MykonS yazdı:İstanbul Uyanıyor
Yönetmen : Konsantrasyon - Ogün SEYREK
Senaryo : Hunxfantom - Alpaslan AYKAN / Konsantrasyon - Ogün SEYREK
Dizinin Fragmanı [/b]Tarih : 25 Aralık 1956
Gün: Salı
İstanbul
Sabah erken saatlerde , gök gürlemeleriyle uyanan istanbul ,
büyük tehlikenin yaklaştığını bilmeden , gününe başladı.
O gün gök farklı gürlüyor yağmur farklı yağıyordu sanki.
Ama yine kimse ne olduğunu sorgulamadan gününü geçiriyordu.
Akşam olmuş , herkes evine çekilmişti.
Sokaklarda sessizlik hakim olmuştu.
Fakat o da ne gök sanki daha delicesine daha fazla gürlüyor sanki yağmur daha delicesine yağıyordu.
İnsanların yüzünden tedirginlikler sezilmeye başlamıştı.
Ve bu gök gürlemeleri ve yağmur aniden kesildi.
Sonrasında çok daha büyük bir gürültü koptu ki ,
insanlar birbirlerine kıyamet mi koptu diyorlardı.
Ve bir ses:
İstanbulun göbeğine bir meteor düşmüştü.
Meteor düştüğü anda tüm istanbul yerinden oynadı sanki.
Sonrasında felaketler ardı sıra gelir oldu.
Deniz kabardı , o ufacık Marmara denizi sanki bir okyanus oldu.
Öyle kabardıki istanbulu içine alacaktı nerdeyse.
Sonradan İstanbul denizin içine doğru ilerlemeye başladı.
Bu felaket neyse ki kısa sürmüştü.
Sonrasında yangınlar ardı sıra başladı.
İstanbulun yedi tepesi İstanbulun üzerine geliyor ve yer İstanbulu içine alıyordu.
İstanbul beşik gibi sallanıyor , her taraftan yangınlar çıkıyor ve
İstanbul yavaş yavaş yok olmaya doğru gidiyordu.
Meteor düştüğü yerde sanki daha fazla büyüyordu.
Gittikçe derinlere iniyor ve yakınında ki tüm yerleşim birimlerini içine alıyordu
VAkit gece yarısı olmuş ama hala felaketler dinmemişti ,
gürültü yangın , her yer viraneye dönmüştü.
Neyse ki sabah doğru bir seesizlik hakim oldu.
Kimse kapı veya pencerelerden ne olup bittiğine bakmak istemiyordu.
Görecekleri şey tam bir felaketti çünki.
Herkes bir köşede sinmiş ve ne olup biteceğini merak ediyor ve birbirleriyle bile konuşamıyorlardı.
O günün akşamında bir kaç adam ne olup bittiğini öğrenmek için dışarıya çıktılar.
Gördükleri şey , tam bir felaketti.
Sonra meteorun düştüğü yerden çok farklı sesler işitmeye başladılar,
bu sesler dışardaki bir kaç adamı korkutarak tekrar , binaların içine girmelerine neden oldu.
Ertesi günün sabahında İstanbulun her yerinde farklı türlerde yaratıklar görüyorlar ve korkularını sindirmeye çalışıyorlardı.
Bir avuç insan bu yaratık ordusundan nasıl kurtulacaktı.
Fare adamlar , iri kertenkeleler , insana benzeyen ama görünüşleri biraz daha farklı yaratıklardı bunlar.
İnsanlar birlik olmaya karar verdiler. Ve bu felaketten nasıl çıkılacağını konuşuyorlardı.
Eli silah tutan herkes bu yaratıklardan nasıl kurtulunur bunu konuşmaya başladı.
color=#FF0000]1. Bölüm[/color]
Bilge kişiliğiyle tanınan , Agah efendiye durumu anlatmaya karar verdiler.
Ama dışarıya çıkmaya cesaret bile edemiyorlardı.
Agah efendi bulundukları yerden hayli uzktı ve onun henüz hayatta olup olmadığını bile bilmiyorlardı.
Belki dediler yola çıkarsak daha fazla adam bulur ve hep birlikte bu felaketten kurtulmanın yolarıı ararız dediler.
Kendilerine silah yapmaya karar verdiler.
Demirci Rüstem:
Benim örsüm ve ocağım hala duruyorsa bir kaç silah yapailirim.
NAzım:Hadi gidelim öyleyse
dedi.
Gittiler ve Rüstemin dükkanında bir kaç kılıç yapmayı başardılar.
Bu grubun başında Nazım vardı , kendisi iyi silah kullanan biri olduğu için onu lider seçmişlerdi.
Güçlü , kuvvetl, ve çevik birisiydi Nazım.
Nazım :
=Arkadaşlar , bir yola çıkıyoruz , ölmek var dönmek yok.
Ama birlik ve beraberlik içinde kalalım , sırt sırta verip ,
yolumuza öyle devam edelim
dedi.
İsmet:
eki Nazım abi
dedi , ve yola düştüler
NAzım:
Arkadaşlar yolumuza ne çıkarsa çıksın.Korkmadan , kaçmadan savaşarak savuşturmalıyız.
Ölüceksekte kahramanca ölmeliyiz
dedi.
Agah efendiyi yıkılmış Caminin avlusunda gördüler.
Onunda durumdan haberi vardı ve bu durumdan çıkmak için bazı kahramanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
Bu kahramanlar artık karşısında idi.
Herkesin ne yapabileceğini ve bu felaketten nasıl kurtulanacığını düşünüyordu Agah efendi..
Ve ilk ses gene Agah efendiden geldi.
Agah Efendi:Eli silah tutan herkes , kalabalık gruplar içinde ,etrafı dolaşsın ve yaşayan adem oğlu varmı baksın
dedi.
NAzım:İsmet sen , bir grup al ben bir grup.
Yaşayan birileri varmı bakalım.
Ama çok dikkatli olmanız lazım
dedi.
İsmet:Peki Nazım abi
dedi ve yanına ordaki insanlardan bir grup aldı.
NAzım da aldığı grupla çevrede yaşayan birileri varmı bunu araştırıyorlardı.
Her yıkık bina yanında durup
Nazım:Kimse varmı
diyordu.
Sabaha kadar yaralı da olsa bir grup insan buldu her iki grupta.
Yollarına çıkan yaratıkları da zorlanmadan öldürüyorlardı.
Fakat bu yaratıklar , daha önce gördüklerinden kiüçük ama daha önceki bildikleri hayvanlardan büyüklerdi.
2. Bölüm
Yaralı insanları alıp , daha güvende olabilecekleri yere doğru ilerlediler.
Karşılarına çıkan yaratıkları kolaylıkla alt edebiliyorlardı.
Bu arada Rüstem, daha çok silah yapmak için ocağının , örsünün başına gitti bir kaç adamla.
Nazım, İsmet gruplarıyla birlikte Agah efendiyide alıp ilerlemeye devam ettiler.
Artık çok yorgun ve bitkindiler.
Ve hala nasıl felaketten kurtulacakları hakkında bir şey bilmiyorlardı.
Bu arada Rüstem farklı silahlar yapmaya başlamıştı.
Bir balyoz yaptı ve bunu ;
Demirci Rüstem:NAzıma vermeliyim , en çok ona yakışır böyle bir silah
dedi.
Neyseki kayıp vermeden ayrıldıkları yere gelebildiler , NAzım ve yanındakiler.
Önce yaralıları iyileştirmeye karar verdiler.
Çünki kendilerine fazlasıyla eli silah tutan insan gerekliydi.
Agah'ın büyücü olduğu biliniyordu.
Yasemin Agahın yanına geldi ve
Yasemin:agah efendi , büyünün ilmini ve gücünü artık paylaşmalısın.
FArklı türde saldırı ve savunma taktikleri denemeliyiz
dedi
Agah efendi , bu güne dek Selim haricinde kimseyle ilmini paylaşmamıştı.
(Sene 1900 de , bu günkü gibi olmasa da yine meteor düşmesi nedeniyle ,
Arz dan gelen yaratıklara karşı , arkadaşlarıyla birlikte hareket edip ,
bütün tehlikeyi savuşturmuştu.
O günden bu güne dek silah arkadaşlarının hepsinin (Üstad Şifacı haricinde) ölümlerine tanık olmuş ve gözlerini ,
yaratıklarla savaşırken kaybetmişti.
Yine böyle bir tehlike olursa diye , bütün ilmini Selim ' e aktarmıştı.)
Ama vaktinin geldiğini oda biliyordu.
Selim ' le birlikte bütün bildiklerini anlatmak istiyordu.
Yanına kalabalık bir grup topladı.
KAdınlı erkekli , yanındakiler onu dinliyorlardı.
Agah efsunları anlatıyor ve üretimleri için hızla çalışılması gerektiğini söylüyordu.
Selim de nasıl savaşılıcağını hangi yeteneğin hangi silahın nerelerde kullanılacağını ,
Agah Efendi ' nin iznini alarak anlatıyordu.
Üstad şifacı da bize de görev düştü diyerek ;
etrafına bir sürü kadın ve adamı toplamış.
Oda şifanın bilgeliklerini anlatıyordu.
Nazım Demirci rüstemin yanına gitmiş ve silah üretimi için neler gerektiğini soruyordu.
Nazım:Rüstem lazım olan ne varsa bir an evvel toplayalım.
ki üretimleri bir an evvel yapabilelim.
dedi.
Rüstemde yeni ürettiği balyozu Nazıma verdi,
Demirci Rüstem:Nazım abi bu size daha çok yakışacaktır umarım.
dedi
Nazım ın hoşuna gitmişti bu silah.
Zaten kendiside heybetli ve güçlü bir insandı.
Bu balyozla daha da güçlü olucaktı.
3. Bölüm [/color]
Rüstem elinden geldiğince üretimleri hızlandırmıştı.
Artık elinde silah olan kadın ve erkek sayısı baya artmıştı.
Nazım ve İsmet artık grubundakileri çoğaltmışlardı.
Hergün yaratıklara karşı harekat düzenliyor ve gün geçtikçe etrafındaki sokakları hızla temizliyorlardı.
Bu arada Nazım elin deki balyozla yaratıklara dehşet saçıyordu.
Önce grubundakiler ona Balyoz Nazım ismini takmışlardı ve bu isim herkes tarafından bilinir ve benimsenir olmuştu.
Balyoz Nazım:Arkadaşlar artık kendimize daha güvenli ve korunaklı bir bina yapmalıyız dedi.
Ve yaratıkları temizlemekle görevliler dışında herkes bir bina yapımı için hızla çalışıyorlardı.
Agah efendi etrafındaki herkes artık büyünün ilmini kapmışlar ve Nazım ve İsmetin yanında onlarda sefer çıkar olmuşlardı.
Aynı şekilde ,
Üstad şifacı,yanında bulunanlara tüm bildiklerini öğretmiş,
kimi sefere gidenlerin yanında gidiyor.
Kimide bulundukları yerde kalıp yaralıları tedavi ediyorlardı..
Artık herkes emin bir yolda ilerlediklerini biliyordu.
Gün geçtikçe daha fazla silah yapılıyor ve yaratıklara karşı daha çok kadın ve erkek savaşmaya gidiyordu.
Herkes üstüne düşen vazifeyi fazlasıyla yapıyor ve kurtuluşun yakın olduğunu düşünüyorlardı.
Ve sonunda o korunaklı bina artık sağlam temeller üzerine oturmuş ve dimdik ayaktaydı.
Etrafına muhafızlar dizlimiş gelen veya gelecek olan yaratıklara karşı sağlam durmaya çalışıyorlardı.
Tan ağarmaya başlamıştı.
Herkes görevinin başına giderken,
denizden farklı bir gürültü duyar olmuşlardı.
Hemen olaydan Nazıma ve Agah efendiye haber verdiler.
NAzım yanına İsmet ve daha bir çok savaşçı büyücü ve şifacı alıp ,
sesin nerden geldiğini öğrenmek için sahile doğru ilerlediler.
Yine karşılarına çıkan yaratıkları öldürerek yollarına devam ettiler.
Sahilin iç kısmında adam kılığında fareleri gördüler.
Bunlar daha önce öldürdüklerinden daha güçlülerdi.
Yılmadan üstlerine doğru ilerlediler.
Fare adamlarda bunları görmüş ve kısa bir an afallamışlardı.
Çünki insan oğlu bunların üzerine üzerine gidiyordu.
Balyoz Nazım:Savaşçıların büyücülerin ve şifacıların bir kısmı yanıma gelsin.
Diğer grupta İsmetin emrinde olsun
dedi.
2 taraftan sarıp tehlikeyi bertaraf etmeyi düşünüyorlardı.
4. Bölüm
Bu felaketin başlangıcından beri milyonlarca Türk evladı ölmüştü.
Artık herkes bir daha ölüm olmasın diyordu birbirlerine.
Balyoz Nazım:Büyücüler önce siz vurun diğerlerinden kopup üstümüze gelen fare adamları biz imha edelim
dei.
Şifacılarda bu ara tetikteydi.
Kayıp vermemek için ellerinden geldiğince büyücü ve savaşçılara can basıyorlardı.
Neyse ki bir çok fare adamı kayıp vermeden telef etmeyi başarmışlardı.
Ama denizden gelen ses daha da fazla duyulur olmuştu.
İsmet:Nazım abi bu ses beni ve etrafımdakileri çok ürpertiyor.
Bir an evvel bulalım bu sesin kaynağını
dedi.
Balyoz Nazım:Acele etme İsmet elbette buluruz.
Siz etrafınıza hakim olun.
Biraz önce telef ettiğimiz fare adamların geri kalanı kaçtı.
Başka bir grupla üstümüze gelebilir
dedi.
İsmet:Büyücüler etrafınızı sürekli kontrol edin ve ilk ateşi siz yapın
dedi
Nazım ve yanındakiler temkinli bir şekilde denize doğru ilerliyorlardı.
Ve ses git gide daha da fazlalaşıyordu.
Denizin kenarına geldiklerinde büyük ve devasa bir gölge gördüler.
Bunun ne olduğuna anlam veremediler.
Ve oturup beklemeye başladılar..
Bu arada Agah efendide tedavi görüp sağlığına kavuşan savaşçılara
Agah efendi:Dışarı çıkıp daha önce gitmediğimiz yerlere bir bakın
belki yaşayan birileri vardır hala dedi.
Yanlarına bir kaç şifacı alıp yola çıktı savaşçılar.
Aradan baya zaman geçmiş ve denizde ki devasa gölge daha da büyümüştü.
Balyoz Nazım:İnşaallah bir felaket daha yaşamayız
dedi.
Gölge hayli yaklaşmıştı.
Bu arada Aktar şevket;savaşçı ve büyücülere kudret ve can iksiri üretmişti korunaklı binada.
Ona yardım eden bir kaç delikanlı lazım olan malzemeleri toplamakla görevlendirilmişti.
Aktar şevket yanına 2 savaşçı alıp Nazıma doğru ilerledi.
Ve artık NAzım yanına gelmişti.
Balyoz Nazım:Şevket senin burda ne işin var sen bize korunaklı binada lazımsın.
dedi ve kaşlarını çattı.
Aktar Şevket:Nazım abi size faydası dokunacak iksirler hazırladım.
Bu büyük tehlikenin ne olduğunu bilmediğimiz için bir an evvel sizlere getirdim.
Balyoz NAzımın çatık kaşları inmiş ve hayli memnun olmuştu.
Balyoz Nazım:Tmm Şevket iksirleri bırak ve hemen binaya dön.
Sen bizlere lazımsın
dedi
İksirler yeterince herkese dağıtıldı.
Vee müthiş bir gürültü o gölge artık tam karşılarında idi.
Balyoz Nazım ve yanındaki insanlar nerdeyse korkudan titriyorlardı.
Balyoz Nazım:Korkmanın zamanı değil , saldırın aslanlarım
dedi.
5. Bölüm
Gelen yaratık , devasa yapısıyla karşısında ki insanları korkutmuştu.
Cengaverler , ne yapacağını bilemez halde dona kalmışlardı.
Yaratık , insanların bu donuk halini görmüş gibi atağa geçiyordu.
Ayağını yere vurunca deprem etkisi yaratıyor ve karşısındaki onca insanı ayağını yere vurmasıyla bile oradan oraya atıyordu.
Ağzından püskürttüğü alev topu bir çok babayiğitin ölümüne sebep oluyordu.
Balyoz Nazım Selim
Balyoz NAzım:Bütün adamlarını şu yaratığın menzilinden çıkar
dedi
Ve bütün gücüyle yaratığa saldırdı.
O öyle bir güçtüki bütün savaşçılara da artı bir motivasyon katıyordu.
Yaratık bir yandan yürüyor ve hem binalara hemde önündeki cengaverlere ateş püskürtüyordu.
Bu sırada Üstad şifacı da yaratığa karşı bazı direnç iksirleri hazırlatmış.
Bir an evvel Nazımın yanındaki insanlara getirmeye çalışıyordu.
İksirlerden ilkini Nazıma verdi.
NAzım bir hamlede iksiri içip yaratığa saldırdı.
İksir işe yaramıştı.
Ve yaratık iksirlerin tesiriyle geri çekilir olmuştu.
Balyoz Nazım:Selim sen mesafeni kollayarak bütün gücünle saldır .
dedi.
Aynı şekilde İsmet ' ede
Balyoz NAzım:İsmet sende gelecek diğer tehlikelere karşı ayık ol
dedi
Yaratık iksirleriin tesiriyle ve Nazım la birlikte saldıran büyücü ve savaşçıların etkisiyle geldiği yere giderek gözden kayboldu.
Üstad şifacı ve diğer şifacılar yaralılara ilk müdaheleyii yapıp,
dinlenmek için hep birlikte korunaklı binaya gittiler.
Balyoz Nazım:Agah efendi , bu nasıl bir yaratık , nerden çıktı
dedi ve yaratığı Agah efendiye anlattı.
Agah Efendi:O yaratık mutlaka geri gelicektir.
Hazırlıklarımızı ona göre yapalım.
dedi
Agah efendinin gönderdiği savaşçılar dönmüş az da olsa sağ insan bulup binaya getirmişlerdi.
Artık eskisinden daha güçlü olduklarını düşünüyordu İsmet.
Aktar şevket:kudret , can ve direnç iksiri üretimlerini artırmamız lazım
dedi
İsmet hak vererek
İsmet:Bencede Şevket , yaratığın geri gelme ihtimali var gibi görünüyor.
dedi
İsmet:Yanına bizim savaşçı lardan da alıp daha fazla malzeme topla.
dedi
Aktar Şevket:Tamam İsmet
deyip malzeme toplamaya gitti...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bölüm:6
Hazırlıklar son hızıyla devam ediyordu.
Bir yandan da , hala , yaralı insanların olabileceği düşüncesiyle ,
aramalar devam edyordu.
Korunaklı bölge nin etrafında ki yaratıklar , ne kadar saldırıya geçse de muhafızları alt etmeyi başaramıyorlar ve canlarını onların elinde bırakıyorlardı.
Günler bu şekilde ilerliyordu.
Ve o ses ;
Yine duyulmuştu.
NAzım ve tüm cengaverler ve kale de ki herkes , önce korkuyla uyandı ve kendilerine çeki düzen verdikten sonra
görev yerlerine gittiler.
Balyoz Nazım:İsmet , Selim , Üstad şifacı ,
askerlerinizi toplayın.
dedi.
Balyoz Nazım:Şevket ve Rüstem sizde son hazırladığınız iksir , efsun ve silahları cengaverlere dağıtın.
ded.
Herşey saldırı ve savunma için hazırdı.
Kaleden bir ordu edasıyla ayrılıp sahile geldiler.
O gölge yine belirdi.
Fakat bu sefer , Herkes daha temkinli ve ne yapıcağını bilen bir eda ile beklemeye koyuldu.
Savaşçılar en önde yerlerini aldılar.
Büyüceler biraz daha arkada , menzillerini koruyacak şekilde beklemey başladılar.
Şifacılar en arkada , hazır bekliyorlardı.
Gölge yaklaştıkça büyüyor ve daha da belirginleşiyor , ses daha da artıyordu.
Balyoz Nazım:Herkes daha dikkatli olsun.Bir kişi bile kaybetmek istemiyorum.
dedi
Herkes dikkatli bir şekilde beklemeye koyuldu.
Aradan on dakika geçtikten sonra ; yaratık sahile bu sefer ikinci gelişiydi.
İlk atak yine yaratıktan geldi.
Sonra NAzımın Allah Allah sesiyle uyandı herkes.
Balyoz Nazım:Saldırın aslanlarım , ya öleceğiz ya da bu tehlikeyi def edeceğiz.
dedi.
Tüm herkes bu sesle saldırıya geçti.
Daha önce ki gibi hazırlıksız değilerdi.
O an herkes ne yapacağını anlamış görev yerlerine çekiliyordu.
Savaşçılar e önde yaratığın etrafını sarmışlar , ellerinden geldiğince vuruyorlardı.
Büyücüler biraz daha geride bütün bildikleri taktikleri uygulamaya geçmişlerdi.
Balyoz NAzım:Bunun dalgın bir halini yakaladığımda kafasının birini koparmalıyım.
diye düşündü.
Hep bir boş anını yakalamaya çalışıyordu.
Şifacılar savaşçılara süekli can basıyor ve en geride duruyorlardı.
Savaşçılar yaratığın şehre girmesini istemiyor ve ölüm pahasına mücadele ediyorlardı.
Yaratığın dikkatini en sonunda büyücüler farklı taktik uygulayarak dağıttılar.
Bu Nazım'ın beklediği andı.
Ama Nazımdan önce kafasına bir yıldırım darbesi yiyen yaratık biraz afalladı ve Nazım ;
Balyoz Nazım:İşte , beklediğim an.
dedi.
Ve olan gücüyle zedelenen kafaya son darbeyi vurdu.Yaratığın bir kafası yere düştü.
Yaratık aldığı bu darbe sonunda bütün vücuduyla saldırıya geçti.
ve malesef ;
Balyoz Nazım ' a o dev kuyruğuyla vurarak metrelerce ileriye fırlattı.
Nazım çok kötü yaralanmış sanki bütün kemikleri kırılmış halde yerde yata kaldı.
Hareket etmeyi çok istiyordu.Ama nafile.
Yaratık , aldığı son darbe sonunda geldiği yere doğru çekildi.
iyi ki çekildi , çünki herkes tüm dikkatini Nazıma odaklamıştı
Bölüm:7
Şifacılar hemen Nazım'ın yanına koştular ilk müdaheleyi Üstad şifacı yaptı.
Hemen Nazım'ı kaleye taşıdılar.Nazıma ne müdahele yapıldıysa fayda etmedi.
Birde bunun üzerine yedirilen bir yemek yüzünden zehirlendi ve 1-2 saat içinde komaya girerek öldü
Nazım'ın naaşını , kalenin arkasına bir mezar yaparak defnettiler.Büyük bir hüzün vardı.
Başta Selim ve İsmet olmak üzre herkes , şimdi ne olucak diye düşünmeye başladı.
Topluluk önderlerini , liderlerini kaybetmişti.
Ve ortam büyük bir sessizliğe büründü.
Hiç kimse , ne birşey yiyor , ne birşey içiyordu.
Büyük bir yas , büyük bir hüzün çökmüştü.
12 saat geçti.
Ve sessizliği Agah efendi bozdu.
Agah Efendi:Kahramanlar artık kendinize bir çeki düzen verin.
Tamam sizi anlıyorum , Nazım ;
yeri doldurulamayacak bir liderdi.
Ama artık kendinize gelmelisiniz.
Yoksa bizim sonumuzda yaklaşmakta.
dedi.
İsmet , bir an düşündü.
İsmet:Haklısınız artık uyanıp kendimize gelmeliyiz.
dedi.
Selim:Acımız ve kaybımız çok büyük.Fakat öleni geri getirmek imkansız.
dedi.
ismet:Askerler , Selim 'in de söylediği gibi acımız büyük ama , yapacak bir şey malesef yok.
Ya yasımızı tutmaya devam edeceğiz.
Ya da savaşmaya devam edeceğiz.
dedi.
Bütün herkes , genci yaşlısı , kadını erkeği bir ağıdan , - Savaşmaya devam
dediler.
İsmet :Yeni stratejiler yeni taktikler geliştirmeliyiz.
Eğer yaratık tekrar gelirse hazır bulunmalıyız.
dedi.
Agah Efendi:Artık eminönünde tek yaratık kalmasın.
Bir yandan yaratığa karşı önlemlerimizi alırken diğer yandan
bütün yaratıklara karşı hareketlerimiz devam etsin.
dedi.
Selim:Evet bence de , emin önünde hareket eden yaratıkları hareket edemez hale getirelim.
dedi.
Üstad Şifacı:Bir yandan da bir grup oluşturup , hala yaşayan birileri varmı bakalım.
dedi.
Ve herkese bir görev verildi.
Savaşçılar , büyücüler ve şifacılar için ayrı bir kuvvet katan iksir üretme işine de fazlasıyla önem vermeye başladılar.
Artık Aktar şevket ' e daha fazla iş düşüyordu.
Aktar şevket:Bende artık daha fazla iksir üreteyim.Bana bir kaç adam daha verirseniz , bu iş çok daha kolay olucaktır.
dedi.
İsmet:Tamam , yanına daha fazla adam alabilirsin.Bir kısmı sizi korumak için ,
diğer kısmı ise iksir için ne lazımsa toplamak için.
ded.
Aktar Şevket , yanına verilen adamları aldı
Aktar şevket:Üzerime düşeni yapacağımdan emin olabilirsiniz.
dedi ve kaleden ayrıldı.
Rüstem:Bende o zaman daha fazla silah hazırlayayım.
Bu saye de gücümüz daha da fazla artıcaktır.
İsmet:Herkes üstüne düşenin en fazlasını yapmalı.
Haklısınız Rüstem.
dedi.[/color]
Bölüm:8
Aktar daha fazla iksir üretmeye , Rüstem daha fazla silah yapmaya başlamıştı.
Herkez , Nazım'ı kaybetmenin acısını artık içlerinde yaşıyorlardı.
Acı büyüktü.Ama artık , yeni gün ve günlerin ne getirecği belli olmadığı için ,
herkez çalışmaya devam ediyordu.
Selim ve Üstad şifacı yaşayan birileri olması umuduyla , heryeri arıyorlardı.
Ve buldukları insanlara ilk müdaheleyi yapıp hemen kaleye taşıyorlardı.
Aradan on gün geçti.
Herkez harıl harıl verilen görevleri ifa ediyorlardı.
Güçleri daha da artmıştı.
Artık kendilerinden çok daha emindiler.
Bu arada Selim ,
adamlarından birini kaleye gönderdi. Delikanlı , kaleye soluk soluğa koşarak geldi.
Belliki önemli bir haberi olucaktı.
Direk İsmet 'in yanına giderek gördüklerini ve Selimin söylediklerini anlatmaya başlıyordu.
İsmet ; Selim ve yanındakileri beklemeye koyuldu.
Selim herkesi topladı ve ;
Selim:Bir grup insan gördük.Endişeli bir şekilde ne yaptıklarını çözmeye çalıştık.
Başlarında bir kadın var.
Ve herkes onun sözünü dinliyor.
Bizden daha organize olduklarını söyliyebilirim.
Acaba gidip konuşsak mı ? Güçlerimizi birleştirirsek , çok daha güçlü oluruz.
Ve bu düştüğümüz durumdan çok rahat bir biçimde kurtulabiliriz.
Eminim ki , o yaratığı da alt ederiz.
dedi.
İsmet:Eminmisin Selim
Onlar insan mıydı?
İnsana benzeyen yartıklardan olmasın.
dedi.
Selim:Gayet eminim İsmet
dedi.
İsmet:Üstad Şifacı , sen de Selimin gördüklerini gördünmü ?
Onlar insanmıydı ?
dedi.
Üstad Şifacı :Evet İsmet ,
Eminim onlarda aynı biz gibi insandı.
dedi.
İsmet :Meraklı gözlerle düşünmeye başladı.
Kimdi bunlar ?
İstanbul Uyanıyor
Re: İstanbul Uyanıyor
Re: İstanbul Uyanıyor
Selamlar,
Gayet güzel yazılmış (tebrik ederim) ve en önemlisi olarak uzun uzun yazılmasıdır. Başka sunucularda gördüğüm bu tür uygulamalar hep kısa kısa ve içerisinde alıntı yapılarak sergilenmiş.
Dikkatlice okunduğunda gerçekten akıllıca yazılmış(saçma üzeri değil, biliyorsunuz ki bazı senaryolar (vs.) bir önceki senaryo ile hiç bir alaksı olmuyor.) ve okuyan kişinin ilgisini çekecek dram-heyecan sahneleri kullanılmış. İleriki zamanlarda karikatürler üzerinde(veya grafik olarak) devam etmeniz temennisiyle, başarılar dilerim.
Ah birde bir Tv'ye çıksanız..(arada bir şakalaşmak, sünnetir.)
Gayet güzel yazılmış (tebrik ederim) ve en önemlisi olarak uzun uzun yazılmasıdır. Başka sunucularda gördüğüm bu tür uygulamalar hep kısa kısa ve içerisinde alıntı yapılarak sergilenmiş.
Dikkatlice okunduğunda gerçekten akıllıca yazılmış(saçma üzeri değil, biliyorsunuz ki bazı senaryolar (vs.) bir önceki senaryo ile hiç bir alaksı olmuyor.) ve okuyan kişinin ilgisini çekecek dram-heyecan sahneleri kullanılmış. İleriki zamanlarda karikatürler üzerinde(veya grafik olarak) devam etmeniz temennisiyle, başarılar dilerim.
Ah birde bir Tv'ye çıksanız..(arada bir şakalaşmak, sünnetir.)
İKV dünyasında, sadece Eminönü Sunucusu'nda; EsedullahŞifa(59), EsedullahBüyü(59) ve esedullahAli(59) isimli karakterlerim bulunmaktadır. Çakma karakterin verdiği/vereceği huzursuzluklardan mesul değilim.
ÖZGÜR FİLİSTİN
Re: İstanbul Uyanıyor
Kardeşim , güzel ve iyi temennilerin için teşekkürler.Esadullah yazdı:Selamlar,
Gayet güzel yazılmış (tebrik ederim) ve en önemlisi olarak uzun uzun yazılmasıdır. Başka sunucularda gördüğüm bu tür uygulamalar hep kısa kısa ve içerisinde alıntı yapılarak sergilenmiş.
Dikkatlice okunduğunda gerçekten akıllıca yazılmış(saçma üzeri değil, biliyorsunuz ki bazı senaryolar (vs.) bir önceki senaryo ile hiç bir alaksı olmuyor.) ve okuyan kişinin ilgisini çekecek dram-heyecan sahneleri kullanılmış. İleriki zamanlarda karikatürler üzerinde(veya grafik olarak) devam etmeniz temennisiyle, başarılar dilerim.
Ah birde bir Tv'ye çıksanız..(arada bir şakalaşmak, sünnetir.)
Yeni yazdığım bölümler üzerinde , düzenlemeler yapıyorum.
Nasip olursa yarın onlarıda ekleyeceğim.
İnş beğenileriniz ve desteğiniz daha da artar.
Hayırlı geceler...
- ustax66
- Sığınak Fedaisi
- Mesajlar: 3955
- Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Raiders Of Anatolia
Re: İstanbul Uyanıyor
Selamünaleyküm.
Değerli kardeşim alparslan; Aklına, emeğine sağlık. Gayet güzel bir çalışma olmuş, oyuna manada katmış çalışman. Devamı geldikçe ilgininde hak ettiği seviyeye çıkacağından eminim. Gayretiniz daim olsun...
Değerli kardeşim alparslan; Aklına, emeğine sağlık. Gayet güzel bir çalışma olmuş, oyuna manada katmış çalışman. Devamı geldikçe ilgininde hak ettiği seviyeye çıkacağından eminim. Gayretiniz daim olsun...


[right]Arif YAMAN[/right]
Re: İstanbul Uyanıyor
Bölüm:9
Bunlar da tıpkı İsmet'in liderliğini yaptığı topluluk gibi , organize bir biçimde
hareket ediyorlardı.
Kendilerine Arz 'ın Muhafızı adını koymuşlardı.
Başların da Handan hanım vardı.
O da gayet güçlü , kendinden emin bir yapıya sahipti.
Meteorun açtığı delikten içerilere girmiş ve kendisi ve ekibine ,
çok daha güvenilir ve sağlam bir bina inşa ettirmişti.
Burası ARZ 'ın kalesi idi.
Arzlar da , eminönünde felaketten dolayı yaralanan insanları toplayıp.
Meteor da ki kalede tedavi ediyor.
ve bildikleri bütün herşeyi onlara aktarıyor , onları da birer muhafız yapıyorlardı.
Handan hanım , bir konuşma yapmak istemiş ve olanı biteni herkese çözümlemeye başlamıştı.
Handan Hanım:Öncelikle kendimize neden Arz ın muhafızı dedik onu açıklayalım.
dedi.
Herkes merakla dinlemeye başlamıştı.
Handan Hanım:Biliyorsunuz , bizler İstanbul luyuz.
Yaşadığımız yer Eminönü.
Bir felaket yaşandı.
İstanbulumuza , gözbebeğimize , bir meteor düştü.
Ve kaybımız bu nedenle çok ama çok büyük.
Bizler yılmamak , ve kaybetmemek için , savaşmaya karar verdik.
dedi.
Herkes pür dikkat dinliyordu.
Handan Hanım:Çoğunuz bilmez , daha önce buna benzer ama daha ufak çapta bir felaket daha yaşandı.
O gün orda bulunan herkes , bu felaketi bertaraf etti.
Bizler de tıpkı onlar gibi , mücadelemize devam edeceğiz ve bu felaketide bertaraf etmek için,çalışacağız.
Handan Hanım , geçmişte yaşanılanları ve nasıl hakkından gelindiğini anlatıyor.
Topluluk onu dinlemeye devam ediyordu.
Artık herkesin nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğunu anlamışlardı.
Ve mücadeleye nasıl ve nereden başlanılacağını konuşuyorlardı.
Handan Hanım:Öncelikle kalemizi , gelecek tehlikelere karşı korumalıyız.
Daha sonra eminönünde yaşayan kim varsa , buraya getirip , hayatlarını burada idame ettirmeye çalışmalıyız.
dedi.
Bölüm:10
Bu arada ;
İsmet 'in liderliğini yaptığı korunaklı bölgeye çok yakın bir yerden , daha önce duyulmayan sesler duyulmaya başlamıştı.
Bu sesler çok cılız da olsa herkesi meraklandırmaya yetmişti.
Bu sesin kaynağını öğrenmek için , bir kaç muhafız o tarafa doğru gittiler.
Aradan bir vakit geçti ve gidenler geri dönmemişti.
İsmet kuşkulanmaya başlamıştı.Uzun zamandır kayıp vermemişlerdi.
Peki ; giden muhafızlar neden dönmemişti ?
Muhafızlar , seslerin cılız olduğunu ve bu sesler bir yaratıktan geliyorsa bu da cılız bir yaratık olur diye düşünmüş ,
ve bu bilinçsiz hareket ölümlerine neden olmuştu.
Muhafızları ölümüne sebep olan şey kalabalık dolaşan bir gruptu.
ve kaleye yakın bir yere yerleşmişlerdi.
Bunda ki amaç , kaleyi ani bir baskınla yok etmeyi düşünmeleriydi.
Yakın zamanda ilk saldırılarını kaleye düzenliyeceklerdi.
Amaçları ,İnsanların hayli zayıflamış bir anını yakalayıp , tamamen yok etmek yönündeydi.
İsmet:Selim bir ekip hazırlayıp , bunların tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışalım.
dedi.
Selim:Fazla kalabalık gitmemize gerek yok sadece gözlem yapacağız.
dedi.
ismet: Evet kaleyi tehlikeye atmamalıyız.
dedi ve onayladı.
Selim:Bir şifacı ve bir büyücü yanımıza gelsin .
Dedi.
Büyücü ve şifacıların içinden birer kişi çıktı ve İsmet ve Selim'in yanına geldi.
Agah Efendi:Karşılaşacağınız şeyin ne olduğunu siz gibi bizlerde bilmiyoruz.
O yüzden pür dikkat kesilin.
Sizler gibi değerli insanları kaybetmek istemeyiz.
dedi.
Üstad Şifacı:Siz gittikten bir süre sonra peşinizden birini daha göndericem.
Madem bu kadar endişelisiniz , ne ile karşılaşacağınız hakkında , temkinli davranmakta yarar var.
dedi.
Gece kaleden ayrıldılar.
İsmet ve Selim yanında kişlerle , dikkatli bir şekilde , ilerlemeye başladılar.
Zaten kaleye yakın olan bir yerdi.Kısa sürede geldiler.
ve endişeli bir şekilde beklemeye koyuldular.
Bir şeyler görüyor ama hava zifiri karanlık olduğu için tam manasıyla gördükleri şeyin ne olduğu hakkında bir tahmin yürütemiyorlardı.
Kendilerine yaklaştığında insana benzediği konusunda karar kıldılar.
Ama emin olmak için daha da yaklaşması gerektiğini düşündüler.
Kalabalık olabileceği konusunda endişeleri vardı.
Beklediler , beklediler , beklediler.
Aniden şifacı ayağa kalktı , Selim derhal yere çekmeye çalışsa da , yaratıklardan biri onu görmüştü.
İsmet ve yanında kilere doğru çook yaklaştı.
Ama hala net bir görüntü değildi.
Bu arada kale de hala silah üretimi ve iksir üretimi hızla devam ediyordu.
Agah büyücülerle , Üstad şifacı , şifacılarla konuşuyor ve bildikleri herşeyi anlatmaya çalışıyorlardı.
Selim , İsmet 'in yanından kalkmış onların biraz daha arkasına geçmişti.
Selim bu arada farklı bir ses çıkararark , çetecinin dikkatini çekmeyi başarmıştı.
Bunlar da tıpkı İsmet'in liderliğini yaptığı topluluk gibi , organize bir biçimde
hareket ediyorlardı.
Kendilerine Arz 'ın Muhafızı adını koymuşlardı.
Başların da Handan hanım vardı.
O da gayet güçlü , kendinden emin bir yapıya sahipti.
Meteorun açtığı delikten içerilere girmiş ve kendisi ve ekibine ,
çok daha güvenilir ve sağlam bir bina inşa ettirmişti.
Burası ARZ 'ın kalesi idi.
Arzlar da , eminönünde felaketten dolayı yaralanan insanları toplayıp.
Meteor da ki kalede tedavi ediyor.
ve bildikleri bütün herşeyi onlara aktarıyor , onları da birer muhafız yapıyorlardı.
Handan hanım , bir konuşma yapmak istemiş ve olanı biteni herkese çözümlemeye başlamıştı.
Handan Hanım:Öncelikle kendimize neden Arz ın muhafızı dedik onu açıklayalım.
dedi.
Herkes merakla dinlemeye başlamıştı.
Handan Hanım:Biliyorsunuz , bizler İstanbul luyuz.
Yaşadığımız yer Eminönü.
Bir felaket yaşandı.
İstanbulumuza , gözbebeğimize , bir meteor düştü.
Ve kaybımız bu nedenle çok ama çok büyük.
Bizler yılmamak , ve kaybetmemek için , savaşmaya karar verdik.
dedi.
Herkes pür dikkat dinliyordu.
Handan Hanım:Çoğunuz bilmez , daha önce buna benzer ama daha ufak çapta bir felaket daha yaşandı.
O gün orda bulunan herkes , bu felaketi bertaraf etti.
Bizler de tıpkı onlar gibi , mücadelemize devam edeceğiz ve bu felaketide bertaraf etmek için,çalışacağız.
Handan Hanım , geçmişte yaşanılanları ve nasıl hakkından gelindiğini anlatıyor.
Topluluk onu dinlemeye devam ediyordu.
Artık herkesin nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğunu anlamışlardı.
Ve mücadeleye nasıl ve nereden başlanılacağını konuşuyorlardı.
Handan Hanım:Öncelikle kalemizi , gelecek tehlikelere karşı korumalıyız.
Daha sonra eminönünde yaşayan kim varsa , buraya getirip , hayatlarını burada idame ettirmeye çalışmalıyız.
dedi.
Bölüm:10
Bu arada ;
İsmet 'in liderliğini yaptığı korunaklı bölgeye çok yakın bir yerden , daha önce duyulmayan sesler duyulmaya başlamıştı.
Bu sesler çok cılız da olsa herkesi meraklandırmaya yetmişti.
Bu sesin kaynağını öğrenmek için , bir kaç muhafız o tarafa doğru gittiler.
Aradan bir vakit geçti ve gidenler geri dönmemişti.
İsmet kuşkulanmaya başlamıştı.Uzun zamandır kayıp vermemişlerdi.
Peki ; giden muhafızlar neden dönmemişti ?
Muhafızlar , seslerin cılız olduğunu ve bu sesler bir yaratıktan geliyorsa bu da cılız bir yaratık olur diye düşünmüş ,
ve bu bilinçsiz hareket ölümlerine neden olmuştu.
Muhafızları ölümüne sebep olan şey kalabalık dolaşan bir gruptu.
ve kaleye yakın bir yere yerleşmişlerdi.
Bunda ki amaç , kaleyi ani bir baskınla yok etmeyi düşünmeleriydi.
Yakın zamanda ilk saldırılarını kaleye düzenliyeceklerdi.
Amaçları ,İnsanların hayli zayıflamış bir anını yakalayıp , tamamen yok etmek yönündeydi.
İsmet:Selim bir ekip hazırlayıp , bunların tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışalım.
dedi.
Selim:Fazla kalabalık gitmemize gerek yok sadece gözlem yapacağız.
dedi.
ismet: Evet kaleyi tehlikeye atmamalıyız.
dedi ve onayladı.
Selim:Bir şifacı ve bir büyücü yanımıza gelsin .
Dedi.
Büyücü ve şifacıların içinden birer kişi çıktı ve İsmet ve Selim'in yanına geldi.
Agah Efendi:Karşılaşacağınız şeyin ne olduğunu siz gibi bizlerde bilmiyoruz.
O yüzden pür dikkat kesilin.
Sizler gibi değerli insanları kaybetmek istemeyiz.
dedi.
Üstad Şifacı:Siz gittikten bir süre sonra peşinizden birini daha göndericem.
Madem bu kadar endişelisiniz , ne ile karşılaşacağınız hakkında , temkinli davranmakta yarar var.
dedi.
Gece kaleden ayrıldılar.
İsmet ve Selim yanında kişlerle , dikkatli bir şekilde , ilerlemeye başladılar.
Zaten kaleye yakın olan bir yerdi.Kısa sürede geldiler.
ve endişeli bir şekilde beklemeye koyuldular.
Bir şeyler görüyor ama hava zifiri karanlık olduğu için tam manasıyla gördükleri şeyin ne olduğu hakkında bir tahmin yürütemiyorlardı.
Kendilerine yaklaştığında insana benzediği konusunda karar kıldılar.
Ama emin olmak için daha da yaklaşması gerektiğini düşündüler.
Kalabalık olabileceği konusunda endişeleri vardı.
Beklediler , beklediler , beklediler.
Aniden şifacı ayağa kalktı , Selim derhal yere çekmeye çalışsa da , yaratıklardan biri onu görmüştü.
İsmet ve yanında kilere doğru çook yaklaştı.
Ama hala net bir görüntü değildi.
Bu arada kale de hala silah üretimi ve iksir üretimi hızla devam ediyordu.
Agah büyücülerle , Üstad şifacı , şifacılarla konuşuyor ve bildikleri herşeyi anlatmaya çalışıyorlardı.
Selim , İsmet 'in yanından kalkmış onların biraz daha arkasına geçmişti.
Selim bu arada farklı bir ses çıkararark , çetecinin dikkatini çekmeyi başarmıştı.
Re: İstanbul Uyanıyor
Alp Kaptın işi Yönetmende Sensin Senaryoyuda sen yaz işim gücüm var benim bi bununla bi onunla uğraşmak zor oluyo ikisindende verim alamıyorum
kusura bakma yarı yolda bıraktıgım için ama gerçek hayatım daha önemli
Kolay gelsin sana
kusura bakma yarı yolda bıraktıgım için ama gerçek hayatım daha önemli
Kolay gelsin sana


- XottomancavalryX
- Teşkilat Neferi
- Mesajlar: 551
- Kayıt: 08 Ağu 2010 22:53
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: İstanbul Uyanıyor
HELal olsun SÜpersiniz 
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur
Re: İstanbul Uyanıyor
AlpAykan yazdı:Bölüm:9
Bunlar da tıpkı İsmet'in liderliğini yaptığı topluluk gibi , organize bir biçimde
hareket ediyorlardı.
Kendilerine Arz 'ın Muhafızı adını koymuşlardı.
Başların da Handan hanım vardı.
O da gayet güçlü , kendinden emin bir yapıya sahipti.
Meteorun açtığı delikten içerilere girmiş ve kendisi ve ekibine ,
çok daha güvenilir ve sağlam bir bina inşa ettirmişti.
Burası ARZ 'ın kalesi idi.
Arzlar da , eminönünde felaketten dolayı yaralanan insanları toplayıp.
Meteor da ki kalede tedavi ediyor.
Çok güzel
ve bildikleri bütün herşeyi onlara aktarıyor , onları da birer muhafız yapıyorlardı.
Handan hanım , bir konuşma yapmak istemiş ve olanı biteni herkese çözümlemeye başlamıştı.
Handan Hanım:Öncelikle kendimize neden Arz ın muhafızı dedik onu açıklayalım.
dedi.
Herkes merakla dinlemeye başlamıştı.
Handan Hanım:Biliyorsunuz , bizler İstanbul luyuz.
Yaşadığımız yer Eminönü.
Bir felaket yaşandı.
İstanbulumuza , gözbebeğimize , bir meteor düştü.
Ve kaybımız bu nedenle çok ama çok büyük.
Bizler yılmamak , ve kaybetmemek için , savaşmaya karar verdik.
dedi.
Herkes pür dikkat dinliyordu.
Handan Hanım:Çoğunuz bilmez , daha önce buna benzer ama daha ufak çapta bir felaket daha yaşandı.
O gün orda bulunan herkes , bu felaketi bertaraf etti.
Bizler de tıpkı onlar gibi , mücadelemize devam edeceğiz ve bu felaketide bertaraf etmek için,çalışacağız.
Handan Hanım , geçmişte yaşanılanları ve nasıl hakkından gelindiğini anlatıyor.
Topluluk onu dinlemeye devam ediyordu.
Artık herkesin nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğunu anlamışlardı.
Ve mücadeleye nasıl ve nereden başlanılacağını konuşuyorlardı.
Handan Hanım:Öncelikle kalemizi , gelecek tehlikelere karşı korumalıyız.
Daha sonra eminönünde yaşayan kim varsa , buraya getirip , hayatlarını burada idame ettirmeye çalışmalıyız.
dedi.
Bölüm:10
Bu arada ;
İsmet 'in liderliğini yaptığı korunaklı bölgeye çok yakın bir yerden , daha önce duyulmayan sesler duyulmaya başlamıştı.
Bu sesler çok cılız da olsa herkesi meraklandırmaya yetmişti.
Bu sesin kaynağını öğrenmek için , bir kaç muhafız o tarafa doğru gittiler.
Aradan bir vakit geçti ve gidenler geri dönmemişti.
İsmet kuşkulanmaya başlamıştı.Uzun zamandır kayıp vermemişlerdi.
Peki ; giden muhafızlar neden dönmemişti ?
Muhafızlar , seslerin cılız olduğunu ve bu sesler bir yaratıktan geliyorsa bu da cılız bir yaratık olur diye düşünmüş ,
ve bu bilinçsiz hareket ölümlerine neden olmuştu.
Muhafızları ölümüne sebep olan şey kalabalık dolaşan bir gruptu.
ve kaleye yakın bir yere yerleşmişlerdi.
Bunda ki amaç , kaleyi ani bir baskınla yok etmeyi düşünmeleriydi.
Yakın zamanda ilk saldırılarını kaleye düzenliyeceklerdi.
Amaçları ,İnsanların hayli zayıflamış bir anını yakalayıp , tamamen yok etmek yönündeydi.
İsmet:Selim bir ekip hazırlayıp , bunların tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışalım.
dedi.
Selim:Fazla kalabalık gitmemize gerek yok sadece gözlem yapacağız.
dedi.
ismet: Evet kaleyi tehlikeye atmamalıyız.
dedi ve onayladı.
Selim:Bir şifacı ve bir büyücü yanımıza gelsin .
Dedi.
Büyücü ve şifacıların içinden birer kişi çıktı ve İsmet ve Selim'in yanına geldi.
Agah Efendi:Karşılaşacağınız şeyin ne olduğunu siz gibi bizlerde bilmiyoruz.
O yüzden pür dikkat kesilin.
Sizler gibi değerli insanları kaybetmek istemeyiz.
dedi.
Üstad Şifacı:Siz gittikten bir süre sonra peşinizden birini daha göndericem.
Madem bu kadar endişelisiniz , ne ile karşılaşacağınız hakkında , temkinli davranmakta yarar var.
dedi.
Gece kaleden ayrıldılar.
İsmet ve Selim yanında kişlerle , dikkatli bir şekilde , ilerlemeye başladılar.
Zaten kaleye yakın olan bir yerdi.Kısa sürede geldiler.
ve endişeli bir şekilde beklemeye koyuldular.
Bir şeyler görüyor ama hava zifiri karanlık olduğu için tam manasıyla gördükleri şeyin ne olduğu hakkında bir tahmin yürütemiyorlardı.
Kendilerine yaklaştığında insana benzediği konusunda karar kıldılar.
Ama emin olmak için daha da yaklaşması gerektiğini düşündüler.
Kalabalık olabileceği konusunda endişeleri vardı.
Beklediler , beklediler , beklediler.
Aniden şifacı ayağa kalktı , Selim derhal yere çekmeye çalışsa da , yaratıklardan biri onu görmüştü.
İsmet ve yanında kilere doğru çook yaklaştı.
Ama hala net bir görüntü değildi.
Bu arada kale de hala silah üretimi ve iksir üretimi hızla devam ediyordu.
Agah büyücülerle , Üstad şifacı , şifacılarla konuşuyor ve bildikleri herşeyi anlatmaya çalışıyorlardı.
Selim , İsmet 'in yanından kalkmış onların biraz daha arkasına geçmişti.
Selim bu arada farklı bir ses çıkararark , çetecinin dikkatini çekmeyi başarmıştı.
