4. sayfa (Toplam 8 sayfa)
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Gönderilme zamanı: 19 Kas 2017 01:07
gönderen ejedrogl
mükemmel bir kıyamet günlüğü kardeşim başarılarının devamını diliyorum

Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Gönderilme zamanı: 19 Kas 2017 20:30
gönderen Serinplay
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Gönderilme zamanı: 19 Kas 2017 21:34
gönderen Yafp
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Gönderilme zamanı: 20 Kas 2017 22:24
gönderen SPIEGLEIN
Eskilerin gözlerinde büyütmüş olduğu yaratık, canavarlar teker teker cesetleri ayaklarımızın dibindeydi.
Nereye kadar hayatta kalabilcektik ? Yada bir gün herşey son bulup emekli olabilirmiydik?

Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Gönderilme zamanı: 21 Kas 2017 13:31
gönderen HeraCross
Şoplarını çok beğendim (özellikle Jandarma Ali'nin cüzdanını
)

Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Gönderilme zamanı: 21 Kas 2017 18:51
gönderen Serinplay
KUYU
Kadim Hidra'nın ölüm haberiyle her yer çalkanıyordu.Artık yer altından ayrılma vaktim gelmişti.

Meteor bölgesinden Eminönü'ne çıktık.Komutan ,askerler ve Eminönü halkı bizi karşıladılar.

Komutan : "İşte 96 Harbinin intikam mangası ! Selim Bey , Balyoz Nazım , Arif Dede ve daha nice yiğidin başladığını bitirdiler ! Bu zafer , bu felaketin ardından 50 küsür yılı atlatan insanoğlunun , bütün bu şeytanlardan daha üstün olduğunun kanıtıdır.Sizinle gurur duyuyorum.Demirci Rüstem sizler için bir sürpriz hazırlamış.Uğramayı ihmal etmeyin." dedi.

Gidip Demirci Rüstem'e uğradım.Bizi gördüğünde sevindi ve hediye torbalarını uzattı ;
"İşte kahramanlarımız gelmiş ! Bende sana küçük bir paket hazırladım.Elimizde olanlardan güzel hediyeler..."

Ödülü aldım.Bu büyük savaştan sonra gidip bir çay içsem iyi olur dedim.Çınar Altı'na gittim.
Bir ses bana seslendi.Sesin sahibine dönüp baktığımda bu Yusuf Ağabey'di.Biraz konuştuk ;

"Hoşgeldin genç.Ne zamandır buralarda koşturuyorsun hiç sormuyorsun bu adamında bir derdi var mıdır diye ? Benim ne derdim olacak değil mi ? Yılları dolduruyorum bu kahvede.Geçen adaya gittim.Jandarma sağolsun.Biraz ada havası aldım.Hamit bahsetti.Sen oralara çok gidip gelmişsin.Burası bildiğin gibi Sivri Ada.Eskiden sadece balıkçıların uğradığı bir yer.Ama bununda eskisi var.Bir arkadaşım anlatmıştı.Kayaların altında tüneller varmış.Eski Roma'lılar yaşarmış.Olağanüstü sahnelere sahne olmuş bu yer.Ara ara depremler olurmuş.Söylentiye göre bu depremler kayaların dibine oyulmuş bir köyün , öte alemden insanlarla kurduğu bağlantılar dolayısıyla olurmuş.Bunların çoğu yalandır tabi.Adada karşılaştığım biri, içinden garip sesler gelen bir kuyu bulmuş.Bu kuyunun etrafında ölüler dolaşıyormuş.Neyse uzatmayalım.Bu kendisine yandaş arıyordu bana da sordu var mı tanıdığın diye.Kuyuya inecekmiş.Sonra duydum ki bu biçarenin cesedini bulmuşlar.Suda yüzüyormuş.Tabanca ile vurmuşlar.Talihe bak ki onu vuranları da biraz ötede bir kertenkele parçalamış.Zincirden ayrılmış birisiymiş bu.Üzerinden üstünde eski yazılar bir bez parçası çıkmış.Ama bacaksızın biri delil masasından bu bezi yürütmüş.Velet kayıp.Bende merakıma yenik düştüm.Sen zekisin.Çevren geniş.Bir şeyler duyarsan söyleyiver."

Aklıma biri geliyordu.Sanırım kim olduğunu biliyordum.Bu Umut olmalıydı.Bu çocuk uzun zaman önce bana bir torba dolusu değerli eşya vermişti.Hınzır velet.Muhtemelen bu bezi de o almıştır diye düşündüm ve yanına gittim.Beni görünce önce panikledi ve konuşmaya başladı;
"Abilerden biri dedi bana.O bezi alırsan sana Ganoderma vereceğim.Kimse görmeden aşıracaktım oradan.Ne olduğunu bilmiyordum yeminlen.Abi eski zincirciydi ama tövbe etmişti.Mezarlığın karşısında takılırdı.Bezin içindeki kolyeyi kendisi aldı.Bende bezi misketlerime kese yaptım."

Elinden bezi aldım ve dikişlerini söktüm.Misketler yere döküldü.Bezin üstünde yazana bakınca tanıdık geldi.Umut'un ensesine küçük bir tokat attım ve bir daha hırsızlık yapmamasını söyledim.Kimden bilgi alacağımı biliyordum ve doğruca ona gittim.Ve olanları sordum ;

"Evet veledin bahsettiği adamı tanıyorum.Ancak bedavaya iş yapmam.Adaya gittiğini duydum.Orada lanetli bir bölge var.Biliyorsundur.Ben oradaki kara kemiklerle ilgileniyorum.Bana 20 tane getir.Bozuk mal istemem.Beni tanıyorsun.Bende yamuk olmaz."

O bölgeyi biliyordum ama pek yanından geçtiğimi söyleyemem.Çünkü orada beladan başka bir şey olmadığını biliyordum.Ama mecburen oraya gittim ve çetecinin istediği kemikleri toplamaya başladım.

20 tane topladım ve tekrar çeteciye gittim.

Kemikleri görünce konuşmaya başladı ;
"Bu serseri var ya , daha önce bana mezarlığa gelen adamı sormuştun hani.İşte onun kiralık fedailerinden.Lakabı Çakal.Sanırım oradaki bir kuyunun dibinde ölüler yaşıyor.Ölülerle şaka olmaz.Her neyse , bunlar parayı alabilmek için kuyudan o adamı kurtarmaları gerektiğini söylüyordu.Yani o herif orada bir yerde tutsak." dedi.

Gidip şu kuyuyu aradım.Sonunda bu tuhaf kuyuyu buldum.İçeriden tuhaf sesler geliyordu.Tek başıma buraya inmenin tehlikeli olacağını düşündüm ve önce kendime bir ekip kurdum.Ardından kuyuya indik.

İçerisi karanlıktı.Ama karanlığın içindeki bir şeyin bize baktığını hissedebiliyorduk.Duvarda bir meşale gördüm.Bir ateş büyüsü ile onu yaktım.Ardından sırasıyla tüm meşaleler yandı ve her yer aydınlandı.Karşımızda kalkanlı askerler vardı.Ve ışıklar yanınca bize doğru koşmaya başladılar.

Onları öldürdük.Ölürken "Junon" diye bağırıyorlardı.Bu yer Yusuf Ağabey'in bahsettiği Eski Roma'lılara ait olmalıydı.Biraz ilerledikten sonra yerde bir kitap gördüm.

İsimsiz bir kitaptı.Üzerinde Necmi'nin kütüphanesinin mührü vardı.Bu uzun süre önce Arzuhalci'nin istediği fransızca kitaptı.Açık kalan sayfaya karalanmış bir şeyler vardı."Yardım et Çakal , beni götürüyorlar" yazıyordu.Kitabı yanıma aldım ve ilerlemeye devam ettik.

Önümüze geleni öldürerek ilerledik.Sonun bir yol ayrımına geldik.Sol tarafa gitmeye karar verdik ve ilerlemeye devam ettik.

Etrafta mezarlar vardı.İleride ise büyük bir oda vardı.

Odayı koruyanları öldürdükten sonra içeride sanki onların lideriymiş gibi görünen biri daha vardı.

Onunla da savaştık.Beklediğimiz kadar kolay olmadı ama onuda öldürdük.Sonra arkasındaki yolun sonundaki tuhaf yapı dikkatimi çekti.Oraya gittim.

Yer duran dairenin bir kapı olduğunu anlamıştım.Ama nasıl açılacağını bilmiyordum.Burada yazan çivi yazıları tanıdık geldi.Bu şey Meran teknolojisine benziyordu.Bu yerin bir fotoğrafını çektim.Ve dönüp yolumuza devam ettik.

Dümdüz yolumuza devam ettik.Uzun bir süre bu Romalılarla savaştık.Sonra yılanlarla dolu bir odaya geldik.Her şeyi öldürdük.Bu yolunda bir sonu yoktu.Yol ayrımına geri döndük.Daha küçük bir yol gördük.Oradan geçtik ve karşımıza ateşten tazılar çıktı.

Çok tehlikeliydiler.Onları da geçtikten sonra bir zindana vardık.Etrafta çeşitli işkence aletleri vardı.Sonra bir kafesin içinde duran tuhaf adamı fark ettim.

Yanına gittim.Derisi çürümüştü.Hırıltılı bir sesle konuşmaya başladı ;
"O Junon'u nasıl geçtin bilmiyorum ama anahtarım onda.Bu kafesi kıramazsın.Efsunlu metalden.Eğer o anahtarı alabilirsen sana aradığını veririm." dedi.

Şu büyük salondaki kadın Junon'du.O kadar ürkütücü görünmüyordu.Ama görünüşe aldanmamalıydık.Bu yüzden en güçlü iksirlerimizi içip savaşmaya başladık.

Gerçekten güçlü bir büyücüydü.Bizi çok zorladı ama savaşın galibi Kadim Hidra'nın katilleri oldu.
Daha sonra üzerini araştırdım.Bir anahtar ve bir maden parçası buldum.

Zindana geri döndüm ve kafesi açtım.Adam öylece durmuş boş boş bakıyordu.Ne yaptıysam konuşmadı.Kafasının içi boştu.Sanki Junon'la beraber o da ölmüştü.Daha sonra tekrar şu tazıların seslerini duydum.Sanırım artık bu yerden çıkmalıydım.Gün hiç bitmeyecek gibiydi.Sanki burada zaman hiç akmıyordu...

Yine bir keşif , yine bir savaş.Her günüm aynı geçiyor.Değişen tek şey düşmanlarım.Ne kadar zor olursa olsun daima ayakta kalan ben oluyorum.Bugün çok fazla yeni gizem toplamıştım.

Ve yarın bu yaşananlara acaba Arzuhalci ne diyecek diye merak ediyordum.Bu işin arkasında çok daha farklı şeyler olduğunu seziyorum...
Serinwizard
21.11.2017
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Gönderilme zamanı: 22 Kas 2017 23:09
gönderen Serinplay
BEYAZ BÜYÜCÜ
Dün elde ettiğim şaşırtıcı bilgilerle beraber Arzuhalci'ye gittim.Ona başımdan geçenleri anlattım.

"Tangriss'in anahtarı.Şu fotoğrafa bakalım.Meran teknolojisi ile benzerliğini fark etmiş olmalısın." dedi.
Sonra Junon'un üstünde bulduğum maden parçasını elinde gezdirerek konuşmaya devam etti ;
"Tangriss'in anahtarı.Gezgin Şehir'in anahtarı şu an elimizde duruyor.O zaman kapıyı bulmalıyız.Bu sırrı bilen diğer kişi kim acaba ? Eminönü küçük bir yer.Dikkatli olmalıyız.Ben çalışmalara başlıyorum.Sende biraz dinlen.Meraklanmada beni geçtin." dedi.Sonra aklıma Yusuf Ağabey geldi.Bari gidip adamın merakını dindireyim dedim.

Ona o biçarenin , yağma esnasında yıkılmış eski bir roma tapınağını yağmalayan çetecilere rastladığını ve bu çetecilerin de orada mutlak felaketten kurtuluşun yolu olan bir kapıyı aradığını söyledim.Yusuf Ağabey bu sözlerime güldü ve
"Hamit şu muzip çocuğa benden bol köpüklü bir kahve söyle." dedi.

Kahvemi içtim.Birazda tavla oynadık.Ardından çıktım biraz eski dostlarla hasret gidermeye.
İskele ve deniz.Tabi önce Yasemin'in yanına gittim.Uzun zaman olmuştu.Yasemin ;
"Hoşgeldin arkadaşım ,nasılsın ? Uzun zamandır görüşemedik.Size teşekkür edemedim.Işık için yaptığınızı asla unutmayacağım.Gizit'in gözüne korku saldınız.Zararlarını karşıladım ve onlarda bu işi unuttular.Sizi düşünceli gördüm ?" dedi.

Önce bir iç çektim ve "Kıyamet Keyifsizliği" dedim.Yasemin yanıtıma tebessüm etti ve devam etti ;
"Bugün deniz sakin.Deniz sakin olduğunda iskele hafif hafif gıcırdar.Sıkıntılarım uzaklaşır.Deniz heyecanlandığında , iskeleye çarpan dalgalar havada toz haline gelir.İnsanın yüzüne serinlik verir.Ve öfkelendiğinde kararır.Bu...Her neyse..." dedi ve duraksadı.Bende devam etmesini söyledim.Yasemin "Devam edilecek bir şey var mı ? Deniz öfkelendiğinde iskele sallanır , hava soğur , artık burada huzuru bulamam.İyi ki bugün öyle birgün değil.Canınızı sıkan her ne ise dostum, sadece köprünün ucuna yürüyün ve sesleri dinleyin." dedi.

Dediği gibi yaptım.Köprünün ucuna yürüdüm.Gözlerimi kapattım ve sesleri dinledim.Ama olmuyordu.Zihnimin derinlerinde bir yerde , bir şey huzuru bulamama engel oluyordu. Sonra Yasemin'i gördüm.Elimi kaldırıp ona selam verdim.
Ardından Mısır Çarşısı'na gitmeye karar verdim.

Ama çarşının önünden geçerken bir hareketlilik fark ettim.Ne olduğunu sordum.Meteor bölgesinde yeni bir geçit açıldığını söylediler.Herkes oraya gidiyormuş.Bu yeri Domuz'un açtırdığını duyunca hemen yer altına gittim.

"Hoşgeldin dostum.Büyük bir icraata imza atarak senelerdir kapalı kalan maden bölgesi Büyük Hol'ün girişini tekrar açtık.Ama içerisi korkunç durumda.Burası tehlikeli yaratıklarla dolu.Bu yaratıklar burada olduğu sürece o bölgeden maden çıkaramayız.Ben insanlığa zenginlik getirmeye çalışıyorum.Eminönü'nün kaynakları insanlığı bir 10 sene daha götüremez.Bu çok ciddi bir problem.İşte bu yüzden Büyük Hol'ün temizlenmesi lazım.Mebrure sana komutları verecektir."

Mebrure Hanım'ın yanına gittim.Bana yapmam gerekenleri söyledi.O bölgede çok sayıda mutasyona geçirmiş akrep ve örümcek olduğunu söyledi.Onları öldürmemi ve kanıt olarakta akreplerin gözlerini , örümceklerin ağlarını ona getirmemi istedi.

Her açılan kapının ardında her zaman bela ve kıyametin yarattığı yeni şeytanlar vardı.Acaba bu yer beni nasıl bir işin içine sokacaktı.Kimse beni bu işlere zorlamıyordu ama paşa keyfim öyle istiyordu.

Büyük Hol girişine gittim.Klanlar çoktan bu yere gelmişlerdi.Kapıdan geçtim.Karşımda bir tünel vardı.İlerlemeye başladım.

Önüme dev akrepler ve örümcekler çıkmaya başladı.Belli bir yere kadar onları öldürerek devam ettim.Ama sonra fark ettim ki bu yer bir labirent gibiydi.Burada kaybolmak istemedim.Yeterli sayıda örümcek ağı ve akrep gözü toplamıştım.

Bunları gidip Mebrure Hanım'a teslim ettim.Bana Domuz'a uğramamı söyledi.

Domuz'un yanına gittim.
"1986 ruhu yeniden hortladı.Klan savaşlarının başlamasının en büyük sebebi olan 86 olaylarını biliyorsun.Bu Büyük Hol'de gerçekleşmişti.Kan davasını gütmek isteyen klandaşlar bölgeye hücum ediyorlar.Bir çatışma ve kaos her an çıkabilir.İçerideki eski Arz ve Lodos ekiplerinden kalanların delirmiş halde bulundukları söyleniyor.Oradaki çatışamada bir çok klan üyesi kaybolmuştu.Onların bunlar olduğunu düşünüyoruz.Ama nereye gitmişlerdi ? Şimdi neden döndüler ? Bilgiye ihtiyacımız var.Eğer aklını kaybetmemiş birini bulursan istediğimiz bilgiyi alabiliriz."

Tekrar Büyük Hol'e gittim.Klanlar artık bu yere iyice yerleşmişlerdi.Eski maden ocakları yeni kaleleri olmuş gibiydi.İsmet Bey ve Handan Hanım bile buradaydı.Ben şu eski klan üyelerinin peşine düştüm.

Nedense her karşılaştığım üzerime saldırıyordu.Konuşabileceğim bir tane bile klan üyesi yoktu.Hepsini öldürerek eski rayların üzerinde devam ettim.Sanki onlarda Tılsım tanıkları gibi bunca zaman burada hayatta kalmışlardı.

Sonunda raylar bitti.Kimseyle konuşamadım.Burnuma pis kokular gelmeye başlamıştı.

Gidip Domuz'a gördüklerimi anlattım.Onların bir nevi ölü olduklarını ve karşısındakinin Arz mı , Lodos mu olduklarını tanımayacak kadar akıllarını yitirdiklerini söyledim.Tahminimce Erg açısından temiz olan bu bölgede büyü ile delirtilmiş olabileceklerini söyledim.Domuz biraz düşündü ve ; Peki bakalım nefer.Bu konu başımı ağrıtacak.Ama bu senin işin değil.Sen ücretini Kan Pençe'den al." dedi.

Kan Pençe'den paramı aldım.Sanırım Domuz'un benim için bir işi kalmamıştı.Bende bu yerden ayrıldım.Tekrar Eminönü'ne çıktım.Yeterince zaman geçmişti.Gidip Arzuhalci'nin araştırması ne durumda öğrenmek istedim.Arzuhalci beni görünce sanki o da beni bekliyormuş gibi hemen yanına buyur etti ve konuşmaya başladı ;

"Gel dostum gel.Neler bulduğuma bir bak.Meran Şehri'nde ölçümlediğimiz enerjiyi biraz inceledim.Bu enerji Erg ile aynı özelliklere sahip.Ancak yoğunluğu ondan daha yüksek.O kadar yüksek ki gözlerime inanamadım.Erg'e fazla maruz kalınca olanlar malum , delilik ve başkalaşım.Asıl olay İfliss ile karşılaştığın yer.Harita üzerinde buranın yüzeye izdüşümü neresi biliyor musun ? Çemberlitaş Erg Bulutu.Belki bilmezsin.Bu bulutun içinde Teşkilat Erg Santrali bulunur.Sene 2000'di sanırım.Bazı sarsıntılar başlamıştı.Bazen buradan bile hissedebiliyorduk.O esnada yeni santralin haberi verilmişti gazetelere.Bu santral Eminönü için çok önemliydi.Bu santrale izinsiz girilmesi yasak.Bugüne kadar orada araştırma yapmak isteyenlere izin vermediler."

Sonra Arzuhalci bana bir fotoğraf uzattı.Birkaç bilim adamı ve arkalarında büyük bir fabrika benzeri bina vardı.
Sonra konuşmaya devam etti;
"Şimdi bu bölgenin Meran Şehri'nin üstünde olması oldukça ilginç.Ancak santrale girmek sıkıntı.Bir şekilde o santrale sızmalıyız.Fotoğrafa göre o bölgede maskesiz dolaşabileceğin güvenli alanlar var.Santralle ilgili kayıtlara ulaşmamız gerekiyor." dedi.

Sanırım bu bilgileri İstihbarat'tan alabilirdim.Gidip telefonu açtım ve numarayı çevirdim.Telefon açıldı ve karşıdaki ses konuşmaya başladı ;
"Sonunda gelebildin.Kaybol dedim tam kayboldun.Ortalık karıştı.Şu anda Teşkilat'ın içerisinde hainler var.Tahmin dahi edemeyeceğin kişiler.Yıllardır herkesi uyutuyorlar.Şimdi kanıta ihtiyacım var.Bu çok gizli bir görev.Meteor bölgesinde bir havalandırma deliği var.Yıllardır toprak altındaydı ben kazdırdım.Eski bir depoya çıkıyor.Oraya gir.İçeride güvenlik için bir şeyler bulunabilir , dikkatli ol.Odaları iyice incele.Üzerinde Khaos yazan bir kapı var mı ? Varsa içerisinde neler var ? Bu olay çok acil.Senden haber bekliyorum"

Şu havalandırma deliğini buldum.Bu yer iyi korunuyor olmalıydı.Yanıma ekibimi de aldım ve içeri girdik.

İçeride karşımıza büyük bir kapı çıktı.Önünde duran tuhaf cihazlar vardı.Bir adım attık ve bir anda hareketlendiler.Doğruca bize saldırdılar.

Neyse ki onları etkisiz hale getirebildik.Hemen odaları incelemeye başladık.Girdiğim bir odada birçok neferin ve Topal'ın resmi vardı.İsimlerimiz "Gözlemleme ve Yok Edilme" listesindeydi.İncelediğim listelerin birinde,alt kısmında imza olarak hayret uyandırıcı isimler vardı.Bazı Şehir Meclisi üyeleri , Kütüphaneci Necmi...

Sonra Khaos adlı kapıyı gördüm.İçeri girdim.İçeride maketler vardı.Arzuhalci'nin bana gösterdiği fotoğraf burada çekilmişti.O fotoğraf sahteydi.Peki o zaman santral gerçekte ne ? Aklımda sorular uçuşmaya devam ederken Mısır Çarşısı'ndaki GB-ANI'nın birebir aynısı olan bir robot dikkatimi çekti.

Makineyi kurcalamaya başladım.Sonra cihazı çalıştırarak son kaydı dinlemeye başladım.Kalın bir ses odayı doldurdu ;
"Ziya Bey , ben Gaffar.Yer altındaki savaş büyük bir hataydı.Eskiler'i rahat bırakmazsanız , başınıza çok büyük bir bela açacaksınız.Anlaşmamız her an iptal edilebilir.Bir an önce Jandarma İstihbarat'ı devre dışı bırakmalısınız.Hareketlerinizi doğru planlayın.Yoksa Eminönü'nü size mezar edecekler..."

Neler oluyordu ? Burada büyük bir oyun dönüyordu.Topal'ın bu iş ile alakası neydi ? En iyisi gidip kendisine sormaktı.Topal' gittim ve ona "Khaos Operasyonu"nu sordum.Önce yüzündeki kaslar bir an seyrildi.Sonra konuşmaya başladı ;
"Bu konuşacaklarımızın kimsenin kulağına gitmemesi gerekiyor.Yoksa hayatın tehlikeye girer."

"Azat Bey'in döneminde , biz fare adamlar arasında özgürlükçü bir düşünce yayılmaya başlamıştı.Bende ortalıkta başıboş gezmeye başlamıştım.O dönem çok örgütlenme vardı.Geneli Köşk karşıtıydı.Ve bizden de nefret ediyorlardı.O sıralar bu örgütlerin en az bilineni ama kesinlikle en güçlülerinden olan bir örgütten teklif aldım.Tek bir adamla tanışmıştım.Çok iyi para teklif etmişti.Yüzünün sağ tarafında suratının yarısını kaplayan bir dövme vardı.Adını hiç söylemedi.Örgüt için bir sabotaj görevine katılacaktım.Beklediğimin aksine çok kanlı oldu.Gaffar benim bacağımı uçurdu.Olanlardan sonra Köşk'ü ikiye bölmeyi başardık.Gaffar Bey'in Genç bilgililerini sabote ettik.Sonra ne oldu ? Gaffar Bey , ekibi ile beraber Eminönü'nü terk etti.Bir daha ondan haber alan olmadı.Bize ne oldu ? Köşk beni ihanetle suçladı.Bende bir süre ortalardan kayboldum.Yaklaşık 30 sene sonra Teşkilat'tan bazı adamlar beni sorguya çekti.Operasyona katıldığımı biri biliyormuş.Sabotajı nasıl yaptığımı , nasıl hayatta kaldığımı sordular.Ardından beni saldılar.Olayı Domuz'a anlattığımda , Khaos adı verilen Domuz'un da içeriğini bilmediği bir operasyondan dolayı o döneme dair pek çok arama yapıldığını söyledi."

Ona isminin gözlemleme ve yok edilme listesinde olduğunu söyledim.
"Demek hala bizi izliyorlar.Domuz buradayken bana bir şey yapamazlar.Ama sen dikkatli ol.Ha bu arada , seni bir adam aramış telefondan" dedi.Gidip beni kimin aradığını öğrendim.Bu İstihbarat'tı.Ona öğrendiklerimi anlattım.

"Öğrendiğin bilgiler dehşet verici.Yıllar önce ortadan yok olmuş bir Beyaz Büyücü'nün mesajı.Ve İstihbarat'ı etkisiz hale getirmek istiyorlar.Neden istiyorlar ? Nedeni belli , şehrin anahtarlarını düşman Meranlar ve küstah Beyaz Büyücü'lere teslim edecek kadar ileri gitmişler.Şu santral..Orada Gaffar'ı bulacağımıza eminim.Niyetleri belli.Hemen ekip topla ve oraya git.O kapıyı ne pahasına olursa olsun açtırıyorum.Santral'e gir.Gaffar'ı bul ve işini bitir."

Yalanlar ortaya çıkmıştı.Ama artık bende kime güveneceğimi şaşırmıştım.Gidip en başından beri bana yardımcı olan Arzuhalci'ye danışmaya karar verdim.

Ona herşeyi anlattım.
"Oraya gidip gitmemek senin tercihin.Ama bana sorarsan saklanmanı tavsiye ediyorum..."

Elimdeki silaha baktım.Aldığım kellelerden sonra tam bir kelle avcısı olmuştum.Ama bir Beyaz Büyücü ile savaşmaya hazır mıydım ? Bilmiyordum.Kafamda deli sorular ile yürüyordum ,kaçınılmaz kaderime doğru...
Serinwizard
22.11.2017
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Gönderilme zamanı: 24 Kas 2017 20:20
gönderen Serinplay
ŞANSSIZ BİR GÜN

Bugün Büyük Hol'e gittim.Önce karşıma çıkan mutasyona uğramış akrepler ve örümcekler uğraştım.

Onlardan para edecek bir şey çıkmadı.Daha sonra klan delileri ile dolu olan rayları takip ettim.

Eski klan üyelerini öldürerek yoluma devam ettim.Yolun sonuna geldiğimde tavanda açılmış delikten sızan ışığı gördüm.

O geçitten geçtim.İçerisi Meran labirentine benziyordu.Ama bu yer daha farklıydı.Ve daha büyük tehlikelerle doluydu.

Etrafta mor tenli insansı tuhaf , habis iblisler vardı.Çok güçlülerdi.Bazıları sadece bakışları ile insanları olduğu yere çiviliyordu.
İri yarı olanları ise , kılıç ile tek bir darbede büyücüleri ikiye ayırıyordu.Onları güç bela öldürerek ilerledim ve sonunda güvenli bir odaya vardım.

Her yer ceset ,her yer ganimet.

Ama tek alabildiğim ganimet tuhaf tılsımlardı.İşime yaramazlardı.
Serinwizard'ın ihtiyacı olan asayı üretmem için burada para edecek şeyler bulmalıydım.

Bir tılsım daha...

Bir tane daha...

Evet bildin ! Bir tane daha...

Saatler geçmesine rağmen alabildiğim tek şey tılsımdı.Artık bu tehlikeli yerden çıkmam gerekiyordu.

Şansım yaver gitmemişti.Oradan elim boş ayrıldım.Bugün adeta tılsım yağmuruna tutulmuştum ;
Serinplay
24.11.2017