmüştür.
Doğduğu yer konusundaki tartışmalar Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy ile Karaman üzerinde yoğunlaşmaktadır. Menakıpnâmelerle şiirlerinden çıkarılan bilgilere göre Babalılardan Taptuk Emre'nin dervişidir. Hacı Bektaş-ı Veli ile ilgisi Vilayetname'den kaynaklanmaktadır. Yine şiirlerinden tasavvuf yolunu seçtiği, iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Anadolu kentlerini dolaştığı, Azerbaycan ve Şam'a gittiği, Mevlana'yla görüştüğü de bu bilgiler arasındadır.
İşlediği konularla Anadolu'da gelişen Türk edebiyatının en büyük adlarından sayılan Yûnus Emre, yalnız halk ve tekke şiirini değil, divan şiirini de etkiledi, yaşarlığını çağlar boyu sürdürdü. Hece ve aruzla yazdığı şiirlerinde sevgiyi temel aldı. Tasavvufla, İslam düşüncesiyle beslenen dizelerinde insanın kendisiyle, nesnelerle, Allah'la ilişkilerini işledi, ölüm, doğum, yaşama bağlılık, İlahi adalet, insan sevgisi gibi konuları ele aldı. Çağına hâkim olan düşünüş biçimini ve kültürü konuşulan dille, yalın akıcı bir söyleyişle dile getirdi; kendinden önce yetişmiş İran ozanlarının, çağdaşlarının yapıtlarında geçen kavramlara yeni bir öz, yeni bir deyiş kattı. Bu yanıyla tasavvuf düşüncesini, Alevi-Bektaşi inançlarını zenginleştirdi, kendi adına bağlanan tekke şiirinin Anadolu'daki ilk temsilcilerindendir.
Fikrî ve Edebî Şahsiyeti [değiştir]
Yunus Emre, halk diliyle tasavvuf edebiyatının en büyük şairidir. Daha Orta Asya asırlarında Ahmed Yesevi ile başlayan halk tasavvuf şiiri; Türkistan, horasan ve Anadolu'da yüz yılı aşan bir işleniş çağından sonra, en üstün seviyesine Yunus Emre'de varmıştır. Yunus'un duygu ve düşünce alemini hazırlayan kültürün kaynağında İslam İmanı vardır. Bu iman, dünyanın üç kıtasında tecrübe görmüş ve her yeni nesle zeka ve irfan mirasları bırakmış bir milletin bağrında, kendi öz çevresini bulmuştur. Yunus'un bilgi ve düşünce aleminde, önce bu uzun, sabırlı ve sayısız hayat tecrübelerinden doğan irfan ışıldar. Onun yaradılış, varlık, yokluk, aşk ve Allah hakkında duygulu ve hummalı zihin yoruşları vardır ki aynı irfan kaynağından beslenir.
Yunus, insan olan herkese karşı; fakir, zengin, Hıristiyan ve Müslüman ayrımı yapmayan, engin sevgiyle bağlıdır. Ondaki insan sevgisi, insan'da Allah'tan bir parça, ondan gelip bedenlenmiş bir cevher bulunduğunu bilmesindendir. Yunus, işte bu parçanın bütününe yani Allah'a aşıktır. O'nu gönlünde bilmenin heyecanıyla vurgundur. Bu heyecanı, Musa Peygamber'in konuştuğu çoban kadar saf bir gönülle duyar; aynı saflıkla söyler. Yeryüzünde bir ömür boyu vatanından uzak kalmış bir insan hüznüyle Yunus'un Allah diyarına karşı sonsuz hasret duyması da bundandır. Yunus, ömrü boyunca böyle bir nostaljinin hummalarıyla yanmış, şiirlerine bu hummanın hareketini vermiştir.
Nihayet, bütün bu iç ve kafa hareketleriyle olgunlaşıp derinleşen, bazen coşkun, bazen rind ve her haliyle cana yakın bir derviş... Yunus Emre'nin şiirlerinden ve halk içine yayılan menkıbelerinden yükselerek yedi asır ötede canlanan simasını belli başlı çizgileri bunlardır. Yunus; duymuş, düşünmüş, inanmış ve bütün bu duyuş, düşünüş ve inanışlarını büyük bir sadelik ve kolaylıkla şiirleştirmeye muvaffak olmuştur. İslami taassubun, üzerinde durmaktan çekindiği birçok iman meseleleri ile cennet, cehennem, sırat ve benzeri gibi kavramlar, onun en zeki ve en hür düşüncelerine mevzu olmuştur. Şiirleri, eskilerin, sehl-i mümteni dedikleri, her dilin söyleyemeyeceği bir açıklık ve kolaylıkla terennüm edilmiştir.
Türbesi;
Yunus Emre'nin mezarı olduğu iddia edilen pek çok mezar ve türbe vardır. Bunlar; Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy; Karaman'da Yunus Emre Camii avlusu; Bursa; Aksaray ili Ortaköy ilçesi'nde; Ünye; Kula'da Emre köyü; Erzurum, Tuzcu(Dutçu) köyü; Isparta'nın Gönen ilçesi; Afyon'un Sandıklı ilçesi; Sivas yakınında bir yol üstü. Ayrıca Tokat'ın Niksar ilçesinde de bulunmaktadır.
Ayrıca, mutasavvıf Niyazi Mısri de Yunus Emre'nin mezarının (veya makamının) Limni Adası'nda bulunduğunu ifade etmiştir. Bunlar arasında bilim adamlarınca tartışma, Karaman ve Eskişehir'deki türbeler üzerine yoğunlaşmışsa da, Hacı Bektaş-ı Veli ile ilgili menkıbe düşünüldüğünde Eskişehir Sarıköydeki türbenin asıl Yunus Emre türbesi olduğu düşünülebilir...
Eserleri;
Divan,
Yunus Emre'nin şiirleri bu Divanda toplanmıştır. Şiirler aruz ölçüsüyle ve hece ölçüsüyle yazılmıştır. Ayrıca Fatih nüsnası, Nuruosmaniye nüsnası, Yahya Efendi nüshası, Kahraman nüshası, Balıkesir nüshası, Niyazi Mısrî nüshası, Bursa nüshası diye 7 ye ayrılır.
Risaletü'n - Nushiyye;
1307'de yazıldığı sanılmaktadır. Eser, mesnevi tarzında yazılmıştır ve 573 beyitten oluşmaktadır. Eser; dinî, tasavvufî, ahlakî bir kitaptır. "Öğütler kitabı" anlamına gelmektedir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 27 Nis 2011 22:48
gönderen izhar
mertkan bu kenanı ya sustur yada çok kötu şeyler olcak bak klandan kufr edıyo
bak çok kötu şeyler olcak deyım sana
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 28 Nis 2011 17:10
gönderen Loserr
Selamın Aleyküm // Arkadaşlar çarlarım yine suturulmuş yazanlara cevap veremiyorum bilginiz olsun kusura bakmayın
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 28 Nis 2011 17:17
gönderen SpyderFreak
Selam olsun tüm Börteçinelere.İhsan,Kenan ve Çağdaş kardeşlerime özellikle selamımı iletirseniz sevinirim,hayırlı günler 
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 28 Nis 2011 17:45
gönderen Moreblood
Selamın Aleyküm // Arkadaşlar çarlarım susturulmuş yazanlara cevap veremiyorum bilginiz olsun kusura bakmayın

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 28 Nis 2011 18:22
gönderen ustax66
SpyderFreak yazdı:Selam olsun tüm Börteçinelere.İhsan,Kenan ve Çağdaş kardeşlerime özellikle selamımı iletirseniz sevinirim,hayırlı günler 
ALEYKÜMSELAM.
Eyvallah kardeşim. İhsan, Kenan ve çağdaş kardeşlerine ilk fırsatta selamın iletilecektir.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 28 Nis 2011 18:35
gönderen ustax66
TARİHTE BUGÜN
Olaylar
1936 - Mısır'da Kral Fuad'ın beklenmeyen ölümü üzerine 16 yaşındaki Prens Faruk kral oldu.
1960 - İstanbul Üniversitesi'nde çıkan olaylarda, Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz öldü. İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi.
1963 - Topraksız köylüler Adana'da yürüyüş yaptı.
1975 - CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Erzincan'da taşlı ve silahlı saldırıya uğradı.
1979 - Sovyetler Birliği'nin ilk uçak gemisi 2Kiev 28' İstanbul Boğazı'ndan geçti.
1980 - Abdi İpekçi'nin katil zanlısı Mehmet Ali Ağca, İstanbul'daki yargılamada gıyabında idama mahkum edildi.
1984 - Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye Yönder'in eşi, İran ile Türkiye arasında ticaret yapan işadamı Işık Yönder, terör örgütü ASALA militanı tarafından öldürüldü.
1993 - İstanbul'daki Ümraniye çöplüğü, biriken metan gazı yüzünden patladı: 39 kişi öldü.
1988 - Ermeni tedhiş örgütü ASALA'nın kurucusu Agop Agopyan, Atina'da kimliği belirlenemeyen iki kişi tarafından öldürüldü.
2003 - Kıbrıs Cumhuriyeti ile serbest geçişler çerçevesinde 25 binden fazla Rum Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne geçti.
Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)
Gönderilme zamanı: 28 Nis 2011 18:59
gönderen ustax66
GARİP OLAYLAR
Erzurum’da Abdurrahman Gazi Türbesi’ne çıkan karayolun sol tarafındaki gizemli yolda kontağı kapatılan otomobil kendiliğinden yokuş yukarı çıkıyor. Erzurum halkı bu olayı Abdurrahman Gazi’nin kerametine bağlarken, bazılarına göreyse olan biten sadece bir göz yanılsamasından ibaret.
Dadaşlar diyarı olarak bilinen Erzurum için halk arasında “doğunun Paris’i” tanımlaması da yapılır. Bu tanımlama Doğu Anadolu’nun en büyük ve en gelişmiş kenti olmasından kaynaklanır.
Palandöken Dağları’ndaki kayak merkezleri kış turizmin cazibe merkezlerinden biridir. Ancak, Erzurumlular için asıl uğramadan geçilemeyecek yerler, türbeler ve camilerdir. Abdurrahman Gazi türbesini ziyaret etmeden Erzurum’dan ayrılan birinin mutlaka yeniden bu kente geleceğine inanılır.
Anlatılanlara göre, Abdurrahman Gazi, Hazreti Peygamber’in sancaktarıdır. Hazreti Peygamber’in İslam Orduları Erzurum’u fethederken, Sancaktarı Abdurrahman Gazi’nin kellesi bir düşman kılıcı ile koparılır ve yere düşer. Kellesini koltuğuna alan Abdurrahman Gazi, elinde bulunan İslam’ın Sancağı’nı Palandöken’in en yüce noktasına dikmek üzere dağa doğru koşmaya başlar.
Kellesi koltuğunda, sancağı elinde olan Abdurrahman Gazi, Palandöken Dağı’ndaki ‘Şığvalar’ Mevkii’ne gelince dağda bulunan çobanlar evvela dona kalırlar, sonra biri dayanamayıp, “Hele bakın şuraya, askerin kellesi koltuğunda dağa doğru koşuyor” diye bağırmağa başlar ve nazara geldiğine inanılan Abdurrahman Gazi olduğu yerde düşer. Abdurrahman Gazi’nin şehit olduğu yere türbesi yapılır. Türbenin yanına bir süre sonra dönemin Valisi Yusuf Ziya Paşa tarafından bir de cami yaptırılır.
Palandöken Dağı’nın güney yamacındaki Abdurrahman Gazi Türbesi, özellikle yaz aylarında ziyaretçi akınına uğruyor. Ziyaretçileri buraya çeken ise gizemli bir yol. Türbeye çıkan yolun sol tarafında kontağı kapatılan otomobil kendiliğinden yokuş yukarı çıkıyor.
Bu mucizeye tanık olmak isteyenler Türkiye’nin dört bir tarafından Erzurum’a geliyor. Özellikle hafta sonları yaklaşık 200 metrelik yolda araçla yer bulmak oldukça zor.
Gizemli yol başlangıcı yazılı tabelanın hemen yanındaki diğer bir tabelada ise “1- Aracı durdurunuz. 2- vitesi boşa alınız. 3- frenden ayağınızı çekiniz. 4- denemeye başlayabiliriniz” uyarı yazısı bulunuyor.
Gördükleri manzara karşısında şaşkınlıklarını gizleyemeyenler bunu ‘Abdurrahman Gazi’nin kerameti’ olarak yorumluyor. Ancak, gizemli yolda deney yapan ABD Nevada Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Enerji Sahası Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yunus Çengel, bu görüşe katılmıyor. Yunus Çengel’e göre, yolda bir manyetik alan ya da keramet söz konusu değil. Tamamen bir göz yanılması, yokuş yukarı gibi gözüküyor, ama rampa aşağı bir yol.
Yolda daha önce incelemelerde bulunduğunu belirten Prof. Dr. Çengel, olayın tamamen bölgenin coğrafyasından kaynaklanan bir göz yanılması olduğunu ileri sürdü.
İnşaatlarda kullanılan su terazisi ile yol üzerinde deney yapan Prof. Dr. Çengel, şunları söyledi: “Bölgede manyetik alan yok. Eğer olsaydı tüm metal eşyalarımız bir noktada toplanır ya da bir şekilde hareketlilik gösterirdi. Yol bölgenin coğrafi yapısı nedeniyle rampa gibi görünse de aslında rampa aşağı bir yer. Bir takım çizgiler ilk bakışta rampa yukarı izlenimini verebiliyor. Bu yoldan çektiğim fotoğrafları ABD’deki öğrencilerime de gösterip, coğrafi yapının inceliklerini anlatıyorum.”
Halk arasında Abdurrahman Gazi’in bir kerameti olarak görülen esrarengiz yokuşla ilgili bilimsel açıklama bu yönde. Ancak, bu açıklamalara rağmen Abdurrahman Gazi’nin kerametine inananlar halen türbeyi ziyaret edip araçlarıyla yokuşta deneme yapmaya devam ediyorlar.