Sunucu: ??
Karakter Adı: ??
Tarih: 20.02.2014
Arzuhalci'den görevimi aldıktan sonra adaya doğru ilerledim. Orada biraz bekleyip, yardım edebilecek bir nefer bulmaya çalışacaktım. Tepeye çıktığımda, ön saflardaki Taşkanat'ların cansız bedenlerini gördüm. İlerledikçe cesetler artıyordu. Bir de baktım ki 5 kişilik bir grup toplanmış, habisleri öldüre öldüre ilerliyor. Şanslıydım ki onların da gruplarında Bronz'u öldürmesi gereken bir nefer varmış. Soru sorduğumda yanıt olarak grup daveti gönderdiler, mükemmel zamanlamaydı.

Tabiri caizse biraz gaza gelerek, görevi olan diğer nefer ve ben fazla önden ilerlemişiz; cezasız kalmadık.

Yeniden canlanarak yola koyulduk ve ilerlerken Bronz yere serilmişti bile. Hızır gibi yetişen bu neferlere minnettar kaldım açıkçası.
Bronz'un cansız bedeninden çekip çıkardığım üçgen şeklindeki taş parçayı Arzuhalci'ye götürdüm. İncelenmesinin zaman alacağını belirtti. Tabii bununla birlikte bir kaç çıkarıma da ulaştık. Bu yaratıkları, Kuklacı'nın gargoyle ve insan karışımıyla ortaya çıkardığını ve bununla birlikte Kuklacı'nın celp büyüleri üzerindeki kabiliyetinin ne kadar muazzam olduğunu anladık. Doğrusu Kuklacı'nın dehasına hayran kalmamak imkansızdı.
Arzuhalci'nin yanından ayrıldıktan sonra Bab-ı Ali'ye gittim. Mebrure Hanım'ı görür görmez bir görev üstlendim. Bab-ı Ali teşkilatı bir süredir yeraltı mekanlarını araştırıyormuş. Orada bir uygarlık kuran Domuz isimli bir zatla görüşmemi, bana ihtiyacı olabileceğini buyurdu; tabii kazançlı olabileceğinin de altını çizdi. Tarif edilen yoldan derinliklere doğru yol aldım.
Derin uğultuların kol gezdiği, dar bir uçurumdan ilerlemeye başladım hızlı adımlarla. Yoluma daha önce görmediğim türden büyük, mavi ve kırmızı yılanlar çıktı. Alt etmek o kadar da zor değildi.

Bir süre daha ilerlemeye devam ettim ve Mebrure Hanım'ın dediği gibi burası gerçekten bir uygarlıktı. Böylesine kasvetli ve ürkütücü bir yere düzen kurmak takdire şayandı. Görkemli köşkün önünde bir kurt adam, arkasında da... Bir saniye... Domuz bu yahu!? Adını duyunca lakabıdır diye düşünmüştüm ama cidden domuzmuş. Üstelik duruşu, şekli de insan gibi; üstelik konuşuyor da.. Şaşkın adımlarla ilerledim, kendimi tanıttım.
Düzgün bir diksiyon ile konuşmaya başlayan Domuz, buradaki varoluş nedenine, amaçlarına dair şeyler anlattı. Nedendir bilinmez, dile getirdiği düşüncelerine kesinlikle hak verdim. Kadim uygarlıkları ve saklı bilgileri, Arzuhalci gibi gün yüzüne çıkartmaya meyilli bu kişiyle iş birliği yapmak kazançlı olabilirdi.
Domuz, Topal lakaplı bir fare adama yardımımın dokunabileceğini söyledi. Elinde kitapla bir sağa bir sola ilerleyen fare adamı gördüm. Yaşından olsa gerek biraz huysuz olduğunu anladım, ancak adadaki Yalnız Adam'dan daha insancıl olduğu kesindi.
Civarlarda, tehlikeli bölgelerde bulunan değerli mantarlardan bir miktar toplamam gerekti. Yola çıktığımda etrafta çok sayıda ölümcül Tepegöz makineleriyle karşılaştım. Onları atlatarak mantarları toplamaktan başka seçeneğim yoktu. Büyücülerin can düşmanı olan kanatma etkisiyle, verdikleri hasar hafife alınmayacak kadar güçlüydü.
Yeterli mantarları topladıktan sonra kan revan Topal'ın yanına gittim. Ne kadar bitkin düşsem de faydalı olabileceğime dair kendimi kanıtlamıştım, en azından bu yeterdi. Uzattığı torbada efsunlu bir hançer vardı. Elimdekilerin burada işe yaramayacağını söyledi. Halt etmiş!
Bilinmezliklerle dolu bir mücadele daha beni bekliyordu...[/i][/color]